• Sonuç bulunamadı

1.KOALİSYONUN İDEOLOJİK BOYUTU: NEOLİBERALİZMİN STRATEJİK ARACI OLARAK MUHAFAZAKÂRLAŞMA

2. KOALİSYONUN MEKÂNSAL BOYUTU: İDEOLOJİK AYGIT OLARAK MEKÂN

2.2. NEOLİBERALİZMİN MEKÂN ALGISI VE KURGUSU

2.2.2. Neoliberal İdeolojinin Mekânsal Stratejisi: Bölünmüş Kent

2.2.2.1. Büyük Projeler Eliyle Homojenleştirme ve Ayrıştırma

Neoliberal dönemin yarışan kentler miti doğrultusunda, küresel sermayeden daha çok pay alma yarışındaki kentler belirli kent parçalarını ayrıcalıklı imar hakları ve kullanımlarla sermayenin istekleri doğrultusunda şekillendirirler. Bu Cox’a göre neoliberal dönemde serbest piyasa mantığının hâkimiyeti ile oluşan yeni kent yönetimi anlayışının (new urban politics) temel mantığıdır (Cox, 1994: 213). Günümüzde dünya kenti olma hedefi doğrultusunda yarışan kentler için bu tür büyük ölçekli projeler kentsel planlama ve politika içerisinde her geçen gün daha çok yer almaktadırlar. Bu tür projeler kentlerin rekabetçi ekonomi potansiyellerini harekete geçirecek araçlar olarak görülmektedirler (Swyngedouw, Moulert, Rodrigez, 2002: 542, 543).

Bu stratejik aracın arkasında yatan elbette ki neoliberalizmin ideolojik kurgusudur. Keynesci dönemde, sosyal refahın artırılması amacıyla geniş toplum kesimleri için politikalar üretilirken, yeni dönemde serbest piyasa mantığı devlet politikalarında hâkim hale gelmiştir. Kuralsızlaştırma, özelleştirme, esnekleştirme olarak özetleyebileceğimiz bu politikaların yerel ölçekteki yansıması yeni girişimci kent anlayışı olmuştur (Harvey, 1989). Girişimci modelde merkezi yönetimler gibi kent yönetimleri de sosyal politikalardan uzaklaşırken, ekonomik gelişme kentlerin temel hedefi haline

110

gelmiştir. Bu esas itibari ile kentin metalaşması bölümünde anlatılan ve neoliberal ideolojinin mekânsal anlamda ideolojik temellerinden birini oluşturan “dünya kenti”

olma yolunda yarışan kentler mitinin sonucudur. Bu hipotez doğrultusunda temel hedef daha çok sermaye çekerek (sermayenin isteklerini daha çok yerine getirerek) kentler hiyerarşisinde üst sıralara çıkmak olduğundan ekonomik olarak gelişme bu yarış ortamında devlet politikalarında olduğu gibi kentler için de yegâne güdü haline gelmiştir.

Bu işleyişte sosyal kutuplaşma beklenen bir durumdur ve dünya kenti hipotezinde ortaya konulduğu gibi neredeyse zorunlu bir sonuçtur. Dolayısıyla eşitsizlik yeni kent yönetimlerinde problem alanı olarak görülmez. Kent neoliberal dönemde bütünüyle sermaye kesiminin talepleri doğrultusunda şekillenir.

Benzer doğrultuda bu yeni işleyiş planlama anlayışını da tamamen değiştirmiştir.

Planlamanın yeni stratejisi ekonomik büyüme ve yaratıcılığın mekânda organize edilmesi olarak tanımlanmıştır (Swyngedouw, Moulert, Rodrigez, 2002: 562). Geleneksel planlamanın uzun erimli ve kamu yararını gözeten anlayışı yerini “girişimcilik”

güdüsüyle şekillenmiş planlama anlayışına bırakmıştır. Büyük ölçekli projeler bu yeni dönemde planlamanın değişen anlayışına koşut olarak kentsel mekân içerisinde giderek artan oranda yerini almıştır. Eski dönemin kent bütününü gözeten, uzun vadeli ve kamu yararını gözeten planlama anlayışı yerine (Rational Comprehensive Planning) sermayenin yeni dönemde kentsel mekânla kurduğu ilişkiyi gözeten parçacı, kısa vadeli ve sermayenin çıkarlarını önceleyen planlama anlayışı gelmiştir.

Hem kentsel politikalarda hem de planlama pratiğinde meydana gelen tüm bu değişikliklerin sonucu olarak “büyük ölçekli kentsel projeler” bu anlamda sermaye kesiminin isteklerini kentsel alanda en hızlı ve en verimli şekilde gerçekleştirilmesini sağladığı en önemli araçlardan biri olmuştur. Büyük ölçekli projeler yapım maliyetleri yüksek projeler olması sebebi ile daha önceki bölümlerde anlatıldığı üzere birikim

111

neticesinde şişmiş sermayenin soğurulma alanlarıdır.47 Bunun yanında yine bu projeler yarattıkları ayrıcalıklı mekân tasarımı ve işleyişleri ile sermaye kesiminin rant farkı oluşturması için eşsiz araçlardır.48 Bu alanlar ayrıca yerel yönetimler için finansal bir kaynak görevi görür. Oluşacak yeni proje alanındaki yoğunlaştırılmış ekonomik işleyiş, ruhsatlandırma, vergi gelirlerinin birçoğu yerel yönetimler için finans kaynağıdır. Bunun yanında bu alanlar kent bütünü içerisinde sınırlı bir alan oluşturmaları sebebi ile kimi zaman çıkan özel mevzuat desteği ile birlikte projelerin hızla hayata geçirilebileceği alanlar olarak görülürler.

Hem sermayenin isteklerine cevap veren, hem de neoliberalizmin yarışan kentler kurgusunda yerel yönetimlere ihtiyaç duyduğu finansal desteği ve imajı sağlayan büyük ölçekli projeler yeni dönem girişimci kent anlayışına uygun olarak yerel yönetimler tarafından arzulanan ve kent mekânında yerini alan projelerdir. Neoliberal dönemde kent adeta patchwork gibi birbirinden bağımsız, sermayenin anlık isteklerine, miktar ve kompozisyona bağlı inşa edilmiş kent parçalarından oluşmuş bir yapı haline gelir.

Mekânsal anlamdaki bu bölünmüşlüğe koşut olarak sosyal anlamda da bir bölünmüşlük oluşur ve bu bölünmüşlük giderek derinleşir. Büyük projeler genel olarak yüksek maliyetli projeler olduklarından çok büyük oranda uluslararası finans kuruluşlarının veya belirli ölçeğin üzerindeki finansal kuruluşlarca desteklenir. Bu kredi olanaklarını kullanabilmek öncelikle belirli bir ekonomik büyüklük, lobicilik, projelendirme kapasitesi ve müzakere yeteneği gerektirdiğinden (Swyngedouw, Moulert,

47 Lizbon Expo 1998 için ayrılan bütçe Portekiz’in tüm ülke bütçesinde 5 yıllık kentsel yenilemeye ayrılan oranın yarısına eşittir (Swyngedouw, Moulert, Rodrigez, 2002: 554). Türkiye’den örnek vermek gerekirse 35 milyar TL’ye yaklaşan bütçesiyle İstanbul 3. Havalimanı bütçesi, 12.7 milyar TL’lik 2016 yılı İstanbul Büyükşehir Belediyesi bütçesinin yaklaşık üç katına sahiptir. Ankapark projesi ise basına yansıyan açıklamalardan 827 milyon TL’nin harcandığı, 2017 bütçesinden ise 277 milyon TL ödeneğin ayrıldığı proje olarak 5 milyar 902 milyon TL’lik Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlığı bütçesinin yaklaşık altıda birine sahiptir. Mustafa Tuna ise Melih Gökçek’in ardından yeni Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak yaptığı açıklamada ANKAPARK ile ilgili toplam harcamanın 2 milyar TL civarında olduğunu belirtmiştir (m.haberturk.com, erişim tarihi:21.11.2017).

48 Düşük sponsor ve reklam gelirlerine rağmen, Expo 1998’de arazi satışlarından elde edilen gelir %30 oranında beklentileri aşmıştır. Bugün Lizbon’da Expo evleri hala en pahalı evler arasındadır (Swyngedouw, Moulert, Rodrigez, 2002: 555).

112

Rodrigez, 2002: 565) faaliyetler yalnızca sınırlı bir sermaye grubu tarafından hayata geçirilebilir.

Projelendirme, inşaat işlerinde ise katılım süreci kutuplaşma ve ayrımın yaşandığı ikinci aşamadır. Çünkü bu süreçte daha önceki bölümlerde açıklandığı gibi sermaye grubu çok rahatlıkla sınıfsal konumuna bağlı avantajları kullanabilir. Dolayısıyla bu tür büyük projeler aracılığıyla üst gelir grubuna dahil insanlar uygun zamanda gerekli bilgileri elde ederek kentsel ranttan yüksek payları özel mülkiyetlerine aktarabilmektedirler.

Tüm bu eşitsiz gelişme neticesinde mekânda ayrıcalıklı ve dışa kapalı hale gelen proje alanları sermaye kesiminin istek ve zevklerine göre şekillenirler. Bu şekilde planlama, projelendirme ve satın alma aşamasında sınıfsal avantajını emek kesimini dışlayacak şekilde kullanan sermaye kesimi, kendi zevk ve isteklerini de ayrıcalıklı şekilde bu alana yükleyerek her türlü dışlayıcı politika neticesinde bu alanları adeta “elit oyun alanına” (elit playing field) dönüştürür. Sonuçta kentte sosyal ekonomik ve mekânsal olarak bölünmüş bir örüntü ortaya çıkar (Swyngedouw, Moulert, Rodrigez, 2002: 562, 563). Büyük projeler aracılığıyla sermayenin anlık isteklerine göre spekülatif şekilde gelişen kentte hâkim olan; tema parklar, kültür merkezleri, finans merkezleri gibi kimi zaman ayrıksı mimari tasarımlarla oluşmuş eklektisizm görüntüsüdür.

Görüldüğü üzere büyük projelerin sermaye artırım işlevlerinin yanında sermaye kesiminin zevk ve isteklerine göre mekânın şekillendirilmesinde ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bu özelliklerinden dolayı neoliberal dönem kentsel politikaları içerisinde sermaye kesiminin kullandığı homojenleştirerek ayrıştırma stratejisi içerisinde büyük projeler sıkça kullanılan mekânsal müdahale biçimleri olmuşlardır.

113