• Sonuç bulunamadı

AYLIK ÇT HAT, MEVZUAT VE B L MSEL NCELEMELER DERG S. Önemli ve Güncel Konularda Uygulamaya Katkı Sağlayacak Bilimsel İnceleme Yazıları İÇTİHAT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AYLIK ÇT HAT, MEVZUAT VE B L MSEL NCELEMELER DERG S. Önemli ve Güncel Konularda Uygulamaya Katkı Sağlayacak Bilimsel İnceleme Yazıları İÇTİHAT"

Copied!
232
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Y

YA AR RG GII D DÜ ÜN NY YA ASSII

AYLIK ‹ÇT‹HAT, MEVZUAT VE B‹L‹MSEL ‹NCELEMELER DERG‹S‹

S

AYI: 185

M

AYIS 2011

B

İLİMSEL

İ

NCELEMELER

Önemli ve Güncel Konularda Uygulamaya Katkı Sağlayacak Bilimsel İnceleme Yazıları

İ

ÇTİHAT

Yargıtay Kararları - Danıştay Kararları Uyuşmazlık Mahkemesi Kararları

M

EVZUAT

Anayasa Mahkemesi Kararları - Kanunlar Kanun Hükmünde Kararnameler Milletlerarası Andlaşmalar Listesi

B

İLGİ

H

AVUZU HUMK’da Parasal Sınırlar

Temyizde Süre Başlangıcı ve Temyiz Süresi - Faiz Oranları Enflasyon Oranları - Yeniden Değerleme Oranları

Yıllara Göre Asgari Ücret - Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmelerinin Feshinde Bildirim (İhbar) Süreleri ve Tazminat Miktarları

İş Kanununa Göre Yıllık Ücretli İzin Süreleri

Kıdem Tazminatı Tavan Miktarları - SSK Taban ve Tavan Matrahları

Her ay yayınlanır

e-mail: info@yargidunyasi.com.tr

Yayımlayan

Molla Gürani Mah. Turgut Özal Cad. No: 18 Dilek Apt. K: 2 D: 2 Aksaray / ‹stanbul

(2)

AYLIK ‹ÇT‹HAT, MEVZUAT VE B‹L‹MSEL ‹NCELEMELER DERG‹S‹

Y›l: 2011 May›s Say›: 185

İmtiyaz Hakkı Sahibi: Hilmi AKMAN

Yayımcı - Sahibi: Aslan ÇEVİK (Yargın Hukuk Yayınları)

Molla Gürani Mah. Turgut Özal Cad. No: 18 Dilek Apt. K: 2 D: 2 Aksaray / İSTANBUL

Genel Yayın Yönetmeni:

Av. Nihat MEYDAN Av. Fadime YAPAL

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Sevilay ÇEVİK Katkıda Bulunanlar:*

Prof. Dr. Ercan AKYİĞİT Prof. Dr. Saim ÜSTÜNDAĞ

Prof. Dr. Şener AKYOL Prof. Dr. Cevdet YAVUZ

Prof. Dr. Ersin ÇAMOĞLU Prof. Dr. Feridun YENİSEY Prof. Dr. Köksal BAYRAKTAR Doç. Dr. Erol ULUSOY

Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ Av. Sümer ALTAY (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Abdurrahim KARSLI Av. Altan AKDENİZ (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Arslan KAYA Av. Şevket Güney BİGAT (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Erdoğan MOROĞLU Av. Çelik Ahmet ÇELİK (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Ayşe NUHOĞLU Av. Boran ÇİÇEKLİ (Ankara Barosu) Prof. Dr. İl Han ÖZAY Av. Engin ERDİL (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Rona SEROZAN Av. Hulusi METİN (İstanbul Barosu) Prof. Dr. Ersan ŞEN Av. Erdoğan ÖZER (İzmir Barosu) Prof. Dr. Ünal TEKİNALP Av. Nezih SÜTÇÜ (Bursa Barosu) Prof. Dr. Ömer TEOMAN Av. Talih UYAR (İzmir Barosu) Prof. Dr. Hüseyin ÜLGEN

* İsimler soyadı esas alınarak alfabetik sıraya göre yazılmıştır.

Kapak Tasarımı : Sait Maden

Dizgi - Tasarım : Sami Abbas - (0212) 547 48 41 - (0532) 433 40 21 e-mail: samiabbas@ttmail.com Baskı ve Cilt : Altan Basım San. Tic. Ltd. Şti.

Matbaacılar Sitesi 222/A 34200 Bağcılar - İstanbul Tel.: +90 (212) 629 03 74 Fax.: +90 (212) 629 03 76

ISSN: 1301-0816

Yönetim Yeri : Molla Gürani Mah. Turgut Özal Cad. No: 18 Dilek Apt. K: 2 D: 2 Aksaray / İSTANBUL Tel.: (0212) 631 99 41 – (0212) 533 51 45 Fax: (0212) 635 26 97

Yayın Türü : Yaygın Süreli Yayın Basım Tarihi : Mayıs 2011 Yıllık Abone Fiyatı (12 Sayı): 450.-TL

Abone İçin Banka Hesap No: Posta Çeki: Yargın Hukuk Yayınları5205824

Yargın Hukuk Yayınları

İş Bankası Cağaloğlu Şubesi Hesap No: 1095 - 0875173 Denizbank Hesap No: 1440 - 3932614 Copyright© Bu derginin Türkiye’deki yayın hakları Aslan ÇEVİK (Yargın Hukuk Yayınları)’na aittir. Her hakkı saklıdır. Hiçbir bölümü ve paragrafı kısmen veya tamamen ya da özet halinde, fotokopi, faksimile veya başka herhangi bir şekilde çoğaltılamaz, dağıtılamaz.

Normal ölçüyü aşan iktibaslar yapılamaz. Normal ve kanunî iktibaslarda kaynak gösterilmesi zorunludur.

(3)

✔ B‹L‹MSEL ‹NCELEMELER

❒ Takip Hukuku Bakımından Ticari İşletmede Yöneticinin Sorumluluğu

(Avukat Talih UYAR... 11

✔ MEDEN‹ HUKUK

❒ Yolsuz İşlemler Sonucu Oluşan Kayda Yönelik Açılacak Tapu İptali ve Tescil Davasında Husumet Lehine Tescil Kararı Verilen Gerçek ve

Tüzel Kişiler ile Hazine’ye Yöneltilmelidir ... 24

❒ Mal Rejimi Sona Ermeden Edinilmiş Mallara Katkı Alacağı Davası

Dinlenmez... 39

❒ Evliliğin ve Mal Rejiminin Devam Etmesi Eşler Arasındaki Borçların Muaccel Olmasına Engel Değildir – Müşterek Hesaba İlişkin Alacak

Talebi Aile Mahkemesinin Görevine Girmez ... 40

❒ Onaltı Yaşını Doldurmamış Kişinin Evlenmesine İzin Verilemez ... 42

❒ Ecrimisil Davalarında 5 Yıllık Zamanaşımı Süresi Dava Tarihinden

Geriye Doğru Hesaplanır... 43

❒ Kamulaştırma Bedelinin Tespiti – Emsal Karşılaştırması... 51

❒ Önalım Hakkına Konu Pay Elbirliği Mülkiyetine Tabi İse Dava Tüm Ortaklarca Birlikte Açılmalı veya Diğerlerinin Muvafakatı

Sağlanmalıdır; Muvafakat Olmazsa Terekeye Temsilci Atanmalıdır ... 54

❒ Eşlerin Fiilen Ayrı Yaşıyor Olmaları Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminden Mal Ayrılığı Rejimine Geçilmesi İçin Yeterli Neden

Oluşturmaz... 56

❒ Geçit Hakkı Tesisi – Geçit Bedeli Tespitinden Sonra Uzunca Bir Zaman Geçmişse Hüküm Tarihine En Yakın Yeni Bir Bedel Tespit Edilmelidir ... 86

❒ Kocası Ölen Kadının Eski Hanesine Dönerek Bekarlık Soyadını Alma

İsteği İdari İşlem Gerektirdiğinden Mahkemece İstem Reddedilmelidir... 97

(4)

❒ Türk Vatandaşlığından Çıkmış ve Kaydı Kapatılmış Kişinin

İsim Tashihi Talepli Davasının Reddi Gerekir ... 99

❒ Bir Kat Malikinin Ortak Alanlarda İnşaat, Tesis, Onarım Yapabilmesi İçin Gerekli Olan 4/5 Yazılı Rıza Şekle Bağlı Olmadığı Gibi Kat

Malikleri Kurulu Kararı da Gerektirmez ... 100

❒ Kat Mülkiyeti Kurulması (Taksim) Yoluyla Ortaklığın Giderilmesi... 102

❒ Kamulaştırma Bedelinin Tespiti – Kesim Çağındaki Kavak Ağacına

Değer Takdir Edilerek Zemin Değerine Eklenmesi Hatalıdır ... 105

✔ BORÇLAR HUKUKU

❒ Bakım Borcunun Yerine Getirilmediği İddiasına Dayalı İptal ve Tescil

Talebi – Kaydı Hayat ile İrad Tahsisi ... 34

❒ Ecrimisil Davalarında 5 Yıllık Zamanaşımı Süresi Dava Tarihinden

Geriye Doğru Hesaplanır... 43

❒ Kira Tespitine İlişkin Davada Tespit Edilen Paranın Tahsili İstenemez;

Tahsil Yönünde Karar Verilemez ... 44

❒ Akdin Feshi ve Tahliye – Kiralananın Bizzat Kullanımı ile İlgili Olmayan Olgular Akde Aykırılık ve Tahliye Nedeni Olarak Kabul

Edilemez ... 52

❒ Taşınmaz Sahiplerinden Kanal Katılım Payı Alınabilmesi İçin Yeni Kanalizasyon ve İçme Suyu Tesisleri Yapılmış veya Mevcut

Olanların İyileştirilmiş Olması Gerekir... 80

❒ Yüklenici Temerrüde Düşerse Arsa Sahibi Sözleşmenin Geriye Etkili Feshini ve Devrettiği Arsa Paylarının İadesini İsteyebilir; Yükleniciden

Temlik Alan Üçüncü Kişilerin İyi Niyet İddiaları Dinlenmez ... 88

❒ Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Zamanaşımı Teslim Tarihinden

Başlar ... 91

❒ İş Kazasından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları 10 Yıllık

Zamanaşımına Tabidir ... 112

❒ İş Kazası Sonucu Sürekli İşgöremezlik Nedeniyle Tazminat Talepli Davada Maddi Tazminat Hesabında Sigortalının Gerçek Zararı

Esas Alınmalıdır... 114

(5)

✔ MEDEN‹ YARGILAMA (USÛL) HUKUKU

❒ Elbirliği Mülkiyetine Tabi Taşınmazın Tapu Kaydının Düzeltilmesi Talepli Davalarda Görevli Mahkeme Taşınmazın Tamamının Değerine

Göre Belirlenir ... 21

❒ Yolsuz İşlemler Sonucu Oluşan Kayda Yönelik Açılacak Tapu İptali ve Tescil Davasında Husumet Lehine Tescil Kararı Verilen Gerçek ve

Tüzel Kişiler ile Hazine’ye Yöneltilmelidir ... 24

❒ Direnme Kararında Bozma İlamına Uyulmamasının Gerekçesinin de

Açıklanması Zorunludur... 29

❒ Çaplı Taşınmaza El Atmanın Önlenmesi, Ecrimisil –

Vakıflar Genel Müdürlüğü Yargı Harçlarından Muaf Değildir ... 37

❒ Evliliğin ve Mal Rejiminin Devam Etmesi Eşler Arasındaki Borçların Muaccel Olmasına Engel Değildir – Müşterek Hesaba İlişkin Alacak

Talebi Aile Mahkemesinin Görevine Girmez ... 40

❒ İhtiyari Dava Arkadaşlığı Bulunan Davada Görevli Mahkeme Belirlenirken Her Bir Dava Arkadaşının Davası Ayrı Ayrı Dikkate

Alınmalıdır... 46

❒ İhtiyati Haciz Kararının Tapu Siciline İşlenmemesinden Doğan

Zarara İlişkin Uyuşmazlık Adli Yargıda Çözümlenmelidir ... 47

❒ Yanlış Tedavi Nedeniyle Hastanenin Hizmet Kusuruna Dayalı Sağlık Bakanlığı Aleyhine Açılan Tazminat Talepli Davanın Çözüm Yeri

İdari Yargıdır ... 49

❒ Önalım Hakkına Konu Pay Elbirliği Mülkiyetine Tabi İse Dava Tüm Ortaklarca Birlikte Açılmalı veya Diğerlerinin Muvafakatı

Sağlanmalıdır; Muvafakat Olmazsa Terekeye Temsilci Atanmalıdır ... 54

❒ Islah Yoluyla İlk İsteğe Kademeli Başka Bir İsteğin Eklenmesi Mümkün Olup Bu Kısmi Islahtır; Islah Karşı Tarafın Oluruna Bağlı Değildir... 58

❒ Muhatabın Oturduğu Sitenin Bekçisine Yapılan Tebligat Geçerli

Kabul Edilemez ... 64

❒ Mahkemenin Görevinin Belirlenmesinde Temerrüt Faizi Dikkate Alınmaz;

Buna Karşılık Anaparaya Dönüşmüş Sözleşme Faizi Dikkate Alınmalıdır.. 69

❒ Menfi Tespit – Bonodaki “Malen” Kaydının Aksini İleri Süren Yani Malın Teslim Edilmediğini İddia Eden Borçlu İddiasını Aynı

Kuvvetteki Yazılı Delillerle İspat Etmelidir ... 78

(6)

❒ İnanç Sözleşmeleri Kural Olarak Yazılı Delille İspatlanabilir; Ancak Yazılı Delil Başlangıcı Niteliğinde Belge Varsa Tanık Dahil Her Türlü

Delille İspat Mümkündür... 82

❒ Hakem Tayini İstenen Davada Açılacak Davanın Niteliği İncelenemez;

Dava Açılacağının Bildirilmiş Olması Yeterlidir... 85

❒ Kocası Ölen Kadının Eski Hanesine Dönerek Bekarlık Soyadını Alma

İsteği İdari İşlem Gerektirdiğinden Mahkemece İstem Reddedilmelidir... 97

❒ Çek Bir Ödeme Aracı Olup Mevcut Bir Borcun Tediyesi İçin Verildiği

Kabul Edilir; Bu Karinenin Aksi Kesin Delillerle Kanıtlanmalıdır ... 107

✔ ‹fi VE SOSYAL GÜVENL‹K HUKUKU

❒ Aktif Spor Yapmayan, Sporcuyu Aktif Spor İçin Hazırlayan Antrenörler İş Kanunu Kapsamında İşçi Olarak Kabul Edilmelidir... 61

❒ İş Kazasında Çocuğu Ölen Ancak Gelir Bağlanması Koşulları

Bulunmayan Annenin Maddi Tazminat Talebinin Reddi Gerekir ... 110

❒ İş Kazasından Doğan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları 10 Yıllık

Zamanaşımına Tabidir ... 112

❒ İş Kazası Sonucu Sürekli İşgöremezlik Nedeniyle Tazminat Talepli Davada Maddi Tazminat Hesabında Sigortalının Gerçek Zararı

Esas Alınmalıdır... 114

✔ ‹CRA VE ‹FLAS HUKUKU

❒ İhtiyati Haciz Bir İcra Takip İşlemi Olmadığından Takibin

Durdurulmasına İlişkin Tedbir Kararı İhtiyati Hacze Engel Değildir... 73

❒ İflasın Ertelenmesi Dosyasından Verilen Tedbir Kararından Sonra

Borçlu Hakkında Yapılan Takipteki Haciz İşlemlerinin İptali Gerekir ... 74

❒ Takibin Kesinleşmesinden Sonra Gerçekleşen Zamanaşımı İcranın

Geri Bırakılması Nedenidir ... 76

❒ Aynı Alacaklının Birden Fazla İcra Dosyasına Dayalı Borçlunun Ticareti Terk Suçundan Cezalandırılması Talepli Ayrı Ayrı Verdiği Dilekçeler

Tek Yargılama Gerektirir ... 92

❒ Yediemin Temin Edilememesi Nedeniyle Malların Borçlu veya Üçüncü Kişiye Ait İşyerinde Bırakılması Haczin Geçersizliği Sonucunu

Doğurmaz... 93

(7)

❒ Maaş Haczine İlişkin İşlemler Sıra Cetveli Yerine Geçer ... 109

✔ T‹CARET HUKUKU

❒ CMR Konvansiyonu Uyarınca Taşımada Kısmi Hasara Uğrayan Emtia Nedeniyle Taşıyıcının Sorumlu Tutulacağı Tazminat Eksilen Kısım İçin Ödenmesi Gereken Miktarı Geçemez ... 71

❒ İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortacısının Sorumluluğu Zorunlu Mali

Sorumluluk Sigortası Limitini Aşan Kısım İçindir ... 95

✔ CEZA HUKUKU - CEZA MUHAKEMES‹ HUKUKU

❒ Aynı Alacaklının Birden Fazla İcra Dosyasına Dayalı Borçlunun Ticareti Terk Suçundan Cezalandırılması Talepli Ayrı Ayrı Verdiği Dilekçeler

Tek Yargılama Gerektirir ... 92

❒ Önceki Yasa Döneminde İşlenmiş de Olsa Hırsızlık Suçuna İlişkin

Adli Sicil Arşiv Kaydının Silinmesine Karar Verilemez ... 116

❒ Haksız Tahrik İndirimi Uygulanırken Tahrikin Hangi Olaydan

Kaynaklandığı ve Düzeyi Kararda Gösterilmelidir ... 128

❒ Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmişse Açıklanmadığı İçin Varlık Kazanmayan Hüküm İçeriğine İlişkin

Hukuka Aykırılıklar Yasa Yararına Bozma Konusu Yapılamaz ... 132

❒ 1- Ertelenen Hapis Cezası Bir Yıldan Az Olsa Bile Bir Yıldan Az Denetim Süresi Belirlenemez

2- Adli Sicilden Silinme Koşulları Oluşmuş Suç Kaydı Hükmün

Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Engel Değildir ... 149

❒ Temel Cezanın Takdirine Esas Yasal ve Yeterli Gerekçe Gösterilmesi

Zorunludur ... 155

❒ Gerçek Kimliğini Gizleyip Başkasına Ait Pasaportu İbrazla Yurt Dışına Çıkmaya Çalışan Kişinin Eylemi Ceza Kanunu Kapsamında

Suç Olmayıp İdari Para Cezası Gerektirir ... 156

✔ ‹DARE HUKUKU VE ‹DAR‹ YARGILAMA USULÜ HUKUKU

❒ Yanlış Tedavi Nedeniyle Hastanenin Hizmet Kusuruna Dayalı Sağlık Bakanlığı Aleyhine Açılan Tazminat Talepli Davanın Çözüm Yeri

İdari Yargıdır ... 49

(8)

❒ Telekomünikasyon Yoluyla İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Konularında Adalet Bakanlığı’nın

Yönetmelikle Düzenleme Yapma Yetkisi Yoktur ... 161

❒ Tam Gün Kanunu Uygulaması Konusunda Kamuda Çalışan Doktorların Özel Muayenehane Açamayacaklarına İlişkin Sağlık Bakanlığı Duyurusu (Düzenleyici İşlemi) Hukuka Uygun Değildir ... 168

❒ YGS Düzenleyici İşlem Niteliğinde Olmadığından İptali İstemiyle Açılan Davada Görevli ve Yetkili Mahkeme ÖSYM Başkanlığının Bulunduğu Yer İdare Mahkemesidir... 180

✔ MEVZUAT ❒ Anayasa Mahkemesi Kararları ... 185

❒ Kanunlar ... 191

❒ Milletlerarası Andlaşmalar ... 195

❒ Kavramlar Fihristi ... 199

❒ Mevzuata Göre Arama Cetveli ... 208

❒ Bilgi Havuzu... 211

❒ Duyurular... 219

(9)

BİLİMSEL İNCELEMELER

(10)

BİLİMSEL İNCELEMELER BÖLÜMÜ İLE İLGİLİ YAYIN İLKELERİMİZ

➊- Yay›mlanmas› için yay›nevimize gönderilen yaz›lar baflka bir yerde yay›mlanmam›fl olmal›d›r. Ayn› yaz›

baflka bir yere de yay›mlanmas› için gönderilmifl ise bilgi verilmelidir.

➋- Kabul edilip yay›nlanan yaz›lar kaynak gösterilme- den kullan›lamaz.

➌- Yaz›larda yer alan görüfller yazar›n görüflü olup yay›nevimizi ba¤lamaz.

➍- Yay›mlanmayan yaz›lar için gerekçe gösterme ve geri gönderme mecburiyeti yoktur.

➎- Gönderilen yaz›lar›n oldu¤u gibi yay›mlanmas› esas- t›r. Maddi hata ve aç›k olan yaz›m dili yanl›fll›klar› d›- fl›nda önemli düzeltme gerekti¤inin saptanmas› ha- linde yazara bilgi verilmekte ve düzeltme yazar tara- f›ndan veya onun talimat› ile yap›lmaktad›r.

(11)

Bu maddede “bir ticari iflletmede hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan kiflilerin, kasden veya taksirle alacakl›lar› zarara sokmalar›” müsta- kil bir suç haline getirilmifltir.

I- Suçun maddi unsuru: Bir ticari iflletmede (ticaret flirketlerinde ve koope- ratiflerde)1hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olan kifliler –alacakl›- lara zarar vermek kasd›yla– ticari iflletmenin borçlar›n› k›smen veya tamamen ödemezlerse bu ifllem ve eylemlerinden dolay› –‹‹K. mad. 333/a’ya göre– ce- zaland›r›l›rlar.

“Ticari iflletmenin borçlar›n› k›smen veya tamamen ödememe”nin, ‘ala- cakl›lar› zarara sokmak’ oldu¤u maddenin gerekçesinde belirtilmifltir. “Huku- ken veya fiilen yönetim yetkisi”ne sahip olmayanlar, bu suçun faili olamaz- lar2. “Hukuken yönetim yetkisi”ne kimlerin sahip oldu¤u, Ticaret Hukukuna iliflkin hükümlerde belirtilmiflken, zaman zaman bu kifliler yan›nda (veya bu kiflilerin yerine) baz› kifliler de hukuken yönetim yetkisine sahip kiflilerin r›za- s› ile veya onlar›n r›zas› d›fl›nda ticari iflletme ad›na ifllem ya da eylemde bu- lunarak alacakl›lara zarar vermifl olabilirler3.

San›¤›n ifllem ve eyleminin bu maddedeki suçu oluflturabilmesi için, bafl- ka bir suçu oluflturmamas› gerekir…4

T AK‹P H UKUKU B AKIMINDAN T ‹CAR‹ ‹ fiLETMEDE

Y ÖNET‹C‹N‹N S ORUMLULU⁄U ( ‹‹K. M ad. 333/a)

Avukat Talih UYAR

1 ÖZMEN, ‹. ‹cra Mahkemesinin Görevine Giren Suçlar, s. 57, 58.

2 Bknz: 16. HD. 04.12.2007 T. 3285/4909 - 17. HD. 07.12.2006 T. 5090/8899.

3 Bknz: Yuk. 4949 say›l› Kanuna Ait Hükümet Tasar›s› Gerekçesi.

4 Bknz: 16. HD. 02.03.2009 T., E: 3443/1148 - 30.01.2007 T. 5420/95.

(12)

fiirket yöneticilerinin, ifllem ve eylemlerinden dolay› bu maddeye göre ce- zaland›r›labilmeleri için “flirketin ödeme gücü bulunmas›na ra¤men –kasden ya da taksirle– flikayetçi alacakl›ya ödeme yapmam›fl olmalar›” gerekir5.

Yüksek Mahkeme, bu suçun maddi unsuru ile ilgili olarak;

✓ “Ticaret flirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanlar›n alacakl›lar›n› zarara u¤ratmak kasdiyle ticari iflletmenin borçlar›n› k›smen veya tamamen ödemeyerek alacakl›lar›n› zarara sokmalar› halinde (333/a) cezaland›r›labilmeleri için bu ifllem ve ey- lemlerin baflka bir suç oluflturmamas› gerekece¤i- fiirketlerine ait oto- büsleri satarak alacakl›lar› zarara u¤ratmak amac› ile mevcudunu ek- siltmek suçunu ifllemifl olan san›klar hakk›nda “ticari iflletmede yöne- ticinin sorumlulu¤unu düzenleyen ‹‹K 333/a gere¤ince de¤il, ‹‹K. 331 gere¤ince ceza verilmesi gerekece¤ini”6

✓ “‘Borçlu flirketin paravan flirket kurarak, flikayetçi alacakl›ya zarar ver- mek amac›yla hareket etti¤i’nin iddia edilmesi halinde, her iki flirketin defter ve belgeleri üzerinde inceleme yap›larak böyle bir devrin bulu- nup bulunmad›¤›n›n ve devir yap›ld›¤›n›n belirlenmesi halinde, ‘bu devir iflleminin alacakl›lar› zarara u¤ratmak kasd›yla yap›lm›fl olup ol- mad›¤›’n›n araflt›r›lmas› gerekece¤ini”7

✓ ”‹‹K. 333/a maddesinde düzenlenen suçun olufltu¤unun kabul edile- bilmesi için, “flirketin ödeme gücüne sahip olup olmad›¤›”n›n bilin- mesi gerekti¤i; “borçlu flirkete ait tafl›nmazlar›n sat›lmas› ve baflka hac- zi kabil mallar›n›n bulunmamas›” halinde, ‹‹K. 333/a’ya göre mahkû- miyet karar› verilemeyece¤ini”8

✓ “‘...A.fi. taraf›ndan yap›lan binalar›n, bu flirketin orta¤› bulunan san›k- lar taraf›ndan kurulan ve ayn› büroda faaliyette bulunan ... Ltd. fiti.

taraf›ndan sat›ld›¤›’n›n iddia edilmesi halinde, her iki flirket aras›nda organik ba¤ bulunup bulunmad›¤› araflt›r›lmadan ‹‹K. 333/a maddesi-

5 Bknz: 16. HD. 20.10.2008 T. 5567/6353; 22.09.2008 T. 5566/5486 - 07.07.2008 T.

5180/4928 - 27.05.2008 T. 255/3777.

6 Bknz: 16. HD. 02.03.2009 T. 3443/1148.

7 Bknz: 16. HD. 19.01.2009 T. 8991/279.

8 Bknz: 16. HD. 27.05.2008 T. 255/3777.

(13)

ne göre hüküm kurulamayaca¤›n›”9

✓ “‹‹K’nun 331/I ve 333/a maddelerine ayk›r› davranma suçlar›ndan do- lay› san›klar hakk›nda aç›lan davada “iddia edildi¤i gibi borçlu flirke- tin hissedarlar›n›n kardefl olup, borçlu flirketin malvarl›¤›n›n ... flir- ketine devredilip devredilmedi¤inin, devredildi ise bu devrin, alacak- l›lar› zarara sokmak kasd›yla yap›l›p yap›lmad›¤›n›n, her iki flirket def- ter ve belgeleri üzerinde karfl›laflt›rmal› inceleme yap›larak araflt›r›lma- s› ve borçlu flirketin, borcunu karfl›layacak baflka mallar›n›n bulunup bulunmad›¤›n›n da araflt›r›larak sonucuna göre bir karar verilmesi ge- rekece¤ini”10

✓ ”‹‹K. 333/a’da düzenlenen suçtan dolay› hüküm kurulmadan önce

“hakk›nda flikayetçi olunan ... fiti.’ne ait defter ve belgeler üzerinde usulüne göre inceleme yap›larak, flirket malvarl›¤›n›n flikayetçiye olan borcu karfl›layabilecek düzeyde olup olmad›¤›n›n belirlenmesi” ve

“san›klar›n flirketi fiilen ve hukuken yönetim yetkisine sahip olup ol- mad›klar›n›n araflt›r›lmas›” gerekece¤ini”11

✓ “‹‹K. 333/a’da düzenlenmifl olan suçtan dolay› hüküm kurulmadan önce, san›¤›n kasd›n›n tayini için, yetkilisi oldu¤u flirkete ait defter ve belgeler üzerinde bilirkifli incelemesi yapt›r›larak, aktifinin borçlar›n›

ödemeye yeterli olup olmad›¤› ve flirket aleyhine baflka icra takipleri bulunup bulunmad›¤›n›n araflt›r›lmas› ve aç›lm›fl bulunan tasarrufun iptâli davas›n›n sonucunun beklenmesi gerekece¤ini”12

✓ “Borçlu san›klar›n yetkilisi olduklar› flirket hakk›nda yap›lan haciz ifl- leminde, ticaret sicilinde kay›tl› oldu¤u adreste baflka bir flirketin bulundu¤unun tespit edilmesi halinde, bu flirkete ne flekilde devir yap›ld›¤›n›n ve bu devrin alacakl›lara zarar vermek kayd›yla yap›l›p yap›lmad›¤›n›n araflt›r›larak sonucuna göre bir karar verilmesi gereke- ce¤ini”13

9 Bknz: 16. HD. 04.03.2008 T. 3335/1331.

10 Bknz: 16. HD. 09.02.2007 T. 6256/275.

11 Bknz: 17. HD. 07.12.2006 T. 5090/8899.

12 Bknz: 16. HD. 27.12.2006 T. 5612/8353.

13 Bknz: 16. HD. 27.12.2006 T. 4835/8341.

(14)

✓ “‹‹K. 333/a’da düzenlenen suçdan dolay› hüküm kurulmadan önce,

‘flikayetçinin alaca¤›n› tahsil edememe nedeninin, san›klar›n kas›tl›

veya taksirli eylemlerinden kaynaklan›p kaynaklanmad›¤›’n›n tespiti için ‘san›klar›n yetkilisi oldu¤u flirketler hakk›nda baflka icra takipleri- nin yap›l›p yap›lmad›¤›n›n belirlenmesi’, ‘ilgili icra takip dosyalar›n›n getirtilip incelenmesi’, ‘flirketlere ait defter ve belgeler üzerinde bilir- kifli incelemesi yapt›r›larak, takip öncesi ve sonras›, flirketlere ait tafl›- n›r ve tafl›nmaz mallara iliflkin sat›fl ifllemi yap›l›p yap›lmad›¤›n›n arafl- t›r›lmas›’ gerekece¤ini”14

belirtmifltir.

II- Suçun manevi unsuru: Bu suç hem kasden ve hem de taksirle ifllene- bilir.

a) Fail, bilerek ve isteyerek “alacakl›lar› zarara u¤ratmak kasd› ile” huku- ken veya fiilen temsil yetkisine sahip oldu¤u ticari iflletmenin borçlar›n› k›s- men veya tamamen ödememiflse ‹‹K. mad. 333/a-I’e göre –hem hapis ve hem de adli para cezas› ile– cezaland›r›l›r.

Burada, genel kast yan›nda ayr›ca, “alacakl›lara zarar verme” özel kasd›

da aran›r.

b) Fail, “bilerek ve isteyerek” de¤il de taksirle hareket ederek –yani; ted- birsizlik, dikkatsizlik, meslek ve sanatta acemilik nizamlara, emirlere ve tali- matlara ayk›r› harekette bulunarak (5237 s. TCK. mad. 22/2)– bu suçu ifllemifl- se, ‹‹K. mad. 333/a-II’ye göre –sadece adli para cezas› ile– cezaland›r›l›r...

Yüksek Mahkeme, bu suçun manevi unsuruna iliflkin olarak;

✓ “Borçlu flirketin paravan flirket kurarak, flikayetçi alacakl›ya zarar ver- mek amac›yla hareket etti¤i”nin iddia edilmesi halinde, her iki flirke- tin defter ve belgeleri üzerinde inceleme yap›larak böyle bir devrin bulunup bulunmad›¤›n›n ve devir yap›ld›¤›n›n belirlenmesi halinde,

‘bu devir iflleminin alacakl›lar› zarara u¤ratmak kasd›yla yap›lm›fl olup olmad›¤›’n›n araflt›r›lmas› gerekece¤ini”15

✓ “fiirket yöneticilerinin an›lan suçtan cezaland›r›labilmesi için flirketin ödeme gücü bulunmas›na ra¤men kasten ödeme yap›lmam›fl olmas›

14 Bknz: 16. HD. 24.11.2006 T. 4374/7537.

15 Bknz: 16. HD. 19.01.2009 T. 8991/279.

(15)

gerekti¤inden, dosya kapsam›ndan, flirketin ödeme gücünün bulun- mad›¤›n›n anlafl›lmas› halinde, san›¤›n (san›klar›n) beraatine karar ve- rilmesi gerekti¤ini”16

✓ “‹‹K. 333/a’da düzenlenmifl olan suçun oluflabilmesi için; ticari ifllet- menin yöneticisinin, ‘flirketin ödeme gücü bulunmas›na ra¤men, ala- cakl›lar› zarara u¤ratmak kasd›yla, iflletmenin borcunu k›smen veya tamamen ödemeyerek, bu eylemi sebebiyle de alacakl›lar› zarara u¤- ratm›fl olmas›’ gerekti¤ini”17

✓ “‹‹K’nun 331/I ve 333/a maddelerine ayk›r› davranma suçlar›ndan do- lay› san›klar hakk›nda aç›lan davada ‘iddia edildi¤i gibi borçlu flirke- tin hissedarlar›n›n kardefl olup, borçlu flirketin malvarl›¤›n›n ... flir- ketine devredilip devredilmedi¤inin, devredildi ise bu devrin, alacak- l›lar› zarara sokmak kasd›yla yap›l›p yap›lmad›¤›n›n, her iki flirket def- ter ve belgeleri üzerinde karfl›laflt›rmal› inceleme yap›larak araflt›r›lma- s› ve borçlu flirketin, borcunu karfl›layacak baflka mallar›n›n bulunup bulunmad›¤›n›n’ da araflt›r›larak sonucuna göre bir karar verilmesi ge- rekece¤ini”18

✓ “‹‹K. 333/a’da düzenlenmifl olan suçtan dolay› hüküm kurulmadan önce, san›¤›n kasd›n›n tayini için, yetkilisi oldu¤u flirkete ait defter ve belgeler üzerinde bilirkifli incelemesi yapt›r›larak, aktifinin borçlar›n›

ödemeye yeterli olup olmad›¤› ve flirket aleyhine baflka icra takipleri bulunup bulunmad›¤›n›n araflt›r›lmas› ve aç›lm›fl bulunan tasarrufun iptâli davas›n›n sonucunun beklenmesi gerekece¤ini”19

✓ “Borçlu san›klar›n yetkilisi olduklar› flirket hakk›nda yap›lan haciz iflle- minde, ticaret sicilinde kay›tl› oldu¤u adreste baflka bir flirketin bulun- du¤unun tespit edilmesi halinde, bu flirkete ne flekilde devir yap›ld›¤›- n›n ve bu devrin alacakl›lara zarar vermek kasd›yla yap›l›p yap›lmad›-

¤›n›n araflt›r›larak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekece¤ini”20

16 Bknz: 16. HD. 20.10.2008 T. 5567/6353; 22.09.2008 T. 5566/5486.

17 Bknz: 16. HD. 07.07.2008 T. 180/4928.

18 Bknz: 16. HD. 09.02.2007 T. 6256/275.

19 Bknz: 16. HD. 27.12.2006 T. 5612/8353.

20 Bknz: 16. HD. 27.12.2006 T. 4835/7537.

(16)

✓ “‹‹K. 333/a’da düzenlenen suçtan dolay› hüküm kurulmadan önce, ‘fli- kayetçinin alaca¤›n› tahsil edememesi nedeninin, san›klar›n kas›tl› ve- ya taksirli eylemlerinden kaynaklan›p kaynaklanmad›¤›’n›n tespiti için san›klar›n yetkilisi oldu¤u flirketler hakk›nda baflka icra takiplerinin ya- p›l›p yap›lmad›¤›n›n belirlenmesi’, ‘ilgili icra takip dosyalar›n›n getir- tilip incelenmesi’, flirketlere ait defter ve belgeler üzerinde bilirkifli in- celemesi yapt›r›larak, takip öncesi ve sonras›, flirketlere ait tafl›n›r ve tafl›nmaz mallara iliflkin sat›fl ifllemi yap›l›p yap›lmad›¤›n›n araflt›r›lma- s›’ gerekece¤ini”21

belirtmifltir.

III- Suçun takibi alacakl›n›n flikayetine ba¤l›d›r (‹‹K. mad. 333/a-II).

Doktrindeki egemen görüfle22 ve Yarg›tay’›n bu konudaki içtihatlar›na göre23bu konudaki flikayetin zarar gören alacakl› taraf›ndan –‹‹K. mad. 346/III ve 349 uyar›nca– suç hakk›nda yarg›lama yapacak olan –as›l icra takibinin ya- p›ld›¤› yerdeki– icra mahkemesine bildirilmesi (yap›lmas›) gerekir.

Kan›m›zca ise, bu konuda –‹‹K. mad. 346/I uyar›nca– icra mahkemeleri görevsiz olup, hükmedilecek ceza türüne göre ‘sulh ceza mahkemesi’ görevli oldu¤undan (5235 s. K. mad. 10), flikayetçinin bu mahkemede ‘kamu davas›’

açmak üzere, flikayetini C. Savc›l›¤›’na bildirmesi gerekir24.

Bu maddede öngörülen fiillerden dolay› flikayet hakk›, “fiilin ö¤renildi¤i tarihten itibaren” üç ay ve her halde “fiilin ifllendi¤i tarihten itibaren” bir y›l geçmekle düfler (‹‹K. mad. 347).

IV- Görevli mahkeme: Doktrindeki egemen görüfle25 ve Yarg›tay’›n bu konudaki içtihatlar›na göre26; bu suçtan dolay› –‹‹K. 346/III ve 349 uyar›nca–

21 Bknz: 16. HD. 24.11.2006 T. 4374/7537.

22 Bknz: Dipn. 25.

23 Bknz: Dipn. 26.

24 Bu konudaki di¤er bir görüfle göre; flikayet C. Savc›l›¤›na yap›lmal› ve dava C. Savc›- l›¤›’nca icra mahkemesine aç›lmal›d›r (Bknz: ÇOLAK, H. ‹cra - ‹flâs Suçlar› ve Yarg›la- ma Usulü, s. 196 vd.)

25 OSKAY, M./KOÇAK, C./DEYNEKL‹, A./DO⁄AN, A. ‹‹K. fierhi C: 5, s. 6496 - ÖZMEN,

‹. age., s. 59 vd. - COfiKUN, M. Aç›klamal› - ‹çtihatl› ‹cra ve ‹flâs Kanunu, C: 3, s. 3228 -ÇET‹N, E.H. Aç›klamal›-‹çtihatl› ‹cra ve ‹flâs Suçlar›, s. 394.

(17)

görevli mahkeme ‘icra mahkemesi’dir. Kan›m›zca; her ne kadar ‹‹K. mad.

346/III’de “bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bak›- l›r” denilmiflse de, ayn› maddenin birinci f›kras›nda “Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir” hükmü yer ald›-

¤›ndan, Kan›m›zca ‘ceza olarak disiplin veya tazyik hapsi’ni öngören suçlar- da ‘icra ceza mahkemeleri’nin, buna karfl›n ceza olarak hapis ya da adli para cezas› öngören suçlarda ise ‘genel ceza mahkemeleri’nin görevli olaca¤› ka- bul edilmelidir. Bu nedenle, bu suçtan dolay›, hükmedilecek ceza türüne gö- re görevli mahkeme ‘sulh ceza mahkemesi’dir (5235 s. K. mad. 10).

V- Yetkili mahkeme: ‹cra takibinin yap›ld›¤› yerdeki mahkemedir (‹‹K.

mad. 348). Doktrindeki egemen görüfle27 ve Yarg›tay›m›z›n son içtihatlar›na göre28; bu suç için yetkili (ve görevli) mahkeme, “icra takibinin yap›ld›¤› yer- deki icra (ceza) mahkemesi”dir...

VI- Dava zamanafl›m›: “Sekiz y›l”d›r (TCK. mad. 66/e).

VII- Ceza zamanafl›m›: “On y›l”d›r (TCK. mad. 68)

VIII- Suçun cezas›: a) Mahkemece “bir y›l ve alt›ndaki bir süre için hapis cezas›”na hükmedilirse, bu süre ‘k›sa süreli hapis cezas›’ say›laca¤›ndan (TCK.

mad. 49/2), bu ceza ‘seçenek yapt›r›mlardan birine’ (TCK. mad. 50/1) çevrile- bilecektir.

Mahkemece hükmedilecek adli para cezas› ‘beflbin günü aflmayacak fle- kilde’ takdir edilecektir29.

b) Mahkemece “bir y›ldan fazla ancak en fazla iki y›la kadar süreli hapis cezas›”na hükmedilirse, bu ceza ertelenebilecektir (TCK. mad. 51/1).

26 Bknz: 16. HD. 23.02.2009 T. 583/927; 25.12.2007 T. 5341/5236; 27.11.2007 T.

5088/4728; 20.11.2007 T. 4765/4596.

27 ÇOLAK, H. age., s. 197 - OSKAY, M./KOÇAK, C./DEYNEKL‹, A./DO⁄AN, A. age. C:

5, s. 6496 - COfiKUN, M. age., C: 2, s. 3228 - ÇET‹N, E.H. age., s. 394.

28 Bknz: Yuk. dipn. 26.

29 Bknz: 16. HD. 04.03.2008 T. 3335/1331 - 27.12.2006 T. 6102/8363.

(18)
(19)

YARGITAY KARARLARI

(20)
(21)

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 29.09.2010 Esas: 2010/14-461 Karar: 2010/434

Elbirli¤i Mülkiyetine Tabi Tafl›nmaz›n Tapu Kayd›n›n Düzeltilmesi Talepli Davalarda Görevli Mahkeme Tafl›nmaz›n Tamam›n›n De¤erine Göre Belirlenir*

ÖZET: Davacı Hazine, dava konusu taşınmaz malikinin tapu kaydında yazılı olmayan baba isminin eklenmesi suretiyle tapu kaydının düzeltilmesi talebinde bulunmuştur. Tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, müşterek (paylı) mülkiyetin söz konusu olduğu hallerde mahkemenin görevi dava edenin payına göre belirlenir. Elbirliği mülkiyetine tabi ta- şınmazlarda tapu kaydının düzeltilmesi talepli davalarda ise, görevli mahkeme taşınmazın tamamının değerine göre belirlenir. Elbirliği mül- kiyetine tabi taşınmazın tamamının değeri dikkate alındığında, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. Açıkla- nan nedenlerle, sulh hukuk mahkemesince verilen görevsizlik kararı usul ve yasaya uygundur.

➣ 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 640, 688, 701.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 7, 27.

T

araflar arasındaki “Tapu Kaydının Tashihi” davasından dolayı yapılan yar- gılama sonunda; Eskişehir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce mahkemenin gö- revsizliğine dair verilen 17.09.2009 Tarih, 1059-1576 sayılı kararın incelenme- si davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 10.12.2009 Tarih, 13690-13884 sayılı ilamıyla;

(... Davacı, 52 ada 22 parsel sayılı taşınmaz maliki Abdurrahman’ın kayıtta yazılı olmayan baba isminin “Ahmet” olarak eklenmek suretiyle düzeltilmesini istemiştir.

* Av. Mustafa K›rm›z› taraf›ndan gönderilmifltir.

(22)

Davalı idare vekili davanın reddini istemiştir.

Mahkemece taşınmazın keşif sonucu belirlenen değerine göre davaya bak- makla asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik ka- rarı verilmiştir.

Hükmü davacı Hazine vekili temyiz etmiştir.

Dava, tapuda yanılış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine iliş- kindir. Bu davalarda, görevli mahkemenin dava konusu taşınmazın dava tarihin- deki değerine göre belirleneceği kuşkusuzdur. Nitekim, mahkemece yapılan ke- şif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 11.750.00.-TL olduğunun saptanması üzerine görevsizlik kararı verilmiştir.

Ne var ki, çekişmeli 52 ada 22 parsel sayılı taşınmaz maliki Abdurrah- man’ın ölümü ile eşi Cemile’ye 64/256 miras payı intikal etmiştir. Cemile’nin mirasçısız ölmesi ile çekişmeli taşınmazdaki miras payı Hazine’ye intikal etmiş- tir. İşte davacı Hazine 52 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 64/256 payına daya- narak bu davayı açmış ve malikin kimlik bilgilerinde düzeltme isteminde bulun- muştur. Açıklanan şu duruma göre, davacı Hazine’ye isabet eden payın değeri 2937,50.-TL’dir. Davacının dayandığı bu hisse itibariyle davanın değeri göz önüne alındığında, davaya bakmakla sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, işin esasına girişilerek deliller toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi mahkemenin görevsizliğine karar veril- mesi doğru değildir…)

Gerekçesi ile bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, baba adı eklenmesi suretiyle tapu kaydının tashihi istemine ilişkindir.

Davacı Hazine, 22 parsel sayılı taşınmazın Abdurrahman adına kayıtlı oldu- ğunu, anılan kişinin mirasının 64/256 payının eşi Cemile’nin mirasçısız ölmesi nedeniyle Hazine’ye ait olduğunun belirlendiğini, ne var ki malikin “Ahmet”

olan baba adının tapu kaydında yazılı olmaması nedeniyle taşınmazın intikali- nin yaptırılamadığını ileri sürüp, malikin baba adının tapu kaydına eklenmesini istemiştir.

(23)

Mahkemece, yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporuna göre taşın- mazın tamamının değerinin 11.750.-TL belirlenmiş olduğu ve bu değere göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı ve- rilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar özel dairece taşınmazın paya düşen değerinin görev ölçütü olacağı gerekçesiyle görev noktasından bozulmuş;

mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getir- mektedir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davaya konu 22 parsel sayılı taşın- mazın Abdurrahman adına kayıtlı olduğu, malikin 01.01.1939 tarihinde öldüğü ve taşınmazda elbirliği mülkiyetinin mevcut olduğu çekişmesizdir.

Bilindiği gibi, tapu kaydının tashihine ilişkin davalarda, ancak paylı (müş- terek) mülkiyetin söz konusu olduğu hallerde davanın müddeabihi ve dolayısıy- la da mahkemenin görevi dava edenin payına göre belirlenir.

Öte yandan, Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesi hükmü gereğince bir- den çok mirasçının bulunması halinde, mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mi- rasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meyda- na gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve söz- leşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere te- rekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Türk Medeni Kanunu’nun 701/2. maddesi hükmüne göre, elbirliği mülkiye- tinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı; Türk Medeni Ka- nunu’nun 599. maddesinde yer alan; “...Miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayri- menkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar...” hükmü uyarınca, ortak- lığa giren malların tamamına yaygındır.

Somut olayda da, çekişmeye konu taşınmazda elbirliği mülkiyeti söz konu- su olduğundan, alınacak kararın taşınmazın tamamını ve tüm ortakları ilgilendi- receği açıktır. Dolayısıyla mahkemenin görevinin belirlenmesinde de taşınma- zın tamamının değeri esas alınmalıdır.

O halde, elbirliği mülkiyetine konu dava konusu taşınmazın tamamının de- ğeri, keşfen 11.750.-TL olarak belirlendiğine göre, davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine aittir.

Hal böyle olunca, yerel mahkemenin görevsizliğe ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.

(24)

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yu- karıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 29.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 14.07.2010 Esas: 2010/1-336 Karar: 2010/396

Yolsuz ‹fllemler Sonucu Oluflan Kayda Yönelik Aç›lacak Tapu

‹ptali ve Tescil Davas›nda Husumet Lehine Tescil Karar› Verilen Gerçek ve Tüzel Kifliler ile Hazine’ye Yöneltilmelidir

ÖZET: Dava, tapu iptali, eski hale getirme ve el atmanın önlenmesi talepleri- ne ilişkindir. Dava dilekçesi ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildi- ğinde, yolsuz işlemler sonucu oluşan kayda yönelik dava açıldığı anla- şılmaktadır. Devlet, tapu sicillerinin tutulmasından doğan zararlardan sorumludur. Devletin buradaki sorumluluğunda; kusursuz sorumluluk, ağırlaştırılmış sebep, ağırlaştırılmış objektif sorumluluk, tehlike so- rumluluğuna ilişkin kurallar uygulanır. Yolsuz tescillere yönelik açılan davalar, tapu malikleri ile lehine tescil kararı verilen gerçek ve tüzel ki- şiler ile Hazine arasında görülür. Başka bir anlatımla, bu nevi davalar hakları çatışanlar arasında görülür. Dosya kapsamından, davacının ta- pu sicil müdürlüğünü hasım gösterdiği anlaşılmaktadır. Ancak davacı- nın asıl dava etmek istediğinin Hazine olduğu belirgindir. Ortada tem- silcide yanılma söz konusu olduğundan davanın gerçek hasıma yönel- tilmesi için davacıya olanak sağlanmalıdır.

➣ 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1007.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 38.

T

araflar arasındaki “tapu iptali tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın “reddine” dair verilen 03.07.2008 gün ve 2006/310 E. - 2008/121 K. sayılı kararın incelenme- si, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 28.05.2009 gün ve 2009/4887-6187 sayılı ilamı ile;

(“…Dava, tapu iptali, eski hale getirme ve el atmanın önlenmesi isteklerine ilişkindir.

(25)

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacı adına kayıtlı bulunan 3 ve 775 parsel sayılı taşınmazların tevhit işlemleri sonucu oluştuğu, davacıya ait 543 ve 544 parsellerin 66.86 m2’lik bölümünün yola terk edilerek 775 parsel olarak kaydedildiği, 3 parselinde 776 parselden geldiği, bu parselinde 539 ve 540 par- sellerin tevhidi ile oluştuğu ve davacı adına tescil edildikleri anlaşılmaktadır.

Davacı, çekişmeli taşınmazların terkin ve tevhit işlemlerinin bilgisi dışında imzası taklit edilerek yapıldığını ileri sürerek tapu iptali, eski hale getirme ve bu değişiklikler nedeniyle taşınmazına davalı kişilerce müdahale edildiğinden ba- hisle el atmanın önlenmesi istekleriyle eldeki davayı açmıştır.

Mahkemece, mahallinde yapılan uygulama sonucu davalılar Aynur ve Sela- hattin’in davacı taşınmazlarına müdahalelerinin bulunmadığı belirlenerek el at- manın önlenmesi isteği yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine;

Ne var ki, iddianın açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle olayda yolsuz işlemler sonucu oluşan kayda yönelik dava açıldığı, iddia edilen işlemle- ri gerçekleştirenin de tapu idaresi olduğu tartışmasızdır.

Bilindiği üzere, Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi uyarınca sicille- rin yanlış tutulmasından Hazine sorumludur. Ayrıca Borçlar Kanunu’nun 55.

maddesinin olayda uygulama yeri bulabileceği açıktır. Olaylara bu açıdan bakıl- dığında işlemi yapan, idarenin yanı sıra Hazine’ye de husumet düşeceği kuşku- suzdur. Esasen yolların tasarrufu, idare ve nezareti belediyeye ait olup, çıplak mülkiyeti ise arzın asıl maliki Hazine’ye aittir.

Öte yandan anılan işlemler sonucu taşınmazın bir bölümün yola katıldığına göre davada ilgili kuruluş olan belediyenin ve Hazine’nin de yer almasında zo- runluluk vardır.

Hal böyle olunca, Hazine ve belediye aleyhine dava açılması konusunda da- vacıya önel verilmesi, dava açılması durumunda eldeki dava ile birleştirilmesi, yolsuz tescil isteği yönünden tarafların tüm delillerinin toplanılarak değerlendi- rilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…”)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar- gılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davacı vekili.

(26)

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, maliki bulunduğu 3 ve 775 parsel nolu taşınmazlara davalı gerçek kişiler Selahattin ve Aynur’un el attığını, ayrıca aynı parsellerde davalı tapu ida- resince bazı hukuka aykırı işlemler yapıldığını, 18 nolu parselden gelen 543 ve 544 numaralı parsellerin ifrazı sırasında yola terk işlemi yapıldığını, 24.05.2002 tarihinde 543, 544 sayılı parseller tevhit edilerek 775 parselin oluşturulduğunu, ancak malikin onayı alınmaksızın ikinci kez 66,86 metrekare yola terk edildiği- ni, ikinci kez yola terk edilme işlemi yapılmasının kanuna aykırı olduğunu, be- delsiz ve usule aykırı terk edilen bu kısmın tekrar davacının parseline dahil edil- mesini, bu şekilde tapunun iptali ile tescilini istemiştir,

Davalı gerçek kişiler, dava konusu yolun 1993 yılında terkinin yapıldığını sa- vunarak davanın reddini, davalı tüzel kişinin ise taraf sıfatı olmadığını, kaldı ki da- vanın idari yargıda açılması gerektiğini, ifadeyle davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece; gerçek kişiler hakkındaki davanın reddine, davalı tüzel kişilik hakkındaki davanın ise “tapu iptali ve tescil yönünden açılan davanın de- ğerlendirilmesinde; açılan dava tapu iptali ve tescil davası olmakla her ne kadar davacı kendi rızası olmadan, sahte imzalı belge ile imar uygulaması yapılarak yolun (taşınmazının) genişletildiğini iddia etmişse de, dava ancak bu işlemi ya- pan idare ve yol ihdas edilmekle bu yolun maliki durumunda olan idare aleyhi- ne açılabilecek dava ile takibi mümkün davalardan olduğundan, tapu kayıtlarını tutan Tapu Kadastro Müdürlüğü’nün taraf sıfatı bulunmadığından” gerekçesiyle husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; davacının temyizi üzerine özel da- irece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnil- miştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.

Yerel mahkeme ile özel daire arasında gerçek kişilerin müdahalesinin olma- dığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Özel daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; davacının iddiasının açıklanan içeriği ve ileri sürülüş biçimi dikkate alındığında tapu sicil müdürlü- ğüne husumet düşüp düşmeyeceği, düşeceği kabul edilirse belediye ve Hazi- ne’nin de davalı yanında yer almasının zorunlu olup olmadığı noktasında top- lanmaktadır.

Davacıya ait 775 parsel numaralı taşınmazın kök parseli olan 18 nolu par- selin kadastro tespitinin 10.07.1974 yılında kesinleştiği, mahkeme kararı ile yo-

(27)

la terkinlerinin yapılıp 09.03.1981 tarihinde ifraz edilerek tescil edildiği, 24.05.2002 tarih 2758 sayılı kadastro gören yerlerde yapılacak değişiklik işlem- leri için beyannameye göre 543 ve 544 nolu parsellerin birleştirilerek 775 nolu parselin oluştuğu ve 66,86 metrekare yerin yol olarak terk edildiği ve davacının imzalı beyanına göre tescil bildiriminin isteğine uygun olarak düzenlendiği an- laşılmaktadır.

Ancak, davacı 24.05.2002 tarih 2758 sayılı kadastro gören yerlerde yapıla- cak değişiklik işlemleri için beyannamedeki imzanın kendisine ait olmadığını 18 nolu parselden gelen 543 ve 544 numaralı parsellerin ifrazı sırasında yola terk işlemi yapıldığını, malikin onayı olmaksızın ikinci kez yola terk işlemi ya- pılarak 775 nolu parselin oluşturulduğunu, yapılan bu ikinci terk işleminin sah- te imzalı beyannameye istinaden gerçekleştirildiğini iddia etmiştir.

Davacı, davalı olarak “Tapu Sicil Müdürlüğü”nü hasım göstermiş; dava dilekçesi tapu sicil müdürlüğüne tebliğ edilmiş, tüzel kişiliği temsilen (iza- feten) duruşmalara katılan Hazine vekili; davanın reddine karar verilmesini iste- miştir.

Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olma- masıyla ilgilidir. Taraf sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir. HUMK. 179/1. maddesi, dava dilekçesin- de tarafların ve varsa kanuni temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi ge- rektiğini hükme bağlamıştır. Bildirim esnasında yapılan kimi yanlışlıklar, dava- nın sıfat (husumet) yokluğundan reddi sonucunu doğurmamakta, oluşan hatala- rın giderilmesi bazı durumlarda mümkün olabilmektedir. Davalının temsilcisin- de yanılmış olma hali de bu duruma örnek oluşturmaktadır. Çözülmesi gereken sorun, tapu sicil müdürlüğünün davalı gösterilmesinin ve Hazine vekili tarafın- dan temsil edilmiş olmanın temsilcide yanılgı olarak değerlendirilip değerlendi- rilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava dilekçesi ile birlikte dosya kapsamı değerlendirildiğinde; yolsuz iş- lemler sonucu oluşan kayda yönelik dava açıldığına dair özel daire kabulünün yerinde olduğu açıktır. Bu durumda, burada davalının sıfatının bulunup bulun- madığı ve buradan hareketle başka kurum ve kuruluşların davalı yanında yer al- ması gerekip gerekmediğinin tartışılması gereklidir.

İlkin belirtilmelidir ki, davacının dava dilekçesindeki içeriğine göre istemi- nin yasal dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1007. maddesi olup, bu hükümde Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan sorumlulu- ğu düzenlenmiştir. Devletin “tapu sicilinin tutulmasından doğan sorumluluğu-

(28)

na” ilişkin olarak, kusursuz sorumluluk-ağırlaştırılmış sebep-ağırlaştırılmış ob- jektif sorumluluk-tehlike sorumluluğuna ilişkin kurallar uygulanır.

Genel olarak MK’nun 1007. maddesine dayanan davalar, tapu malikleri ve lehine sahte tescil kararı verilen gerçek veya tüzel kişiler ile Hazine arasında gö- rülür. Bir başka deyişle bu anlamda hakları çatışanlar arasında görülür. Dava, MK’nun 1007. maddesince Devletin sorumluluğuna dayalı bir dava olduğuna göre husumetin Hazine’ye yöneltilmesi zorunludur. Ne var ki, davacı dava di- lekçesinde “Tapu Sicil Müdürlüğü”nü hasım göstererek dava açmıştır.

Davacının asıl dava etmek istediği kişinin “Tapu Sicil Müdürlüğü” değil,

“Hazine” olduğu belirgindir.

Durum bu olunca, davanın davalı olarak salt tapu sicil müdürlüğüne yönel- tildiğinden söz edilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali bu- lunmakta olup, bu durumun mahkemece resen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasma yöneltilebilmesi için davacı yana olanak sağlanması gerekir (Yar- gıtay Hukuk Genel Kurulu, 17.02.2010 gün 2010/7-70-86 sayılı kararı).

Daha açık ifadeyle, mahkemece yapılacak iş; açıklanan hususlar ve dava di- lekçesi içeriği de gözetilerek temsilcide hata halinin varlığının kabulü ile dava- cının davasını doğru hasma yöneltmesi için olanak sağlanmasıdır.

Çözülmesi gereken diğer bir sorun ise, belediye başkanlığının davada taraf olarak yer alıp almayacağı konusudur. Dava konusu taşınmazın yol olarak terki- ni yapıldığına göre, kamu malı olan yolların MK’nun 715, ve 3402 sayılı Ka- dastro Kanunu’nun 16. maddeleri uyarınca çıplak mülkiyeti Hazine’ye ait ise de 5393 sayılı Belediye Kanunu uyarınca idari tasarrufu ve nezaretinin belediyeye ait olduğu açıktır. Davacının davasının kabul edilmesi halinde sonucunun bele- diyeyi de etkileyeceği dikkate alındığında, “Belediye Başkanlığı”nın da Hazi- ne’nin yanında yer alması zorunluluğu doğmaktadır.

Bu arada özel daire bozma kararında; “ayrıca Borçlar Kanunu’nun 55. mad- desinin olayda uygulama yer bulabileceği açıktır” şeklinde gerekçe yazılmış ise de, bu gerekçesinin somut olayda uygulama kabiliyetinin bulunmadığı Genel Kurulca kabul edilmiştir. İstihdam edenlerin mesuliyetini düzenleyen BK’nun 55. maddesi de kusursuz sorumluluk hallerinden ise de, Devletin tapu sicil kay- dının yanlış tutulmasından dolayı doğacak zarardan dolayı sorumluluğunu dü- zenleyen MK’nun 1007. maddesi gibi bir özel düzenleme bulunduğuna göre, BK’nun 55. maddesinin uygulama alanı bulamayacağı açıktır.

Sonuç itibariyle, direnme kararı açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı olup; bu değişik gerekçelerle bozulmalıdır.

(29)

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi ge- reğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 14.07.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Tarih: 30.06.2010 Esas: 2010/10-321 Karar: 2010/359

Direnme Karar›nda Bozma ‹lam›na Uyulmamas›n›n Gerekçesinin de Aç›klanmas› Zorunludur

ÖZET: Dava, iş kazasına dayalı rücu tazminatı talebine ilişkindir. Mahkemele- rin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. Özel daire bozma kararına hangi nedenlerle uyulmadığı, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve mahkemenin önceki kararının neden hukuka uygun ol- duğu hususlarının direnme kararında açıklanması, direnme kararının hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi için gereklidir. Yargıtay’ın huku- ka uygunluk denetimi yapabilmesi için ortada usulüne uygun oluşturul- muş, hükmün hangi nedenle ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gös- teren, kuşku ve duraksamaya yer olmayacak açıklıkta bir gerekçe bölü- münün bulunması zorunludur.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 388, 429.

➣ 2709 sayılı TC Anayasası m. 141.

T

araflar arasındaki “rücuen tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 29.03.2006 gün ve 2005/915 E. - 2006/182 K. sayılı kararın incelenmesi dava- lılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2007 gün ve 2007/11567-21262 sayılı ilamı ile;

(...Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, yasal da- yanağı oluşturan 506 Sayılı Kanunun 26. maddesindeki “halefiyet” ilkesi uya- rınca, kurumun rücu alacağı, hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebi- leceği maddi zarar (tavan) miktarı ile sınırlı iken; Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün, 2003/10 Esas ve 2006/106 Karar sayılı kararı ile anılan yasa maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin iş-

(30)

verenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” ibarelerinin Anaya- sa’ya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir.

Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenlemelere göre;

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayınlanarak yürür- lüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulan- masının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlandı- ğı 21.03.2007 tarihinden sonra; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76.

maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahke- melerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile keenlemyekün (yok hükmünde) olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yön- de bir uygulama yapılmasına cevaz yoktur (İBBGK’nun 09.05.1960 gün, 1960/21-9 sayılı kararı; YHGK’nun 21.01.2004 gün, 10-44/19 sayılı, 07.04.2004 gün, 214/19 sayılı; 2004/448-461 sayılı kararları).

Gerçekten de, usulü kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir ka- nun hükmü, sonradan (karar kesinleşmeden önce) Anayasa Mahkemesi tarafın- dan iptal edilirse; artık usulü kazanılmış hakka göre değil; aksine, usulü kaza- nılmış hakkın istisnası olarak; iptal kararından sonra oluşan yeni hukuki duru- ma göre karar verilmesi gereği vardır (Kuru, S. 4784).

Şu hale göre; 26’ncı maddede sayılan koşullarda kurumu sigortalının ardılı (halefi) olarak kabul eden anılan maddesinin 1. fıkrasındaki itiraz konusu kura- lın iptalinden sonra bu madde uyarınca açılan davalarda artık halefiyet ilkesine dayanılamayacağı, kurumun rücu hakkının hukuki temelinin “halefiyet” yerine bundan böyle; yasadan doğan, sigortalı veya hak sahibi kimselerin alacakların- dan bağımsız, kendine özgü “basit rücu” hakkına dönüşmüş olmasının kabulüy- le; bu aşamadan sonra; zararlandırıcı sigorta olayı nedeniyle, sigortalı veya hak sahiplerine kurum tarafından bağlanan gelirin (başladığı tarihteki) ilk peşin ser- maye değerinin, tazmin sorumlularının (işverenin) kusuruna isabet eden mikta- rıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir. Nitekim bu yönler, Anayasa Mah- kemesi’nin iptal kararının gerekçesine yansıdığı şekilde “...kanuna uymayan ey- lemi nedeniyle, hukuksal yaptırıma maruz kalan ve bunun sonucu olarak da bağ- lanan gelirlerin sermaye değerini kuruma ödeyen, böylece olayla bağlantısı (iliş- kisi) kesilen işverenin; kanun, kanun hükmünde kararname ve kararlarla getiri- len katsayılarla, sigortalıya önceden bağlanan gelirlerde sonradan yapılacak ar- tışlardan ve bu artışların peşin sermaye değerinden sorumlu tutularak; sürekli dava tehdidi altında bulundurulması, sosyal güvenlik kuruluşlarına ait olması gereken risklerin, işverene yükletilmesi; hakkaniyet ve sorumluluk ilkeleriyle

(31)

bağdaşmadığı gibi sosyal hukuk devleti prensiplerine de aykırılık oluşturur...”

denilerek; gelirlerdeki artışların tazmin sorumlularından (işverenlerden) istene- meyeceği; kesin bir anlatımla ortaya konmuştur.

Anayasa Mahkemesi kararlarının, konuyu açıklayıcı özelliği itibarıyla her kesimi ve bu arada mahkemeleri, gerekçeleriyle de bağlayıcı olduğu hususu gö- zetildiğinde; iptal kararı ile birlikte ortaya çıkan, bu yeni hukuki durum itibarıy- la; konuya uygulama açısından açıklık getirmek gerekirse; öncelikle, kurumun rücu hakkının hukuksal temeli halefiyete değil kanundan doğan (basit) rücu hakkına dayandığının kabul edilmesiyle birlikte; artık ilk peşin değerli gelirle- rin (bağlandığı tarih itibarıyla) her bir hak sahibi yönünden tazmin sorumluları- nın kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereği vardır.

Bu durumda açıklıkla söyleyebiliriz ki, ilk peşin sermaye değerli gelirlerdeki ar- tışların istenemeyeceğinde kuşku ve duraksamaya yer yoktur.

Hemen belirtmek gerekirse, bundan sonra 506 Sayılı Yasa uyarınca açılan rü- cuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu üzere; mad- di zarar (tavan) hesabı yapılması gerekmediği gibi; 506 Sayılı Yasanın 10. madde- sinin uygulanmasını gerektiren durumlarda da Anayasa Mahkemesi’nin iptal ka- rarından önceki, süregelen içtihatlarla oluşturulup uygulanan prensiplerde temel farklı bir yaklaşım bulunmamaktadır. Ancak, 10. madde uygulamasında artık, ta- van zarar hesabı yerine, kurumun sigortalıya başlangıçta bağladığı ilk peşin ser- maye değeri üzerinden hesaplama yapılmasında herhangi bir tereddüt olmamalı- dır. Ayrıca yapılan tüm hesaplama uygulamalarında; tazmin sorumlusunun, sigor- talıya veya hak sahiplerine yapmış olduğu, her türlü ödeme ve ibranın da kurumun rücu alacağından düşülmesine imkan bulunmadığı göz önünde tutulmalıdır.

Öte yandan, kurumun bundan böyle artık halef sıfatını taşımadığı, sigorta- lının alacağından bağımsız, kanundan doğan rücu hakkına sahip olduğu gözeti- lerek; sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumluları aleyhine açılan tazminat davasında alınan kusur ve hesap raporu, rücu davasında bağlayıcı ol- mayıp, güçlü delil niteliğinde sayılması gerekir. Ancak, bu aşamada ilave ede- lim ki kesinleşen önceki rücu davalarında hüküm altına alınan miktarın mahsu- bu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alın- ması gerektiğinin; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların karar altına alınacak rücu tazminatından mahsup edil- mesine olanak bulunmadığı da göz ardı edilmemelidir. Bu çerçevede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise; fiili ödemenin mevcudiyeti halinde ku- rumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; ilk peşin sermaye değerli gelir ile fiili ödeme miktarı karşılaş- tırılmalı ve hangisi düşük ise anılan tutar esas alınıp kusur uygulanmalıdır.

(32)

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra, 506 Sayılı Yasaya dayalı olarak işverenler aleyhine açılan rücuan tazminat davalarında; süregelen mevcut uygulama dışında, herhangi bir etkileşim ve değişim öngörülmediğinden, Borç- lar Kanunu’nun 332/1. maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykı- rılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2. fıkrası gereğince işverenin akde aykı- rı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmama- sı vs.) sonucu, inceleme konusu 26/1. maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabi ol- makla; zamanaşımının, süregelen eski uygulamalar gibi, işverenler açısından Borçlar Kanunu’nun 125. maddesine göre belirlenmesi gerektiğinde; ayrıca, za- rarlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişiler yönünden ise, Borçlar Ka- nunu’nun 60. maddesinde öngörülen haksız fiil zamanaşımına tabi olduğunda tereddüt yoktur. Bu arada zamanaşımının başlangıcı konusuna gelince; 506 Sa- yılı Yasada bu tür davalarda uygulanması gereken zamanaşımının düzenlenme- diği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır.

Gerçekten de Borçlar Kanunu’nun 128. maddesinde, “Zamanaşımı, alacağın muaccel olduğu zamandan başlar” denilmektedir. Kurum açısından alacak hak- kı, bağladığı gelirin yetkili organ tarafından onaylandığı tarihte ödenebilir hale geleceğinden, muacceliyet olgusunun onay tarihinde gerçekleşeceği açıktır.

O halde, 26. maddeye ilişkin davalarda zamanaşımı, giderler yönünden sarf ve ödeme, gelirler için ise ilk peşin sermaye değerinin başlangıçtaki gelir bağlama onay tarihinden başlatılmalıdır.

Faiz başlangıcının da, aynı şekilde, ilk peşin değerli gelire ait tahsisin onay tarihi olduğunda kuşku yoktur.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile ortaya çıkan bu maddi ve hukuki ol- gular gözetilerek, iş kazası sonucu sigortalıya bağlanan gelirlerin ilk peşin serma- ye değerinin açıklanan ilkeler doğrultusunda tazminine olanak bulunan kısmının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesinde yasal zorunluluk bulunduğundan, ya- zılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yar- gılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Edenler: Davacı vekili,

Davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. vekili, Davalı ... Çimento San. ve Tic. A.Ş. vekili.

(33)

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece verilen davanın kabulüne dair karar; özel dairece yukarı- daki gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkeme, herhangi bir gerekçe göstermeden önceki kararında diren- me kararı vermiştir.

Direnme kararını, davacı, davalı Türk Telekomünikasyon A.Ş. ve davalı ... Çimento San. ve Tic. A.Ş. vekili temyiz etmiştir.

Hemen belirtelim ki, temyize konu direnme kararında direnme gerekçesi yer almamakta; bozma ilamına hangi nedenlerle uyulmadığı, bozmanın niçin yerinde görülmediği ve mahkemenin bozulan önceki kararının neden hukuka uygun olduğu hususlarında da herhangi bir açıklama bulunmamaktadır. Dahası, özel dairece bozulan 29.03.2006 günlü ilam da hukuksal bir gerekçe taşımamak- tadır.

Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahke- mece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal dü- zenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm ara- sındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düze- nince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebil- meleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usu- lüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer ver- meyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün bulunması, zorunludur.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması ge- rektiğini öngören Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içe- ren Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi, işte bu amacı ger- çekleştirmeye yöneliktir.

Öte yandan, bazen bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapı- lacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Yine, direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme

(34)

sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini direnme gerekçesi oluşturacağın- dan, yukarıda değinilen genel anlamdaki tüm diğer nedenlerin yanında, özel ola- rak bu bakımdan da direnme kararının usul hukuku ilkelerinin aradığı anlamda bir gerekçe içermesi zorunludur.

Başka bir ifadeyle, özel daire bozma ilamına hangi nedenlerle uyulmadığı, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve mahkemenin bozulan önceki kararının neden hukuka uygun olduğu hususlarının direnme kararında açıklanması, onun hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi açısından kesin bir zorunluluktur.

Nihayet, direnme kararları, yapıları gereği, yasanın hukuka uygunluk dene- timi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay Dairesi’nin bu denetimi sonucunda huku- ka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde ol- madığına ilişkin bir iddiayı içerdiklerinden, o iddianın yasal ve mantıksal gerek- çelerini de ortaya koymak zorundadır.

Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında; yerel mahkeme- ce verilen direnme kararının, yukarıda açıklanan nitelikte bir yasal gerekçeyi içermediği çok açıktır.

O halde, direnme kararı salt bu nedenle usulden bozulmalıdır.

SONUÇ: Direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının davalılara geri verilmesine, 30.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 23.09.2010 Esas: 2010/8236 Karar: 2010/9307

Bak›m Borcunun Yerine Getirilmedi¤i ‹ddias›na Dayal› ‹ptal ve Tescil Talebi – Kayd› Hayat ile ‹rad Tahsisi

ÖZET: Davacı, adına kayıtlı taşınmazı ölünceye kadar bakım akdi ile davalıya temlik ettiğini, davalının bakım borcunu yerine getirmediğini iddia ede- rek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur. Bakım borçlusu kural

Referanslar

Benzer Belgeler

Öte yandan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in konuyla ilgili soru önergesine verilen yanıtta, sorunun üstünün örtülmesi politikasından vazgeçildiği

4207 Sayılı Yasanın Yürürlüğe Girmesinden Sonra Sigara İçme Davranışları ve Pasif Maruziyet ile İlgili Değişikliklerin Saptanması nm Giriş: Bu çalışmada; ülkemizde,

Manevi tazminat ve çalışma karşılığı maddi tazminat istemleri yönünden, ilk görüşmede karar nisabı sağlanamamış; yapılan ikinci görüşmede ise, diğer

Dava dosyasının incelenmesinden; Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı Antalya Bölge Müdürlüğünde 657 sayılı Yasanın 4/C maddesi gereğince geçici personel

Avrupa Birliği Hukukunun özelliği konuya yeni bir yaklaşım ge- tirmesindedir 17. Ayırımcılığa karşı makro ekonomik düzeyde objektif mücadele, ancak daha geniş bir

likte incelendiğinde; tayin olunan cezanın üst sınırının 5 yıldan fazla (15 yıl) ol- ması sebebiyle sanıklara zorunlu müdafii atanması gerektiği ve buna uygun ola- rak

Buna göre, 5271 sayılı CYY’nın 231. fıkrası; “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis

İşte bu çalışmada 6360 Sayılı Yasa ile büyükşehir statüsüne geçen Hatay ilinde yapılan hizmetlerin ve ilin büyükşehir olmasıyla meydana gelen