• Sonuç bulunamadı

B u r s a ' da s a n ' at e s e r l e ri ve t ü rk m i m a r i si M i m ar S e d at İ b r a h im

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B u r s a ' da s a n ' at e s e r l e ri ve t ü rk m i m a r i si M i m ar S e d at İ b r a h im"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B u r s a ' d a s a n ' a t e s e r l e r i v e t ü r k m i m a r i s i M i m a r S e d a t İ b r a h i m

Türk mimarisinin a n a kaynağını ararken Ortaasyaya kadar gitmek lâzımgeliyor. Buradan muhtelif istikametlerde hicrete kalkışanlar a r a - sında Basra körfezi şimalindeki sahaya sarkan Sümerler oralara yerleştikleri v a k i t beraber ge- tirdikleri medeniyetleri bu yeni sahada yaşa- m a k t a olan insanların medeniyetlerinden çok yüksek bulunuyordu. Buralarda son senelerde y a p ı l a n h a f r i y a t f i k i r âlemine şu nsticevi gös- termiştir ki, M i l â t t a n 3500 sene evvelki devirler- de Sumerlerin binalarında m i m a r i d e m ü h i m bir varlık ve keşif olan kemer ve kubbe vardı. Sü- merlerde teksif edilen çamur kerpiç ve bu ker- piçlerin ateşte pişirilmiş şekli olan tuğla ve bu- günkü T ü r k çinilerinin esası olan sırlı tuğla vardı.

Sümer evleri ile bugünkü eskimiş T ü r k e v - leri arasında mevcut olan müşabehet hattâ m u - tabakatı söylersem şaşarsınız. Sümer evieri dört köşeli bir sahaya çevrilmiş bir duvar çevresi or- tasında bir avlu v e bu avlu e t r a f ı n a sıralanmış odalar ve bu odaların önünde avluya nazır açık direkler üstüne bindirilmiş bir saçakla üstü ö r - tülü v e önü açık bir koridardan ibaretti. Bu ev- ler bazan bir katlı bazan iki katlı idi.

Ben bundan 5500 sene evvelki Sümer evlerini size tarif ederken tıpkı buna benzer eski Türk evlerinin gerek Anadoluda ve gerek A z e r b a y - canda Baku, K e n c e ve N o h a şehirlerinde a y - n e n mevcut olduğunu gözümle gördüğümü h a - ber vereyim.

Bu esasın şayanı h a y r e t tetabukun-u siz Bursa hanlarında ve Bursa medreselerinde de aynen bulacaksınız. T ü r k ruhunun bu esastan çok hoş- lanmış olduğu nekadar bellidir ki, Bursadaki medreselerimiz v e Y ı l d ı r ı m ı n yaptırdığı v e bu- gün vazıh bir şekilde hüviyeti belli olan [ İ n h i - sar idaresinin barut deposu ittihaz e t t i ğ i ] ( D a r ü t t ı p ) bile bu esas dahilinde yapılmıştır.

Düne kadar bütün G a r p m i m a r i s i n i n anası addedilen eski Y u n a n m i m a r i s i n i n bile L i d y a - lılar v e Finikeliler gibi a k v a m ı n m e d e n i y e t l e - rinden m ü l h e m oldukları t a h a k k u k etmiştir.

Bu yazı Bursa Halkevinde Mimar Sedat ibrahimirı verdiği bir konferansın mimariyi yakından alâkadar eden kısımlarından ay-

B u n l a r m da mazisi araştırılınca yine Sumerlere dayandığı anlaşılıyor ki, biz Y u n a n mimarisinin doğumundaki bu teselsülün nereye d a y a n d ı - ğını araştırırken diğer t a r a f t a n da K a r a d e n i z şimalinden A v r u p a y a sarkan başka bir hicret kolu Etrusklarm oralarda buldukları yerli halkla yaptıkları ihtilâtı da gözden kaçıramıya- cağız.

Y u n a n mimarisi ki, R o m a y a intikal etmiş R o m a mimarisi de bazı s a f h a l a r a maruz kaldık- t a n sonra Renesansa intikal etmiş, Renesans'da uzun yıllar Avrupada icrai hüküm etmiş ve za- m a n ı m ı z a kadar gelmiştir. Bugün ise Renesans da susmuş v e bütün dünyada modern m i m a r î söylemeğe başlamıştır.

Bu m ü h i m noktalara basıp geçtikten sonra T ü r k mimarisi şumulünün cihan tutar bir varlık taşıdığı iddiası anlaşılıyor ki, bu iddi- ayı lâzım olduğu vuzuh ve tafsilâtile ve kat'iyetle teşrih edebilmek için biraz z a m a n beklemeği i h - t i y a t telâkki ediyorum.

Büyük f i k i r adamımızın kurduğu Türk T a - rihi T e t k i k Cemiyeti en sağlâm araştırmalarile çalışıyor. Y a k ı n d a bütün dünyayı aydınlatacak bir ışığın nuru altında her hahikati görüp öğre- nebileceğiz.

Bursa âbideleri T ü r k l e r i n Osmanlı tarihine ait kalmaktadır. Binaenaleyh biz Selçuk T ü r k - leri mimarisinin bile derinliklerine dalmağa lü- zum g ö r m e d e n yalnız Osmanlı Türkleri m i m a - risini baştan aşağı gözden geçirmekle i k t i f a ede- ceğiz.

Osmanlı m i m a r i t a r i h i n i d ö r t kısma ayrıl- mış buluyoruz.

I. — Başlangıç d e v r i : Osmanlı devletinin ku- ruluşundan İstanbul f e t h i n e kadar 1263-1453.

I I . — Yükseliş d e v r i : F a t i h t e n Üçüncü A h - met z a m a n ı n a kadar 1453-1703.

I I I . — Sarsılış d e v r i : Üçüncü A h m e t t e n İ k i n - ci M a h m u t devrine kadar 1703-1808.

I V . — Alçalış devri: İkinci M a h m u t t a n i k i n - ci Meşrutiyet ilânına kadar 1808-1908.

Osmanlı m i m a r i s i n i n ilk d o ğ u m yeri yeşil

(2)

Bursamızdır ki, kuvvetli ve besliyici gıdasını da yine burada almıştır.

Bursayı fetheden Orhan Beyden İkinci Mu- rada kadar Türkler hükümdarlarından tutu- nuz da biraz parası olan zenginlerine kadar her- kes müsabaka edercesine Bursada güzel âbide- ler yaptırmış bu yeşil beldeyi süslemişlerdir. İş- te başlangıç devri dediğimiz mimarî tarihi dev- resi de bu devredir ki, İstanbula gitmeden bu devre Edirnede de kıymetli yadigârlar terketmiş- tir.

Türkler Bursayı fethettikleri vakit Bizans- lıları korkudan asayişsizlikten Hisarda avuç içi kadar yerde tahassun etmiş buldular. Bursamn fethinden birkaç sene sonra Orhan Bey kuv- vetli bir imar hareketine geçti. (Bey sarayını) Hisarda şimdiki fırka karargâhının işgal ettiği mevkide yaptırmış ve şimdiki Şehadet camiinin yerinde de küçük bir cami yaptırmış, fakat içti- maî binaları medenî bir imanla ovaya indirmiş- ti. Bildiğimiz yerdeki Orhan camiini imaretini, hamamını yaptırmış ve şimdiki Emir hanım da Bey hanı adile en mütekâmil bir ticaret hanı o- larak bina etmiştir. Bu içtimaî binalar yalnız cami ve imaretten ibaret kalsa idi, o kadar memnun oamıyacaktık, fakat şu noktada naza- rı dikkatinizi celbedeyim ki, Orhan Bey palasını kınına koymağa ve atının kolanını gevşetmeğe vakit bulamadığı bir zamanda en medenî bir mefkûre ile dünyanın en güzel bir ticaret hanını yapmıştır. Bu hanın hayatı tetkik edilince o za- man için adeta şehrin ticaret odası ticaret bor- sası veya Ticaret vekâleti gibi Türkün ticaret hayatında mühim bir varlık taşıdığım görüyo- ruz. Bu hanın da şehadet ettiği yüksek ticaret hayatını uyandırıp yaşatabilmek için uzak şe- hirlerle lâzımgelen münasebatı kolaylaştırmak için Türkler bunları da düşünmüş ve itina et- mişlerdir ki, bu yollardan birisinin üstüne Nilü- fer çayına geçit veren Nilüfer köprüsünü Orha- nin karısı Nilüfer Hatun yaptırmıştır.

Uludağm eteklerine doğru Bursayı yemden kurmuş olan Türkler şehircilik noktai nazarın- dan da çok yüksek bir kudret göstermişlerdir.

Bursayı fetheden ikinci Türk beyinin ilk işi âbidelerini hisarın şarkmdaki hafif düzlüğe in- dirmek olmuştur. Üçüncü hükümdar Çekirke- deki kaplıcalara hayat ve hareket vermek için âbidelerini oraya yaptırmıştır.

Dördüncü Türk hükümdarı dlan Yıldırım şehrin dağ eteğinde yürüyeceğini ve yürümesi lâzımgeldiğini hesaplıyarak şarka doğru yü- rümüş ve âbidelerini orada yaptırmıştır. Beşin- ci hükümdar ise Yıldırımla Orhan âbideleri ara- sındaki boşluğu doldurmağa lüzum görmüş ve oraya yeşil âbidelerini kurmuştur. İkinci Murat

ise Çekirge ile Orhan âbideleri arasındaki boş- luğa âbidelerini yakıştırmıştır. Bunlar bu âbi- delere yer ararken kat'iyyen hotbinlik yapmıya- rak kendi sevdikleri yerlerde değil şehrin sev- diği ve istediği yerlerde çok muvafık mevkileı intihap etmişlerdir. Bugün bu âbideleri gerek dağdan gerek ovadan seyrederken sözümü tas- dik edersiniz ki, şehircilik noktai nazarından da olgun ve uygun bir görüşleri varmış. Bu binaları duvarları yanından tetkik ederseniz fikrimi bir daha tasdik edersiniz.

Mimarî tarihimizin başlangıç devresinde Türk kadını da kendisine yüksek bir şeref his- sesi almıştır. Orhanın karısı Nilüfer Hatunun yaptığı köprüden tutunuz da bugünkü mahallât arasında yaşıyan birçok âbidelerin (Hatun) ke- limesi ile nihayetlenen isimleri bu kuvvetli imar hareketlerinde Türkün medenî tarihine ayrıca şeref vermiştir. Türk kadını savaşta olduğu gibi fikir hareketlerinde de erkeğini yalnız bı- rakmıyan bir hasleti haiz olduğunu bu cephe- den de isbat etmiştir.

Şimdi Bursa âbidelerini san'at ve teknik ba- kımından tahlil edeceğim.

Bursada işe başlayan Türklerin yüksek mü- mareselerle değil adeta acemice işe başladıkları pek bellidir. Meselâ bugün Bursadaki Türk ca- milerinin en eskisi olan Orhan camiinde [ K a r a - manoğlu Mehmet Bey yakmış, fakat alt) sene sonra ayni olarak tekrar yapılmıştır] bina ta- mamile mütehazir yapılmak istenildiği halde binanın mihverinde bile tehalüfler vardır, ve öl- çülerde onar yirmişer santimlik tatbikat hatası bile vardır. Bey ham köşelerinde fennen 90 de- rece olması lâzımgelen zaviyelerde inhiraflar mevcuttur. Bu acemiliklerin lehimize bir ma- nası vardır.

Türkler Bursa âbidelerinde kendi acemi us- talarile işe başlamışlardır. Gün geçtikçe sırf kendi zekâ ve fikir kudretlerile yükselerek çok geçmeden dünyaya parmak ısırtacak san'at ve teknik hareketleri taşıyan muazzam âbideler vücude getirmişlerdir.

İşte İstanbulda ve Edirnedeki insanlığa ve beynelmilel kültüre şeref veren âbidelere a- nalık hizmeti yapan Bursadaki bu ilk eserlerde teknik acemilikleri bizi bu bakımdan sevindiri- yor.

Tezyinat ve san'at bahsinde başlangıç eser- lerimiz çok yüksektir. Burada dedelerimiz taş, ağaç, demir, alçı, çini ve kalem işlerinde o kadar yüksek muvaffakiyet göstermişlerdir ki, bugün bile bunları takdirin fevkinde bir hayretle sey- rediyoruz.

Mimarî her mensup olduğu milletin felâ- kete ve saadete yürüyüşlerinde ve her hareke-

(3)

tinde samimî bir makes olmuştur. Bu bakımdan Osmanlı Türkleri mimarisi tarihinde daha de- rin bir samimiyet vardır. Yukarıda rakamlarile zikrettiğim tarihleri açınız, göreceksiniz ki, ye- ni bir Türk tarihinin başlangıcı yükselişi sarsılış ve alçalışı her cepheden ve her hususiyetten oku- nabilir. İçinde yaşadığımız ve yaşatmağa da milletimizin and içtiği ve namusu şerefi kadar yüksek gördüğü şimdiki yaşatıcı inkılâbımızın mimarisi ise henüz çehresini göstermedi. Y a - kında bekliyoruz. Her halde çok kuvvetli ve hay- ret verici bir büyük çehre gösterecektir.

Umum milletlerin mimarî tarihi tetkik edi- lince anlaşılır ki, her kavmin mimarisi üzerinde iklimin ve malzemenin mühim rolleri olmuştur.

Meselâ Mısırda iklim sıcak ve eldeki taş granit olduğu için Mısır medeniyeti kalın dıvarlı ve hayret edilecek kadar kalın direklere istinat e- den ve ince kabartmalardan uzak tertibatı haiz bir mimarî olarak meydana gelmiş olmasına mukabil Akdeniz şimalindeki Yunan ve Roma mimarisi iklimin mutedil olmasına ve taş olarak da dünyanın en güzel ve kolay işlenir mermerle- rine mebzulen malik olması yüzünden mimarî de

ona göre hususiyetler almış, tezyinatta dantele yakın incelikler, zariflikler gösterebilmiş; hey- keltraşlık ta o mertebe muvaffakiyetle yüksel- miştir.

Biz Türkler ise Bursada san'at yapmağa başladığımız vakit taş sıkıntısı çekiyorduk. Yıl- dırım camiine gelinceye kadar binalarımızı adi taş ve tuğla ile yaptık. Tuğla zaten nesilden nesle kalmış bir Türk malzemesi idi. Taş ise güç tedarik edilebiliyordu. Yıldırım camiine gelin- ceye kadar mermer meçhul kalıyor, fakat bu â- bidede ve bunu takip eden Yeşil ve İkinci Murat camilerinde mermer kullanılmıştır. Bilhassa Yeşil camii bir işçi gözile tetkik edersek merme- rin azlığından dolayı çok itina ile harcanmış olduğu hakikatini görürüz. Gerçi bugün bile Ulu- dağda mermer ocakları vardır. Fakat muhak- kaktır ki, bu ocaklardan lâyıkile ve kolayca is- tifade edilememiştir. Bu vaziyet karşısında taş ve tuğlayı karışık kullanmışız ve hele İkinci Murat âbideleri ve muasırı binalarda taş ve tuğ- la karışık olarak vücude gelen duvar inşaatı hayret verici bir san'at haline gelmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

ile en üst katta bir evrak depo- su, hademe yatak odasl ve su deposu hazlrlan- mlştlr.. Antalya ikliminin fazla sicak ve

[r]

Tecrit binaları mevcut sari veya salgın hastalıklar için kullanıldığı gibi sarî hastalık memul edildiği ahvalde karantine için de kul- lanılırlar.. Güzel

[r]

[r]

[r]

Bal i Işın, Affan Galip Kırımlı, Atıf Ceylân Bedi Sargın, Reha Ortaçlı, Muzaffer Seven, Ve- dat Erer, Ekrem Yene!, Cevdet Beşe, Fethi Tulgar, Feyyaz Baysal, Münir Arısan,

Talebenin tecrübe rasadlarına yarıyan küçük dürbinlerin konması için binanın çatısı iki teras halinde yapılmıştır.. Bu teraslar üzerinde âletlerin