• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Çevreci Ekonomi: Yeşil, Büyüme ve Sürdürülebilirlik

35

36

Büyümenin Sınırları raporundan da anlaşılacağı gibi çevreci bir ekonomi çevreci bir siyasetle doğrudan ilişkilidir. Bu ikisi arasındaki ilişki sürdürülebilirlik kavramıyla ilişkilendirilir. İnsanlık için sürdürülebilirlik diğer ekolojik çeşitliliğe zarar vermeden toplumsal ve ekonomik anlamda kendi varlığını devam ettirebilmedir. Sürdürülebilirlik birbirinden farklı ve çeşitli programlar, araştırmalar, önlemleri içerebilir (Roosa, 2007:

1). Ancak bütün farklı içeriklerine rağmen sürdürülebilirlik uygulamalarının hepsi bir planlama çerçevesinde şekillendirilir ki bu da sürdürülebilirliği ekonomik olduğu kadar politik niteliğini de vurgular.

Ekolojik yaşamın devam ettirilebilmesi için insan eylemlerinin planlanması ve düzenlenmesi fikri sürdürülebilir kalkınma kavramıyla ilk defa 1987’de Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Ortak Geleceğimiz isimli raporda dile getirilmiştir (Keleş vd., 2007: 246). “Sürdürülebilir kalkınma gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama olanaklarını riske atmadan, şimdiki nesiller ihtiyaçlarını karşılayabildiği kalkınma süreçleridir” (akt. Mawhinney, 2002: 3). Bu çok geniş tanım ekonomik ihtiyaçların ekolojik ve siyasal gerekliliklerle yeniden düzenlenmesini içerir.

Çevreci ekonomi için sürdürülebilir kalkınma söz konusu olduğunda en önemli vurgu, üretimden kaynaklanan büyümenin yarattığı sonuçlardır. Üretim süreçlerinin ekolojik dengeye ve çeşitliliğe zarar vermeden düzenlenmesi gerekir ki bu da üretimin sınırlanması ve planlanması anlamına gelir. Tüketim süreçleri de üretim süreçlerine bağlı olarak yeniden şekillenmek zorundadır. Bu bağlamda asli olan tüketimin ihtiyaçları karşılayacak şekilde gerçekleştirilmesidir. Üretim ve tüketim süreçleriyle doğrudan ilişkili olan diğer bir konu teknoloji kullanımı ve bunun ürettiği zararlardır (Sousan, 1992;

O’Riordan, 1998).

37

Sürdürülebilir kalkınma çevrecilikte yeni bir aşama olarak da görülür. Sosyo-ekonomik ve siyasal değişimleri mevcut siyasal düzen içinde geliştirecek yeni aktif bir politika olarak değerlendirilir (O’Riordan, 1999: 151-154). Bunun nedeni çevrecilik fikrinin ve bu fikir çevresinde oluşan hareketlerin kurumsallaşması ve hedefsizliği yüzünden değişim talep eden çevreciliğin bu politik iklimden uzaklaşmış olmasıdır (Shellenberger & Nordhaus, 2004). Bu minvalde farklı çevreci organizasyonlar yerine, sürdürülebilirliğe odaklanan politikalar üretmek mevcut siyasetle bütünleşmiş çevrecilik anlayışının temelidir (Luke, 2005: 489).

Sürdürülebilirlikle ilişkili diğer bir kavram ekolojik modernleşmedir. Ekolojik modernleşme, “çevre sorunsalının yapısal özelliğini bilen, bununla birlikte var olan politik, ekonomik ve sosyal kurumların çevre duyarlılığını içselleştirebileceğini varsayan söylem şeklinde tanımlanabilir” (Hajer, 2002: 25). Ekonomik anlamda ekolojik modernleşme ise üretim süreçlerindeki emek ve teknoloji kullanımının ekolojiyle uygun hale getirilmesi, üretim sürecini aksatmayacak yeni üretim araçlarının üretim sürecine dahil edilmesini kapsar (Christoff, 2006: 182-183). Ekolojik modernleşme çevrenin ve ekonominin aynı ölçüde kazanacağı bir sistem öngörür. Yeni teknolojilerin bir taraftan ekonomik üretim ve tüketim düzenini ekolojik yaşama daha uygun hale getireceği, diğer taraftan ekolojik çeşitliğin korunmasına olanak sağlayarak kaynakların ekolojik sorumluluk içerisinde kullanılmasına imkân oluşturacağı düşüncesi ekolojik modernleşme fikrinin temel argümanıdır. Buna ek olarak ekolojik modernleşme teorisi ve pratikleri çevreci söylemlerin ürettiği teknoloji eleştirisini göz önüne alır. Teknoloji ekolojiyi tehdit etmeyecek şekilde üretilir ve kullanılır. Ancak ekolojik modernleşmeye yönelik eleştiriler, insanı ve teknolojiyi merkeze alan mevcut siyasal ve ekonomik ilişkilerin, sorunları geçici olarak çözüme ulaştırma çabası içinde olduğu yönündedir.

38

Sürdürülebilir kalkınma düşüncesi genellikle reformcu çevrecilik düşüncesi içinde, radikal çevreciliğe karşı bir reaksiyon olarak değerlendirilir (Castro, 2004: 196-220). Radikal çevreciliğin farklı bir ekolojiyi merkeze alan farklı bir dünya kurgusunun aksine sürdürülebilirlik, mevcut koşulların çevre ve ekoloji lehine iyileştirilmesini içerir.

Buna karşılık radikal çevreciliğin sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma kavramlarına karşı geliştirdiği eleştiriler mevcut üretim ilişkilerinin kendinden kaynaklı olarak ekonominin sürekli büyümesi gerekliği noktasına yoğunlaşır (O’connor, 2000). Bu bağlamda sürdürülebilirlik mevcut mülkiyet ve üretim ilişkilerinin devam ettirilmesi adına doğal kaynakları daha etkin kullanmanın planlanmasıdır.

Kapitalizm içinde bir sürdürülebilirlik tahayyülü sürdürülebilirliğe konu olan şeylerin yanı sıra ve daima kapitalizmin sürdürülebilirliğini de içermektedir. Ekonomik ilişkilerin sınırları kapitalizmin üretim mantığı içinde belirlendiği müddetçe sürdürülebilirlik gibi çözüm çabalarının sınırları bu mantığı sınırları içinde kalmaktadır.

Daha çevreci bir yaşam için ya da doğanın korunması için üretilen bütün sürdürülebilirlik projeleri kapitalizmin sürdürülebilirliğine doğrudan katkıda bulunmaktadır. Kapitalizmin sürdürülebilirliği fikrinin doğa için yarattığı temel sorun ise ekolojik bedellerin düzenli olarak dışsallaştırılmasıdır. Dışsallaştırma, çevre sorunlarının mevcut çevre ve ekonomi arasındaki ilişkilerin doğal bir sonucu olduğunu ve bununda çeşitli pratiklerle giderilebileceğini ifade eder. Yani ortaya çıkan sorunlar sürecin bir parçası değil de üstesinden gelinmesi gereken ve mevcut ilişkiler içinde bir çözümü olan bir zorunluluk olarak tanımlanır. Kirlilik ya da doğal kaynak tüketiminin maddi yatırımlarla ya da parasal karşılığı verilerek giderilebileceği fikri dışsallaştırmaya örnek olabilir (Özer, 2017).

39

Sürdürülebilirliği kendi mantığını genişletmek için kullanan ve ekolojik bedelleri doğa ve ekonomi arasındaki bir ilişkinin zorunlu sonucu olarak görmeyen kapitalist üretim biçimi aynı zamanda kendinde bir değer olarak değil bir meta değeri olarak tasarlar. Doğanın metalaşması, onun bir kullanım değerinden öte ekonomik pazar için bir değişim değeri olduğunu ve doğanın çeşitli girdiler ve çıktılarla alınıp satılacak ve kar elde edilecek bir meta olduğunu ifade eder. “…metalaştırmada doğaya araçsal bir değer yüklenir. Buna göre tekilleştirilmiş doğa varlık, sermaye birikimi amacının bir aracı olduğu ölçüde ve sürece ve aslında ekonomik bir değere sahiptir” (Çoban, 2018). Doğayı sadece ekonomik bir değer üzerinden tasarlamak toplum ve doğa arasında bir denge gözetmek ya da daha basit bir düzeyde doğanın korunması gibi konuları geri plana atarak önceliği doğanın ekonomik değeri üzerinden elde edilecek parasal değere verir. Bu öncelik ise bir taraftan mevcut ekonomi-doğa ilişkisini yeniden üretirken diğer taraftan ortaya çıkan çevre ve doğa sorunlarını minimum düzeyde ve kapitalist genişleme mantığına zarar gelmeyecek biçimde alternatifler üreterek çözmeye çalışır.

Çevreci perspektiften değerlendirildiğinde mevcut ekonomik sistem ekolojiyle ekonomi arasındaki ilişkinin farkında değildir (Eckersley, 2006: 153). İnsan-merkezli doğası, ekosistemi yok sayarken üretim kapasitesini sadece insan ihtiyaçlarına göre genişletir. Rekabet kavramı mevcut ekonomik sistemi büyütürken ekolojik çeşitliği ve doğayı bu sistem için sadece bir kaynak olarak değerlendirir. Bu anlamda çevreci söylemlerin ürettiği ekonomi fikri planlanmış ekonomi fikrine yakındır. Planlanmış ekonomi üretim ve tüketim sürecini denetlerken insan ihtiyaçlarıyla birlikte ekolojik ihtiyaçları da gözetmek zorundadır. Mevcut ekonomik faaliyetlerin ihtiyaç duyduğu teknoloji yoğunluğu ise aynı şekilde ekolojik bütünlüğe zarar vermeyecek biçimde üretim ve tüketime dahil edilmelidir.

40

Şekil 3: Çevreci ve Liberal Ekonomiler (Eckersley, 2006: 152)

Şekil 3’te görüldüğü gibi çevreci ekonomik perspektifler geniş bir alanda farklılık göstermektedir. Ancak çevreci ekonominin yoğunlaştığı yer liberal düşüncenin “bırakınız yapsınlar” söylemiyle temellenen liberal ekonomi alanından daha çok bu ekonomiye alternatif düzenlemeleri içeren planlı bir ekonomi anlayışıdır. Sosyo-ekonomik düzlemin dışında tıpkı çevreci siyaset gibi çevreci ekonomi de kendi niteliklerini teknoloji ve ekoloji karşıtlığının oluşturduğu diğer bir eksende ifade eder. Mevcut üretim biçiminin niteliklerine bağlı olarak teknolojiye duyulan ihtiyaç, çevreci ekonominin ekolojiyle teknolojiyi uzlaştırma girişimleri ve mevcut teknoloji anlayışlarına alternatif üretme çabası arasında gidip gelmektedir.

Mevcut kapitalist ekonomik üretim mantığında çevrenin kapasitesi, ekonomik büyüme için bir sınır teşkil etmez. Teknoloji ve bilgi yoluyla doğal kaynaklar verimli kullanıldığında sınırsız bir büyüme imkânı sağlar. Bu bağlamda büyüme için sınırlar doğa ve doğal kaynaklar değil teknoloji ve bilgidir (Sagoff, 2004: 155). Bu bağlamda sınırsız

41

doğa anlayışı, çevreci ekonomi ve liberal ekonomi için bir payda oluştursa da çevreci ekonomi açısından zenginlik ve ihtiyaçların tanımlanması yoluyla sınırsız bir doğa anlayışına varılabilir. Yani sürekli üretim mantığı ve sonsuz ihtiyaçlar gibi doğanın sömürülmesine neden olan kabuller yerine gerekli ihtiyaçların karşılanması gerçek anlamda insan-doğa ilişkisi bağlamında sınırsız bir doğaya imkân sağlayacaktır.

Çevreci ekonomiyle hâkim ekonomik yapı ihtiyaç ve istek kavramlarıyla birbirinde ayrılır. Mevcut ekonomik sistem içinde zenginlik, mal ve hizmetleri yeniden üretmek için üretilen mal ve hizmetlerden kâr elde etmeyi yani sadece mal ve hizmet değil bunların içinde gizli olan bir kârı da üretmeyi hedefler. Tüketim süreci ise üretilen nesnelerin ihtiyaca yönelik içeriğini aşar ve istek kavramıyla netleştirilir. İhtiyaçla istek arasındaki fark üretilen mal ve hizmetlerin içeriğindeki kar gibi gizildir. Buna karşılık zenginlik ve ihtiyaç kavramları çevreci ekonomi için mal ve hizmetlerin üretimini değil, mal ve hizmetlerin ihtiyaç doğrultusunda üretilmesini ve ekolojik çeşitliliğin korunmasını içerir. İhtiyaç ve istek arasındaki fark netleştirilmiştir. Buna bağlı olarak zenginlik, bütün bir ekosistemin kendini yeniden üretebilecek koşullara sahip olması ve bütün ihtiyaçların eşit bir şekilde giderilmesidir.