• Sonuç bulunamadı

ÖZET: Davacı, davalıdan mal satın aldığını, karşılığında malen kaydını içeren bono verildiğini, ancak malların teslim edilmediğini, bu nedenle bono-nun karşılıksız kaldığını iddia ederek borçlu olmadığının tespitine ve icra yolu ile ödediği paraların istirdatına karar verilmesini talep etmiş-tir. Uyuşmazlık, dava konusu bononun karşılıksız olup olmadığı ve is-pat yükünün hangi tarafa ait olduğu noktasında toplanmaktadır. Bono-daki “malen” kaydının aksini iddia eden yani malın teslim edilmediği-ni iddia eden borçlu iddiasını aynı kuvvetteki yazılı deliller ile ispat mek zorundadır. Somut olayda, davacı bonodaki kaydın aksini iddia et-tiğine göre ispat yükü davacıya aittir.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 290.

➣ 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 6.

* Av. Mustafa K›rm›z› taraf›ndan gönderilmifltir.

T

araflar arasındaki menfi tespit, istirdat davasının yapılan yargılaması sonun-da; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak veri-len hükmün süresi içinde temlik alan avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar

Davacı, davalı şirketten mobilya satın aldığını, karşılığında 18.07.2006 tan-zim tarihli ve “malen” kaydını içeren 4.400.-TL’lik bono verdiğini, mobilyala-rın teslim edilmediğini, bu nedenle senedin karşılıksız kaldığını, davalı tarafın-dan bedelsiz senedin icraya konulduğunu ileri sürerek, senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve icra yolu ile ödenen paraların istirdadına karar verilme-sini istemiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiş, alacağı temlik alan ... Yer Kaplamaları ... A.Ş., bononun “malen” kaydını taşıdığını, malın teslim edilmediğinin aynı kuvvette yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini ileri sürerek davanın reddini di-lemiştir.

Mahkemece, davalının mobilyaların teslimine dair bir belge sunamadığı ve davacı tüketicinin haklı nedenle sözleşmeden cayarak mobilyaları almaktan vaz-geçtiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, alacağı temlik alan ... Yer Kaplamaları ... A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

Anlaşmazlık, davaya konu 18.07.2006 tanzim tarihli “malen” kaydını içe-ren, 4.400.-TL bedelli bononun karşılıksız olup olmadığı ve ispat yükünün han-gi tarafa düştüğü noktasında toplanmaktadır. Temel borç ilişkisinden kaynakla-nan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel” kaydı, bonolara özgü seçimlik unsurlardandır. Bedel kayıtları daha çok bonoyu düzenleyenle lehtar arasındaki iş ilişkisi yönünden ve ispat konusunda (HUMK md. 290) önem kazanır ve kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştı-rır. Senet metninde borç nedenini gösteren (malen) kaydının aksini ileri süren ta-rafın bunu kanıtlama yükümlülüğü ortaya çıkar. Borcun nedeni yazılı bir belge-ye aktarılmak suretiyle, bu belgeyi elinde bulunduran kişi yararına senet karine-si oluşmaktadır. Böyle olunca, “bedel malen alındı” kaydını taşıyan bir bonoda, borçlu bunun aksini, yani malın teslim edilmediği ancak HUMK 290. maddesi uyarınca aynı kuvvetteki yazılı delille ispat edebilir (Hukuk Genel Kurulu’nun 1986/11-191 E., 1987/115 K., 20.02.1987 tarihli kararı da bu yöndedir). Somut olayda, davacı, bonoda yazılı malın (mobilyaların) teslim edilmediğini ve bu ne-denle senedin karşılıksız kaldığını ileri sürerek, dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğinden genel ispat kuralları gereğince de

(M.K. md. 6) bu iddianın ispat yükü davacıya düşer. Bu itibarla, mahkemece, davacının iddiasını H.U.M.K.’nun 290. maddesi uyarınca aynı kuvvetteki yazılı bir delille kanıtlamasına olanak tanınması ve gerektiğinde yemin hakkı da hatır-latılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davalı alacaklının malın teslim edildiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilme-si, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen kararın alacağı tem-lik alan ... Yer Kaplamaları ... A.Ş. yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 01.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 17.06.2010 Esas: 2010/800 Karar: 2010/8821

Tafl›nmaz Sahiplerinden Kanal Kat›l›m Pay› Al›nabilmesi ‹çin Yeni Kanalizasyon ve ‹çme Suyu Tesisleri Yap›lm›fl veya Mevcut Olanlar›n ‹yilefltirilmifl Olmas› Gerekir

ÖZET: Davacı, davalı tarafça abonelik tesisini kanal katılım payı ödenmesi ko-şuluna bağlamak suretiyle çıkarılan haksız muarazanın men’i ve ödenen bedelin tahsili talebinde bulunmuştur. Kanal katılım payı ile ilgili yasal mevzuat incelendiğinde, taşınmaz sahiplerinden kanal katılım payı alı-nabilmesi için yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisleri yapılmış veya mevcut olanların iyileştirilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla, katılım payı hizmet götürülmesi koşuluna bağlı olarak alı-nır. Açıklanan nedenlerle, davalı tarafça hizmet götürüldüğünün kanıt-lanması halinde davacı katılım payının ödendiğini ispatla yükümlüdür.

➣ 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu m. 87, 88.

➣ ASKİ Tarifeler Yönetmeliği m. 39.

T

araflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda ya-zılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün sü-resi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği ko-nuşulup düşünüldü.

Karar

Davacı, Y... Mahallesi, 3250. Cadde, D Blok 10 numaralı konutun sahi-bi olduğunu, konutun su aboneliğinin tesisi için davalıya müracaatta bulunduğu-nu, davalının abonelik için kanal katılım payı ödenmesini istediğini, bu talebin yasal dayanağının olmadığını belirterek, davalı tarafça abonelik tesisini kanal katılım payı ödenmesi koşuluna bağlayarak çıkarılan haksız muarazanın meni ile ödenen bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının satın aldığı meskenin olduğu yere kanalizasyon hizmeti getirdiğini, Belediye Gelirleri Kanunu 87 ve 88. maddeleri ve Aski Tarifeler Yö-netmeliği’nin 39. maddesi gereğince davacının kanal katılım payı ödemesi ge-rektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının iskan izni alınmış binadaki abonelik için başvurdu-ğunu, kanalizasyon ve su bağlantısı yapılmayan binaya iskan izni verilmeyece-ği, iskan izni alınan binadaki kanalizasyon hizmeti için katılım payının önceden ödenmiş olması gerektiği, davacıdan yeniden katılım payı istenemeyeceği ge-rekçesiyle abonelik tesisi yönünden davanın kabulüne, ödenen bedelin tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, davacının satın aldığı konuta su abonesi olmak için kanal ka-tılım payı ödemekle yükümlü olup olmadığı konusundadır. 2464 sayılı Beledi-ye Gelirleri Kanunu’nun Kanalizasyon Harcamalarına Katılma Payı başlığı al-tında 87. maddesi “Belediyelerce ve belediyelere bağlı müesseselerce, aşağıda-ki şeaşağıda-kilde kanalizasyon tesisi yapılması halinde, bunlardan faydalanan gayri-menkullerin sahiplerinden, kanalizasyon harcamalarına katılma payı alınır:

a) Kanalizasyon tesisi yapılması,

b) Mevcut tesislerin sıhhi ve fenni şartlara göre ıslah edilmesi iki ve daha fazla yol kenarında bulunan gayrimenkuller hangi yoldaki kanalizasyona bağ-lanmış ise, payın hesabında yola ait kanalizasyon giderleri nazara alınır” düzen-lemesi getirmiştir. Aynı yasanın 88. maddesi su tesisleri için 87. maddeye para-lel bir düzenleme öngörmüştür.

Aski Tarifeler Yönetmeliği’nin 39. maddesi “2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 87. ve 88. maddeleri gereği bir programa göre yapılacak yani; iç-me, kullanma, endüstri suyu ve kanalizasyon yatırımları ile mevcutların geniş-letilmesi (tevzi), iyileştirilmesi (ıslahı) amacıyla yapılan harcamalar ve istek üzerine ASKİ Genel Müdürlüğü’nce yapılacak işlerin toplam yatırım giderleri tesislerin hizmet edeceği saha dahilindeki gayrimenkullerin sahiplerinden su ve kanalizasyon tesisleri harcamalarına katılma payı alınır. Su ve kanalizasyon

şe-bekelerine katılma paylarının binasız arsanın vergi değeri payına isabet eden kısmı, inşaat ruhsatının alınması aşamasında avans olarak tahsil edilir. Bina ta-mamlandıktan sonra bağımsız bölümlere veya binanın tamamına tek su abone-liği verilmesi sırasında arsa değeri üzerinden alınan avans düşülerek, yapı değe-rinin emlak vergi beyanı üzerinden ayrıca % 2 oranından fazla olmamak üzere katılım payı tahsil edilir” düzenlemesini getirmiştir.

Yukarıda belirtilen yasa ve tarifeler yönetmeliği hükümleri birlikte değer-lendirildiğinde davalı tarafça yeni kanalizasyon ve içme suyu tesisleri yapılmış veya mevcutların iyileştirilmesi yapıldığı takdirde, tesislerin hizmet edeceği sa-ha dahilindeki gayrimenkul sahiplerinden yönetmelikte belirlenen ilkelere göre su ve kanalizasyon tesisleri katılım payı talebe hakkı vardır. Ancak bu katılım payı davalı tarafça hizmet götürülmesi koşuluna bağlı olarak alınır. Bu durum-da hizmet götürüldüğünün durum-davalı tarafça kanıtlanması halinde durum-davacı katılım pa-yının yüklenici veya kendisi tarafından ödendiğini kanıtlamakla yükümlüdür.

Hal böyle olunca bu konuda tarafların delilleri toplanıp Ankara 5. Tüketici Mah-kemesi’nce yazılan 18.12.2007 tarihli cevabi yazı içerikleri de değerlendirilip, gerektiğinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak sonuca uygun bir karar veril-mesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilveril-mesi usul ve yasaya aykırı olup, boz-ma nedenidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabu-lü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 94.55.-TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 17.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 16.12.2010 Esas: 2010/13244 Karar: 2010/14110

‹nanç Sözleflmeleri Kural Olarak Yaz›l› Delille ‹spatlanabilir;

Ancak Yaz›l› Delil Bafllang›c› Niteli¤inde Belge Varsa Tan›k Dahil Her Türlü Delille ‹spat Mümkündür

ÖZET: Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdir-de tazminat taleplerine ilişkindir. İnanç sözleşmeleri kural olarak yazı-lı delil ile ispatlanabilir. Bu yazıyazı-lı delil, tarafların getirecekleri ve on-ların imzaon-larını taşıyan bir belge olmalıdır. Ancak yazılı delil

başlangı-●

cı niteliğinde bir belge varsa tanık dahil her türlü delille ispat mümkün-dür. Uyuşmazlığın tümünü ispatlamaya yeterli olmamakla birlikte kar-şı tarafça el ile yazılmış ancak imzalanmamış bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte paraf edilmiş belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler yazılı de-lil başlangıcı niteliğinde belgelerdendir. Yazılı belge veya yazılı dede-lil başlangıcı niteliğinde belgeler yoksa tanık anlatımlarına göre yazılı şe-kilde karar verilmesi hatalıdır.

➣ 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 288, 292.

D

avacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.03.2001 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapı-lan duruşma sonunda; davanın tapu iptali ve tescil istemi bakımından kabulüne dair verilen 23.06.2009 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ta-rafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Karar

Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede ise yapılan ödemelerin tahsili isteklerine ilişkindir.

Davalı, taşınmazın kendi parasıyla satın alındığını, davacının yaptığını id-dia ettiği ödemelerin ise aslında bağış olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescil istemi kabul edilmiştir.

Hükmü, davalı temyiz etmiştir.

1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre da-valının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;

İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere malvar-lığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç ger-çekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.

İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.

İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nes-neyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir.

Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğ-rudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey”

olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğu-ran anlaşmanın tarafları aynıdır.

İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uy-mayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandır-manın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleş-tirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafla-rın getirecekleri ve onlatarafla-rın imzalatarafla-rını taşıyan bir belge olmalıdır.

Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuş-mazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna de-lalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fa-kat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazıl-mış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanma-mış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nun 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;

Davada, yukarıda sözü edilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ispat aracı olarak kabul edilen yazılı delile veya yazılı delil başlangıcı gibi bir delile dayanılmamıştır. Dolayısıyla mülkiyet aktarımına ilişkin davanın, dinlenen ta-nık sözleri ve ceza dosyasında toplanan delillere göre kabulü olanaksızdır. An-cak, davada ikinci kademedeki istek olarak davalıya yapılan ödemeler tutarı 85.000 Alman Markının tahsili de talep edildiğinden, bu talebin incelenerek so-nuçlandırılması gerekir.

Kabule göre de; davacı yabancı uyruklu kişi olduğu halde, yabancıların mülk edinmelerine ilişkin 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35. maddesindeki ko-şulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak tespit edilmeden, tescil hükmü kurulması doğru değildir.

Karar, açıklanan nedenlerle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, hükmün 2. bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, pe-şin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 16.12.2010 tarihinde oybirli-ği ile karar verildi.

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 14.12.2010 Esas: 2010/11426 Karar: 2010/13965

Outline

Benzer Belgeler