• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE

1.4. Genç İşsizliğinin Sebepleri

1.4.1. Arz Yönlü Sebepler

Bir toplumda genç işsizliğinin var olmasının arz yönlü sebepleri, bu başlık altında incelenecektir. Arz yönlü bakış açısına göre emeğini piyasaya sunmaya hazır gençlerin sahip oldukları demografik yapı, karakteristik özellikler, çalışma eğilimleri ve dezavantajlar sebebiyle iş piyasasının ihtiyaçlarını karşılayamaması durumu söz konusudur.

1.4.1.1. Demografik Yapı

Genç işsizliğinin oluşmasında en önemli etkenler arasında demografik faktörler yer almaktadır. Bu faktörler; nüfus, cinsiyet, yaş ve eğitim olarak sıralanabilmektedir. Demografik etkenlerle meydana gelen genç işsizlik türleri, ekonomik değişkenlerden farklı bir yapıya sahiptir. Bundan dolayı demografik sebeplerle meydana gelen işsizlik sorunu, devletlerin uyguladıkları aktif istihdam politikalarıyla önlenebilmektedir (Murat ve Şahin, 2011b:47).

1.4.1.2. Nüfus Artışı

Gençlerin işsizliğinde ikinci büyük etken genç nüfusu boyutudur. İşgücü piyasasında gençlerin sayısının fazla olması, onların çalışma ihtiyaçlarını karşılamak için, iş imkânlarının da fazla olması gerekmektedir.

II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde savaştan çıkan devletlerin çocuk sahibi olmayı teşvikle desteklemesi sonucunda doğum oranlarında hızlı artışlar yaşanmıştır. Bunun sonucunda ise genç işgücü talebinden çok fazla miktarda genç işgücü arzı meydana çıkmıştır. Yaşanan bu genç işgücü arzındaki artışın yanında emek piyasasında daha düşük ücretle, daha olgun ve daha disiplinli çalışan kadınların yer almaya başlamasından dolayı genç işgücü daha az tercih edilmeye başlanmıştır (Gündoğan, 1999:70).

Genç işsizliğinin artışını aşırı nüfus artışı ile açıklayan görüş açısı, bir realiteyi ortaya koysa da, oluşan genç işsizliğini azaltmak için nüfus kontrol politikalarının yerine genç işgücünün niteliğini piyasadaki açık işlere uygun hale getirmeye yönelik politikalar tercih edilmelidir (Murat, 1991:32).

1.4.1.3. Cinsiyet

Türkiye’de işgücünde etkinliğin sağlanabilmesi için, sürdürülebilir büyüme oranlarının yakalanması gerekmektedir. Türkiye’de işgücüne katılma oranını AB’ye göre düşüktür. Bu oranın düşük olmasının en büyük sebebi, kadınların işgücü piyasasından çekilmesidir. Kadınların işgücü piyasasında yeteri kadar yer alamaması ve iş bulma umudunu kesmesi bu duruma sebebiyet vermektedir. Buna bağlı olarak genç işsizlik sebepleri içinde cinsiyet faktörünün önemi büyüktür (Bozdağlıoğlu, 2008:62).

Aşağıdaki tabloda 2014-2018 arasında cinsiyet oranları ve cinsiyet dağılımına göre işsizlik oranları verilmektedir. Buna göre 2018’de gözlemlenen işsizlik oranlarının en fazla 20-24 yaş arasındaki kadınlarda (%27,3) oluştuğu söylenebilmektedir. Yine 2018’de en fazla işsizlik oranına sahip ikinci grup kadın nüfusun 15-19 yaş grubu (%20,6)’nda görülmektedir. Önceki yıllara bakıldığında da yine aynı yaş grupları arasında kadınların daha yüksek oranda işsizliğe maruz kaldığı görülmektedir. Bir tek 2014’de 15-19 yaş grubundaki nüfusta erkeklerin kadınlardan (%0,1 farkla) daha yüksek oranda işsizliğe maruz kaldığı görülmektedir.

Tablo 5:

Türkiye'de Cinsiyete Göre İşsizlik Dağılımı

Cinsiyet ve Yaş Grubu Yıl İşsizlik Oranı

2. (15-24) ve Erkek ve 3. (15-19) 2014 16,2 2015 15,6 2016 15,7 2017 16,5 2018 15,7 2. (15-24) ve Erkek ve 4. (20-24) 2014 16,9 2015 17,1 2016 18,3 2017 18,7 2018 18,8 2. (15-24) ve Kadın ve 3. (15-19) 2014 16,1 2015 18,4 2016 17,2 2017 18,3 2018 20,6 2. (15-24) ve Kadın ve 4. (20-24) 2014 22,5 2015 24,1 2016 26,8 2017 29,5 2018 27,3 Kaynak: TÜİK, 2018 (Dinamik Rapor).

1.4.1.4. Yaş

Genç işsizliğine sebep olan demografik faktörlerden bir tanesi de yaş faktörüdür. Çalışma hayatına girmek isteyen gençlerden eğitim ve vasıf seviyesi düşük olanlar, işverenler tarafından genellikle tercih edilmemektedir. Gençlerin yaşlarından dolayı tecrübelerinin de düşük olması, işgücü piyasasında yer almasını engellemektedir. Ayrıca yaş ile elde edilen ücretin birbiri ile doğru orantılı olması, gençlerin iş tatmini düzeyini de etkilemektedir. Buna göre genç işsizlik sebepleri arasında en önemli etkenin yaş ve tecrübe faktörleri olduğu söylenebilmektedir (Gündoğan, 2001).

1.4.1.5. Eğitim

Gençlerde işsizlik, ilk defa çalışmaya atılanlarda ve düşük eğitim düzeyinde olanlarda daha fazla görülmektedir. Bu hususta yaş, cinsiyet, eğitim düzeyiyle işsizlik arasındaki olan ilişkileri belirten istatistiki veriler, çok az sayıda devlet tarafından verilmektedir. Bu sınırlı istatistiki verilere göre, iş bıraktırılan çalışanların ehemmiyetli bir kısmını hiç eğitim almamış, vasfı bulunmayan genç çalışanlar oluşturmaktadır (Ekin, 1980:40). Eğitim seviyesinin artmasıyla eğitimli bireylerin ekonomik performans üzerinde bu eğitim artış oranıyla doğru orantılı bir gelişme meydana gelecektir. Eğitim sisteminde yapılan geliştirmeler beşeri sermaye birikimi üzerinde de olumlu etki edecek ve ekonomide istikrarlı büyümeler görülecektir. Gelişen eğitim sistemi ile bireylerin bilgi ve becerileri artacak, bu da bireylerin iş hayatında istihdam edilme şansını artıracaktır (Murat ve Şahin, 2011b:50-51).

Bireylerin eğitim düzeyi, hem ekonomik hem de sosyal faktörler ile belirlenmektedir. Eğitim, gençlerin işgücüne katılım oranlarını etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Bireyin eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılım oranları artmaktadır. Eğitim düzeylerine göre işgücüne katılım oranları arasındaki fark kadınlarda erkeklerden daha fazladır (Kavak, 1997:23).

1.4.1.6. Gençlerin Karakteristik Özelliği

Genç işsizliğin sebepleri hakkında sorulacak olan iki soruya karşılık gelecek cevaplara göre, iki değişik biçimde değerlendirilebilmektedir (Gündoğan, 2001:18-19):

Birinci soru, genç bireylerin işsizliğindeki değişimlerin esas belirleyicileri nelerdir ve mali şartlardaki değişmelere karşı niçin genç bireylerin işsizlik oranları, olgun bireylerin işsizlik oranlarından daha çok etkilenmektedir? İkinci soru ise; “gençlere göre hangi nitelikler istihdam edilebilme veya işsiz olarak devam etme şansını fazlalaştırır veya düşürür?” sorusu şeklindedir.

İlk soru, genç çalışanların piyasalarının niteliklerini sorgulama doğrultusunda, probleme daha büyük bir açıdan gözlemlerken, ikinci soru ise, gençlerin çalışma fırsatı bulma şanslarına etki eden küçük niteliklere dikkat çekmektedir (Gündoğan, 2001:18-19).

Genç bireylerin işsizliğinin ortaya çıkmasına büyük seviyede sebebiyet veren birçok etken sıralanabilmektedir. Bu etkenler; toplam istek azlığı, ekonomik kriz, demografik etkenler, işgücü politikalarının yetmemesi, eğitim sisteminin yetersizliği, asgari ücret uygulaması ve genç bireylere göre olan ücret metotlarıdır. Genç bireylerin işsizliğine sebebiyet veren sebeplerin içinde ise; gençlerin karakteristik özellikleri ve eğitimli işsizler, gençlerin çalışma eğilimleri, genç bireylerin pazara ilk defa girmesi ve ahlaki köken sayılabilmektedir (Murat ve Şahin, 2011b:43-54).

Genç bireylerin iş ile alakalı gösterdikleri hal ve hareketlerin ilki olarak, onların işi bırakmasına yatkın olmaları bulunmaktadır. Çok sayıda eğitim görmüş genç birey, kendi becerilerine ve alakalı oldukları işlere müsait olarak nitelediği çalışma fırsatıyla karşılaşana dek işçi pazarının dışında bulunmayı seçerken, daha düşük eğitim düzeyinde olan ehemmiyetli bir bölüm de farklı işleri deneyerek kendisine uygun olan çalışma şartını sağlamaya çalışmaktadır. Bundan dolayı, genç bireyler arasındaki işgücü aktifliği çok yüksek oranlarda gelişmektedir. Bu husus, gençlerin işsiz kalma zamanlarının fazlalaşmasına sebebiyet vermekle beraber, patronların gençlere karşı görüşlerinde de ehemmiyetli bir negatif durum oluşturmaktadır. Genç bireylerin genellikle çalışma ortamlarını değiştirmelerine sebebiyet veren başka önemli etken ise, sıklıkla daha az ücret almaya eğilimli olmaları ve yine sıklıkla ailelerine destekleme gereksinimi duymamalarıdır (Murat ve Şahin, 2011:55).

Genç bireylerin az maaşlı çalışma ortamlarında yoğunlaşmasının da çok ehemmiyet teşkil eden iki adet neticesi bulunmaktadır. Bu neticelerden biri, yaşlandıkça ve evlilik, evden veya aileden ayrılma gibi bazı nedenlere göre üzerindeki sorumluluklar fazlalaştıkça daha güzel olanaklar sağlayan çalışma ortamlarını aramak zorunda olunması; diğeri ise, işi bırakma ihtimali fazla olan bir genç bireye, patron tarafından yeterli miktarda eğitim masrafının yapılmayacağı gerçeğidir. Kaliteli bir hizmet içi eğitimde bulunmamış olarak çalışma ortamını bırakan genç işgücü ise kaliteli bir çalışma ortamı bulma zaman zarfında çok fazla bir etkinliği bulunmayacaktır (Murat ve Şahin, 2011b:56).

1.4.1.7. İş Bulmada Zorluk Çeken Dezavantajlı Gençler

İşgücü piyasasında işe girişte zorluk yaşama veya işten çıkarılmada öncelik verilme durumlarıyla diğer gruplara göre daha sık karşılaşan bireyler, işgücü piyasasında iş

bulmada dezavantajlı konumdadır. Bu gruplar arasında gençler, kadınlar, uzun süredir işsiz olanlar, eğitim hayatından erken ayrılanlar, farklı bir etnik kökene sahip olanlar, engelliler vb.gibi kesimler yer almaktadır. İşgücü piyasasında dezavantajlı konumda bulunan gruplar, ülkeden ülkeye değişen oranlarda bu dezavantajlılığı hissetmektedir. Ülkeler, dezavantajlı işgücüne yönelik farklı farklı politikalarla bu sorunu ortadan kaldırmaya çalışmaktadır (Alp, 2014:5).

Dezavantajlılık durumuna farklı bakış açısı katan başka bir görüşe göre ise dezavantajlılık, “kendine yeterli olabilmek için gerekli araçlara erişime sahip

olmamak” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu görüşe göre dezavantajlı kişiler, toplumun

büyük çoğunluğunun sahip olduğu sağlık, bilgi, eğitim, para, özgüven, özerklik, teşvik, aile ve toplumsal destek, istihdam gibi olanaklarla arasında bariyere sahip olmakta ya da bu olanaklardan en az bir tanesine hiç sahip olmamaktadır (Mayer, 2003:2-3). İşgücü piyasasında gençler, sahip oldukları kısıtlı yetenekler ve iş tecrübesi sebebiyle yetişkinlere göre iş bulmada dezavantajlı konumda yer almaktadır. Bu gençler arasında da etnik köken ve kültürel kimlik farklılığı, yoksul bir ailede büyüme, hayat şartlarının göçe zorlaması, engellilik, kısıtlı eğitim imkânı, okulu erken terk etmek zorunda kalmış olmak gibi farklı sorunlarla yüzleşen gençler de bulunmaktadır. Bu gençler, “Dezavantajlı Genç” olarak tanımlanabilir. Belirtilen bu ve benzeri ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi dezavantajların bir arada yaşandığı durumlarda ise sosyal dışlanmadan söz etmek mümkündür (Estivill, 2003).

Dezavantajlı gençlik kavramı, gençlerin kendi kişisel motivasyon eksikliklerinin ötesinde, genç bireylerin dezavantajlı olma durumlarında toplumun yapısal problemlerinin verdiği etkiye değinmek için kullanılmaktadır. Dışlanmışlığın ahlaki kimlik, başka bir yere taşınmış olma, cinsel seçim vb. gibi fazla sayıda nedenlerinin olduğu düşünüldüğünde, değişik kişisel ve kurumsal gereksinimlerin dezavantajlı genç bireylerin değişik gereksinimlerine yönelik değişik metotlar şeklinde ortaya çıkarılması gerekmektedir (Yentürk ve Başlevent, 2007:20).