• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Mecmualara basılmak üzere irade ile gönderilen resimler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Mecmualara basılmak üzere irade ile gönderilen resimler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yazan : SÜLEYM AN KÂNİ İRTEM —

Tercüme iktibas hakkı mahfuzdur

— Tefrika No. 655

V » — ■ I — ... - . 111 . - ■.11.11!,■ I.l.l.l, İMİ . . I IK L IM 11 — . „■■I I , I . .1— III — « i

Mecmualara basılmak üzere irade

ile gönderilen resimler

Abdülhamid gazetelerin çoğal­ masını hiç memnuniyetle görmez­ di.

İstanbulda türkçe olarak Ah­ in e d Mitat efendinin (Tercümanı Hakikati) Filip efendinin eski

(V akiti) yerine çıkan (Tariki)

Çurçilin eski Ceridei havadisi ye­

rine çıkan Mehmed efendinin

(Saadeti) Galatada Millet hanın­ da çıkan ramca Konstantinopolis sahibi Nikolayidinin öğleden son­ ra neşrettiği «Serveti», Mihran efendinin «Sabahı», Ahmed Cev­ det beyin «İkdam ı» ona kâfi görü­ nüyordu.

Bundan fazlasını çok gören

Abdülhamid bunların azalmasını ve birinin intişarını büsbütün men suretile kapanmasını da muvafık görmezdi.

Gazetelerde yalnız «marazii

âliye mugayir» yazılar değil, ter­ tip sehivleri bile gazete sahipleri için tehlikeyi davet ederdi. Bir çok işgüzarlar gazeteler hakkında sık, sık jurnallar verirler, bir ma­ kaleye, bir cümleye, hatta bir keli­ meye türlü türlü manalar vererek

Abdülhamidin vehmini tahrik

ederlerdi. Sahiplerinin gözünden, sansürün kontrolundan kaçarak nasılsa bir gazetede böyle bir ma­ kale, cümle veya kelime neşredi­ lecek olursa mal bulmuş mığribi gibi jurnalcılar jumalları dayar­ lardı. Bunun üzerine gazete bir kaç günlük bir tatile uğrar. Tahki­ kat yapılır, sonra işte kast olma­ dığı anlaşılır, gazetenin tekrar in­ tişarına irade sadır olurdu.

Abdülhamid şunun bunun ga­ zete imtiyazı taleplerini, Babıâli- ce her nasılsa muamelesi yürütül­ müş, olsa bile, terviç ile iradesini vermeğe lüzum görmezdi.

Yüksek mekteplerden çıkmış genç muharrirler namlarına imti­ yaz verilmezdi.

Mülkiyeden mezun Hüseyin Ca- hid, Şuayyip, Mehmed Cavid, Ha­ şan Tahsin Ayni beyler ile bahri- yeden Mehmed Rauf beyler Avru- pada intişar edenler tarzında bir mecmuanın imtiyazını ancak mü- tekaid muhasebecilerden Hüseyin Cahid beyin babası namına ala­ bilmişlerdi.

Fakat bu mecmuanın müessis- leri tarafından bir yenilik olsun diye Şehzadebaşı tiyatrolarından birinde projeksiyonla perdeye ini- kâs ettirilmek suretile intişarı hal­ ka ilân olunmak istenildi.

Bu «elektrikli ilân» A. Z. bey tarafından jurnal edildi. Mecmtz- a ilk nüshası neşrolunamadan ira­ de ile kapatıldı.

Resimli mecmuaların mevcut gazetelerin birisinin ilâvesi şek­

linde çıkarılması bile bin türlü

müşkülâta uğrardı.

Bay Ahmed İhsanın haftalık

resimli «Serveti Fünunu» ancak Servet gazetesine ilâve olarak çı­ kabilmişti. Fakat bu ilâvenin adı «H aftalık Servet» olacak yerde «Serveti Fünun» unvanile intişar hakkında «Karihai ilhamsabiha- dan» bir irade sadır olmuştu. (1 )

Gazete sahiplerinin sarayda bir, iki hami bulmaları zarurî idi. Ni­ kolayidinin Servet gazetesi serha-( I ) Saadet gazetesinin de adını Abdülhamid koymuştu; fakat padişah tarafından takılan bu ad bu gazeteye

c te uğur getirmemiştir.

fiyenin himayesinde idi. Fakat

sonra kendisinden beklenen hiz­ meti mi görmedi; ne oldu ise ol­ du; kapandı. Yalnız «fen n î» ya­ ni (Serveti Fünun) kaldı!

Hazinei hâssadan, veya cebi

hümayundan yahut sonraları ne­ zaretlerin bütçe açığından bağla­

nan maaşları, tahsisatları alan

gazetelere tabiî sarayca ve Babı- âlice her istenilen yazdırılırdı.

Abdülhamidin kesimli mecmu­ alara bazan garip yardımları da olurdu. Bu mecmualara basılmak üzere irade ile resimler gönderir­ di.

Bay Ahmed İhsan (Matbuat

hatıralarında) bunlardan Serveti

Fünuna gelenlerden bazılarını

naklediyor:

1 — Pariste bir tramvayın apaş­ lar tarafından durdurulup soyul­ ması;

2 — Pariste bir anarşistin bir polis öldürmesi;

3 — Papanın kafes içinde ruha­ nî âyin yapması;

4 — Amerikada zencilere linç;

5 — Efgan veliahdi Habibul-

lah hanın Londrada dişini çıkart­ ması!

Bu resimler Paris, Amerika ga­ zetelerinin en ziyade «avamı alâ­ kadar» eden resimli ilâvelerinden alınmış şeylerdi.

Bunlar kâh bay İhsana mahsus

mabeyin başkâtibi Tahsin pa­

şa tarafından çağrılarak yahud sansör H ıfzı bey elile verilirdi. Resimlerin altına sarayca yazılmış kelimelerden ziyadesinin ilâvesi yasaktı. Bu resimlerin ne münase­ betle konulduğu bile yazılamazdı. Ama Abdülhamid için bunların ayrı, ayrı mühim manaları vardı. Bunların her biri bir hâdiseye ce­ vap idi.

1 — Kaptan Atanaş isminde

bir Rum şakisi Çerkeş köyünde Avrupa ekspresini durdurup soy- muştu. Sefaretler bu meseleyi bü­ yüttükçe büyütmüşlerdi.

İşte kırlarda değil, Paris gibi en medenî bir şehirde apaşlar tramvayı soymuşlardı!

2 — «Fehim paşanın bir gece Beyoğlunda, elinde bir rovelver, dolaşıp bir kaç kişiyi yaraladığın­ dan sefaretler şikâyet ediyorlar­ dı. İşte Pariste de bir anarşist bir polis memurunu öldürmüştü!

(Böyle bir mukayese ancak Fe-

him paşanın anarşist olduğunu

kabul etmekle doğru görünebilir ise de Abdülhamid bunu yalnız

asayiş noktasından muhakeme e- diyordu!)

3 — Bazı Avrupa gazeteleri A b ­ dülhamidin sarayından çıkmayışı, Yıldız camiinde hususî mahfelde saklanışı ile eğleniyorlardı. Müs­ lüman halifesi böyle yapıyor ise hıristiyanlarm papazı da her se­ ne kafesli âyin yapmıyor mıydı?

4 — Sarayda harem ağaların­ dan Nedim ağa cinayeti üzerine

Avrupa gazeteleri Nedimin Be-

şiktaşta şaiben idamında başka sırlar araştırıyorlardı; halbuki bu âdilâne bir ceza idi. Amerikalılar ise zenciler hakkında işte adalet­ le hiç te alâkası olmıyan linç ceza­ sını tatbik ediyorlardı.

5 — Abdülhamid İstanbulda

dişlerinden muztarip idise iş.te

Habibullah han da Londrada diş çıkartıyordu!

İntişarı üç sene kadar süren «S ervet» in muhbiri Baba Tahir saraya çatmanın yolunu bulmuş­ tu.

Baba Tahir in imtiyazını elde ederek çıkartmağa başladığı Re­ simli Malûmat doğrudan doğruya sarayın himayesinden istifade e- diyordu. Bu sayede Baba Tahir Babıâli caddesinin ve matbaacıla­ rın en kabadayısı kesilmişti.

O bu kabadayılığı her sahada gösteriyordu.

Bir gün Kadıköy su şirketine ait havuzlara müslümanların nef­ ret ettiği domuz düştüğünü gaze­

tesinde ilân ediyor, bir kaç gün

sonra bu haberin yanlış olduğunu yazmağa utanmıyordu!

Direklerarasınm meşhur komi­ ği Abdürrezzak efendiden yediği dayak davası da bu kabadayının şöhretini az artırmamıştı! Artık bu (bendei hâsı şehriyarî) her türlü lûtuflara müstahak bulunu­ yordu!

Bu sebeple az zamanda balâ rütbesine kadar yükselmiş, birin­ ci rütbeden mecidî ve Osmanlı nişanlarile ve sanayii nefise, liya­ kat madalyelerile «sadrı sadakat küşterini» tezyin eylemişti! Mat­ baasında muharrirlerinden hamal­ larına kadar rütbesi, nişanı olmı- yan kalmamıştı!

Malûmatın bütün müstahdimini bu suretle taltif edildikten sonra bu «atıfeti hümayun» diğer gaze­ te ve risalelere de teşmil edilmiş­ ti.

Abdülhamid matbuatı makinist ve hamallarına kadar işte böyle

himaye ederdi! (Arkası var)

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

Bu yazıda pilonidal sinüs hastalığı nedeniyle primer eksizyon ve kapama operasyonu olan hastada travma olmaksızın iki yıl sonra gelişen dev hematom saptanması ve

Çünkü, Leon Hancıyan i- le Ahmet Rasimin ahbaplığı onun Bakırköyiinden, Kadıkö ye taşınmasından sonra baş­ lar ki, bu o kadar eski sene­ lere kadar

Alper Ak ınoğlu , "Tarımımızın geleceğine yönelik uygun fikirler üretme amacı taşıyan kurultayda, Türk tarımının dünü ve bugünü ele al ınırken,

Hansa kentindeki kapahçarşıyı anlatır. Han- sa’nın 6 ilçeye ayrıldığını, bu 6 ilçeden üçün- cüsünde Müslümanların yaşadığını, burada kurulan,

Iş öyle popüler bir hale geldi ki, 15 yaşında hiç emek vermeden baba parasıyla çok pahalı aletler edinip ben moda fotoğ­ rafçısı olmak istiyorum diye ortaya

Sultan Abdülmecit zamanında senelerle (1259-1264) serkurenalık etmiş bulunan Hamdi beyin - Ham- di paşa - Esbak dahiliye nazırı Memduh paşaya naklettiğine göre: Sultan