• Sonuç bulunamadı

Filibe Türklerinin sesi Hamiyet gazetesi (r. 1312-1313/m. 1896-1897)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Filibe Türklerinin sesi Hamiyet gazetesi (r. 1312-1313/m. 1896-1897)"

Copied!
123
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

FİLİBE TÜRKLERİNİN SESİ HAMİYET GAZETESİ

(R.1312–1313 / M.1896–1897)

Sezgin TOPAL

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Doç. Dr. İzzet SAK

(2)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... V

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... Vİ

ÖNSÖZ ... Vİİ ÖZET ... İX SUMMARY ... X KISALTMALAR ... Xİ GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM HAMİYET GAZETESİ 1. Hamiyet Gazetesinin Kurulması ve Yayın Politikası ... 8

2. Gazetenin içeriği ... 9

2.1. Dönemin Olaylarının Yansıması ... 9

2.2. Dâhilî Haberler ... 11

2.2.1. Siyasî Faaliyetler ... 11

2.2.2. Askerî Faaliyetler ... 13

2.2.2.1. Askerî Yardım Komisyonu ... 13

2.2.2.2.Osmanlı Donanması ... 15

2.2.3. Eğitim Faaliyetleri ... 16

2.2.4. Ulaşım ... 17

2.3. Hâricî Haberler ... 20

2.3.1. İngiliz Politikası ve Ermeni Sorunu ... 20

2.3.2. Kıbrıs ve Mısır Meselesi ... 23

2.3.3. İspanya Hükümeti ve Küba Meselesi ... 25

2.4. Edebî Eserler ... 27

(3)

İKİNCİ BÖLÜM OSMANLI DEVLETİ’NİN

BALKAN VE AVRUPA DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ

1. Osmanlı Devleti’nin Balkan Devletleri ile İlişkileri ... 30

1.1. Osmanlı-Yunan İlişkileri ... 32

1.1.1. Girit Sorunu ve Büyük Devletlerin Tutumu ... 34

1.1.2. Osmanlı-Yunan Muharebesi ... 41

1.1.2.1. Sulh Görüşmeleri ... 50

1.1.2.2. Osmanlı-Yunan Muharebesinin Osmanlı Devleti Açısından Sonucu ... 55

1.1.2.3. Osmanlı-Yunan Muharebesinin Yunan Hükümeti Açısından Sonucu ... 55

1.2. Osmanlı-Bulgaristan İlişkileri ... 56

1.2.1. Bulgaristan’daki Müslüman Halkın Durumu ... 58

1.2.2. Makedonya Bunalımı ... 59

1.3. Osmanlı-Sırbistan İlişkileri ... 63

1.4 Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ İlişkileri ... 64

2. Osmanlı Devleti’nin Avrupa Devletleri ile İlişkileri ... 66

2.1. Osmanlı - Rusya İlişkileri ... 68

2.2. Rusya ve Fransa İttifakı ... 70

2.3. Osmanlı Devleti ve İngiltere Politikası ... 73

2.3.1. İngiltere’nin Girit Meselesi Politikası ... 73

2.3.2. İngiltere’nin Hindistan Meselesi ... 76

2.4. Avusturya ve Almanya ile İlişkiler ... 80

2.5. Osmanlı-İtalya İlişkileri ... 85

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM HAMİYET GAZETESİ VE YABANCI BASIN 1.Yunan Basını ... 90

2. Rusya Basını ... 94

(4)

SONUÇ ... 100 KAYNAKÇA ... 102 EKLER ... 107

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

 

 

 

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Sezgin TOPAL tarafından hazırlanan FİLİBE TÜRKLERİNİN SESİ HAMİYET GAZETESİ (R.1312-1313/M.1896-1897) başlıklı bu çalışma ……../……../…….. tarihinde

yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Başkan İmza

Ünvanı, Adı Soyadı Üye İmza

(7)

ÖNSÖZ

19. yüzyıl Osmanlı Devleti için adeta bir dağılma süreci olmuştur. Rusya’nın sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirmek için harekete geçmesi bu süreci tetiklemiştir. Özellikle 1877–78 Osmanlı-Rus savaşının etkileri dağılma sürecini hızlandıran gelişmelerdendir. Bu mücadelenin sonucunda Rusya’nın başarısı diğer Avrupa Devletlerini telaşlandırmış ve Rusya’yı serbest bırakmamak için mücadele çemberi içerisinde yerlerini almışlardır.

Rusya, tarihî emelini gerçekleştirmek amacıyla Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarını tercih etmiş ve bunu da “Panslavizm” politikası aracılığıyla sürdürmüştür. Böylece Rusya Balkan uluslarını kendi çıkarları doğrultusunda kışkırtarak Yunanistan’ın Osmanlı Devleti aleyhinde topraklarını genişletmesine neden olmuştur. Özellikle Girit Adası Yunanistan’ın elde etmek istediği bir bölge olmuştur. Girit Adası üzerinde Yunanistan’ın bir takım başarı elde etmesi de emperyalist devletlerin, jeopolitik açıdan önemli mevkide bulunan Osmanlı Devleti’nin topraklarına göz dikmesine neden olmuştur. Bu açıdan devletler kendi çıkarlarını korumak için her türlü entrikayı çevirmekten geri durmamışlar ve bunu yaparken de Hıristiyanlık dinini kullanmışlardır. Böylece “Girit Meselesi” Osmanlı Devleti’nin uğraşmak zorunda kaldığı iç mesele olması yanında, batılı devletlerin bu meseleye karışmasıyla giderek devletlerarası bir sorun olmaya başlamıştır. “Girit Meselesi” ve Girit Adası nedeniyle çıkan “Osmanlı–Yunan Muharebesi” Osmanlı Devleti’nin gündeminden hiç düşmemiş, sıcaklığını uzunca bir süre korumuş ve tarih sayfalarında önemli konular arasında yer almıştır. Bu açıdan gazetenin bu konulara eğilmesindeki rolü oldukça önemlidir.

Girit Meselesi ve Osmanlı-Yunan muharebesi ile ilgili olarak pek çok eser ve makale yayımlanmıştır. Bunlardan; Ayşe Nükhet Adıyeke’nin Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896–1908) adlı eseri ve Metin Hülagü’nün Türk-Yunan İlişkileri Çerçevesinde 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı adlı eseri önemlidir.

Çalışmamızın ana kaynağını oluşturan Hamiyet gazetesi, İstanbul Atatürk Kitaplığı’nda (Belediye Kütüphanesi) 1–95 arası sayı ile mevcuttur. Gazete okunduktan sonra, konuları tasnif edilmiş ve diğer kaynaklarla da desteklenerek, dönem değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır:

Birinci Bölüm’de; Hamiyet Gazetesi konu başlığı altında, Hamiyet Gazetesinin Kurulması ve Yayın Politikasına değindikten sonra, Gazetenin İçeriği ana başlığı altında,

(8)

Dönemin Olaylarının Yansıması, Dâhilî ve Hâricî Haberler, Edebî Eserler ve Diğer Yazı ve Haberler üzerinde durulmuştur.

İkinci Bölüm’de; Osmanlı Devleti’nin Balkan Devletleri ile (Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ) ve Avrupa Devletleri (Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya ve İtalya) ile ilişkilerine değinilmiştir.

Üçüncü Bölüm’de ise; Hamiyet Gazetesi ve Yabancı Basın üzerinde durulmuştur. Özellikle gazetenin, Yunanistan, Rusya ve Fransa basını ile olan mücadelesine yer verilmiştir.

Öncelikle bana bu konuyu öneren ve bana her türlü yardımda bulunan değerli hocam ve danışmanım Doç. Dr. İzzet SAK ve yine değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ’a teşekkürü bir borç bilirim.

Sezgin TOPAL Konya 2011

(9)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğrencinin

Adı Soyadı Sezgin TOPAL Numarası 084202041008

Ana Bilim /

Bilim Dalı Tarih Anabilim Dalı/Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı

Danışmanı

Doç. Dr. İzzet SAK

Tezin Adı Filibe Türklerinin Sesi Hamiyet Gazetesi (R.

1312-1313/ M. 1896-1897)

ÖZET

Hamiyet gazetesi, Miladi 1896 yılında, Filibe’de yayınlanmaya başlamış, siyasi bir Türk gazetesidir. Haftada 17. sayıya kadar iki kez, 17. sayıdan itibaren de üç kez yayınlanmaya başlayan gazete, Osmanlı Devleti’nin siyasî olaylarını ele almıştır.

Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik akımının etkisinde kalmış ve dağılma sürecine girmiştir. Özellikle 1877–78 Osmanlı-Rus savaşının sonuçlarının doğurmuş olduğu bir takım meseleler de bu dağılma sürecinin hızlanmasında etkili olmuştur. Rusya’nın başarısı da Avrupa Devletleri için endişe yaratmış, çıkarları zedelenen Devletler mücadelede yerlerini almışlardır.

Osmanlı Devleti özellikle 19. yüzyılda Yunanistan’ın bitmek bilmeyen toprak hırsı ile kaşı karşıya kalmıştır. Yunanistan’ın bir takım başarıları da çıkarları zedelenen devletleri harekete geçirmiştir. Böylece Osmanlı’nın Balkan toprakları bir takım mücadelelere sahne olmuş, Osmanlı Devleti de bu mücadele çemberi içerisinde yer almıştır.

Emperyalist Devletler kendi emellerine ulaşabilmek için Osmanlı Devleti aleyhinde propagandalar yaparak dünya kamuoyunun gözünde Osmanlı Devletini suçlu göstermişler ve kendi lehlerine taraf toplamaya başlamışlardır.

Hamiyet gazetesi, Osmanlı aleyhinde propaganda yapan diğer Avrupa gazetelerine cevap vererek dünya kamuoyuna Osmanlı Devleti’nin haklı olduğunu göstermeyi amaç edinmiştir. Bu bağlamda Hamiyet gazetesi, Filibe Türklerinin yegâne sesi olmuştur.

(10)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğrencinin

Adı Soyadı Sezgin TOPAL Numarası 084202041008

Ana Bilim / Bilim

Dalı Tarih Anabilim Dalı/Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı

Danışmanı

Doç. Dr. İzzet SAK

Tezin İngilizce Adı The voice of Plovdiv Turks Hamiyet Newspaper

(R.1312-1313/M.1896-1897)

SUMMARY

Hamiyet was a Turkish political magazine which started its publishing adventure in 1896 AD in Plovdiv. The newspaper was published twice a week until 17th edition. İt was published three times a week beginning from 17th edition and mainly dealt with the political issues of Ottoman Empire at that time.

The rise of nationalism in the 19th century affected the Ottoman Empire and eventually caused its break down. This break down process of the Empire was quickened by the consequences of the war between Ottomans and Russia during the years 1877-78. The success of Russia against Ottomans made some European countries worry about their interests and this led to the participation of these countries in the struggle.

The Ottoman Empire faced with the Greece’s never ending desire to have land in the 19th century. Greece’s victory over other countries made some Nations worry about their

interests. As a result, there were struggles and problems in Ottoman borders.

To reach their ends the imperialist powers tried to change the world public opinion about Ottoman Empire by accusing him. Meanwhile they collect friends to their side as many as possible.

The aim of the Hamiyet newspaper was to show that Ottoman Empire was not guilty to the World and the powers working against Ottomans. The Hamiyet became the only voice of the Plovdiv Turks.

(11)

KISALTMALAR Ağs Ağustos B Receb Bkz. Bakınız C Cemâziye’l- Ahir Ca Cemâziye’l-Evvel C. Cilt Çev. Çeviren

DİA Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Ey Eylül Hz Haziran Ke Kanun-ı Evvel Ks Kanun-ı Sâni L Şevval M Muharrem Ma Mart May Mayıs N Ramazan Ns Nisan nr. Numara R Rebî’ü’l-Ahir Ra Rebî’ü’l- Evvel S Safer s. Sayfa Ş Şaban Şb Şubat Te Teşrin-i Evvel Tm Temmuz Ts Teşrin-i Sâni Z Zi’l- Hicce Za Zi’l Kade

(12)

GİRİŞ

1699 Karlofça Antlaşması’ndan sonra özellikle Avrupa’da gerilemeye başlayan Osmanlı Devleti1, XVII. yüzyılın sonlarından itibaren devamlı toprak kaybına uğrayarak dünya siyasetindeki hâkimiyetini de kaybetmeye başlamıştı. Osmanlı Devleti artık güçlü bir devlet olmadığı gibi hâkimiyet sahasını ve varlığını koruyabilen büyük devlet olmaktan da uzaklaşmıştır2.

Osmanlı Devleti, XVIII. ve XIX. yüzyılda yaptığı savaşlarla pek çok toprak kaybederek sınırları gerilemeye başlamıştır. XIX. yüzyıldaki toprak kayıplarının asıl nedeni3 Osmanlı Devleti’nin 1789’da Fransız İhtilâli’nin bir sonucu olarak ortaya çıkan “milliyetçilik” akımının etkisi altında kalmasıdır4.

Osmanlı Devleti, 1354 yılında Gelibolu üzerinden Balkan Yarımadası’na geçerek 1361 yılında Edirne’yi fethettiği gibi, başta Bulgar Krallığı olmak üzere Balkanları da ele geçirmiştir5. Yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti’nin idaresi altında kalan Balkanlar6, Fransız ihtilâlinin getirmiş olduğu milliyetçilik akımının da etkisi ile çözülme sürecine girmiştir.

Balkan ulusları arasında ilk kıpırdanma hareketleri Rusya’nın gölgesinde Sırp isyanları ile başlamıştır. Rusya, Sırpları askerî olmasa da, maddî olarak destekliyor, silah bırakmamaları için her türlü propagandayı yapmaktan geri durmuyordu7. Nitekim Sırplar, 1812 Bükreş Antlaşmasıyla özerk hale gelmişlerdir. 1829 Edirne Barışı ile de Eflak-Boğdan8 (Romanya) muhtariyet kazanmıştır. Balkanlarda asıl çözülmenin kilit noktası ise Yunanistan’ın 1829 senesinde bağımsızlığını elde etmesiyle olmuştur. Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmesi, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasında ilk adımı teşkil etmiş ve bundan sonra Osmanlı Devleti’nin diğer topraklarındaki bağımsızlık hareketlerine de örnek olmuştur9.

1 H. Bayram Soy, “II. Wilhelm, Welpolitik ve II Abdülhamid”, Türkler, C. 13, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara

2002, s. 25.

2 Mustafa Turan, Milli Mücadele’de Siyasî Çözüm Arayışları, Siyasal Kitabevi, Ankara 2005, s.1.

3 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi(1789–1914), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997, s. 165.

4 Coşkun Çakır, “Bir Reform Hareketi Olarak Tanzimat: Hazırlanması, İlânı, Uygulanması”, Türkler, C. 14,

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 700.

5 Kemal H. Karpat, “Balkanlar” , DİA, C. 35, İstanbul 1992.

6 L. Carl Brown, İmparatorluk Mirası Balkanlar’da ve Ortadoğu’da Osmanlı Damgası, çev. Gül Çoğalı Güven,

İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s. 36.

7 Selim Aslantaş, Osmanlı’da Sırp İsyanları, 19. Yüzyılın Şafağında Balkanlar, Kitap Yayınevi, İstanbul 2007,

s.107.

8 Osmanlı Devleti’nin sınırlarında tampon bölge halinde bulunan bu yöreler, zaman zaman Osmanlı Devleti ve

Rusya arasında savaş alanı olmuş ve Rusya, bazı antlaşmalar ile bu Beylikler üzerinde nüfuz sahibi olmuştur. Bkz. Rifat Uçarol, Siyasi Tarih 1789–1999, Filiz Kitabevi, İstanbul 2000, s. 89.

(13)

Osmanlı Devleti’nin Balkanlarda parçalanmaya başlaması, başlangıçta, Doğu’ya doğru ilerleyen Avusturya ile Batı’ya doğru genişleyen Rusya’nın çıkarına olmuştur. Bu iki devlet, XVIII. yüzyılda gerek tek başlarına gerekse birlikte, Osmanlılara karşı savaşlar açmışlar, Balkan topraklarının geniş bir bölümünü ele geçirmişlerdir10. Ancak Osmanlı sınırlarının hemen yanı başında bulunan Avusturya İmparatorluğu’nu temelinden sarsan bu millî ihtilâller11 Avusturya’nın Balkanlarda ilerlemekten vazgeçip, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikası gütmesine neden olmuştur12.

Fransız devrimi ile Balkanlarda başlayan bu çözülme siyaseti, başta Rusya olmak üzere Avrupa Devletleri’nin Osmanlı aleyhinde giriştikleri hareketler; Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne karşı bir takım isyanlar çıkarmalarına yol açmıştır.

1875’te Hersek’te13 isyanın çıkmasıyla birlikte Sırbistan ve Karadağ da bu olayla yakından ilgilenmeye başlamışlar ve nihayetinde Osmanlı Devleti’ne savaş açma kararı almışlardır. Nitekim 1 Temmuz 1876’da Sırbistan, 2 Temmuz 1876’da Karadağ Osmanlı’ya karşı savaş açmışlardır14.

Balkanlardaki Hıristiyan unsurları isyana teşvikten vazgeçmeyen Rusya, bu zaman zarfında boş durmayarak Avusturya’ya Bosna-Hersek’i vaat ederek ikisi arasında bir antlaşma imzalanmıştır.15 Ancak, Sırbistan ve Karadağ ile yapılan mücadelenin gâlibi Osmanlı Devleti olmuştur. Osmanlı Devleti’nin bu başarısı, başta Rusya olmak üzere Avrupa Devletleri’nin araya girmesine neden olmuştur. Bâb-ı Âli’ye önce Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan ve Bosna-Hersek ile ilgili İstanbul Konferansı’nda (23 Aralık 1876) alınan kararlar sunulmuş, bunların Osmanlı Devleti tarafından reddi sonucunda da Avrupa Devletleri arasında imzalanan Londra Protokolü (31 Mart 1877) öne sürülmüştür. Londra Protokolü de Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmeyince16 Rusya, görünüşte Hıristiyan teb’anın menfaatlerini koruma, gerçekte ise “Panslavizm” siyasetini Osmanlı toprakları üzerinde uygulamak maksadıyla, 24 Nisan 1877

10 Halûk Ülman, “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Dış Politika ve Doğu Sorunu”, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e

Türkiye Ansiklopedisi, C. 1, İletişim Yayınları, İstanbul 1985, s. 272.

11 Halil İnalcık, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, Eren Yayınları, İstanbul 1992, s. 12.

12 Halûk Ülman, Doğu Sorunu, s. 272.

13 Hersek’te Hıristiyan nüfus fazlaydı. Bu nedenle Hersek, Islav propagandaları için elverişli bir bölgeydi.

Müslümanlar, ekonomik ve sosyal bakımdan Hıristiyanlardan üstün durumda bulunuyordu. Ağalar ile Hıristiyanların arası oldukça iyiydi. Fakat Osmanlı Devleti buradaki âşâr vergisini mültezimlere verdikten sonra düzen bozuldu. Müslüman-Hıristiyan çatışması yaşandı ve Bosna-Hersek’te ayaklanma başladı. Bu ayaklanma ise Sırbistan ve Karadağ’a da bulaşmıştır. Bkz. Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 494.

14 Rifat Uçarol, Siyasi, s.328.

15 Yahya Okçu, Türk-Rus Mücadelesi, Berikan Yayınları, Ankara 2001, s. 157-158.; Bkz. Rifat Uçarol, Siyasi, s.

328.

(14)

tarihinde Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etmiştir17. Böylece 93 Harbi adını alan Osmanlı-Rus savaşı başlamış oldu.

Tuna ve Kafkas cephesinde gerçekleşen Osmanlı-Rus Savaşı’nda Ruslar, Romanya ordusunun yardımı ile Plevne’yi ele geçirerek18 İstanbul istikametinde ilerleme fırsatı

bulmuşlardır19. Plevne’den sonra Ruslar, 4 Ocak 1878’de Sofya’ya, arkasından da 20 Ocak’ta Edirne’ye girmeyi başarmışlardır. Edirne’nin de ele geçmesiyle İstanbul Kapıları’nın Rusya’ya açıldığını anlayan Osmanlı Devleti, mütareke istemek zorunda kalmıştır (22 Ocak 1878). Rusya’nın da bu teklifi kabul etmesiyle 31 Ocak 1878 tarihinde Edirne mütarekesi imzalanmıştır20. Edirne mütarekesinde başlanılan barış görüşmeleri Rusya’nın isteği ile Ayastefanos’ta devam etmiş ve 3 Mart 1878 tarihinde 29 maddeden oluşan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması ile sonuçlanmıştır21. Söz konusu antlaşmanın Balkanları ilgilendiren esasları ise şöyledir: Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak; Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne bağlı özerk bir prenslik haline gelecek ve Bulgaristan prensi halk tarafından seçilecek; Bosna-Hersek Avusturya ve Rusya’nın kontrolünde olacak; Osmanlı Devleti Rusya’ya 1.410.000.000 ruble savaş tazminatı ödeyecek; Ardahan, Kars, Batum ve Beyazıt Rusya’ya bırakılacak; Osmanlı Devleti 1868’de Girit’e verdiği özerklik koşullarını uygulayacak; Antlaşmanın uygulanmasından itibaren Rusya, Bulgaristan hariç, üç ay içerisinde Rumeli’yi, altı ay içerisinde de Anadolu’yu boşaltacaktır 22.

Ayastefanos Antlaşması’na, çok geçmeden, tepki yağmuru yağmaya başlamıştır. Nitekim en büyük tepki Avusturya ve İngiltere’den gelmiştir. Avusturya ile Rusya arasında iki yıl önce Peşte Antlaşması imzalanmış ve bu antlaşma Ayastefanos antlaşması ile Rusya tarafından çiğnenmiştir. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikası güden İngiltere ise, 1878 yılından itibaren, Osmanlı’ya karşı izlemiş olduğu bu politikayı terk ederek, Osmanlı topraklarını parçalama, hatta bununla da kalmayıp, Osmanlı topraklarına yerleşme amacı gütmeye başlamıştı23. Ayastefanos Antlaşması ile Rusya’nın kazançlı çıktığını anlayan Avrupa devletleri söz konusu antlaşmaya el atarak antlaşma esaslarını kendi lehlerine dönüştürmek istemişlerdir. Böylece “Avrupa Uyumu” çerçevesinde24 13 Temmuz

17 Ali İhsan Gencer, “Ayastefanos”, DİA., C. IV, İstanbul 1999, s. 225.

18 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C. VIII, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1995, s. 45.

19 Yahya Okçu, Türk-Rus Mücadelesi, s. 166.

20 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 519.

21 Rifat Uçarol, Siyasi, s. 344.

22 Rifat Uçarol, Siyasi, 344–345.

23 Oral Sander, Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e, İmge Kitabevi, Ankara 1995, s. 230.

24 Kemal H. Karpat, “Etnik Kimlik ve Ulus-Devletlerin Oluşumu”, Osmanlı, C. 2, Yeni Türkiye Yayınları,

(15)

1878 tarihinde Osmanlı Devleti için bir dönüm noktası olan Berlin Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın başlıca esasları ise şöyledir: Bulgaristan, Ayastefanos’ta olduğu gibi Osmanlı’ya bağlı özerk bir prenslik olacak; Doğu Rumeli’de özerk bir yönetim kurulmak, Makedonya’da ıslahat yapılmak şartıyla, Batı Trakya da olmak üzere buraları Osmanlı’ya geri verilecek; Girit’te 1868’de uygulanmaya başlanan özerklik devam edecek; Karadağ, Sırbistan, Romanya bağımsız olacak; Bosna-Hersek geçici olarak Avusturya’nın işgal ve idaresine bırakılacak; Yunanistan ile Osmanlı arasında sınır görüşmeleri bu iki devlet arasında yapılacak görüşmelerle belirlenecek; Kars, Ardahan, Batum Rusya’ya bırakılacak, Eleşkirt ve Beyazıt Osmanlı Devleti’ne iade edilecek; Osmanlı Devleti, 8 Şubat 1879 tarihinde Rusya ile yapmış olduğu antlaşma ile tespit edilen 802 milyar 500 bin frank savaş tazminatını Rusya’ya ödeyecektir 25.

Berlin Antlaşması, başta Osmanlı Devleti olmak üzere, devletlerin hiçbirisini memnun etmemiş, aksine, gelecekteki Balkan bunalımına zemin hazırlamıştır. Nitekim Osmanlı Devleti ilk ciddî sorununu 1885’te Bulgaristan’ın neden olduğu Doğu Rumeli krizi ile yaşamıştır 26. Bulgaristan’ın Doğu Rumeli’yi topraklarına dâhil edip Makedonya sınırlarına yaklaşması Yunanistan’ı harekete geçirmiş ve dış politikanın odak noktası olacak gelişmelere neden olmuştur27. Bulgaristan’ın sınırlarını Makedonya’ya yaklaştırması sonucu harekete geçen Yunanistan, topraklarına dâhil etmek istediği Girit’te, Rumları kışkırtmaya ve burada çıkan isyanları desteklemek amacıyla mühimmat sevk etmeye başlamıştır28. Yunanistan’ın Girit üzerindeki faaliyetleri ve sınır tecavüzleri üzerine 18 Nisan 1897 tarihinde Osmanlı-Yunan muharebesi başlamış ve Büyük Devletlerin araya girmesi ile Osmanlı-Yunanistan’ın da Girit’in özerkliğini kabul etmesi üzerine, 21 Mayıs 1897 tarihinde, mütareke imzalanmıştır29. İstanbul’da imzalanan barış antlaşmasına göre: Girit’te devletlerin onayı ile Hıristiyan bir vali tayin edilecek; memuriyetler Müslüman-Hıristiyan nüfuslarına göre dağıtılacaktı30. Girit bunalımı, 30 Mayıs 1913 tarihinde imzalanacak Londra Antlaşması ile çözüme kavuşacaktır.

25 Yunanistan Berlin Kongresi’ne katılmamasına rağmen Kongre’den bazı isteklerde bulunmuştur. Bunlar ise

Girit, Epir ve Teselya topraklarıdır. Bkz. Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 527.

26 A. Gül Tokay, “Osmanlı-Bulgaristan İlişkileri: 1878–1908”, Osmanlı, C. 2, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara

1999, s. 319.

27 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 556.

28 Ayşe Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896–1908), Türk Tarih Kurumu, Ankara

2000, s. 148.

29 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 562.

(16)

XVII. yüzyıldan itibaren toprak kaybetmeye ve gerilemeye başlayan Osmanlı Devleti’nin bu genel durumuna değindikten sonra, toprak kayıplarının ardından buralarda yaşayan Müslüman halkın içine düştüğü zor şartlar ve toprak kayıplarının getirdiği sorunların Osmanlı Devleti’nin iç ve dış politikasına nasıl yansıdığı ortaya konulmaya çalışılacak ve bunda da Hamiyet gazetesi temel kaynak alınacaktır.

(17)

BİRİNCİ BÖLÜM HAMİYET GAZETESİ

Hamiyet gazetesi, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896) tarihinde Filibe’de, Stara Planina Basımevi’nde basılarak yayın hayatına başlamış ve 29 Eylül 1313 (11 Ekim 1897) tarihine kadar 95 sayı31 yayınlanmıştır. Yöneticisi ve yazarı Ebu Mukbil Kemal Bey, sorumlu müdürü N. Yanolof, imtiyaz sahibi ise İsmail Kemal Bey’dir32.

Gazete, düzenli bir yayın gerçekleştirememekle birlikte, genellikle, Perşembe ve Pazartesi günleri olmak üzere haftada iki defa çıkmıştır. 1. sayı Perşembe, 2. sayı Pazartesi günü neşr edilmiştir. 3. sayı mevcut değildir. 4. sayı Perşembe, 9. sayı Pazar, 12. sayı ise Cuma günü yayınlanmıştır. 17. ve 95. sayılar arası gazete haftada üç kez yayınlanmış olup, 17. sayı Cuma, 18. sayı Pazar, 19. sayı Çarşamba, 20. sayı Çarşamba, 21. sayı Cuma, 22. sayı Perşembe, 23. sayı Cuma, 24. sayı Pazartesi, 25. sayı Cumartesi, 26. sayı Pazartesi, 28. sayı Pazar, 29. sayı Salı, 30. sayı Perşembe, 31.sayı Pazartesi, 32. sayı Çarşamba, 34. sayı Salı, 38. sayı Cumartesi, 41. sayı Cumartesi, 43. sayı Çarşamba, 44. sayı Pazar, 45. sayı Salı, 46. sayı Cumartesi, 47. sayı Pazartesi, 48. sayı Çarşamba, 49. sayı Cumartesi, 50. sayı Cuma, 55. sayı Pazar, 61. ve 95. arası sayılar Perşembe-Cumartesi-Pazartesi günleri çıkmıştır.

Gazetenin yayınlandığı ilk tarihten itibaren 1897 yılına kadar idarehanesinin değişmediğini görmekteyiz. Nitekim gazetenin sol üst köşesinde “idarehanemiz Filibe’de piyasa mevkiinde daire-i mahsusadır” ibaresi yer almaktadır33. Gazetenin dağıtım yeri ilk olarak -4. sayıya kadar- Der-saâdette Sirkeci’de İzmir Hoteli Müdürü Ahmet Efendi Şubesi, daha sonra ise, Bâb-ı Âli Caddesi’nde Musavver Malumat Kütüphanesi (9.Sayı), Der-saâdette Bâb-ı Âli Caddesi’nde 52 numaralı Musavver Malûmat Kütüphanesi (12.), Der-saâdette Bâb-ı Âli Caddesi’nde 50 numaralı Musavver Malûmat Kütüphanesi (17.-50.), Der-saâdette Bâb-ı Âli Caddesi’nde 32 numaralı Rauf Bey Kütüphanesi (55.-85.) ve Der-saâdette Bâb-ı Âli Caddesi’nde 40 numaralı “Şems” Kütüphanesi (88.-95.) olduğunu görmekteyiz.

Gazeteyi biçimsel olarak incelediğimizde, “HAMİYET” logosunun hemen üstünde ve sayfa başında, gazetenin basıldığı tarihin Hicrî ve Rûmî tarih olarak iki şekilde verildiğini görmekteyiz. (Bkz. Ek: 1) Yine “HAMİYET” logosunun sağ üst köşesinde senelik ve altı aylık abone ücreti yer almaktadır. Sol üst köşede ise gazetenin idarehanesinin yeri verilmiş ve

31 1–95 arası sayı olarak yayınlanan gazetenin

3-5-7-8-10-11-13-14-15-16-27-33-35-36-37-39-40-42-51-52-53-54-60-65-68-70-71-72-74-75-76-77-78-79-80-83-84-86-87-89-90-91-92. sayıları eksiktir.

32 Mehmet Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da 120 Yıllık Türk Gazeteciliği (1865–1985), Gazeteciler Cemiyeti,

İstanbul 1990, s. 22.

(18)

mesleğe uygun eserlerin gazetede yayınlanabileceği ifade edilmiştir34. Ayrıca nüsha ücreti olarak da, İstanbul’da nüshası 30 para, Bulgaristan’da ise 10 santim35 olduğu belirtilmiştir36. Ancak 12. sayısından itibaren gazete ücretinde artışa gidilerek İstanbul’da nüshası 40 para, Bulgaristan’da ise 20 santim olarak tespit edilmiştir37.

Gazetenin konularına baktığımızda genel olarak birinci sayfasında “Siyasî”, ikinci sayfasında “Dâhilî”, üçüncü sayfasında ise “Haricî” başlıkları altında konuların ele alındığı görülmektedir. Dördüncü sayfanın son sütununda ise ilân, tebrik ve teşekkür yazıları vs. halka duyurulmak istenen konulara yer verilmiştir. 12. sayısının birinci sayfasında “Makâle-i Mahsûsa” başlığı, ikinci sayfasından itibaren “Havâdis-i Dâhiliye”, “Havâdis-i Hâriciye” başlıkları; 16. sayısından itibaren de “Şüûnât” başlığı yer almıştır. Gazetenin 69. sayısından itibaren ise “Öte Beri” başlığı altında küçük gelişmeler birer cümle ile halka aktarılmıştır.

Gazetenin her bir nüshası 4 sayfadan oluşmakta ve gazetede yer alan yazılar birbirinden ayrı dört sütun halinde verilmiştir. 9. sayısından itibaren gazete sütunlarının yukarıdan aşağıya kalın çizgilerle ayrılmış olduğu gözlenmektedir. Birbirinden farklı konular ise bir çeşit sembol ile ayrılmıştır. Gazetede 61. nüshadan itibaren yer almaya başlayan edebî eserlerin ise 2. ve 3. sayfanın alt kısımlarında yatay bir şekilde kalın çizgiyle ayrıldığını ve 4 kısa sütun halinde verildiğini görmekteyiz.

Gazetede, yayınlandığı 1896–1897 yılları arasında, resim ve fotoğraf gibi hiçbir görsele yer verilmediği dikkati çekmiştir.

Gazetede yer alan haberlerin yazarlarına baktığımızda gazetenin başyazarının Ebu Mukbil Kemal Bey ve imtiyaz sahibi İsmail Kemal Beyin isimlerinin geçtiği görülmektedir. Ancak 50. sayıdan 61. sayıya kadar müdür ve yazarı Eyüb Sabri, 61. sayıdan itibaren de müdür ve yazarı Ebuzziyâ Sami’nin yazıları yer almaktadır. Bununla birlikte gazetede yer alan haberlerin bir kısmının ise Moskova, Varna, Yenişehir, Kosova, Vidin, Girit, İstanbul vs. şehirlerde bulunan muhabirler vasıtasıyla ulaştığı, fakat bu muhabirlerin isimlerinin verilmediği görülmektedir. Söz konusu muhabirlerden gelen haberler örneğin “İstanbul’dan aldığımız mektupta”38 şeklinde belirtilerek isimleri zikredilmemiştir. Fakat Nazif Serverî adında bir kişi “Hayret Ender Hayret” başlığı ile Fransa’nın Osmanlı’ya karşı tutumunun

34 Hamiyet, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896), nr. 1, s. 1., Bu konu için Bkz. Ek: 1

35 Bazı ülkelerde (Fransa, Belçika, İsviçre, Lüksemburg, Lienchstein, Monaka prensliği, Haiti) kullanılan ve

başlıca para biriminin 1/100’üne eşit olan küçük para birimi. Bkz. Meydan Larousse, Büyük Lûgat ve

Ansiklopedi, C. 17, (Basım Yeri Yok) 1992, s. 306.

36 Hamiyet, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896), nr. 1, s. 1.

37 Hamiyet, 17 Kanun-ı Sânî 1312 (29 Ocak 1897), nr. 12, s. 1.

(19)

eleştirildiği bir yazı yazmıştır. Yine Abdullah adlı bir kişinin de “Atina Gazetelerinin İfâdâtı” başlığıyla gazeteye bir yazı yazdığı görülmektedir.

Okuyuculardan gelen mektuplarda da okuyucu isimlerinin geçmediği, bunun yerine meselâ mektubun sonuna “İstanbullu Bir İhtiyar”39 ibaresinin kullanıldığı müşahede

edilmektedir. Yine bir okuyucudan gelen mektuptan bahsedilmiştir ki, bu kişinin de “Siyah bir derviş” ismini kullandığı belirtilmiştir40.

Gazetede yer alan başka bir isim ise, edebî eserlerden “Sakıb” adlı romanı kaleme alan Vecihi Bey’dir.

1. Hamiyet Gazetesinin Kurulması ve Yayın Politikası

Rusya, Osmanlı Devleti üzerindeki tarihî emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti’nin Balkan topraklarını tercih etmiştir. Kendi menfaati için Balkan uluslarını Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtması ise buradaki başlıca politikası olmuştur.

Rusya’nın yanı sıra diğer Avrupa devletlerinin de faaliyetleri, Balkan uluslarının Osmanlı Devleti’ne karşı daha da düşmanca duygular beslemesine neden olmuştur. Nitekim Rusya ve Avrupa devletlerinin çabaları boşa çıkmamış, Osmanlı’ya karşı protestolar baş göstermiştir.

1896–1897 yılları arası, Osmanlı Devleti için zor bir dönem olmuş, Hamiyet gazetesi de böyle bir ortamda yayın hayatına başlamıştır.

Gazete, ilk sayısında birinci sayfada “İfade-i Meram” başlığı altında kurulmasındaki amacını, İslâmiyet’in menfaati ile Osmanlı’nın haklarını korumak ve Avrupa gazetelerinin bazılarının Osmanlı Devleti aleyhinde yazdıkları yazılara cevap vermek olarak açıklamıştır41.

Hamiyet gazetesi “mesleğimiz İslâmiyet şiârından olduğu vechle hakk-şinâslık bî-taraflık gibi râst-gûlükten ibaret bulunacaktır” yazısı ile tarafsız bir politika takip edeceğini belirtmiştir42. Aynı zamanda Osmanlı halkını o günün gelişen olaylarından haberdar etmek ve

kamuoyunu bilinçlendirmek esası kabul edilmiştir. Özellikle dönemin konjonktürüne bakıldığında, emperyalist güçler ve onların maşaları olan Gayrimüslim ahali, Osmanlı Devleti’nin aleyhinde yaptığı propagandalarla Osmanlı Devleti’ni suçluyor ve dünya kamuoyundan kendi lehlerine taraftar topluyorlardı. Ayrıca Hıristiyanlık dinini kullanarak

39 Hamiyet, 17 Mayıs 1313 (27 Mayıs 1897), nr. 49, s. 4.

40 Hamiyet, 31 Mart 1312 (12 Nisan 1897), nr. 31, s. 4.

41 Hamiyet, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896), nr. 1, s. 1.

(20)

tüm Hıristiyan âlemini, Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtıyorlardı. İşte Hamiyet gazetesi, emperyalist yanlısı Avrupa gazetelerinin aleyhimizde yazmış oldukları yazıları aktararak, hem dünya kamuoyuna hem de Türk halkına emperyalist güçlerin nasıl bir perde arkasına gizlendiklerini ifade etmeyi esas almıştır. Bunu da dönemin diğer Avrupa gazetelerinden almış olduğu haberleri kimi zaman alıntı yaparak, kimi zaman da yorumlayarak belirtmeye çalışmıştır.

2. Gazetenin içeriği

2.1. Dönemin Olaylarının Yansıması

Bulgaristan içerisinde gelişen her olaya yer vermekle beraber, siyasî olaylara daha çok önem veren Hamiyet gazetesi, döneme damgasını vurmuş meseleler üzerinde durmuştur. Özellikle Osmanlı tarihinin hemen her döneminde görülen, iç olayların uluslar arası bir boyuta ulaşmasına neden olan “şark meselesi”43 bütün ayrıntılarıyla gazeteye yansımıştır. Bu olaylara değinirken gazete, “bu gün mavi renkte yüz gösteren bir politika birkaç gün sonra yeşil bir renk gösterir”44 sözüyle devletlerin değişen politikalarından bahsetmeyi ihmal

etmemiştir.

Osmanlı Devleti’nin 1877 yılından 1897 yılına kadar ardı arkası kesilmeyen Mısır, Kıbrıs, Ermeni sorunu, Girit meselesi, Osmanlı-Yunan muharebesi, Makedonya bunalımı gibi olaylarla nasıl uğraştığı, bu olaylar karşısında nasıl ayakta kaldığı ve ne tür tedbirler aldığı anlatılmıştır. Gazete, Osmanlı Devleti’nin başta İngiltere ve Rusya olmak üzere kendi menfaatleri peşine düşen Avrupa devletlerinin arasında sosyal ve ekonomik açıdan nasıl zor durumda kaldığını göstermeye çalışmıştır.

Gazeteye yansıyan ilk siyasî gelişme, İngiltere’nin vazgeçemediği Kıbrıs ve Mısır topraklarının Osmanlı, Fransa ve Rusya arasında nasıl bir sorun olduğudur. Ayrıca Osmanlı toprağı olan Kıbrıs’ın Yunanistan’a terk edilmesi konusu gündeme gelmiş, böylece İngiltere politikası eleştirilmiştir. Dönem boyunca İngiltere politikası pek çok şekil almış ve kendi

431683’te Viyana’da Batı Dünyası, Türkleri durdurmayı başarmış, bunun üzerine “Batı” Türklerin Avrupa’dan

hatta Anadolu’dan atılma zamanının geldiğini düşünmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren Türklere karşı bir haçlı zihniyeti belirginleşecektir. 17. yüzyıl sonlarından itibaren başlayan çözülmeyle birlikte Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve paylaşılması hususundaki çalışmalar, Rus Çarı Deli Petro ve Avusturya İmparator’u II. Joseph döneminde başlayıp 1920 Sevres Antlaşması’na kadar sürmüştür. Rusya ve Avusturya’nın bu yöndeki çalışmalarına İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya gibi devletler de katılmıştır. Bu şekilde başlayan Türklerle Batılı Devletlerin mücadelesinde Batılı devletlerin çoğu zaman gizli niyetlerine “Şark Meselesi” denilmiştir. Bkz. Mustafa Turan, Siyasî Çözüm Arayışları, s. 15.

(21)

çıkarı için bazı olayların ardına da gizlenmiştir. Bunlardan en önemlisi gazetenin gündeminde de yer edinen Ermeni meselesi olmuştur.

Ermeni meselesi ile ilgili yazılara bakıldığında ise, gazetenin yayın hayatına başlamış olduğu dönemlerde meydana gelen olaylara yer verildiğini görmekteyiz. Bu dönemde Ermeniler, İhtilal komitelerinin de yardımı ile bir takım isyanlar çıkarmışlardır. Ermeni olayları ile ilgili olarak Ermenilerin kimi zaman eşkıya olayları ile gündeme geldikleri, kimi zaman da Zeytun bölgesinde isyan hareketlerinde bulunduklarına değinilmiştir. Bu olaylar sırasında Osmanlı Devleti’nin durumundan da söz edilmiştir.

Dönemin önemli olaylarından biri olan Girit meselesi ile ilgili konularda, Girit Adası üzerinde Hıristiyan eşkıyaların yaptıkları her faaliyet ve bu faaliyetler sırasında her türlü baskıya maruz kalan Müslümanların kendilerini ve din kardeşlerini nasıl savundukları ayrıntılarıyla aktarılmıştır.

Gazete, sadece eşkıya faaliyetlerini anlatmakla kalmayıp, Girit yerli halkının, özellikle kadın ve çocukların, nasıl bir çaresizlik içinde perişan olduğunu ayrıntılarıyla anlatarak dünya kamuoyunun dikkatini çekmeyi hedeflemiştir. Aynı zamanda Osmanlı’nın Girit olaylarına karşılık göstermiş olduğu çabalar ve bu olaylar karşısında nasıl bir tedbir aldığı dile getirilmiştir. Yaşanan bu olaylar sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun yanı sıra, Yunanistan ve Büyük Devletler’in nasıl bir tutum sergiledikleri üzerinde de durulmuştur.

Gündeme damgasını vuran Girit olaylarının Avrupa basınına nasıl yansıdığı ve Avrupalı diplomatların bu olaylardan kendilerine nasıl bir pay çıkartmaya çalıştıkları da bütün gerçekliğiyle verilmeye çalışılmıştır. Böylece gazete, Avrupa Devletleri’nin Hıristiyanlık taassubu ile Osmanlıya karşı izlemiş oldukları siyaseti çürütme politikasını takip etmiştir. Bunları yaparken de, bu düşüncede olan Avrupa gazetelerinin yazılarına da yer vererek çoğu zaman ispat yolunu seçmiştir. Böylece Girit ile ilgili konularda, Girit Adası üzerinde Müslüman-Hıristiyan çatışması ile başlayan ve adım adım Osmanlı-Yunan muharebesine götüren sürecin ele alınması oldukça önemlidir.

Dönemin siyasî olaylarından şüphesiz en önemlilerinden biri de Osmanlı-Yunan muharebesidir. Gazetenin yayın hayatı zamanında baş gösteren Osmanlı-Yunan muharebesi gazetede geniş yer tutmuştur. Muharebe ile ilgili yazılarda bu muharebenin başlaması, gelişmesi ve sonucu bütün ayrıntıları ile gazeteye yansımıştır. Yenişehir, Tırhala, Tırnova, Teselya, Golos, Çatalca, Velestin, Dömeke, Furka gibi muharebelerin geçtiği yerlerdeki gelişmeler ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Muharebe ile ilgili yazılarda sadece muharebenin gelişmesi değil, muharebe sırasında Osmanlı Devleti’nin, Yunanistan’ın ve Büyük

(22)

Devletler’in tutumları da objektif olarak değerlendirilmiştir. Bu muharebenin sonucu ise Osmanlı Devleti ve Yunanistan açısından ayrı ayrı incelenmiştir.

Gazeteye yansıyan diğer siyasî olaylar Bulgaristan bölgesinde Müslümanların durumu, Makedonya bunalımı, diğer Hükümetlerin yaşamış olduğu iç karışıklıklardır. Bulgaristan bölgesinde Müslümanların durumunun anlatıldığı konularda daha çok buradaki Müslümanların azınlık statüsü ele alınmıştır. Özellikle 93 harbi olarak tarihimize geçen savaş sonucunda Bulgaristan’da gittikçe Müslüman nüfusun azalması, buna karşın Bulgar nüfusunun artış göstermesi sonucu bölgede azınlık durumuna düşen Müslümanlardan söz edilmiştir. Müslümanların durumundan bahsedilirken daha çok gazetenin yayın hayatının geçtiği dönemdeki konumları üzerinde durulmuştur. Bu dönemde azınlıkta kalan Müslümanların, özellikle siyasî ortamın dışına nasıl itilmiş oldukları anlatılmıştır. Ayrıca Bulgarca bilmeyen Müslüman halkın karşılaştıkları zorluklar ile başlarına gelen olaylar da ayrıntıları ile verilmiştir.

Makedonya bunalımı ile ilgili konularda ise başta Bulgaristan olmak üzere Yunanistan, Sırbistan ve Romanya hükümetlerinin Makedonya üzerindeki emelleri ele alınmıştır. Gazete Makedonya bunalımından bahsederken Osmanlı Devleti’nin Girit bunalımı yanında uğraşmak zorunda kaldığı bir mesele olarak değerlendirmiştir.

Bu siyasî olaylar yanında gazete, diğer ülke ve hükümetlerdeki siyasî gelişmeler üzerinde de durmuştur. Bu olaylar içerisinde İspanya hükümetinin yaşamış olduğu iç karışıklıklar yer almaktadır. Bu dönemde özellikle Küba’da meydana gelen yeni bir hükümet kurmaya çalışan asilerin çıkarmış olduğu siyasî faaliyetler de gazeteye yansıtılmaya çalışılmıştır.

2.2. Dâhilî Haberler 2.2.1. Siyasî Faaliyetler

Bulgaristan Müslümanları, 93 harbi sonrasında, azınlık yani yönetilen halk durumuna düşmüştür45. Prenslik döneminde azınlık durumuna düşen Türk milleti, azınlığın sorunlarını mecliste savunabilme çabası içerisine girmiş, fakat çoğu zaman engellerle karşılaşmışlardır. Türk milletvekilleri ya haksızlığa uğruyorlar, ya da Bulgarca bilmemeleri sebebiyle, politikanın dışına itiliyorlardı. Bu sebepler yüzünden de Müslüman nüfus parlamentoda yer

45 Vedat Sabri Ahmet, “Bulgaristan Türklerinin Siyasî ve Kültürel Tarihine Dair Genel Bir Çerçeve”, Türkler, C.

(23)

alamıyordu. Kendilerini mecliste temsil edemeyince de, hükümetlerle iyi münasebetler kurma yolunu seçip iktidarda olan parti lehine oy kullanmaya başlamışlardı46.

Hamiyet gazetesi sütunlarında, Bulgaristan dâhilinde gerçekleşen dokuzuncu defa yapılacak meclis seçimlerine yer vermiştir. Bulgaristan’da taraftarlığın ve zıt fikirlerin yaygın olduğunu ve bu fikirlerin de seçimler esnasında açıkça görüleceğini belirtmiştir47. İktidarda yer almak isteyen parti şeflerinin Bulgaristan’ın her bir bölgesine dağılarak kendilerine oy verilmesi için faaliyetlerde bulunduklarını ifade etmiştir48.

Seçim günü geldiğinde bin, bin beş yüz kadar ahalinin reis-i nazırı İstoblof, nâfi’a nâzırı Mecarof ve Meclis-i Mebûsan reis-i sânîsi Doktor Yankolof adlarına oy verildiği açıklanmıştır49.

Yapılan seçimlerin ise Müslümanlar arasında memnuniyetsizliğe sebep olduğu şu şekilde dile getirmiştir:

“Rumeli-i Şarkî vilâyeti dâhilinde sâkin ahâli-i İslâmiye’den şimdiye kadar hiçbir kimsenin bilâ-intihâb mebûs sıfatıyla Sobranya’da50 bulunmamış olması hakk-ı müsâvâta

menâfi görülmekte ve bu sebeple ahâli-i İslâmiye beyninde bazı gûne hoşnutsuzluk alenî his olunmakta idi.”51

Bununla beraber, Filibe’de halk arasında kimin mebus seçileceği konusunda uzun uzun tartışılmış ve sonuç itibarıyla İstoblof aday gösterilmiş ve bunu haber vermek için Benderli-zâde İsmail Efendi ile Hacı İsmail Bey-Benderli-zâde Mehmet ve Eyüb Sabri Bey Efendiler Sofya’ya gönderilmişlerdir52.

Yapılan seçimlerin sonucu belli olmuş ve bu kişilerin isimleri ise Doktor Yankolof ve yardımcılığına Guybetlenikof? ve Gurbanof ile Haristo Yuanof’un seçilmiş oldukları belirtilmiştir53. Bulgaristan Prensi Ferdinand, seçilmiş olan mebuslara yapmış olduğu

46 Ömer Turan, “Bulgaristan’da Prenslik Döneminde Türklerin Sosyal ve Siyasal Kurumlaşma Çalışmaları”,

Belleten, C. LXIV/209, Nisan 2000, s. 91.; Vedat Sabri, Siyasi ve Kültürel Tarih, s. 386-387.

47 Hamiyet, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896), nr. 1, s. 3.

48 Hamiyet, 13 Teşrîn-i Sânî 1312 (25 Kasım 1896), nr. 1, s. 3.

49 Hamiyet, 18 Teşrîn-i Sânî 1312 (30 Kasım 1896), nr. 2, s. 3.

50 Sobranya adı verilen Bulgaristan Millî Meclisi Parlamentosunda ilk on beş yılındaki Türk milletvekillerinin

sayısı net olmamakla birlikte meclis tutanaklarındaki yoklama listelerinde yapılan incelemelerde 1880’de yapılan seçimlerde Türklerden 15, 1882’de 13, 1884’te 22, 1887’de 25, 1890’da 15, 1893’te 9, 1894’te ise 8 veya 9 milletvekili seçildiği görülmüştür. Sofya’daki Osmanlı İmparatorluğu Komiserliği’nin 1896 yılında İstanbul’a göndermiş olduğu raporda, Bulgaristan Millî Meclisi’ne her genel seçimde sadece 5–6 Türk milletvekilinin seçilebildiği belirtilmiştir. Yine Sofya’daki Osmanlı İmparatorluğu komiseri Niyazi Bey’in çabasıyla 1896 Martında yapılan seçimde ilk defa olarak 13 tane Türk milletvekili seçildiği ifade edilmiştir. Bkz. Ömer Turan, Siyasal Kurumlaşma, s. 91–92.

51 Hamiyet, 18 Teşrîn-i Sânî 1312 (30 Kasım 1896), nr. 2, s. 3.

52 Hamiyet, 18 Teşrîn-i Sânî 1312 (30 Kasım 1896), nr. 2, s. 3.

(24)

konuşmasına “Mebus Efendiler” şeklinde hitap ederek başlamış ve mebuslara, gittiği ülkelerin kendi ülkelerine karşı hangi tavırlar içerisinde olduklarını veya Bulgaristan’a karşı ne gibi düşüncelere sahip olduklarını anlatmıştır54.

Hamiyet gazetesi, Bulgaristan halkı için öneme sahip olan seçim hareketlerini yakından takip etmiştir. Vermiş olduğu haberlerinden, Bulgaristan’da azınlık durumunda kalan Müslüman halkın, kendi meselelerini parlamentoya taşımaktaki zorluğunu ve bundan duyulan hoşnutsuzluğu yansıtmayı ihmal etmediğini görmekteyiz.

2.2.2. Askerî Faaliyetler

2.2.2.1. Askerî Yardım Komisyonu

Askerî operasyonların başarıya ulaşmasında teknik donanım, talim ve disiplinlerinin yanı sıra, savaş için gerekli malî kaynak da önem taşımaktadır55. Bir devletin şanını yayma, bir vatanın korunması, bir milletin mutlu geleceğini en başta temin edecek olan şey, askerî güç ve askerî gereçlerin mükemmel olmasıdır. Bu nedenle Osmanlı Devleti var olan askerî gereçlerini daha da artırmak amacıyla “Te’sîsât-ı Askeriye İ’âne Komisyonu” adıyla bir komisyon kurmuştur56.

Komisyon, 17 Aralık 1897 tarihinde, İstanbul’da kurulmuş olup, kurucusu Hacı İsmail Bey-zâde Mehmet Cemalettin, komisyon üyeleri ise, Zaim Paşa-zâde Eyüb Sabri, Benderli-zâde İsmail adlı kişilerdir57.

Komisyon merhum Hacı İsmail Bey-zâde Mehmet Efendi tarafından yönetilmekte olup, toplanan paraların doğrudan komisyon başkanına verilmesi Filibe halkına duyurulmuştur58.

Bir savaşın kazanılmasında maddî kaynakların öneminin bilincinde olan Hamiyet gazetesi, Osmanlı askeri için gerekli maddî desteğin sağlanması konusunda pek çok gayret sarf etmiştir. Bunun için sütunlarında komisyona yardım eden kişilerin isimleriyle, yapmış oldukları yardımların miktarlarına yer vererek bu kişilere karşı memnuniyetini dile getirmiştir. Ayrıca bu yolla daha çok kişiyi yardım konusunda teşvik etmeyi de amaçlamıştır.

Hamiyet gazetesi, kurulan komisyona yardım edenlerin isimlerini ve yapmış oldukları yardımları sıralamıştır ki, bunlar aşağıda bir tablo halinde verilmiştir59.

54 Hamiyet, 5 Kanun-ı Evvel 1312 (17 Aralık 1896), nr. 4, s. 2–3.

55 Ömer İşbilir, “Osmanlı Ordularının İaşe ve İkmali: I. Ahmed Devri İran Seferleri Örneği”, Türkler, C. 10,

Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 151.

56 Hamiyet, 5 Kanun-ı Evvel 1312 (17 Aralık 1896), nr. 4, s. 3.

57 Hamiyet, 5 Kanun-ı Evvel 1312 (17 Aralık 1896), nr. 4, s. 3.

(25)

Tablo: Te’sîsât-ı Askeriye İ’âne Komisyonu adına toplanan yardım paraları

İsim Kuruş

Faziletlü Filibe Müfettişi İbrahim Hakkı Efendi 600

Eşraftan İzzetlü Behlül Efendi 369

“Emniyet” gazetesi müdürü ve ser muharriri İzzetlü Hilmi Efendi 600

Eşraftan Hacı İsmail Bey Zade Mehmet Cemaleddin 615

…… Faziletlü Hoca Şükrü Efendi 120

…… Bekir Efendi Zade Mehmet Efendi 120

Eşraftan İzzetlü Esseyyid Muhas Efendi 90

Pirinççi Lağvetlü Süleyman Efendi 120

Pirinççi Reşit Efendi 120

Nalbur Mustafa Efendi 12

Pirinççi Osman Efendi 30

Pirinççi Hacı Esseyid Efendi Zade Nazmi Efendi 20

Pirinççi Halim Ağa 60 İşçi Mahmut Süleyman Ağalar 12

Hacı Ferhat Ağa Zade İbrahim Ağa 60

Bakkal esnafından Muhtar Hacı Ali Efendi 60

Sirkeci Salih Ağa 30

Hamiyet gazetesi, “Hamiyet-i İslâmiye’den Bir Numûne” başlığı ile Hindistan’da bulunan Müslümanların da kurulan komisyon için 22.500 rubiyye yardımda bulunduklarını belirtmiştir60. Vatan uğruna yapılan fedakârlıkların, toplanan paraların önemine değinen gazete, gösterilen çabalar sayesinde büyük miktarlar elde edildiğini vurgulamıştır. Aynı zamanda bir başka yardımın da Mısır’daki şubelerden geldiğini belirtmiştir. Ferik Ahmet Celaleddin Paşa hazretlerinin kayınvalideleri Prenses Fatıma Hanım Efendi ile merhum İsmail

59 Hamiyet, 5 Kanun-ı Evvel 1312 (17 Aralık 1896), nr. 4, s. 4. ; Hamiyet, 17 Kanun-ı Sânî 1312 (29 Ocak)

1897), nr. 12, s. 4.

(26)

Paşa damadı Mahmut Paşa’nın da elli dörder bin kuruştan yüz sekiz bin kuruş para yardımında bulundukları ifade edilmiştir61.

2.2.2.2.Osmanlı Donanması

Denize kıyısı olan devletler, savaşta deniz hâkimiyetini elde tutmak veya kıyılarına karşı yapılacak olası düşman taarruzlarını engellemek maksadıyla güçlü bir donanma kurmak, ya da var olan donanmasını sürekli geliştirmek zorundadırlar62.

II. Abdülhamit tahta çıktığı zaman, Osmanlı donanması dünyanın üçüncü büyük gücü durumundaydı. Fakat 1897 yılında Osmanlı-Yunan harbi yapılmazdan 20 küsur senelik zaman zarfında donanma büyük eksiklikler içerisinde olmasına rağmen, günün şartlarına göre yenilenememiştir. Bu nedenle, donanma sayıca büyük, fakat kalite olarak zayıf bir duruma düşmüştür63. II. Abdülhamit’e Donanma Komutanı tarafından donanmada bulunan gemilerin savaş yapabilecek kapasitede olmadığı, zırhlı ve torpido istimbotlarının hepsinin harap olduğu ve gerekli silahın bulunmadığı raporunun gelmesi üzerine, II. Abdülhamit Haliç’te64 bulunan donanmaya bağlı gemilerin tamir edilmesini emretmiştir65. Hamiyet gazetesi, donanmanın

tamiri ve teçhizatı için Bahriye Nazırı Hüseyin Paşa’nın beş yüz bin lira verdiğini ifade etmektedir66.

Osmanlı donanmasının kötü durumu herkes tarafından biliniyor, fakat yeniden harp sanayisi kurulması gerekecek bir donanma yapılması düşünülmüyor, sadece boğazların korunmasına yetecek kadar gemilerin olması yeterli görünüyordu67. Bunun için gemi satın alınması yoluna da gidilmiştir. Nitekim Osmanlı Devleti tarafından iki zırhlı ve iki

61 Hamiyet, 22 Mart 1313 (3 Nisan 1897), nr. 28, s. 3.

62 Şakir Batmaz, II. Abdülhamit Devri Osmanlı Donanması, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayınlanmamış Doktora Tezi), Kayseri 2002, s. 17; İdris Bostan, “Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği”, Türkler, C. 10, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 126.

63 Metin Hülagü, “1897 Osmanlı-Yunan Savaşı Çerçevesinde Sultan II. Abdülhamit Dönemi Osmanlı

Donanması Hakkında Bir Değerlendirme”, Türkler, C. 13, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s. 831.

64 1896 yılı sonuna kadar Haliçte 12 gemi bulunmaktaydı. Bu gemiler: merkez bataryalı, 900 ton kapasiteli, 28

topa sahip ve 12 mil süratindeki Mesudiye Zırhlısı; merkezi bataryalı, 2700 ton kapasiteli, 27 topa sahip ve 13 mil süratindeki Hamidiye Zırhlısı; 2400 ton kapasiteli, 27 topa sahip ve 12 mil süratindeki Aziziye, Osmaniye, Orhaniye Zırhlıları; merkezi bataryalı, 5600 ton kapasiteli, 19 topa sahip ve 11 mil süratindeki Âsâr-ı Tevfik; 2700 ton kapasiteli, 12 topa sahip ve 11 mil süratindeki merkezi bataryalı Mukaddeme-i Hayr Zırhlı Korveti; 2000 ton kapasiteli, 11 topa sahip ve 12 mil süratindeki merkezi bataryalı Âsâr-ı Şevket Zırhlı korveti; 2000 ton kapasiteli 11 topa sahip ve 12 mil süratindeki merkezi bataryalı Nemci Şevket Zırhlı Korveti’nden ibarettir. Zırhlılar 24 ve 15 cm’lik ve küçük çaplarda Krup, Armstrong, Nordnüfeld topları ile donatılmışlardır. Bkz. Metin Hülagü, Türk-Yunan İlişkileri Çerçevesinde 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı, Erciyes Üniversitesi Yayınları No: 131, Kayseri 2001, s. 140.

65 Metin Hülagü, Osmanlı Donanması Hakkında Bir Değerlendirme, s. 833.

66 Hamiyet, 17 Mart 1313 (29 Mart 1897), nr. 26, s. 2.

(27)

kruvazörden oluşan donanmanın Amerika’dan satın alındığı haberini Hamiyet, “Yeni Osmanlı Donanması” başlığı ile halka duyurmuştur68. Aynı zamanda Hamiyet gazetesi, Osmanlı donanmasının her türlü malzemesinin satın alınması için komisyon tarafından Avrupa’ya önemli siparişlerde bulunulduğundan bahsetmektedir69. Ayrıca gazete, Osmanlı Devleti tarafından Almanya’da inşa edilmek üzere, dört adet zırhlı sefine sipariş edildiğini Avrupa gazetelerinin yazmış olduğunu belirtmiştir70.

Gazete, Osmanlı Devleti’nin, donanmanın geliştirilmesi için teşebbüslerde bulunduğunu ve Osmanlı donanmasının ihtiyacı olan ıslahatın derecesini anlamak amacıyla, yabancı mühendislerin -Almanya, Fransa ve İngiltere’den olmak üzere- yardımlarına başvurmuş olduğunu yazmaktadır71. Bununla ilgili olarak ajanslardan gelen telgraf haberlerinde, donanma için gerekli ıslahatın derecesini belirtmek üzere, Almanya’dan İstanbul’a altı deniz mühendisinin gelmiş olduğu hususunda bilgi yer almıştır72.

Devletin olası bir taarruzda müdafaasının sağlanmasında askerî gücün önemine değinen Hamiyet, Osmanlı Devleti’nin, gerek kara ordusunun, gerekse deniz gücünün gelişip güçlenmesi için göstermiş olduğu çabaları sayfalarında yansıtmıştır. Günün şartlarına ayak uyduramayan Osmanlı donanmasını yakından takip etmiş olan gazete, donanmanın içinde bulunduğu duruma değinmeyi ihmal etmemiş ve donanma ile ilgili her türlü bilgiyi aktarmıştır73.

2.2.3. Eğitim Faaliyetleri

1877- 78 Osmanlı Rus savaşı, siyasî hayatta olduğu kadar eğitim hayatında da olumsuz etkisini göstermiştir. Bu tarihten sonra eğitim hayatında büyük bir düşüş görülmüştür. Eğitim hayatının bu şekilde zarar görmesinin başlıca nedeni, Türk okulların, camilerin ve

68 Hamiyet, 15 Mart 1313 (27 Mart 1897), nr. 25. s. 2.

69 Hamiyet, 17 Mayıs 1313 (27 Mayıs 1897), nr. 49, s. 3.

70 Hamiyet, 5 Temmuz 1313 (17 Temmuz 1897), nr. 62, s. 4.

71 Hamiyet, 5 Temmuz 1313 (17 Temmuz 1897), nr. 62, s. 4.

72 Hamiyet, 3 Temmuz 1313 (15 Temmuz 1897), nr. 61, s.4.

73 Osmanlı-Yunan muharebesi öncesinde yapılan her türlü askeri hazırlık ve donanma ile ilgili en küçük

gelişmeyi takip eden gazete, Osmanlı donanmasından Orhaniye ve Muin-i Zafer adlı zırhlıların İstanbul’dan hareket ederek Bişke’de birinci filoya katıldıktan sonra İzmir, Selanik limanlarına gidecekleri hususunda bilgi vermiştir. Bkz. Hamiyet, 31 Mart 1313 (12 Nisan 1897), nr. 31, s. 2.; Osmanlı Devleti’nin öncelikli olarak korunmasında önem verdiği yerler İzmir ve Selanik olmuştur. Donanma komutanlığınca olası bir Osmanlı-Yunan muharebesinde Akdeniz Adaları ve Anadolu sahilleri yanında Çanakkale Boğazı, Selanik ve İzmir korunması öncelikli olan yerlerdir. Bunun yanında Osmanlı donanması savaş öncesinde Basra, Beyrut, Bingazi, Cidde, Deriye, Ereğli, Girit, İşkodra, Karadeniz, Kızıldeniz, Midilli, Preveze, Rodos, Sakız, Sisam, Trablusgarp, Trabzon gibi belli başlı yerlerde faaliyet göstermişlerdir. Bkz. Metin Hülagü, Osmanlı

(28)

medreselerin gelir kaynağı olan vakıfların gasp edilmiş olmasıydı. Ayrıca savaş esnasında Türklerin mektep ve medrese binalarının büyük bir kısmı yıkılmış ve yakılıp yok edilmiştir74.

1885 yılına gelindiğinde ise, Bulgar Prensliği’nin Şarkî Rumeli vilayetlerini topraklarına katarak sınırlarını genişletmesiyle bu sarsıntılar sona ermiş ve eğitim hayatı toparlanmaya başlamıştır75.

Hamiyet gazetesi, eğitime önem vermiş ve Filibe’de bulunan dört ilkokul ile iki ortaokulun (Biri kız, diğeri erkek) imtihan sonuçlarından duyduğu sevinci sütunlarında yansıtmıştır76.

Hamiyet, kız rüştiyesinden (ortaokul) Bedriye adlı bir öğrencinin yaşına göre herkesi şaşırtacak kadar büyük maharetler gösterdiğini dile getirmiş ve başarısını tebrik etmiştir. Yine erkek rüştiyesinden (ortaokul) Osman ve 37 numaralı Ahmet ile 107 numaralı Refet adlı öğrencilerin başarılarını da değinerek, Bulgar halkının bu öğrencilere karşı duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir77.

Gazete, eğitimin sıkıntılarına doğrudan değinmese de, içinde bulunduğu dönem eğitimin maddî olarak sıkıntılı olduğu bir dönemdi.

Hamiyet, Filibe Sancağı, Karlova kasabası ahalisinden ticaretle uğraşan Olukiye Yorgiyef adlı bir kişinin vefat ettiğini ve bu kişinin 2000 frank kadar bir miktarı İslâm okullarına bağışladığı haberini vermiştir78. Bu haberiyle İslâm âleminin de milletin geleceği için önemli olan eğitim konusunda duyarlı olmaları gerektiği dile getirilmiştir79.

2.2.4. Ulaşım

Hamiyet gazetesi, ulaşım ile ilgili olarak vermiş olduğu haberlerinde, Bulgaristan dâhilinde yapılması düşünülen Selanik-Manastır hattından söz etmiştir. Aynı zamanda Anadolu şimendiferleri direktörü Almanyalı Kavula’nın Osmanlı’da yapılmasını tasarlamış olduğu vapur şirketi üzerinde de durmuştur.

74 Hüseyin Memişoğlu, Bulgaristan’da Türk Kültürü, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1995,

s. 97.

75 Hüseyin Memişoğlu, Türk Kültürü, s. 98.

76 Hamiyet, 3 Temmuz 1313 (15 Temmuz 1897), nr. 61, s. 1.

77 Hamiyet, 3 Temmuz 1313 (15 Temmuz 1897), nr. 61, s. 2.

78 Hamiyet, 17 Temmuz 1313 (29 Temmuz 1897), nr. 67, s. 2.

(29)

Hamiyet gazetesi, Sobranya Meclisi’nin demir yolu inşası hakkında almış olduğu kararı sayfalarında yer vermiştir. Bu amaç için Sırbistan Kralı I. Aleksandır’ın 18 Şubat’ta Sofya’ya geleceğini, bunun için Meclisin 23 Şubat’a kadar tatil edilmeyeceğini bildirmiştir80.

Hamiyet, 220 kilometreden ibaret olan Sarımbey- Filibe- Çırpan- Yeni Zağra demir yolları hattının inşasının 11 milyon frank karşılığında Rusçuklu İstifan Semonuf’a ihale edilmiş olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Rusçuklu-Tırnova demir yolu hattının inşasına Sobranya’nın karar verdiğini de ifade etmiştir81. Prens Ferdinand ile heyet-i nazır ve umum meclis-i mebusân azası ve birçok kişi burada yer almıştır82. Bulgaristan hükümetinde çalışan bütün memurlardan Bulgaristan’da yapılmış olan bu tür malların zarar görmesi, ya da bu mallara karşı çıkılması durumunda, altmış frank alınacağı ve bu tür olayların tekrarında ise ceza işlemlerinin yapılacağı kararı alınmıştır83. Hamiyet, bu tür uygulamanın takdir edilecek bir davranış olduğunu belirterek bu gelişmelerin kalıcı olmasını sağlamaya çalışmıştır.

Tan gazetesi, Selanik- Manastır demir yolunun Fransa ve Dişkat’dan geçirilerek Yanya’ya kadar uzanması kararını takdir ettiğini belirtmiştir84. Yine bir başka haberde, “Vilayet-i şahânede yeniden inşası kararlaştırılan demir yolu hatlarının tesisi için Osmanlı Devleti tarafından Paris, Berlin, Bürüksel, Lahey sermayedarlarının davet edildiği” yer almıştır85.

Bazı Avrupa gazeteleri, Rumeli Şarkî Demiryolu’nun askerlerin nakli konusunda zorlanmakta olduklarını yazmışlardır. Hamiyet ise, böyle bir durumun olmadığını, bu haberi yazanların ise kendi inançlarından başka bir şeyi yansıtmadığını vurgulamıştır. Hatta bunu ispatlamak için Selanik’te Fransızca çıkan Journal De Salonique adlı gazetenin de Hamiyet’in görüşlerini doğrulamış olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Selanik-Manastır hattında Rumeli demir yolu şirketinin şu ana kadar pek çok hizmette bulunduğunu da söylemiştir. Hatta

80 Hamiyet, 14 Şubat 1312 (26 Şubat 1897), nr. 17, s. 2.

81 Hamiyet, 14 Şubat 1312 (26 Şubat 1897), nr. 17, s. 2; Bulgarların işletme şirketleri ile zaman zaman

tartıştıkları oluyordu. İşletme şirketlerinin nakliye ücretlerini yüksek tutmaları Bulgarların şikâyet etmesine neden olmaktadır. Bu nedenle 1898 yılında kendileri hat inşa etmeye karar vermişlerdir. Bu yeni proje Sarım Bey’den başlayacak Şark demir yolları hattına paralel bir şekilde gidecek ve Yeni Zağra’da Tırnova-Yanbolu hattı ile kesişecekti. Bulgarlar hemen harekete geçip yeni Zağra- Çırpan arasındaki kısmı tamamlamışlardır. Ancak Bulgarların bu dönemde mali durumu bozuk olduğu için bu durum şirketin işine yarayacak ve Bulgar hükümetine borç veren malî şirketlerin baskısı sonucu Bulgaristan işletme şirketi ile 27 Mart 1898 tarihinde bir anlaşma yapmak zorunda kalacaklar ve Sarımbey – Yeni Zağra arasındaki hattın yapımından vazgeçeceklerdir. İnşaatı biten Yeni Zağra-Çırpan hattı ise 700 frank karşılığında şirkete kiraya verilecektir. Ayrıca Bulgarlar Şark Demiryollarına rakip olabilecek hat inşa etmeyeceklerdi. Bkz. Vahdettin Engin,

Rumeli Demiryolları, Eren Yayıncılık, İstanbul 1993, s. 211.

82 Hamiyet, 14 Şubat 1312 (26 Şubat 1897), nr. 17, s. 2.

83 Hamiyet, 14 Şubat 1312 (26 Şubat 1897), nr. 17, s. 2.

84 Hamiyet, 14 Temmuz 1313 (26 Temmuz 1897), nr. 66, s. 3.

(30)

Hamiyet, “Osmanlılar ile Osmanîlere mensûb bulunanlar aleyhinde idâre-i lisân etmekle telezzüz eden gazetelerin yâva kuruşâne sözlerine uzun uzadıya cevap vermeğe hacet görmüyoruz.” şeklindeki sözleriyle sert bir şekilde bu düşüncede olan Avrupa gazetelerini eleştirmiştir86.

Hamiyet gazetesi, Osmanlı Devleti’nin Anadolu şimendiferleri direktörü Almanyalı Kavula, Osmanlı Devleti’ne, Sivas’a kadar bir şimendifer hattının inşasını teklif etmiş olduğunu Standard gazetesi’nin yazdığını belirtmektedir87. Bir başka haberinde ise Hamiyet, Anadolu şimendiferleri imtiyaz sahibi olan Kavula’nın bu kez Osmanlı Devleti’ne müracaatla Osmanlı sancağı altında Osmanlı Vapur Şirketi adıyla gayet önemli bir vapur şirketi teşkil edilmesine izin verilmesi istenmiş olduğu bilgisine yer vermiştir. Hamiyet, Kavula’nın bu teklifini takdir ederek olumlu açıdan bakmıştır. Şöyle ki, Hamiyet, “vapur şirketinin her hâl ü kârda Osmanlı Devleti’nin kanunlara ve nizâmına tâbi ve var olan diğer şirketlerin hepsinden daha büyük olacağını ve Osmanlı tüccarlarının her türlü taşımacılığını bu şirketin yapacağını ve muharebede şirketin vapurları, Osmanlı Devleti’nin kendi malı gibi kuruvazör şekline girerek asker naklinde kullanılacağı” konusunda bu şirketin önemine değinmiştir. Ayrıca Osmanlı- Yunan muharebesinde Selanik- Dedeağaç şimendifer hattının ne kadar çok işe yaramış olduğunu, bu açıdan bakıldığında, Kavula’nın Osmanlı Vapur Şirketi’nin ticaret yanında asker sevki açısından büyük faydasının görüldüğünü belirtmiştir 88. Aynı zamanda bu şirketin, Rusya gönüllü donanmasından daha mükemmel olacağını ve Kavula’nın imtiyazı altında olan Anadolu’daki şimendifer hattı hangi mevkide olursa olsun Sivas’a kadar gideceği ve bu hattın Askerî Şimendifer Hatları sisteminde olacağını ve bu nedenle Anadolu içindeki asker sevkinin daha hızlı yapılabileceği düşünüldüğünde, bu şirketin kurulmasını bütün Osmanlı’nın isteyeceğinin şüphesiz olduğunu da ifade etmiştir89.

Hamiyet gazetesi, bir başka haberinde, demir yolu memurlarının yolsuzluğu konusuna değinmiştir. Buna göre, demir yolu memurlarının bazılarının Osmanlı- Yunan muharebesi sonrasında Osmanlı eşyasının şimendiferle nakli sırasında kötü niyet taşıdıklarından bahsedilmiştir. Böylece Yunanlılardan alınan topların Selanik’ten İstanbul’a gelen iki topun eksik olduğu ve bu topların Hadımköyü’nde derince bir çukura konulduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine bu şirket hizmetten hemen çıkarılmıştır90.

86 Hamiyet, 6 Mart 1313 (18 Mart 1897), nr. 22, s. 3.

87 Hamiyet, 14 Mayıs 1313 (26 Mayıs 1897), nr. 48, s. 4.

88 Hamiyet, 17 Mayıs 1313 (27 Mayıs 1897), nr. 49, s. 3.

89 Hamiyet, 17 Mayıs 1313 (27 Mayıs 1897), nr. 49, s. 3.

(31)

Hamiyet gazetesi, vermiş olduğu bir başka haberde ise, Osmanlı şimendiferlerinin Osmanlı düşmanı olan hükümetlerin teb’ası hizmetinde kullanılmasına tepki göstermiştir. Böylece, bu durumu, Şimendifer şirketleri sayesinde milyonlarla lira kazanan Osmanlı düşmanı olan hükümet teb’asının hizmetinde kullanılması bütün kâinat için utanç verici bir olay olarak değerlendirmiştir91.

Hamiyet gazetesi, ulaşım ile ilgili vermiş olduğu bir başka haberde de; Bulgar gazetelerinin vermiş olduğu habere göre, Sofya’da belediye reis-i heyeti Baylanski’nin yönetimi altında bir tramvay hattının inşasına başlanacağını belirtmiştir92.

2.3. Hâricî Haberler

Hamiyet gazetesi, 17. sayıya kadar “Hâricî” haberlere yer vermiştir. Bu haberlerde İngiltere politikasının sebep olduğu sorunlar ele alınmıştır. Bunlar içerisinde İngiltere’nin kendi çıkarı için Osmanlı Devleti’nin başına sardığı Ermeni Meselesi ve yine İngiltere’nin gözünü hiç ayırmadığı Kıbrıs ve Mısır toprakları üzerindeki emellerinin Fransa, Rusya gibi devletlerarasında yaratmış olduğu bunalım anlatılmıştır. Hamiyet gazetesi, ucu Osmanlı Devleti’ne dokunan bu tür gelişmeler yanında diğer hükümetlerin kendi içerisinde meydana gelen huzursuzlukları da dile getirmiştir.

2.3.1. İngiliz Politikası ve Ermeni Sorunu

Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında mülayim vatandaşlar iken, XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren bölücü hareketlerde bulunmuşlardır. Bunda da, Rusya büyük rol oynamıştır93. 1877–78 Osmanlı-Rus savaşı ardından imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Rusya’nın elde ettiği fırsatlardan tedirgin olan İngiltere ve Avrupa devletlerinin çabalarıyla Berlin Konferansı toplanmıştır. Fakat Berlin Konferansı İngiltere’yi tatmin etmemiş, gizlice Osmanlı ile kendi çıkarı için antlaşma yoluna gitmiştir. Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumak bahanesiyle Kıbrıs’a yerleşmeyi gündeme getirmiş ve Osmanlı’yı ikna ederek iki devlet arasında “Kıbrıs Antlaşması” imzalanmıştır94. Bununla İngiltere, Ermeniler üzerinde üstün bir mevki kazanmıştır. İngiltere, 1791’den bu yana güttüğü Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikasını terk ederek 1880’lerden itibaren Liberal Parti ve Glodstone ile beraber Osmanlı’yı parçalama, hatta Osmanlı toprakları üzerinde

91 Hamiyet, 17 Mayıs 1313 (27 Mayıs 1897), nr. 49, s. 4.

92 Hamiyet, 17 Mart 1313 (29 Mart 1897), nr. 26, s. 2.

93 İdris Bal-Mustafa Çufalı, Dünden Bugüne Türk Ermeni İlişkileri, Nobel Yayın Dağıtımı, Ankara 2003, s. 205.

(32)

kendisine bağlı milli devletler kurma yoluna gitmiş ve Avrupa politikasında da yer almaya başlayan “Ermeni Sorunu” baş göstermiştir95.

Böylece Ermeni Sorunu, Rusya’nın doğrudan müdahalesi ile alevlenmiş96, İngiltere’nin

çıkarları ile önü alınmaz bir şekilde yayılma göstermeye başlamıştır.

Hamiyet gazetesi, İngiliz liderlerinin siyasî politikalarının Ermeniler üzerinde nasıl etkide bulunduklarını ifade etmeye çalışmıştır. Nitekim Rusların Doğu Anadolu’dan çekilmesinin ardından baş gösteren kıtlık ve açlığa karşı Ermeniler, İngiliz Hükümeti’nden yardım istemiş ve kendilerine İngiltere tarafından yardım eli uzatılmıştır. Böylece Ermeniler İngiltere’ye karşı güven duymuş ve İngiltere de, bu güveni sarsmamak için Osmanlı Hükümeti tarafından 17 Temmuz 1879’da yapılması gereken ıslahatın yapılmadığı II. Abdülhamit’e bildirilmiştir97. Özellikle ıslahat konusunda Lord Salisbury’nin ısrarları bunda rol oynamıştır.

Ermeniler de İngiliz Hükümeti’nden cesaret alarak ıslahat yapılması için bir takım fenalıklarda bulunmuşlardır. Bu konuyla ilgili 17 Mart tarihli Tan gazetesinde yer alan haberde, “Ermeni İhtilal Komiteleri’nin, Bâb-ı Âli’nin söz verdiği ıslahatın henüz icraata geçmediği için tekrar fenalık çıkaracaklarının Ermeni Patrikhanesi’ne bildirdiği” yer almıştır98. Yine İstanbul’dan Tan Gazetesi’ne yazılan bir mektupta, Zeytun’da bulunan Hamidiye süvarileri ile Ermeniler arasında olayların olduğu, hatta aynı olayların Ayıntab’da da yaşandığı ve bu olaylar sırasında pek çok zararın meydana geldiği hususunda bilgi verilmiştir99. Hamiyet, bu söylenenlerin abartılı olduğunu Girit meselesi nedeniyle damarlarında öldürme amacı güdenlerin yalancı kaleminden çıktığını, Zeytun’da meydana gelen olayların bir iki İslâm ve bir iki Ermeni arasında yaşanan küçük olaylar olduğunu belirtmiştir100. Yine bu olaylar hakkında Saint James Gazet adlı bir İngiliz gazetesi, yaşanan olayların dört kişi arasında gerçekleştiğini yazmış ve Türkler aleyhinde bu tür yazılar yazan gazeteleri eleştirmiştir101.

Ermeni İhtilal Komiteleri’nin, bu tür faaliyetleri üzerine Hamiyet, Osmanlı Devleti için şu sözleri sarf etmektedir:

95 Fahir Armaoğlu, Siyasi Tarih, s. 565.

96 İdris Bal, Türk Ermeni İlişkileri, s. 205.

97 İdris Bal, Türk Ermeni İlişkileri, s. 236.

98 Hamiyet, 15 Mart 1313 (27 Mart 1897), nr. 25, s. 3.

99 Hamiyet, 15 Mart 1313 (27 Mart 1897), nr. 25, s. 3.

100 Hamiyet, 15 Mart 1313 (27 Mart 1897), nr. 25, s. 3.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Ülkemizde en hassas ve doğru direnç ölçümlerinin yapıldığı, Quantum Hall direnç sisteminin bulunduğu laboratuvarlar bu enstitüde yer almaktadır... şam uzun süredir

Neyzen Tevfik bu dörtlüğü neresi için, kimler için yazsın. Bulanlar, bulamayanlara

Sonuç olarak aile, toplumu besleyen, geliĢtiren, koruyuculuk görevi üstlenen bir yapıdır. Aile toplumu oluĢturan ilk toplumsal bütün olmakla birlikte insanın kendi

S ay fad a) İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi. Taha

Ni­ kolayidinin Servet gazetesi serha- ( I ) Saadet gazetesinin de adını Abdülhamid koymuştu; fakat padişah tarafından takılan bu ad bu gazeteye.. c te uğur

Abidin D in o'n u n 1968-1972 yıllarında hazırlaoığı ' Pencereler-Açılar” adlı resim dizisi İse guaj boyayla kâğıt üzerine yapılmış 16 resmi içeriyor.

Çalışmanın özelde inceleme nesnesi olan yazar Aygen Sibel Çelik hakkında çocuk ve gençlik yazını bağlamında yazmış olduğu “Seidenhaar” ve “Sinan und Felix –