• Sonuç bulunamadı

MİLLİEĞİTİM BAKANLIĞI OKUL ÖNCESİEĞİTİM PROGRAMINA UYARLANMIŞGEMS (Great Explorations in Math and Science) FEN VE MATEMATİK PROGRAMININ ANAOKULUNA DEVAM EDEN ALTI YAŞGRUBU ÇOCUKLARIN KAVRAM EDİNİMLERİVE OKULA HAZIR BULUNUŞLUK DÜZEYLERİÜZERİNDEKİETKİSİN

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MİLLİEĞİTİM BAKANLIĞI OKUL ÖNCESİEĞİTİM PROGRAMINA UYARLANMIŞGEMS (Great Explorations in Math and Science) FEN VE MATEMATİK PROGRAMININ ANAOKULUNA DEVAM EDEN ALTI YAŞGRUBU ÇOCUKLARIN KAVRAM EDİNİMLERİVE OKULA HAZIR BULUNUŞLUK DÜZEYLERİÜZERİNDEKİETKİSİN"

Copied!
297
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇOCUK GELİ

Şİ

MİVE EĞİ

MİANA Bİ

M DALI

ÇOCUK GELİ

Şİ

MİVE EĞİ

MİBİ

M DALI

LLİEĞİ

M BAKANLIĞI

OKUL ÖNCESİEĞİ

M PROGRAMINA UYARLANMIŞGEMS

(Great Explorations in Math and Science) FEN VE MATEMATİ

K

PROGRAMININ ANAOKULUNA DEVAM EDEN ALTI YAŞGRUBU

ÇOCUKLARIN KAVRAM EDİ

MLERİVE OKULA HAZIR

BULUNUŞLUK DÜZEYLERİÜZERİ

NDEKİETKİ

N İ

NCELENMESİ

YÜKSEK Lİ

SANS TEZİ

Hazırlayan

Reyhan SARITAŞ

Ankara Haziran, 2010

(2)

i

Reyhan SARITAŞ’a ait “ MİLLİEĞİTİM BAKANLIĞI OKUL ÖNCESİEĞİTİM

PROGRAMINA UYARLANMIŞ GEMS (Great Explorations in Math and

Science) FEN VE MATEMATİK PROGRAMININ ANAOKULUNA DEVAM

EDEN ALTI YAŞ GRUBU ÇOCUKLARIN KAVRAM EDİNİMLERİ VE

OKULA HAZIR BULUNUŞLUK DÜZEYLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN

İNCELENMESİ”

Başlıklıtezi 3 Haziran 2010 tarihinde jürimiz tarafından Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

AdıSoyadı İmza

Üye (Tez Danışmanı) Prof. Dr. Z. Fulya TEMEL ………

Üye: Prof. Dr. Berrin AKMAN ……….

Üye: Yrd. Doç Dr. Serap DEMİRİZ ……….

Onay

Yukarıdaki imzaların, adıgeçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

…/…/2010

Prof. Dr. Nezahat GÜÇLÜ Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürü

(3)

ii

Bu araştırmaya başlamamda beni cesaretlendiren, bana olan güvenini her zaman hissettirerek hep daha iyisini yapmaya yönlendiren gerçek bir eğitimci, öğretmen ve yol gösterici olan, danışmanım olmasından büyük onur duyduğum Sayın Prof. Dr. Z. Fulya TEMEL’e, görüşleri ile istatistiki çözümlemelerde bana yardımcıolan Sayın Yard. Doç. Dr. Tuncay ÖĞRETMEN’e, Marmara İlköğretime Hazır Bulunuşluk Ölçeğini kullanmamda rehber olan Sayın Doç. Dr. Özgül POLAT UNUTKAN’a, her konuda görüşlerini benimle paylaşan ve desteğini esirgemeyen Yard. Doç. Dr. Gürcü ERDAMAR’a, araştırmaya katılan tüm öğretmen ve öğrencilere ve özellikle deney grubunda uygulamalarıbüyük bir titizlikle yürütülmesine katkıda bulunan İSTEK Bilge Kağan Anaokulu eğitimci kadrosundaki Yasemin ŞEKER DUMAN’a, Derya YAĞIZ ATEŞ’e, Elçin EĞERCİOĞLU KONUK’a, Meltem DOYURAN’a, Bilgen HÜSEYİNOĞLU’na, Sevil CEYLAN’a, Eyübe KONAL ÇAKRAK’a, Kontrol grubu olarak bana kapılarınıaçan ve rahat çalışma imkanısağlayan Özel Beykent Anaokulu Müdürü Ebru ÖZDEDE’ye ve öğretmenlerine sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Ayrıca, her zaman bana dualarıyla destek olan anneme, benimle hep gurur duyan babama, çalışmam süresince hep yanımda olan, moral veren kardeşim Tuğba AKMANOĞLU’na, bana destek olan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

(4)

iii

MİLLİEĞİTİM BAKANLIĞI

OKUL ÖNCESİEĞİTİM PROGRAMINA UYARLANMIŞGEMS (Great Explorations in Math and Science) FEN VE MATEMATİK PROGRAMININ ANAOKULUNA DEVAM EDEN ALTI YAŞGRUBU ÇOCUKLARIN KAVRAM

EDİNİMLERİVE OKULA HAZIR BULUNUŞLUK DÜZEYLERİÜZERİNDEKİ ETKİSİNİN İNCELENMESİ

SARITAŞ,Reyhan

Yüksek Lisans, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Prof.Dr. Z.Fulya TEMEL

Haziran- 2010, 279 sayfa

Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programına uyarlama çalışması yapılmış GEMS (Great Exploration in Math and Science) Fen ve Matematik Programının anaokuluna devam eden altıyaşgrubu çocukların kavram edinimleri ve ilköğretime hazır bulunuşluk düzeyleri üzerine etkisinin incelenmesi bu araştırmanın amacınıoluşturmaktadır.

Araştırmanın örnekleminin, deney grubunu İSTEK Özel Bilge Kağan Anaokulu’na devam eden ve Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programına uyarlama çalışmasıyapılmışolan GEMS Programıuygulanan altıyaşgrubundaki 40 çocuk; kontrol grubunu ise Özel Beykent Anaokulu’na devam eden altıyaşgrubundaki GEMS Programıuygulanmayan 40 çocuk oluşturmaktadır. Yarıdeneysel nitelikte olan bu araştırmada deney grubuna ön test-uygulama-son test deseni uygulanırken kontrol grubuna sadece ön test- son test verilmiştir. Örneklemi oluşturan 80 çocuğa (doğum tarihi, cinsiyet, kardeşsayısı, doğum sırası, okul öncesi eğitim deneyimi ve süresi ) ve anne-babalarına ait bilgileri ( yaşam durumu, yaş, eğitim düzeyi, çalışma durumu ve meslek) içeren kişisel bilgi formu doldurulmuştur. Deney grubuna Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programına uyarlama çalışmasıyapılmışGEMS Fen ve Matematik Programı12 hafta boyunca toplam 81 saat olarak uygulanmıştır. Uygulamalar sona erdikten sonra son testler yapılmıştır. Verilerin toplanmasında Bracken Temel Kavram Ölçeği (BTKÖ), Marmara İlköğretime Hazır Bulunuşluk Ölçeği ve Kişisel Bilgi Formu uygulanmıştır.

(5)

iv

grubunun ön test ve son test ölçümleri arasındaki farkın manidar olup olmadığınıtest etmek için İlişkisiz (Bağımsız) Örneklemler t-testi yapılmıştır. Deney grubunda ve kontrol grubunda ön test son test puanlarıarasındaki farkın anlamlıolup olmadığınıtest etmek amacıyla İlişkili Örneklemler için t-testi (Paired Samples t-test) yapılmıştır.

Proje temelli etkinliklerle Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programına uyarlama çalışmasıyapılarak yeniden düzenlenen GEMS Fen ve Matematik Programının BTKÖ sonuçlarına göre; sayı, boyut, karşılaştırma, şekil, yön/konum, bireysel/sosyal farkındalık, yapı/materyal, miktar, zaman, toplam kavram test puanlarında ve okula hazırlık bulunuşluk (OHS) üzerinde etkili olduğu, ancak renk kavramının kazanılmasında deney ve kontrol grubunun ön test ve son test sonuçlarında fark olmadığıbulunmuştur. Bu sonucun öğrencilerin daha önce renk kavramını kazanmışolmalarından kaynaklandığıdüşünülmektedir.

Marmara İlköğretime Hazır Bulunuşluk Ölçeği sonuçlarına göre ise, MEB Okul Öncesi Eğitim Programına uyarlanmışGEMS Fen ve Matematik Programı; çocukların matematik/fen kavramlarınıkazanmalarında ve uygulama formu toplam puanlarında etkili olduğu; ses, çizgi, labirent gibi alt testlerde yani okuma ve yazma becerilerin gelişiminde etkili olmadığıgörülmüştür. Ölçeğin gelişim formu sonuçlarına göre de, MEB Okul Öncesi Eğitim Programına uyarlanmış GEMS Fen ve Matematik Programının çocukların tüm gelişim alanlarında (zihinsel/dil, sosyal/duygusal, fiziksel, öz bakım) etkili olduğu görülmüştür.

Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programına Uyarlama çalışması yapılmışGEMS Fen ve Matematik Programıuygulanan deney grubu çocukların BTKÖ toplam kavram puanı, okula hazır bulunuşluk (OHS), BTKÖ alt test puanlarıile Marmara İlköğretime Hazır Bulunuşluk Ölçeği Uygulama ve Gelişim Formu Toplam ve alt test puanlarıcinsiyete ve okula devam süresine göre karşılaştırılmıştır.

Çocukların kavram gelişimleri üzerinde cinsiyet faktörü anlamlıbir fark oluşturmazken, okula devam etme süresinin renk kavramının kazanılmasında anlamlı

(6)

GİRİŞ

Son yüzyılda hızla artan bilimsel gelişmeler bilginin sürekli değişmesine neden olmaktadır. Şu anda kullandığımız pek çok bilimsel gerçeğin gelecekte değişme olasılığıyüksektir. Gelecek dünyaya hazır bireylerin yetiştirilmesinde bu gerçek göz önünde bulundurulmalıve problem çözme becerileri gelişmiş, çok yönlü düşünebilen, açık görüşlü ve yaşam boyu öğrenme gibi özelliklere sahip olan bireyler yetiştirilmelidir. Bireylere bu özellikleri kazandırmak için eğitim programlarının bu doğrultuda düzenlenmesine ihtiyaç vardır (Charlesworth and Lind, 2003:62). Bu hızlı gelişim sürecinde eğitim programlarıyla; çocukların araştırma, keşfetme, sorgulama, tahmin etme, analiz-sentez yapma, yorumlama, kendini ifade etme, iletişim kurma, işbirliği yapma, tartışma, problem çözme, ortak karar verme ve girişimcilik gibi çeşitli zihinsel ve üst düzey becerilerini kazanmalarıbeklenmektedir (Güneş,2005:170). Bu becerilerin kazandırılmasında, diğer alanlara oranla fen ve matematik eğitiminin temelleri çok kritik özellikler taşımaktadır (Güven, 1989:41). Çünkü fen ve matematik etkinlikleriyle çocuklar; gözlem, inceleme, araştırma ve keşfetmeye yönelik bilimsel becerileri kazanırken sınıflandırma, gruplama, eşleme, sıralama, ölçme, uzaysal konum gibi pek çok kavramıda etkin olarak öğrenirler (Koçyiğit,2007:13). Etkin öğrenme yoluyla öğrendikleri bilgiler uzun süre kalıcıolur. Öğrendikleri bu bilgileri başka konulara transfer edebilirler, böylece yaratıcılıklarıartar ve karşılaştıklarıproblemleri daha kolay çözebilirler (Aykut, 2006:4; Şahin,1998:10).

Tüm yaşgruplarında olduğu gibi okul öncesi dönemde daha da önem kazanan fen ve matematik etkinlikleri; çocuklarda var olan öğrenme merakının artırılmasında, temel kavramlarıöğrenmelerinde ve okula hazır bulunuşlukla ilgili becerilerin kazandırılmasında büyük öneme sahiptir. Çocuk, erken çocukluk dönemi süresince, daha sonraki yıllarda öğreneceklerini destekleyecek bilgiler edinir ve beceriler geliştirir. Kendini ifade etmeyi öğrenir, dilini geliştirir, matematik ve okuma yazma öncesi becerilerini, problem çözme, karar verme yetilerini geliştirebileceği deneyimler yaşar. Düşünmeyi ve anlamayıöğrenir. Eğer bu gibi becerileri zamanında geliştiremezse,

(7)

çocuğun okuldaki ve sonraki yaşamındaki öğrenme daha güç gerçekleşir (Güneysu, 2005:59).

Ülkemizde 2006 yılında yeniden düzenlenen Milli Eğitim BakanlığıOkul Öncesi Eğitim Programıda toplumumuzun yapısıve ve kültürel değerleri göz önünde bulundurularak 21. yüzyılda eğitimli bireylerde olması gereken niteliklerle bütünleştirilmiş, “gelişimsel” bir programdır. Programda çocuğun tüm gelişim alanlarının geliştirilmesi esas alınmaktadır. Anlayışolarak bütüncül, programlama yaklaşımıolarak da sarmal bir programdır. Programda yer alan amaç ve kazanımlara ulaşmak esastır ve konular yalnızca araçtır. Amaç ve kazanımlara ulaşmak için, serbest zaman, Türkçe, oyun ve hareket, müzik, fen ve matematik, okuma-yazmaya hazırlık çalışmaları, drama, sanat ve alan gezileri gibi etkinlikler bulunmaktadır. Program esnek bir programdır, dolayısıyla her konu, her çeşit etkinlik, kısaca her şey amaç ve kazanımlara ulaşmak amacıyla kullanılabilmektedir (MEB,2006:11-13-42-44). Programda yer alan fen ve matematik etkinlikleri ise, çocuklarıgözlem yapmaya, araştırma, inceleme ve keşfetmeye yönelten etkinlikleriyle bilimsel düşünme becerilerini geliştirici özelliğe sahiptir. Ancak, yapılan araştırmalar, okul öncesi fen ve matematik etkinliklerinin okul öncesi öğretmenler tarafından verimli olarak kullanılamadığınıgöstermektedir.

MEB Okul Öncesi Eğitim Programında yer alan fen ve matematik etkinliklerin etkili ve verimli olarak uygulanabilmesi için çocukların bilimsel süreçleri etkin olarak yaşayabilecekleri okul öncesi eğitim programlarınıdestekleyen tamamlayıcıprogramlar bulunmaktadır.

GEMS Fen ve Matematik Programıçocuklara fen ve matematiği erken yaşlarda, eğlenceli etkinlikleriyle sevdirmeyi amaçlayan, çocukların bilimin tüm süreçlerini etkin öğrenme yoluyla yaşamalarına imkan veren ve bağımsız öğrenme, eleştirel düşünme, sorgulama, analiz, sentez yapma, sonuç çıkarma gibi becerilerini geliştiren, anaokulundan 8. sınıfa kadar uygulanabilen ve sürekli gelişen bir programdır. Programda çocukların ilgileri göz önünde bulundurularak çeşitli ünitelere ve temalara yer verilmiştir. Bu üniteler kullanılarak fen ve matematik kavramlarıuygulamalı etkinliklerle kazandırılmaktadır. Program, çocuklar üzerindeki olumlu kazanımlarının yanısıra etkili öğretim yöntem ve stratejileri sunarak öğretmenlerin mesleki gelişimlerine de katkıda bulunmaktadır.

(8)

GEMS Fen ve Matematik Programı’nın Milli Eğitim (MEB) Okul Öncesi Eğitim Programından ayrıldığıbazınoktalar bulunmaktadır. Örneğin, MEB Okul Öncesi Eğitim Programı’nda üniteler yer almamaktadır, konular amaç olarak değil, araç olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, çocuğun bilgiyi kendinin yapılandırmasına fırsat vermektedir. GEMS Fen ve Matematik Programı’nda ise temalar ve üniteler bulunmaktadır. Bu ünitelerle, temel fen ve matematik kavramları uygulamalı etkinliklerle kazandırılmaktadır. Program, tamamen yapılandırılmışetkinliklerden oluşmaktadır.

Bu çalışmada; GEMS Fen ve Matematik Programı’nda yer alan üniteler, proje yaklaşımıyla yeniden planlanarak MEB Okul Öncesi Eğitim Programı’na uyarlanmıştır. Çalışmanın amacı, genel olarak GEMS Fen ve Matematik Programı’nın anaokuluna devam eden altıyaşgrubu çocukların kavram edinimleri ve okula hazır bulunuşlukları üzerindeki etkisini incelemektir. Bu çalışma ile ayrıca okul öncesi eğitim programında yer alan fen ve matematik etkinliklerinin farklıyöntem ve teknikler kullanarak daha etkili ve verimli olarak uygulanmasınısağlamak, öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak ve çocukların ilerideki öğrenim yaşantılarına sağlam bir temel oluşturmak hedeflenmiştir.

1.1.OKUL ÖNCESİDÖNEMDE İLKÖĞRETİME HAZIRBULUNUŞLUK

Gelişimin en hızlıolduğu okul öncesi dönemde, bireyin tüm yaşamıiçin gerekli temel bilgi, beceri ve deneyimler kazanılmaktadır. Bu dönemin olumlu ve zengin yaşantılarla geçirilmesi bireyin gelecek yaşamıiçin önemlidir. Gelecek yaşama hazır ve başarılıbireylerin yetiştirilmesi ise ancak okul öncesi eğitimle mümkün olabilir.

Çocuğun doğuştan getirmişolduğu potansiyelini en üst düzeye çıkarabilecek ve bunu gösterebilmesini sağlayacak uyarıcılara ihtiyacıvardır. Bu uyarıcılar, çocuğun gelişimini destekleyecek ve hızlandıracak her türlü doğal çevresel etmenlerden oluşur. Bunların zamanında sağlanmaması, çocuğun eriştiği düzeyde eksikliklere yol açabilir. Buna karşın erken yaşta nitelikli ve yeterli deneyimlerle elde edilen temel bilgi ve beceriler, bireyin daha sonraki öğrenmelerinde başarışansınıartırmanın yanısıra onun duygusal ve sosyal hayatınıda olumlu yönde etkiler (MEB,2006:47). Çocukların erken

(9)

yaşta bu deneyimleri yaşayabilecekleri ortamıise, ancak nitelikleri yüksek okul öncesi eğitim kurumlarısağlayabilir.

Son yıllarda ülkemizde de önemi tartışmasız olarak kabul edilen okul öncesi eğitimin amacı, Poyraz’a (2001) göre, çocukta öğrenme becerisini geliştirmek ve çocuğu okul yaşamına hazırlamaktır. Öğrenme becerisini geliştirmek için ise;

- Uyarıcıçevre şartlarısunulması, - Akıl yürütme yeteneğinin geliştirilmesi, - Yaratıcılığın geliştirilmesi,

- Dilin gelişiminin zenginleştirilmesi gereklidir (s.134).

MEB Okul Öncesi Eğitim Programı’nda (2006) ise; okul öncesi eğitimin amaç ve görevleri aşağıdaki gibi belirtilmiştir:

— Çocukların beden, zihin ve duygu gelişimini, iyi alışkanlıklar kazanmasınısağlamak, — Onlarıilköğretime hazırlamak,

— Şartlarıelverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamıyaratmak,

— Çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarınısağlamaktır(MEB,2006:10).

Görüldüğü gibi, okul öncesi eğitimin en önemli amaçlarıarasında çocukların ilköğretime hazırlanmasıgelmektedir. Bu nedenle, okul öncesi eğitimde ilköğretime hazırlık önemle üzerinde durulmasıgereken bir alandır (Polat Unutkan, 2006:7). Çocuğun öğrenmesinin en yoğun olduğu, temel alışkanlıkların kazanıldığıve zihinsel yeteneklerin hızla gelişip biçimlendiği dönem 0–72 ay arasıdır. Yapılan araştırmalar, iyi bir okul öncesi eğitim almışçocukların, ileriki yıllarda tüm gelişim alanlarında olduğu gibi, ilköğretime uyum ve başarılarında da yaşıtlarından daha iyi olduklarınıortaya koymaktadır (Yılmaz, 2003:13; Sevinç ve Bayhan, 2006:212).

Birçok araştırmacıya göre farklışekillerde ifade edilebilen “İlköğretime Hazırlık”, “Okula Hazır Bulunuşluk” ya da “Okul Olgunluğu” (school readiness) kavramı, çocuğun okul eğitimini başaracak gelişimsel düzeye gelmesini ifade etmektedir ve bir çocuktan diğerine değişen bir kavramdır. Hazır bulunuşluk, çocuğun

(10)

tüm gelişim alanlarında önemli bir alt yapıyla dengeli bir şekilde olgunlaşmasınıve öğrenmede gerekli olan tüm özellikleri gösterebilecek yeterliliğe sahip olmasınıiçeren bir kavramdır (Oktay, 2002:268; Esaspehlivan, 2006:10).

Günümüzde, hazır bulunuşluk kavramıdaha çok öğrenmeye hazır oluşşeklinde kullanılmaktadır. J. Anthony “‘okula hazır bulunuşluğu’ “öğrenmede gerekli olan tüm özelliklerin toplamı” diye tanımlar. Öğrenmeye hazır oluşdeyimini ilk kez kullanan Stanley Hall’e göre ise öğrenmeye hazır oluşluk; çocuğun birinci sınıfa başlamadan önce neleri bildiğinin ve yapabildiğinin bilinmesidir. Buna göre çocuk bir şeyi ancak daha önce kazandıklarıyla ilişkili olduğu veya ilişkiye geçebildiği oranda öğrenir. Yani, çocuğun hangi öğrenim aşamasına geçerse geçsin daha önce neleri bildiğini bilmek önemlidir (Akt:Aşıcı, vd., 2010:24).

Merit ise, konuyu okula hazırlık yönünden ele alır. Ona göre ‘okumaya hazırlıklı olma’, olgunlaşma ve öğrenme süreçlerinin bir sonucudur. Bu bir yandan büyüme ve gelişme, diğer yandan da çocuğun yaşantılarının etkisi demektir (Akt:Oktay, 2002:268).

Dockett ve Perry (2007), okula hazır bulunuşlukta çocukların bireysel gelişiminin önemli olduğunu ancak, çocukların çevresinin yani; aile, toplum, kültür, okulun beklentileri gibi etmenlerin okula hazır bulunuşluklarını etkilediğini belirtmektedir. Buna göre, Meisels’ de hazır bulunuşluğu “zamana yayılan ve birinci sınıfın ilk gününde (bile) tamamlanmamışolan bir süreç” olarak değerlendirmektedir. Okula hazır olmanın bir beceri listesinden, kavramsal bilgiden ve sınıfa uyumlu bir takım davranışlardan daha fazlasıolduğunu vurgulamaktadır. Hazır bulunuşluk, bir çocuğun öğrenme yetisini etkileyecek hayatının tüm alanlarınıkapsamaktadır. Hazır bulunuşluk ‘ilişkiler’ odaklıdır, çocuklar, aileler ve eğitimciler arasıilişkiler okula geçişte çok önemlidir (Dockette ve Perry, 2002: 2).

Polat Unutkan’a (2006) göre de, hazırlık kavramı“yalnızca okumaya hazırlık değil aynızamanda çocukların genel sosyal gelişimi ve entelektüel gelişimlerini de içine alan bir kavramdır” (s.10). Buna göre;

Sosyal Hazırlık: Çocukların evden ve tanıdıklarıyetişkinlerden uzakta bir grupta bulunma ile ilgili olumlu tecrübelerini, ailesi dışında yetişkinlerle etkileşimde

(11)

bulunarak ilk kez bir arada olduklarıçocuklarla nitelikli zaman geçirmelerini içermektedir.

Zihinsel Hazırlık: Çocukların okulda karşılaştıklarıyaşıtlarının ve yetişkinlerin dilini anlayıp kullanabilmelerini, sınıf tartışmalarında ve faaliyetlerinde etkin rol almalarını, yeteneklerinin farkında olarak kendilerine güven duymalarınıiçermektedir.

Amerika Milli Eğitim Hedefleri Panelinde (The US National Education Goals Panel (1997) ) ise, okula hazır bulunuşluğun üç parçasıolduğu vurgulamaktadır (Dockett ve Perry, 2009:20). Bunlar;

a) Çocuğun okula hazır olması(çocukların sınıf ortamına ve öğrenme deneyimlerine katılımı)

b) Okulun çocuğa hazır olması

c) Çocuğun okula hazır olmasına, öğrenmesine katkıda bulunacak aile ve toplumun desteği.

Katz’da (1991) hazır bulunuşluğu “çocuğun okula hazırlığı” ve “okulun çocuğa hazırlığı” olmak üzere iki yönden değerlendirmektedir. Çocuğun okula hazırlığında ailenin, öğretmenin ve çevrenin çocuğa sunduğu bilişsel ve sosyal hazırlığın ilköğretimin görevleriyle başa çıkmasıiçin önemli olduğunu belirtmektedir. Okulun çocuğa hazırlığında ise çocuğun geçmişdeneyimlerini, ihtiyaçlarınıdikkate alan, çocuğun yaşamıyla doğrudan bağkurabildiği aktivitelere fırsatlar sağlayan programlar uygulamanın gerekliliğinden söz etmektedir.

Oktay (2002) , okula hazırlıkta, çocukların ihtiyaçlarına uygun programların önemini vurgulayarak düşüncesini şu şekilde açıklamaktadır:

“Hazırlık kavramıyalnızca okul öncesi ile sınırlıbir süreç olarak görülmemeli, yaşam boyunca sürekli devam eden bir durum olarak görülmeli ve çocukların okullaşma süreci içinde öğrenmeleri sürekli desteklenerek bir sonraki aşama için hazır olmalarını sağlayacak deneyimler yaşamalarına fırsat verilmelidir. Bu doğrultuda okulların ve öğretmenlerin

(12)

çocukların ne öğrenmesi gerektiğini öngören programlar yerine çocukların ihtiyaçlarına uygun programlar hazırlamaları gerekmektedir”(s.268–269).

Yazıcı(2001) ise, okula hazır bulunuşlukta çocuğun zeka düzeyi, sağlık durumu, duygusal yapısı, sosyal çevresi, eğitim ortamı, anne-baba eğitim düzeyi gibi birçok faktörün etkili olduğunu, okula hazırlık döneminde farklıdeneyimler yaşayan her çocuğun hazır olma durumunun bu faktörlere bağlıolarak değişmekte olduğunu belirtmektedir (Yazıcı, 2001:406).

Pek çok araştırmacı, okula hazır bulunuşluğu farklıaçılarda ele alsa da, temelde okula hazır bulunuşlukta birçok faktörün etkili olduğu bu nedenle hazır bulunuşluğun tüm bu faktörleri içine alacak şekilde bütünleşmişolarak değerlendirilmesi gerektiği görülmektedir.

Okul öncesi dönemde yapılacak okula hazırlık çalışmalarının başarıya ulaşması için; okul, aile, çocuk, çevre vb. faktörleri kapsayacak şekilde, belli amaç ve ilkeler doğrultusunda düzenlenmesi gerekmektedir. Sağlam temeller üzerine oturtulmuşbir erken çocukluk dönemi, çocuğun sadece gelecek eğitim evrelerine hazırlanmasıdeğil, aynızamanda tüm hayata hazırlanmasıaçısından önemlidir (Zembat,1999:50).

1.1.1.İlköğretime Hazır Bulunuşluğu Etkileyen Faktörler:

İlköğretim, çocukların yetişkin hayatında alacaklarıgörevler için hazırlanmada temel oluşturan bir kurumdur. Çocuk ilk kez programlıöğretimin gerektirdiği etkinliklere katılmak, belirli bir disiplin planıdahilinde kurallara uymak, öğretmenlerin yönergelerini yerine getirmek ve okuma yazma, aritmetik vb. öğrenmek gibi görevlerle karşıkarşıyadır. Bu kurumda kazanılan bilgiler, daha sonraki öğretim yaşamındaki başarıyıönemli ölçüde etkiler. Aynızamanda, bu kurumda öğretmen ve yaşıtlarla kurulan ilişkilerin olumlu ya da olumsuz oluşunun daha sonraki öğretim basamaklarındaki davranışve tutumlarıetkilemesi kaçınılmazdır (Aşıcı, vd., 2010:4; Polat Unutkan, 2006:10).

(13)

Çocuğun, okulun isteklerini karşılamaya ve özellikle okuma-yazma öğrenmeye hazır olmasıyani okula başarılıbir başlangıç yapabilmesi pek çok etkene bağlıdır. Bu etkenler farklıaraştırmacıların görüşüne göre değişik sayıda olsa da genel olarak, çocuğun hem genel bireysel gelişimi ve yetenekleri hem de çevreden aldığıizlenimlerin etkisi belirgindir (Oktay, 2002:269).

Hazır oluşla ilgili yapılan çeşitli araştırmalarda ilköğretime hazırbulunuşluğu etkileyen faktörlerin genel olarak dört ana başlıkta incelendiği görülmektedir. Bunlar; fizyolojik, bilişsel, duygusal ve çevresel faktörler olarak sıralanabilir (Polat Unutkan, 2003:41).

Fizyolojik faktörler: Fizyolojik faktörler Oktay’ a (1983) göre; yaş, boy ve ağırlık, cinsiyet, görsel algı, işitme algısı, hareket algısı, kalın ve ince kasların gelişmesi (koordinasyon) ve diğer beden işlevlerini (salgısal nörolojik ve hormonal) içeren bir gelişim alanıdır. Ayrıca doğumdan önce, doğum sırasında ve doğumdan sonraki koşullarıda içermektedir (Akt: Kırca, 2007:36; Polat Unutkan,2003:42).

Fizyolojik faktörler içinde yer alan bedensel gelişimle ilgili yapılan “Pek çok araştırma beden gelişimi (boy ve kilo artışı) ile okul başarısıarasında doğrudan bir ilişki bulunmadığınıgöstermektedir. Ancak gelişmenin düzenli ve belirli bir ritim içinde gerçekleşmesi son derece önemlidir” (Aşıcıvd., 2010:26).

Hazırbulunuşluğu etkileyen önemli fizyolojik faktörlerden görme ve işitme açısından da çocuğun tam olarak sağlıklıolmasıgereklidir. Çünkü Görme ve işitme ile ilgili sorunu olduğu için öğretmenin yönergesini iyice anlayamayan çocuğun, başarısızlığa uğramasıkaçınılmaz olacaktır. Ayrıca çocuğun, fizyolojik faktörler arasında yer alan kalem tutuma becerisi, el-göz koordinayonu, vücudunu kontrollü olarak kullanabilme, masa da dik oturabilme gibi becerilerinin gelişmişolmasıokula hazır bulunuşluk açısından önemlidir (Polat Unutkan, 2006:12).

İlköğretime başlamak için önemli kriterlerden biri olan yaşfaktörü ise, özellikle son yıllarda sık sık değiştirilen bir kriter olmaya başlamıştır. Erken çocukluk döneminde okula hazır bulunuşlukla ilgili gelişmeler, yaşfaktörünü tek bir faktör olmaktan

(14)

çıkarmıştır. Çünkü okula hazır bulunuşlukta önemli olan “çocuğun kaç yaşında bütünsel gelişimini tamamladığının bilinmesidir” (Oktay, 2002:270).

Ülkelere göre, zorunlu eğitime başlama yaşıfarklılık göstermektedir. İngiltere’de beşolan zorunlu okula başlama yaşı; Finlandiya ve İsveç’te yedi, Fransa, İtalya, Yunanistan ve İspanya’da altıdır (Haktanır, 2005). Birçok araştırma sonucu , “yaşın” tek başına okul başarısında belirleyici olmadığınıgöstermektedir. Aile, okul, toplum, çocuğun deneyimleri gibi diğer faktörler de okula hazır bulunuşluk için önemlidir ve tüm bu faktörler birbirini etkilemektedir (Dockett ve Perry, 2009:21).

Ülkemizde, kronolojik yaşve fiziksel durum okula başlamak için temel kriter olarak kabul edilmektedir. 27 Ağustos 2003 tarihli ilköğretim yönetmeliğinde “ilköğretim okullarının birinci sınıfına o yılın 31 Aralık tarihinde 72 ayınıdolduran çocukların kaydıyapılır. Yaşça kayıt hakkınıelde eden ancak, bedenen yeterince gelişmemişolan çocuklar, velisinin yazılıisteği üzerine okul öncesi kurumlarına devam edebilir veya kayıtlarıbir yıl ertelenebilir” denilmektedir (MEB, 2003). Oysaki çocukların okula hazır olabilmeleri için etkili olan başka birçok faktör bulunmaktadır.

Zihinsel faktörler: Bu boyut beceri, bilgi ve kapasitesini kullanmayıiçerir.

Aynızamanda heves, merak, görevi yerine getirme arzusu, kültürel yapıve değerler de zihinsel faktörlerin ortak bileşenleridir. Çocuktaki öğrenme yeteneğini etkileyen en önemli özelliklerden biri , “zeka” dır. Zeka; zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yollarıbulabilme yeteneğidir (Yörükoğlu, 2003:78). Problem çözme yeteneği, anlama ve yorumlama yeteneği hatta insan ilişkilerindeki başarıbile zekayla yakından ilgilidir. Zeka, çocuğun anne babadan almışolduğu önemli kalıtımsal özelliklerden biridir. Ancak bu kalıtımsal özelliğin geliştirilebilmesi için uygun koşullarısağlamak gerekir (Polat Unutkan, 2006:12; Aşıcı vd., 2010:29).

Çocukta var olan zihinsel güçler, çevre etkileşimi ile bütünleşmektedir. Bireyin çevreyle yaptığıher etkileşim ise zihinsel bir örüntü oluşturmaktadır. Zeka ve geçmiş yaşantıların etkileşimi ise bireysel faklılıkların oluşmasına neden olmaktadır. Çocukta, Piaget’nin işlem öncesi dönem olarak adlandırdığıdönemin (2–7 yaş) başlarında (kavram öncesi evre) bir şeyin yerine bir başkasınıkoyma yeteneği gelişmektedir. Bu

(15)

yetenek, çocuğun dili kullanmasına, yorum yapabilmesine, resim çizebilmesine, oyunlarında sembolik oyunlara ve inşa oyunlarına doğru ilerlemesini daha sonra okuyabilmesini ve yazabilmesini olanaklıkılmaktadır (Yavuzer, 2002; Kırca, 2007:38 ) Okula başlanan dönemine ise, Piaget somut işlemler dönemi adınıvermektedir. Bu dönemde zihinsel gelişim hızlıbir değişim içindedir. Artık bu dönemde mantıksal düşünce ve korunum kazanılmıştır ancak soyut düşünme yetisi ilkeldir (Senemoğlu, Kurç, 1999: 234; Kırca, 2007:39).

Araştırmalar, bireyin çevre koşullarından en çok etkilendiği okul öncesi dönemde sağlık durumu, duygusal yapısı, eğitim ortamı, anne-baba eğitim düzeyi gibi faktörlerin var olan zeka kapasitesini ve yeteneklerini kullanıp kullanamama düzeylerini etkilediğini göstermektedir (Yazıcı, 2001:410). İlköğretimin temeli olan okuma-yazmanın öğrenilmesi sınıflama, sıralama, dikkat, analiz, sentez gibi zihinsel basamaklarıiçermektedir. Yani çocuğun zeka düzeyi okuma- yazma öğrenmesinde etkilidir (Ferah, 2001:328).

Ayrıca dil de, okula hazırlığın en önemli öğelerindendir. Çocukların okulda ve hayatta başarılıolmak için dile ihtiyaçlarıvardır (Polat ve Unutkan, 2003:43). Konuşmayı ve anadilini anlayabilen çocuk, sesler aracılığı ile nesneleri isimlendirmesini öğrenmektedir. Daha sonra seslerin, sadece nesneler için değil aynı zamanda hareketler, eylemler, nesneler arasıilişkiler, duygular, istekler ve düşünceler için de kullanıldığınıkavramaktadır. Zamanla sözcüklerin gelişmesiyle semboller devreye girmektedir (Sevinç ve Bayhan, 2006:213).Kısacasızeka, hem bilişsel gelişimin hem de dil gelişiminin en önemli öğelerinden biridir.

Okul öncesi yıllarda, çocuğun bilişsel gelişimi temel bazıalgısal becerilerin öğrenilmesi ile karmaşık düşünce ve etkinlik süreçlerine doğru bir gelişim gösterir. Çocukların bilişsel özelliklerinin okuma sürecine etkileri incelendiğinde çocukların bilişsel yetenekleri ile okuma becerileri arasında anlamlıilişkiler bulunmuştur (Sevinç ve Bayhan,2006:213).

Bilişsel yetenek, çocuğun akademik başarısında merkezi bir rol oynamaktadır. Psikologlar ve eğitimciler, zeka ve çocuğun akademik gelişiminin, okul öncesi dönemde çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi içinde önemli olduğunu düşünmektedirler (Kotil, 2005:15).

(16)

Zihinsel olarak yeterli olgunluğa erişmişolmasıçocuğun yeni düşünceler geliştirmesini, okulda yeni tecrübeler elde etmesini bu sayede okula daha kolay adapte olmasınısağlamaktadır (Yörükoğlu, 2003:78)

Duygusal faktörler: Duygusal faktörler, çocuğun dünyaya bakışını,

başkalarının duygularının anlama ve kendi duygularınıyorumlayıp ifade edebilme yeteneğini içermektedir (Polat Unutkan,2003:43).

Çocuğun duygusal olarak sağlıklıolmasıiçin insanlarla (yaşıtlarıve yetişkinler) rahatça iletişim kurmasıve öğrenme konusunda istekli olmasıgerekmektedir (Polat Unutkan, 2006:13) Fantuzzo ve McWayne ‘de, çocukların etkili akran ilişkileri kurma becerisini okula hazır olmanın birincil belirtisi ve en önemli koşulu olarak görmektedir. Raver ve Zigler’ da okula hazır oluşkonusunda çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine önem vermektedirler. Raver’a göre duygusal gelişimi sağlıklıolan çocuklar, erken çocukluk eğitiminde de olumlu beceriler kazanmakta ve birinci sınıfa hazır olarak başlamaktadırlar (Akt: Kotil, 2005:17).

Goleman’a göre de, okulda başarılıolmak için bilgi dağarcığıya da okuma yeteneğinden çok duygusal ve sosyal gelişim önemlidir. Kaygı, başarılıolmaya engel olur. Öğrenme deneyiminde çocuğun herhangi bir zorlanmaya karşıkarşıya kalmadan kendiliğinden öğrenmesinin önemi büyüktür (Akt: Esaspehlivan, 2006:18).

Çocuğun ilk toplumsal ve duygusal ilişkilerini kurduğu aile ise, olumlu veya olumsuz duygusal davranışmodellerinin, kişilik yapısının ilk geliştiği yerdir. Aile ortamında yaşanan olumlu duygusal ve sosyal etkileşim, çocuğun okula hazır bulunuşluğunu ve okula uyumunu olumlu yönde etkilemektedir. Çocuğun yaşadığı duygusal sorunlar (isteksizlik, ilgisizlik, ağlama, aşırısaldırganlık veya hareketsizlik, kardeşleri, arkadaşları, öğretmenleri ile iletişim kuramama, kendi hayal dünyasında kapalıkalma vb.) ve olumsuz kişilik özellikleri ise okula uyumu zorlaştırmaktadır (Oktay, 2002:278). Dolayısıyla, duygusal olgunluğa erişememişçocukların okuldaki öğrenme faaliyetlerine katılmalarıda daha güç gerçekleşmektedir. Sınıf ortamına girmeye başladıklarında ise, sınıf arkadaşlarıöğrenme sürecinin büyük bir bölümünü aşmışolduğundan bu kez onlardan geri kalmışlık hisleriyle yeni bir duygusal kırıklık

(17)

yaşamaktadırlar. Araştırmalar göstermektedir ki duygusal sorunlarla, öğrenmedeki başarısızlık, her zaman birlikte görülmektedir (Polat Unutkan, 2006:13).

Sonuç olarak; çocukların okula hazır olmalarında duygusal faktörlerin önemi büyüktür. Duygusal olarak okula hazır çocukların, okula uyumda daha başarılıolduğu görülmektedir. Okula uyum sağlamakta zorlanan, grup içinde öğrenmeyi başarmakta güçlük çeken, öğretmenlerin yönergelerini yerine getirmekte zorlanan çocukların, genellikle okula hazır oluşdüzeyleri düşük olarak okula başlayan çocuklar olduğu görülmektedir. Çocukların ilköğretim okulunda yaşayabileceği zorlukların en aza indirgenebilmesi için öğretmenlerin çocuktan beklentilerini gözden geçirmesi ve anne babalarla işbirliği içinde olmasıgerekmektedir (Aşıcı, vd. , 2010:33).

Çevresel Faktörler: Aile ortamıve sosyal çevre; zeka gelişiminde ve buna bağlıöğrenme yeteneğinin gelişmesinde de son derece önemli rol oynar.

Son yıllarda yapılan çalışmalar, toplumsal çevre koşullarının çocuğun tüm gelişimlerinde olduğu gibi okula hazır bulunuşluğunda da önemli bir role sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında, aile ve yakın çevrenin sağladığıolanakların çocuğun duygusal, sosyal ve zihinsel gelişimini üzerindeki etkili olduğu bilinmektedir (Polat Unutkan,2006:14; Esaspehlivan, 2006:18). Özellikle, ailenin geliri, kalabalıklığı, evin tipi, yeterli ve düzenli beslenme vb. konularıiçeren ekonomik koşullar; oyun ve çeşitli sosyal deneyimler için sağlanan imkanlar; çocukların konuşmasınıetkileyen anne baba konuşmasının cinsi ve miktarınıiçeren evdeki konuşma ortamı; evdeki okuma miktarıve çeşitli kitapların bulunmasıile ilgili ailenin okuma-yazmaya karşıtutumu; çocuğun güven ve kişilik gelişimini etkileyen anne baba ilişkileri gibi aile yaşamının nitelikleri okula hazır oluşta etkili çevresel faktörlerdendir (Oktay, 2002:275).

Tepperman’a (2000) göre, çocukların okula gereği gibi hazır olmalarıiçin, güvenli ve sağlıklıbir ev, ebeveyn desteği ve eğitimi, güvenli ve çocuğa destek sağlayan bir çevre, çocuğun ihtiyaçlarınıkarşılamak için yeterli gelire sahip bir ev ortamıve bu niteliklere sahip bir ailede olmalarıönemlidir (Akt: Polat Unutkan, 2007a:44).

(18)

Dockett ve Perry’de (2009) , okula hazır bulunuşlukta aile ve toplum desteğinin önemi üzerinde durmakta, ailelerin çocuklarıokula hazırlayacak yüksek kaliteli ve gelişimsel olarak uygun okul öncesi programlara ulaşmaları, öğretmen rollerinin kabul edilmesi, yeterli beslenme, fiziksel aktivite ve sağlık hizmetlerine ulaşmaları konularında desteklenmelerinin gerekliliğini savunmaktadır (23).

Fedoruk (1991) ise, okul başarısızlığıtespit edilen 53 çocukla geriye dönük olarak yaptığıaraştırmasında, bu çocukların daha önceki yıllarda “erken okul

deneyimi” olmayan çocuklar olduğunu tespit etmiştir. Fedoruk, birçok araştırmacıgibi (Aron ve Powerll 1982; Feldman ve Saletsky 1986; Holler 1985; Irvın 1986) çocuğun okul başarısında kritik bir faktör olan sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyinin ortaya çıkaracağıfırsat eşitsizliğinin ancak eğitimli ebeveynler/yetişkinler tarafından ortadan kaldırılacağınısavunmaktadır (Akt: Görmez,2007:16).

Çocuğun çevresinde yer alan zengin uyarıcılar, onun okuma-yazmaya karşı isteğinin artmasınısağlamaktadır. Çocukların okul öncesi dönemde edindiği okuma yazma deneyimleri, okumaya başlangıçta karşılaştıklarımateyalleri tanıma, anlama ve yorumlama becerilerinin gelişimini desteklemektedir. Çocuğun eğitimi evde başlamakta ve evde edinilen deneyimler yeni öğrenilen bilgilerle birleşmektedir (Yazıcı, 2002: Parlakyıldız ve Yıldızbaş; 2004).

Sonuç olarak, okula hazır bulunuşluğu etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Çocukların kendileri, aileler, okullar ve diğer eğitimsel ortamlar, genel olarak toplum, okula hazır bulunuşluğu etkilemektedir. Zamanla gelişen deneyimlerle ve etkileşimlerle gelişen okula hazır bulunuşlukta ev çevresinin, (çocuğa sağladığıolanaklar ve kazandırdığıdeneyimlerle, okul hakkında çocuğu hazırlamada ve bilgilendirmede) önemli bir sorumluluğa sahip olduğu görülmektedir (Dockett ve Perry, 2009:25). Kısacası, her toplum hazır bulunuşluğu kendi değerleri, eğitim sistemi ve toplumsal özelliklerine göre değerlendirmektedir.

(19)

1.1.2.İlköğretime Hazır Bulunuşlukta Okul Öncesi Eğitimin Önemi

Okul öncesi çağda çocuğun zihinsel-duygusal-sosyal gelişimi için onu destekleyici ve uyarıcı-eğitici bir çevre son derece önemlidir. Kağıtçıbaşı’na (1991) göre , “yetersiz çevre koşullarında büyüyen çocukların duygusal ve sosyal gelişimleri doğal potansiyellerinin gelmeleri gereken düzeye çıkamaz”. Bu yetersizliklerle okula başlayan çocukların ise okul başarısıdüşük olma olasılığıda yüksektir. Bu nedenle özellikle yetersiz çevrede büyüyen çocuk sayısının çok olduğu ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde okul öncesi eğitimin erken uyarıcıve telafi edici işlevi büyük önem taşımaktadır (Kağıtçıbaşı, 1991:41; Esaspehlivan, 2006:29).

Okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun ev ortamıdışında çevresiyle etkileşimde bulunduğu merkezlerdir. Çocukların ilgi, gereksinim ve yeteneklerine uygun zengin uyarıcı çevre olanakları sağlayan, gelişimlerini toplumun kültürel değerleri doğrultusunda yönlendiren okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun evde öğrendiği bilgi ve deneyimleri pekiştirmekle kalmaz, aynızamanda birçok beceri ve kavramlarıda çocuğun yaparak yaşayarak öğrenmesine yardımcıolmaktadır (Sevinç ve Bayhan, 2006:213).

Oktay’a (2020) göre, iyi bir okul öncesi eğitim kurumu programınıhazırlarken, her şeyden önce hizmet verdiği yaşgrubunun tüm gereksinimlerini göz önünde bulundurmalıve tüm ülke çocuklarına eşit düzeyde eğitim olanağınısağlayabilmek için belirli niteliklere sahip olmalıdır (Oktay, 2002:201).

Bu nitelikler;

—Çocuğa doğru temel alışkanlıkların kazandırılmasına yardımcıolmak, —Dilin gelişmesine yardımcıolmak,

—Çocuğun altıyaşından sonra katılacağıprogramlıöğrenme dönemine hazırlayacak tüm faaliyetlere yer vermek (şekil, sayı, renk kavramlarının kazandırılması, hikaye, oyun, müzik, resim, kil v.b. faaliyetler), ancak, ilkokul programlarının en önemli bölümünü oluşturan okuma-yazma öğretimine kesinlikle geçmemek,

— Beden gelişimine yardımcıolacak uğraşılara yer vermek olarak sıralanabilir (Oktay, 2002:202; Esaspehlivan, 2006:35).

(20)

Tüm bu yeterliliklere sahip olan bir okul öncesi eğitim programının, ilköğretim birinci sınıf çocuğunun sahip olmasıgereken yeterlikler dikkate alınarak bütün bir yıla yayılmasıgerekir (Polat Unutkan, 2006:60). Çocukların ilköğretime hazır olmasıiçin gerekli olan bu yeterlilikler ise; Kagan, Moore ve Bredekamp (1995) göre,

1. Fiziksel iyi oluşve hareket gelişimi (sağlık durumu, gelişimi ve fiziksel yetenekler)

2. Sosyal ve duygusal gelişim (çocukların diğerleri ile iletişim yeteneği, kendileri hakkındaki algılarıve diğerlerinin duygularınıanlayabilme ve cevap verme yeteneği)

3. Öğrenmeye yaklaşımı(öğrenmeye eğilimleri)

4. Dil gelişimi (diğerleri ile etkili biçimde iletişim içinde olma yeteği, okuma-yazma yeteneği)

5. Kavrama ve genel bilgi (kendine özgü kültürel ve sosyal uygulamalara ilgisi) ‘dir.

Yazgan’a (2003) göre ise; çocuğun birinci sınıfa hazır olabilmesi için, birden çok basamak içeren ve akılda tutma becerisi gerektiren yönergeleri anlayıp uygulaması, masa başında uzunca sürelerle oturabilmesi, küçük aralar verdikten sonra tekrar işinin başına dönebilmesi, bir işi kendi başına tamamlayabilmesi, okuma, sesler ve simgeleri olan harfler arasındaki ilişkiyi kavrayabilmesi, göz-el koordinasyonuna sahip olması, bazıharfleri tanıyabilmesi, harflerin belli sesleri temsil ettiğini kavrayabilmesi, sayma, kümeleme, benzerleri tanıma ile ilgili bilgi ve becerilere sahip olmasıgerekmektedir (Yazgan veYazgan, 2003:3; Esaspehlivan, 2006:20–21).

A.B.D. Maryland Eyaleti Modelinde ise, ilkokula başlama kriterleri beşgelişim alanıiçinde ele alınmaktadır:

Sosyal ve Duygusal Gelişim

— Çocuk okulda duygusal tavırlar sergileyebilmeli — Çocuk okulda etkin sosyal tavırlar sergileyebilmeli — Çocuk kendi davranışlarının sorumluluğunu alabilmeli

(21)

Dil ve Okuma-Yazma Gelişimi

— Çocuk dinleme ve anlama becerisi sergileyebilmeli — Çocuk dili etkin iletişim için kullanabilmeli

— Değişik amaçlara yönelik ve karşısındakilerle etkin iletişim kurmak için yazmayıkullanabileceği bilincine vararak, benzeterek kopya edebilmeli

Bilişsel Gelişim ve Genel Bilgi

— Nesneleri özellikleri ve işlevleri açısından tarif edebilmeli — Sayıve miktar kavramınıanlayabilmeli

— Matematiksel problemleri çözmek için belirli stratejiler kullanabilmeli — Karşılaştığıolaylar hakkında tahminler yapabilmeli

— Resmi ve gayri resmi durumlarda, kendisi, ailesi, çevresi, kültürü ve teknoloji hakkında bilgisini bütünleyerek kullanabilmeli

— Güzel sanatlar yolu ile kendini ifade edebilmeli

Öğrenmeye Yaklaşım/Tutum

— Çocuk kendi güçlü yönlerini ve eksiklerini tanımaya başlamalı — Düşüncelerini, fikirlerini ve bilgisini paylaşabilmeli

— Yeni edindiği bilgileri anlamlışekilde, önceden öğrendiklerini deneyimleri İle ilişkilendirip bütünleştirebilmeli

— Aktif katılım ile öğrenmenin sorumluluğunu kabul edebilmeli

— Öğrenmeyi geliştirmek için hayal gücünü, yaratıcılığınıve icat etme yetkisini kullanabilmeli

Fiziksel Sağlık ve Motor Gelişimi

— Çocuk bağımsız olarak kaba motorunu tutarlıbir düzeyde, okulda etkin olacak şekilde kullanabilmeli

— Bağımsız olarak ince motorunu tutarlıbir düzeyde, okulda etkin olacak şekilde kullanabilmeli

(22)

— Emniyetini sağlayan seçimler yapabilmeli (www.mdk12 org / instruction ).

İlköğretim birinci sınıf çocuğunun sahip olmasıgereken özellikleri, Polat Unutkan (2006) ise, şu şekilde ifade etmektedir:

1. Söylenenleri tam ve doğru olarak anlayabilme.

2. Gördüklerini ve duyduklarını, duygu ve düşüncelerini doğru olarak ifade edebilme.

3. Dikkatini yeterli ve uzun süre bir konu üzerinde tutabilme.

4. Gözünü uzağa ve yakına uyum sağlayabilecek biçimde kullanabilme. 5. Çevresindeki varlıkların benzerliklerini ve farklılıklarınıayırt edebilme. 6. Ses benzerliklerini anlayabilme ve sesleri birbirlerinden ayırt edebilme. 7. Gözü ve eli arasında gerekli işbirliğini kurabilme. Kalemi doğru tutabilme. 8. Gördüklerini ve duyduklarınıanlamlandırıp, belleğinde saklayabilme. 9. Öz bakım gerektiren işleri yapabilme.

10. Sırada dik ve belli mesafede oturabilme.

11. Sırasınıbekleme ve sabırlıolma davranışlarınıkazanmışolma. 12. Kendi sorumluluğunu taşıma becerisine sahip olma.

13. Arkadaşlık ilişkileri kurabilme ve iletişim kurma becerilerini kazanmışolma (s.60–61)

Görüldüğü gibi, ilköğretime hazır bulunuşlukta genel olarak, çocuğun gelişimsel olarak ilköğretime hazırlanmasıüzerinde durulmaktadır. Ancak son yıllarda konu daha farklıaçılardan ele alınmaya başlanmıştır.

Ackerman ve Barnette (2005) , okula hazır bulunuşlukta yalnızca çocuğun hazırlanmasıdeğil “ okulların hazır olmasının”da önemini vurgulayarak, hazır olan okulların özelliklerini aşağıdaki gibi belirtmiştir:

 Hazır okullar çocuklar için gerekli desteği sağlar (Hazır okulların tüm çocuklar için uygun programlarıve programlarıgeliştirecek personelleri vardır)

 Hazır okullar öğretmenlerin mesleki gelişimini destekleyen öğrenim ve öğretim programlarına sahiptir.

(23)

 Hazır okullar çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak, kaynaklara ulaşmalarınıkolaylaştıracak güçlü liderlik özelliğe sahiptir. Okul ve aile, okul ve toplum arasındaki işbirliğini destekleyen okullardır.

Okul öncesi eğitim kurumlarında gerçekleştirilmesi gereken ilköğretime hazır bulunuşluk çalışmalarının, ilköğretim için gerekli yeterlilikler göz önünde bulundurularak, aileleride kapsayacak şekilde planlanmasıve uygulanmasıayrıca, okul öncesi eğitim kurumlarıyla ilköğretim okullarının program devamlılığınısağlamak için işbirliği içinde olması, çocukların ilköğretime hazır bulunuşluklarınıolumlu yönde etkileyecektir.

1.1.3.İlköğretime Hazırlık Çalışmalarının Alanları

Çocukların iyi bir ilköğretim başlangıcıyapabilmesi için, okul öncesi eğitim kurumlarında gerçekleştirilecek çalışmaların, ilköğretime hazırlığıetkileyen faktörler ve ilköğretim birinci sınıfa başlayacak olan çocukta bulunmasıgereken yeterlikler dikkate alarak hazırlanmasıgereklidir. Polat Unutkan (2003) ilköğretime hazırlık için okul öncesinde destek olunmasıgereken alanlarışu şekilde ifade etmektedir (s.46).

- Okumaya hazırlık becerileri (okuma yazma öncesi beceriler, sesleri tanıma, el-göz koordinasyonunu sağlama).

- Matematik becerileri (0–9 arasırakamlarıtanıma. Setler oluşturma, renkleri, şekilleri öğrenme, sıralama vb.) (Polat Unutkan, 2006:61).

- Sosyal beceriler (sırasınıbekleme, verilen yönergeleri takip etme, sessiz dinleme, paylaşma, işbirliği yapma, dikkat yoğunlaştırma).

- Motor beceriler (büyük ve küçük kas gelişimi).

- Duygusal beceriler (kendi duygularınıuygun biçimde ifade etme, başkalarıyla empati kurabilme).

- Öz bakım becerileri (kendi ihtiyaçlarınıkarşılama, temizlik, beslenme, dinlenme vb. alanlarla ilgili işleri yapma, giysilerini yardımsız giyip çıkarma).

(24)

1.1.3.1. Okumaya Hazırlık Becerileri (okuma ve yazma öncesi beceriler: sesleri tanıma, el-göz koordinasyonu sağlama)

Okuma becerisinin gelişimi: “Okuma, bir görsel motor semboller serisini,

sözlü veya sözsüz olarak ses dizilerine çevirme süreci olarak tanımlanabilir” (Polat Unutkan, 2006:62). Okumaya hazırlık ise, çocuğa okumaya başlamak için gerekli tüm bilgi ve becerilere sahip olmasıanlamıtaşımaktadır (Polat Unutkan, 2006:62).

Çocuğun okumayıöğrenebilmesinde gerekli olan bazıbeceriler ise; sözel dil becerisi, yazma ve imla, duyularınıiyi bir şekilde kullanma, öğrenmeye motive olma ve kas kontrolünü sağlayabilmedir. Okul öncesi dönemde, çocukların küçük kas motor becerileri sürekli gelişmektedir. Beyin beşyaşına kadar yetişkin beyin ağırlığının % 90 ‘nına ulaşmaktadır. Yedi yaşında görme keskinliği yetişkine yakındır. Görme yetisi olgunlaşmaktadır. Çocuklar okuma yazmaya başlamadan önce dinlemeyi ve konuşmayı öğrenmektedirler. Kelimeler arasındaki küçük ses farklılıklarınıayırt edebilmektedirler. Tüm bu beceriler okumayıöğrenmede gerekli olan becerilerdir (Polat Unutkan, 2003:47; Yazıcı, 2002; Görmez, 2007:20 ).

Okuma becerilerinin gelişiminde fonolojik duyarlığın gelişmişolmasıda çok önemlidir. Fonolojik duyarlık; dili anlamından bağımsız, tek tek ses birimler dizisi olarak algılayabilme; verilen bir kelimeyi oluşturan ses birimlerinin farkına varabilme; sözlü bir kelimeyi oluşturan fonolojik birimleri, birbirinden bağımsız olarak inceleyebilme ve dile ait ses birimlerini yönlendirebilme gibi becerileri içermektedir. Çocuklar çoğu zaman sesleri kendi kendilerine ayırt edebilirler. Ancak bazen duyduklarıseslerle, bildikleri kelimeler arasında ilişki kurmakta zorlanabilirler. Bunun için çeşitli aktiviteler yardımıyla okul öncesi dönemde fonolojik farkındalık kazandırılmaya çalışılmalıdır. Okumanın gelişiminde ayrıca, okuma kavramları, kelime bilgisi, görsel ve işitsel ayrımlaştırma becerileri de son derece önemlidir (Aşıcıvd., 2010:70 ).

Araştırmalar, okul öncesi dönemde okuma gelişimi sürecinde görsel ayrımlaştırma becerileri geliştirilen çocukların, okuma gelişimleri ve ileri ki yıllardaki okuma başarılarıüzerinde güçlü bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Bu beceriye sahip bir çocuk; kitaplara, işaretlere ve başlıklara ilgi gösterir. Nesneler ve basit

(25)

sembolik şekillerdeki benzerlikleri ve farklılıklarıalgılar; ana-ara renkleri tanır; konum ve yön (aşağı-yukarı, sağ-sol, üst-alt) belirlemelerini yapar; okurken ihtiyaç duyacağı görsel yönleri (soldan sağa, önden arkaya) bilir ve sembolik formlarıayırt eder. Bu beceriler çocuğun, harfleri öğrenebileceği ve onlarıkelimeler olarak gruplar halinde algılayabileceği düzeye getirmeye yardımcıolacaktır. Aynışekilde okul öncesi dönemde okuma gelişimi üzerinde etkili olan işitsel ayrımlaştırma becerisine sahip bir çocuk; harf ve kelimelerin söylenişlerini kavrar; kelimelerin başlangıç ve bitişlerindeki ses farklılıklarınıayırt eder; kelimelerin söylenişlerine ilişkin oyunlardan hoşlanır; kendisine okunan şiirleri ve hikayeleri dinlemekten zevk duyar (Oktay ve Aktan,2004:3). Bu nedenle, okul öncesi eğitimde görsel ve işitsel ayrımlaştırma becerilerinin gelişmesini sağlayıcıetkinliklere yer verilmesi okuma becerilerinin geliştirilmesinde yararlıolacaktır.

Yazma becerisinin gelişimi: Yavuzer’e (2002) göre; yazma; sözlü veya

sözsüz konuşma seslerini, karşılıklarıolan görsel motor sembollere çevirme sürecidir. Eli kullanmada yetkinlik, tam olarak gelişmişbir görme yeteneği, dikkati yoğunlaştırma ve dile ilişkin bir kavrayışa sahip olmak yazabilmek için çok önem taşıyan niteliklerdir (Akt: Kırca, 2007:25).

Meier(2000); Strickland ve Morrow (2000); Vadasy ve diğerleri (1998); çocuklara okuma-yazma öğretiminde erken çocukluk yıllarının çok önemli olduğunu ve okuma - yazma becerilerinin geliştirilmesinde bu dönemde yaptırılacak etkinliklerin önemini vurgulamaktadırlar (Akt: Yangın,2007:295).

Çevreleri doğduklarıgünden itibaren yazıdili ile uyaranlarla donatılmışolan çocuklar, okuma becerilerini geliştirmeye yönelik etkinliklere katılarak, çevrelerindeki basılımalzemelerin özelliklerine dikkat ederek ve yetişkinlerin yazıdilini nasıl kullandıklarını gözlemleyerek okula başlamadan önce okuma kavramları oluşturmaktadırlar ve bu dinamik bir süreçtir. Bu sürecin başlangıcında çocuklar, yazılanların anlam taşıdığınıfarkedene kadar, yazıile çizim arasındaki farkıayırt edememektedir. İki yaşından itibaren bazıçocuklar bu ayrımıgörebilir ve karalama deneyimlerinden sonra, zamanla harfe benzer formlar geliştirmeyi öğrenirler. Bu denemeler sırasında yazıya benzer bir dizi çizgiler üretirler. 3–5 yaşlarıarasında eli kullanma becerisi ve genel gelişim, çocuğun (örneğine bakarak) şekillerin benzerlerini

(26)

çizme aşamasınıyavaşyavaşaşmaya başladığıbir noktaya doğru ilerler. Artık, kalemini kaldırıp önceden çizdiği yere yakın bir noktadan başlayarak devam etmesini gerektiren çizgiler çizmeye çalışabilir, bu aşama yazma becerisinin gelişmeye başladığının göstergelerinden biridir (Sulzby, 1991:159; Polat Unutkan, 2006:63).

Okul öncesi dönemde çocukların, yazmaya hazır duruma gelmeleri için, parmak kaslarının yeterince gelişmişolması; sinir-kas ve el-göz uyumunun sağlanabilmesi; kalem, defter vb. araç ve gereçleri doğru kullanabilme; satır, çizgi, sağ, sol, yukarı, aşağı, dik, yatık, eğri, iç, dış, alt, üst vb. kavramlarıbilmesi; yazmanın yönünün soldan sağa ve yukarıdan aşağıdoğru olduğunu bilme; çizgileri doğru yönde ve düzgün çizebilme, yazmaya istekli olma gibi bazıözelliklere sahip olmalarıgerekmektedir (Yangın, 2007:294).

Çelenk (2003), yaptığıçalışmada, okul öncesi ortamda, zengin okuma-yazma araç-gereçlerinin bulunduğu bir çevrede yetişen çocukların, ileride ilk okuma yazma öğretiminin temelini oluşturacak, okuma-yazmaya temel hazırlık evresi de diyebileceğimiz “kuluçka döneminin” yaklaşık olarak şu evrelerden geçerek olgunlaştığınıvarsaymaktadır (s.77).

Tanıma ve farkında olma dönemi: Bu dönem çocuğun çevredeki eşyaların farkınıayırdedemediği dönemdir. Çocuğun çevresindeki bütün nesneler onun için aynı anlamıifade etmektedir. Çocuklar herhangi bir şey üretmeyi planlamadan resim sehpasında, çeşitli boyalar ve kalemlerle oyun oynamayıseverler, böylece malzemeleri kontrol etmeyi öğrenmektedirler. Bu dönemin sonuna doğru çocuk okuma-yazma materyallerini farketmeye başlamaktadır.

Yalancıokuma dönemi: Bu dönem çocuğun taklit dönemidir. Çocuk her

konuda olduğu gibi, okuma yazma konusunda da yetişkinleri taklit etmeye başlamaktadır. Çocuklar, çevrelerinde bulunan gazete, kitap vb. yazılımateryalleri yetişkinleri taklit ederek okuyormuşgibi yaparak kendilerinin içinden geçtiği gibi seslendirmektedir. Çocuklar bu dönemde, yazıaraçlarınıkullanarak çizme, karalama çalışmalarıyaparlar ve bu çalışmalarıçevresindeki yetişkinlere içlerinden geldiği gibi kendi mesajlarıolarak okurlar.

(27)

Okuma kurallarınıkeşfetme: Çocuklar ilerleyen günlerde kitap, gazete okuyan

yetişkin aile bireylerini gözlemleyerek, okumanın bazı kurallarınıkeşfetmeye başlamaktadır. Çocuklar bu süreçte, okuma eyleminde, okurken gözün sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru ilerlediğini, kitap ve gazete sayfalarının sol baştan sağa doğru çevrildiğini, doğal gözlem süreci içerisinde keşfederek yalancıokumayıbu yönde geliştirmeye başlamaktadırlar.

Yazılanlarda anlam arama: Çocuklar, bu aşamada da okuyan aile bireylerini gözleyerek, konuşma diliyle yazıdili arasında ilişki kurmaktadır. Böylece yazılanların söylenebildiğini ve söylenenlerin de yazılabildiğini keşfetmeye başlarlar. Çocukların bu aşamaya gelmişolmaları, okuma-yazma öğrenme sürecinde çok önemli bir aşamayı vurgulamaktadır. Bundan böyle, karşılarına çıkan yazılıve basılımateryallerde anlam aramaya başlamışlardır. Artık çocuk, ilk okuma-yazma öğretimi sürecinde “Bu ne demektir?” düzeyine gelmiştir ve okuma-yazma öğrenmeye karşıbüyük bir istek içindedir.

Tahmini okuma: Bu tür okuma anne ve babanın çocuğu bilinçli olarak

desteklemesi sonucunda oluşmaktadır. Uluslararasıliteratürde “paylaşımlıokuma,” ya da “dizüstü okumaları”olarak da geçen bu tür okumada; büyük resimli, az yazılıçocuk kitaplarından yararlanılmaktadır. Yetişkinler çocuklarına bu resimli kitapları, resimlerini de yorumlayarak birlikte okurlar. Çocuklar daha sonra aynıkitapları resimlerine bakarak, altındaki yazıyıtahmin ederek defalarca okurlar. Karmaşık süreçlerden oluşan okuma becerilerinin kazandırılmasında ailelerin erken yaşlarda çocuğa okuma ile ilgili yeterli araç-gereç ve ortam sağlamasıgerekmektedir. Bu çocuğun, okuma ile ilgili kurallarıfark etmesini, okumaya karşıilgi ve motivasyonunun artmasınısağlayacaktır (Çelenk, 2003:79) .

Okul öncesi dönemde okula hazırlık çalışmalarında önemli bir yere sahip olan okuma yazma becerilerinin gelişimini desteklemek için;

Bilişsel gelişim yönünden;

- Çocukların okuma kurallarını, eğitim dilini, okuryazarlıkla ilgili kavramların gelişimini desteklemek için bireysel ve grup çalışmalarına etkin şekilde katılmayısağlayan çalışmalar planlamak,

(28)

- Çocukların bir metni anlamalarının temelini oluşturacak hikaye ve anlatım özelliklerini anlamasınısağlamak,

- Çocuklara yazılıve sözlü dil arasında ilişkiler kurmasınısağlayıcızengin bir uyarıcıortam hazırlamak (Yazıcı, 2001:410)

- Görsel ayırt etme becerilerinin gelişimi için, nesne resim arasındaki benzerlikleri veya farklılıklarıbulma, geometrik şekillerin ya da resimlerin eşleştirilmesi, renk ayırt etme, şekil zemin ilişkisini ayırt etme gibi etkinliklere programlarda yer vermek (Yazıcı, 2001:409).

- Resim ve yazıkavramlarıyla ilgili çalışmalara yer vererek çocuklarda okuma ve yazma bilinci oluşturmak,

Dil gelişimi yönünden;

- Fonolojik bilinci (kelimelerin seslerden oluştuğu anlayışı) ve fonolojik ayrım bilgilerini (sesleri kelimelerden nasıl ayrıldığıve bir araya geldiği anlayışı) geliştirmek,

- Çocukların yaptıklarıçalışmalarıanlatırken yazarak model olmak,

- İfade edici dili geliştirmek için, çocuğun diğer çocuklarla iletişime geçebileceği, kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebileceği, deneyimlerini paylaşabileceği ortamlar sağlamak (Yazıcı, 2001:412). - Çocuğun kendi yaptığıçizimler, alfabe ve onun sesleri üzerinde çocukla

konuşmak, çocuğun bildiği öykülerin okunmasıgibi etkinliklerle ifade edici dili geliştirmek.

Duygusal ve sosyal gelişim yönünden;

- Çocuklara ev ortamında zengin çevre koşullarıhazırlanarak, olumlu deneyimler kazanmalarınısağlama, ev dışında akranlarıve yetişkinlerle olumlu ilişkiler kurma ve paylaşma ortamlarıyaratmak,

- Kitap paylaşarak ve hikaye deneyimleri aracılığıyla erken okuma ve yazmaya karşıolumlu bir tavır geliştirmek (Polat Unutkan, 2006:64; Aşıcı vd., 2010:71),

- Evdeki deneyimlerin okuldaki deneyimlerle birleştilmesini sağlamak (Yazıcı, 2001: 411).

(29)

Psikomotor gelişim yönünden;

- Çizme, boyama, resim yapma ve yaptığıresimlerdeki olaylarıve konumlarıanlatma gibi etkinliklerle görsel motor algıyıgeliştirme çalışmalarıyapmak,

- Boya çalışmaları, hamur işleri, kağıt kesme-yapıştırma, katlama, yuvarlama, yap-boz yapma, boncuk dizme gibi etkinliklerle el-göz koordinasyonunu ve küçük kaslarınıgeliştirmek,

- Müzik, drama, oyun, atlama, koşma, zıplama, tırmanma gibi etkinliklerle kaslarının kontrol etmeyi ve büyük kaslarının gelişmesine yardımcıolmak (Polat Unutkan, 2006:64), çocukların gelişimlerine uygun olarak okuma-yazma becerilerinin desteklenmesini sağlayacaktır.

Okul öncesi dönemde çocukların okuma-yazma yeteneklerini geliştirmek için yapılabilecek çalışmaların çocukların gelişimlerine uygun yöntem ve teknikler kullanılarak gerçekleştirilmesi önemlidir. Bu yöntemlerden biri olan proje çalışmaları okuma-yazmaya hazırlık için mükemmel bir ortam sağlamaktadır. Proje çalışmaları çocuklara okuma-yazma yeteneklerini geliştirmek için pek çok fırsat sağlarken aynı zamanda çocuklarıkonu hakkında daha derinlemesine konuşmak ve araştırmak için motive etmektedir. Çocuklar proje yaklaşımıetkinliklerinde kitaplar ile ilgilenme, araştırma yapma ve dinlemenin yanısıra iletişim için yazının nasıl kullanıldığını görmektedir. Çocuklar gerçek yaşamdaki pek çok yetenekte olduğu gibi okuma-yazma yeteneklerini de tüm yaşantılarının içinde çeşitli deneyimleri sonucu geliştirmektedirler. Proje çalışmalarıçocukların tüm gelişim alanlarıiçin zengin yaşantılar sağlarken etkinliklere de etkin olarak katılmalarına fırsat vermektedir. Bu nedenle, öğretmenler, okuma-yazma becerilerini desteklemek için proje yaklaşımıile oluşturulan ortamlardan faydalanabilirler (Büyüktaşkapu, 2009:34). Proje temelli etkinliklerin yanı sıra öğretmenler, okuma-yazma becerilerinin gelişimini desteklenmek için birçok farklı yöntem kullanabilirler. Örneğin; kelime bilgisini geliştirici şarkılar, şiirler, parmak oyunlarıoynanarak yetişkinler ve yaşıtlarıyla konuşma ortamlarıoluşturmak, yüksek sesle kitap okuma etkinlikleri yapmak, çocuğun kendi kitabınıyazmasınıistemek, evde ya da sınıfta bir yazıköşesi oluşturularak yazımasası, küçük yastıklar, bloknot, kağıtlar, zarflar, kartlar, yapışkanlar, silgiler, çeşitli kalemler, yazıtahtaları, tebeşirler ve bülten panosu gibi araçlarla yazılımateryalleri kullanacağıoyunlar oynatmak vb. bu konuda

(30)

yararlıetkinliklerdendir. Bu tür etkinlikler önemli okuma yazma kavramlarını, yazının fonksiyonel ve sosyal içeriğini anlamak için çocuklara deneyim ve keşfederek öğrenme fırsatısağlamaktadır (Çelenk, 2003: 77).

1.1.3.2. Dikkat ve Hafıza Becerileri (dikkat, ayırt etme, akılda tutma):

Okula hazır bulunuşlukta ve öğrenmenin gerçekleşmesinde dikkat ve hafızanın gelişmesi önemli rol oynamaktadır. Chaplin’e (1985) göre; dikkat ilgi sınırınıbelirleme ve odaklaşma ile duygusal ifadede berraklıktır (Akt: Ülgen, 2004:130).

“Dikkat, psiko-fizik enerjinin bir nokta üzerinde toplanması” demektir (Polat Unutkan, 2006:64). Başka bir deyişle dikkat, çocuğun ilgili uyarıcıya dikkat etme yeteneğidir ve tüm öğrenmeler için ön koşuldur.

Polat Unutkan’ a (2003) göre; okul öncesi dönemde çocukların dikkatlerini yoğunlaştırma süreleri kısıtlıdır, olayların sadece bir yönüne dikkat ederler ve farklı yönlerini göremezler. Yaşla birlikte artan dikkat süresi, çocuğun ilgi alanları doğrultusunda gelişir. Feldman’a göre çocuklar belli bir ilgi alanızincirinde ilerler ve ilgi alanlarıbireyseldir. Bu nedenle, öncelikle, çocuğu tüm boyutlarıyla tanımak, ardından dikkatini bir olay veya durum üzerinde odaklayabilmesi için ilgisini çeken fikirlere ve aktivitelere yer verilmesi gereklidir. Başarılı öğrenim durumları yaratabilmek için, çocukların kendilerini ve çevrelerini keşfedecekleri, ilgi ve gereksinimlerine uygun sınırlandırılmamışortamlara ihtiyaçlarıvardır (Tuğrul, 2002: 143). Böyle ortamlarda çocuklar, çevresiyle iletişim içinde, etkin katılımda bulunurlar ve kalıcıöğrenme gerçekleşebilir. Ayrıca, çocukların ilgilerini çeken aktiviteler aracılığıyla daha kolay öğrendikleri, bir konuya tam olarak odaklalanıp anladıklarında ve yeterlilik kazandıklarında haz aldıkları, bununda öğrenme başarısınıartıran ciddi bir fırsat olduğu bilinmektedir (Tuğrul, 2002:145) .

İlköğretime ya da bir başka deyişle öğrenmeye hazır bulunuşlukta, çocukların dikkatinin gelişmişve konsantrasyon süresinin uzamışolmasıçevresindeki her şeye ilgili olan çocuğun öğrenmeye odaklanabilmesi , okula uyumu ve öğrenme başarısıiçin önemlidir (Aşıcıvd., 2010:67).

(31)

Okula hazır bulunuşlukta dikkat süresinin yanısıra hafızanın da gelişmişolması önemli bir konudur. Hafıza; uyaranların algılanması, düzenlenmesi, saklanması, gerektiğinde hatırlanmasısürecini ifade eder ve öğrenmeyle yakından ilişkilidir. Çocuklar erken yaşlarda birkaç gün ve birkaç saatle sınırlıkalan olay ve durumları hatırlayabilirler. Ancak, dört yaşındaki çocuklarda bir yıl önceki durum ve olayları hatırladıklarına dair izler görülmektedir. İlkokul döneminde ise; çocuğun sembollerin anlamlarınıöğrenmesi, mantığın gelişmeye başlamasıve bir hatırlama stratejisinin oluşmasıyla hatırlama gücü artmaktadır (Polat Unutkan, 2006:65). Dikkatte olduğu gibi hafızanın gelişebilmesi için çocukların ilgi ve gereksinimlerine cevap verecek ortamlar yaratılarak, öğrenme motivasyonlarının artırılmasıgerekmektedir.

1.1.3.3. Matematik Becerileri (0–9 arasırakamlarıtanıma, setler oluşturma,

renkleri, şekilleri öğrenme, sıralama vb):

Bireylerde düşünmeyi sağlayan ve başkalarıyla iletişimi güçlendiren önemli bir araç ve yaşamın her alanında var olan bir ihtiyaç olan matematik; aritmetik, geometri, büyüklük, uzunluk, ağırlık, hacim, sayılar gibi matematiği oluşturan kavramlar ve bunların birbirleriyle ilişkilerini, sembollerini kapsayan bir bilim dalıdır. “Matematik ilişkileri keşfetme ve bu ilişkileri sembolik (veya soyut) formda ifade etmedir” (Güven,2000:43). Moursund’a (2007) göre matematik, disiplinlerarasıbir araç olarak kişinin bilgiyi kullanarak organize etmesidir”

Çocuklar matematikle erken yaşlarda tanışırlar ve farkında olmadan matematiksel pek çok deneyim yaşarlar. Çocuklar, günlük hayatın her alanında var olan pek çok matematiksel kavramıdeneyimleri sonucunda doğal olarak öğrenebilirler. Örneğin; çocuk, annesiyle alışverişe gittiğinde, televizyon izlerken, bilgisayarla oyun oynarken, dergileri, gazeteleri karıştırırken hep matematikle yüzyüzedir. Bu nedenle çocuk, pek çok matematik bilgisine erken dönemde aşinalık kazanır. Çocuğun erken yaşlarda edindiği bu deneyimler ilerideki öğrenmelerine de temel oluşturur (Güven, 2004:116).

Okul öncesi dönemde matematik eğitimi sayı, şekil, zaman, ölçme, veri analizi ve problem çözme gibi beceri ve kavramlardan oluşmaktadır (NCTM, 2010; Sezer,

(32)

2008:27). Çocukların her gün yaşadıklarısomut deneyimler; örüntüleme, sınıflama, gözlemleme, sıralama, grafik çizme, ölçme, kıyaslama gibi konular, uygun gelişimsel yollarla ve erken matematik gelişimini destekleyen uygulamalarla desteklenmelidir. Çocukların ilk altıyılındaki öğrenmeleri üzerinde yapılan araştırmalar daha sonraki öğrenim basmaklarında matematik alanında başarılıolabilmelerinin erken çocukluk dönemindeki eğitimleri ile yakından ilgili olduğu vurgulamaktadır (Güven ve Balat, 2006: 397).

Erken çocukluk yıllarında verilecek matematik öğretiminde; çocukların bilgiler arasında bağlantıkurmalarına yardım etme, kavram yanlışıyapmama, çocukların fikirlerini sunmalarıve tartışmalarıiçin fırsat sağlama, problem durumlarıoluşturma ve çocukların çözebilmesine rehberlik etme, geri dönüt verme gibi tekniklerin kullanılması gerekmektedir (Gifford, 2004:113). Çocuklar matematiksel kavramlarıve becerileri geliştirmek için deneyimlere ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle çocuklar okul öncesi dönemde, ileride karşılacaklarısoyut matematiksel kavramlarıanlayabilmek için öncelikle bire bir eşleştirme, sınıflama, artırma, eksiltme, veri analizi, ölçme gibi kavram ve becerilerle ilgili çalışmalar yapabilmelidir (Charlesworth ve Lind, 2003: 408). Okul öncesinde yapılacak olan bu çalışmalar, çocukların ilköğretime hazır bulunuşluk açısından matematiksel gelişimle ilgili ön bilgilerini inşa etmelerini sağlayacaktır.

Okul öncesi dönemde çocukların matematik becerilerinin gelişimi için gerekli bazıyeterlikleri Polat Unutkan (2006) şu şekilde belirtmektedir:

 Betimleme: Bir nesnenin bir veya daha fazla özelliğinin farkına Varmak,

 Örüntüleme: Nesnelerin dizilişlerini değiştirme, betimleme, yeniden yaratma gibi etkinlikler uygulamak,

 Kıyaslama: Nesneleri yan yana koyarak kıyaslamalar yapmak; birebir eşleme ilkesini kullanarak iki kümenin denkliğini bulmak,

 Eşitleme: Kümelerin aynısayıda nesneye sahip olmasını

sağlamak; birebir eşleştirme ilkesini kullanarak eşitliği kavratmak,

(33)

 Birleştirme ve ayırma: Kümeleri, içine üyeler ekleyerek veya çıkartarak büyütmek ve küçültmek,

 Sınıflama: Nesneleri renk, şekil veya doku gibi özellikler açısından gruplara ayırmak,

 Sıralama: Nesneleri uzunluk, renk tonu, ağırlık gibi niteliklere göre dizmek,

 Semboller kullanma: Grafikler çizmek, rakamlarıtanımak veya yazmak,

 Geometriyi anlamak: Açık-kapalı, içinde-dışında, düzlemsel-uzaysal geometrik şekilleri kavramak (s.66).

1.1.3.4. Bilimsel Düşünme Becerileri (Tümdengelim, tümevarım, problem

çözme, neden-sonuç ilişkileri kurma):

Okula hazır bulunuşlukta önemli becerilerden bir diğeri ise, okul öncesi eğitimde bilimsel düşünme becerilerinin kazandırılmasıdır. Bilimsel düşünme ile ilgili beceriler çocukların okula ve öğrenmeye hazır oluşluğunun yanısıra yaşam boyu öğrenenler olarak yetişmelerinde de çok önemlidir.

Bilim var olan, fakat bilinmeyen bir düzeni, ilişkiyi araştıran ve gerçeği bulmaya yönelmişbir araştırma olarak tanımlanmaktadır. Çocuklar içinde bulundukları dünyayıanlamak için doğduklarıandan itibaren çevrelerinde olup bitenleri tükenmeyen bir enerji ile araştırmaktadır. Çevreleriyle yoğun bir etkileşime giren çocukların merak duygularınıcanlı, cansız varlıklar; nesnelerin boyut, hareket, sıcaklık, koku, renk gibi özellikleri; ısı, ışık ve ses gibi faktörler harekete geçirmektedir. Okul öncesi dönemde çocukların sorularıbu merak duygusunun sonucunda ortaya çıkmaktadır. Merak ve zekanın bir ürünü olan bilimsel düşüncenin gelişimi ise, tüm bu soruların cevaplarına ulaşmada temel nokta olmaktadır (Alisinanoğlu vd., 2007:12).

Okul öncesi dönemde, çocukların bilimsel düşünme becerilerinin gelişimini destekleyebilmek için duyularını kullanarak araştırabilecekleri, meraklarını giderebilecekleri, neden-sonuç ilişkilerini görebilecekleri, çeşitli fikirler ileri sürerek tahminlerde bulunabilecekleri fırsatlar verilmeli ve uygun eğitimsel ortamlar

(34)

yaratılmalıdır (Polat Unutkan, 2006:67). Bilimsel düşünme becerilerinin okul öncesi dönemde desteklenmesini sağlayan en önemli etkinliklerden biri ise fen etkinlikleridir. Fen etkinlikleri, ilköğretime hazır bulunuşlukta çocukların kazanmasıgereken pek çok becerinin kazanılmasına olanak sağlamaktadır. Fen etkinliklerinin temel amacı, çocuğun tahminler ve gözlemleri sonunda yorumlar yapabilmesidir. Bu amaçla okul öncesi dönemde, çocukların sorgulama, gözlem yapma, test etme ve yorumlama becerilerini geliştirecek çalışmalara yer verilmesi gerekmektedir (Ünal ve Akman, 2006:252). Uygun yöntemler kullanılarak planlanan ve uygulanan fen çalışmalarıçocukların gelişimlerinde ve okula hazırlanmalarında etkili olmaktadır. Ayrıca, çocukların erken yaşta fen ile karşılaşmalarıdaha sonraki eğitimlerinde bilimsel kavramlarıdaha iyi anlamalarınısağlamaktadır (Alisinanoğlu vd., 2007:41).

1.1.3.5. Sosyal Beceriler (sırasınıbekleme, başladığıbir işi bitirme, verilen yönergeleri takip etme, dinleme, paylaşma, işbirliğiyapma):

Okula hazır bulunuşluğun en önemli göstergelerinden biri olan sosyal becerilerin gelişimi, evde başlayıp okul öncesi eğitim kurumunda devam etmektedir. Çocukların ilköğretim okuluna iyi bir başlangıç yapılabilmesi için okul öncesi dönemde pek çok sosyal becerinin kazanılmışolmasıgerekmektedir.

Birçok sosyal beceriyi anne-babalarından ve diğer yetişkinlerden öğrenerek okula gelen çocuk, evde kabul gören bazısosyal beceri ve davranışının okulda kabul görmediğini ya da okulda farklıbiçimlerde davranılmasıgerektiğini keşfetmektedir. Çocuklar okulda, işbirliği yapmayı, karar vermeyi, kendini değerlendirmeyi ve grup etkileşiminin önemini öğrenmektedir. Yaşıtları çocukların sosyal becerilerini beslemekte ve kendilerini daha iyi anlamalarına yardım etmektedir (Senemoğlu, 1994:20–30; Esaspehlivan, 2006:38).

Çocuklar ilköğretim okuluna başladıklarında, psikolojik, sosyal ve akademik olarak başarıgöstermek aynızamanda bazısorumluluklarıda üstlenmek durumundadır. Bunlar, bağımsız olarak görev yapmak, okulda bulunan yetişkinlerle, akranlarıyla ilişkilerini geliştirmek, kurallara uymak, sınıfına ve okuluna uyum sağlamaktır. Çocuklar okula başladıklarında bu değişikliklere adapte olmak durumundadır (Bilgili ve

Şekil

Tablo 1. Araş tı rmaya katı lan Deney ve Kontrol Grubu Çocukları n Cinsiyet,
Tablo 2. Deney ve Kontrol Grubu Çocukları n Annelerinin Yaş am Durumları , Yaş ı , Eğitim Düzeyi, Çalı ş ma Durumu ve Mesleklerine Göre Dağı lı mı
Tablo 3. Araş tı rmaya Katı lan Deney ve Kontrol Grubu Çocukları n Babaları nı n
Şekil 1. BTKÖ Renk, Sayı lar/Sayma, Boyut, Karş ı laş tı rma, Şekil Alt Testleri Deney ve Kontrol Grubu Ön Test Son Test Ortalama Puanları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

MEB’e ba¤l› olan tüm e¤itim kurumlar›nda da oldu¤u gibi, 23 Mart 2020 tarihi itibari ile yüksekö¤retim kurumlar› uzaktan e¤itim ça¤›na geçifl yapm›flt›r..

Çal man n bulgular na göre, kat mc lar n ortaya att klar metaforlar n genel olarak renim gördükleri ö retmenlik bran na göre belirgin biçimde farkl la mad , ancak geli tirilen baz

Bu kitapta; “Girişimcilik nedir ve girişimci kimdir?, Girişim- cilerin en belirgin özellikleri nelerdir?, Girişimci doğulur mu olu- nur mu?, Girişimci çeşitleri,

2018 Yılından önce fakültemize kayıt yaptıran ve 2015 ve öncesi müfredat derslerini alması gereken öğrencilerimiz öğrenci otomasyonunda derslerini seçtikten sonra dönem

Okul öncesi dönem çocuklarının bağımsız öğrenme davranışları ile sosyal konumlarının incelendiği araştırmanın sonuçlarına göre bağımsız

Fizik yaşadığımız evrende madde ve enerjiyi in- celer. Madde ile enerji arasındaki etkileşimler ve geçişler fiziğin temel çalışma alanını oluştu- rur. Bu

Cisimle yüzey arasında sürtünme kuvveti 14 N olan yatay zeminde şekildeki gibi F = 30 N kuvvet etkisindeki cisim ok yönünde hareket etmektedir. F =

I. Kaba T sıcaklığında n tane daha aynı cins sıvı ek- lenirse kapta bulunan sıvının iç enerjisi 2U kadar olur.I. II. Kapta bulunan sıvının molekül sayısı değişmeden