• Sonuç bulunamadı

AHİLİĞİN OSMANLI KONYASI’NA YANSIMALARI

TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİNİN BAŞKENTİ KONYA’DA ESNAF

CRAFTSMEN ORGANISATION IN KON- KON-YA, CAPITAL OF TURKEY DURING THE

IX. AHİLİĞİN OSMANLI KONYASI’NA YANSIMALARI

Ahilik, başlangıçta debbağ esnafının bağlı bulunduğu bir örgüt iken daha sonra etki alanı ge-nişlemiş; Ahiliğe çok sayıda devlet adamı, asker, kadı, müderris ve tarikat şeyhi bağlanmış; bu du-rum XIV. yüzyıla kadar sürmüştür. Bundan sonra artık organize esnaf teşkilatlarına dönüşmüş; ikti-sadi faaliyetler öne çıkmıştır75. Özellikle Osmanlı Devleti’nin merkezileşmesi sürecinde, Fatih’ten sonra örf, âdet, gelenek ve prensipleriyle bütün esnafı temsil eden bir teşkilat hâline gelen Ahilik, Osmanlı Devleti’nde aralarına Fütüvvet ehli ol-mayan grupların girmeleri sebebiyle, önceleri Ahi zaviyelerinde toplanan zanaat ehilleri, her esnaf grubu için Ahiliğe benzer ayrı ayrı teşkilatlanan

72 Karaman Şer’iye Sicili, no.279, s.59.

73 Karaman Şer’iye Sicili, no.279, s.59.

74 KŞS. no.37, s.291.

75 Kazıcı, aynı madde, s.541.

Belge: 5 Tekkelerde görevli olanların güherçile imalatında çalıştıklarını gösteren bir tezkire (Karaman Şer’iye Sicili,

no.279, s.59).

Belge: 6 Tekke vakıf gelirlerinin güherçile imalatına verildi-ğini gösteren emr-i şerif (KŞS. no.37, s.291).

loncalarda bir araya gelmeye başlamışlardır. An-cak bu defa Ahilik’teki Ahi Baba, bazı esnaf ku-ruluşlarında Şeyh adını almıştır. Bütün esnaf grup-larında adları ve unvanları değişmeyen yöneticiler ise kethüda ve yiğitbaşı olmuştur. Osmanlı Devle-ti’nde esnaf nizamının ve geleneklerinin uygulayı-cıları, silsile halinde başta kadı olmak üzere Ahi Baba veya şeyh, kethüda ve yiğitbaşı idi.

Ahi Baba, esnaf tarafından seçimle işbaşına getirilirdi76. Eskisi gibi etkili olmamakla birlikte XIX. yüzyıl ortalarına kadar Konya debbağ esna-fının Ahi Baba denen şeyhi vardı77. Bilindiği üzere Ahi Zaviyesi’ni, o şehrin Ahi Babası’nın yaptır-ması âdetti78. Konya’daki Ahi Evran Zaviyesi’ni de Konya’nın Ahi Babası’nın inşa ettirdiği tahmin edilmektedir79. Ahi Baba’nın zaviyeye vakıflar tah-sis ettiğine dair belge bulunmamaktadır. Bununla birlikte 1097/1687 tarihli Konya Ahi Evran Zavi-yesi vakfiZavi-yesinde şahitler arasında Hacı Yusuf oğlu Ahi Baba Seyyid Mehmet Çelebi’nin bulunması80, zaviyeye vakıf sağlanmasında Ahi Baba’nın etkili olduğuna işaret kabul edilebilir. Çoğu zaman zavi-yenin vakıf mütevelliğini de Ahi Babalar yürütü-yordu. 1093/1682 tarihli bir belgeye göre Konya Ahi Evran Zaviyesi’nin mütevelliğine Abdi Beşe oğlu Ahi Baba Hacı Süleyman getirilmiştir81. Bü-tün bu örnekler, Ahi Baba olarak seçilen kişinin Konya’daki debbağlar hirfetine ait zaviyede hiz-met etme geleneğini sürdürdüğünü göstermektedir.

Ahi Baba, Konya debbağlar hirfetinin ihtiyacı olan ham madde üretiminin düzenli bir şekilde yü-rütülmesine de nezaret ederdi. Ham madde imalatı-nın yapılan bir yanlış uygulamadan dolayı

aksama-76 İbn Battuta, aynı eser, I, s.32; II, s.99.

77 KŞS. no.19, s.25,31; no.72,21.

78 İbn Battuta, aynı eser, s.313,325-326.

79 Yusuf Küçükdağ, “Konya’da Ahî Evran Zâviyesi ve 1097 H/1687 M tarihli Vakfiyesi”, Yeni İpek Yolu, Konya Ticaret Odası Dergisi, Konya II, Özel Sayı (Aralık 1999), s.65-79.

80 KŞS. no.31, s.80.

81 KŞS. no.27, s.44,90.

sı durumunda onun yargı yoluna başvurarak buna sebep olanları işyerinden uzaklaştırma ve yerlerine ehil ustaları alma yetkisi vardı. 5 Şevval 1130/1 Eylül 1718’de Mustafa oğlu Ahi Baba Hacı Süley-man ve bir grup debbağ, mahkemeye başvurarak Konya suru dışında bulunan iki adet kireç ocağının kireççilikten bihaber, ehliyetsiz kimselerin ellerine geçtiğinden kireç üretiminin durduğunu, bunun so-nucunda dericilerin ve diğer kirece ihtiyacı olanla-rın sıkıntıya düştüklerini, bu yüzden zarar gördük-lerini, kireççilik sanatında mahir olduğu herkesçe bilinen Hacı Hasan oğlu Ahmet ve Hacı İbrahim oğlu Seyyid Ali adlı kişilerin bu işi yürütecekle-rini söylemişlerdir. Hâkim, Ahi Baba’nın önerdiği kişilerin kireççilik yapması hususunu karar altına alarak tescil etmiştir82.

Ahi Baba, ehliyete önem verir, debbağ esna-fından olmayanların dericilikle ilgili işleri yapma-sını engeller, esnafın ihtiyacı olan ham maddenin günün geçerli fiyatından satışını sağlar, buna uyma-yarak debbağları sıkıntıya sokanları yargı yoluyla mani olurdu. 27 Safer 1151/16 Haziran 1738’de Hacı Abdurrahman oğlu Ahi Baba Hacı Mehmet, debbağ esnafından üç kişiyle Konya mahkemesi-ne başvurarak Debbağhamahkemesi-ne Mahallesi’nde ikamet eden Mehmet oğlu Mehmet’in debbağ esnafından olmadığı halde dericilerin ham maddesi olan “deb-bağ çiçeği”ni toplayıp “ziyâde kıymet ile âhara”

sattığını, bu yüzden çiçeğin “kesat ve gılletine”

ve düzenlerinin bozulmasına sebep olduğunu bil-dirmiş; adı geçenin, debbağ çiçeğinin satışından menedilmesini istemiştir. Mehmed’in bu iddianın doğruluğunu kabul etmesi üzerine yargıç, onu deb-bağ çiçeğini satmaktan menetmiştir83.

Türkiye Selçuklularında Ahilikte olduğu gibi, Osmanlı Devleti’nde de bir sanat, çıraklıktan usta-lığa kadar belirlenen sürelerde çalışıldıktan ve bu-nun sobu-nunda bağlı bulunduğu esnaf ileri gelenleri

82 KŞS. no.48, s.123.

83 KŞS. no.54, s.60.

önünde usta olduğuna dair peştamal kuşatıldıktan sonra icra edilirdi. Debbağ ustası olmak için de buna benzer bir yolun izlenmesi gerekirdi. Belir-lenen aşamalardan geçmeden debbağlık sanatını icra etmek isteyenler, Ahi Baba ve debbağ esna-fının ileri gelenlerince yasal yollara başvurularak engellenirdi. XVIII. yüzyılda, Konya’da, bir usta yanında kalarak debbağlık için gerekli olan aşa-malardan tam olarak geçmemiş bazı kişiler ortaya çıkıp dükkân açıp debbağlık yapmaya başlamışlar-dır. Başlarında Ahi Baba’nın bulunduğu debbağ esnafının ileri gelenleri durumu merkeze bir arz-la bildirmiş84; aldıkları emr-i şerif gereği konu 28 Şaban 1136/22 Mayıs 1724 günü Konya mahke-mesinde görülmüş; Sefer oğlu Ali, Mahmud oğlu Hasan, Hacı Salih oğlu Yusuf ve Hacı Ahmet oğlu Halil adlı kişilerin “Ahî Baba ve Kethüdâ ve Yiğit-başı ma‘rifetleriyle başka çıkmadıklarını ve hâm-ı dest olduklarını ikrâr etmeleri” üzerine bundan sonra debbağlar san’atına karışmayıp, iş yapma-maları hususu adı geçenlere tenbih olunmuştur85. Konya’da buna benzer bir başka durum, 1731’de vuku bulmuştur. Hacı Süleyman oğlu Mehmet’le kardeşleri Ahmet, İlyas ve Ali, “Bir mikdâr üstada hidmet idüp lâkin hâm-ı dest ve revân olmamışlar iken san’at-ı mezkûrede işleye geldi(ği üzere) hilâ-fı üstâdâne ve dâimâ küstâhâne hareket ile esnâf-ı mezkûrenin ihtilâline bâis olmaları” nedeniyle bunları Hacı Abdurrahman oğlu Ahi Baba Hacı Mehmet ve debbağ esnafının “üstâd ve ihtiyârla-rından” 15 kişi, 24 Rebiyülevvel 1144/26 Eylül 1731’de mahkemeye vermişlerdir. Hacı Süleyman oğlu Mehmet’le kardeşleri, iddia edilenlerin doğru olduğunu kabul edince, hâkim “revân olmadıkça san’at-ı mezbûreden keff-i yedlerine” karar ver-miştir86. Yukarıdakine benzer durumlar diğer esnaf grupları için de geçerli idi.

84 KŞS. no.49, s.265.

85 KŞS. no.49, s.240.

86 KŞS. no.52, s.244.

Osmanlı Devleti’nde de her esnaf grubunun bir yardımlaşma sandığı vardı. Burada biriken pa-radan iş sahasını geliştirmek isteyenlere borç para verilirdi. Osmanlı belgelerindeki bilgiler, Konya Ahileri örneğinde olduğu gibi XVII-XVIII. yüzyıl-larda ellerindeki ekonomik imkânyüzyıl-lardan başkalarını yararlandırdıklarını göstermektedir. Nitekim Konya Debbağhane Tekkesi’ne Hacı Mustafa’nın vakfey-lediği paranın mütevellisi Hacı Ali oğlu Hacı Ah-met, Celaliye Türbesi Mahallesi’nde oturmakta iken vefat eden Mehmet oğlu Kuyumcu İsmail’e yedi sene önce vakfın parasından 100 esedî kuruşu borç olarak vermişti. Mütevellinin, Kuyumcu İsmail’in çocuklarından babalarına verdiği parayı mahkeme huzurunda geri istemesi87 dikkati çekmektedir.

Ahiler, cömertlikleriyle meşhur idiler. Onların bu yönleri, özellikle İbn Battuta’nın Anadolu’nun değişik bölgelerine yaptığı seyahat esnasındaki gözlemlerinden daha iyi anlaşılmaktadır. Bugün Anadolu’nun birçok yöresinde Ahi Sofrası adı al-tında davetlerin verilmesi ile Ahi Helvası’nın ik-ram edilmesi, bu cömertliğin günümüze bir yansı-ması olmalıdır. Konya’da Ahi Evran Zaviyesi’nde, XVII. yüzyılda her sene Aşure Günü’nde Mevlit okutulur, Konya fakirlerine yemek yedirilirdi88. Bu uygulama, Ahi cömertliğinin Osmanlı döneminde devam ettiğine işaret etmektedir.

Sonuç olarak; Türkiye Selçukluları Kon-ya’yı başkent yaptıktan sonra burada devleti, eski Türk-İslam gelenekleri doğrultusunda yapılandır-ma yönüne gittiler. Bu çerçevede esnaf teşkilatını da örgütlediler. Başkent olmasından dolayı önce Konya’nın temel ihtiyaçlarını İğdişlik Teşkilatı karşıladı. XII. yüzyılın son çeyreğinde Fütüvvet bunun yerini aldı. Arkasından Fütüvvet ilkeleri doğrultusunda Ahilik kuruldu. Bu teşkilat, Osman-lı Devleti’nde XV. yüzyıl ortalarına kadar esnaf üzerinde etkili oldu.

87 Küçükdağ, aynı makale, s.93-94.

88 KŞS, no.146, s.96.

Ahiler’in XIII. yüzyılın sonlarında Anado-lu’da ilk örgütlendikleri yer, Selçuklu başkenti Konya’dır. Ahiliğin bir esnaf teşkilatı olarak dü-zenlenmesi, Ahi Evran’ın 1221’den önce Konya’ya gelmesiyle yani XIII. yüzyılın ilk yıllarındadır.

Ahilerin tarikatlar gibi zaviyelere sahip olma düşüncesi de Ahi Evran’la birlikte gündeme gel-miştir. Konya’nın Ahi işyeri olan debbağhanesi önce Konya İç Kalesi adı verilen eski surun ku-zeydoğusunda idi. İkinci surun 1221’de inşasından sonra debbağhane, yine şehrin kuzeydoğusunda, ancak yeni yapılan ikinci surun dışına taşınmıştır.

Osmanlı döneminde kullanılan bu debbağhane, XIX. yüzyılın başlarında bile ayakta idi.

Konya’da Ahiler’in kendilerine ait zaviyeler-de faaliyetlerini yürütmek maksadıyla vakıflar, bi-lindiği kadarıyla Osmanlı döneminde kurulmuştur.

Bununla birlikte Selçuklu dönemi Ahi zaviyeleri, onların etkin oldukları yerlerdi. Üreten insanlar olarak Ahiler, vakıflardan yararlanma yönüne ken-dileri gitmemişler; vakıf gelirleriyle zaviyelerde fakirlere yemek yedirmişler; ihtiyacı olanlara borç para vermişlerdir.

Osmanlı Devleti’nde Fatih’ten sonra ortaya çıkan merkeziyetçi tutum sonucu Ahilik gelene-ğinden uzaklaşılmış; Ahilik XVII. yüzyıldan sonra esnaf üzerindeki eski gücünü kaybetmiştir. Bunun-la birlikte debbağBunun-ları temsil eden bir teşkiBunun-lat, XIX.

yüzyıla kadar varlığını muhafaza etmiştir. Kon-ya’da 1832 senesinde bile debbağ esnafının başın-da Ahi Baba adı verilen bir şeyh bulunmuştur.

Tanzimat’tan (1839) sonra her alanda olduğu gibi esnaf teşkilatında da yeniden yapılanma yö-nüne gidilmiş olup günümüzdeki esnaf örgütleri bunun devamı durumundadır.

KAYNAKÇA