• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: ÇEVREYİ KURGULAMAK: TÜRKİYE’DE ÇEVRECİLİK

4.1. Temelleri Oturtmak: Çevre ve Teknoloji Kavramlarının Anlamı

4.1.4. Doğaya Müdahale: Teknoloji Kullanımının Çevre Söylemlerine Etkisi

4.1.4.2. Alternatif ve Küçük Teknolojiler

99

kılmadığı gibi bütün çevre örgütlenmelerinin siyasal ya da sosyal faaliyet alanlarını farklılaştırmaktadır. Bu farklılıkların kökeni elbette çevre örgütlenmelerinin kendi özgün konumlarıyla ilgilidir. Çevre örgütlenmelerinin özgün toplumsal konumları ve faaliyet alanlarının farklılığı göz önüne alındığında, teknolojiye ilişkin daha özgün bir değerlendirme beklemek ise haksızlık olmayacaktır. Bu anlamda doğa-insan ilişkisinde teknolojinin etkinliğinin farkında olan çevre örgütlenmelerinin kalıp yargılarla bir teknoloji değerlendirmesi yaptığı ve teknoloji mantığının sorgulanmadığı özellikle vurgulanabilir. Doğaya doğrudan müdahalenin aracı olarak kurgulanan teknoloji söylemi doğayı pasifize edip edilgen bir nitelikte anlar. Böylece amaçlar ve araçlar tersine dönerek yapılmak istenen ile yapılması gereken arasındaki uçurum hızla artar.

Doğa-insan-teknoloji ilişkisinin kurulumu teknolojiye olduğu kadar insan ve doğaya ilişkin de bir söylem tasarımını içinde taşır. Bu tasarımların ürünü ise Türkiye’deki çevre örgütlenmeleri bağlamında çevre söyleminin düşünsel-felsefi boyutunun oluşturulmasıdır. Bu düşünsel-felsefi boyut pratik faaliyet alanlarının belirlenmesinde etkin bir rol oynadığı gibi kavramların söylem ve pratikle arasında nasıl bir etki yarattığını da doğrudan etkiler. Teknoloji söylem ve pratik arasında ilişkinin en net olarak görülebileceği alanlardan biridir. Çevre örgütlenmelerinin kurgu ve pratik arasında nasıl bir söylem tasarladığına geçmeden önce teknolojinin bir etkinlik alanı olarak çevre örgütlenmelerinin dönüştürücü yönünü nasıl etkilediğini görmemiz gerekir.

Bunun için ise çevre örgütlenmelerinin alternatif ve küçük teknolojilere nasıl yaklaştığına bakmamız gerekiyor. Ancak böylece teknoloji söyleminin çevre örgütlenmelerinin çevre söylemlerinde ve düşünsel kurgularında nasıl bir yer kapladığı tam olarak anlaşılabilir.

100

Alternatif ya da küçük teknolojiler kavramsallaştırmaları, sanayi devrimi sonrasında üretilen ve geliştirilen büyük ölçekli, günümüzde mevcut olarak kullanılan teknolojilere karşılık çevreye ve doğaya daha duyarlı, ekonomik kar etme güdüsünü yarattığı tahribatı doğa ile olan ilişkide azaltan ve bu anlamıyla daha işlevsel olan teknolojileri ifade eder. Alternatif ve küçük teknolojilerin kullanımı, mevcut teknolojilerin ürettiği tahribatı görece azaltırken aynı zamanda üretilen teknolojilere üretim süreci aracılığıyla aktarılan işleyiş mantığını da dönüştürmektedir. Bu teknolojilere ilişkin siyasetler çevre hareketleri içinde hem teknolojinin yarattığı tahribatın kontrol altına alınması hem de teknoloji mantığının dönüştürülmesi için teorik ve pratik anlamlar içermektedir (Smith, 2005).

Türkiye’deki çevre hareketlerinin doğa-teknoloji ilişkisine olan yaklaşımı alternatif ve küçük teknolojilere ilişkin yaklaşımı da kaçınılmaz olarak etkilemektedir.

Teknolojinin temeline değil de kullanımına yönelik olan genel eleştiri, alternatif ve küçük teknolojilerin çevre örgütlenmeleri tarafından eleştiri süzgecine tabi tutulmadan kabulünü hızlandırmaktadır. Teknolojinin ve mevcut teknolojiye bakışın, alternatif teknolojilere yönelmeyle olan ilişkisi TEMA Vakfı’yla yapılan görüşmede kendini göstermiştir:

“…elektriği de bir ya sudan elde edeceksiniz ya işte barajlardan elde edeceksiniz, santrallerden elde edeceksiniz. Ve bu tabi ki çevreye zarar veren üretimler. Nüfus az olsa yıllar öncesi gibi, hani yetse, barajımız da daha az olsa, onun enerjisi de size yetse belki bu kadar sıkıntı olmayacak. Ama şimdi ikisi birbirini dengeleyemiyor, gerçekten öyle. Ama dengelemesi için ne yapmamız lazım, alternatif enerjilere mutlaka sarılmamız lazım diye düşünüyorum. Güneş enerjisine, rüzgâr enerjisine, yani yenilenebilir enerjiye mutlaka daha yatırım yapmalı, daha destekçi olmalı. Bir devlet politikası haline gelmeli”.

101

Öncelikle TEMA Vakfı’nın bu yorumu, teknolojiyi insan ihtiyaçları bağlamında değerlendirmekte ve doğaya ancak insan ihtiyaçlarının daha dengeli giderilmesi üzerinden pay ayırılmaktadır. Alternatif ve küçük teknolojilere de öncelikle insan ihtiyaçlarının giderilmesi ve bunun ardından daha az zarar gören bir doğa kurgusu üzerinden yaklaşılmaktadır. Yorum, TEMA vakfının teknolojiye ilişkin genel yorumuyla beraber düşünüldüğünde genel teknoloji yorumunun geliştirilmiş bir versiyonu olarak karşımıza çıkar. Alternatif teknolojiler alternatif bir bakış açısı yaratmak yerine mevcut bakışı güçlendirmekte ve olumsuz özelliklerini ortadan kaldırma işlevi görmektedir.

GreenPeace’in alternatif teknolojilere ilişkin yorumları da mevcut teknolojileri iyileştirilmesi ve sorunları bu yolla en aza indirilmesi üzerine kuruludur. GreenPeace’in enerji ve teknoloji üzerine farklı zamanlarda hazırladığı raporlar göz önüne alındığında alternatif teknoloji algısının iyileştirilmiş teknoloji kavramsallaştırmasıyla zaman zaman yer değiştirdiği, yeni teknolojilerin alternatif teknoloji olarak algılandığı görülmektedir.

Fukişima nükleer santrali üzerinden enerji teknolojilerinin değerlendirildiği raporda (GreenPeace, 2012) “doğanın aldatılmadığı teknoloji”lerin somut koşullarla ilişki kurabilen teknolojiler olduğu vurgulanmıştır. Somut koşullar ise nükleer faaliyetlerin yerini alacak olan alternatif teknolojiler olarak ele alınmaktadır. Ancak yeni bilişim teknolojileri üzerine hazırlanan rapor (GreenPeace, 2012a) “Yenilenebilir enerji ve enerji verimli teknolojiler büyümeye ve gelişmeye devam etse de, birçok pazara dağıtımları için gerekli olan özel sektör finansmanları konusunda önemli eksiklikler halen mevcuttur”

ifadeleriyle, alternatif teknolojilerin üretim ve tüketim mantığında bir yenilenmenin olmadığını göstermektedir. İyileştirme daha iyi insan yaşamı ve daha az zarar gören doğa mantığı çerçevesinde şekillenmektedir ve bu anlamıyla üretilen alternatif teknolojiler söyleminin ne kadar çevreci olduğu tartışmalı bir alandır. Somut koşullar ise ekonomi

102

mantığının bir parçası olarak teknoloji-doğa ilişkisinin etkin bir parçası olmaya devam eder.

WWF’in alternatif ve küçük teknolojiler yaklaşımı da TEMA Vakfı ve GreenPeace’in yaklaşımından farklı özellikler göstermez. İyileştirilmiş teknolojilerin kullanımı insan yaşamının iyileştirilmesi ve doğanın korunması için gerekli bir adım olduğu ifade edilir (WWF, 2016). Bu anlamıyla teknoloji mantığının değil teknoloji biçimlerinin değiştirilmesi gerekliliği vurgulanmaktadır. Ancak alternatif teknolojilerin sadece varlığının, doğayı korumak için yeterli olmayacağı, hidroelektrik santralleri üzerine hazırlanan raporda ifade edilmiştir (WWF, 2013: 13). Bu perspektif alternatif teknolojileri mevcut teknolojilerin bir uzantısı olarak gören yaklaşım içinde görece önemli bir farklılığa işaret eder. Siyaset, ekonomi ve insan faktörlerinin birbiriyle olan ilişkisinin bütünlüklü olarak anlaşılması teknolojinin işlevsel niteliğini farklılaştırabilir.

Alternatif ve küçük teknolojiler söylemine daha eleştirel bir perspektiften yaklaşan çevre örgütlenmeleri de vardır. Bu eleştirel içerik alternatif teknolojileri işlevleri ve pratik sonuçları bağlamında değerlendirerek mevcut teknolojilerin ekonomiyle ilişkilendirilmesine siyaseti de eklemektedirler. Doğa Derneği, alternatif ve küçük teknolojileri değerlendirirken bu teknolojilerin ekonomik ve siyasal arka planda kullanım amaçları ve biçimlerine dikkat çekmektedir:

“Yani barajlar kötü, işte o zaman nükleer yapalım, yoo nükleer kötü o zaman rüzgâr yapalım, rüzgâr da bak işte rüzgar gülleri dönerken bütün göç sırasında yırtıcı kuşları katlediyor. Oradaki rüzgârın yarattığı çekime kapılıp resmen şey doğruyor onları. O zaman ee ne yapacağız, hiçbirini yapamayacak mıyız’a geliyor. Orada aslında sıkıntı şu, bu enerji üretim türlerinin hepsini yapabilirsiniz. Önemli olan bunların büyüklüğü, yeri ve nasıl

103

üretildiği ve oraya nasıl yerleştiğiyle ilgili. Bizde ve dünyada aslında enerji odaklı işte enerji problemini çözmek üzere yapılmıyor zaten bunlar”.

Alternatif teknolojilerin üretimi ve tüketimini kendi başına bir değer olarak almayan bu yorum onun siyasal ve ekonomik pratikler içinde nasıl kullanıldığının önemini vurgularken genel anlamda teknolojiye ilişkin eleştirileri de pekiştirir. Bu teknolojilerin nasıl kullanıldığını, teknoloji-doğa ilişkisinin merkezine yerleştiren diğer bir çevre örgütlenmesi de Ekoloji Kolektifi olmuştur. Doğa Derneği ile aynı paralelde bir alternatif teknolojiler yaklaşımı geliştiren Ekoloji Kolektifi, siyasetin bu konudaki belirleyici nitelik olması gerekliliğini vurgulamaktadır:

“Biz işte termik santrallerin alternatifi kesinlikle güneş şeyleridir, santrali diyeyim yine ya da işte rüzgâr elektrik santralidir gibi bir yaklaşım göstermiyoruz. Bunun yerelde tartışılması gerektiğini, yani bizim bu konuya ilişkin yaklaşımımız aslında bir yöntem önermek, bir çözüm önermek veya nihai bir noktaya işaret etmek değil. Bunu mesela işte bir, termik santrallerin o yörede ya da işte genel olarak bir problem teşkil ediyorsa ya da bir ekonomik kalkınma meselesi varsa kalkınmanın yanında küçülmeyi de tartışmak gerektiğini söylüyoruz. Küçülmeyi tartışmadan büyümeyi tartışmamalı ve eğer büyümeyi tartışıyorsak enerji politikaları kapsamında da, mesela enerjinin yerelleştirilmesini ve üretimini ve dağıtımı da tartışmalıyız gibi bir bakış açımız var. Birini diğerine ikame etmiyoruz özetle”.

Alternatif teknolojilerin mevcut teknolojiler yerine ikame edilme biçimlerinin yerel siyaset mantığından geçtiğini ifade eden bu yorum alternatif teknolojilere eleştirel yaklaşımını korurken, mevcut teknolojilerin ekonomi tarafından belirlenen kullanım mantıklarına ekonomi yerine siyaseti ikame ederek müdahalede bulunmak istemektedir.

Bu anlamıyla kendine özgü bir yaklaşım oluştururken, teknolojinin doğa için ne anlama geldiği ve tüm bu süreçlerde doğanın nasıl düzlem içinde değerlendirilmesi gerektiğini ele almaz.

104

Teknolojik gelişmelerin yarattığı tahribatı toplum ve doğa bağlamları içinde ele alan Toplumsal Ekoloji Grubu, mevcut teknoloji mantığının ve kullanım biçimlerinin tek başına toplumu ya da doğayı değil ikisini birden bir etkileşim içinde olumsuz anlamda etkilediğini ifade etmektedir. Bu bağlamda yeni ve alternatif teknolojileri eleştiren söylem bu teknolojileri “yeşil teknolojiler” olarak değerlendirmekte ancak bu ifadeyi üretim ilişkilerinin değişmeyen farklı bir rengi olarak değerlendirmektedir (Değirmenci, 2007: 27). Bu anlamıyla alternatif ve yeni teknolojilerin mantığına yönelik olan bu eleştiri, teknolojilerin toplumsal bağlamlarını değiştirmeden özgün bir dönüşümün olamayacağını vurgulamaktadır.

Türkiye’deki çevre örgütlenmelerinin teknolojiye dair yaklaşımları iki ayrı alan oluşturmaktadır. Birinci tür yaklaşım teknolojik gelişmelerin nasıl kullanılırsa kullanılsın daha pratik çözümler ürettiği üzerinde dururken, çevre ve doğanın bunlardan nasıl etkileneceği sorusuna net yanıt vermez. Cevap dolaylı yoldan oluşturulmaktadır;

teknolojik gelişmelerin bir taraftan insan yaşamını kolaylaştıracağı diğer yandan doğanın korunması için gelişmeler sağlayacağı kabulü üzerinden bir teknoloji-çevre tasarısı oluşturulmaktadır. Doğaya daha az karbon salınımı sağlamanın doğaya zarar vermemek anlamına gelmediği bu türden yaklaşım için gözden kaçan bir konudur. İkinci tür yaklaşım ise daha eleştirel bir perspektif belirlemiş olsa da bu eleştirel yaklaşımın asıl vurguladığı nokta teknolojilerin kendinden kaynaklı niteliğine değil, onların kullanım biçimlerine yoğunlaşmaktadır.

Teknolojiye ilişkin somut pratikler üzerinden yapılan yorumlar ve kavramsallaştırmalar iki türlü bir açmaz yaratmaktadır. Bunlardan ilki teknolojinin sadece bir enerji üretimi sorunu içinde değerlendirilmesi, ikincisi bu değerlendirmenin

105

asıl konusu olan teknolojinin sürekli olarak ekonomi ya da siyasetle ikame ediliyor olmasıdır. İkame biçimleri çevre örgütünün faaliyet alanları ve siyasal konumlarına göre değişmektedir. Korumacı bir perspektife sahip olan örgütlenmeler ekonomiyi olumlu ya da olumsuz anlamda bir ikame aracı olarak kullanırken, siyasal pratikleri ön planda tutan örgütlenmeler için teknolojinin rolüne siyaset ikame etmektedir. Bu ikame biçimlerinin anlamı şöyle açıklanabilir: teknoloji bir araç olarak kurgulayan bu örgütlenmeler, bu aracı enerji sorununa indirgeyerek, diğer bir ifadeyle bu aracın nitelikleri ve kullanım biçimlerine yeteri kadar dikkat etmeyerek, tek bir sorun çerçevesinde kurguladıkları teknoloji (enerji) sorununun çözümünü kendi perspektifleri üzerinden kurgulamaktadırlar.

Her halükârda teknolojinin belirleyici rolünden söz edilebilir. Doğa-insan ilişkisinde belirgin rolü olan teknolojinin, mevcut sorunları çözmek için ne kadar belirleyici olduğu, çevre örgütlenmeleri tarafından bu çözüm sürecinde nasıl değerlendirildiği, genel anlamıyla doğa ve çevre sorunlarına yaklaşımda ne kadar belirleyici olduğu bu teknolojiye ilişkin yaklaşımlar çerçevesinde belirlenmektedir.