• Sonuç bulunamadı

AYLIK MECMUA MAYIS MİMAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "AYLIK MECMUA MAYIS MİMAR"

Copied!
33
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MİMAR

A Y L I K M E C M U A

MAYIS

1 9 3 1

(2)

S E N E : 1 S A Y I : 5

MAYIS 1931

ANADOLU HAN No. 20 İ S T A N B U L Telefon : 213 07

j"'l|l'" "'III'" İTİ mini

I..İİIİİ..

II

.M. ' ili ' mllhı

2 u

AYLIK M E C M U A

NÜSHASI 1 LİRA ALTI AYLIĞI... 6 LİRA SENELİĞİ 12 LİRA

A b o n e olanların a d r e s l e r i n e g ö n d e r i l i r

Mecmuada çıkan yazıların her türlü mesuliyeti imza sahiplerine aittir. Tahrir heyeti m a k a l e l e r d e ileri sürülen ilmî, m e s l e k î içtihatlara hiç bir s u r e t l e karışmaz ve m e s ' u l i y e t kabul e t m e z .

Cihangirde eski inşaattan bir tip Muhtelif setlere istinadeden bir konak ve müştemilâtı.

İstanbulun imarı hakkında notlar.

Crbanist mimar B ü r h a n A r i f

İstanbul şehrinin imarı belediyenin beş senelik icraat programının mevzuu bahsolmasile günün mü- him meselesi olmuştur. Mecmuamızın intişar ettiği bu büyük şehirde meslekî alâkası dolayısile, şehir

inşaatı fenninin Türk şehir ve belediyelerinde esaslı bir ihtisas taamülü olması için muhtelif meseleleri tetkik edeceğiz.

İstanbul şehrinin asrî bir inkişafı mezuu bah-

(3)

M İM Ali

solunca, evvela bu şehrin bu ane gelinciye kadar her köşesinin geçirmiş olduğu safahatın tetkiki sa- lim direktiflere varmak için ilk esastır. Maalesef bu hususta toplanmış dokümanlar pek noksandır., Şeh- rin bilcümle Avrupa beledivelerinde olduğu gibi şehirciliğe ait bir kütüphanesi mevcut değildir. Bu ihtiyaç bizde şimdiye kadar hissedilmiş değildir.

Şehıin ihsaî m a l û m a t ve istatistikleri ise hep yeni zamanlara aittir. Eskiye ait bilgilerimize yardım edecek vasıta; bu şehire ait, yazılmış eserlerden, pitoresk ve arkeolojik görüşlerden şehrin, mazide mevcut hakikatini çıkarmağa çalışmak, İstanbulu hiç bir Avrupa şehrine benzemiyen farikalarını bilâ müşkül kavravabilmek lâzımdır.

İstanbulla İstanbulluların ilmî alâkası, bediî merbutiyeti pek basittir. Yerimize bigâneliğimize en büvük misal, İstanbula gelen ecnebilerin (ne mes'ut ve ne güzel bir şehre malikisiniz) sözlerini teaccüp ederek karşılamamızdır.

İstanbulun şehir itibarile kıymetine sebep olan imar eserleri hep eski devirlere aittir. Gerek fetih- ten evvel ve gerek sonra yapılan ve o zamandan beri kalan meydanlar, abideler, bunlardan biribirine mesafe katıları, mevki intihabındaki muvaffakiyet bu şehrin asaletinde ilk nazara çarpan amildir:

İstanbul cihetinin, maalesef kaybolmak üzere olan bediî siluetinde, ekserisi eskiden çizilmiş h u t u t - ta ve caddelerde bilerek vücut bulmuş imtizaçlar görülmektedir.

Şehrin topoğrafik vaziytine nazaran en eski plânlarda görüldüğü gibi Edirnekapıya, Topkapiya giden yollar eskiden beri tepeden tepeye hep şehi- rin bel kemiğini teşkil etmiştir. Bütün eski meydan- ların bulunduğu mümtaz mevkilere muttasıl olarak ta birer cami inşa edilmiş olduğunu görüyoruz.

Şehirlerin umumî teşekkülü bünyelerinden mec- muamız kısmı mahsusunda bahsettiğimiz veçhile bu şehir ilk kuruluşunda, kiyasî ve askerî olan bir romen tipi değil, ancak güzel bir mevki arayan ve gayri kıyasî olan koloni tipine mensup idi. Onu za- manla kurunu vusta müstahkem bir hale sokmuştur.

Bir şehrin medenî inkişafı sakinlerinin hayatî kabiliyetlerinin inkişafile bir gider. Saltanat devri- nin inkırazı asırlarında menafii beldenin fevkinde olarak ekseri ahşap inşaatta ve ekâbirin konakların- da ve camilerin müştemilâında eskiden çizilmiş olan sokakların hududu tecavüz edilmiştir. Bugün gördüğümüz Haliç sahillerinin karmakarışık vaziye- ti, vaktile orada mevcut, Ayvansaraya kadar bir ci- hetten şehri muhafaza eden kale duvarlarının yı- kılması vesilesile, o sahilin imarına vaziyet edebile- cek bir kudretin bulunamadığını bize gösterir.

Meşrutiyetten sonra yanan yerlerde inşaata başla- nılması için istenilen ruhsatiyelerin belediye kapı-

larından taştığı zaman plân yapmak bir kaç günün emri vakii olmuştur. Evvelâ fen sonra san'at ihmal edilmiş, buraların topoğrafik relieflerini hazırlıyarak tesbit edilecek meydanlar, icabında muhafaza edi- lecek setler, nakil vasıtalarına tahsis edilen sokak- lar veya sırf yayalar için sathı mailler, köşeler, virajlar etüt edilmemiştir.

Galata cihetinin tahayyülî olarak iki üç yüz sene evveline ait olan resme bakalım: Bugünkü va- ziyetle mukayese olunca, aynı araziden fışkıran bu inşaatın nevi ve tabiatını bu kadar inkâr etmesi doğru değildir.

İstanbul nanoramasının en büyük zenginliği deniz ve tabiatidir. Muhtelif mevkilerin iklim itiba- rile de farklı olması şehrin inşasındaki tenevvü için ikinci bir zenginliktir.

Vaktile, bütün konaklar, evler ahşap ve iyi inşa edilirdi; şimdi ise fena bir plânla kâgir veya beton arme olarak çirkin bir surette inşa ediliyor. Bunun esbabını aramak ve teşrih etmek pek tabiî mukad- des bir vazifedir. İstanbul halkı oturmak için ne şe- kilde bir ev arayor? Yaşamak için nasıl bir şehir istiyor. Belediyemiz kendine düşen ağır mes'uliyeti şüphesiz hissetmiş demektir. İmar programında esaslı bir iştigal bile zavallı İstanbul için bir falı ha- yırdır.

Şehrin umumi imar ihtiyaçlarını görebilmek İstanbul ne için fena yapılmıştır bunu kavrayabil- meğe vabestedir.

Nazarı dikkate çarpan en büyük vaziyet, İstan- bul cihetile Beyoğlu arasında inşaî bedii en büyük tezattır. Bu tezadı makul bir haddi asgariye indir- mek lâzımdır. Bu fikri esasi bize programında bir cihetin diğerine nazaran mühmel bırakılmayacağını düşündürür. Şehrin imarında Beyoğlu ciheti İstanbuldan, ne daha fazla mühim, ne de İstanbul ciheti imar hududunun çerçevesi olmalıdır. Düşünü- lebilir ki bu cihetin tarihî ve bediî vaziyeti itibarile mükemmel bir inkişafı daha istifadelidir. Böyle bir imarın kiymeti, onları korumak ve muvaffak eser- lerle ilâ etmekle olabilir.

Belediyenin bu anda şehrin uzviyetile alâkadar mühim vaziyette vazifesi nelerdir?...

Bir imar işinde vesaik olabilecek esas mesai:

1 — Muhtelif semtlerdeki emlâkin ve boş arsa- ların bugünkü itibari kıymetlerine göre grafikler tesbiti

2 — Semtlere göre n ü f u s kesafetini gösterir grafikler:

3 — Şehrin hıfzı sıhhası cihetinden plân etüdü:

(Bahçe ve meydanların şehrin umumî h a y a t i l e

sıkı münasebettar olduğunun kabulü ve buna bil- hassa Beyoğlu cihetinde fazla ehemmiyet verilmesi,

mevcut veya islâh edilecek veya yeniden a ç ı l a c a K

yolların arzına nazaran bina katlarının t a h d i d i :

bina yapmak, yol yapmak kadar yeşilliğe ehemrniyet

verilmesi lâzımdır.) .

(4)

ıÇK

Galatamn eski vaziyetine ait tarihi bir resim. [ Süheyl bey kolleksiyomından ]

Şehire bediî hakimiyet:

Belediyelere ibraz edilen projelerin, şehrin inki- şaf proje plânlarına bedayi itibarile tetabuk etmi- yenlerinin reddi hususunda kat'î bir muhtariyet olması (Paris belediyesinin bediî muhtariyetinde muhtelif fahri müfettişler sahibi reydir). İstanbul halkına, güzel inşaat nümuııeleri göstermek, şehirin bir kısmında umumî bir vahdet uyandırmak için, en tipik bir sathı mail üzerinde ve mümkün mertebe merkezde bir küçük nümune mahallesi inşası; Bu nümune mesken kısmı, mevcut olan eski bir mahal-

!eyi itmam suretinde ve sokakların irtibatı, imtizacı görülecek olursa şehir için daha istifadeli olur.

Şehirin imarında teknik mesai:

Mevcut veya yangın yerlerinde açılmış yolların Erlerinde revize edilmesi; Şehirin ehemmiyet veri-

lecek kısımlarında bilhassa nakil vasıtalarının şe- matik olarak evvelce tesbiti de lâzımdır. Meyil ve Akımların kontrolundan sonra, bir noktadan en

yakın nakil vasıtasına gitmek için mesafe katıla-

mn tesbiti de görülmelidir.

Yalnız relief üzerinde çalışılması lâzımdır. Bizde

yol ve ifraz plânlarında en yanılman nokta yerine göre üç buutta değil, iki buutta ve kağıt üzerinde çalışılmağa alışılmış olmasıdır.

İfraz usullerimizi basit bir tarzda tekemmül et- tirmek lâzımdır. Gayri kiyasî poligonlardan tavak- ki lâzımdır. Şibihmünharif adacıklara taksimat yerine basit eşkâl tercih edilmelidir. Arsa ifrazların- da yalnız şehirin kabiliyeti hayatiyesini ve manevî şahsiyetini koruyan evsaf tercih edilmelidir. Yol kesiminde (Koefisian) larla bilhesap takdir edilen herkesin kendi arsasının yanında belde ile müna- ziülfih kalmış parça arsalar, bevilhaneler bırakılı- yor.

Yol meselesi:

Hangilerinin daha evvel inşası mühimdir?...

İnşaattan evvel yol, yoldan evvel kanalizasyon inşasının prensip itibarile bizde de kabulü lâzımdır.

İmar hududu meselesi:

Hudutsuz bir imar mevzuubahsolamaz. Bu hu- dut İstanbul ve Beyoğlu cihetlerinde muhakkak da- irevî merkezde değil, muayyen istikametlerdeki hu-

(5)

tutu katedecek cephelerde tesbit edilebilir. Bütün ümran faaliyeti buralarda olabilir. Böyle bir hudut dahilinde inşaat yaptırabilecek halkın beldeye ait

\ -

bütün ihtiyaçlarını tatmin edebileceklerini, ancak böyle bir projenin tatbiki ikna edebilir. Belki bu h u - t u t sekenesi daha fazla belediye aidatına tabi t u t u - labilirler. Bu tedbirler inşaatı, lâalettayin tenha bir semtte külliyen men etmek değildir. (Bütün Alman belediyeleri yeni bir yol yapabilmek için, yeni bir kı- sımda yapılacak inşaatın bu masrafı koruyabilece- ğini hesap ediyorlar. Bu hesap menfi netice verdiği

takdirde ruhsatnameleri tehir ediyorlar.) Bu tedbir- ler muhtelif inşaat eshabınm grup halinde müşterek mesailerini ve şirket halinde çalışmalarını teşci edi- yor.

İstaribulda ise mutasavver değil, mevcut bir cad- de üzerinde yan yana arsaları bile olanların müşte- rekülmenfaa mesailerini bilmiyoruz.

İnşaat tipleri meselesi:

Semtlerin, taraf taraf mail satıhların, düz arazi- nin ayrı ayrı tasnifi lâzımdır. Bu taksimatın cinsi bi- ze muhtelif inşaat tiplerinin mevkilerini irae eder.

Plânın izahı:

Küçük su, Boğaziçinde mevkiinin letafeti, ikli- minin yaz ve baharlardaki itidali itibarile imara çok değer bir yerdir. Relief vaziyeti itibarile de bu arazi işlenmek cihetinden çok şavani dikkattir. İs- kâna müsait olmayan sahildeki m ü n h a t kısma bil- mukabil, yeni mahalle 20 Rakım ile imara en yakın olarak müsait ve yayla vaziyettedir. Koy deniz spor- ları ve çayır atletizm yarışları için de sahası, ne pek büvük ve ne de pek küçük.

Buraların imarında plânda düşünülen tesisat şunlardır: 1 — Ufak bir Boğaziçi stadyomu, tenis sa- haları, sahilde bir otel yeri, bir gazino mahalli, yeni bir iskele, bir at koşu mahalli ve tribünler vardır.

Bu tesisatla mühim, itibari mühim bir kiymet alacak bu mevkiin civarında, yeni mahalleler, yeni iskân mıntakaları tesisi plânda tasavvur edilmiştir.

Sathı mailler boş bırakılmış ve inşaat yalnız düz ara- ziye götürülerek, temdit edilmiştir.

(6)

İmar işinde umumî esaslar:

Mevcut olan belediye talimatnamesi ve ebniye ka- nununun da şüphesiz esaslı münakaşalarla etüdü lâ- zımdır. Şehrin bütün belediye hududuna ait bir yapı inzibat nizamnamesi (Baupolizei) ve plân üzerinde tatbikata ait her mevkii tasrih eden bir talimatna- me (Bauo'-dung) yapmak lâzımdır.

Sırf nazarî maddeler değil, plân tatbikatını izah

eden ve ancak bir tahrirî lâhika demek olan bu şe- kildeki tasrihler semt semt bütün inşaatta lâyetegay- yer bir surette tatbik edilmelidir.

Her sokağa ait inşaatın nevini, bahçe yapılmağa

mecbur olunup olunmadığını, kat adetlerini, cephe üzerindeki çıkmaları, müstakil veya müşterek ika- metgâh olup olmadığını, asgarî cephe genişliğini, semt semt izah eden bir talimatnameden ancak a n - lıyabiliriz.

Hülâsa, nefsi İstanbul şehri ve uzak, yakın ci- varı tenevvüü itibarile de dünyanın en güzel şehri- dir; Biraz dimağımızı ve zevkimizi isletelim. Bu şeh- rin bedii bir mazisine ait vukuflarımızı sathilikten kurtaralım. İstanbulun asrileşmesinde mazinin zen- ğinliklerinden ne saklamalıdır? Bunları doğru bir surette temin İstanbulun inkişafını kurtaracaktır.

Plânın izahı: İstanbulun müstakbel bir inkişa- fında, sanayi mıntakalarının ve fabrika muhitinin temerküzüne en müsait saha şehirden 20 kilometre uzak olarak ancak burası gösterilebilir. Yeşil köyün inkişafını bu cihet çok terviç etmektedir. Esasen Avrupai en yeni bir Türk köyü olan buranın bir £rog • ram dahilinde tevessüü nazarı itibara alınmıştır.

Plânda köyün çarşısını teşkil eden ve istasyonla vapur iskelesi arasındaki ayrı muntazam kısımda,

bir iki sokak diğer kısımların temdidi nazarı itibara alınarak tadil edilmiş, çarşıya ve merkeze yakın ola- rak bir küçük köy stadı bırakılmıştır. Yeni cadde- lerde mümkün mertebe kıyası şekiller aranmış ve mevcut fener mevkiine nazaran manazırî yollar;n vaziyeti görülmüştür. Demir yollarından sahile ka- dar meyilsiz arazide münferit inşaatın denizi göre- bilmesi için mevkileri biri diğerine aşırma, çapraz suretile tevzi edilmiştir.

(7)

Mühendis Muştaki Fahri II evi. Mimar Arif Hikmet. Önden göriiniiş.

Müh. Mustafa Fahri Bey evi

Arif H i k m e t Mimar M u a l l i m

Program: Bahçe içinde beş oda, banyo ve m u t - b a k t a n ibaret bir evin asgarî masrafla inşası.

Arsa: Ankarada Yenişehirde bir yamaçta. So- kak irtifa münhanilerine müvazi ve Ş a r k t a n Garba doğru mümtet. Arsa sokağın Şimal cihetinde.

Arsanın üzerine binanın vaz'ı için şu düşünü esas teşkil edilmiştir:

Binanın kaplıyacağı s a h a çıkarıldıktan sonr®

bir miktar bahçe baki kalacak. Bu bahçede goz yacak yeşillik ve çiçek yetişmesini temin için

oKşi- güne§

(8)

Müh. Mustafa Fahri B. evi Mimar Arif llikmet. Mân.

nmm

L f l J l _ On yj cephe.

Yan cephe.

alabilmesi imkânını vermek lâzımdır. Bu da binayı arsanın Şimal hududuna yaklaştırıp, güneş alan Cenup kısmını mümkün mertebe büyütmekle azamî surette temin olunabilecekti.

Belediye nizamatı sokağın gerek Şimal ve gerek Cenup ciheti içinde bina cephesinin sokaktan beş metro uzak olmasını amir ise de yukarda arzolunan düşünce Ankara imar idaresi tarafından muvafık görülmüş ve binanın sokaktan beş metrodan fazla geride inşa edilmesine müsaade edilmiştir Zaten Avrupada yeni tesis edilen mahallelerde bu düşünce icabı değil tek tük evlerde, h a t t a bütün sokaklarda tatbik edilmektedir.

Dahilî taksimatta hizmet kısmı mümkün olduğu kadar ayrı bir surette vazedilmiştir. Bu kısım sokak kapısı ve oturma odalarına «methâl sofası» vasıta-

s ı le raptedilmiştir.

i Ankaranın kışı da yazı da çok şiddetlidir. Bu

a l oturma odalarının bir kısmının güneşli cihete

diğer kısmının güneşsiz cihete vaz'ını icap ettirmiş- tir. Kışın tercih edilecek olan güneşli odalar daha ufak olup kolay ısıtılabilir. Yazın tercih edilecek olan Şimale maruz salon ise büyük eb'atta yapılmış ve önüne açıkta ve gölgede oturmağı mümkün kılan bir taraşa da vazedilmiştir.

Yatak odası kısmı banyosile beraber kendine mahsus ayrı bir daire teşkil etmektedir.

Binanın haricen görünüşü için en mübrem in- şaat elemanlarından başka bir şey kullanmağa ser- maye ve proğram müsaade etmediğinden mimarî ifade için sırf bunlardan, yani duvar, pencere ve ça- tıdan istifade edilmiştir.

Böyle yeni bir ideyi tatbik eden mal sahiplerine meslek namına arzı şükran ettiğimiz gibi esas plâ- nın tatbikinde olduğu veçhile teferrüatmda da mi- marın tavsiyelerine tebaiyet etmelerini temenni ederiz.

(9)

Küçük ev projeleri

Şehrimizde son zamanlarda apartımanda yaşa- mak hevesi çoğalmaktadır. Her yerde apartımanlar yapılıyor ve yeni yapılan apartımanlar hemen do- luyor. Buna mukabil eski apartımanlar gittikçe da- ha fakir halk tabakalarına terkediliyor. Bir apartı- manın iki yanı ile etrafı kapandımı, yani bulunduğu sokak belediyece tespit edilen şeklini aldığı zaman, bu apartımanın içinde yaşama kıymeti düşüyor.

Parası olan halk daha henüz etrafı açık olan apar- tımanlara naklediyor. Böylece apartıman hayatı göçebe hayatına pek benzemektedir.

Küçiik ev projeleri Mimar Sedat Hakkı

Tip: 1.

Maliyeti tahminen ( 3250 lira)

(10)

Türkler, göçebe hayatlarını terkedip şehirlere yerleştikleri zaman, ev hayatını son derece benim- semişlerdi. Bu son zamanlara kadar, tıpkı İngilizin- ki gibiTürkün evi en mahrem ve en samimî yeri idi.

İngilterede apartıman hayatı yok gibidir. Her ailenin ne kadar küçük olursa olsun toprağı ve evi vardır.

Almanyada az çok parası olanın şehrin civarında vir villası vardır. Harpten sonra yalnız orta ve fakir tabakalar için ap&rtıman yapılmaktadır.

Bu bir kaç sözü Avrupada ev hayatının apartı-

İLJİ

S

s

Küçük ev projeleri Mimar Sedat llakkı Tip: II.

Maliyeti tahminen (3000 lira)

T î t

(11)

m a n hayatı kadar asrî olduğunu göstermek için yaz- dık.

Bu nüshamızda bir kç ev projesi takdim ediyo- ruz.

Bu evlerin eb'adı gayet küçüktür. Bunun için yerden mümükün olduğu kadar istifade edilmesi düşünülmüştür.Fakat böyle olduğu halde evin fe- rahlığını u n u t m a m a k lâzımdır.

Evlerin çoğunda zemin katında iki oda, bir mut- fak, üst katta iki buçuk oda, ve banyo vardır. Ban- yoda duş mahalli, helâ ve lâvabo vardır. Dolaplar yerlidir.

\ h - K > <

Kiiçük ev projeleri Mimar Sedat Ilakkı Tip: III.

Maliyeti tahminen (3406 lira)

6 o o

tur fe

(12)

i

• ÎT fr T7 • » • •

J - U

r 1 r • I

Tül I

r m .

Bu binalar tuğladan yapılmıştır.

Pencere ve kapılar sırt bir kaç tipten ibarettir.

Plânlarda binalar tip olarak farzedilmiştir. Bu- nun için komşu duvarları müşterek ve bir buçuk tuğladır.

Plânlardaki harflerin izahı:

S : Salon

Y. O : Yemek odası M : Mutfak

O. : Yatak odası B. : Banyo

Küçük ev proieleri Mimar Sedat Hakkı Tip: IV.

Maliyeti tahminen (28C0 lira)

T.TZ T.asc

(13)

fJ^çl) m

Mektep arsalarının intihabında bazı esaslar

Zeki S e l â h

Mektepleri inşa ederken arsaların intihap ve tevziinde nazarı dikkate alınacak bazı esaslar mev- cuttur. Şehrin mektebe olan ihtiyacı her semtte baş- kadır. Merkezî mahallâtta ve iş mıntakaları civarın- da nüfus daha toplu binaenaleyh talebe miktarı daha çoktur. Diğer taraflarda ise vaziyet aksinedir.

Bugün şehrimizde mektep ihtiyacından mütevellit gelişi güzel açılmış ve bulunduğu mahallenin ihtiya- cına aşağı yukarı tevafuk eden mektepler mevcut- tur. Bu mekteplerde bugünkü talebe adedi ve muh- telif senelerde husule gelen tehacüm veya tenakus kayıtları yeni inşa edilecek mekteplerde fennî esas- lara yarıyacak elemanları bize verebilir. Binaenaleyh talebe adedile mektep mevkilerini bu suretle tespit ederiz. Semtlerde vuku bulacak nüfus tahavvülâtını nazarı itibara almalıdır. Yani diğer tarafın zararına büyüyen, inkişaf eden semtler mevcuttur. Mektebi inşa edeceğimiz muhit hangi nevidendir, on, on beş sene sonraki ihtiyaç ne nispette olacaktır? Talebe adedi seneden seneye mütezayit midir. İnşa edece- ğimiz mektep kifayet etmediği takdirde onu tevsi veya yakınında bir diğerinin bir kaç sene sonra yapmak mecburiyetinde kalmıvalım. Ve yahut vü- cude getirdiğimiz 250 talebelik bir mektebin mevcu- du bir kaç sene sonra seksen talebe teşkil etmesin.

Bu mülâhazalara göre hareket ederek arsalarımızı intihap etmeğe başlarız. Arsaları nasıl intihap et- melidir. Üzerine seksen veya yüz bin liralık bir bina inşa edilecek olan arsayı çok itina ile intihap etme- lidir. İcap eden sahadan gayri bir yerde temin edile- bilecek kıymet itbarile dun arsaya inşa etmek doğru değildir. İlk mektepler talimatnamesinde çocuğun evle mektep arasında yürüyeceği mesafe hakkında mikyas yoktur. Ancak çocuk evine en yakın mektebe gidecek kaydı vardır. Binaenaleyh mahallenin mer-

İs. Vi. Mimarlarından,

kezi bir yrini intihap ederek talebenin uzun mesafe katetmesine mani olmalıdır. Yeni her mektep binası kendi hinterlandının aşağı yukarı kendi merkezinde bulunmalıdır. Fakat bu mülâhazayı diğer menfî va- ziyetlerle kabil telif bir hale sokmalıdır. Mektebi in- şa Hetmeden evvel onu nereye vazedeceğimizi bil- mek lâzımdır. Hastane, kışla, hapisane, fabrika gibi umumî binalardan hiç olmazsa 150 ilâ 200 metre uzakta bulunmalıdır. Medenî şehirlerde mezarlıklar hariçte olduğu için bunu kayde lüzum yoktur. Ço- cuk terbiyesi üzerine daha mühim tesiri bulunan dansing, kahve gibi mahaller mektep için muzur olduklarından mektebe nazır olmamaları ve diğer- leri gibi uzağında bulunmalıdır. Eski mahalle mek- tepleri cami avlularında altları ekseriya kahve o'an binalardır. Eski bir nümune Üsküdar 33 üncü mek- tep altı kahve olan eski vakıf bir binadır Bunlardan başka yine nazarı itibara almamız lâzım olan vazi- yetler vardır. Merkezî şehirde mektep mahalleri bü- yük caddelerden uzak olmalıdır. Otomobil, tramvay ve mururu uburun vücude getirdiği gürültüler mek- tebin yani sınıfın sükûnunu haleldar eder. Sınıflar- ) da pencerenin açılmasına mani olur. Bundan m a a d a

büyük caddeler üzerindeki mektepler talebenin mek- tebe gelişine ve bilhassa akşam tatilinde büyük bir acele ile mektepten çıkışında antrede ve sokakta

hasıl olan kalabalık caddede sirkülâsiyonu sekteye uğratır. Kazaların vukuuna meydan verir. Avrupa

şehirlerinde ve Amerikada mecburen büyük cadde-

ler üzerindeki mekteplerin önünde trotuvardan tro- tuvara geçilecek tahtelarz geçitler yapılmaktadır- j Bundan maada inşaata taallûk etmiyen meselâ

mekteplerin tatil saatlerinde fabrikaların vesaiti

nakliyeye çocukların sokağa dağıldıklarını hatırlat-

(14)

mak maksadile düdük çalmaları gibi bazı tedabire de tevessül ettikleri vardır. Birer sanayi memleketi olan bu kesif nüfuslu şehirlerde arsa temini belki çok müşkül olduğundan bir mecburiyettir. Bizde ise büyük caddelere civar hali yollarda mektepleri- mizi inşa etmeliyiz. Diğer bir mülâhaza daha nazarı itibara alınmalıdır. Mektep arsası intihap edilecek sahanın yanındaki binaların irtifaı ve bunun neti- cesi güneşe ve havaya mani teşkil etmiyecek vazi-

yette olmalıdır. Mektep binası dahi yanındaki bina ile iltisak ettirilmemelidir.

Yukarda saydığımız neticelere nazaran arsamı- zın mahallini tesbit ederiz. Mesahası kalır ki üzerine inşa edilecek mektebin talebe miktarına tabidir.

Talebe adedimize göre mesaha ufak ise y a n ı n - daki mebaniyi d a h i ilhak lâzımdır. Bu halde gelişi güzel boş ve ucuz arsaları tercih etmek doğru değil- dir.

' Cr£,f Sgy\C A, SöLy Ç

Gayrikıyasî ve kıyasî şehirler

B ü r h a n A r i f Ürbanist Mimar

Bu yazımızda eski medeniyetlerin eserleri olan şekkülleri itibarile iki şekil arasında dolaşmışlardır, şehirler arasında başlı başına iki tipin mevcudiyet Bazı şehirler inşa edilmiş oldukları arazinin tabiatı- ve tekâmülünü m ü t a l â a edeceğiz. na boyun eğmişler ve bu cihetten gayri kiyasî şekiller

Avrupada orta devrin nihayetine kadar geçen almışlardır, ikinci bir tipte ise, şehirler sırf düzgün zamanlarda vücut bulmuş şehirler, aslı bünyevî te- ve kıyasî olmak iddiasile tabiatla mücadele etmişler-

oyrikıyasî şehire misal, iyeto şehri.

(15)

Gayrikıyasî şehire misal: Bad F.ms.

dir. Bu iki devrin tefrikini görmek ve biribirine derecei münasebetini aramak lâzımdır. Eski devir- lerde bu ikisi de nevilerine münhasır kalmışlar, (re- naissance) ve (barok) zamanlarında ise yeni vü- cude gelen şehirlerde, eskilerdeki azim cins farkını gözetmiyerek birleşmişlerdir. Çünkü sırf istenilen, eski eşkâlin (rationalisâ) olması idi.

Her iki nevi şehir evvelce, intişarlarile beraber mukadder talie mazhar olmuşlardır. Tekâmüllerinin muht» .if safhaları, her plânın ait olduğu zamanının inkişafile bir gitmiştir. Nitekim, kıyasî veya gayrı kıyası plânlardan birinin, muhtelif nesiller devrinde ileri gittiğini, diğerinin ise buna mukabil iptidai kaldığını görüyoruz. Muhtelif şehirciler bu plânlar- dan hangisinin evvel veya ikisinden birinin nasıl ileri gittiğini tetkik etmişler ve şu neticeye vasıl ol- muşlardır:

Şehrin arz ve ebniye ile iki büyük münasebeti var, ileride arazinin ebniye ve mimarî ile olan mü- nasebetini tetkik eyliyeceğimizden, şimdilik bu kı- yasî ve gayrı kıyasî olan şehirlere göre evin ve ara- zinin vaziyetini gözden geçirelim.

Şehrin mevcudiyetine esas bir mebdei hareket olacak menşe noktaları ev ve arazidir. Bu cihetten gayrı kıyasî şekillerin zuhurunda bir takım esbap zikrederler, bunlardan biri şudur: Bir kaç ev birleş- tiği vakit bunların yerleştiği arazi buna mukadder olmalıdır.

Arazinin şekli tabiatın bina serilerinin dizilerile münasebeti olmalıdır.

Aranılacak ikinci bir nazariye de tabiatla ebni- yenin mihveri mütetabik ve hemahenk olmasıdır.

Bu faraziyelere göre görüyoruz ki, gayrı kıyasî bir şehrin doğmasını tabiatta arayorlar ve onda bir münasebet bulmağa çalışıyorlar. Böyle gayri kıyasî şehirlere misal olmak üzere resimlerimizden vasati İtalyada Floransa ile Roma arasnda (Orvieto) şehrine bakalım: Ufak bir yaylâda olan bu ufak şehir orta devre aittir, ve ortasından şehri ikiye bölen (Corso), bir ana yol, etraf tepenin revişini takip etmektedir Burada her adımda bir, bina mihverlerinin değiş- tiğini, tabiatla münasebettar olmağa çalıştığını gö- rüyoruz. İkinci resmimiz de (Bad Ems) kasabasının- dır. Yine burada yollar nehir ivicacile münasebet- tar, ve bina blokları arasında mihverler tabiata göre değişiyor görüyoruz.

Arazinin bütün gayri münasipliğine, mümanaasına rağmen kat'î bir kaide muhafaza eden eski şehirler- de mevcut olduğunu görüyoruz. (Verona) şehri mi- salimizde binaların mihverleri kat'î surette bazan mukarrer oluyor. Arada mevcut ölçüler tabii bir su- rette tekrar edilerek muhafaza ediliyor, bu nevi şe- hirlerde bir kaîm zaviye diğer bir ayni zaviye ile tetabuk eder sıralar diziler vücude gelir, muvazi iki sıra sokağı vücude getirir. Bir veya bir kaç evin ye- rinin boş bırakılmasından meydan vücude gelir.

Görülüyor ki bu ikinci tipte tabiatın hiç müna- sebeti yoktur ve nehrin dirseğine rağmen sokaklar kat'î bir intizam dahilinde açılmıştır. Lâkin orta devre gelinciye kadar hiç bir şehre tesadüf edilmez ki, hiç bir sebep olmadan keyfî olarak gayrı kıyasî olsun. O halde ekseri şehirlerde bu kaidesizliği o za- manların telâkkilerine göre, mevcut abidevî binala- rın etrafında aramalıdır. Bu cihetten tetkik şehir- lerde (Dominante de 1' architecture) denilen bir meseleye taallûk ettiğinden ve çok mühim olduğun- dan ayrıca lâzımdır.

Romen ve Lâtin Akvamın kıyasî muntazam şehir inşa ettiği, cermenlerin ise. gayrı kıyasiye mütemayil oldukları ilmen tesbit edilmiş değildir. Kadim Yu- nanlılar bile muntazam gayrı muntazam diye iKi nevi tastik etmişlerdir. Muntazam ( s i s t e m a t i k )

(16)

ftUMAU 163

plânla/' ancak eski yunanlılarda, gayrı muntazam olanlarda (Etrüsk) ve gallo romain devirlerde tesa- düf edilir. Romen bir plânın esas farikası ise, askeri bir şehir plânı olarak muntazam, kıyasî olmasıdır.

Orta devirlerde ise bütün plânlar gayrı kıyasî olmuş- lardır. 13 üncü 14 üncü asırlarda, inşa edilen ve ol- duğu gibi kalan Koloni şehirleri tipi çıkmıştır. Bun- larda aslan kıyasî askerî idi. 13 üncü asırda İngilizler

Fransanm cenubunda yirmiye yakın şehir tesis et- mişler, Almanyanın şarkında ise 300 e yakın tesis edilmişti. Cenubî İsveçte ve 17 inci 18 inci asırlarda, Amerikaya kadar, Romen olan kıyasî bir plân 2000 sene sonra şeklini değiştirmeksizin gitmiştir.

Hülâsa, kıyasî ve gayrı kıyasî halde iki nevi şeh- rin tekâmülünü medeniyet âleminde ta yeni zaman- lara kadar görüyoruz.

Kıyasî şehire misal: Fer ona şehri

(17)

Bebelhof. Wiyana XV.

Çocuk bahçesi,

Orta motifi.

Viyana belediyesinin mesken politikası

Şamili Sairn

Belediye mimarı

Viyana belediyesinin belediyecilik sahasındaki faaliyetleri daima bir örnek olarak gösterilir; Viya- na şehrini gezmiş olanlar, çok iyi bilirler ki Viyana belediyesi şehri tanzim hususunda cidden büyük bir ustalık göstermiştir. Mimarî bir zevkle titiz bir hassasiyetin idaresinde bulunan belediye kendi otoritesini şehre gayet güzel tanıttırmıştır. Ve bu hakimiyet o belediyenin en baş meziyetlerinden sa- yılır.

Bu belediye yarım asırdan fazla bir zamandan- beri hepimizin bilmiş olduğu belediyedir. Benim asıl bahsetmek istediğim, Viyana şehrinin harpten sonraki belediyesidir. Zira o, bildiğimiz belediyenin

hususiyetlerini taşımakla beraber devrin doğurduğu yeni ihtiyaçlara cevap verecek yeni tedbirler tasar- lamıştır. Harpten evvelki belediyenin karakteris- tiği tanzimatçılığında idi. Harpten sonraki belediye ise vücude getirdiği içtimaî müesseselerile kıymet kazandı. Harpten sefil ve perişan çıkan geniş halk kitlelerinin zarurî ihtiyaçlarını temin yolunda gös- terdiği gayretlerin en başında « Yevmi kazanç sahip- lerile, az gelirli insanlara (mesken) tedariki» takip ettiği politika gelir.

Bugünün en mühim bir davası halinde bulunan

«medenî konforu haiz ucuz halk evleri» inşası saha- t

(18)

Kari Marx • llof

sında bugünkü belediyenin başardığı faaliyet cidden şayanı dikkattir.

1930 senesi eylülünde yaptığım bir etüt seyahati esnasında Viyana belediyesinin bu (halk evleri) in- şası hususundaki faaliyetini yakından tetkik etmek fırsatını buldum. Filhakika; her belediye için bir

hayal gayesi olan bu noktalar üzerinde denebilir ki Viyana cidden muvaffakiyetli bir tecrübe tapmıştır.

Bu tecrübe iki mühim noktadan mütalâaya değer.

Biri işin maliyatına taalluk eden cihettir. Ve bu mu- azzam işin belediye bütçesile hallolunmuş bulunma-

Bebelhof. Viyana XV.

Dahili avluda çocuk bahçesi

(19)

.Mevcut apartman sistemine bir misal : (Viyana VII) da bir ada. Bu adada mevcut adartmanlar zıya ve havayı ancak dahillerinde açılmış avlular ve aydınlıklardan guyn kâfi derecede alırlar.

sidir. Diğeri de en iktisadî ve en konforlu asrî bir aile ocağının nasıl olması yolundaki taharriyattır.

Viyana belediyesi 1923 senesinde (25.000) hane inşa etmeğe karar verdiği zaman, inşaat masrafına tekabül edecek olan parayı da hiç bir istikraz aktet- meden, tamamen kendi varidatından temin etmeği tasarladı. Vehlei ulâda bu karar gayri kabili izah gibi görülür. Filhakika bir çok nesillere intikal ede- cek olan bu binaların inşaat masraflarını da onlar arasında taksim ve tevzi etmek, bir istikrazla bu yükü binalardan müstefit olacak bir çok nesillere yüklemek daha doğrudur. Fakat iki mühim sebebi göz önüne alacak olursak belediyenin hakkını tes- limde gecikmeyiz. Bu sebeplerden biri ve en başlıcası şudur: Bir kere bu evlerin müşterilei kazançları az

i

olan kiracılardır. Binaenaleyh bunların verecekleri kiralarla bu istikrazın faizini bile kapatmak müm- kün olamaz. Bilâkis yüksek kiralar istemek ise onla- rın inşa edilmelerindeki maksadı ortadan kaldırır.

Diğer sebep, bugünkü Viyana belediyesinin (Sos- yalist) bir belediye olmasıdır. Belediye bütçesile bu işin ikmaline karar verildikten sonra inşaat masra- fına karşılık olmak üzere (Wohnbausteuer) namiie kiralar üzerine bir vergi vazolundu. Ve bunun hası-

latı tamamen bu (halk evleri) nin inşaatına yatı- rıldı. Viyana belediyesi tarafından yaptırılan bu yen1

inşaatın cephelerindebüyük harflerle şu cümle zılıdıı-

« Erbaut von der Gemeinde Wien in dem Jahre.-

aus den Mittoln der Wohnbausteuer»

(20)

Belediyenin yaptırdığı yeni blok evlere bir misal : Viyana XII de bir ada. Biiyiik arazı boşlukları apartman- larla çerçevelenmiştir. Meskenler her iki yüzden bol hava ve zıya alırlar.

S T E.NMUfO GAİİE

»Viyana belediyesi tarafından senesinde kiralar üzerine mevzu vergilerin hasılatı ile yapıl-

mıştır.»

Şunu da ilâve etmek lâzımdır ki: maalesef bu 'ergilerin tutarı inşaat masraflarını kapatmağa kâfi gelmemiş, belediye başka varidat menbalarını da bu işe yatırmağa mecbur kalmıştır. Belediyenin

verdiği malûmata nazaran bu vergilerin hasılatı (1925) senesinde «38» milyon şilin - takriben 11,5

^ l y o n Türk lirası - (1926) senesinde «34» milyon şi-

l i n: (1927) senesinde ise «35» milyon şilini bulmuş-

tur- Halbuki belediye inşaatına senevi «95» milyon 4Uin - 28,5 milyon Türk lirası - ndan fazla para gi-

%ordu. 1927 senesinde bu evlere «5.000» hane daha edilmesine ve (30.000) hanenin (1932) senesine

kadar itmam edilmesine karar verilmiştir. Viyana şehri için belediyenin inşa etmeği tasavvur ettiği hanelerin yekûnu (46.000) dir. İşgal edeceği saha dahi (7,5) kilometro murabbamı bulmaktadır.

* * *

Bu evlerin heyeti umumiyeleri cesim bina blok- ları teşkil edecek surette tertip edilmişlerdir. Bliyük bir blok bir çok müstakil haneleri ihtiva eder. Ve bu bloklar dahilinde kollektif bir hayat tarzı vardır.

Kesif bir insan kalabalığının bir tek bina dahilinde toplanması bir çok cihetlerden tenkit edilebilirse de her halde temin ettiği iktisadî ve idarî faideleri her şeyin fevkindedir. Esasen bugün bilûmum büyük şe- hirlerde apartıman hayatı taammüm etmiş bulu-

(21)

•gümon

ommıa

mır&Ai

2 UÛIHİ tımmce

(mm /inimin

HÜ(H '

ouyuK. ODA vur.:?;.

oPA

Mmmrıf uammca uemmın ummct ummın

emuon arnuon M w o o BuiMOn

E> C3A

jınmct ıammiO

ODA O C A

jRınmiA o- OOA

nuyor. Viyana belediyesinin bu işte yaptığı bu bina- lar dahilindeki hayat şartlarını değiştirmeksizin binalarıh şeraiti sıhhiyelerini ıslah etmekten ibaret kalmıştır.

Bir kısım muharrirler bu binalardan bahseder- ken ona (type de caserne) (kışla tipi) diyorlar. Bu münasebetle kendisile konuştuğum bir Viyanalı dos- tum da: «nasıl böyle bir bina dahilinde bir çok aile- lerin toplanmasını münasip görüyor musunuz?» di- yerek bu binalara karşı daima serdedilen tenkitler- den birini tekrar etti ve bu binaları o da bir «hapis- hane» ye teşbih etti. Bir müddet evvel Viyanada toplanmış olan (Cinsî meseleler) kongresi t a r a f ı n - dan bu kollektif binaların ahlâkî mahzurları da or- taya konduğunu ilâve etti.

Halka ucuz ve sıhhî meskenler tedariki meselesi ile uğrasan bütün belediyeler, mesken cemiyetleri, mesken kongreleri ve mesken meşherleri, şehirlerin bugünkü ihtiyaçlara göre yeniden tanzim ve tensiki ile uğraşan Ürbanistler bu meskenlerin site jarden- lerde müstakil haneler şeklinde mi. yoksa sitede kollektif aile evleri tipinde mi olması lâzım geleceği

üzerinde bir münakaşa devam ettirmektedirler. (1) Bu mesele henüz günün meselesi halindedir.

Viyana belediyesinin kollektif evleri tercih hu- susundaki mesnetlerini öğrenmek istediğim zaman mezkûr binalar idaresi şu izahatı verdi:

«Evvelâ: Bu kollektif evler, münferit aile evle- rinden metro murabbaı hesabile daha çok ucuza malolmaktadır. Saniyen: Bu müşterek evler sistemi altında azamî konforu temin etmek mümkün olmuş- tur. Su, elektrik, gaz ve kalorifer tesisatı h e m e n ^he- men bedavaya mal olmuş gibidir. Salisen: Her blo- kun ev hizmetlerine makine kuvveti tatbik edilebü' miştir. Bütün ailelerin çamaşırları elektrikle müte- harrik çamaşırhanelerde temizlenir, ütülenir. Büyük salonlar kütüphane, oyun yerleri ve bilhassa çocuk- lar için vasi bahçeler vardır. Velhasıl bir blok halk' bir aile efradı halindedir. Bu suretle müşterek haya1

hem ucuz ve hem de r a h a t oluyor.»

* ->:•

[1] ilerde b a h s e d e c e ğ i m i z (ev) mevzuu ü z e r i n d e bu bab"

bütün şıımulile a v d e t e d e c e ğ i z .

(22)

Plân tipi: b

»

Denebilir ki bugünkü şehirlerin merkezlerindeki apartımanlar hemen kâmilen gayrı sıhhidir. Arazi spekülâsyonlarile mal sahiplerinin kazanç hırsla- rına kurban olmuş olan bu binalar dar, ziyadan ve havadan nasipsizdir. Bu bina kütlelerinin servis kı- sımları bilâ istisna, aydınlık dediğimiz bacalardan ve dahilî avlulardan ziya alırlar, ve h a t t a bir çok defalar yatak odalarile hizmetçi odalarına bu ara- hklardan ziya verilmiştir. Misâl olarak Viyana şeh- rinin VIİ inci dairesinden aldığımız bir ada bloku dahilî aydınlık sahalarile binanın dolu kısımları arasındaki nispeti pek güzel gösteriyor. Muntazam caddelerle tahdit edilmiş olan binaların yüz aksa- l ı n d a n gayrı olan parçaların bu deliklerden tenef- füs eder. Arsadan fa?la yer kaybetmemek için bu delikler mümkün olduğu kadar küçük bırakılmıştır.

Halbuki belediyenin inşa ettiği halk evle- rinde bu aydınlık veya avlu denen deliklerden eser yoktur. Onlar en ufak parçalarına kadar ziyayı ve jjavayı bilâ vasıta alırlar. . Ya ( Kari Marks H o f ) ta

duğu gibi büyük bir arazi üzerinde tulen imtidat erek ön Ve arka cepheleri geniş bahçelere açılır,

veya ( Bebel Hof ) da olduğu gibi büyük bir bahçe kıt'asının etrafını çerçevelerler. VII inci daireden misâl olarak verdiğimiz belediyeye ait ev bloku plânı bu'sonuncu şekildedir. Bu binalara ait tafsilât plân- larının tetkikinden sonra odaların ve servis kısımla- rının ziya ve hava alma şekilleri daha açık olarak anlaşılır.

Bütün bunlar görüldükten sonra Viyanalı dos- t u m u n tabiri veçhile bunları (hapishane) kelimesile tavsif etmek şüphesiz bir hatadır. Ve kuvvetle t a h - min ediyorum ki o dostum bu binaları yalnız hariç- ten seyretmekle iktifa ederek bu hükmünü ver- miştir. Hakikaten bu binalar haricî manzaraları iti- barile biraz vahşidirler.

Bu blokların ihtiva ettiği müstakil haneler dört tip üzerine tertip edilmiştir.

a) — tipi (40) metro murabbaı bir sahayı kapa- tır ve

2 metro murabbaı bir vestibül 1 metro murabbaı bir W. C.

9 metro murabbaı bir m u t f a k 18 metro murabbı bir büyük oda

(23)

O

Matteotti - llof. Viyana V.

10 metro murabbaı bir oda yı ihtiva eder.

b) — tipi (40) metro murabbaı bir sahayı kapa- tır ve

2 metro murabbaı bir vestibül 1 metro murabbaı bir W. C.

7 matro murabbaı bir mutfak 18 metro murabbaı bir büyük oda 10.5X2 metro murabbaı iki oda yi ihtiva eder.

c) — tipi (57) metro murabbaı bir yer kapatır ve bunun

2 metro murabbaı bir vestibül 1 metro murabbaı bir W. C.

7 metro murabbaı bir mutfak 18X 2 metro murabbaı iki büyük oda 11 met'-o murabbaı bir oda

sı vardır.

d) — tipi (21) metro murabbaından ibaret olup 2 metro murabbaı bir vestibül

1 metro murabbaı W. C.

18 metro murabbaı bir büyük oda dan müteşekkildir.

Bu sahifelerde verdiğimiz iki plânın bu üç tipide

(24)

Ilerıvegh - Hof. Viyana IV

yekdiğerile olan münasebetleri, tertip tarzlarındaki incelik ve haiz oldukları eb'at vazıhan bellidir. Bu eb'at vehlei ulâda biraz küçük görünüyorsa da, kul- lanış ve ihtivaca mutabakatla beraber en iktisadî ve asgarî eb'adın ne olabileceği yolundaki araştır- maların neticesi olarak taayyün etmiştir.

Netice itibarile belediyenin takip ettiği bu mes- ken politikası sayesinde pek çok Vianalılar oturabi- lecek bir eve malik olmuşlar ve bir çok Viyanalı mi- marlarda kendi kabiliyet ve istidatlarını göstermek fırsatını kazanmışlardır.

Bu binalar dahilinde mahirane tertip edilmiş

plânlar, akilâne tayin edilmiş eb'atlar olmakla be- raber vücude getirdikleri haricî tesirler itibarile de cidden muvaffak olanlar vardır. (Kari Marks Hof, Bebel Hof) ve saire gibi büyük halk evleri vücu- de getiren mimar (Kari Ehn) ve keza muhtelif halk evleri ve Viyana amel hasta kasası gibi bina- ları yapmış olan mimar (Fritz Judtmann) modern mimariye kuvvetli misaller vermişler ve adeta bir mektep tesis etmişlerdir. Bu sayede Viyana cihan- daki modern mimarlk hareketlerinin merkezlerinden biri haline inkilâp etmiştir.

1931 — Şubat

Einsiedlev - Iiof. Viyana V.

(25)

t •

İnşaat ve mimarî

M i m a r A b i d i n

Mimar (Erich Mendelssohn), (Chemnitz)de inşa ettiği (Schocken) ticarethanesinde bütün bina cep- hesince imtidat eden şerit pencereler kullandı. Bunu temin için ön kolonları cepheden 3.5 metro geride yaptı ve cephe duvarlarını konsol kirişler üs- tünde askıda çalıştırdı. Mimarî tesirler temini mak- sadile inşaatı gayri iktisadî yekûnlara mal etmenin doğru olmadığı hakkında yapılan bir çok münaka- şalar üzerine Berlinli mühendis (Otto Zucker) bu- nun inşaat noktai nazarından varit olmadığını ispat etti.

Bu münasebetle neşrettiği bir makalede mimara büyük bir serbesti verilebilecek kadar bugünün mü-

hendisliğinin tarakki ettiğini; inşaat imkânlarının her zorluğu, hem de en iktisadî bir şekilde iktiham edebilecek kadar geniş hudutlar dahillinde arttığını mevzuu bahsetti.

Biz bu sahifelere (Otto Zucker) in makalesin- den bazı favdalı notlar alacağız.

Mimarın projesi bir takım mantıkî düşüncelerin mahsulüdür. Ancak bu proje mimarın şahsiyeti ve hissi ile san'atkârane bir cephe ve hususiyet alır.

Mühendisin inşaat projesi de mantıki düşünce- lerin bir mahsulü ve verilmiş meseleleri iktisadî çarelerle hal hususunda tabiî kanunların bir tatbi- kidir. Mühendisin çalışma sahası mımarınkinden

(26)

MIMAR 173

çok daha sıkı takyitlerle m a h d u t olmakla beraber netice itibarile onun da projesi şahsiyetinin tesiri altında meydana gelir.

Bir binada mühendisin işi filvaki mevcut usûller ve malzemelerin en müsaitlerini intihap ederek Projesini hesaplayıp tatbik etmekten" ibaret ise de, iyi bir mimari tesiri bilhesap tayin etmek nasıl mümkün değilse, o binaya ait en müsait ve en ik- tisadî inşaî esasları da ceffelkalem, tespit etmek öylece imkânsızdır. Bu hususta âmil olacak, m ü h e n - disin fenni görğii, his ve şahsiyetidir.

İnşa fenninde atılan her adım mimara daha ge-

niŞ bir saha açıyor. Evvelleri inşası imkânsız veya müthiş emek ve para saçfını mucip tecsimat bugün basit meseleler haline geliyor.

Mühendisin elinde iki kıymetli inşa tarzı var.

Çelik iskelet inşaat ve beton arme inşaat.

Bugün bina plânlarında arzu edilen hususiyetler msai bir müşkülât göstermiyor. 10-12 metro açıklık-

** ne kadar yüklü olursa olsun iktisadî fedakârlık-

*"1 mucip olmuyor. Bu sayede binanın muhtelif kat-

lnda ayni plân sistemini takip etmek mecburiyeti Kalmayor.

Binaların alt katında vasi bir salon, üst katla- rında da bölmeler, odalar, koridorlar teşkil etmek sık tesadüf olunan zaruretlerdendir. Bu suretle alt salonun tavanına büyük bir tazyik yükleniyor. Bu tazyiki muhtelif iktisadî çarelerle karşılamak ka- bildir.

Çelik iskelet inşaatında salonun tavanı ve tava- nın üstüne gelen bölmeler çatıya veya üst katlar bölmelerinde yapılacak makaslara asılabilir. Yahut salonun üstüne gelen kat bölmelerinde yan mesnet- lerden itibaren ortaya doğru teşkil olunacak kon- sollorla üst katların yükü karşılanabilir. Başka bir imkânı da salonun üstündeki bir iki katta üst kat- ların ortalarındaki tazyiklerin kademe kademe yana alınmasıdır.

Beton arme inşaatta ise, bölme halinde inşa edi- lecek 15 santim kalınlığında yekpare kirişler büyük mesafelerde gayet mühim ağırlıkları taşımak üzere muvaffakiyetle ve kolaylıkla tatbik edilmekte ve hiç bir iktisadî fedakârlığı mucip olmamaktadır.

Modern mimariyi bugünün inşa san'atinin za-

(27)

Dorotea mektebi miisamere salonu. Cöpenick.Max Taut

ruri bir neticesi telâkki etmek tamamile yanlıştır.

Fakat yeni inşa usûlleri mimara yeni ve serbest tec- sim imkânları verdiği için modern bir mimarinin inkişafında inşaatın tesirinden bahsedebiliriz.

Bu tesir, mimarın yeni imkânlardan azami istifade ettiği yerlerde veya binanın nevi ve mak- sadına göre tecsimatında inşaatı bilhassa gizleme- diği, kaplamadığı, bilâkis onu elinde kudretli bir unsur olarak kullandığı zamanlar tezahür eder.

Fakat iyi bir mimar için bu muhakkak şarttır da diyemeyiz.

Mimaride inşai serbestiyi lüzumsuz yere sui is- timal etmek yanlış bir harekettir. Keza inşada eski usullerin hepsini istihfaf ederek yalnız yeni çareleri tatbik etmek te doğru değildir.

Binanın mantıki ve iktisadî menfaatleri nasıl bir usûl ile çalışılmasını istilzam ediyorsa onu tercih etmek icap eder. Yeni usûller ancak tarzı hal im- kânlarının hudutlarını genişletir.

İnşaî serbestiyi güzel ve makul kullanılmış ola- rak (Erich Mendelssohn) un Berlindeki bir villâsı- nın hatlarında görüyoruz. Bu binanın mimarî ve inşaatının biribirini tamamladığını hemen hissede- biliyoruz. (Max Tut) un (Cöpenick) de (Dorotea) mektebindeki müsamere salonu bir mühendis inşaatı karakterini gösteriyor. Burada mimar yalnız beton arme iskelete iyi nispetler vrmekle iktifa etmiştir.

(Bruno Taut) da Berlinde seyrüsefer birliği binasında inşaatın iskeletini mimarî motif olarak muvaffakiyetle kullanmıştır. (Bruno Taut) un (Ber- lin — Neukölln) deki bir içtima salonunun beton arme tavanı 26 metro nısıf kuturlu bir daire parçası şeklinderir. Buna alelâde kiriş taksimatı yapılsaydı şüphesiz tavanın mimarisi çok bozulacaktı. Halbuki kirişleri takribi olarak gerilme hatları istikametle- rinde örmek suretile hem iktisadî hem de müsait tesirli bir tavan yapmak imkânı bulunmuştur.

fett.e <•» .««C

Betonarme tavan. Bruno Taut

ı

(28)

A s r î Tenvirat: II. [x]

Evlerin elektrik tertibatı

H a s s a n H a l e t

* t

Elektrik mühendisi

Yirminci asır hayatımızın her bir safhasını de- ğiştirdi. Bugün tamamile başka bir zevki ve istira- hatı bize temin eden yeni evlerde yaşıyor ve modern mobilyanın a h e n k t a r heyeti içinde konforumuzu t a t - min ediyoruz. Evimizdeki hayatımızdan azamî ki alabilmekliğimiz için bugün yeni ve pek mühim bir amili de nazari itibara almağa mecburuz. Bu da zevk ile tertip edilmiş fennî bir tenvirattır.

En iyi ve doğru ziya, «gözü en az yorarak en iyi bir surette görmeyi mümkün kılan ziyadır. „

Lamba abajurlarını mobilyaya, odanın dahilî tezyinatına ve binanın mimarî tarzına tabi olarak intihap etmeliyiz.

Abajurların en mühim vazifesi ziyanın göze

Odalarımıza, sofalarımıza bir lâmba takarken bize en çok parlak ziya veren ve gözlerimizi tahrip eden lambaları intihap ediyoruz \ i müziç bir ziya- nın tahtı tesirinde hem gözlerimizi tahrip hem si- nirlerimizi haleldar ediyor ve hem de elektrik sar- fiyatımızı beyhude yere çoğaltıyoruz.

Çok ziya, az ziya gibi gözümüze pek muzurdur.

Fazla ziya yalnız gözü yormakla kalmaz, f a k a t göz bebeğini küçültür. Duvarları koyu bir renkte olan bir odada, göze çarpmıyan bir ziya ile iyi tenvir edilmiş gibi görünen bir cisim, duvarları açık renkte olan ve parlak bir ziya ile tenvir edilen bir odada fena tenvir edilmiş gibi görünür. Çünkü göz bebeği- miz fazla ziya altında daha ziyade küçülmüştür.

Tenviratın her yerde daima mütesavi bir kesa- fette olmasına dikkat etmeliyiz. Aksi takdirde, bi- rbirinden farklı ziya tesiratına zavallı gözlerimizi

^nştırmak mecburiyeti, bize mütemadiyen göz yor- gunluğu verir ve bazan da tedavisi pek zor olan da-

i m i bir arızaya sebebiyet verir, Çünkü gözlerimiz,

Ayanın bu mütemadi tebeddülüne uyabilmek için

yava ş yavaş alestikiyetini kaybeder.

Oturma odası

doğrudan doğruya çarpmasını ve ister camdan, is- ter kumaştan yapılmış olsun göze apaçık çarparak gözümüzü tahrip etmesini menetmektir. Gözü yoran ve rahatsız eden ve iyi ziya tesirleri vermiyen hiç bir a b a j u r tertibatına güzeldir diyemeyiz.

[x] Bu ferinin birinci numarası MİMAR mecmuasının numaralı Mart nüshasında vitrin tenviratı serlevhası altında n e ş redilmiştir.

(29)

Ziyanın, arzu edilen güzel neticeleri vermesi için odayı tezyin eden artistin çok büyük bir amil oldu- ğunu takdir etmeliyiz. Bu kudreti mükemmel vasıta- larla güzel idare ve tatbik etmek asri bir elektrik mühendisinin vazifesidir. Mühendis ekseriya ayni avizeden bir kaç türlü ziya tesirleri elde eder. Ver- mek istediği güzel neticeleri elde edebilmek için mühendisi lüzumu olan m a s r a f t a n menetmemelidir.

Çünkü pek çok para sarfedilen dahilî oymaları, halıları, örtüleri ve duvar tezyinatını bütün güzelii- ğile ev sahibine ve misafirlerine gösterecek ve on- lara azamî zevki verecek yalnız tenvirattır. Ve iyi bir tenviratın masrafı da o dahilî tezyinata, halı- lara ve saireye sarfedilen paradan çok azdır. Şimdi her odanın nasıl tenvir edilmesi lâzım geldiğini tet- kik edelim.

Yemek odası

I. Oturma odası: - Ailenin oturma odasındaki faaliyeti, kat'î bir istirahat arzusu ile, şen misafir- lerin güzel vakit geçirmesi gibi büyük hudutlar ara- sında değişebilir. Bu iki türlü hayat için bir ziya tufanına lüzum yoktur. Fakat ayni zamanda alel- âde tavana asılmış bir lamba ve adî bir a b a j u r ile de daima ayni ziya altında yaşamak ta, ziyanın verebileceği ruhî tesirattan mahrum olmak ve ra- hatsız olmak neticelerini verir. İşte bu sebeplerden dolayı gerek bina tesisatını yaparken ve gerekse lamba avizelerini intihap ederken iyi düşünmeliyiz.

Böyle bir odada lambanın ziyasını tavana ta- mamile veya kismen aksettirerek bilvasıta bir ziya vücude getirmek te kâfi değildir. Çünkü tavanın fazla ziyası da bir yeknasaklık verir.

Oda çok büyük ise tavndan asma tertibattan zi- yade sehpalar üzerinde yerleştirilmiş güzel abajurlu

portatif lambalar kullanmak münasiptir. Bu suretle istenilen tesirler temin edilebilir. Bu iş için odanın bir çok yerlerine prizler koymak lâzımdır.

4 X ? metrelik bir odada altı tane {friz kâfidir.

Daha büyük odalarda her beş metre murabbaı satıh için bir priz kullanmak münasiptir.

Oda ufaksa ortadaki asma tertibatdan başka odanın köşelerinde mobilye ve tezyinat ile imtizaç edecek tenvirat yapmak daha artistiktir. Bu gibi duvarlara küçük kollar tespit etmek konfor vermi- yen amillerdir. Ziya iyi bir surette tevzi edilmediği takdirde odada konuşanların âdeta gözlerine batar gibi tesir eder. Duvarlar ve tavan daima parlak bir halde bulunur ve gözü yorar. Bunlar nadiren oku- mak için de kullanılabilirse de bu maksat için bile müsait neticeler vermezler, çünkü bunlar mütehar- rik olmadıkları için istenildiği gibi tanzim edilemez.

Duvarlarda gayet güzel bir surette tanzim edilmiş kollu avizelerden ancak tezyinattan başka bir hizmet beklememelidir. Eğer bunlardan odalarınızda varsa, bunlara gayet zayif lambalar takarak ancak duvar- ları parlatmadan hafif bir ziya ile mükemmel aba- jurlar arkasında bir dekorasyon tesiri vücuda getir- mek mümkündür. Bunların abajurları gayet koyu donuk camlar, parşömen, veya sıkı dokunmuş ku- maşlardan olabilir.

II. Yemek odası: - Oturma odasile yemek odası- nın tenviratı arasında çok fark vardır. Yemek oda- sında mobilyanın vaziyeti ekseriya sabittir ve ye- mek odasının tertibatı nadiren değiştirilir. Burada tenazur behemhal lâzımdır. Yemek masası odanın ortasında olduğu için fennî tenvirat burada doğru- dan doğruya tatbik edilebilir.

Dahilî tezyinat yapan san'atkârlar yemek oda- larında ekseriya duvarlra kollar üzerinde abajur lar ve ampuller vazederler. Bunlar artistik olabilir ve f a k a t tenvirat noktai nazarından bunların yemek odasında mevkileri yoktur. Duvarlardaki lambalar, sofranın üzerine konan mumlu şamdanların yerini tutamaz. Çünkü yemek yiyenlerin gözlerine karşıla- rındaki duvardan mütemadiyen ziya çarpar ve sof- rada ahenktar bir tesir temini mümkün olmaz, ve dima sofradaki yemeklere sarfedilen dikkatle, du- varlardan göze mütemadiyen tesir eden ziyalara karşı sarf edilecek insan enerjisi arasında bir müca- dele mevcuttur.

Yemek sofrasını iyi bir surtte abajurla ihata edilmiş üzerlerinde küçük lambalar bulunan şam- danlarla tenvir etmek doğrudur. Şamdanların boyu sofrada oturanların biribirini görebilmeleri için kısa

J

(30)

olmalıdır. Bu lambaların tenviratı kâfi görülmediği takdirde sofranın tam üzerine iyi bir irtifada asılmış az bir ziya temin eden bir abajurla masanın tenvi- ratı ikmal edilebilir. Şamdanların elektrik tellerini de mümkün mertebe görünmiyecek bir surette tertip etmeğe dikkat etmeliyiz.

Bu asri yemek odasında kullanılan avizeler ayrı kollar üzerine istinat ettirilmiş abajurlu lam- balardan terekküp eden avizedir. Bu avizenin a b a j u r - ları yemek sofrasının sathına bir metrelik bir irtifa- da bulunmalıdır. Avizede mat lambalar kullanmak daha münasiptir. Ziya koyu abajurlardan geçmeli- dir.

III. Salon: - Tavana asılmış bir avize maksadı tamamile temin eder. Odada aynı zamanda portatif bir labma için de yalnız bir priz vücuda getirmeli- dir. Renkli ipekten veya camdan yapılmış abajur- larla tezyin edilen kuvvetli lambalı bir avize salona büyük bir ferahlık verir.

IV. Kütüphane: - Burada oturmâTodasının ten- viratındaki esaslar tatbik edilmelidir. Eşyayı tanzim ettikten sonra portatif sütunlar üzerinde mütalâa lambaları veya zeminde veyahut ta du\ rlarda priz- ler vücuda getirmelidir. Kütüphanede başlıca arzu edilen şey sükûnet ve istirahattır. Binaenaleyh fazla ziya ve duvarlarda parıldayan kollu lamba- lara katiyen müsaade etmemelidir.

V. Yatak odası: - Yeni evlerde pencereler yapıl- madan yatak odasında eşyanın ne suretle tanzim edileceği tayin edilmelidir. Gardrobun her iki tara- fında duvara zeminden iki metre irtifada iki tane kollu lamba konabilir. Bu iki lamba arasındaki me- safe 1.5 metre olmalıdır. Abajurlar koyu olmamalı- dır. Çünkü ziyanın kısmı azamı duvara çarpar ve

s f

ekreriya yatak odalarının duvarları açık renkte ol- duğu için duvardan göze fazla ziya aksder ve r a h a t - sızlığı mucip olur Tuvalet masasınla iki tarafına da duvara iki tane kollu lamba konur. Tuvalet ekseriya otururken yapıldığı için bunlar da daha aşağıya va- zedilir. Tavandan küçük bir lamba da tuvalet masa- sının üzerine doğru asılabilir.

Karyolanın baş tarafına yakın bir yere bir priz

Vazedilmelidir, ve bunun ile komodinin üzerinde

portatif bir lamba kullanılabilir. Yatak odasının tavanının ortasında küçük bir abajurlu lamba kona- bilir, fakat bu lamba ne gardrop ve ne de tuvalet masasının tenviri çin kifayet etmez. Böyle bir lamba ancak bazan odanın umumî tenviratı için kullanılır.

VI. Dolaplar: - Eğer gündüz kâfi derecede do- laplar ziya almıyorlarsa, tavana bir asma lamba vazedilebilir.

VII. Banyo: - Evvelemirde ayna için münasip lambalar vazetmek lâzımdır. Aynanın her iki tarafı- na yerden 1.60 metre irtifaında iki lamba asmak maksadı temin eder. Bu irtifa bilhassa traş olurken

Yatuk odası

ve tuvalet yaparken gölgenin vücuda gelmesini menetmeğe kifayet eder. Küçük kesif abajurlar kullanılırsa, ziya göze dokunmaz. Hatta zencir anahtarlı duylar da kullanılabilir. Bu iki lamba ve tavandaki bir lamba banyo dairesi için münasip tenviratı temin eder. Elektrikle müteharrik saç ku- rutma aleti ve saire için de duvara bir priz vazedil- melidir.

VIII. Merdivenler ve sofalar: - Merdivenler ta- vana asılmış ve kürre şeklinde fanuslar ile tenvir edilir. Bunlar üç kutuplu anahtarlarla yakılır ve söndürülün Keza bu gibi tenvirat fanusları sofalar için de kullanılabilir.

IX. Mutfak: - Bugünkü mutfaklarda yapılan en büyük hata, yalnız tavana bir lamba asmak ve bu

(31)

o

MİMAR l(

Mııtfuk

lambanın bir kenarından bir priz vasıtasile diğer elektrikle işliyen su ısıtma aletini ve saireyi kullan- maktır. Ayağa dolaşan tellerden ve insanın kendi gölgesinden kurtarmak ve iyi bir tenvirat elde etmek için tavana tamamile yakın fanuslu bir lamba aş- malı ve duvara vazedilen kollu bir lambadan ve prizlerden diğer ısıtılacak elektrik aletleri için ce- reyan ve tenvirat temin etmelidir. Bu kollu lamba- lar sobanın üst tarafına çalışılan masanın duvarına ve musluk kornasının duvarına vazedilmelidir.

X. Antre: - Antrelerde lambalar eğer mümkünse kapının açıldığı tarafa ve pek yüksek olmayan bir yere vazedilmelidir. Bu suretle kapıdan giren bir kimsenin siması iyice tenvir edilmiş olur. Arka ka- pıda tenvirat bu suretle yapılmalıdır. Ayrıca bir lamba ile evin numarası da tenvir edilirse, evi ara- yan yabancılara yardım edilmiş olur.

XI. Taraça: - Taraçanın üstü kapalı ise tavana asılmış bir lamba ile tenvirat yapılır. Bu gibi taraça- larda yazın kitap ve mecmua okunulduğu için ziya- yi aşağıya mükemmel surette veren abajurlar kul- lanılmalıdır. Ziya taraçanın açık taraflarında kay- bolacağından ve taraçanın tavanı ve duvarları da ziyanın aksine yardım etmiyeceğinden mükemmel reflektörlü lambaların vaz'ı lâzımdır.

XII. Bodrum: - Bodrumlarımızı icap ettiği nis- bette tenvir etmiyoruz. Lambalardan biri merdivenin en son basamağına yakın olmalıdır.Çamaşır teknele- rinin birinin üzerinde de bir lamba mevcut olmalı- dır. Odunluk ve kömürlükte bir lamba, yiyecek mu- hafaza edilen yerlerin tavanında da birer lamba mevcut olmalıdır. Bu mahallere girilecek yerlerde de birer anahtar vazedilirse, bir çok kazaların önü alınmış olur.

(32)

Ksilölit

Yeni sun'i malzemelerin tarzı imal ve istimalleri hakkında okuyucularımıza az çok bir fikir vermek maksadile bu hususta edindiğimiz malûmatı arasıra sahifelerimize dercedeceğiz.

Son senelerde memleketimizde de epey revaç bu- lan Ksilölit, temiz malzeme ve işçilikle imal edilmiş olmak şartile iyi vasıflara malik bir" döşeme kapla- masıdır.

Ksilölitin ilk, iptidaî şeklini Parisli mühendis Stanislaus Sorrel buldu; Bu, humzu tutya ile klor tutya mahlûlünden ibaret bir nevi çimento idi. Bi- lâhara Sorrel keşfi üzerinde bir çok tashihat yaptı.

Humzu tutya yerine humzu mağnezyum ve klor tut- ya yerine de klor n vğnezyum veya yanmış mağnezya aldı; muhtelif renkler ilâvesile sun'î bir malzeme meydana koydu. Bu halitaya elâstikî cisimler ilâve- sile, mükemmel döşeme kaplamalrı imal olunbile- ceğini de kaydetti. Fakat bu sun'î malzeme seneler- ce revaç bulmadı. Nihayet 1900 senesine doğru bu keşif üzerinde yeniden çalışıldı ve Ksilölit bugünkü şekline doğru yürüdü.

Ksilölit yekpare bir döşeme veya merdiven ve duvar kaplaması olarak kullanılıyor. Mürkkebatı hamızı karbonsuz mağnezit, klor mağnezyum veya klor mağnezyum mahlûlü ile talaştan ibarettir.

Mağnezit, Almanya, Avusturya, Yunanistan ve bizde Eskişehir civarında mebzulen bulunan bir ma- dendir. Bu maden yarı yarıya humzu mağnezyum ve hamızı karbondan mürekkep olduğundan yakıl- mak suretile hamızı karbonu izale edilir ve elde edilen yanmış mağnezit soğutularak üğütülür. Ha- mızı karbonlu kireçten mümkün olduğu kadar ari mağnezit unu Ksilölit için müsaittir.

Mağnezyum kloridi göl sularında kesretle bulu- mır, bilhassa sıcak suda çok münhaldir. Kloridin mütekâsif bir mahlûlü ile kızğın derecei hararette mağnezya karıştırılırsa bir kaç saat sonra bu halita

c i lâ kabul eder bir cisim halinde donar.

Dolğu kısmını teşkil eden ve Ksilölitin evsafına tesir eden maddelere gelince: asbest bir takım

^eziyetlerine rağmen pahalı olması hasebile revaç bülmayor. En ziyade ince talaş ve testere tozu,

m a n t a r kırıntı ve tozu kullanılıyor. Bunlardan ma- ada nadiren kül, cüruf tozu ve saire de kullanıla- bilir.

Ksilölite renk vermek için madenî humuzlar veya toprak boyaları kullanılır. Zira bunlardan az bir miktar pek çok Ksilöliti boyamaya kâfidir. Be- yaz renk için tebeşir kullanmak çok müsaittir.

Ksilölit zemine iki tabaka halinde tatbik edilir:

Kaba ve ince. Kaba tabakanın terkibi faraza şu şekilde olabilir:

15 tartı mağnezit ve 10 tartı(20 bome derecesin- de mütekâsif) klor mağnezyum mahlûlü ve 10 tartı ıslak ince talaş. Bu halita 36 saat zarfında donar.

24 saatte donabilecek bir terkip te meselâ şu tarzda olabilir: 5 tartı mağnezit, 3 tartı (20 bome derecesin- de mütekâsif) mahlûl ve 5 tartı kül.

Klor mağnezyum mahlûlünü elde etmek için, külçe veya billûr halinde kesretle bulunan klor mağ- nezyum tuzunu bir kapta lüzumu derecesinde suda halletmek, ve mahlûlün kesafet derecesini de bo- menin areo metrosile ölçmek lâzımdır.

İnce tabaka için de bir kaç terkip zikredebiliriz.

24 saatlik bir donma için 40 tartı mağnezit 33 tartı (19 bome derecesinde) mahlûl, 10 tartı aspest tozu, 5 tartı testere tozu ve 1 tartı oksidrot lâzım dır. 36 saatlik bi»- donma için de 20 kısım mağnezit 21 kısım 10 bome derecesinde mahlûl ve 15 kısım aspest tozu icap eder.

Ksilölitin imalinde tatbik edilecek zeminin mü- him bir rolü vardır.

Bu zemin sert, sağlam, sıkı, düzgün ve kuru olmalıdır. Beton gayet iyi malzeme ve işçilikle ya- pılmış olmak şartile en müsait bir zemindir. T a h t a - da üzeri törpülenmek veya küçük çiviler çakılmak veyahut ta tel gerilmek suretile iyi bir zemin teşkil edebilir.

Tabakaların kalınlığı yapılacak döşemede a r a - nacak evsafa göre değişir. Bununla beraber alt taba- kayı 1 cm, ince tabakayı da 8 mm yapmak kâfidir.

k

(33)

Ksilölit imalinde işçiliğe de çok ehemmiyet ver- mek lâzımdır. Zemine evvelce ince bir mağnezit ta- bakası sürmek faydalıdır. Kaba ve ince tabakaların harcı gayet iyi karıştırılmalı ve mütecanis bir halde mala ile zemine muntazam, kabarcık ve delik deşik bırakılmamak şartile sürülmelidir. Döşemenin düz- gün olmasını temin için Ksilöliti matlup kalınlıkta mastar veya demir çubuklar arasına dökmelidir.

Ksilölit donduktan sonra prüzlri müteaddit defalar, hususî pıçaklarla çizmeksizin kazımak lâ- zımdır.

Ksilölit imal edildikten sonra Bezir yağı ile yağ- lanır ve Trepentin içinde halledilmiş balmumu ile cilâlanır.

Bu yağlama ve cilâlama ameliyatı zaman zaman tekrarlanırsa Ksilölitin uzun müddet dayanmasına medar olur. Süpürgelik ve silmeler evvelce kalıplara dökülerek hazırlanacağı gibi yerinde de dökülebi- lir. Devamlı rütubet1 ve h a r a r e t Ksilöliti bozar.

Ksilölit linoleum ve parke için de gayet müsait bir zemin teşkil eder.

Güzel san'atlar birliği mimarî şubesi haberleri

- o

Proje müsabakası:

Elâziz vilâyetinde belediyenin yaptıracağı sah- ne tertibatını havi asrî bir sinema dairesile üstünde bir memurin kulübü binası projesi için bir müsa- baka açılmıştır. Avan projeleri mayıs nihayetinde bakılacaktır. Proje t a m a m olarak haziran nihaye- tinde bitecektir. Jüri olarak:

Mimar Vedat

« Alâeddin

« Sırrı

« Bürhanettin

ve güzel san'atlar akademisi müdürü ve güzel san'- atlar birliği reisi ressam Namık İsmail Beyler seçil- miştir.

Mükâfatlar, Elâzizdeki malzeme fiatları, usta ve amele yevmiyeleri, binanın yapılacağı arsa, mevkii, vaziyei ve müsabaka hakkında daha esaslı malûmat almak .isteyen mimarların birlik mimarî şubesi kâtipliğine müracaatları. Tahriren müracaatlara derhal cevap verilir.

Mimar Bürhan Arif Beyin sergisi:

Bu ay birlik salonlarında teşhir edilen mimar Bürhan Arif Beyin mimarî ve şehircilik sergisi kuv- vetli bir alâka ile karşılanmıştır.

Tayinler:

Mimar Macar oğlu Sami Bey Bursa belediyesi fen heyeti şef vekilliğine tayin edilmiş ve vazifesine başlamıştır.

Mimar Abdullah Ziy Bey Adana belediyesi fen heyeti şefliğine tayin dilmiş ve vazifesine başlamış- tır. Kıymetli arkadaşlarımıza muvaffakiyetler te- menni ederiz.

Galatasaray sergisi:

Her sene ağustosta Galatasaray lisesi binasında açılan Güzel San'atlar Birliği sergisinde; bu seneden

t

itibaren mimarî şubede sergiye iştirak edecektir.

Mimar arkadaşlarımızın bu ilk umumî sergi için şimdiden çalışmalarını ehemmiyietle rica ederiz.

Sergide projeler, fotoğraflar, modelajlar ve kartonlu

çalışmalar teşhir olunabilir. Jüri, ve eserlerin tarzı * j tertip ve tasnifi hakkında arkadaşlara daima malû-

m a t vereceğiz. Sergi bir ay müddetle açık buluna- caktır. 1932 den sonra da Ankaradaki resmî sergiye

iştirak olunacaktır. Resmî sergi jürisinde gelecek seneden itibaren iki mimar, iki ressam, iki heykel-

tıraş, iki dekotatör bulunacaktır.

C u m h u r i v e t M a t b a a s ı : M e s ul Müdürü : M i m a r Abidin — İmtiyaz sahibi : M i m a r A. Ziya.

Referanslar

Benzer Belgeler

Vestibülün bir tarafında yazlık ve her ta- rafı pencere bir salon, diğer tarafta oturma yemek ve yatak odaları vardır.. Bu kısımlara büyük camlı

Hint ısaıı'atı üzerinde çok mühim ve bariz tesirleri görülmüştür. Şüphesiz ki Türk saıı'atkârları ken- di memleketlerinden daha zengin bir saha bul- dukları cihetle

ğııııız gibi: taş ve tahtadan başka elinde inşaat malzemesi olmayan Yunanlının yine Allahma tapmak için yaptığı Akropolündün ve cihana azamet ve servetini

Muhakkak ki Rusyada inşa edi- lecek muazzam komünist saray ne, Seba melike d Belkısın sarayına, ııe de büyük Daranın ika- metgâhına benziyecektir, O halde san'atkârın

Yapıl- makta oldn inkilâp yalnız şehirlerde değil, doğrudan doğruya bir hars ve medeniyet inkı- lâbı olduğu için düşünüldüğü gibi, meselâ 12 inci ve 14 inci

1 — Sür'atli nakil- vasıtalarile mesafe ve uzaklık mefhumunu ortadan kaldırmağa çalışmak. 2 — Kirası ucuz ve konforlu evler inşa ederek hal- kın buralara rağbetini

Artık hikâyeden murat ne olursa ol- sun hangi bir düşünüş ve maksadı izaha matuf bu- lunursa bulunsun, yeter ki san'atkâr matyere bu kudreti, bu dispozisyonu verebilsin ve senobizm

boşaltabilen şeydir. Sevilecek şeyler insanların dimağî inkişaflarına, asabî kudretlerine tâbidir. Muayyen ve cazip bir ideali olanlar için sevile- bilecek şeylerin kadrosu