• Sonuç bulunamadı

İki Savaş Arası Dönem Ve Savaş Dönemi Polonya Edebiyat

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki Savaş Arası Dönem Ve Savaş Dönemi Polonya Edebiyat"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İki Savaş Arası Dönem Ve Savaş

Dönemi Polonya Edebiyat

(2)

Stefan Żeromski ve “İlkbahar Öncesi”

• Yazarın o dönem içindeki en önemli yapıtı

“Przedwiośnie” (İlkbahar Öncesi) Polonya edebiyat dünyasında gerçek bir fırtına estirmiştir.

Żeromski’nin daha önce yayımlanmış tüm yapıtları içinde en tartışmalı ve yazarın görüşleri açısından en kışkırtıcı olan ve ikinci cildinde ‘işbirlikçi cumhuriyet’

imgesini açıkça belirttiği romanı “Dzieje grzechu”

(Günahın Tarihçesi) bile bu noktaya ulaşmamış ve

böylesi güçlü bir tepkiye yol açmamıştır.

(3)

• Polonyalı bir göçmen olan Seweryn Baryka‘nın dedesi 1831 Kasım

Ayaklanması’na katılmıştır. Çarlık yönetimi, bu ayaklanmaya katılmanın bedeli olarak dedenin Sołowiówka’daki malikânesine el koymuştur.

Seweryn dedesinin anısını en büyük aile mirası olarak görmektedir. I. Dünya Savaşı çıkınca orduya alınır. Babanın savaşa gidişiyle anne ile baş başa kalan oğul, Cezary Baryka Rusya-Bakü’de doğup büyümüştür. Polonya’ya ait

öyküleri, anıları ailesinden çokça dinlemiş, ama yurdunu hiç görmemiştir, Rusça’yı Lehçe’den daha iyi konuşmaktadır. Rusya’da o dönemde yaşanan devrim olaylarını henüz çok genç yaşında Bakü’de yaşar ve devrimi büyük bir coşkuyla karşılar. Derneklere, mitinglere katılır. Devrimin acımasız

yönünü görmek için henüz çok erkendir, genç Cezary yeni dönemin

öngördüğü değişimlerin tarihi ve ahlaki açıdan gerekli olduğuna inanır. Bu

uğurda bir dönem annesine bile düşman kesilir, ancak, ilerleyen yıllar içinde

devrimin zalim ve adaletsiz yüzü ile tanışacaktır.

(4)

• Annesi öldükten sonra büyük bir yalnızlığın içine düşen genç adam zor günler geçirir. Babasını bulduğunda bu acılarının sona ereceğini düşünerek mutlanır.

Oğlu ile Polonya’ya gitmek isteyen Seweryn, oğluna Polonya’daki ‘sırça köşkler’

masalını anlatır uzun uzun. Ne yazık ki, oğluna ülkesini göstermeye ömrü

yetmez. Cezary babasının ölümü üzerine, bu “sırça köşkleri” bulacağı düş ülkesi Polonya’ya tek başına gelir, ne var ki, büyük bir düş kırıklığı ile karşılaşır, çünkü burada onu açlık, sefalet ve yokluk beklemektedir. Kurtuluşu eğitimde arar ve tıp fakültesine girer. Bu sırada Polonyalıların Bolşeviklerle olan savaşı patlak vermiştir. Cezary savaşa katılır, cephede tanıştığı arkadaşı Hipolit onu Nawłoć’a davet eder. Cezary’yı burada eğlenceli bir yaşam beklemektedir. Romantik

kahramanlara öykünerek, pek çok genç hanımla tanışır, kalpler kırar. Bu arada aşık da olur elbette. Ne var ki, tıpkı romantik kahramanlar gibi sevdiği kadını (Laura) daha zengin ve soylu rakibine kaptırır. Kendisine aşık olan bir başka genç kızın (Wanda), kıskançlık yüzünden diğer bir genç kızı (Karolina)

öldürmesiyle sonuçlanan trajediye neden olarak, üzüntü içinde Varşova’ya

döner.

(5)

• Geride bıraktığı trajik aşk öykülerinden kaçan genç adam, artık sadece, toplum için yaşamayı düşünmektedir. Yeni tanıştığı arkadaşlarının etkisiyle yeniden devrimci düşüncelere yaklaşır.

Roman, ilkbaharın ilk günü başlayan büyük bir işçi gösterisi ile sonuçlanır. İşçiler Belveder’e doğru yürürler, Baryka da onların arasındadır.

• Romanın sonu pek çok farklı yoruma sebep olmuştur. Bu konuyu

daha sonraya bırakarak, romanın genel panoramasına ve yazılış

nedenlerine dönelim. Bu yapıtın yazılış nedenlerini, yazarının

Polonya gerçeği karşısında duyduğu hayal kırıklığı, huzursuzluğu,

kaygısı, korkusu, tepkisi; ülkenin sonraki dönemdeki yazgısına ilişkin

kaygısı, Polonya’nın geleceğine ilişkin bir yol gösterme isteği olarak

sıralamak olası.

(6)

• Üç bölümden oluşan romandaki olay örgüsü 20. yüzyılın ilk yarısında geçer. İlk bölüm “Sırça Köşkler” bölümüdür. Burada Rus Devrimi tablosu ve Polonya’daki sırça köşkler miti anlatılır.

İkinci bölüm ‘Nawłoć’ta geçer: Polonya’daki ağalık sisteminin, köylülerin ve mevsimlik işçilerin betimi burada verilir. Son bölüm “Doğudan Esen Rüzgâr” yazarın ülkenin geleceğine ilişkin kaygısını ortaya koyduğu bölümdür.

• Yapıttaki Rus Devrimi betimi ve Polonya’daki sırça köşkler miti önemli bir yer oluşturmaktadır.

Yazar 1917’deki Rus Devrimi’ni Bakü kenti örneğiyle verir; devrimi betimlerken, devrim sırasında Cezary’nın tanık olduğu katliamları, cinayetleri, zalimliği, işlenen suçları, zorbalığı, dehşeti, yozlaşmayı, devrimcilerin yaptıkları keyfi uygulamaları, alınan rüşvetleri, yapılan yağmaları, soygunları, hırsızlığı, orataya çıkan açlığı, yoksulluğu, sefaleti gözler önüne serer.

• Bir bakıma, Rus Devrimi’nin topluma zarar veren, o güne dek zulüm görmüş insanları

zulmeden insanlara dönüştüren tarihsel bir absürt olduğu vurgulanır. Devrimin bir zorbalık ve

yağma süreci olduğu gösterilir. Bu anlatımlar Cezary’nın annesi ve babasının düşüncelerinin ve

yaşadıkları deneyimlerin aktarılması ile de pekiştirilir.

(7)

• Oysa devrim özgürlük, eşitlik ve adalet getirmeli, mal sahiplerinin çalışanları sömürmesini engellemelidir. Cezary Rusya’dan Polonya’ya dönüşü sırasında, pratikte olup bitenlerin devrim

propagandası ve kuramıyla uyuşmadığını görür. Yazar devrimi yerer, dünyadaki adaleti inşa etmenin bir yolu olmadığını odak figürün anne ve babasının düşünceleri ile vurgular; devrimin bir yenilgi, bir facia, bir trajedi olduğunu, ülkeyi kana buladığını, geniş çaplı bir katliam ve yıkım olduğunu ve

ülkenin varlığını tehlikeye soktuğunu ve devrimin kâbusunu gözler önüne sererek, okuyucuyu kardeşin kardeşi öldürdüğü bir savaş imgesiyle bir anlamda korkutur. Polonya’da meydana

gelebilecek benzer olayları frenleyip devrimin iyilik ve güzellikler getireceğine inananları uyarmak ister.

• Polonya’daki sırça köşkler mitinin yapıttaki işlevine gelince: Bu durum, yazarın önceki dönem

yapıtlarında ortaya çıkan, yeni Polonya’ya dair hayallerinin, bir başka deyişle, toplumsal ülkülerinin ve yitik hayallerinin simgesidir. Cezary sınırı geçip düşlerindeki ülke Polonya’nın çamurla kaplı, sefalet içindeki o taşra kasabasını gördüğünde, ilk anda büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaşar.

Sırça köşkler bir yana, doğru dürüst bir ev bile yoktur etrafta. Bu, Cezary’nın dönem gerçeğiyle ilk karşılaşmasıdır. Yazar yapıtta sırça köşkler imgesini ilginç bir buluş olsun diye kullanmamıştır; bu imgeyle ütopik bir düzen vurgulanır. En çok da, teknikteki büyük buluşlara dair eski hayallerle hesaplaşırken, bu ütopyadan tamamen kopar ve bu konuyu düşünsel açıdan kapatır.

(8)

• Nowłoć’da geçen bölümde Polonya’daki ağalık sisteminin, köylülerin ve mevsimlik işçilerin betimini görüyoruz. Cezary’nın Polonya-Rusya savaşı sonrasında Hipolit’in daveti üzerine gidip birkaç ay kaldığı Nawłoć ve Chłodek örneğiyle, lüks, bolluk, konfor, toplumsal olaylara karşı duyarsızlık, flörtler, kaygısız eğlenceler, zevkli geziler, sosyete dedikoduları, av partileri, bale gösterileri, kısacası idilsi bir huzur ortamı, malikâne mutfağının lezzetlerinin tadını çıkarma, sözün özü, yeme-içme- eğlenme ile geçen günler yazar tarafından yansıtılırken, Polonya’daki soylu

yaşantısının betimi yapılır.

• Soylular böyle yaşarken, köylüler içler acısı bir sefalet içinde ilkel ve edilgen bir yaşam süren, ağır çalışma koşulları altında çalışan cahil insanlar olarak

betimlenmiştir. Tek düşünceleri karınlarını doyurabilmek ve kışı geçirebilecek

yakacak bulabilmektir. Mevsimlik işçilerin durumu ise daha da kötüdür. Köydeki

değişik işler için bir mevsim süresince kiralanan köylülerin yanına sığınmış bu

insanların yaşama dair tek amaçları, yaşamlarını bir biçimde sürdürebilmektir.

(9)

KAYNAK

• Prof. Dr. Neşe Taluy Yüce- Prof. Dr. Seda Köycü.

Polonya Edebiyatı: İki Dünya Savaşı Arasındaki Yirmi Yıl. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları, 2017.

• Kwiatkowski, Jerzy. Dwudziestolecie

międzywojenne. Warszawa: Wydawnictwo

Naukowe PWN, 2003.

Referanslar

Benzer Belgeler

• İki savaş arası dönemde yer alan diğer bir önemli şair grubu Avangard gruptur.. Bu grubu da Krakov Avangardı ve İkinci Avangardlar olarak

• Avangard grubun diğer kanadı Lublin’de başlayan daha sonra Varşova’ya taşınan, İkinci Avangard olarak bilinen gruptur.. Otuzlu yıllarda etkinlik

• Żagary adlı grubun diğer üyelerinden Jerzy Putrament (1910-1986) savaştan önce Marksist devrimci bir düşünce ve Vilno’nun güneyinde kalan, aile ocağı olan yerin

• İki savaş arası dönem yirmi yıllık kısa bir süre olmasına rağmen içinde birçok farklı şiir grubu barındırmaktadır. Gruplar her ne kadar farklı olsalar da aynı

İki Savaş Arası Dönem’in ilk yıllarında ve aslına bakılırsa tüm dönem boyunca düzyazı, toplumsal-siyasi sorunsala daha açık biçimde yönelmiş ve bu sorunsal nedeniyle

Yaklaşmakta olan yeni yüzyıla uygun bir biçimde yetiştirilen Barbara, çiftçiliği yaşam biçimi olarak seçen Bogumił’le

Kariyer basamaklarını hızla tırmanmak isteyen Zenon, yoksul ve eğitimsiz gördüğü babasına benzememek için Paris’te okur.. Ne var ki, üniversite yılları

• “Panny z Wilka” (Wilkolu Genç Kızlar) ve “Brzezina” (Kayın Ağacı Koruluğu) adlı öyküler “Młyn nad Utratą (Utrata.. Üzerindeki Değirmen) adlı öykü gibi,