• Sonuç bulunamadı

2.2. Bağışlama

2.2.9. Empati-Bağışlama İlişkisi

İnsan beyni karşısındakilere ilgi ve özen göstermek için psikolojik bir yapı iskelesi kullanır ve bağışlama da bu aynı iskelenin bir kısmının üzerine kurulmuştur (Zechmeister ve Romero, 2002, s.675; McCullough, Worthington ve Rachal, 1997, s.321). Bu, hem olumlu hem de olumsuz sayılabilecek bir durumdur. Olumlu olan tarafı bireyin yakın ilişkide olduğu kişileri bağışlaması oldukça kolaydır. Olumsuz olan tarafı da; gerçek hayatta zarar veren pek çok kişi, bazen güvenilmeyen veya nefret edilen gruplardan insanlardır bazen de yabancılardır yakın hissetmediği kişilerdir. O halde insan özellikle bir yakınlığı olmayan bir kişiye ilgi ve özen duyacaktır? Bunun en önemli yolu, empatik duygudur. Empati, genellikle sanıldığı gibi sıcak ve bulanık bir duygu değildir. Özellikle de bir başkasının acı çekmesiyle ilişkili ise caydırıcı hissettirebilir. Birine fazlaca empati duyulduğunda, o kişiye karşı “içten ve derin”, “sempatik”, “şefkatli” veya “kaygılı” duygular beslendiği de söylenebilir. İhtiyacı olan birisine karşı empati duyduğunda bu kişi genetik bir akraba olsa da olmasa da kişi, onun acısını azaltmaya çalışma eğilimi içine girer (Batson, Ahmad, Lishner, Tsang, 2002, s.485). İntikam alma duygusunu alıp da onun yerine bağışlamayı koymanın en iyi yolu, insanların, kendilerine zarar veren kişiye karşı empati duymalarını sağlamaktır. McCullough, Worthington ve Rachal, (1997)’in yaptığı çalışma insanların bir kural ihlâlcisine karşı empati duymaya başladıklarında artık öç alma isteği içeren bir tavır içinde kalmaları zorlaştığını bunun yerine genellikle bağışlamanın ortaya çıktığını göstermiştir. Eaton ve Struthers (2006)’in ayrıca Berry, Worthington, Wade, Oyen Witvliet, ve Kiefer (2005)’in

yaptığı araştırmalara göre Empati; iş arkadaşları, arkadaşlar, romantik çiftler, Kuzey İrlanda Katolikleri ve Protestanları arasındaki ve hatta suç işleyenlerle kurbanları arasındaki ilişkilerde, bağışlamayı teşvik etmektedir. Birine karşı empatik hissetmek, misilleme isteğini tamamen kaybolmasına neden olur (Giancola, 2003, s.113; Batson, Ahmad, 2001, s.25). Harmon-Jones, Vaughn-Scott, Mohr, Sigelman ve Harmon-Jones (2004), insan beyniyle ilgili yaptıkları araştırma empati ve intikam merkezlerini incelemişlerdir. Araştırmacılar bu çalışmada, haksızlık eden bir oyuncunun ellerine acı veren şoklar verildiğini seyrettirildiğinde, erkeklerin beyinlerindeki arama sistemlerinde (seeking system) yüksek düzeyde aktivite deneyimlemişlerdir. Ancak kadınlarda aynı artış olmamıştır. Bunun yerine, haksızlık eden bir oyuncuya şok verildiğinde, beynin, fiziki bir acı hissettiğimizdeki sıkıntıyı üreten tarafında bir aktivite deneyimlemişlerdir. Bu deneyim kadınların empati kurduklarını göstermiştir. Ayrıca, ne kadınlar ne de erkekler, adil bir oyuncuya acı veren şoklar iletildiğini seyrederken, arama sistemi aktivasyonu deneyimlememişlerdir. Böyle durumlarda, onlar da beynin ağrı ağlarında aktivite deneyimlemişlerdir; yapılan araştırmadaki ölçüme göre deneklerin aldıkları “empati” puanları ne kadar yüksekse, o kadar daha fazla ağrı ağı aktivasyonu deneyimlemişlerdir. Bu araştırma, insanların kendilerine-başkalarına zarar vermiş olan kişilere karşı empati duydukları bir durumda tipik olarak intikam arzusu barındıran sol prefrontal korteks aktivasyonunda artış deneyimlemediklerini ortaya koymuştur. Pasif olarak bir kenarda durup bir düşmanın acı çekmesini izlemek kişiye kendini iyi hissettirebilir. Ancak bu düşmanın acı çekmesi kişide üzüntü yaratıyorsa, o zaman intikam boş, anlamsız ve zalim görünür ve bunun yerine bağışlama duygusunun ön plana çıktığı gözlemlenmiştir (McCullough, 2008, s.149).

Benzer bir şekilde Toussaint (2005), empati ve bağıslama arasındaki ilişkide cinsiyet farklılıklarını arastırmış; empati açısından yaptığı cinsiyetler arası karşılaştırmada, bu çalışma bulgusunun da desteklediği gibi, kadınların empati kurma düzeylerini daha yüksek bulmuştur. Kadınlar genel olarak empatik olmaları icin güdülenmişlerdir, aileleri tarafından empatik eğilime sahip olmaları yönünde eğitilmektedirler (Klein ve Hodges, 2001), bu durum kadınların erkeklere gore empatik eğilim ölçümlerinde yüksek puan almalarına yol açabilmektedir.

Bağışlamanın sosyal psikolojik belirleyici modelinde, bağışlamanın belirleyicileri olarak psikolojik değişkenlerden en önemlisi duyuşsal (affective) empati belirtilmektedir (McCullough vd., 1998, s.1558). Bu modeli desteklemek için yapılan çalışmada bağışlamanın alt boyutları olarak düşünülen kaçınma ve intikam, ilişki doyumu, bağlanım

(commitment), yakınlık, özür, empati ve zarar veren olayı çok sık düşünme (rumination) ile yüksek ilişki göstermiştir. Bağışlama terapilerinde, incinen bireylerin yaşadığı olumsuz etkilerin giderilebilmesi için, bireyin empati kurabilmesini sağlamak amacıyla çalışmalar yapılabilmektedir. Bağışlama yeteneği genel anlamda bir diğeri ile empati kurabilme yeteneği ile yakından ilişkilidir (Konstam, Chernoff ve Deveney, 2001, s.26).

Bağışlama terapilerinde empatiyi oluşturabilmek için suçlu hakkında zarar görenin daha fazla bilgi sahibi olması sağlanmaktadır (Hill, 2001, s.370). Düşük empati yeteneği olan bireylerin, narsistler ve antisosyal kişilik bozukluğu olanlar gibi, bağışlama için gerekli olan empatiyi kuramadıklarından bağışlamanın gerçekleşemediği belirtilmiştir ve bu nedenle, empati bağışlama için önemli aracılardan biri olarak görünmektedir. Bağışlamanın, kişisel ve ilişkisel değişkenlerle olan ilişkisini araştıran McCullough, Worthington ve Rachal, (1997) yaptıkları çalışmada, bağışlamanın uzlaşabilirlik ve dürüstlük gibi empatinin de bağışlama ile ilişkili olduğunu ifade etmişlerdir. Saldırgana karşı duyulan empatinin başarılı bir bağışlama gerçekleşmesinde etkili olduğunu belirtmişlerdir. Zechmeister ve Romero (2002), çalışmalarında, kendilerini kurban konumuna getiren suçluyu bağışladıkları öykülerde, bağışlamanın gerçekleşmediği öykülere göre, olaya suçlunun bakış açısından bakabilme olasılıkları daha yüksek olmuştur. Bu çalışmada bağışlamak, suçluya daha az öfke, eylemlerini daha az düşünme ve daha az sorumluluk yükleme ile ilişkilendirilmiştir. Bağışlamaya ikna etme yolunda en etkili olan girişim empati kurabilme olabilmektedir (McCullough, Worthington ve Rachal, 1997, s.321).

Bu görüşe benzer bir şekilde, Greenberg, Warwar ve Malcolm (2008) da bağışlamanın iki önemli duygusal süreç içerdiğini belirterek, bu süreçlerin incinmeden dolayı yaşanan kızgınlık ve öfkenin çözümlenmesi ve diğer sürecin de incitene ilişkin sevgi, hoşlanma gibi olumlu duygularla empati beslemeye başlamak olduğunu ifade etmişlerdir. Son zamanlarda yapılan çalışmada Hodgson ve Wertheim (2007), empatik eğilimin, duygu yönetimi ve bağışlama arasındaki ilişkiyi yönettiğini belirtmiştir. Bu görüş, Malcolm ve Greenburg (2000)’un belirttiği gibi duygulara dikkat vermek ve onları onarmaya çalışmanın bir diğerinin bakış açısından bakmayı olanaklı kıldığı ve böylelikle de bağışlamayı beslediği görüşünü destekleyen bir görüştür.

McCullough (2008) “İntikamın Ötesinde” adlı kitabında bağışlama ve empati ilişkine dair şu öyküye yer vermiştir.

içinde hiçbir intikam duygusu bulamadı: “Ona kızgındım, fakat aynı zamanda kafam karışmıştı çünkü fark ettim ki ondan nefret etmiyordum. Hatta onun için üzüldüm. Hayatını insanları yaralamak/zarar vermek için değil onlara yardım etmek için kullanmasını istedim. Huzur bulmasını ve hayatının amacını bulmasını istedim. Bu nedenle, onu bağışladım.

Central Park’ta başına gelenler, McDonald’ı ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkum etti. Bildiği yaşam, geriye dönülmez biçimde değişti. Yine de, Jones’a karşı empati duydu, ve bu empati umursamaya dönüştü, ve bu umursama da bağışlamaya” (McCullough, 2008, s.149).

Bu literatür bilgilerinden de anlaşılacağı üzere bağışlama sürecini öğrenen ve bağışlama olgusunu içselleştiren bireyler olumsuz duygular olarak nitelendirilen kincilik, kendine acıma, öfke ve saldırganlığın yerine empati, hoşgörü ve sağaltıcı duygularla hareket etmekte bu durumda, zihinsel sağlık açısından ve psikolojik açıdan bir rahatlama getirmektedir (McCulloug, Bellah, Kilpatrick ve Johnson 2001, s.601). Yapılan araştırmalar empati ve bağışlama süreçlerinin birlikte işlediği görüşünü savunmaktadır (Norton, 2009; Kmiec, 2009; Berry, Worthington, O’Connor Parrott ve Wade, 2005). Ayrıca yapılan araştırmalara göre empati olgusunda cinsiyetin farklılık yarattığı ancak kincilik duygusunda cinsiyetin anlamlı farklılık yaratmadığı ortaya çıkmıştır (Kmiec, 2009; Toussaint ve Webb, 2005). Aileler toplumun temel birimi olduğundan ailede içselleştirilen empati ve bağışlama kavramının iç içe geçtiği ve tüm toplumu etkileyecek olumlu bir süreç olduğu düşünülmektedir.