• Sonuç bulunamadı

III ÇALIŞANLARA BİLGİ VERME VE DANIŞMANIN HUKUKİ DAYANAKLAR

A. Uluslararası Belgelerde

1. Avrupa Topluluğu Anlaşmalarında

Avrupa Topluluğu anlaşmalarında genel olarak konuya ilişkin genel ilke, he- def ve yetkiler belirtilmiştir75. Bu hükümler aynı zamanda bilgi verme ve danışma

konusunda Topluluk normlarının kapsamına ve uygulanmasına ilişkin koşulları da belirtmektedir76.

a) Roma Antlaşması

1957 yılında imzalanan Roma Antlaşması77, Avrupa’daki bütünleşme süreci- nin kurucu anlaşması niteliğindedir78. Antlaşmada bilgi verme ve danışma konusunda dolaylı yoldan bağlantılı bazı hükümler mevcuttur. Buna göre, topluluk içinde çalı- şanların ulusal uyruğa dayandırılarak işe alınma, ücret ve diğer iş koşulları açısından hiçbir üye ülke piyasasında ayrımcılığa tâbi tutulamayacağı (m.48) düzenlenmiştir.

75 Avrupa Birliği’ne üye olan bütün ülkeler, işçilerin, çalıştıkları şirket içindeki rolleri ve yerleri nedir sorusuna geleneksel olarak farklı yanıtlar vermektedirler. Bu konu, ideoloji, sendikaların rolü, tarih, kültür ve ekonominin organize oluş tarzıyla bağlantılıdır. Bundan dolayı, işçiler, ça- lıştıkları şirketin yaşantısına nasıl, hangi araçlar ve hangi mekanizmalar aracılığıyla dahil edile- cekler, nasıl bilgilendirilecekler ve onlara nasıl ve hangi araç ve mekanizmalardan yararlanıla- rak danışılacaktır sorusu ülkeden ülkeye farklı şekillerde yanıtlanmaktadır. Ancak bu farklılık- lara karşın Avrupa Toplumsal modeli ile bağlantılı köklü bir kanaat artık bütün Avrupa’da be- nimsenmiş bulunmaktadır: İşçiler şirketlerinin yaşamı ile ilgili konuları bilmeyi, bu konularda bilgilendirilmeyi ve kendilerine bu konularda danışılmayı hak etmektedirler. WİNDEY Paul,

“Bilgilendirme ve Danışma: Avrupa Düzeyi, Ulusal Düzey” www.celik-is. Org /egitim /dergi

/dergi-19/34-55.pdf, (Erişim tarihi: 08.02.2008); BLANPAİN, “Comparativism Labour Law”, s.9.

76 Avrupa Birliği hukukunda kaynaklar Birincil ve ikincil olarak ayrılır. Bu ayırım sosyal politika alanında da geçerlidir. Kaynak, bir kural oluşturulurken dayanılan temeli, kararın arkasındaki nedeni, motifi ifade eder. Birincil kaynaklar, Topluluğu kuran antlaşmalar (AKÇT Antlaşması, AET Antlaşması, AAET Antlaşması) ve bunların ekleri ile bu antlaşmaları değiştiren antlaşma- lar (Maastricht, Amsterdam ve Nice Antlaşmaları) ve Tek Avrupa Senedidir. Bunlar topluluğun Anayasası olarak da kabul edilir. Yazılı olan ve olmayan genel hukuk ilkeleri, üye ülkelerin topluluğa katılma antlaşmaları da birincil hukuk (primary law) kaynaklarıdır. İkincil hukuk kaynakları; Topluluk organları tarafından yaratılan hukuktur. Topluluk Antlaşmasının 249. maddesi Avrupa Parlamentosuna (konseyle birlikte hareket ederek), Konseye ve Komisyona hukuki kararlar alma yetkisi tanımıştır. Bunları tüzük (regulation), yönerge (directive), karar

(decision), tavsiye (recommendation) ve görüş (opinion) olarak sıralamak mümkündür; ulusla-

rarası alandaki diğer kaynaklar hakkında bkz. SWEPSTON, s.136 vd.

77 Avrupa Birliği idealinde önemli bir aşama olan Roma Antlaşması, ekonomik bütünleşmeyi ön planda tutmuştur. İlk 15 yıllık dönemde sosyal boyut, ekonomik amaçlara yardımcı olduğu öl- çüde düşünülmüş ve düzenlenmiştir. Nitekim 25 Mart 1957 tarihinde imzalanan bu Antlaşma- nın 2. maddesinde, “Topluluğun görevi bir ortak pazarın kurulması, ekonomik çabaların denge- li ve sürekli olarak genişlemesini ve sağlamlığının artırılmasını gerçekleştirmektir” denilmek- tedir. Sosyal alanda ise, Antlaşma’da, Topluluk’ta yaşam düzeyinin yükseltilmesi; sermaye ve hizmetler yanında işçilerin de serbest dolaşımdan yararlandırılması öngörülmüştür.

Ayrıca antlaşmayla, Avrupa Komisyonuna üye ülkeler arasında çalışma koşullarında bütünleşmenin derinleştirilmesi için politikalar geliştirme yetkisi (m.118) verilmek- tedir.

Roma Antlaşmasının konuya ilişkin hükümlerinin, bir bütünlük içinde Toplu- luk bünyesindeki ulusal mevzuatlara uyumunu sağlamaya dönük çeşitli teklifler ge- liştirdiği görülmektedir. Ancak bu tekliflerin ulusal mevzuata uyumu konusundaki yasalaştırma çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanmıştır79. Nitekim işveren temsilcileri- nin ve bazı hükümetlerin muhalefeti sonucu çok uluslu şirketlerin çalışanlarına bilgi vermesi ve danışmasına ve bu şirketlerin Avrupa Şirketi statüsüne girmesine yönelik daha ileri düzenlemeler engellenmiştir80.

b) Tek Avrupa Senedi

1980’li yıllarda Avrupa Topluluğunun karar alma mekanizmalarında yaşanan tıkanıklıklar siyasal açıdan pek çok zorluğu da beraberinde getirmiştir. Avrupa bü- tünleşmesinin sosyal ve siyasal boyutlarının ekonomik boyut ile dengelenmesi zorun- luluğu ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Tek Avrupa Senedi’nde (TAS), Topluluk düzeyinde taraflar arasında sosyal diyaloğun geliştirilmesinin önemi vurgulanmıştır. Bu çerçe- vede, 1986 yılında kabul edilen TAS ile birlikte, sosyal diyalogu tesis etmek için bir temel oluşturulmuş, sosyal tarafların rolü güçlendirilmiş, bunun da ötesinde ekono- mik ve sosyal bütünleşmenin geliştirilmesi kavramı yerleştirilmiştir81. Sonunda üye ülkeler arasında 1985 yılı sonunda bütünleşme süreci içindeki anlaşmalar yeniden gözden geçirilmek suretiyle bir paket üzerinde yapılan görüşmelerde uzlaşmaya va- rılmış ve 1987 yılında Tek Avrupa Senedi adı altında Topluluk belgesi yayınlanmış-

79 Roma Antlaşması sosyal politika konusunda oldukça sınırlı sayıda hüküm içermektedir. İsçilerin serbest dolaşımı, yerleşme serbestliği, göçmen isçilerin sosyal güvenliği gibi hususları içeren hükümlerin temel katkısı, ekonomik entegrasyon sürecini ve özellikle ortak pazarın isleyişini kolaylaştırmak olmuştur. Aynı zamanda kadın erkek arasında eşit ise eşit ücret konusuna da ö- zel önem verilmiş ve Avrupa Sosyal Fonu’nun oluşturulması düzenlenmiştir. Bu gelişmelere rağmen, Konsey’de karar alma mekanizmasının bu alanda oybirliği esasına dayanmasından do- layı, 80’li yıllarda çok fazla ilerleme kaydedilememiştir. Ancak nitelikli çoğunluk oylaması sis- temine geçilmesi, bu alanda karar alınmasını kolaylaştırmış ve önemli gelişmelere neden ol- muştur. Ayrıca bkz. KÜÇÜKTOK, s.34.

80 GOLD Mıchael/HALL Mark, “Statutory European Works Councils: The Final Countdown?”, Industrial Relations Journal, Vol:25, No:3, (September-1994), s.178.

tır. TAS ile Toplulukta reform niteliğinde değişiklikler gerçekleştirilmiş, Ortak Pa- zarın adı İç Pazar olarak değiştirilerek sadece gümrük duvarlarının değil üye ülkeler arasında bütün engellerin kaldırıldığı tek bir pazar hedefi gündeme gelmiştir.

TAS, karar alma sürecinde Avrupa ölçeğine (ulusal-üstü düzeye) doğru bir dönüşü kurumsallaştırmıştır. Bir yandan Avrupa Parlamentosunun rolü artırılmış, öte yandan sosyal politika dâhil (işçi sağlığı ve iş güvenliği ile genel çalışma şartları ko- nusunda) belirli alanlarda oybirliği koşulu yumuşatılarak nitelikli oy çokluğu uygu- lamasına başlanmıştır. Böylece, TAS ile, o güne değin İngiliz muhafazakar hüküme- tinin, Topluluğun sosyal politika uygulamalarının genişlemesini engelleyici tutumu kırılmış82 ve sosyal politikanın önü açılmaya başlamıştır. Öte yandan TAS’nin giri- şinde, imzacı devletlerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS-1951) ile Avrupa Sosyal Şartı (ASŞ-1961) tarafından güvence altına alınan hakların geliştirilmesi için birlikte çalışma konusunda hemfikir olduklarını açıklamaları, Topluluk sosyal politi- kasının uluslararası sosyal hukuka yaslanmasının bir göstergesi olarak değerlendiri- lebilir83. TAS ile işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki düzenlemelerin uyumlu hale getirilmesi, ekonomik ve sosyal bütünleşmeyi besleyecek politikalara daha çok yer verilmesi gibi taahhütlerle, sosyal sorunlara daha fazla yer ayrılmıştır. Roma Ant- laşmasının 118. maddesine eklenen 118a ve 118b maddeleri ile Topluluğa, çalışanla- rın sağlık ve güvenliğinin korunması için hukuki yetki, işçi ve işveren arasında sos- yal diyalogun geliştirilmesi için çaba gösterme görevi verilmiş ve bu alanlarda nite- likli oy çokluğu ile karar alınmasının yolu açılmıştır84.

82 Tek Avrupa Senedi’nin onaylanmasında İngiliz Hükümetinin yoğun direnciyle karşılaşılmıştır. Bu direncin arkasında İngiltere’nin sosyal politika alanında kamu müdahalesinin en alt düzeyde tutulduğu bir ortak pazar modelinde ısrar etmesinin ve ulusal hükümetlerin sosyal politika ala- nındaki yetkilerini Komisyon aracılığı ile topluluğa devretmesine karşı çıkmasının yattığı bir gerçektir. KÜÇÜKTOK, s.35.

83 ÇELİK Aziz, “Avrupa Birliği Sosyal Politikası: Gelişimi, Kapsamı ve Türkiye’nin Uyum Süre-

ci”, http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/absosyalpolitikasi1.pdf; (Erişim Tarihi) 12.12.

2007; Ayrıca bkz. HİTİRİS Theo, European Union Economics, Prentice Hall Books, London: 1998, s.263.

84 ÇELİK Aziz, http://www.kristalis.org.tr/aa_dokuman/absosyalpolitikasi1.pdf; 12.12.2007; GEORGE Stephen, Politics and Policy in European Union, Oxford Universty Press, Oxford:1996, s.1; NEAL Lary/BARBEZAT Daniel, The Economics of The European Union and Economies of Europe, Oxford Universty Press, Oxford: 1998, s.84; BARNARD, EC Law, s.58.

Avrupa Topluluğu, TAS’den iki yıl sonra, 1989 yılında gerçekleştirdiği dü- zenleme teklifinden sonra, bilgi verme ve danışma konusunda bütüncül bir şirket statüsü içinde söz konusu hakları tanımlayıp, yürütme yaklaşımını terk etmiş bulun- maktadır. 1989 teklifinden itibaren bilgi verme ve danışmaya ilişkin iş hukuku ala- nındaki düzenlemeler ayrı koldan yürütülmeye başlanmış Tek Avrupa Senedi’nden sonra Komisyon, 1980’lerin sonuna doğru önceki düzenleme stratejisini belirgin bi- çimde değiştirmiş, çalışanların katılım hakları konusunda daha esnek bir model geliş- tirmiştir85.

c) Maastricht Anlaşması

1992 yılında kabul edilen Maastricht Antlaşması ile, AB düzeyindeki sosyal politika uygulamaları daha da derinleştirilmiş bulunmaktadır86. “Resmi adı Avrupa Birliği Antlaşması olan ve AB’yi kuran Maastricht Antlaşması, Topluluğun kurucu antlaşmasında da (Roma Antlaşması) köklü değişikler yapmıştır. 1 Kasım 1993 tari- hinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile ekonomik ve parasal birliğin yanı sıra siyasal birliğin de kurulması kararlaştırılmıştır87.

85 KÜÇÜKTOK, s.36.

86 SBRAGİA Alberda, “From Nation State to Member State: The Evolution of The European

Comunity”, Europe After Maasticht, Oxford, Berghahn Books, (1994), s.86.

87 Maastricht antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), Avrupa Birliği (AB) adını al- mıştır. İngiltere’nin olumsuz yaklaşımı nedeniyle Maastricht Antlaşması beklenen Avrupa Sos- yal Birliği’ni gerçekleştirememiş ve Roma Antlaşmasının sosyal politikaya ilişkin hükümlerin- de (117-128) hiçbir değişiklik yapılamamıştır. Bu nedenle Maastricht gözü kapalı antlaşma ola- rak da nitelendirilmektedir. Dahası Maastricht Antlaşmasının ekonomik bütünleşmeye ilişkin hükümleri; maliye politikasına ilişkin ölçütleri, üye ülkelerin uygulamakta oldukları sosyal po- litikaları zorlaştırıcı bir karakter taşımaktadır. Ek Sosyal protokol ve anlaşmaya rağmen Maastricht Antlaşması halk oylamaları sırasında büyük bir dirençle karşılaşmış; Danimarka’da ilk oylamada reddedilmiş, Fransa’da ise kıl payı evet çıkmıştır. Maastricht Antlaşmasının ge- rektirdiği ekonomik kriterleri yerine getirmek için kamu harcamalarında kesintiye gitmek iste- yen Juppé hükümeti (1995) büyük bir grev dalgası ile sarsılmış ve takip eden genel seçimde de sosyalistler Fransa’da iktidara gelmiştir. ÇELİK Aziz, ttp:// www. kristalis. org.tr/aa_ doku- man/ absosyalpolitikasi1.pdf, (Erişim tarihi: 12.12.2007).

Sosyal Politika Antlaşmasının88 (SPA) imzalanmasından sonra Birliğin ve üye devletlerin istihdam, yaşama ve çalışma koşullarının düzeltilmesi, uygun bir sos- yal korumanın sağlanması, sosyal diyalog, iş gücü potansiyellerini yüksek bir istih- dam düzeyi sağlayacak şekilde geliştirilmesi ve sosyal dışlanmanın engellenmesini teşvik edici politikalar belirleme yükümlülükleri tespit edilmiştir. SPA, Birliğe sosyal politika alanında asgari koşulları düzenlemek üzere yönerge çıkarma yetkisi vermek- tedir. SPA ile sosyal politika alanındaki konularda karar alma yönteminde değişikliğe gidilmiş ve daha önce TAS ile başlayan nitelikli çoğunluk ile karar alınması uygula- masının alanı genişletilmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği, çalışma koşulları, işçilere bilgi verme ve danışma, kadın ve erkek işçilerin eşitliği, istihdam dışı kalanların bü- tünleşmesinin sağlanması gibi konularda nitelikli oy çokluğu uygulamasına geçilmiş- tir.

Maastricht Antlaşmasının ve SPA’nın ardından sosyal politika ile ilgili pek çok yönerge yürürlüğe girmiştir. Özellikle Maastricht sonrası 40’a yakın yönerge kabul edilmiş ve bu yönergeler içinde çalışma şartlarına ilişkin yönergeler önemli bir yer tutmuştur.

Maastricht Antlaşması ile nitelikli oy çokluğu sistemine geçildiğinden, arala- rında bilgi verme ve danışmanın da bulunduğu en çekişmeli sosyal politika başlıkla- rında Birlik düzenlemesi geliştirmenin önü açılmıştır89.

88 Maastricht Antlaşması öncesinde İngiltere’nin tutumu nedeniyle topluluk sosyal hukuku işçi sağlığı iş güvenliği alanına kilitlenmişti. Özellikle oybirliği mekanizması bunun en önemli ne- deniydi. Sosyal politika protokolü ve anlaşması bu kilidi çözen mucizevi anahtar olmuştur. İn- giltere’nin tutumu karşısında sosyal politikaya ilişkin bir protokol imzalanmıştır. Bu protokol ile diğer 11 ülke, İngiltere için geçerli olmayacağı kabul edilen Sosyal Politika Anlaşmasını (SPA) imzalamışlardır. Böylece sosyal politika alanında ikili bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu ikili yapı, 1997’de İşçi Partisinin iktidara gelmesi ve İngiltere’nin SPA hükümlerini içeren Amster- dam Antlaşmasını onaylaması ile sona erecektir. Ancak, İngiltere’nin Topluluk düzeyinde sos- yal politikanın geliştirilmesine karşıt tutumu devam edecektir. TSŞ’nin Topluluk hukukuna ek- lenmesi amacıyla imzalanan SPA, sosyal tarafların (ETUC, UNICE ve CEEP) üzerinde anlaş- tıkları sosyal talepleri içeren 31 Ekim 1989 tarihli bildirideki tüm düzenlemelere yer vermiştir. ÇELİK Aziz, http: // www. kristalis. org.tr/ aa_ dokuman/absosyalpolitikasi1.pdf; (Erişim tari- hi: 12.12..2007); HİTİRİS, s.282.

89 GOLD/HALL, s.179; Böylece işçi sağlığı ve iş güvenliği, işçilere danışma, cinsiyete dayalı ayırım yapılmaması konularında oybirliği aranmayacaktır. Buna karşılık, sosyal güvenlik ve iş- çinin feshe karşı korunması, işçilerin yönetime katılmaları gibi konularda oybirliği gerekmek- tedir. KUTAL Metin, “Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerinin Sosyal Boyutu”, Prof.Dr. Nusret EKİN’e Armağan, Tühis Yayın No:38, Ankara-2000, s.56.

d) Amsterdam Antlaşması

1997’de imzalanan ve 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile Avrupa Topluluğunu kuran Roma Antlaşması’nda önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu Antlaşma ile sosyal politika alanında sağlanan en önemli yenilik, sosyal politika- ya ilişkin protokol ve SPA’nın, AT Antlaşmasına aktarılmasıdır. Böylece SPA ayrı bir anlaşma olarak yürürlükten kalkmıştır. Amsterdam Antlaşması, Avrupa istihdam ve sosyal politikası için bir dönüm noktasına işaret etmiştir. Amsterdam antlaşması sosyal politikaya ilişkin olarak özellikle işsizlikle mücadele konusunda çeşitli eko- nomik hükümlere vurgu yapmıştır90.

Amsterdam Antlaşmasından sonra bilgi verme ve danışma konusundaki dü- zenlemelerde Birlik düzeyinde kapsayıcı ve bütünsel bir endüstriyel demokrasi yak- laşımı yerine iki ayrı kanaldan getirilen düzenlemelerin iyice belirginleştiği belirtile- bilir91. Bunlardan ilki Tek Pazar içinde etkinlik gösterecek çok uluslu şirketleri bağ- layacak şekilde ortak bir şirket statüsü olan Avrupa Ölçekli İşletme Statüsünün oluş- turulması ve bu statü içinde şirketler hukukuna ilişkin olarak bilgi verme ve danışma etkinliklerinin düzenlenmesi; diğeri de içinde bilgi verme ve danışma etkinliklerinin de sürdürüleceği Avrupa İşletme Komitelerinin oluşturulmasına yönelik düzenleme- lerdir92.