• Sonuç bulunamadı

B u g ü n kü T ü rk m i m a rı ve v a z i f e l e ri M i m ar M a c a r o ğ lu S a mi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B u g ü n kü T ü rk m i m a rı ve v a z i f e l e ri M i m ar M a c a r o ğ lu S a mi"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B u g ü n k ü T ü r k m i m a r ı v e v a z i f e l e r i

M i m a r M a c a r o ğ l u S a m i

Türk mimarı tarihte vazifesini yapmış bize dünyanın takdirlerini kazanan eserleri miras bırakmıştı. Yakm zaman kadar sahneden çe- kilmiş olan mimar tekrar hayata dönüyor. Bu- nun sebepleri muhtelif ve çoktur. Fakat ben mühim bir sebebini de şurada buluyorum:

Eski Türk mimarı niçin bukadar takdir ediliyor: Samimî olduğundan. San'at samimiye- tin en koyu haddidir. Avrupada kadim Yunan- dan sonraki bütün tecrübeler ancak zamanla- rına hükmedebildiler. Fakat bugün hakikî rö- nesans başlıyor. Yine içlerinden geldiği gibi ça- lışmıya başladılar.

Türk mimarı tam bu çalışmanın adamıdır.

Devir döndü döndü ona hak verdi. Artık onu kabul ettiler. O da iş başına dönmeli idi. Dö- nüyor bugün yine çalışmıya başlıyor. Bir nok- tada yanılmamalı; bu çalışmada onları mı kopya ediyoruz. Hayır. Bizde en güzel nümu- neleri var, bunu onlar da gördüler anlattılar.

Biz hâlâ farkında değil miyiz acaba? Biz kendi kendimizi tanıyor muyuz?

Kendini tanımak, çok lâzım. Meziyetlerimi- zin yanında kusurlarımızı görmemek kabil mi?

Eksiklerinizi anlamalı tashihine çalışmalıyız.

Bu eksiklerimizi Avrupadaki meslektaşlarımıza kıyasen düşünmekle beraber en mübremi yap- maklığımız lâzım gelen vazifelere nazaran an- lamalıyız.

Vazifelerimiz: 1 - Muhitimizi yetiştirmek;

2 - İcrakârları yetiştirmek.

Hiç bir iş arz ve talep kaidei umumiyesin- den müstağni kalamaz. Mimar da iş yapabil- mek için müşteriye muhtaçtır.

Mimar ya memurdur yahut serbest çalışır.

Memursa yapacağı işin mevzuu kendisine verilir, başına da tahsisat ve müddet diye bir çifte nöbetçi dikilir ve nöbetçilerin müsaade ettiği hudut haricine çıkamıyacaktır. Projele- rin nasıl hazırlanması lâzım geldiği ve memur mimarlardan proje istenmesinin mahzurlarını

«Mimar» ın ilk sayılarında uzun uzadıya t a f -

sil ve memlekette müsabaka tarzının revacile hususî büroların inkişafını temenni etmiştik.

Şimdi bu hususta biraz daha nikbiniz.

Memur mimarın hazırladığı proje bir jü- riye gidecek değildir. San'atla alâkası olmıyan âmir bu projenin en güzel yerlerini budamak ve lüzumsuz urlar ilâve etmekte kendini salâ-

hiyettar addeder. Mücadele başlamıştır. Suya sabuna dokunmadan izaha çalışılır ve proje müdafaa edilir. Nihayet mimarın ismi asla zik- redilmiyerek temel atma ve resmi küşat yapı- lır.

Burada mimar kendi fikrini kabul ettire- bilmek için âmirlerini tenvir ve son san'at ce- reyanlarından kendisini haberdar etmiş, hulâ- sa bir kısım muhitini yetiştirmiye çalışmıştır.

Mimar müstakil çalışıyorsa kehdisine en yüksek tabakadan bir müşteri bulalım. Bir mütehassıs doktor; çalışmış çabalamış artık kendisine şöyle istediği gibi bir yuva, bir apar- tıman yaptıracaktır. Henüz mektep sıralarında iken hayallerine vücut vermek ve gözünde te- cessüm ettirmek üzere yeni yapılan binalara nazarı tahassürle bakmış, ben de kazanacağım ve şöyle bir apartıman yaptıracağım demiştir.

Sonra mesleğine dalmış var kuvvetile çalışmış gözü dünya görmez olmuş; işte şimdi biricik mütehassıstır. Ve sâyinin meyvalarını toplıya- caktır. Tanıdığı ve tanımadığı yirmi sekiz mi- mara krokiler çizdirir, bir türlü beğenmez. Evet birtakım yeni moda birşeyler. Fakat nerede o eski hayal. Bu müşteri sanat cereyanlarını t a - kip edememiştir. Çünkü bugün meslekler hele ihtisaslar insana göz kırptıracak zaman bırak- mıyor.

Siz hasta olsanız kendinizi doktora bilâ itiraz terkedersiniz. Fakat hayalinizde bir has- ta olsam da kendime şöylece baktırsam gibi birşey yoktu. Halbuki siz o doktorun en ince damarını işliyorsunuz. Acaba gayei hayalinden ne derece fedakârlık edebilecek. Balkon cam- larının rengine varıncıya kadar kurmuştur.

(2)

Müşteriler umumiyetle böyledir. Dişinden tır- nağından arttırmış biriktirmiştir, onu sizin he- sabınıza feda edemez. Dahası var.

Mektepten eskiden pek az mimar yetişmiş ve aralarında proje ile iştigal edenleri ise en- derdir. Geriye yeniler kalıyor: Genç, mimarlar.

Ve bunlara karşı ihtiyar tecrübeli kalfalar; bu işte saçını ağartmıştır, yüzlerce binası var. Müş- teri düşünür. Yüksek mektep bitirmesine rağ- men genç mimarı tecrübesiz addeder [yüksek makam işgal edenlerin çoğu bu fikirdedir]. Pa- rasını ziyan edeceğinden çekinir. Beri yanda kalfa; ne muhterem sanatkâr. O size hiç para talep etmeden projeler hazırlar. Dairede, yol- da, evde, kahvede, birahanede sizi takip eder.

Nihayet zihninize girer.

Genç mimar ise size hazırlyacağı avan proje için şu kadar para vereceğinizi söyler, sizden randevü ister. Saatinde gitmezseniz beklememiştir. Buluşursanız fikrini ve projesi- ni san'at namına şiddetle müdafaa eder. Ve si- zi adeta bilgisizlikle ittiham eder gibidir. Size mecmualar getirir. Bilmem nerede yapılmış bi- na resimleri gösterir. Sizden aykırılığı devam

"ederse genç mimarı atmaktan memnun ola- caksmızd:r. Akbaşlı kalfa mütebessim ve mül- tefit çehresile arzı endam eder.

İnşaat başlamış duvarlar bitmiş sıva işi gelmiş çatmıştır. Kalfa aklınca işte şimdi mi- marlık işi başladı diye genç mimarı arar. Pa- raca sıkışık vaziyetten kurtulamıyan genç san'atkâr akbaşlı kalfanın mültefit ve müte- bessim çehresinin hüzne meyletmesine meydan bırakmadan onu müşkülden kurtarır. Bazı du- varlar yıktırılır, bazı çıkıntılar ilâve edilir, bi- naya biraz çekidüzen verilir. Mal sahibi avu- tulmuş, kalfa memnun ellerini uğuşturur. Hat- ta genç mimar da memnundur. Bu misalin ör- nekleri yüzde doksanı çok geçmiştir.

Vakıa mal sahibi bir müddet sonra bu işin farkına varacak ve hatasını anlıyacak diyebi- lirsiniz. Bu muhakkak olmakla beraber bu gibi tecrübelere insan bayatında ancak bir kere te- sadüf edebilir. Ve nasihatle de âhare nakledi- lerek yeni bir hataya düşülmesine mâni o l a - mıyor. Mimarın vazifesi burada da bütün ta- lâkatini sarfedip kazanmamasına rağmen müşterisinin temayüllerine kendi fikirlerini te- lifle beraber onun san'ata yabancı kalmama- sına çalışmaktır.

Bir projenin mevkii tatbike konulabilmesi için icrakâr lâzımdır. Tıpkı bestekârın kâğıt üzerindeki notasını sesler halinde bize duyuran

orkestradaki icrakârlar gibi. Burada bestekâr kendi eserini çaldırırken nadiren orkestrayı idare eder. Alelekser bu işi şeforkestralar gö- rür. Gerek şef ve gerekse icrakârlar evvelâ no- tay: doğru anlayacak ve sonra da bestekârın his- lerine tercüman olabilecek kabiliyette olmaları lâzımdır. Musiki ile mimarî birçok noktalardan biribirine benzerler. Bizim icrakârlarımız mü- teahhit, ustabaşı, ustalar ve rençperlerdir. Us- talar deyince yalnız duvarcı usta kastedilmi- yor tabiî. Demir, kârgir, ahşap birçok teferrüat

resimden hakikate geçmek için sanatkârları beklerler. Yine bir yazımızda bu sınıfın yoklu- ğundan sanayi mekteplerinin bu boşluğu dol- duramadıklarından ilh.. dert yanmıştık. Öyle ki bir demir kapı yaptırmak lâzım gelse en kü- çük perçine varıncıya kadar tayin etmezseniz resimle kendi alışkanlıkları arasında bocalıyan demirci size bir acube çıkarır. Bu çukura düş- memek için bizzat demirci dükkânında tabiî büyüklükte çizmeli ve beş on kere de yapılışını kontrola gitmeli. Biraz zaif davranırsanız size babasından, ustasından bahsederek akıl öğ- retmiye bile kalkar. Yegâne düşünceleri birkaç kilo fazla demir koyarak biraz fazla para al- maktır.

Ahşap işlerinde gemi pervanelerimi andı- ran yesarî kapılar gönyesinden kaçık pencere- ler ilh.. hepimizi rahatsız eden şeylerdir. Ya duvar işleri; ellerindeki kırık tahta metroyu devrettire devrettire ölçerler. Ucunun demirile de işaret ederler. Alçacık bir duvarda beş san- tim sıva doldurmıya mecbur ettiren iğrilikler, yanlış kapı açmalar, ksilolit, çini, ahşap döşe- me, zemin farklarında hatalar, faslı müşterek bozuklukları, basamak irtifaı, merdiven başlarını hesap edememek ilh.. saymakla tükenmez.

Aleladelikten biraz çıktınız mı şaşırırlar, artık sıva kalıplarını tahtaya siz çizmelisiniz. Mün- hanî duvarların tuğla kalıbını vermeyi unut- mamalı ki içinden çıkabilsinler. Nerede o şef döşantiyeler ki mimarın yarı yükünü üzerleri- ne alsınlar da mimar yalnız bediî kusurları tashih ile uğraşsın. Demek ki mimarın bura- daki rolü de öğretici olmaktan kurtulamıyor.

Bütün bu işleri yapabilmesi için de mima- rın haiz olması lâzım gelen evsaf düşünülsün bütün teknik mesailde ve her şubei san'atta vukuf sahibi olduktan başka bir muallim gibi sabırlı ve öğretici, bir avukat gibi cerbezeli ol- malı. Artık işin bediî taraflarına yetecek kuv- veti kalıyorsa o da mesleğine olan akşındandır.

Bursa, 4, 933

Referanslar

Benzer Belgeler

Talebenin tecrübe rasadlarına yarıyan küçük dürbinlerin konması için binanın çatısı iki teras halinde yapılmıştır.. Bu teraslar üzerinde âletlerin

Adaman'dan teşkil edilen komisyon ahi- ren mesaisini bitirmiştir. Bir çok Avrupa memleketleri mima- rî teşekküllerinin bu işlere mahsus mevzuatını tetkik ederek,

(iptidaî insan yoktur. İptidaî araçlar vardır. Fikir, başlangıçın- llk insan iptidaî bir matematik sahibidir, ölçü olarak dirseğini, ayağını, adımını., kullandı,

Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli

Çünkü de- min de söylediğim gibi şuurun tenkidi onun için daima hazırdır... Şuurumuzu tırnıalıyacak hatalarım görmemek için sarhoş olmaktan başka çare

[r]

Lâhitler, lâhitlerin baş ucundaki kitabeler, lâhitlerin yanındaki oturma taşları ve kapı önün-.. deki basamak mermerdir; sair bilûmum kârgir aksam 1

İtiraf edelim ki proje tanziminde bir takım sebepler t a h t ı n d a Avrupanmkine naza- ran daha iptidaî olan malzememizin ve işçiliği- mizin tesirinde kalıp onu bir az