• Sonuç bulunamadı

Bediî Üslup (Sebk-i Hindî)

17. YÜZYIL DĐVAN ŞĐĐRĐ

1.2. Edebî Ortam

1.2.2. Bediî Üslup (Sebk-i Hindî)

Sebk-i Hindî Đran, Hindistan, Afganistan ve Türkiye gibi geniş bir coğrafyadaki ülkelerin edebiyatları üzerinde etkili olmuş bir akımdır. Đran edebiyatında Örfî-i Şirâzî (ö.1591), Feyz-i Hindî (ö.1595), Hansârî (ö.1615), Amûlî (ö.1625), Hemedânî (ö.1652), Saib-i Tebrizî (ö.1671) ve Şevket-i Buhârî (ö.1699) bu akımın önde gelen temsilcilerin-dendir.

Türk edebiyatında ise Nef’î, Fehîm-i Kadim, Şehrî, Đsmetî, Nâ’ilî, Nedim-i Kadim, Neşâtî, Rasih, ve 18. yüzyılda da Şeyh Galib gibi şairler üzerinde etkili olmuştur. Bu üslup genel olarak şiirde zengin ve ince hayaller ile ıstırap ve elem temalarının gelişme-sine yol açmıştır. Mübâlâğa sanatının fazla kullanıldığı şiirlerde somut kavramlar soyut kavramlarla birleştirilmiş ve orijinal manaları süslü ifadelerle yansıtılmıştır. Bu şiir an-layışında anlam ön plandadır. Sebk-i Hindî şairleri klasik üslubun hayal ve manalarını farklı bir anlayış ve üslupla yeniden yorumlamışlardır.

Türk edebiyatı tarihinde önemli bir yere sahip olan Nef’î, bu üslubun ilk olarak görüldüğü şairlerden biri olarak kabul edilir. Şiire genç yaşlarda başlayan Nef’î ilk za-manlar ‘Darrî’ mahlasını kullanmıştır. Kaside şairi olarak tanınan Nef’î, kasideleri ile kasideciliğe getirdiği yeni üslup ve anlayışla hem kendi dönemini hem de kendinden sonraki dönemi büyük ölçüde etkilemiştir. Kasidelerine doğrudan mehdiye ve fahriye ile başlayan şair, bazı kasidelerini ise sadece bu bölümlerden oluşturmuştur. Nef’î, şiir-lerinde aliterasyon ve asonans gibi musikiyi sağlayan ahenk unsurlarına büyük önem

vermiştir. Bu bakımdan kelimelerini titizlikle seçmiştir. Şairin birçok şiirinin bestelen-miş olması da onun musiki ilgisini göstermektedir.

Nef’î’nin şiirlerinin en büyük özelliği, ‘ben’ zamirini ön plana çıkarmasıdır. Şairin Divan’ındaki gazellerin 29’u ‘ben’ zamirinin ön planda olduğu kafiye ve rediflerden oluşmaktadır. Nef’î’nin kasidelerindeki o tok ve gür ses gazellerinde munis bir ton bu-lur. Şair gazellerinde rint-meşrep bir kişiliğe bürünmüş görünür. Türkçe Divan’ında açıkça ifadesini bulmayan tasavvuf ise Farsça Divan’ında açıkça görülmektedir. Burada Mevlevîlik ve Mevlânâ’ya yazdığı medhiyeler ön plana çıkmıştır.503

Nef’î, şiirlerinde kendi sanatından bahsetmesi bakımından Arap şairi Mütenebbî’nin üslubunu benimsemiştir.504 Şair, divanındaki verdiği isimlerden de anla-şılacağı gibi, ilk dönemlerde Hâfız, Enverî ve Kaşânî gibi Sebk-i Irâkî şairlerini takip etmiş, sonradan ise Örfî, Hakânî gibi Sebk-i Hindî şairlerinin etkisinde kalmıştır.

Nef’î, sanatındaki ustalık yanında hicivleriyle de ünlenmiş ve hiciv şairi olarak da şöhret bulmuştur. Sihâm-ı Kaza isimli eseri hiciv üzerine yazılmış tek müstakil eserdir. Nef’î, hiciv ve medhiyelerinde ifrat ile tefrit mertebelerine gitmiş, övdüğünü göklere çıkarırken yerdiğini de yerin dibine batırmıştır. Bunun için en ağır argo kelimeleri bile kullanmaktan çekinmemiştir.

Nef’î, Türk edebiyatında çok az yazan, ancak yazdıklarında mükemmeliyete ula-şabilen ender şairlerdendir. Bilhassa kaside alanında Sabrî, Fehîm, Na’ilî gibi şairleri etkilemiş ve dönemin kaside türünün gelişmesinde rol oynamıştır. Yüzyılın önemli ka-side şairlerinden biri olan Sabrî, özellikle kaka-side alanında Nef’î’den sonraki en kuvvetli şair olarak kabul edilmiştir. Kasidelerinde görülen mübalağalar, zaman zaman Nef’î’yi geride bırakacak niteliktedir. Sabri bilhassa kaside nesiblerinde başarılı bir anlatım ser-gilemiş, gazellerinde ise Şeyhülislâm Yahyâ’nın takipçisi olmuştur.505

Sebk-i Hindî üslubunun en önemli temsilcilerinden biri olan Fehîm-i Kadim de Nef’î’ye yakın üslubuyla dikkati çekmektedir. Gazellerinde kendisinin Örfî, Talib’i ör-nek aldığını ifade eden Fehîm, kendi şiiri için ‘selis’ (akıcı) ve ‘âşina’ sıfatlarını

503 Metin Akkuş, Nef’î Divanı, Akçağ Yay., Ankara 1993, s.20.

504 A. Fuat Bilkan, A.g.m., s.266.

lanmıştır.506 Asıl hünerini gazellerinde kullanan şair, gezginler gibi diyar diyar dolaşmış ve şiirlerinde bu duygularını sıklıkla ifade etmiştir. Şiirlerinde ıstırap, hikmet, tasavvuf gibi klasik şiirin ana temalarını işlemiştir. Bu şiirlerde klasik şiirin mecaz unsurları ve sembol dünyasıyla birlikte şahsiyetinin izlerini de görmek mümkündür. Ayrıca şairin, aruzun çok az kullanılan ve hiç kullanılmayan kalıplarını kullanmış olması onun şiirinin önemini daha da artırmaktadır. Şairin Divan’ından sonra en önemli eseri ise Şehrengiz’idir.

Şiirlerindeki dil ve üslup özellikleriyle Sebk-i Hindî’nin şiir anlayışının etkilerini yansıtan Şehrî, kaside ve gazellerinde üçlü terkiplerle süslü, külfetli bir dil kullanmıştır. Şiirlerinde Nef’î ve Veysî’ye meydan okuyacak kadar kendine güvenen şair, gazellerin-de ince hayal ve duygulara, ayrılık, ıstırap, gam gibi temalara yer vermiştir.507

Bu yüzyılın Nef’î’den sonra gelen en önemli şairlerinden biri olan Nâ’ilî’nin tek eseri olan Divan’ında Sebk-i Hindî üslubunun genel hususiyetlerinin hemen hepsine rastlanılır. Şiirde anlam derinliği, geniş hayaller, mübalağalı söyleyişler ve yabancı ke-limelerle şiirini olgunlaştırmıştır. Yüzyılın şiirinin özelliklerinin aksine Nâ’ilî tam bir içine kapanık bir ruh sergilemiştir. Şiirde hayallerini soyut kavramlar ile somut kavram-ları birleştirilmesi üzerine kurmuştur. Nâ’ilî her şeyden önce bir mana şairidir ve kaside-lerinde de sık sık mananın önemini vurgulamaktadır. Nâ’ilî’nin kasidekaside-lerinde genellikle nesib ve teşbib bölümleri bulunmaz. Şair konuya hemen girmekle Nef’î’nin üslubunu devam ettirir.

Nef’î’ye benzer diğer bir yönü ise, şiirlerinde yoğun olarak ‘ben’ zamirini kullan-masıdır. Nâ’ilî de tıpkı Nef’î gibi şairlik kabiliyetini ilahî bir hüviyette sunmaktadır. Tezkireciler Nâ’ilî’nin genç yaşlardan itibaren sürekli yenilik peşinde koştuğunu, eskile-rin tekrarından sürekli kaçındığı ve bu yüzden hep ‘ihtira’ (benzeri görülmemiş şey icat etme) sahibi bir şair olduğu, şiirin yeniliklerini bildiği ve tasavvufta da söz sahibi oldu-ğu fikrinde görüş birliğine gitmişlerdir. Öyle ki Safâyî, “Tîşe-i hamesinin güşâde ettiği

vâdi-i sühan kendüye mahsusdur ki bir Ferhad tîşe-i kudret-i natıkasının dest-zedi degüldür”508 şeklinde kendine özgü bir söz vadisi oluşturduğunu ifade ederek,

506

Tahir Üzgör, Fehim-i Kadim –Hayatı, Sanatı, Divan’ı ve Metnin Bugünkü Türkçesi, AKM Yay., Ankara 1991, s.14.

507 A. Fuat Bilkan, “Orta Klasik Dönem: Şiir”, s.273.

mında da döneminin şairleri tarafından da kıskandığını ifade etmiştir. Nâ’ilî’nin diğer bir özelliği de Türk edebiyatında ilk şarkı yazan şair olmasıdır. Divan’ında 11 şarkı ör-neği bulunmaktadır. Bunun yanında ayrıca Divan’da iki de ilahî’nin de yer alması dik-kat çekicidir.

17. yüzyılda Sebk-i Hindî üslubunu devam ettiren önemli şairlerden biri de Neşâtî’dir. Şair tasavvufî bir eğitim almasına rağmen bunu eserlerinde pek yansıtma-mıştır. Neşâtî, Şehidî, Vehbî, Hey’etî, Rüşdî ve Nâ’ilî’ye şiir sanatı hakkında bilgiler vererek bu şairlere hocalık yapmıştır.509 Neşâtî, şiirlerinde orijinal benzetme ve mecaz-lara başvurarak Sebk-i hindî üslubunu benimsediğini göstermesine karşılık, Nâ’ilî ve Nef’î’ye oranla bu üslubun etkisi daha az hissedilmektedir. Neşâtî’nin şiirlerinde açık bir Nef’î etkisi görülür. Beş kasidesinde Nef’î’nin ismini anan şair, bir çok beytinde ise Nef’î’yi üstad kabul ettiğini ifade etmiştir. Kaynaklarda Mevlevî olarak tanıtılan şairi Güftî ise her sözünde nükteler bulunan, iç dünyası anlamlar hazinesine benzeyen, Ana-dolu’nun değişik söyleyişli bir şairi olarak tarif eder.510 Neşâtî anlatımının renkliliği, aşkı rindane söyleyişi ve tasavvufî neşvesi ile şiirlerine dünyaya karşı kayıtsız ve alçak-gönüllü bir dervişlik havası yansıtmıştır. O samimi bir eda ile aşkı terennüm etmiştir.

18. yüzyıl Divan şairi Nedim’den ayırmak için ‘Kadim’ sıfatıyla anılan Nedim-i Kadim, gazelleriyle kendini tanıtmış şairdir. Az yazan fakat yazdıklarında titiz davranan şair, konuşma diline yakın tabiî, zarif diliyle dikkati çekmektedir. Az da olsa Sebk-i Hindî etkisiyle beyitler söylemiştir. Şiirlerinde genel olarak aşk ve tabiat konularını iş-lemiştir. Birkaç gazelinde de hikemî anlatım hâkimdir.511

17. yüzyılın önemli şairlerinden biri olan Đsmetî, aynı zamanda dönemin âlimle-rindendir. Birgivî Mehmed Efendi’nin de torunu olan Đsmetî, gazelleri ile ön plana çık-maktadır. Şiirlerinde hayal inceliği ve derinliğinin yanı sıra Sebk-i Hindî şairlerinin önem verdiği ıstırap teması da yer alır. Đsmetî’nin şiirlerinde derin tasavvuf düşüncesine rastlanmaz. Dönemin Sebk-i Hindî şiir tarzını benimsediği gibi bilhassa klasik üsluptan da önemli ölçüde etkilenmiştir.

509 B. Ali Kaya, Neşâtî, Şule Yay., Đstanbul 1998, s.23.

510 B. Ali Kaya, A.g.e., s.28.