• Sonuç bulunamadı

4. NEOLİTİK ÇAĞ’DAN ROMA DÖNEMİ’NE KADAR KİLİKYA BÖLGESİ’NDE TİCARET 52

4.4. Akhamenid Dönem’de Kilikya Bölgesi’nde Ticaret 70

Bir dönem Anadolu’da da hüküm sürmüş olan Perslere ait izler oldukça azdır. Akhamenid Dönemi olarak tabir edilen bu döneme ilişkin verilere Kilikya Bölge- si’nde özellikle Meydancıkkale’de rastlanmaktadır290. Bölgede Meydancıkkale dı-

şında, Pers Dönemi’ne ait izlere nadiren rastlanır. Bu nedenle Meydancıkkale Kilik- ya’daki Pers varlığının en somut kanıtıdır. Kilikya Bölgesi’ndeki müzelerde sergi- lenmekte olan Adana, Silifke ve Erdemli Kabartmaları dışında, MÖ 5. ve 4. yüzyıla ait sikkeler (Tiribazos, Pharnabazos, Datames ve Mazaeus) ve Kelenderis Persli Figürini de bölgedeki Pers varlığını gösteren önemli buluntulardır291

.

Anadolu’nun tüm Eskiçağ tarihi boyunca bütün toplumlarda din ve askeri güç, devlet yönetiminde en etkin rol oynayan iki önemli unsuru oluşturur. Bu olgu Kilikya’da yaklaşık 200 yıl kadar süren Pers işgali sırasında oldukça zayıf olmalıdır ki, bu konuda çok fazla bir veriye sahip değiliz. Buna karşılık, söz konusu döneme ait sikkelerden anlaşıldığına göre, yerli halk, kökleri Demir Çağı’na ve hatta daha öncesine giden eski kültürlerini Grek panteonu ile özdeşleştirmişler ve Persler de bu kültlerin varlığından rahatsız olmamışlar; bir başka deyişle, bu duruma hoşgörü ile yaklaşmışlardır. Diğer yandan, Persler kendileriyle ilgisi olmasa da, yerli halkların bu köklü inançlarını kullanarak, bölgeyi yönetmek gibi bir anlayışa da sahip değil- lerdi. Böylece Kilikyalılar kendi geleneksel inançları çerçevesinde dinsel yaşamlarını

287 Yıldız 2013, 89.

288 Doksanaltı-Özgan 2008, 3.

289 Bu yorum Kelenderis kazılarına 1990 yılından bu yana katılan Değerli Hocam Yrd. Doç Dr. M. Tekocak tarafından kendisi ile yapılan kişisel görüşmeler neticesinde dile getirilmiştir.

290 Yıldız 2013, 108. 291 Yıldız 2013, 108.

Persler Dönemi’nde de sürdürmüşlerdir292.

Kelenderis’te şimdiye kadar değerlendirilen Attika vazoları arasında en erken tarihli örneklerin M.Ö. 6. yüzyılın 2. yarısına ait olduğu görülmüştür293

. Kelenderis nekropolleri özellikle Klasik Dönem ve sonrası dönemler için oldukça önemlidir. Bu nekropoller sadece Kelenderis için değil Kilikya Bölgesi için de oldukça önemlidir. Bu bağlamda, her ne kadar birçoğu farklı dönemlerde soyulmuş olsa da, Kelenderis’in nekropolleri elde edilen verilerle kentin Klasik Dönem’deki Yunanis- tan ile olan ticari bağlantısı konusuna da ışık tutmaktadır. Kelenderis Attika seramik- leri hem ressamları veya grupları saptanmış Attik atölyelerden gelmiş ve böylece kolaylıkla tarihlenebilir olmaları, hem de Kelenderis’in Yunanistan ve Atina ile iliş- kilerinin kanıtlanması açısından çok değerli arkeolojik belgelerdir294. Kelenderis’in

bu ilişkileri özellikle Klasik Dönem’de bölge genelindeki kentlerden oldukça ön planda olduğunu göstermektedir295. Kelenderis buluntuları arasında sayıca çoğunluğu

oluşturan eser grubu pişmiş toprak vazolardır ve bunların diğer seramik gruplarına göre sayıca daha az, fakat önemli bir grubunu Attik siyah ve kırmızı figürlü vazoları ile siyah firnisli vazolar oluşturur. Bölgenin diğer kentlerindeki Attika seramiklerine oranla Kelenderis’te Attika seramikleri daha fazladır. V. Yıldız tarafından yapılan araştırmalarda kentte bulunan Attika üretimi seramiklerin gruplara göre dağılımına bakıldığında, 93 parça Siyah Figür Tekniğinde, 39 parça Kırmızı Figür Tekniğinde, 101 parça da Siyah Firnisli örneklerin olduğu görülmektedir. Bu yoğunlukla doğru orantılı olarak da, Attika üretimi seramiklerin form repertuarına bakıldığında, bölge genelindeki en geniş form repertuarının Kelenderis’te olduğu görülmektedir. Kentin Attika Seramikleri arasında 19 farklı form saptanmıştır. Bu formlar arasında daha çok kolay taşınabilen, basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar (örneğin lekythos, oinochoe gibi) ile özellikle askos, skyphos, kylix ve çeşitli tipteki kâselerden oluşan siyah firnisli vazolar yer almaktadır. Ancak birkaç parça ile temsil edilen amphora ve krater gibi daha büyük kaplara ait parçalar da mevcuttur296

.

Kilikya genelinde olduğu gibi Kelenderis’te de M.Ö. 6. yüzyıla ait örneklerin

292 Zoroğlu 2001, 425.

293 Zoroğlu 2009, 1 vd.; Zoroğlu 1994a, 60, Yıldız 2013, 157. 294 Zoroğlu 1994a, 60, Yıldız 2013, 157.

295 Yıldız 2013, 153.

oldukça az olduğu görülmektedir. Kelenderis Attika seramiklerinin en yoğun olarak görüldüğü tarih aralığı M.Ö. 500-400’dür. Attik vazoların kullanımı özellikle yoğun olarak siyah firnisli örneklerle 4. yüzyıl boyunca da devam etmiştir297

. Kelenderis Attik Siyah ve Kırmızı Figürlü vazoları arasında farklı ressamlara ait örnekler yer almaktadır. Örneğin, Siana kâsesine ait birkaç parça mevcuttur. M.Ö. 525-500 aralı- ğında vazoların sayısında az da olsa bir artış mevcuttur. Bu tarih aralığındaki örnek- ler Silifke müzesinde sergilenmektedir. 5. ve 4. yüzyıl içinde faaliyette bulunan res- sam, grup ve atölyelerden özellikle Haimon Ressamı veya Atölyesi, Beldam Ressamı veya Atölyesi, Bowdoin Ressamı veya Atölyesi, Klügmann Ressamı, Mina Ressamı, Carlsruhe 280 grubu, Şişman Çocuk Ressamı, Athena Ressamı’na ait örnekler mev- cuttur. Bu ressamlara ya da atölyelere ait vazoların yoğunluğu oldukça farklıdır. Böl- ge genelinde olduğu gibi Kelenderis’te de en yoğun buluntu grubunu geç siyah figür ressamlarından birisi olan Beldam Ressamı ya da Atölyesi’ne ait lekythoslar oluş- turmaktadır298

.

Kelenderis Attika Seramikleri arasında diğer önemli bir vazo grubunu siyah firnisli vazolar oluşturmaktadır. Özellikle M.Ö. 5. yüzyılda aktif olan Attika atölyele- rinin ardından, M.Ö. 4. yüzyıl başlarından itibaren bazı taşra atölyelerinin de, Attik olanlara yakın kalitede siyah firnisli kaplar ürettikleri bilinmektedir. Ancak Kelenderis siyah firnisli vazolarının çoğunluğunun, özellikle 5. yüzyıl örneklerinin Attika atölyelerinin üretimi olduğu anlaşılmaktadır299

. 4. yüzyıl örnekleri de gerek astar kalitesi gerekse form özellikleri bakımından yine Attika üretimi olmalıdırlar.

Batı Anadolu’daki merkezlerde bulunanlara kıyasla Kelenderis Attika sera- mikleri hem sayıca daha az hem de yalnızca belli tiplere ait vazolardır. Diğer taraf- tan, Attik vazoların Attika dışı coğrafyalarda bulunmasını, yalnızca oralardaki Grek kökenlilerin taleplerini karşılamaya yönelik bir ticaret malzemesi olarak değil, aynı zamanda, bu lüks vazolara sahip olma isteğinin belli seviyedeki aristokrat çevrelerde bir moda malzemesi olma özelliği içerdiğini de unutmamak gerekir. Çünkü Klasik Dönem’de ırk ve kültürel bakımdan Kilikya halkları en azından çoğunluk olarak Grek değillerdi. Burada önemli bir durumda, ithal edilen vazoların tip ve bezeme

297 Yıldız 2013, 157, tab, 10.

298 Zoroğlu 2009, 1 vd.; Yıldız 2013, 158 299 Zoroğlu, 1994a: 61.

özellikleri bağlamında yörelere ve zamana göre farklılık göstermesidir. Örneğin, Ege ve batısındaki alıcıların Grek kültürüne olan yatkınlıkları, Grek vazolarına olan tale- bin artmasına neden olmuş, Kilikya ve daha doğudaki coğrafyalarda yaşayanların ise bu kültürün oldukça dışında veya uzağında kalması sonucunda; ekonomik nedenlere de bağlı olarak, ithal edilen vazoların tip ve bezeme bakımından oldukça sınırlı ol- dukları gözden kaçmamaktadır. Bir başka deyişle, Kelenderis’te bulunan Attik vazo- lar belli birkaç biçimle sınırlıdır ki, bunlar kolay taşınabilen basit süslü, figürlü ve bezekli vazolar, (lekythos ve oinochoe gibi) ile özellikle askos, skyphos ve çeşitli kâselerden oluşan siyah firnisli vazolardır. Bu bakımdan, Kelenderis’te bulunan Attik siyah ve kırmızı figürlü ve siyah firnisli vazoların çoğunluğunun aynı ressam ve atölyelerin ürünü olmaları da bu bağlamda dikkat çekici diğer bir olgudur. Böylece Akdeniz’in doğusunda, Kilikya’da, genellikle kolay taşınabilen, belli tiplere ait olan, ikinci, üçüncü kalite Attika işi vazolar ithal edilerek, mezarlara ölü armağanı olarak konma modası, Attik vazoların revaçta olduğu yaklaşık üç yüzyıl boyunca sürdürül- müştür300

.

Mersin Müzesi’ndeki Attika üretimi seramikler ise 3 adet lekythos, 1 adet guttus, 1 adet skyphos ve 3 adet küçük kâseden oluşmaktadır. Attika üretimi bu se- ramikler arasında siyah ve kırmızı figürlü birer örnek mevcuttur. Bunlardan siyah figürlü olan form ve süsleme açısından Beldam Ressamı veya Atölyesi’ne ait olmalı- dır. Özellikleri bakımından bu eser M.Ö. 5. yüzyılın 2. veya 3. çeyreğine tarihlendi- rilmektedir301. Bu eserin form ve bezeme açısından benzerleri Alanya, Anamur, Si- lifke302 ve Tarsus303 Müzelerinde sergilenmektedir. Kırmızı figürlü ise M.Ö. 4. yüz- yılın ilk yarısına tarihlendirilir. Diğer Attik seramikler arasında ise siyah firnisliler yer almaktadır. Genel olarak Mersin Müzesi’ndeki Attika üretimi seramikler M.Ö. 5. yüzyılın ilk çeyreği ile M.Ö. 4. yüzyılın 3. çeyreği arasına tarihlendirilmektedir304.

Karaman Arkeoloji Müzesinde sergilenen Siyah Figür Tekniğinde bezenmiş omuzlu lekythoslar olasılıkla Iasos ve Kilikya (Kelenderis?) kökenlidir. Tip II içinde değerlendirilen bu örnekler genel anlamda kalitesiz ve ikinci derecedeki işçilikleri ile

300 Zoroğlu 2008, 1239; Yıldız 2013, 158-159.

301 Yıldız 2013b, 745, Kat. n. 1; Alkaç 2006, 58-59;Zoroğlu 2009, 4-6, Pl. 2-4. 302 Zoroğlu 2009, 4-6, Pl. 2-4.

303 Alkaç 2006, 53-70. 304 Yıldız 2013b, 746.

dikkati çekmektedir. Bu nedenle dönemlerinde çok pahalı olmayacak nitelikte eser- lerdir. M.Ö. 5. yüzyılın ilk yarısı içinde Attika’dan ithal edildikleri anlaşılan bu lekythosların en azından dördü, Kilikya kentlerinden birinde kullanılmış ve özellikle son yıllarda Kelenderis’te sürdürülen araştırmalardan anlaşılacağı üzere yaşam stan- dardı çok da yüksek olmayan, alım gücü düşük kişilere ait mezarlardan bulunmuş olmalıdır305. Bunlardan üzerinde bir savaşçıya sunu sahnesinin işlendiği lekythos

Haimon Grubu Tarzında çalışan bir ressama ait olduğu düşünülerek stil, kompozis- yon ve form özellikleri ile M.Ö. 480-70 yılları arasına tarihlendirilmektedir306

. Sar- maşık, Palmet (bitkisel) Bezemeli Lekythoslar ise form ve bezeme bakımından Silif- ke Müzesi’nde saklanan lekythoslar307

ve Karaçallı Nekropolü’nde bulunan bazı lekythoslar308 ile yakındırlar. M.Ö. 5. yüzyılın ikinci dörtlüğü ile üçüncü dörtlüğüne tarihlendirilen her iki lekythos da gövde bezemeleri ile Haimon-Beldam Ressamı veya Atölyeleri sanat alanı kapsamında yoğun bir biçimde üretilen “palmet bezemeli lekythoslar” grubu içinde değerlendirilmektedirler309.

M.Ö. 5. yüzyılda, Atina’nın önderliğinde Perslere karşı kurulan Attik-Delos Deniz Birliği’nin en doğudaki üyesi ve müttefiki olan Kelenderis, korunaklı limanı sayesinde bölgenin en etkili ticaret merkezlerinden birisi olmuş, M.Ö. 401-330 arası süren Pers işgaline rağmen ticari bağımsızlığını korumayı başarmıştı. Kent en parlak dönemini yaşadığı Klasik Dönem’de, Anadolu ile Kıbrıs arasında bir uğrak noktası olmuş, bir başka ifadeyle, Helenistik Dönem’de de devam etmiş olan, Anadolu ile Kıbrıs arasındaki ticarette aktif bir rol oynamıştır310

.

Dağlık Kilikya (Kilikia Trakheia) Bölgesi’nin orta kesiminde bir liman kenti olan Kelenderis bu konumuyla, Doğu Akdeniz Ticari Amphora arkeolojisi bakımın- dan çok önemli veriler sunan bir yerleşme olarak dikkati çeker.Kentin bu özelliğini ortaya koyan en eski veriler Aşağı Şehir Sondajı’nın M.Ö. 7. ve Erken 6. yüzyıl ta- bakalarında ele geçen sepet-kulplu, dar ve düz dipli geniş karınlı taşıma ve depo va- zoları oluşturur311

. M.Ö. 7-3. yüzyıl arasında kullanılan ve ilk olarak Kıbrıs’ta üreti-

305 Doksanaltı 2011, 98, kat.n, 2-5. 306 Doksanaltı 2011, 95, kat.n, 2. 307 Zoroğlu 2009, 1-6, lev 2-4. 308 Çokay-Kepçe 2006, 92-93. 309 Doksanaltı 2011, 96-97, kat.n, 3-4. 310 Zoroğlu 1994c, 445, Yıldız 2013, 149. 311 Tekocak ve Zoroğlu 2013, 110-111.

len sepet-kulplu amphoralar ile Kilikya Bölgesi’ndeki batıklarda, müzelerde ve kazı- larda karşılaşılmaktadır. Özellikle Kelenderis ve çevresindeki buluntular, kentin dış dünya ile bağlantılarını ortaya koyması bakımından oldukça önemlidir312. Kıbrıs Ar-

kaik Dönem başlarından itibaren tarımsal üretimini, geniş çaplı zeytinyağı ticaretine dönüştürmüştür. Miletos ve Samos gibi piyasayı elinde tutan büyük üreticilerin karşı- sına Grek amphoralarından tamamen farklı, büyük boyutlu amphoralarla çıkması ürünlerinin dış satım politikasını iyi belirlediğinin bir göstergesidir. Aslan Eyce Taşucu Amphora Müzesi’nde beş örnekle temsil edilen bu sepet-kulplu amphoralar, sağlam yapıları yüksek kapasiteleri nedeniyle depo amphoraları olarak yorumlanmış ve başlangıçta Suriye-Fenike kökenli oldukları öne sürülmüştür. Kıbrıs’ta yapılan kazılarda Kıbrıs hece alfabesi ile yazılmış bir yazıtın bu amphoralar üzerinde bulun- ması sepet-kulplu amphoraların Kıbrıs zeytinyağının taşınmasında kullanıldığının anlaşılmasına neden olmuştur. Başlangıçta 65-70 cm olup boyuna yakın bir genişlik- te üretilen bu amphoraların ağız kenarlarını aşan sepet formlu karakteristik yüksek kulplara sahip olduğu bilinmektedir. Kıbrıs’ta bulunan terra kota figürin grupları bu amphoraların iki kişinin taşıması için tasarlandıklarını kanıtlamaktadır313

. Form geli- şimine göre iç kapasiteleri yarı yarıya azalan ve ince uzun bir görünüm alan geç ver- siyonların taklitleri Doğu Akdeniz’deki merkezlerde karşımıza çıkmaktadır. Kıbrıs’ta üretildiği düşünülen sepet-kulplu amphoralar ada ticaretinin Anadolu ile ilişkisinin maddi kanıtı olarak Silifke, İçel, Anamur, Bodrum ve Marmaris Müzelerinde de bu- lunmaktadır314

.

Bu amphoraların dağıtım alanı genellikle Doğu Akdeniz olsa da Miletos, Ka- radeniz, Atina, Abdera (Trakya) ve Girit’te de örneklerine rastlanmıştır. İç kesimler- de nadiren görülen bu amphoralar Kıbrıs ve Levant’ın kıyı yerleşimlerinde oldukça yaygındır. Bu amphoralar ayrıca Sinai’nin kuzeyinde, Mısır’da ve Euesperides’de

312 Kelenderis hakkında daha detaylı bilgi için bkz. Zoroğlu 1986; 455-466; Zoroğlu 1988, 135-155; Zoroğlu 1990, 301-322; Zoroğlu 1991, 241-254; Zoroğlu 1992, 165-180; Zoroğlu 1993, 189-209; Zoroğlu 1994a; Zoroğlu 1994b, 437-448; Zoroğlu 1995a, 263-276; Zoroğlu 1995b 189-209; Zoroğlu 1996b, 383-400; Zoroğlu 1998, 483-492; Zoroğlu-Arslan 1998, 457-462; Zoroğlu 1999, 323-336; Zoroğlu v.d. 2000, 311-324; Zoroğlu v.d. 2004, 451-466; Zoroğlu v.d. 2004b, 333-346; Zoroğlu v.d. 2005, 241-256; Zoroğlu-Tekocak 2007, 515-538; Zoroğlu-Tekocak 2008, 343-372; Zoroğlu-Tekocak 2009, 427-452; Tekocakve Zoroğlu 2013, 110.

313 Şenol 2004a,10. 314 Şenol 2004a,11.

(Bingazi) de görülmüştür315. Yaşlı Plinius’un da bahsettiği gibi Kelenderis sadece bir

kent ismi değil, aynı zamanda onun çevresindeki bölgenin de ismidir. Kelenderis Bölgesi’nin ithalat ve ihracata bağımlı ekonomisi, Kelenderis ile doğrudan ilişkilidir. Kent tarımsal faaliyetlerin başlıca uğraşı olduğu Anadolu’nun iç kesimlerine kadar uzanan hinterlandı ile bağlantılıdır. Bu nedenle Kelenderis sadece bölgenin bir ana limanı değil, özellikle rahatça ulaşımın sağlandığı Kıbrıs ve diğer deniz aşırı bölgeler ile ithalat ve ihracatın yapıldığı, Küçük Asya’nın Akdeniz’deki en önemli liman kentlerinden biridir. Geç Arkaik ve Klasik Dönem boyunca Kelenderis ve Kıbrıs arasındaki kültürel yakınlığın doğrulanabildiği en önemli verilerden biri sepet-kulplu amphoralardır. Bunlardan altı tanesi Aşağı Şehir’de muhtemelen bir evin deposunda, Protokorint, Doğu Grek ve Kıbrıs boyalı seramikleri ile birlikte bulunmuştur. Yıkım tabakasında bulunmuş bu seramikler, M.Ö. 6. yüzyılın ortalarındaki Pers istilası ne- deniyle, kullanım süreleri de göz önüne alındığında kabaca M.Ö. 7 ve 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiştir. Bunlardan bazıları Attik siyah ve kırmızı figür vazoları ile aynı tabakada bulundukları için kabaca Geç Arkaik ve Klasik Dönem’e tarihlendi- rilebilmektedir. Kelenderis’teki doğu nekropolünde bulunmuş diğer bir grup sepet- kulplu amphora ise M.Ö. 5. yüzyılın sonu ve M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlendi- rilir. Aynı nekropol alanında kulbundaki gül ve yazıt ile Demokrates I’e işaret eden mühür bulunan bir Rhodos amphorası ile M.Ö. 3. yüzyılın sonu ve M.Ö. 2. yüzyılın ilk çeyreğine ait bir unguentarium da bulunmuştur316. Son yıllarda yapılan çalışmalar

sepet-kulplu amphoraların Doğu Akdeniz’de, hem Kıbrıs hem de Filistin’de üretil- diklerini göstermektedir. L. Zoroğlu bu görüşü destekleyerek, sepet-kulplu amphoraların üretim merkezleri konusunda yeni bir öneride bulunur. Buna göre gele- cekte elde edilecek bulgular neticesinde sepet-kulplu amphoraların özellikle de düz kaideli Tip 2 formundakilerin üretim merkezleri arasına, Kelenderis ya da Dağlık Kilikya’daki başka bir liman kenti de girebilir317

.

Anamur Müzesi’nde bulunan Demir Çağı’na ait Orta Doğu’dan gelen amphoralar arasında 3 adet sepet-kulplu (1 tanesi Kelenderis’ten) amphora dikkat çekmektedir. Bu amphoralara ek olarak müzede 8 Fenike torpido biçimli amphora (3

315 Wolf 2011, 16.

316 Zoroğlu 2013, 36-37, n. 8. Fig. 1-16, tab. 1. 317 Zoroğlu 2013, Kat, 6-8.

tanesi Kelenderis’ten, 9 Fenike bikonik formlu amphora (5 tanesi Kelenderis’ten) 14 Pers tipi tek kulplu amphora (tamamı Kelenderis’ten) olmak üzere toplam 34 adet amphora bulunmaktadır318

.

Ayrıca Doğu Akdeniz Bölgesi’nin en erken amphora grupları arasında bulu- nan sepet-kulplu amphorlarına ait herhangi bir atölye, fırın veya atık tabakasına rast- lanılmamış olmasına rağmen, Kıbrıs Salamis’te M.Ö. 7. yüzyılın ortası ve 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen tabakalarda sıkça rastlanmıştır. Beyrut’taki kazılarda ele geçen sepet-kulplu amphoralara ait üç farklı kil örneğinin tespit edilmesi ve Tell Kazel’de Fenikece yazılmış mührün saptanması Levant’taki üretimin en önemli göstergeleri- dir319. Kilikya (Kelenderis?)320, Kıbrıs ve Levant dışında Rhodos da üretim alanı ola- rak düşünülmüştür321. Arkaik Dönem’den itibaren sepet-kulplu amphoraların coğrafi

dağılımında Doğu Akdeniz’deki birçok kentin ön plana çıktığı tespit edilmiştir. Buna karşın sepet-kulplu amphoralar Batı Akdeniz’de görülmemektedir322

.

Nagidos’ta yapılan çalışmalar sonucunda, kentin Klasik Dönemi'nin problem- li bir evre olduğu anlaşılmıştır. Özellikle Erken Klasik Dönem'e ait malzemelerin sayısı son derece azdır. Bu durum kentte siyasi bir kaos döneminin yaşandığına işaret etmektedir. Ancak M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısında durum değişmekte ve seramikle- rin yine yoğunlaştığı görülmektedir. Klasik Dönem seramikleri içinde en önemli gru- bu Attika ürünleri oluşturmaktadır. Akropoldeki çalışmalarda ve Bozyazı çayının hemen batısında bulunan Gürlevik nekropolünde, ölü hediyesi olarak kullanılmış olan Attika seramiklerine rastlanmıştır. Bunlar, Nagidos'ta rastlanan diğer Klasik seramiklerin tanımlanmasına da yardımcı olmuştur. Yapılan kazılarda Doğu Akde- niz’de sık rastlanan kap formlarının yanı sıra, Attika'dan ithal edilmiş olan siyah firnisli kaplara ya da Kırmızı Figür seramiklere de rastlanmaktadır.

Akropolün doğu bölümünde yer alan 4 numaralı kule içinde yapılan çalışma- lar neticesinde Helenistik malzemelerin bittiği seviyeden itibaren, Klasik Dönem seramiklerine ulaşılmıştır. Bu buluntu grubunun içinde, Attika üretimi siyah firnisli malzemeye yoğun olarak rastlanmaktadır. Bunlar arasında stemless, bolsal, sykphos,

318 Zoroğlu v.d. 2008, 34. Res, 2. 319 Alkaç 2013, 109. 320 Zoroğlu 2013, 37. 321 Şenol 2009b, 103; Alkaç 2013, 109. 322 Şenol 2003, 3; Alkaç 2013, 110.

cup sykphos, cup kantharos, tek kulplu, dışa çekik dudaklı, sığ gövdeli, minyatür kâseler, krater ve lekanis parçaları ile Kırmızı Figürlü kaplara ait parçalar dikkat çekmektedir. Bu kontekstte ele geçen Attika malzemeler, Nagidos’ta üretildiği tah- min edilen ya da Doğu Akdeniz’de örneklerine rastlanan seramikler için önemli bir referans kaynağı olmuştur. Ele geçen Attika seramiklerinin en erken örnekleri ara- sında: M.Ö. 425/400 yıllarına tarihlenen bir bolsal, M.Ö. 420’ye tarihlenen bir stemless ve yine M.Ö. 425/400 yılları arasına ait olan sığ gövdeli bir kâse bulunmak- tadır. En geç örnekler arasında ise M.Ö. 375 yılına verilen tek kulplu kâse, M.Ö. 375/350 yılları arasına tarihlenen bir minyatür kâse ve yine M.Ö. 375/350 yıllarına tarihlenen Attika taklidi bir skyphos kaide gövde parçası sayılabilir. Bu gerekçeyle kontekstte bulunan seramikleri, M.Ö. 425-350 yılları arasına tarihlemek mümkün olabilmektedir.

Klasik Dönem seramiklerini aydınlatmaya yardımcı olan bir diğer önemli sektör, J- 25 plan karesi olmuştur. Bu alan, Nagidos akropolünün kuzeyinde yer al- maktadır. Burada yapılan kazıda Klasik Dönem Attika seramikleriyle birlikte, yine lokal olarak tanımlanabilecek bazı seramik örneklerine rastlanmıştır. Homojen bir karakter gösteren buluntular arasında, Attika üretimi olan ve M.Ö. erken 4. yüzyıla tarihlenen bir cup skyphos ile M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir çan krater parçası dikkat çekmektedir. Tarihlemeye yardımcı olan diğer önemli malzemeler arasında ise, benzer bir örneği Nagidos’ta bir mezarda bulunmuş olan ve M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir hydria ayağı da sayılabilir323.

Güney yamaçta kazılmış olan bu sektörün buluntuları arasında, diğer iki kon- tekst ile paralellik gösteren seramiklere rastlanmıştır. Bu kontekst de Attika ürünle- riyle birlikte ele geçen lokal ya da bölgesel kaplardan oluşmaktadır. Attika üretimi seramikler arasında M.Ö. 5. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen bolsal, stemless ve amphoriskos parçaları dikkat çekmektedir. Yine M.Ö. 5. yüzyılın son yirmi yılına tarihlenen bir Khios amphorasının dudak ve boyun parçası, yapılmış olan bu tarih- lenmeyi desteklemektedir. Nagidos’ta yapılan kazılarda da Attika seramikleri ele geçmiştir. Bunlar arasında M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen iki adet Siyah Figür tekniğinde bezenmiş kyliks parçası bulunmaktadır. Ancak Attika seramiklerinin esas yoğunluk

gösterdiği dönem M.Ö. 5. yüzyılın ikinci yarısı ve 4. yüzyıldır. Bulunan seramikler