• Sonuç bulunamadı

Avukatlık Ücretinin İfası

Belgede Avukatın ücret hakkı (sayfa 94-98)

1.5. Avukatlık Sözleşmesinden Doğan Ücret

1.5.6. Avukatlık Ücretinin İfası

Bir alacağın muaccel olması, alacaklının borcun ifasını talep hakkını kullanabilme imkânının başladığı anı ifade eder239. Bu bağlamda, alacağın muaccel olması için, borcun ifa zamanının gelmiş olması ve ifaya engel bir durumun bulunmaması gerekmektedir.

Avukatlık sözleşmesinde, avukatın ücret alacağının ne zaman muaccel olacağına dair yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Belirtmek gerekir ki, bir alacağın doğması ile muacceliyeti aynı şey değildir. Avukatın, ücret alacağı sözleşmenin kurulması ile doğar, ancak muaccel olmadan istenemez240.

Avukatın ücret alacağının ne zaman muaccel olacağına dair Kanun’da bir hüküm bulunmamasına karşın, Av. K. md.171/1 uyarınca avukatın işi sonuna kadar takip zorunluluğu kuralı ile avukatlık asgari ücret tarifesinin ikinci maddesinde yer alan, ücretin kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemlerin karşılığı olduğu kuralı birlikte değerlendirildiğinde, aksine bir sözleşme bulunmadıkça, avukatlık ücretinin, sözleşme konusu işin tamamlanması ile muaccel olduğu kabul edilmektedir241.Keza, avukatlık sözleşmesi temelde bir iş görme sözleşmesi olmakla niteliği gereği, ücretin muacceliyeti de işin tamamlanmasına bağlı olacaktır242243. Avukatın ücret hakkı, işin sonucundan bağımsızdır. Bu nedenle, işin tamamlanmasından kasıt, işin, iş sahibi lehine sonuçlanması değil, özen yükümlü altında takip edilerek sonuçlandırılmasıdır.

Diğer yandan, avukatlık sözleşmesinde taraflar, ücretin bir kısmının ya da tamamının peşin ödeneceğini kararlaştırabilecekleri gibi, ödemeler için zaman belirleyerek vade de koyabilirler. Taksitlendirme yapılarak, ödeme günlerinin tarih olarak belirlenmesi mümkün olduğu gibi, vadelerin çeşitli olayların gerçekleşmesine (ilk duruşma günü veya tanıklar dinlendikten sonra gibi) bağlanabilmesi de mümkündür. Sözleşme serbestisi kapsamında, taraflar, vadelendirilmiş ödemelerden birinin zamanında yapılmaması halinde ücretin tamamının muaccel olacağını da kararlaştırabilirler.

239 Oğuzman ve Öz, 1995: 237 240 Aday, 1994: 78-79

241 Aydın, 2010: 121, Toptaş, 2007: 125

242 Sungurtekin Özkan, 1999: 166; Günergök, 2003: 138.

243 Yarg. HGK 08.11.1961 t. 1961/4-8 E. 1961/40 K. sayılı kararı “Davacı, vekil sıfatıyla yürüttüğü tazminat davası dolayısıyla kendisine peşin para verilmemiş olması hususuna dayanmış ve bu sebeple de vekillikten çekilmekten haklı olduğunu ileri sürmüştür. Oysa ki, vekillik parasının bir kısmının peşin ödenmesine dair bir anlaşma yapılmış olduğu iddia ve ispat edilmiş değildir. Hizmete ilişkin akitlerde, iş görmenin karşılığı ücrete hak kazanma, işi akit gereğince görmüş olma şartına bağlıdır. Özel anlaşma yoksa, tarife hükümleri uygulanır ki tarifede de paranın bir bölümünün peşin ödeneceği yazılı değildir. Zaten kanunda, avukata peşin para verileceğini buyuran bir hüküm de yoktur. Bu sebeple vekilin davayı sonuna kadar yürütmesi ve ondan sonra avukatlık parasını istemesi gerekirdi.” (Sungurtekin Özkan, 1999: 222)

Avukatın haklı istifası ya da haksız azli söz konusu olduğunda ise istifa veya azilnamenin ilgilisine ulaşması ile sözleşmesel ilişki sona ereceğinden ücret alacağının tamamı muaccel hale gelmektedir. Nitekim Av. K. md. 174 düzenlemesi de bu yöndedir.

Avukatlık Kanunu Tasarı Taslağının ücrete ilişkin 49. Maddesinde ücretin dörtte birinin peşin ödenmesinin zorunluluğu düzenlenmekte olup, taslağın bu şekilde yasalaşması halinde, söz konusu ücretin dörtte birlik kısmı yönünden alacak, sözleşmenin kurulması ile muaccel olacaktır.

1.5.6.2. Faiz

Tüm alacaklar gibi avukatlık sözleşmesinden doğan ücret alacağı da muaccel olmakla ödenmesi gereken bir alacaktır. İş sahibi muaccel olan borcu ödememekle temerrüde düşer ve bu andan itibaren avukat temerrüt faizine hak kazanır244. İş sahibinin ne zaman temerrüde düştüğü faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi bakımından önemlidir. Bu tarihin belirlenmesi bakımından ise borçlunun temerrüdüne ilişkin genel kurallara göre, farklılık arz eden durumların değerlendirilmesi gerekecektir.

Bilindiği üzere muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer. Ancak, borcun ifa edileceği gün belirlenmiş ise artık ihtara gerek kalmayacaktır. (6098 sayılı TBK md. 117, mülga 818 sayılı BK md. 101)

Şu halde avukat ile iş sahibi arasında yapılan sözleşmede ücretin hangi tarihte ödeneceği kesin şekilde belirlenmişse avukatın önceden ihtarına lüzum kalmaksızın belirlenen tarihte ödenmeyen ücret nedeniyle iş sahibi temerrüde düşecektir.

Avukat ile iş sahibi arasında yapılan sözleşmede ücretin ödeneceği tarih kesin şekilde belirlenmemiş örneğin peşin ödemenin ilk duruşmaya girildikten sonra yapılması gibi bir olaya bağlı bir vade kararlaştırılmışsa, bu durumda avukatın beklenen olayın veya öngörülen şartın gerçekleştiğini iş sahibine bildirmesi ve ücretini talep etmesi gerekmektedir. Böyle bir bildirimin iş sahibine ulaşması ile iş sahibinin temerrüdü gerçekleşmiş olacaktır.

Avukat ile iş sahibi arasında ücrete ilişkin geçerli bir sözleşme mevcut değilse veya sözleşmede ücretin ne zaman ödeneceği kararlaştırılmamış ise bu durumda avukatlık ücretinin kural olarak işin tamamlanması ile muaccel olacağı kabul edildiğinden, avukat

244 Yarg. 4. HD 24.10.1969 1969/7761 E. 1969/8882 K. sayılı kararı “Davacının vekalet görevinden doğan

alacağı, üzerine aldığı işin tamamlanmasından sonra gerçekleşir ve istenebilir hale gelir. Davacı, esas alacağının gerçekleşmesi gününden itibaren müvekkilinden buna ilişkin faizi istemek hakkına haizdir” (Müderrisoğlu, 1974: 478)

işin tamamlandığını iş sahibine bildirerek ücretin ödenmesini talep etmelidir. Aksi durumda iş sahibi temerrüde düşmeyecek dolayısıyla faiz sorumluluğu bulunmayacaktır245. Avukatın iş sahibini temerrüde düşürmek işin çektiği ihtarda, iş sahibine ödeme için süre verilmesi halinde temerrüt tarihi bu sürenin bitimi ile başlayacağından faiz de bu tarihten itibaren hesaplanacaktır246.

Faiz borcu, asıl alacağın varlığına bağlı olduğundan247, avukatın ücrete hak kazanmayacağı, haklı azil ya da haksız istifa hallerinde faizden söz etmek mümkün olmayacaktır.

Avukatın haklı istifası ve istifanın bir ihtarname ile gerçekleştirilmesi durumunda, bu ihtarla birlikte muaccel hale gelen alacak da talep edilebilir. Bu halde haklı istifa nedeniyle doğan ücret alacağı yönünden, iş sahibi temerrüde düşmüş olur. Haklı istifa bildiriminde ücrete ilişkin bir hususa değinilmemişse artık ücret yönünden temerrüt oluşmayacak ve dolayısıyla faiz hakkı da doğmayacaktır.

Avukatın haksız azli halinde ise azil iş sahibi tarafından gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla iş sahibi azli haksız olduğu bilebilecek durumdadır. Azilnamenin avukata ulaşmasıyla ücretin muaccel hale geleceği de kanun hükmü olduğundan, esasen, ayrıca ihtara gerek olmayacaktır248. Ancak, Yargıtay uygulaması aksi yöndedir249.

Avukatlık sözleşmesinden doğan ücret alacağına temerrüt tarihinden itibaren kural olarak yasal faiz işletilir. Avukatın gördüğü işin ticari bir iş olmamasından dolayı temerrüt nedeniyle ticari faiz talep edilmesi ancak, bu durumun sözleşme ile kararlaştırılması halinde mümkündür250.

Avukatlık Kanunu Tasarı Taslağının ücrete ilişkin 49. Maddesinde ücretin dörtte birinin peşin ödenmesinin zorunluluğu düzenlenmekte olup, taslağın bu şekilde

245 Yarg. 27.04.1992 t. 1992/3412 E. 1992/3899 K. sayılı kararı “Diğer bir anlatımla vekilin ücret alacağı,

aksine sözleşme veya teamül olmadıkça vekalet konusu işin gereği gibi görülmesinin tamamlanmasıyla muaccellik kazanır.” (Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları)

246 Yarg. 13 HD. 04.04.1991 t. 1991/863 E. 1991/4009 K. sayılı kararı (Aydın, 2010: 320) 247 Eren, 2015:979.

248 Aydın, 2010: 124

249 Yarg. 13 HD 16.03.1992 t. 1992/1667 E. 1992/2526 K. sayılı kararı “Her ne kadar dava konusu edilen avukatlık ücreti alacağı, avukatın azledilmesi ile muaccel hale gelirse de, borçlunun mütemerrit duruma düşmesi anılan paranın ödenmesi hususunda davacının usulen borçluya göndereceği ihtarın tebliği, burada borçluya bir süre verilmiş ise o müddetin geçmesi ile mümkündür ve ancak o tarihten sonra temerrüt faizine karar verilebilir. Davacı avukatın, davadan önce davalıyı temerrüde düşürdüğü kanıtlanamamıştır. Bu durumda davanın açılmasıyla temerrüdün oluştuğunun kabulü gerekir.” (Aydın, 2010: 319)

250 Yarg. 13. HD 24.04.2012 t. 2011 / 12422 E. 2012 / 14675 K. sayılı kararı “Dava, vekalet ücretinin tahsili

istemine ilişkin olup, avukatlık hizmeti, ticari bir faaliyet olmadığından, aksi sözleşme ile kararlaştırılmadıkça, vekalet ücreti alacağına 3095 sayılı Kanun'un 2/1. maddesi gereğince yasal faiz yürütülmesi gereklidir. Somut olayda taraflar arasında vekalet ücretine avans faizi oranında faiz yürütüleceği konusunda bir anlaşmanın bulunduğu ispat edilemediğine göre, mahkemece hükmedilen alacağa yasal faiz yürütülmesi gerekirken, açıklanan husus göz ardı edilerek, avans faizi yürütülmüş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” (Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları)

yasalaşması halinde, söz konusu ücretin dörtte birlik kısmı yönünden, alacak, sözleşmenin kurulması ile muaccel olacaksa da, bu kısma faiz işletilebilmesi için ödeme ihtarında bulunulması gerekecektir.

1.5.6.3. Cezai Şart

Avukat ile iş sahibi arasında yapılan sözleşmede cezai şart kararlaştırılması mümkündür. 6098 sayılı TBK’da ceza koşulu adı altında düzenlenen cezai şart, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumunda gündeme gelir. Cezai şart, temelde iki amaca hizmet etmektedir. Bunlardan ilki borçluyu ifaya zorlamak ve asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ifa edilmemesi nedeniyle doğacak zararı önceden belirlemektedir251. Taraflar, sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesi durumunda cezai şart talep edebilirler. (6098 sayılı TBK md. 179, Mülga 818 sayılı BK md. 158)

Bu bağlamda avukatlık ücretinin, sözleşme ile belirlenen tarihte ödenmemesi halinde cezai şart ödenmesi kararlaştırılabilir ve talep de edilebilir252.

Buna karşılık, azil ve istifa hakkından feragat sonucu doğuracak şekilde cezai şart kararlaştırılamaz253. Nitekim avukatlık sözleşmesi, avukat ile iş sahibi arasında özel bir güven ilişkisi gerektiren bir sözleşmedir. Taraflardan birinin diğerine karşı bu güvenini kaybetmesi halinde, sözleşmeye son verilebilir. Bu nedenle iş sahibi avukatını azil ile avukat ise istifa ile sözleşmeyi sona erdirebilir. Azil ve istifa tarafların sözleşme ile dahi vazgeçemeyecekleri haklar olup, bunların kullanılması belli bir kayıt ve cezai şarta tabi tutulamaz254.

Diğer yandan, gerek 6098 sayılı TBK md.182’de,gerekse Mülga 818 sayılı BK md.161’de, hakimin aşırı gördüğü cezai şartı indirebileceğini düzenlemiştir. Bu doğrultuda, avukat tarafından sözleşme uyarınca talep edilen cezai şartın fahiş olduğu düşünülürse mahkemece takdiri bir indirim yapılması mümkündür255

251 Kocaağa, 2003: 40.

252 Yarg. 4. HD 11.05.1972 t. 1972/6256 E. 1972/4484 K. sayılı kararı (Kaçak, 2001: 444).

253 Yarg. 13 HD 03.03.1989 t. 1988/5926 E. 1989/360 K. sayılı kararı “ ..taraflardan her biri akdi her zaman

feshedebilir, yani kanunun tabiri ile vekaletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir (BK. md. 396/1). İstifa ve azil hakkından önceden feragat etmek caiz değildir. Doğrudan doğruya feragat caiz olmadığı gibi, dolayısıyla feragat manasını tazammun eden anlaşmalar dahi muteber değildir. Mesela istifa veya azil hakkından feragati önlemek maksadıyla cezai şart taahhüdü geçerli değildir.” (Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları)

254 Tandoğan, 1988: 623-624; Aday, 1994: 122.

255Yarg. 4. HD 13.01.1976 t. 1975/2348 E. 1976/332 K. sayılı kararı “Borçlar Kanununun 161. maddesinin

son fıkrası hükmünce cezai şart miktarının fahiş olup olmadığının takdiri hakime aittir. Davacının önceden bunu takdir etmesi düşünülemez.” (Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları)

1.5.7. Avukatın Hapis Hakkı

Belgede Avukatın ücret hakkı (sayfa 94-98)