• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ

Bu araştırma hem teorik hem de uygulamalı bir özelliğe sahiptir. Teorik bölümlerde sınırla ilgili literatür taranarak geçmişten günümüze sosyal bilimlerde sınıra nasıl yakılşıldığı üzerinde durulmuştur. Bu çalışmada sınır, sosyolojik bir yaklaşımla ele alınarak, onun bir taraftan ulus-devlet, ulusçuluk ve ulusal kimlik ve kültür açısından ne ifade ettiği ve bunlar için nasıl işlevsel bir rol üstlendiği; diğer taraftan da sınırın, sınır insanları ve sınır toplulukları tarafından nasıl algılandığı dolayısıyla sınır bölgesindeki kültürün şekillenmesinde nasıl rol oynadığı incelenmiştir. Bunların yanı sıra özellikle modern ulus-devletlerin kurulmasıyla birlikte sınır, teritorya ve vatana dair söylemlerin nasıl kurulduğuna odaklanılmış ve bu söylemler, söylem analizine tabi tutulmuştur.

Araştırmanın saha kısmında öncelikle genel olarak Türkiye-Irak sınırı tarihsel açıdan ele alınmış, daha sonra Hakkâri özelinde sınırın sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları üzerinde durulmuştur. Araştırmanın asıl uygulama kısmı ise Şemdinli sınır bölgesi (Derecik) üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın saha kısmında özellikle sınır insanlarının sınırla ve sınırın karşı tarafıyla girdikleri sosyo-kültürel, siyasal ve iktisadi özellikleri ele alınmıştır.

Neuman’ın da belirttiği gibi nitel saha araştırmaları uygulanacak bir dizi yöntem ya da test edilecek açık hipotezlerle başlamaz, daha ziyade araştırmanın teknikleri bilgi sağlama değerlerine bağlı olarak seçilir (2009: 550). Dolayısıyla bu araştırmada da buna benzer bir yöntem izlenerek veriler üzerindeki denetim ve odaklanma başlangıçta düşük düzeyde olmuştur.

Bu araştırmaya başlanırken öncelikle literatür okunmuş, ardından araştırma sahası belirlenmiş ve araştırma sahasına gidilmiştir. Bu aşamadan sonra sahadaki insanlarla iletişime geçilerek izleme, dinleme ve not alma suretiyle nitel veriler

toplanmaya çalışılmıştır. Son olarak veriler analiz edilerek, taslak hipotezler üretilmiş ve sosyo-kültürel uzamın belli yönlerine odaklanılmış ve analiz tamamlanmıştır. Bu bağlamda araştırma sınır sosyolojisi bağlamında ele alınmakla birlikte yer yer antropolojik yaklaşımdan da yararlanılmıştır.

5.1.1. Araştırmada Kullanılan Yöntem ve Teknikler

Zihin Haritaları: Sınır insanının sınırı ve sınırın öteki yakasını nasıl algıladıkları, sınırın kendileri için ne ifade ettiği tespit edilmeye çalışılmıştır.

Sözlü tarih: Geçmişte “hayvan kaçakçılığı” bugün ise “akaryakıt, gıda ve elektronik eşya kaçakçılığı”, "sınırda yaşamak", "sınırı geçmek" vb. gibi unsurların ne anlama geldiği tespit edilmeye çalışılmıştır.

Doğrudan Gözlem: Bölgenin fiziki ve sosyo-kültürel yapısı, bölge insanının tutum ve beklentileri, eylem ve davranışları, toplumsal cinsiyet, aşiret ve akrabalık ilişkileri, evlilik örüntüleri vb. gibi konular belirlenmeye çalışılmıştır.

Katılımlı Gözlem: Bölgenin insanı olmam ve bölgenin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısını yakından tanımam, araştırma sürecinde belirli zamanlarda bölgede kalmam, bölgede yaşanan sınır ve sınırla ilgili temel sorunlara bölge halkı ile gerçekleştirdiğim diyalog sayesinde daha yakından vakıf olmama yol açmıştır.

İkincil Kaynaklar: Bölge ile ilgili görsel ve yazılı çeşitli dökümanlar, istatistikler, raporlar, kitaplar, dosyalar, fotograflar, vb. veriler araştırmaya kaynaklık etmiştir.

Çeşitli Vaka Çalışmaları: Örneklem içine giren bazı bireylerin hayat hikâyeleri, deneyim ve tecrübeleri ve sınıra yönelik kişisel tecrübeleri araştırmaya kaynaklık etmiştir.

Soru Formu: Tesadüfî örneklem yolu ile seçilmiş ve bölge konusunda kanaat önderi niteliği taşıyan kişilerce gerçekleştirilen yarı yapılandırılmış soru formu, araştırmanın verilerinin elde edilmesinde önemli bir kaynağı teşkil etmiştir.

Diyalojik Yaklaşım: Bu teknik sosyal bilimlerde özellikle de sosyoloji ve antropolojideki saha çalışmalarında sıkça kullanılan tek taraflı ya da monolojik yaklaşıma alternatif olmak üzere yakın dönemde kullanılan bir tekniktir. Bu tekniği sınır çalışmalarında ilk kullanan sosyologlardan biri Pablo Vila’dır. Vila’ya (2000; 2003) göre araştırmacının konu hakkındaki fikirleri ve gözlemleri kadar araştırmaya konu olan insanların fikirleri de dikkate alınmalıdır. Bu nedenle bu araştırmada diyalojik ya da anlatı metoduna da yer verilerek sınır insanlarının bakış açısından durum anlaşılmaya çalışılmıştır.

5.1.2. Araştırmanın Örneklemi

Bu araştırmanın örneklemi genel anlamda Hakkâri, özel de Derecik bölgesidir. İlkin genel olarak geçmişten günümüze Hakkâri’nin sınırla ilişkisine odaklanmıştır. Bu çerçevede geçmişten günümüze sınırın karşı tarafıyla ne tür ilişkilerin kurulduğu ve bunların nasıl gerçekleştiği ele alınmıştır. Bu bağlamda aşiret ve akrabalıktan iktisadi ilişkilere kadar birçok konuda görüşmeler yapılmıştır. Bu çerçevede yapılan görüşmeler özellikle Hakkâri merkezde gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın ikinci kısmı ise Şemdinli ilçesindeki Derecik (Rubarok) sınır bölgesinde (Türkiye-Irak sınırında) gerçekleştirilmiştir.51

Araştırma, Derecik bölgesindeki 9 köyde gerçekleştirilmiştir.52

Araştırmada görüşülen bireylerin yaş, medeni durum, cinsiyet ve meslek bakımından heterojen olmasına özen gösterildi. Dolayısıyla görüşmeler yaşlı, orta kuşak ve genç; kadın, erkek; evli, bekâr ve dul; korucu, esnaf, kaçakçı, çiftçi ve ev hanımı gibi çeşitlilik gösteren insanlarla yapılmıştır. Araştırmada 42’si erkek, 20’si kadın olmak üzere toplam 62 kişiyle görüşülmüştür. Araştırmada “sınır insanları”nın sınırdan nasıl etkilendiği, onu nasıl etkilediği, sınırı nasıl algıladıkları ve sınırla etkileşime girilmesi sonucunda ne tür bir sosyo-kültürel ve ekonomik yapıyla karşılaşıldığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

51

Derecik hem söz konusu sınır bölgesinin hem de bu bölgedeki bir beldenin adıdır. Dolayısıyla bu araştırma söz konusu beldeyi de içine alan sınır bölgesinde yapılmıştır.

52 Bu köyler: Aralık (Perave), Beşikağaç (Nıhava), Derecik (Rubarok), Dereboyu (Çemekürk),

Ayrıca araştırmada Derecik bölgesinde elde edilen veriler, Çukurca’nın sınır köyleri (Üzümlü, Çığlı ve Ortaköy) ile karşılaştırılarak analizlere gidilmiştir.

Araştırma, bölgelerin sosyo-kültürel ve ekonomik yapıları, sınırla olan ilişkileri ve sınır algıları ile sınırlandırılmıştır.

4.1.3. Araştırmanın Amacı ve Önemi

Bu araştırmanın en başta gelen amacı sınıra sosyolojik bir perspektiften bakmaktır. Zira Türkiye’nin devlet sınırları genellikle uluslararası ilişkiler, siyasal bilimler, coğrafya, tarih, ekonomi (sınır ötesi işbirliği) vs. bilimlere konu olmuş fakat beşeri boyutu ihmal edilmiştir. Türkiye’de, sınırlara yönelik sosyolojik yaklaşımlar (Özgen’in çalışmaları hariç) yok denecek kadar azdır. Bu bakımdan bu araştırmayla söz konusu alandaki eksikliğe bir nebze olsa dahi bir katkı sunmaya çalışılmıştır.

Sınırlar genellikle uluslar arası ilişkiler veya siyaset biliminin konusu olarak ele alınmakla birlikte bütün ulusal sınırların oluşumuna yol açtığı, vatandaşlarına hissettirdiği bir kültür ve kimlik algısı vardır. Sınırlar toprak üzerinde kurulduğu kadar insanların zihinleri üzerine de çizilir. Bazen toprağa çizilen sınırların insan zihinlerinde veya kültürlerinde tam bir karşılığı olmayabiliyor. Bu durumda coğrafi sınırlar büyük ölçüde etkisiz ama bir o kadar da yaralayıcı olabiliyor. Her halükarda sınırdaki hayat, sınırdaki kültür, geçişkenliği, engelleyiciliği ve bir sürü açıdan ilginç toplumsal ilişki biçimlerine yol açıyor. Dolayısıyla sosyolojinin sınıra ilgisi tam da bu noktada kendisini güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Sınırı sosyolojik bir bakış açısına tabi tutan bir yaklaşım, sınır toplulukları ya da toplumlarının sosyal görünüşleri ile ilgili çalışmalara katkıda bulunur. Ayrıca sınır bölgelerinde yaşayan insanların günlük aktivitelerini belirleyen gerçeklikleri göstermeye çalışır. Bu bağlamda bu araştırmada “sınır insanları”nın sınırdan nasıl etkilendiği, onu nasıl etkilediği, sınırı nasıl algıladıkları ve sınırla etkileşime girilmesi sonucunda ne tür bir sosyo-kültürel ve ekonomik yapıyla karşılaşıldığı tespit edilmeye çalışılmıştır.

ALAN ARAŞTIRMASI VE VERİLERİN YORUMLANMASI