• Sonuç bulunamadı

GÖRME ENGELLİ ERGENLERLE GÖREN ERGENLERİN BENLİK SAYGISI GELİŞİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GÖRME ENGELLİ ERGENLERLE GÖREN ERGENLERİN BENLİK SAYGISI GELİŞİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GÖRME ENGELLİ ERGENLERLE GÖREN ERGENLERİN BENLİK SAYGISI GELİŞİMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Ömür GÜREL

Tez Danışmanı

Prof.Dr. Ayşegül ATAMAN

(2)

Başkan……… Akademik Unvan, Adı-Soyadı

(Danışman) imza

Üye………... Akademik Unvan, Adı-Soyadı

İmza

Üye………... Akademik Unvan, Adı-Soyadı

(3)

ÖZET

Bu çalışmada farklı sosyo-ekonomik düzeyde yer alan 13-19 yaş aralığında, kaynaştırma eğitiminin verildiği liselerde okuyan 48 görme engelli ve gören ergenlerin, benlik saygısı gelişimlerinin, yaşa, cinsiyete, anne-babanın yaşına/ eğitim düzeylerine/ çalışma durumlarına/ hayatta olma durumuna/ öz-üvey olmasına, kardeş sayısına, kaçıncı çocuk olduğuna, ailedeki toplam kişi sayısına, ailenin gelir düzeyine, evin kendilerine ait olup-olmama durumuna, kendine ait odanın bulunup-bulunmama durumuna göre farklılaşıp farklılaşmadığı ilişkisel olarak incelenmiştir.

Araştırma grubunu oluşturan öğrencilere 2004-2005 eğitim-öğretim yılı aralık ayı içinde benlik saygısı gelişimlerini ölçmek için Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve sosyo-demogratif bilgi alma formu uygulanmıştır.

Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, ergenlerin benlik saygısı düzeyleri, anne-baba yaşı, anne-baba çalışma durumu, anne-baba eğitim durumu, kardeş sayısı, kaçıncı çocuk olduğu, ailedeki toplam kişi sayısı, kendine ait odanın olması, yaş ve cinsiyet durumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Cinsiyet değişkenine göre ergenlerin benlik gelişimleri kızların aleyhine farklılaşmaktadır.

Anne-babanın yaşı, ergene ne kadar yakınsa, benlik gelişimi o kadar yükselmektedir. Kardeş sayısı arttıkça benlik gelişimi bir o kadar olumsuz etkilenmekte, ilk ve son çocuk olma benlik gelişimini olumlu etkilemekte, ailedeki toplam kişi sayısı arttıkça ters orantı olarak benlik gelişimi düşmektedir.

Gören ergenlerin benlik gelişimleri görme engelli ergenlere göre daha yüksek bulunmuştur. Cinsiyet farklılaşması açısından da görme engelli kızların benlik gelişimleri, gören erkeklere ve görme engelli erkeklere göre daha düşük bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Ergen, Benlik Saygısı, 13-19 yaş ergenler için Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği

(4)

ABSTRACT

This study has been from different socio-economic levels for 48 sighted and sightless students in 13-19 age group of high school which is given the joining together education. It aims whether to find out their development of self-esteem differentiate or not according to their ages, sexualities, their parents’ ages, levels of education, state of occupations, state of being alive, state of being step or full(real) and also the number of brother/sister, state of being which brother/sister, the number of people in the family, the level of income, state of having a flat or not, state of having own room or not.

Rosenberg self-esteem scale and socio-demographic Knowledge form were used for evaluating their self-esteem for the students that has constituted the study group in December in 2004-2005 Education Years.

According to holding inventions at the end of the research, significant relation was found for the levels of self-esteem, parents’ ages, parents’ state of occupations, parents’ education, the number of brother/sister, the state of which brother/sister, the number of people in the family, the state of having own room, the states of age and sexuality for these teenagers. The development of self-esteem of teenagers is differentiated according to sexuality against the female teenagers.

If parents’ ages are closer to teenagers’, the development of self-esteem increases more. The development of self-esteem is affected negatively if the number of brother/sister increases. It is affected constructively for the state of the first or last brother/sister. Inverse proportianal, the development of self-esteem decreases if the number of people in the family increases.

The sighted teenagers had more self-esteem than the sightless teenagers. In the differentiation of sexuality; the sightless female teenagers had less self-esteem than the sightless and sighted male teenagers.

(5)

ÖNSÖZ

Bu güne kadar gerek yurt dışında gerekse yurt içinde bir çok araştırmaya konu olan “benlik kavramı”, “ergenlikte benlik gelişimi” günümüzde hala önemini koruyan bir konu olmaya devam etmektedir. Araştırmalara bakıldığında, çoğu araştırmanın gören ergenlerin benlik gelişimleri üzerine yapıldığı görülmektedir. Türkiye de görme engellilerle, görme engellilerin benlik gelişimleri ile ilgili yeterli araştırmanın olmadığı görülmektedir.

Ergenlik dönemi bireyin, biyolojik, psikolojik ve sosyolojik anlamda bir çok değişikliklerle karşılaştığı bir dönemdir. Bu durum yaşamın en zor, en değişken dönemlerinden biri olarak bilinmektedir.

Bu çalışmada gören ve görme engelli ergenlerin benlik saygıları arasında farklılık olup olmadığı ele alınmıştır.

Görme engelli ergenlerin benlik gelişimlerine etki eden etmenleri bulmak, anne-babalara ve öğretmenlere yol göstermek, böylece daha sağlıklı bir benlik saygısı geliştirmek amaçlanmıştır.

Araştırmanın planlanıp gerçekleşmesi aşamalarında desteğini sunan danışmanım Prof.Dr. Ayşegül ATAMAN’a teşekkürlerimi sunarım.

Çalışmamın başında ve her aşamasında benden maddi ve manevi her türlü desteğini esirgemeyen sevgili annem Nermin BALARISI’na sonsuz teşekkür ederim.

(6)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ……….…i ABSTRACT………..ii ÖNSÖZ ………iii İÇİNDEKİLER………iv 1 BÖLÜM ……….….1 GİRİŞ………...1 1.1 PROBLEM………1 1.2 ARAŞTIRMANIN AMACI………...2 1.3 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ………...3 1.4 SAYITLILAR………...3 1.5 SINIRLILIKLAR………..………...4 2. BÖLÜM………..5 2.1 Kuramsal Yapı………...5

2.2 Benlik Saygısı Kavramı………...8

2.2.1 Benlik Saygısı İle İlgili Kavramlar………...8

2.2.1.1 Benlik Kavramı………....8

2.2.1.2 Benlik İmgesi………...9

2.2.1.3 İdeal Benlik Kavramı……….10

2.3 Benlik Saygısının Oluşumu………...11

2.4 Benliğin Gelişim Evreleri………...14

2.4.1 Gelişim Dönemlerine Göre Benlik Gelişimi……….14

2.4.1.1 Çocukluk Dönemindeki Benlik Gelişimi………...14

2.4.1.2. Ergenlik Dönemindeki Benlik Gelişimi………18

2.5 Ergenlik Dönemi Benlik Gelişimini Etkileyen Faktörler………...22

2.5.1 Bedensel ve Ruhsal Etkiler………...23

2.5.2 Psiko-Sosyal Faktörler………...25

2.5.2.1 Aile………...25

2.6 İlgili Araştırmalar………29

(7)

2.6.2 Türkiye’de Yapılan Araştırmalar………..35

3. BÖLÜM………39

YÖNTEM VE UYGULAMA……….39

a)Araştırmanın Evreni………...39

b)Araştırmanın Örneklemi………....39

c)Veri Toplama Yöntemi………..41

d)Veri Toplama Aracı………...42

Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği……….42

Sosyo-Demogratif Bilgi Alma Formu………...44

e)Verilerin Çözümlenmesi………....44

4. BÖLÜM………45

BULGULAR VE YORUMLAR………45

Tablo 2 Deneklerin Anne-Baba Yaşlarına Göre Dağılımı………45

Tablo 3 Deneklerin Anne-Babalarının Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı……….46

Tablo 4 Deneklerin Annelerinin İş Durumlarına Göre Dağılımı………..47

Tablo 5 Deneklerin Babalarının Mesleklerine Göre Dağılımı………..47

Tablo 6 Deneklerin Kardeş Sayısına Göre Dağılımı………49

Tablo 7 Deneklerin Doğum Sıralarına Göre Dağılımı……….50

Tablo 8 Deneklerin Aile Büyüklüğüne Göre Dağılımı……….51

Tablo 9 Deneklerin Ailenin Toplam Gelirine Göre Dağılımı………...52

Tablo10 Deneklerin Yaşlarına Göre Dağılımı………..53

Tablo11 Benlik Saygısı İle Annenin Yaşı Arasındaki İlişki……….54

Tablo12 Benlik Saygısı İle Annenin Eğitim Düzeyi Arasındaki İlişki……….55

Tablo13 Benlik Saygısı İle Annenin Çalışma Durumu Arasındaki İlişki………..56

Tablo14 Benlik Saygısı İle Babanın Yaşı Arasındaki İlişki……….57

Tablo15 Benlik Saygısı İle Babanın Eğitim Düzeyi Arasındaki İlişki……….57

Tablo16 Benlik Saygısı İle Kardeş Sayısı Arasındaki İlişki……….59

Tablo17 Benlik Saygısının Kaçıncı Çocuk Olduğu İle İlişki……….59

Tablo18 Benlik Saygısı İle Ailedeki Toplam Kişi Sayısı Arasındaki İlişki……….60

Tablo19 Benlik Saygısı İle Gelir Durumu Arasındaki İlişki………...61

Tablo20 Benlik Saygısı İle Evin Mülkiyet Durumu Arasındaki İlişki………62

(8)

Tablo22 Benlik Saygısı İle Yaş Arasındaki İlişki………63

Tablo23 Benlik Saygısı İle Cinsiyet Arasındaki İlişki………..64

Tablo24 Benlik Saygısı İle Görme Durumu Arasındaki İlişki………65

Benlik Saygısının Diğer Alt Değişkenlerle İlişkisini Gösteren Tablolar………...66

5.BÖLÜM………...100

ÖZET-YORUM VE ÖNERİLER………100

Özet……….100

Yorum………...102

Öneriler………...108

İleri Araştırma Önerileri...109

Ekler ………...110

(9)

ele alınmıştır.

GİRİŞ

1.1 PROBLEM

Ergenlik dönemi bireyin zihinsel, psikolojik, bedensel gibi bir çok değişimlerini içeren bir dönemdir. Çocukluktan başlayan benlik gelişimi ergenlikte daha da şekillenmektedir. İleride bir birey olmanın temellerinin bu dönemde atıldığını düşünürsek ergen insanların benlik düzeylerini daha yakından tanımak gerekmektedir.

Ergenlik, “çocuklukla yetişkinlik arasında kalan bir ara dönemdir” (Kulaksızoğlu,2000). Arada bir yerde bulunmak özellikle benlik, kimlik, benlik saygısı gibi kavramların oluşumunda çatışmalara neden olmaktadır. (Ekşi,1998) Bunun içinde benlik dediğimiz, bireylerin özelliklerini, ideallerini, kendilerine ait kafalarında oluşturdukları resimleri, kişiliklerini etkileyen bu kavramın anlaşılması gerekmektedir.

Ergenin etkin bir üye olarak toplumda yerinin olabilmesinde benlik saygısının önemi, ergenin topluma katılabilmesi, yetişkinler arasında yerini alabilmesi gelişme dönemlerinde belli bilgi, beceri ve deneyimleri kazanmasına bağlı olarak kendini gösterir. Başka bir deyişle çevresiyle bütünleşirken kendi benliğinin bilincine varmakta, kimlik duygusunu geliştirmektedir. (Bilgin,1995). Bu durum sadece gören ergenler için değil görme engelli ergenler için de geçerlidir.

(10)

Görme engelli çocukların gelişim evrelerinde gösterdikleri özellikler gören çocuklara kıyasla bazı farklılıklar göstermekle birlikte özellikle ailenin daha korumacı, yaşantı dağarcığını kısıtlayıcı tutum içinde olabilmesi görme yetersizliğine sahip olan kişinin benlik gelişimi de etkilenebilmektedir. Benlik kavramının oluşmasında ve gelişmesinde en önemli faktörlerden biri çocuğun yetiştiği aile çevresidir. Görme engelli çocuğun yetersizliği nedeniyle ailenin yetersizliğe karşı gösterdiği tutumun benliğin gelişiminde önemli bir yere sahip olduğu söylenebilir. Görme engelli çocuğun yetersizliği nedeniyle aile tarafından kabulü, reddi veya aşırı korunmasının da görme engelli çocuğun benlik gelişimi üzerinde önemli etkiler yaptığını gösteren kaynaklar bulunmaktadır.(Enç,2005,Bacakoğlu,1996,2002) Çocuğun yetişmesinde ve benliğinin gelişmesinde önemli bir yer tutmasına rağmen, ailelerin görme engelli çocuklarına karşı tutumlarının bilinmemesi gerekli bilgiye ulaşmamızı engellemektedir. Bu nedenle bu çalışmada gören ve görmeyen çocukların benlik kavramlarının gelişmesini etkileyen etmenlerin incelenmesinin bu konuya katkı yapacağı düşünülmüştür.

1.2 ARAŞTIRMANIN AMACI

Bu araştırmanın amacı ergenlik çağında bulunan 13-19 yaş arası görme yetersizliği olan ve gören ergenlerin, benlik saygısı gelişiminde farklılık olup olmadığını belirlemektir. Bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:

1. Gören ve görme engellilerin benlik saygısı gelişimini etkileyen etmenler nelerdir?

• Ana babaların eğitim durumu • Ana babaların çalışma durumu • Ailedeki çocuk sayısı

(11)

• Ailenin gelir düzeyi • Ailedeki toplam kişi sayısı

• Ergenlerin cinsiyet ve yaş durumları

2. Gören ve görme engellilerin benlik saygısı gelişiminde farklılık var mıdır?

1.3 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir ve bu dönemde hızlı bir gelişme olmaktadır. Ergen sağlıklı bir gelişim gösterirse ileride de sağlıklı bir birey olarak yaşamını devam ettirme olasılığı yüksektir. Bireyin gelişiminde ailesinin, arkadaşlarının ve eğitimcilerin etkisinin bir şekilde olduğu söylenebilir. Bu etkiler olumlu olabileceği gibi olumsuzda olabilmektedir.

Bu araştırma ile gören ve görmeyen ergenlerin benlik saygıları arasında farklılık olup olmadığı belirlenmeye çalışılmıştır. Alan yazını incelendiğinde gören ergenlerin benlik gelişimi ile ilgili araştırmalara rastlanmakla birlikte, şimdiye kadar görme yetersizliği olan ergenlerin benlik gelişimlerine yönelik Türkiye’de yapılmış ancak iki araştırmaya rastlanmıştır. Bu çalışmalarda da sadece görme yetersizliği olan çocukların benlik gelişimleri incelenmiştir. Görme engelli ve gören ergenleri karşılaştırmaya yönelik araştırma bulunamamıştır.

Görme engelli ergenlerin benlik gelişimlerine etki eden etmenleri saptamak, anne -babalara, öğretmenlere yol gösterebilir. Böylece daha sağlıklı bir benlik saygısı gelişimi için uygulanması gereken önlemler sağlanabilir. Sağlıklı bir benlik gelişimi gösteren birey, aile, çevre ve yaşıtları ile daha olumlu ilişkiler kurabilir, kendine olan güveni sayesinde kendini etrafındaki tüm insanlara daha iyi ifade edebilir. Bu durumda, tüm gelişim alanlarında daha yeterli olmayı kazanılabilir. Ayrıca, kaynaştırma eğitimine devam eden görme engelli ergenlerin benlik saygısına ilişkin özelliklerinin bilinmesi daha uygun eğitim ortamlarının düzenlenmesine yol gösterebilir.

(12)

1.4 SAYILTILAR

Uygulamada kullanılan veri toplama formu, gören ve görmeyen ergenlerin benlik saygısı gelişimlerini saptamaya yeterli olacaktır.

1.5 SINIRLILIKLAR

İzmir ili;

a) İnönü Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören kız ergen öğrencilerle, Cumhuriyet Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören erkek ergen öğrencilerle, Çimentaş Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören erkek ergenlere,

b) Mustafa Kemal Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören kız ergenlerle, Hayrettin Duran Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli, gören kız ve erkek ergenlerle, Suphi Koyuncu Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören erkek ergenlerle, Cem Bakioğlu Lisesi’ne devam eden 13-19 yaş arası görme engelli ve gören kız ergenlerden elde edilen bulgular ile sınırlıdır.

(13)

Bu bölümde alan ile ilgili kuramsal yapı ve ilgili araştırmalar ele alınmıştır.

2.1 KURAMSAL YAPI

Türkiye’de görme engellilerle ilgili yapılmış çalışmaların azlığı dikkat çekmektedir. Hatta Türkçe kaynak sıkıntısı bile mevcuttur. Görme engellilerle ilgili çalışmalar incelendiğinde, görme engellilerin benlik kavramları, uyumları ve ailelerin tutumlarıyla ilgili araştırmaların sayısının da oldukça az olduğu görülmektedir. Tüm çocuklar, benzer gelişim özellikleri yaşarlar. Bu çocukların bir kısmının çeşitli açılardan gösterdikleri bireysel farklılıklar aynı yaştaki çocukları, çeşitli aile tutumları, eğitimdeki yetersizlik, çevre faktörleri nedeniyle daha da farklı kılar. Görme gücü gibi önemli bir duyusunu kaybeden çocuklar çevreleriyle, aileleriyle geri kalan duyuları yoluyla ilişki kurar.

Görme gücü özellikle erken çocukluk döneminde beş duyu içinde çocuğun çevresindekileri algılamada başat rolü oynayan duyu kanallarının başında gelir. Çocuk bu dönemde çevresindekileri gözleyerek beden algısı, “ben” kavramı, uzamsal ilişkiler v.b konularda ilk girdileri alırlar. Okul öncesi dönemin ortalarına doğru çocuğun benlik gelişimi özellikle anneden bağımsızlaşması ile üç yaştan itibaren biçimlenmeye başlar. Bu dönemde de görsel girdiler öğrenmede önemli olan bu bilgileri sağlar ve önemli bir bilgilenme kanalıdır. Çocuk çevrenin kendisini algılaması ve kendinin çevreden aldığı ipuçları ile kendisini oluşturan özelliklerle bütünleşmesi, benzer cinsteki ebeveyni ile özdeşleşmeye çalışması, onun tepkilerini, tutumlarını ve davranışlarını taklit etmesi hep benlik gelişiminin oluşmasında önemli rol oynar. Eğer çocuğun görme gücü zedelenmiş ise bu oluşumun istenilen biçimde gerçekleşmesi görsel olarak çocuğun özdeşleşeceği ebeveynini gözleyememesinden dolayı mümkün olamayabilir. Bu nedenle görme yetersizliği olan çocukların hem

(14)

beden algılarını yani diğer insanlardan farklı bir varlık olmadığını algılamalarını sağlamak hem de benlik kavramını oluşturabilmek özel bir öneme sahiptir. Cutsforth’un 1966’da yapmış olduğu çalışmalar da özellikle totel körlerin görme gücündeki sınırlılıklar nedeniyle kendilerine has bir psikoloji geliştirdikleri ve benlik gelişiminde kendine güvenin ve bir grup içinde tekrar güvenlik duygusunu kazanıp sürdürmeye ilişkin güçlükler yaşadıkları ve bunun böyle oluşumundaki temel etmeninde körlük olduğunu belirtmektedir. Bu örüntüyü ödünlemek için grup içinde yetersizliği olmadığı halde ya kör birey, kendisini grup içinde kabul ettirmek için aşırı çabalamakta ya da grup içine girmekten kaçınmaktadır. (Waren,1977) Bu nedenle benlik ve benlik oluşumuna etki yapan etmenlerin ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir.

Benlik ile ilgili değişik tanımlar yapılmaktadır. Bu tanımlardan önemli görülen bazıları şöylece belirtilebilir.

Benlik, “bireyin özellikleri, yetenekleri, değer yargıları, emel ve ideallerine

ilişkin kuralların dinamik bir örüntüsü, kendi kişiliğine ilişkin kanıları ve kendi kendine görüş tarzıdır”. Bu bakımdan benlik, kişiliğin öznel yanını oluşturur

(Baymur, 1994). Benlik kişiliğin öznel yanıdır. Çünkü bu kazanımlar başkasına aktarılamaz ( Aydemir, 1994)

“Benlik, bireyin kendi kişiliğine ilişkin kanılarının toplamı, bireyin kendisini

tanıma ve değerlendirme biçimidir”(Köknel,1999)

“Benlik insanın kafasında taşıdığı gerçekleştirmeye ve doğrulamaya çalıştığı

kendisine ait resmidir” (Cüceloğlu, 1997)

Benlik kavramı, bireyin kendisiyle ilgili bütün düşüncelerinin toplamı, kendisine bakış açısı, inanışları, değerlendirmeleri olarak tanımlanabilir. Ayrıca bu kavram, bireyin kendisi ile ilgili algılamalarının, kişisel yüklemelerinin, geçmişteki yaşantılarının, sosyal rollerinin onun zihninde kavramsal ben olarak odaklanmasıdır. (Aydın, 1996,). Benlik kavramı, benliğin bilişsel yanı, benlik saygısı ise benliğin

(15)

duygusal boyutudur. Birey kim olduğu ile ilgili belirli fikirlere sahip olmasının yanısıra, kim olduğuyla ilgili belirli duygulara da sahiptir (Hamachek, 1995).

“Benlikte, benlik kavramıyla ilgili olarak insanın kendisine verdiği değeri ve

bütünlüğü koruyabilmesinde çevreyle olan ilişkileri büyük önem taşımaktadır”

(Gençtan,1997).

Hamachek’e göre benlik, bir kişinin bilinçli bir şekilde kendi varoluşu olarak adlandırabildiklerinin toplamıdır. (Hamachek,1995,)

Benlik kişisel duygulardan oluşmuş düşünce sisteminin bir bölümüdür. Benlik yaşantılar yoluyla şekillenir, gelişir ve kendini zaman içerisinde düzenler (İkbal,1984,).

Bireyin kendisi hakkındaki algılamalar da benliği etkilemektedir. Bu algılamalar, bireyin yaşantı ve yorumları; bireyin yaşamındaki önemli kişilerin verdiği pekiştireçler ve bireyin kendi davranışlarına yaptığı yüklemelerden oluşmaktadır. (Shavelson ve Bolus, 1982)

Benlik kavramı, bir bireyin yalnızca ona özgü tutumlardan, duygulardan, algılardan, değerlerden ve davranışlardan ibaret kendisine ilişkin görüşü olarak ifade edilmektedir. (Gander ve Gardiner, 1998)

Benlik kavramını, bireyin kendisi ile ilgili düşüncelerin bütünü kendini oluşturan özelliklerin karmaşık bir örüntüsü, kendi hakkındaki görüşü, kendini nasıl algıladığı, nasıl değerlendirdiği ve kendisi hakkında ne düşündüğü ve bununla birlikte bireyin çevresi tarafından nasıl tanındığı hakkındaki bilinçliliği olarak tanımlayabiliriz

Yukarıda da görüldüğü gibi, benlik ve benlik saygısına ilişkin kaynaklarda farklı ve çok çeşitli tanımlar bulunmaktadır. Bu tanımlardaki farklılık benliğe ilişkin birden çok kavramın iç içe girmesinden kaynaklanmaktadır. Yapılan bu tanımların

(16)

çoğunluğunda benlik saygısını, “benlik kavramı”, “ideal benlik kavramı” ve “benlik imgesi” oluşturmaktadır.

2.2 BENLİK SAYGISI KAVRAMI

2.2.1 Benlik Saygısı İle İlgili Kavramlar

Benlik saygısının ne olduğu konusunda bir çok görüş ileri atılmış, değişik tanımlamalara yer verilmiştir. Tanımlardaki farklılıklar ben’e ya da benlik’e ilişkin birden fazla kavramın yer almasından kaynaklanmaktadır. Alan incelemesi sırasında yapılan tüm tanımlarda benlik saygısını üç kavramla açıklanılmaya çalışıldığı görülmektedir. Bu terimler “benlik kavramı”, ideal benlik kavramı” ve “benlik imgesi” dir.

2.2.1.1 Benlik Kavramı

Benlik kavramı bireyin zihinsel ve bedensel özelliklerinin toplamı ve bireyin sahip olduğu bütün bu özelliklere ilişkin kendini değerlendirmesi olarak tanımlanabilir. Benlik kavramı, benliğin kişi tarafından kavramlara dönüştürülmüş şeklidir. Benlik, gerçeği tanımak ve uyum sağlamak; çevreden gelen uyarıcıları algılamak, seçmek, saklamak, anımsamak, düşünmek, kavrama ilişkin tasarımlar yapmak, savunmak, düzenekleri geliştirmek gibi görevleri yerine getirir (Yurdagül, 1987).

Kişinin kendini nasıl görüp, nasıl değer biçtiğini anlatır. Benlik kavramı, bireyin kendisine ilişkin doğru bulduğu dinamik ve karmaşık inançların tümüdür. Benlik kavramı, bireyin kendisiyle ilgili kafasındaki görünümüdür. (Yavuzer,1995)

(17)

Sonuç olarak benlik kavramını, bireyin kendisi ile ilgili düşüncelerinin bütünü, kendini oluşturan özelliklerin bir birleşimi, kendi hakkındaki, kendini nasıl algıladığıyla, değerlendirdiği ile birlikte çevresi tarafından nasıl algılandığı hakkındaki kafasındaki şema olarak tanımlayabiliriz.

Benlik kavramının gelişmesi ister çocuk görme gücüne sahip olsun isterse görme gücü zedelenmiş olsun kendisini çevreleyen toplumsal ortamdan kendini nasıl ayrı tuttuğu ile ilgili tartışmaların yapıldığı önemli bir alandır. Genel olarak benlik kavramı doğrudan fiziksel çevreden sağlanan bir çok bilgi yanında bireyi diğer kişilerle etkileşimine dayanır. Daha öncede belirtildiği gibi görme potansiyel olarak bu çeşit bilgileri sağlayan zengin bir kaynaktır. Bu nedenle görmedeki yoksunluklar benlik kavramının oluşumunda bireyin başka duyu kanallarını kullanmasını gerekli kılmaktadır.

Bu konuda Sandler’in 1963’te yaptığı çalışma görmedeki yetersizliğin benlik gelişimi üzerindeki önemli etkileri olduğunu vurgulamaktadır. (Waren,1994) Bu çalışmasında adı geçen araştırıcı, kör çocukların benlik gelişiminin daha geride ya da duyusal yetersizliğine bağlı olarak zedelenmiş biçimde olduğunu vurgulamaktadır.

2.2.1.2 Benlik İmgesi

Benlik imgesi, bireyin sahip olduğu zihinsel ve fiziksel özelliklerinin farkında olmasıdır. Birey ne kadar çok yaşantıya sahip olursa benlik imgesi de bir o kadar zenginleşir. Ergenlik dönemine kadar adım adım benlik imgesi gelişir. Ergenlikte ise bireyin bedeniyle, çevredeki rolüyle ilgili kafasındaki kendine ilişkin benlik imgeleri netleşir. Başkalarının kendisi ile ilgili düşünceleri de geri bildirimlerinden de etkilenerek benlik şekillenmesi ve gelişmesi devam eder.

Benlik imgesi bireyin özüne karşı olan tutumudur. Bu tutum benlik ile ilgili gerçeklerin, düşüncelerin ve değerlerin yanı sıra, kendisine karşı olumlu ve olumsuz yönelimleri de içerdiği söylenebilir.

(18)

2.2.1.3 İdeal Benlik Kavramı

Benlik imgesinin gelişim süreci ailede başlamakla birlikte bu süreç çocuğun okula başlamasıyla hız kazanır. Okula başlayan çocuk böylece toplumun ağırlığını ilk kez ciddi biçimde üzerinde hisseder. İdeal benliğin ailedeki fertlerden tutun çevredeki tüm insanların yaptığı eleştirilerle, yorumlarla daha da biçimlenir ve belirgin hale gelir.

Fraiberg ve Freedman 1964’te yapmış oldukları çalışmada görme engelli çocukların erken eğitime alınmaları, görme dışındaki diğer duyu kanallarını kullanarak ideal benlik kavramını geliştirmede daha etkin biçimde kullanacaklarını ve görme gücünün yokluğunun oluşturabileceği olumsuzlukları en aza indireceğini göstermektedir. (Waren, 1994)

Ergenlik, benliğin henüz yeterince bütünlenemediği, ideal benlikle gerçek benlik arasında bütünlüğün sağlanamadığı bir dönemdir. İdeal benlik, ergenin olmak istediği, ulaşmayı amaçladığı benliği, gerçek benlik ise, kabul etsin ya da etmesin yaşamakta olduğu gerçekte var olan benliğidir. Ergen, genel olarak olmak istediği benliğe ulaşma çabası içindedir. Olmak istediği benlik ise, kimi kere gerçekçi olmayabilir. Büyük idealler, ulaşılması zor amaçları içerebilir. Ergen, henüz bir uyum sürecindeki gerçek benliğini var olan bedensel özelliklerini kabul etmeyebilir. Kafasındaki beden imgesi, gerçek olan bedensel yapısına aykırı olabilir. Bu türden çelişkiler, ergen için önemli bir yabancılaşma nedenidir. Kendini olumlu ve olumsuz özellikleriyle kabul edemeyiş kendisiyle olan uyumsuzluğunun belirleyici etkeni olabilir. Ergenliğin bu dönemlerinde, ideal benliğin abartılı biçimde büyümesi gerçek benlikten uzaklaşması oldukça sık görülen belirtilerdendir. Sağlıklı bir gelişim süreci gösteren ergenlerde ise ideal ve gerçek benlik birbirlerine dengeli bir yakınlık içinde olurlar. ( Topses , 2004)

(19)

2.3 Benlik Saygısının Oluşumu

Benlik saygısının gelişimi ailede başlar, çocuk sosyalleştikçe okul hayatına girmesiyle hızlanır. İdeal benliğin bir parçası olan beden imgesi anne- babanın çocuğun bedensel özellikleri ile ilgili yaptığı yorumların benlik saygısı üzerendeki etkisi oldukça fazladır.

Ayrıca kendi akranları ile karşılaştırmalar yapması ve başkaları tarafından yapılması da benlik saygısının gelişimi için önemli yer tutmaktadır. Ancak görme engelliler açısında bu karşılaştırmaların önemi ergenlik döneminde daha çok artmaktadır.

Rogers, “olumlu saygı” ve “olumlu benlik saygısı” olmak üzere iki gereksinim üzerinde durur. Olumlu saygı, bireyin başkaları tarafından kabul ve saygı görmesi, sevilmesi ve başkaları tarafından hoşlanılması gibi yaşantıları içeren bir terimdir. Olumlu benlik saygısı ise, başkalarının tutumuna bağlı kalmaksızın bireyin kendi benliğine karşı olumlu tutumudur. Rogers’e göre benlik kavramı, daha çok diğer insanların birey hakkındaki görüş açısını yansıtır. Birey kendini değerlendirirken çevredeki diğer insanlardan edindiği normları kullanmaktadır (Ş. Bilgin,2001)

Benlik saygısı, “kişinin kendi değerlendirmesi sonucunda ulaştığı benlik kavramını onaylamasından doğan beğeni durumudur (Yörükoğlu, 1987)

Yörükoğlu’na göre (1987), benlik saygısının, kişinin geldiği aile, ana-baba, eğitim düzeyi, meslekler, ekonomik durumları ile ilgili olabilme olasılıkları düşünülerek, gençlerin benlik saygısını olumlu ya da olumsuz etkileyen durumları incelemeye çalışmışlardır. Benlik saygısı her insanın en çok değer verdiği kişilerin yani anne-babasının kendisine verdiği değere de çok sıkı bağlıdır. Anne-babanın ittiği, değersiz bulduğu, önemsemediği bir çocuğun kendisine saygı göstermesi beklenemez. Buna karşılık benlik saygısı yüksek olan kişinin, kendine güven,

(20)

iyimserlik, başarma isteği, zorluklardan yılmama gibi olumlu ruhsal niteliklere sahip olduğu söylenebilir (Yörükoğlu,1987)

Galdsan (1974)göre, ergenlik çağındaki birey, başkalarıyla kıyaslanmak suretiyle kendini değerlendirir. Bedensel yapı, hareket becerisi, zihinsel kapasitesi, sosyal etkileşimi v.b. gibi sahip olduğu özellikleri yaşıtlarıyla kıyaslanmak suretiyle kendisine ait bir benlik imajı oluşturur. Bu da bireyin benlik saygısının düzeyini belirlemede oldukça önemli olduğu belirtilmektedir. (Bilgin,1995)

Ergenlik çağındaki çocuklarda, kendilerinden daha iyi olduğunu düşündüğü insanlarla karşılaştırma yapıldığında bu onları olumsuz etkilemekte fakat kendisinden daha kötü olduğu düşündüğü insanlarla karşılaştırıldığında bu onların üzerinde olumlu etkiler yapabilmektedir. Aynı durum görme engelli ergenler için de geçerli olabilmektedir. Kendilerinden daha iyi olan kişilerle karşılaştırma yapıldıkları zaman benlik gelişimleri olumsuz etkilenmekte, kendi içinde yapabildikleri ile karşılaştırıldığı zaman daha olumlu benlik gelişimi gösterebilmektedir.

Cüceloğluna (1993) göre,benlik bilinci, diğer insanlarla olan etkileşimi biçimlendirir. Bu biçimlendirme, yaşam boyunca sürer, ne var ki, çocukluk yıllarındaki yaşantıların etkisi daha ağır basar. Küçükken sürekli olarak aşağılanan çocuklar kendini değersiz bulan kişiler haline dönüşebilir. Bu kişilerin geliştirdiği benlik bilinci, onların gerçek potansiyelini yansıtmadığı halde, yıllar yılı kafalarında bu benlik bilincini yaşattıkları için, değiştirilmesi zor bir duruma gelebilir. Ancak, bilinçli bir çabayla, benlik bilincini yeniden inşa etmek mümkün olabilir. Bu yeniden inşa yavaş bir süreçtir ve sağlıklı bir ortamı ve her şeyden önemlisi, kişinin bilinçli olmasını gerektirir. Benlik bilinci, kişilerin kendileriyle ilgili, kafalarında taşıdıkları bir resme benzetilebilir. (Cüceloğlu, 1993) Bebeklikten sonra çocukların benlik kavramları gelişimini kavramsallaştırmak ve değerlendirmek oldukça güçtür. Bu güçlükler farklı kişilerin farklı biçimlerde değerlendirme yapmalarından kaynaklanır. Beden imgesi bunlardan biridir. Beden imgesi algısal, bilişsel anlamı olan beden kavramını betimleyen ve bedenin dış dünya ile ilişkisini açıklayan bir terimdir. Aynı zamanda benlik kavramının göstergelerini dil becerileri ile ifade edilmesini de içerir.

(21)

Bunun sonunda benlik kavramı kişiliği oluşturan değişkenlerden birisidir. Benden imgesi çocuğun kendi beden parçaları hakkında edindiği bilgilere ve bu beden parçaları arasındaki ilişkileri anlamasına dayanır. Örneğin parmakların ele bağlı olması. Aynı zamanda beden imgesini,bireyin mekanda kaplamış olduğu alana ilişkin zihinsel resmini de kapsar. Bütün bunların birikimi ile beden imgesi, beden parçalarının, bu parçaların birbirleri ile ilişkilerinin, bu parçaların bireysel olarak tek tek ya da hep bir arada amaçlı etkinlikler yapması ve çocuğun uzamsal çevresi ile ilişkilerini sağlayan bilgilerin bütünüdür.(Waren,1994) Kendini değersiz bulan kişinin resmi, çarpıtılmış, gerçeği temsil etmeyen, yamuklaştırılmış bir resimdir. Her insan kafasında taşıdığı benlik resmini gerçekleştirmeye yönelir. Bu resim ne kadar gerçekten uzak olursa kişinin yaşamını etkilemeye başlayabilir. Böylece de kendisi hakkında olumsuz bir benliğe sahip olan kişi,bu eksik benlik bilincine uygun beklentilerini gerçekleştirmeye devam eder. (Cüceloğlu, 1993) Çocuk beden imgesini değişik yöntemler kullanarak değerlendirir.

İnsanın kendisini anlayış ve kavrayış biçimi olan benlik kavramı, insanın kendisiyle ilgili izlenimlerini, yeteneklerini değerlendirmesinden oluşmaktadır. Benlik kavramı iyi-kötü, akıllı-akılsız, güçlü-zayıf ve uzun-kısa gibi çeşitli derecelerde ve ölçülerde kendimizi değerlendirmemizle ilgili düşüncelerimize yardım eder (Rathus, 1987).

Benlik kişiye ait olan her şeyi içermektedir. Cooley, bireyin toplum içindeki diğer insanlarla etkileşimde bulunurken oluşan benliği “ayna benlik” kavramı ile açıklamaya çalışmıştır. “Ayna benlik” kişinin etkileşimde bulunduğu diğer insanların, kendisini nasıl algıladıklarını ve nasıl değerlendirdiklerini yansıtan bir kavramlaştırmadır. “Ayna benlik” kavramı üç temel öğeden oluşur: 1- Kişinin başkalarınca nasıl algılandığına ilişkin tasarımı; 2- Başkalarının kişinin bir davranışı hakkında eriştiği yargının onda yansıttığı tepki. Bu da bireyin toplum içinde aldığı değerdir. 3- Benliğe ilişkin duygular (Öner, 1987)

Çok karmaşık olan benlik bazı soruların cevaplarını içerir. Bu sorular “ben neyim?”, “ben ne yapabilirim?”, “benim için neler değerlidir?, “hayattan ne

(22)

istiyorum?”, “amacım nedir?” gibi. Bu soruların cevaplarını; “ben neyim” derken, akılıyım, beceriksizim, sıcak bir insanım, çirkinim gibi olumlu ya da olumsuz şekilde cevaplandırabilir. “Ben ne yapabilirim?” de, matematik yeteneğim var, müzikten anlamam, resmim iyidir, diye cevaplandırabilir. Bu iki sorunun cevabı, benliğin kendisi tarafından olumlu ya da olumsuz değerlendirilmiş olabilir. Bu iki sorunun cevabı gerçek benliği meydana getirir. “Benim için neler değerlidir?” sorusunu da; başkalarına yardım etmeliyim, çok para kazanmalıyım, öncelikle kendimi düşünmeliyim diye cevaplandırılabilir. “Hayatta ne istiyorum, amacım nedir?” sorusunun cevabı da müzik öğretmeni, doktor, mühendis gibi çeşitli idealleri içerir. (Koç,2003)

Son iki sorunun cevabı ise gerçekleştirilmek istenen hedefleri, özlemleri içeren ideal benliği meydana getirir. Böylece insan, kim olduğu, ne yapabileceği, nelere değer verip, inanıp bağlanacağı sorularına yanıt arayarak benliğini tanır. (Baymur,1994)

2.4 BENLİĞİN GELİŞİM EVRELERİ

2.4.1 Gelişim Dönemlerine Göre Benlik Gelişimi

2.4.1.1Çocukluk Dönemindeki Benlik Gelişimi

Başlangıçta çocuk kendi varlığının bilincinde değildir. Kendisiyle ilgili ve bağlantılı olanla olmayanı ayıramaz. Vücudunu tanıyamaz, kendisine ait olup olmadığını bilemez.

Benlik farkındalığının, yaklaşık 18 ay civarında çocukların konuşmaya başladıkları zamanlarda geliştiğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır.(Franzoi,1999).

(23)

Çocuk doğduğu andan itibaren hiçbir yaşantısı, deneyimi olmadığı için düşünme yeteneği henüz gelişmemiştir ve bu süreç iki yaş civarında kazanılmaya başlar.(Ataman,2005) Zamanının çoğu uyumakla ve karnının doyurulmasıyla geçer. Bu durumdayken bile çocuğa karşı gösterilen yaklaşım tarzı çocuğun ailesi için taşıdığı önem konusunda fikir verir. Kendisine gösterilen davranış şeklinden etkilenir;öpülmesi, okşanması, oynanması, uyutulması, karnın doyurulması gibi. Bu davranışları gösteren anne-baba çocuklarına, onunla ilgilendiklerini, onu sevdiklerini iletmiş olurlar ve çocukta bu mesajı alır.Ancak her çocuğun aldığı mesaj aynı değildir. Çocuklarını öpmeyen, ağladığında yatıştırmak için çaba harcamayan, karnını tam olarak doyurmayan, sevgilerini göstermeyen aileler de vardır. Bu yaklaşıma maruz kalan çocuk kendisini çok değerli bulmayabilir. Önemsiz hissedebilir. Çocukların yaşantı kazanmalarını sağlayacak, ailelerinden başka bir çevresi olmadığı için, kendilerine gösterilmiş olunan tavırlar yoluyla kendisine ait bir resim, bir imaj oluşturmaya başlar. Bir yaşına geldiğinde benlik bilincinin temeli oluşmaya başlamış olur. (Cüceloğlu, 1993) Daha büyük yaştaki çocuğun kendisine ait oldukça iyi gelişmiş bir “ben” kavramı bulunmaktadır. Bu kavram, yalnız onu diğer kişilerden ve nesnelerden ayırmaz, aynı zamanda, duygu, istek,korku, yetenek ve diğer kişilik özelliklerini de kapsayan ona özge bir kavramdır.

Yeni doğan çocukların kendisine has bir benlik kavramı bulunmadığını yukarıda belirtmiştik. Bütün varlığı dış dünyaya ve diğer kişilere bağımlı olarak oluşur. Çocuk büyüdüğünde kendisi ile ilgili duyguları gelişmiştir. Diğer kişilerden ve etrafında bulunan nesnelerden farkını anlar. Bağımsız bir birey olarak kendine has duyguları, istekleri, korkuları ve yetenekleri vardır. Bütün bu yapı taşları bir gün benlik duygusunu kapsar. Bebeklik döneminde uyumsal görevler başlar. Yeni doğan kendini ve diğer bireyler arasındaki farklılığın olduğuna ilişkin kavramları kazanır. Bunun sonucu beden imgesi gelişir. Dil becerilerini kullanarak benliği ile ilgili ifadeleri kullanmaya başlar. Çocuğun olguları gerçekleştirebilmesi ve uygulayabilmesi görme yetersizliğinden etkilenmiş olanlar açısından oldukça önemlidir. Kademeli olarak toplumsal ortamın gereklerine uyum sağlama süreci sonucunda çocuk genellikle kişilik dediğimiz kendine has özelliklerini geliştirir. Benlik duygusunun gelişmesi bütün bunlar arasında en önemli olan noktalardan

(24)

biridir. Çünkü çocuğun kendisini algılaması hem içsel hem de dışsal etmenlere dayalı olarak ortaya çıkmaktadır. (Waren,1994) Çocukların benlik kavramını kullanmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunmak ve fikir edinmek zordur. Bu zorlukların sebebi çok farklı yollarla değerlendirme yöntemlerinin olmasındandır. Beden imajı kişinin dış dünya ile olan ilişkilerinde duyuşsal ve bilişsel bir etken olarak öne çıkar. Beden imgesi , çocuğun beden bölümleri ve beden bölümleri arasındaki ilişkilere ait bilgi düzeyi olarak kabul edilebilir (parmakların el ayasına bağlı olduğunu bilmek). Siegıl ve Murphy 1970 de yapmış oldukları çalışmayla ortaya koyduğu örneğe benzer açıdan açıklanabilir. Buna göre beden imgesi, bireyin uzamsal olarak mekanda kapsadığı alana ilişkin zihinsel görünümüdür. Mills, beden imgesinin beden parçalarına ilişkin bilgi, bu parçaların birbiri ile olan ilişkisi, bu parçaların teker teker ya da birlikte amaçlı etkinlikler için nasıl kullanıldığını ve parçaların çocuğun çevresi ile nasıl ilişki içinde olduğunu kapsayan bilgilerin tümü, beden imgesini oluşturur, demektedir. (Waren,1994)

Benlik gelişimi, doğuştan başlar ve benliğin biçimlenmesinde, gelişmesinde ilk yaşantılar oldukça önemli bir yer tutar. Çocuk doğuştan “ben” ile “ben olmayanı” ayırt edemez (Baymur, 1994). Bunların ayırımının yapılmaya başlamasıyla ve bedensel varlığın algılanmasıyla benlik gelişimi başlar. Benlik, bireyin gelişimi süresince, fiziksel, psikolojik ve toplumsal etmenlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıkar (Garrison ve Garrison Jr., 1981).

Yaşanılan her şey, her türlü olay benliğe bir şeyler katar. Benlik kavramının bir çok görünümleri, doğumla birlikte getirdiğimiz özellikler hakkındaki düşüncelerimizden kaynaklanır (Ragland and Saron,1985). Doğumdan önce bedensel, sonra ruhsal ve toplumsal gelişme benliğin oluşmasını etkiler.

Üç veya dört yaşlarında çocuk “kendine” ait olan nesneler ve insanlar hakkında sahibiyet gösterir. Benlik kavramının gelişimindeki ileri safha, gelişen ve değişen varlık olarak benliğin kabulüdür. Objelerin sürekliliğinin gelişmesine paralel olarak gelişir ve böylece benlik imgesi gelişen, değişen bir oluşum sergiler. Okul öncesi yıllarında, diğer akranlarıyla kendini kıyaslayarak ölçülerini belirler ve bu

(25)

ölçüler benliği ifade etmeye başlar. Böylece çocuğun hayatında gittikçe artan olaylar, soyut konular öğrenildikçe benlik genişlemeye devam eder (Parham, 1998). Üç- dört yaşlarında çocuğun benliği artık iyice güçlenmiştir. Denemeler yapmış, sonuçlarını izleyebilmiş, dışındaki sayısız nesneleri ve olayları içine aktarabilmiş, ilkel özdeşlemelerle birleştirebilmiştir (Cansever,1985) Çocuklar kendi varlıklarını keşfettikleri andan itibaren benlikleri için model ararken seçtikleri modeli taklit ederek benzemeye çalışırlar. Okul öncesi yıllarında çocuklar model olarak anne ve babalarını seçerler. Onların hal ve hareketlerini, tutumlarını, konuşmalarını ve bir çok özelliklerini taklit etmeye çalışırlar.

Toplumsal etkileşime dayanarak gelişen benlik kavramı, çevreden alınan geri bildirimlere dayanır (Myers and Myers, 1995). Görme engelli çocuklara gerekli yaşam alanı sağlanırsa ve yaşantısı geniş tutulursa, benliğin gelişim süreci gören bebeklerde nasılsa görme engelli bebeklerde de aynı aşamaları gösterir.

Çocukluktan başlayarak bütün yaşam boyu insanın çevresinde bulunan kişilerle kurduğu ilişkiler, iletişim ve etkileşim bu gelişmede bir yandan bireyin toplumsallaşmasını öte yandan kendi benliğini tanımasını sağlar. İnsanın başkaları tarafından değerlendirilişi, bu değerlendirmenin kişilik tarafından algılanışı ve benimsenmesi, benlik kavramının değer sistemini saptar. Bütün bunlar insanın çevresindeki olaylara, nesnelere, kişilere karşı oluşturduğu tutumu, davranışı, eylemi biçimlendirir ve renklendirir (Köknel, 1997).

Olumlu tutum gösteren ve destekleyici ortamda büyüyen çocuk, bu etkileşimlerin sonucunda nelere değer verip vermemeleri gerektiğini, amacının ne olduğunu kavrayarak benliğini kazanır. Kazandığı bu benlik sayesinde diğer davranışlarını bunun üzerine inşaa eder. Yani çocuk önem verdiği insanlar doğrultusunda ve onların etkisiyle benliğini geliştirir.

Çocuğun yetiştiği çevre, benliğinin gelişmesine engel olursa, çocuk bu durumdan olumsuz biçimde etkilenir (Christia, 1968). Uygun kalıtsal ve uygun

(26)

çevresel şartları bulunan bireyde özerk ve olgun bir benlik gelişir (Gökmen ve diğerleri1985).

Çocuğun benlik gelişiminde çevresel, kalıtsal faktörler çok etkili olmaktadır. Fakat benlik gelişiminde sosyal faktörler daha da etki yapmaktadır. Benlik tasarımı bireyin başkalarının kendisine nasıl tepkide bulunduğuyla ilgilenmesinin bir sonucu olarak, sosyal etkileşim içinde ortaya çıkar.

Çocukluk döneminde temelleri atılan benlik tasarımı, ergenlik yaşlarına doğru iyice oturmaya başlar.

2.4.1.2Ergenlik Dönemindeki Benlik Gelişimi

Ergenlik döneminin kesin yaş sınırları konusunda, tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nda ergenlik, 12-24 yaşları arasındaki gruptur. UNESCO ergenlik çağını, 15-25 yaşları olarak tanımlamaktadır. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne göre ise, gençlik çağı 12-25 yaşları arasındadır (Kulaksızoğlu, 2000). Beş yıllık kalkınma planlarında ülkemizdeki ergenlik dönemindeki gençlik 12-25 yaş dilimleri arasındaki nüfus olarak ele alınmıştır. Bununla birlikte ergenliğin 12-18 yaş ile sınırlayanlar olduğu gibi 12-20, 12-22 yaş arası olarak ifade edenler de bulunmaktadır (Gander ve Gardiner,1998). “Kökeni Latince büyüme, olgunlaşma

anlamında “adolescere” sözcüğünden gelen ve tüm kültürlerde kritik bir gelişme dönemi olarak kabul edilen adolesans döneminin dilimizde ergenlik, delikanlılık, gençlik gibi karşılıkları vardır. Bu dönem, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak adlandırılmaktadır”.(Gençtan,1981)

Genellikle ergenlik dönemi, ortalama 12-21 yaşları arası olarak kabul edilmektedir (Yörükoğlu, 2000). Ergenlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir.

(27)

Bu dönemdeki gencin benlik gelişimleri sürekli olarak iniş çıkışlar gösterebilmektedir. Çocuklukta geliştirdiği benlik gelişimi büyüdükçe ve çevresi değişip yeni yaşantılar kazandıkça kendine uygun yeni bir benlik geliştirmektedir. Nasıl birisi olduğunu, ne olmak istediğini, kimi model alacağını sürekli sorgulamaktadır. Ergen özdeşimler kurarak, ulaşmak istediği, benzemek istediği bir ideal benlik oluşturur. Beğendiği ve kabul gören bir benlik geliştirdikçe mutluluk duyar. Fakat tam ters durum gerçekleştiğinde, ideal bene ulaşamadığında ise bu durum mutsuzluk yaratır Horney, ego idealinden ana-baba imgesinin bir kalıntısı olarak söz eder ve kusursuzluğa karşın, hayranlığın anlatımı olduğunu belirtir.(Gençtan,1981) Ergenlikte genç, kendini tanımlamaya ve bir benlik oluşturmaya zorlayan bir takım baskı ve güdülerle karşılaşır. (Kulaksızoğlu,2000)Ergenliğin arkasındaki zaman diliminde, ortaya çıkanların çoğunun hem nedeni hem de sonucu, kimliği ya da benlik kavramının gelişmesidir. (Onur,1998) Ergenlik döneminde en önemli değişiklikler benlik ve kimlik yapılaşmasını ilgilendirmektedir. Obje ilişkileri büyük değişikliklere uğramakta, benzemek istedikleri insanlar değişmekte, gencin kendini ve başkalarını algılama ölçütleri, benlik yaşantıları, istekleri, rol beklentileri büyük sarsıntılar geçirmektedir. (Ünlüoğlu,1987)

Bu çağ gencin yeni arayışlar içinde olduğu bir çağdır. Genç her şeyden önce kendini aramaktadır. “Ben kimim?” “Neyim?” “Ne olacağım?” “Toplumdaki yerim neresi?” sorularını bilinçli ve bilinçsiz kendine sorar. Kendi kişiliğine çeki düzen vermeye çalışır. (Yörükoğlu,2000)

Ergenin, benlik kavramını geliştirebilmesi için zaman, deneyim ve ilişkiler içeren bir sınama sürecine ihtiyacı vardır. Bu süreç içerisinde, ergen serbestçe kendi benliğine ilişkin deneyimlere girer, diğer bireylerle ilişkilerini sınar ve bağlanma düşüncesi üzerine eğilir. Bir başka deyişle, ergen bu evrede çeşitli olasılıkları sınadığı bir oyun oynamaktadır. Bu oyun, yalnız karşı cinsle olan ilişkilerini içermez. Ergenin genel olarak yaşamda alacağı sorumluluk türlerini de içerir (Torucu, 1999).Ergenlik dönemi, benlik kavramının öne geçtiği bir çağdır. Ergen kendine dönmüştür, duygularını, bedenini inceler, nasıl bir kişi olduğu ve ne olmak istediği

(28)

konusunda düşünür. Ergen benlik arayışı içerisindedir. Bu dönemde benlik kavramı sürekli bir iniş-çıkış içerisindedir. Çünkü ergen kendine bir kimlik aramaktadır. Bu dönemdeki birey kendisini sürekli değerlendirmekte, eleştirmektedir. Kendisini anne-babasından ve başkalarından ayıran özelliklerini öne çıkarmakta, benliğini yeni baştan düzenlemeye uğraşmaktadır (Yörükoğlu, 1989). Bu çağda ergen uygun bir benlik kavramı geliştirebilmek için kendisine bir değer sistemi oluşturmaya çalışır. Doğru- yanlış, önemli-önemsiz, uygun-uygun değil gibi. Kendini bulma süreci içindedir.

Çocukluk döneminden çıkan ergenin, yaşamındaki bir çok değişiklik sonucunda benlik kavramını ve yapısını değerlendirerek yeniden biçimlendirmesinde, çevresel faktörler içerisinde ana-babaların rolü olduğu kadar, arkadaş ilişkileri, okul yaşamı, günün koşullarına bağlı olarak gelişen popüler kültür; kitle iletişim araçları; toplumsal ve kültürel değerler önemli etkiye sahiptir. Ergenin bedensel, psikolojik, sosyal, bilişsel, duygusal değişimler ve gelişmeler ile birlikte çevresel faktörler benlik kavramının yeniden biçimlenmesinde rol oynarlar. Bu faktörlerin hiçbirisi birbirinden bağımsız değildir. Bir zincirin halkaları gibi birbiriyle iç içe birbirini tutan, etkileyen etmenlerdir.

Ergenlik döneminde benlik kavramı gelişirken benlik algısına bazı etmenlerin etkisi söz konusu olmaktadır. Bu etmenlerin bazıları ergenin bedensel özellikleri, okul başarısı, duygular, sosyal statü, okul, ailedir. Ergenin kendisini bedensel olarak yetersiz hissetmesi (kendisini çekici bulmaması) kendisine karşı tutum ve algılamalarını etkilemektedir. Kültürel normlarında etkisi ile kendini yetersiz hisseden ergenin benlik algısı olumsuz yönde etkilenmekte, aşağılık duyguları oluşabilmektedir (Hurlock, 1955). Çekici bir görünüme sahip olma ergenin olumlu bir beden imajına sahip olmasına, bu durumda genelde gencin kendisi hakkında daha olumlu fikir sahibi olmasına neden olur. Ergenin, bedeninde oluşan kritik değişiklikleri özümsemesi zaman alır. Özellikle biyolojik değişiklikler konusunda bilgilendirilmemiş ergenlerde, olumsuz tepkiler daha sık görülebilmektedir (Aydın, 1997).

(29)

Fiziksel gelişim ve dış görünüş ergenlerin kendilerine ilişkin duygularıyla yakından ilişkilidir. 12-17 yaşları arasında bedende oluşan hızlı gelişim ve değişimler kimi ergenlerin şaşırtmakta ve endişelendirmektedir. Görme engelli bireylerde görsel girdilerin azlığından ya da yoksunluğundan dolayı beden imgesinin gelişimi geri kalabilmekte ve bu durumda benliği olumsuz etkileyebilmektedir.

Fiziksel görünümün yanı sıra görme, işitme engellilik gibi yetersizlikler de ergende olumsuz etkilere sebep olabilmektedir. Ergenin kendine güveni azalabilmekte, aşağılık duyguları hissedebilmektedir. Okul başarısındaki düşmeler, okul yaşantısındaki bazı istenmeyen olaylar (olumsuz öğretmen, arkadaş tutumları) da ergenin benlik algılamasında olumsuzluğa yol açabilmektedir. Ergenin yaşadığı duygular da onu etkilemektedir. Eğer ergen yaşamdan zevk alıyorsa, mutlu olabiliyorsa olumlu benlik algılaması geliştirmektedir. Ayrıca arkadaş ortamlarında popüler olan ergenlerin benlik algılamalarının, popüler olmayanlara göre daha olumlu olduğu belirtilmektedir (Hurlock, 1955). Oyunlarda hiç lider seçilmeyen, popüler olmayan ergenler başarısızlık, üzüntü, öfke duygularını daha sık ve yoğun yaşamakta, benlik algılamaları da olumsuz olmaktadır. Ailesel tutumlar ve davranışlar ise ergenlerin kişiliğinin gelişmesinde oldukça önemlidir. Aile içindeki uyuşmazlıklar, katı-cezalandırıcı tutumlar fazla ise gencin kendilik algılaması zarar görmektedir. Aile güvenli ise ve bireye verdiği gücün miktarı dengeli ise ergen kendine güvenli olmakta ve olumlu benlik algısı geliştirmektedir. Ayrıca ailenin sosyo-ekonomik durumu da benlik algısı üzerinde etkilere sahiptir. Eğer kendisi sosyo-ekonomik statüsünü akranlarına göre düşük bulursa, benlik algısı olumsuz etkilenebilmektedir (Hurlock, 1955). Ayrıca koşulsuz olumlu kabul tüm bireylerin benlik yapılarını güçlendiren bir tutumdur. Ergenlere de her koşulda kabul edici bir tutumla yaklaşma önemli ve gereklidir.

Görme engelli ergenlerin büyük çoğunluğunun kişiler arası ilişkilerde pasif davranabildikleri, sağlıklı bir ilişki kuramadıkları, kendilerini ifade etmekte problem yaşadıkları görülmektedir. Çevreden de görme engellilere karşı bağımlı, bir şey yapamaz, aciz kişiler oldukları düşünülmektedir. Görme engelli çocuğa sahip aileler ve öğretmenlerde bu yaklaşımlardan etkilenerek ya aşırı koruyucu ya da ilgisiz

(30)

tutumlar sergilerler. Böyle yetişen bir görme engelli ergende ilerleyen yıllarda kendini ifade etmekte, kişiliğini geliştirmekte yetersiz kalabilir. Görme engellilerde benlik saygısı gelişirken, çevresinde model aldığı kişilerin tutumları, benlik gelişiminde etkili olmakta ve ilerideki uyumunu etkilemektedir.

Benlik kavramının gelişmesinde, bedensel ve ruhsal özelliklerinin etkisi büyüktür. Kişinin önce kendi yetersizliği ile uyum sağlaması gerekir. Hele bu körlük gibi güvenlik ve özgürlüğü iyice kısıtlayan bir eksiklik olunca kişinin benlik gelişiminde önemli bir yer tutacaktır. Böylece görme engellinin yetersizliğine karşı geliştireceği tutum, duygu ve anlayış kişilik ve uyumunun biçimlenmesinde önemli etkiler yapacaktır. Gerek yakın aile çevresinde gerekse geniş anlamıyla çevrede bu durumda olan kişilere karşı çoğu olumsuz sayılabilecek tutum ve tepkiler yaygın bulunmaktadır. Bu inanç, tutum ve tepkiler doğal olarak görme engelli ergenin benlik anlayışının oluşup gelişmesine etki yapan başka bir etmen olacaktır. Bu tutumun karşıtı olan tutumsa görme engellileri, ruhsal özellikleri görenlerden tamamen ayrı bir varlıkmış gibi düşünmektir. Görememenin gelişim ve uyum üzerende özel bazı etkileri olmakla beraber bunlar, aşağılık, güvensizlik duyguları başkalarında da görmeme dışındaki nedenlerle gelişebilmektedir. Görmeyen ergenler, düşünce, duygu ve güdülenme gibi ruhsal süreçlerde her hangi bir ayrılık göstermezler. Bu yüzden onları görenlerden çok farklıymış gibi düşünmemek gerekmektedir.(Enç,2005)

2.5 ERGENLİK DÖNEMİ BENLİK GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Benlik gelişimini etkileyen faktörlerden önemli olan bazıları şöylece belirlenebilir.

(31)

2.5.1 Bedensel ve Ruhsal Etkiler

Bedensel gelişim, dış görünüş ergenlerin kendilerine ilişkin duygularının gelişmesinde çok önemlidir. Bireyin bedeni değiştikçe kendisi olmaktan çıkmaktadır. Bu da yeni bir benlik oluşmasına neden olabilmektedir.

Ergenlikte dış görünüşün başkaları tarafından nasıl algılandığı çok önemlidir. Bedenindeki, değişimleri kabul eden bir ergen daha uyumlu, daha mutlu bir benlik çizerken, bedeni ile ilgili iyi duygular beslemeyen ergenler, kaçma, uyumsuz olma yoluna girebilir.

Yeni doğan çocuk, hayatın ilk yıllarında ellerini, ayaklarını oynatarak emerek keşfetme ağlama ve gıdıklama esnasında kendisini dinlemek suretiyle benlik anlamını kurma yolunu tutar. Vücudunun her bölgesinden gelen uyarımlar ona, her şeyden önce benliğinin ilk izlenimlerini kazandırır. Bütün çocukluk yılları esnasında organlarımızın çalışması, çevremizde geliştireceğimiz bağların mahiyetini tayin ile kalmaz, kendi varlığımız hakkındaki düşüncelerimize de şekil vermeye devam eder. Ergenlikte baş gösteren kesin biyolojik ve fizyolojik değişmeler, bu yaşlarda benlik anlamının yeniden organize edilmesine yol açar. (Enç, 1974)

Kısalık, uzunluk, zayıflık, şişmanlık, güzellik, çirkinlik gibi nitelikler, saç, göz, ten rengi gibi özellikler, yürüyüş, oturuş, mimik, jest gibi hareketler insanın beden yapısına bağlıdır. Bunların hepsi başkalarının insana karşı gösterdiği tepkiyi, ilgi ve ilişkiyi etkiler. Şişman bir insana karşı çevrenin gösterdiği tepkinin algılanışı ve benlikte yerleşmesi, kişilikte olumsuz izler bırakabilir. Saçının rengi, gözünün güzelliğiyle ilgi çeken bir insanın kişiliğinde aşırı ve gereksiz güven duygusu ve bencillik yerleşebilir. Özetle beden yapısına ilişkin özellikler,engelli olma, benlik gelişimine belirgin nitelikler katar. (Köknel, 1997)

Benlik gelişimi üzerinde, engelli olmanın, uzun, kısa, zayıf, şişman, esmer, sarışın gibi bedensel özellikler taşımanın da etkisi vardır. Organ bozuklukları, eksiklikleri, sakatlıkları ve işlev bozukluklarının benlikte iz bırakması, çocuğun

(32)

kendisini ve çevresini tanımaya başladığı oyun döneminde başlar. Elini, ayağın yüzünü, gözünü, burnunu tanımaya ve bunları çevreden ayırarak kendi bedenin, benliğinin bir parçası olarak değerlendirmeye başlayan çocuk, anne- babasının, yakın ve uzak çevresinin bunlara ilişkin olarak söylediklerine bakarak değerler oluşturur. (Köknel, 1997)

Ersanlı’ya göre(1996), sağlıklı olan birey, kendisini tanıma ve ortaya koymada, diğerlerine göre bir çok avantajlara ve ayrıcalıklara sahiptir. Yani benlik gelişimi ile sağlık sorunları arasında ters yönde bir etkileşim olduğunu belirtmektedir.(Ersanlı, 1996)

Görme engelli, işitme engelli veya hasta bir çocuğun okul çalışmalarını diğer normal akranlarına göre başarı ile devam ettirmekte zorlanırlar. Bedenindeki bir engel, kişilik yapısına olumsuz bir etkisi olacaktır. Bu engellerde çocuğun tüm yaşamına etki yapacaktır. Akranları ile oyun aşamasında, başkalarının ona karşı gösterdiği tutumlarda çocuk kendisini aşağılanmış hissedebilecektir. Çünkü aynı şartlar altında akranları ile oyun oynayamayacak, iletişim kuramayacaktır. Bu da hayata karşı bir küskünlük oluşturabilmektedir. Ergenlik döneminde bu duygular daha baskın olarak ortaya çıkabilir. Evde de bu tip çocuklar ya çok korunacak ya da reddedilecektir. Bu da çocukta hayata karşı bıkkınlık, aşağılık duygusunun gelişmesine neden olacaktır.

Çocuğun bedensel bir engeli olduğu zaman aileler ya kendilerini engelli çocuklarına tam adarlar ya da reddederler. Engelli çocuk gerçeğini kabul etmeyerek ondan yapabileceğinden fazlasını isterler. Ya da çocuğun gelişebileceğini ümitsiz bir şekilde kabul edip, her türlü eğitim ve tedavi programlarını reddederler. Sadece çocuğun fiziki ihtiyaçlarını karşılayıp, duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelirler. (Bıyıklı, 1989,) Bu durumda ergende fiziki bir engel varsa, bunu ödünlemenin yolları bulunabilir. Doğru bir yönlendirme ile engelliliğin getirdiği olumsuz etkiler azaltılabilir ve böylece benlik gelişimini olumlu yöne çevrilebilir. Diğer insanların engelli kimselere karşı nasıl davranmaları gerektiğini bilmemeleri sonucunda

(33)

yaptıkları yanlışlar engelli ergenlerin kendilerini eksik, yetersiz görmesini, olumsuz hissetmesini daha da çok sağlamaktadır.

2.5.2 PSİKO-SOSYAL FAKTÖRLER

2.5.2.1 Aile

Benlik gelişimi üzerinde, ailenin en çok etkisinin bulunduğunu kaynaklar belirtmektedir. Aile, çocuk dünyaya geldikten sonra beslenme, giyinme,korunma bireyin sevgi, güven gibi duygusal ihtiyaçlarını karşılayan ilk kurumdur. Bu ihtiyaçları karşılamanın yanı sıra, ailenin bireyi yetiştirme tarzı, çocuğun benliğinin gelişimini etkilediği kaynaklar belirtmektedir. (Ersanlı,1996 )

Ailenin sosyal yapısı, davranışları, ekonomik durumları, sosyal ilişkileri bunların hepsi benliği etkilemektedir. Anne ve babanın mesleği, eğitim düzeyi, ailenin ekonomik durumu, statüsü gibi ailesel etmenler, çocuğun her türlü gelişiminde etkili olabileceği gibi, benliğinin gelişiminde de etkisi kabul edilmektedir. (Ersanlı,1996 )

Çocuğun model olarak önce aile bireylerini, özellikle anne ve babasını seçmesi çocuğun benliğinin gelişiminde ailenin birincil kaynak olmasını sağlar. Ailede sevgi, saygı, olumlu paylaşımlara sahip olmadan büyümüş gençlerin, olumlu bir benlik saygısına sahip olması beklenemez. Ailesi ile olumlu ilişkiler içinde olan bir ergenin ailesi ile olumlu ilişkilerden yoksun olan bir ergene göre daha olumlu bir benlik geliştireceğini söyleyebiliriz.

Ailedeki çocuk yetiştirme biçimleri ve ana-baba tutumlarının çocuğun benlik gelişimi üzerinde etkiler yaptığı kabul edilmektedir. Bu nedenle aile yapılarının incelenmesinin önemli olduğu düşünülmüştür.

(34)

“Otokratik ve yetkeci aile: denetimli, ergeni sadece ana-babanın düşünce ve

tutumları yönünde güdüleyici ve yönlendirici bir aile tipi olarak tanımlanmaktadır. Anne babanın tutumları, ergen üzerinde bir baskı aracı olur. Bu tür aile de ana-babalar, çocuklarını kendilerinin modeli yapmak isterler. Kendilerinin gerçekleştiremedikleri özlem ve beklentilerini çocuklarında geliştirmek isterler.”

( Topses, 2000)

Otakratik ailede ki ana-babalar, çocuklarının kendi duygu, düşüncelerinin anlatmalarına, kendi kararlarını kendilerinin almalarına ve kendi kendilerini yönlendirmelerine ve iç denetimli, özerk kişilik geliştirmelerine izin vermezler. ( Topses, 2000) Bu tür ailedeki ergenler, genel olarak, duygu ve düşüncelerini anlatmakta güçlük çeken, kendine özgü tutum ve davranışları geliştirmekte zorlanan, edilgen, itaatkar, kişiliği geç gelişen ergenler olurlar. (Topses, 2000)

“Koruyucu aile: Bu tür ailedeki ana-babalar, çocuklarının öz yeterliliğinin

bulunmadığına, dolayısıyla da her zaman için anne-babalarına bağlı olmaları gerektiğine gizli ya da açık olarak destek verirler ve öyle davranırlar.” ( Topses,

2000)

Topsese’e göre, koruyucu ailedeki ana-babanın tutumu, çocuğunu; ergenlik, delikanlılık ya da yetişkinlik yaşına gelse bile, sürekli çocuk görür. Çocuklarının yaşına özgü gelişlim görevlerinin özelliklerine hiçbir vakit dikkat etmez, özen göstermez. ( Topses, 2000)

Yörükoğluna göre, koruyucu ana-baba tutumu içerisinde olan ailelerde, anne-baba çocuğa aşırı bağlanmıştır ve çocuğun her dediği yerine getirilmektedir. Anne-babanın çocuğa aşırı derece de kontrol, üstüne titreme söz konusudur. Ailenin yaşamı çocuğa göre düzenlenmiştir. Yalnız çocuk için yaşar gibidirler. Aileyi bir bakıma çocuk yönetmeye başlar. Böyle bir çocuk bağımlı, sürekli alıcı, nazlıdır. Çünkü kendi başına güçsüz ve güvensizdir. Böyle bir çocuk gençlik çağına adım atınca doğal olarak bocalar. Anne-babasının uydusu olmaktan kurtulmaya çabalarsa da kurtulamaz, bağımsızlığını elde edemez. Arkadaş edinmekte, gruba katılmakta

(35)

güçlük çeker. Kendi başına kara veremez. Her adımını danışma isteği içinde olur. İlk kez ailesinden ayrı düştüklerinde bunalıma girerler. Böyle çocuk yetersiz duygusu taşır, benlik saygısı bu nedenle düşüktür. Sorumluluk almaktan kaçar, zora gelemezler diyerek ifade etmektedir. (Yörükoğlu,2000)

“Yetkinlikçi (mükemmeliyetçi) aile: çocuklarında sürekli olarak yetkinlikçi

davranışları ve kusursuzluğu arayan ailedir. Bu aile ortamında ergenin yanlış yapmasına izin verilmediği gibi, yapılan yanlışlar gereğinden de çok abartılır. Anne,babanın kafasındaki ideal ölçütler, çocuklarının gerçek yeterliliklerini, yeteneklerini görmezlikten gelir”( Topses, 2000).

Bu tür ailelerde yetişmiş ergen, yanlış yapmaktan korkan, hatalı bir davranış yaptığında yoğun bir eksiklik ve suçluluk duygusuna kapılan, çekingen, pasif davranışlar gösteren bireyler olabilirler. ( Topses, 2000)

“İlgisiz ve sevgisiz aile: Bu tür ailelerde ki ana-babalar, çocuklarına yeterli

ilgi ve sevgiyi göstermezler, gösteremedikleri için de ergen davranışlarında öz güven, öz değer ve öz saygı yetersizliği, kimi kere saldırgan tepkiler, kimi kere de yoğun otizm (içe kapanıklık) davranışları görülebilir”. ( Topses, 2000)

“İzin verici ve “Bırak Yapsıncı”aile: Çocuklarına, hiçbir denetim koşulu

aramaksızın abartılı olarak izin veren aile tipidir. Ana-baba ergen etkileşiminin işbirlikçi ve dayanışmalı tutum ve davranışı yerine; tek yönlü olarak, ergen davranışına neredeyse sonsuz bir özgürlük tanıyan bir aile modelidir. Dolayısıyla da bu tür ailelerin ergenleri , geri bildirim alamayan, kendi koşul ve kararlarını salt kendisi belirleyen bu yüzden uyarım ve kişiliği besleyici etkinlik kaynaklarından yoksun olan ergenler olabilirler.” ( Topses, 2000,)

Kaynaklarda belirtildiğine göre, ilgisiz anne-baba tutumu benliği en fazla olumsuz şekilde etkileyen tutumdur. Bu şekilde tutum gösteren anne-babalar, çocuklarına karşı duyarsızdırlar. Gösterilen sevgi, saygı yetersizdir. Denetim çok

(36)

gevşektir. Çocuk kendi kendine büyür, tek başına bırakılmış gibidir. (Yörükoğlu,2000)

“Demokratik aile:izin verici, özgür bırakıcı bir yaklaşımdan çok; ergenin,

kendi kararlarını kendi vermesine, seçme özgürlüğünü tanımasına, düşünce ve duygularını özgürce anlatabilmesine yardım edici özelliği baskın olan bir aile tipi olarak anlaşılır. Böyle bir ailede ergen kişiliğine, doğru ya da yanlışlarının dışında, kabul edici, büyümekte ve gelişmekte olan bir birey olarak yaklaşılır. Doğruda olsa yanlış da olsa davranışlarına saygılı olunur. Öncelikle bir insan ve bir birey olarak kabul edilir. Yanlışları, doğrulara dönüştürme de, ana,baba ve ergen etkileşimli olarak davranır. Ergenle açık iletişim kurulur.” (Topses, 2000)

Anne ve babanın davranışları tek başına ergenin benlik gelişimine etki yapmaz. Ancak büyük bir kısmını etkilediği düşünülmektedir.

Demokratik yaklaşım, olumlu bir benlik kavramını ve bağımsızlığı kolaylaştırmaktadır. (Gander ve Gardiner,1998 )

Demokratik aile ortamında, güven verici bir ortamda gencin ailede söz hakkı vardır. Ailede gence değer verilir. Böylece gencin kendini gerçekleştirmesine, bağımsızlık kazanmasına imkan verilmiş olur. Demokratik bir ortam, çocuğun kendini tanımasına, kendine olan güveni kazanmasına, başkaları ile iyi ilişkiler kurmasına bağımsız ve kendi kendine yeten birey olmasına zemin hazırlayan anlayışın hakim olduğu bir ortamdır. Demokratik bir ortam deyince kuralsızlığın hakim olduğu bir ortam da anlaşılmamalıdır.

Çocuk gelişimini tamamlayabilmek için, kurallardan ve yapmış olduğu yanlışlıklardan haberdar edilmesi kadar, olumlu davranışları karşısında takdir edilmeye de ihtiyaç duyar. Çocuk böylece yanlışı doğruyu, yeterli yetersizi anlayarak kendini hayata hazırlayacak yeterli benlik gelişimine sahip bir birey olabilecektir. (Ersanlı, 1996)

(37)

Demokratik aile yapısında sevgi vardır. Sorunlar konuşularak çözüme ulaştırılır. Çocuklara söz hakkı verilir. Cezalar eğiticidir. Böyle bir ortamda yetişmiş ergenlerin, benlik gelişimlerinin sağlıklı olması beklenir.

Bireyin olumlu bir benlik geliştirmesi için ana-babaların bu tür tutum ve davranışlardan kaçınmaları gerekmektedir. Aksi takdirde otoriter ana-baba tutumları içerisinde bireyin benlik gelişimi olumsuz yönde etkilenecektir.

Bireyin benlik gelişimini ana-babaların tutumlarına göre şekillenmektedir. Anne,baba tutumu benlik üzerende çok etkili olduğu görülmektedir. En uygun tutum demokratik anne-baba tutumudur diyebiliriz.

2.6 İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.6.1 Yurt Dışında Yapılmış Araştırmalar

Çocuğun beden imgesini değerlendirmek için çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Bunlardan birincisi yapısalcı yöntemdir. Burada görme engelli çocuklara resim yaptırarak ya da modelaj hamuru ile insan figürü oluşturmasını isteyerek yapılmaktadır. Burada beden parçalarının bedenle bağlantı ve boyutlarına bakılarak değerlendirme yapılır. Bu bağlamda yapılmış olan iki araştırma aşağıda bulunmaktadır.

Millar 1975 yılında yapısalcı yöntem çerçevesinde, çocuklardan bedeni yapılandırmaları istenmiştir. Görme engelli çocukları İnsan Vücudu Çizme Testi ile değerlendirmiştir. 0-2 yaş arasında görme gücünü kaybeden bu çocuklar 6-12 yaş civarındadır. Bu çocuklardan özel araç vasıtası ile insan figürü çizmeleri ve çizdikleri insan figürünün her bir parçasını da isimlendirmeleri istenmiştir. Çocukların çizimleri beden şeması (beden parçalarından betimlenir sayıda olanların) bütünlük (eklerin beden parçalarına doğru birleşmesi) ayrıntı ve zeminde duruşu

(38)

açılarından değerlendirilmiştir. Yaşa bağlı olarak genel bir gelişimsel değişkenlik söz konusudur. Witkin ve arkadaşları 1968 yılında yukarıdaki çalışmayı modelaj hamuru ile yapmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda beden imgesi ile ilgili nitelikli sonuçlar alınmadığı görülmüştür. Bunda da çocuğun fiziksel becerilerdeki sınırlılığından kaynaklandığı söylenmektedir ve görme engellilerde beden imgesi kavramı oluşmadığı sonucuna varılmıştır. (Waren,1994)

Siegıl ve Murphy’nin 1970 de yapmış olduğu çalışma, yukarıdaki araştırma örneğine benzer açıdan açıklanabilir. Buna göre beden imgesi, bireyin uzamsal olarak mekanda kapsadığı alana ilişkin zihinsel görünümüdür. Mills, beden imgesinin beden parçalarına ilişkin bilgi, bu parçaların birbiri ile olan ilişkisi, bu parçaların tek tek ya da birlikte amaçlı etkinlikleri için normal kullanıldığını ve parçaların çocuğun çevresi ile normal ilişki içinde olduğunu kapsayan bilgilerin tümünün beden imgesini oluşturduğunu belirtmektedir.

Beden imgesini değerlendirmede ikinci yöntem, Formal ölçekleme

yöntemidir. Cratty ve Sams 1968 de görme yetersizliği olan çocukların beden

imgesinin gelişimi ile ilgili ayrıntılı bir test hazırlamışlardır. Bu test yaşları 5 ile 16 arasında olan oldukça geniş ve farklı özellikleri bulunan gruba uygulamıştır. Grup doğuştan görme engelli kız ve erkeklerden oluşmaktadır. Çocukların zeka bölümleri seviyeleri faklılık gösterebilmektedir. Genel zeka bölümleri 57 ile 144 arasındadır. Az görenler alt grubunun zeka bölümleri ortalama 88dir. Görme engelliler grubunun ise ortalaması 107 dir. Bu farklılıklar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Testte beş bölüm bulunmaktadır. Beden planı (çocuğun ön, arka,sağ,sol olarak bedenini tanıması), beden parçaları (bedeninin belirli parçalarını betimleme), bedenin hareketi (bedenin tüm parçalarının hareket eylemine doğrudan katılması),yanallık (nesnelere göre bedenin konumunu betimleme),yönellik (diğer insan ve nesnelerin sağ ve sol tarafını betimleme). Bütün test sonuçları 5 ile 16 yaş arasındaki deneklerin performanslarının genel olarak arttığını göstermektedir. Yaş farklılıkları beden bölümlerine odaklanma ve yönelim maddelerinde farklılıklar göstermiştir. Cinsler arası farklılıklar manidar çıkmamıştır. Genel olarak kör deneklerin, az gören deneklere göre daha iyi performans gösterdikleri bulunmuştur. Bunun olası nedeni

Şekil

TABLO 1: Araştırma Grubun  Dağılımı           YAŞ  OKUL       14     15    16       17    18  TOPL AM     Görme  durumları
TABLO 2 :Deneklerin Anne-Baba Yaşlarına Göre Dağılımı
TABLO -25  Benlik Saygısının Kazanılmasında  Görme Engellilerle Görenler  Arasındaki Farkı Gösteren t- Testi Sonucu

Referanslar

Benzer Belgeler

psikolojik ve fiziksel değişimlerin yanısıra , kimlik arayışından kaynaklanan değişimler ve sorunlar da yaşanabilmektedir....  Ergenlik döneminde belirgin bir

Tek kişi ile yaşanan bu ilişkide daha fazla paylaşma, deneyim kazanma ve ifade edebilme yer alır. .  Genellikle duygusal bir beraberlik, akranlarla olan iletişime

Hormonal Değişimler Hormonal Değişimler Ergenin görünüşünde değişimler Ergenin beden algısında değişimler Davranışsal Değişimler Davranışsal Değişimler Ergenin

Toplumsal biliş, insanlar, ilişkiler ve toplumsal anlaşma konuları hakkında düşünce oluşturma gibi bilişsel aktiviteleri içermektedir. Bireyin farklı toplumsal kavram

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Ortoreksiya nervoza yeme bozukluğu olanlar di- ğer yeme bozukluklarına (anoreksiya ve bulimiya) sahip kişiler gibi hastalıklarını saklamak bir yana, besinler ve beslenmeyle

Bu çalışmada temel olarak yetişkinliğe geçiş alanyazınında önemi vurgulanan ve yetiş- kinliğe geçiş sürecinde önemli bir etkiye sahip olan eğitimi tamamlama, evlenme, ana-

Araştırmanın sonucuna göre ilkokul döneminde baba en çok bir sevgi unsuru, ortaokul döneminde evin diğeri, lisede evi geçindiren kişi, üniversitede koruyucu,