M o d e r n m i m a r i d e m a l z e m e v e i ş ç i l i k
M i m a r N i z a m e t t i n H ü s n ü
O
Bütün dünyada kabul ve tatbik edilen mo- dern mimarînin son seneler a r f m a a memleke- timizde de kuvvetli bir şekilde t a a m m ü m etmek- te olduğuna ve bu hususta her gün büyük adım- lar atıldığına şüphe yoktur.
Bugün her Türk mimarı vücude getirdiği e- serin en modern bir şekilde olmasına büyük bir heves ve gayretle çalışıyor.
Proje tanziminde düşünüş ve mantık itiba- rile bir Türk mimarı ile bir ecnebi mimar a r a - sında fark yoktur ve bunu söylemekle kendimizi aldatmış olmayız. Fakat netice itibarile projeler ihzar edilip tatbik edildikten sonra vücude ge- len eserleri mukayese edip te ecnebi mimarın eseri ile bizimki arasında aleyhimize olan bir f a r k görmezsek o zaman kendimizi aldatmış o- luruz.
O halde denilebilir ki; ecnebi mimarı ese- rinin mükemmeliyetinin belki m ü h i m bir kıs- mını malzemeye ve işçisine medyundur.
Bize gelince, aleyhimize olan bu farkı mem- leketimizdeki işçiliğin ve malzemenin iptidailiği tevlit ediyor. F a k a t bu muhakeme ne kadar doğ- ru olursa olsun bizi hiç bir zaman mazur gös- teremez. İtiraf edelim ki proje tanziminde bir takım sebepler t a h t ı n d a Avrupanmkine naza- ran daha iptidaî olan malzememizin ve işçiliği- mizin tesirinde kalıp onu bir az ileri götürüp yenileştirmek için pek az gayret sarf ediyoruz.
Meselâ, bugün artık haricî hatları ne kadar ye- ni şekilde olursa olsun, katları ve duvarları a r a - sında gürültüye ve sese karşı izolasiyon düşünü- lüp yapılmamış bir a p a r t m a n a modern bir eser denilebilir mi?
Biz, bu izolasiyonun artık bir çatı örtüsü kadar lâzım olduğunu büyük bir ısrarla talep ve iddia edin bu iddiamızıda en basit şekilde başka memleketlerdeki misalleri ile ispat ve izah et- medikçe, bu iş de daha senelerce bir adım ileri gitmez ve eserlerimiz haricî bir gösteriş ve taklit- ten ibaret kalır.
Ecnebi mimarı muvaffiyetini medyun oldu- ğu işçisini kendisi yetiştirmiş ve elinde mevcut
olan malzeme gösterdiği ihtiyaç ve talep üzeri- ne vücude gelmiştir. Bizim, piyasamızda mevcut olan iptidaî malzemeye bağlı kalmamız lâzım de- ğil, ecnebi mimarın kullandığı, f a k a t bizim eli- mizde bulunmayan malzemenin bizim piyasa- mızda da bulunması lâzımdır.
Bundan maksadım ecnebi malına rağbet ol- madığını küçük bir misalle izah edeyim: Meselâ icap eden bir yerde demir pencere yapmak is- tiyoruz ve bu iş için piyasamızda ancak bulabil- diğimiz normal profilleri kullanmaya mecburuz, halbuki esasen pencere imali için yapılmamış o- lan bu profiller ile arzu edilen evsaf ve mükem- meliyette bir pencere vücude getirmek imkânı yoktur. O halde elde mevcut köşebent demirleri- ni Avrupada kullanılan hususî pencere profille- rine benzeteceğiz diye belki bir misline yakın
fazla demir kullanıyoruz. Halbuki müteaddit taleplerden sonra demir tüccarı istediğimiz h u - susî profilleri piyasaya getirecektir.
Bu suretle hem eserimizin daima aksayan bir tarafı tamamlanmış olur ve hem de yarı ya- rıya az demir kullanacağımızdan esasen Avru- padan gelen bu malzeme için sarfettiğimiz pa- ranın yarısı memlekette kalmış olur. Bu suretle bizde de Avrupada kullanılan malzemenin teda- riki m ü m k ü n oldukça o malzemenin mütehassıs işçisi kendiliğinden yetişecektir.
Bütün bu hususlarda en büyük yardımı se- lâbiyettar mevkide olan arkadaşlardan ve Avru- pada tahsil etmiş ve oradaki malzeme ve işçiliği yakından görmüş olan Türk mimarlarından ve mühendislerinden bekliyoruz.
Netice olarak diyebiliriz ki, modern bir mi- marın ancak modern malzeme sayesinde bugü- nün bütün ihtiyaçlarını tatmin eden projesi, modern malzeme ile ve onun mütehassıs işçisi t a r a f ı n d a n tatbik edildikten sonra hakikî mo- dern bir eser vücude gelir.
Eğer aleyhimize olan farkı tevlit eden mal- zeme ve işçilik meselesini halledilebilirsek, Tür- kün asîl ve kadîm mimarî kabiliyeti o farkı bel- kide lehimize çevirecektir.