• Sonuç bulunamadı

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 7. DÖNEM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 7. DÖNEM"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 7. DÖNEM

AĞUSTOS DERS NOTLARI

Editör

Dr. Tahir ÖZAKKAŞ

(2)

ii

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 89 Bütüncül Psikoterapi Eğitimi 7. Dönem

Ağustos 2008 Ders Notları

ISBN 978-605-5241-50-6 CopyrightPsikoterapi Enstitüsü

Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve

elektronik ortamlarda yayımlanamaz.

Birinci baskı: Haziran 2013

Editör: Tahir Özakkaş Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur Katkıda bulunanlar: Tülay Asal, Menekşe Arık

Baskı: İklim Ofset

Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul Tel: 0212 577 77 45

www.iklimmatbaa.com

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.

Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Caddesi No285 Darıca-İZMİT

Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 6698

Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102

www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

(3)

iii SUNUŞ

İnsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsız- lıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucuları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri kü- çümseyerek ötekileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağ- men farklı yaklaşımlardan bilgiler edinerek kuramını zengin- leştirmeye ve bu alanda çalış-malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleşmeyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır.

Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişiliğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bütüncül psikoterapi, zamanzaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yaklaşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalışan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.

Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikote- rapi uygulamalarının gelişimine öncülük etmekten gurur du- yuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların te- davisinde tek bir psikoterapi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygulanabilecek en iyi tekniği ve

(4)

iv

teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik Eğitimi 7. Grubunun ağustos ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.

Bu ders notlarında İnsanın Ruhsal Gelişim Dönemleri, Ödipal Çatışma, Anksiyete Çeşitleri, Ödipus Kompleksi, Süperego Anksiyetesi konuları ele alınmaktadır.

Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişi- minde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.

Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündü- ğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmak-tan kıvanç duymaktayız. Keyifli okumalar dileriz…

Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı

(5)

v

İ Ç İ N D E K İ L E R

AĞUSTOS 2008 1. GÜN

1 ABD MASTERSON ENSTİTÜSÜ ZİYARETİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ 3

2 İNSANIN GELİŞİMSEL EVRELERİ... 49

3 İNSANIN RUHSAL GELİŞİM DÖNEMLERİ (ORAL – ANAL – FALLİK DÖNEM)... 70

4 ORAL (AĞIZCIL) DÖNEM ... 104

AĞUSTOS 2008 2. GÜN

5 İNSANIN RUHSAL GELİŞİM EVRELERİNİN ÖZETLENMESİ ... 156

6 ORAL-ANAL-FALLİK DÖNEMİN ÖZETLENMESİ ... 230

7 FALLİK DÖNEM (ÖDİPAL ÇATIŞMA, CİNSEL KİMLİK) ... 248

AĞUSTOS 2008 3. GÜN

8 ÖDİPAL ÇATIŞMA ... 318

9 ANKSİYETE ÇEŞİTLERİNİN ÖZETLENMESİ ... 360

10 ÖDİPUS KOMPLEKSİ... 409

11 SÜPEREGO ANKSİYETESİ ... 439

(6)
(7)
(8)
(9)

Ağustos 2008

1. GÜN

(10)
(11)

1

ABD MASTERSON ENSTİTÜSÜ ZİYARETİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ

ahir Özakkaş: Evet arkadaşlar, arkadaşlar merak ediyorlar.

Kursiyer : Amerika’lılarınızı mı..

Tahir Özakkaş: Amerikalıları, bilgilerimi.. Geçen hafta Amerika’ya gittik, Masterson Enstitüsüyle, önünüzde resmini gördünüz levhasını gördünüz. Bizim uyguladığımız sistem incelediğimizde daha çok Masterson yaklaşımına çok yakın bir sistem.Bütün psikoterapi dediğimiz ve burada kom- binasyon sisteminde uyguladığımız ve anlattığımız şey. Biz burada uzunca yıllardır yaptığımız çalışmalarda, daha çok klinik tecrübelerden yola çıkarak, hastaya ne yararlı oluyor, şeklindeki bir pragmatist, faydacı yaklaşım tarzında, hastayla kurmuş olduğumuz ilişkilerde, deneme yanılmayla, bizim kültürel kodlarımıza uygun bir tedavi modeli oluşturduk.

Bu tedavi modeli ile birlikte işte, yurt dışında gelişmiş olan bilgileri, bir takım teorik ve kuramsal yapıları irdeliyoruz in- celiyoruz. Bir kısmı bizim bu tedavi süreçlerimize uygun geli- yor, bir kısmı uygun gelmiyor. Bu bağlamda da biz olayı bü-

T

(12)

4 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

tüncül bir yapıda, entegratif bir şekilde nasıl algılayabiliriz ve bunu entegre edebiliriz sorularını kendimize teorik olarak sorduğumuz gibi, bu aldığımız teorik bilgileri de klinik uygu- lamalarda uygulamaya çalıştık. Bununla ilgili kendi kendimize gelişimler oluşturmaya çalıştık. Bu beyin egzersizlerimizin, fikirsel çalışmalarımızın maalesef Türkiye’de rahatlıkla tartı- şabileceğimiz, konuşabileceğimiz ortamlar olmadığı için, bu biraz kendi başımıza bir yolculuk şeklinde oluştu. Bir gurup arkadaşla beraber burada bu çalışmaları sürdürüyoruz.Fakat Türkiye’de bunu tartışabileceğimiz, konuşabileceğimiz ortam- lar bulamadığımız için, yurtdışında neler oluyor, neler bitiyor diye biraz gözümüzü yurtdışına çevirdik.

Bu bağlamda yurtdışındaki psikoterapi ile ilintili olan tüm kaynak metinleri Türkçeye kazandırarak, bunun işte fildişi kulelerde yapılan bir şey değil, bütün Türkiye’de Ruh Sağlığı Profesyonelleri olarak nitelendirdiğimiz kişilerin, grupların bunu bilmesi, öğrenmesine imkan hazırlayacak bir çalışmayla Litera Yayınevi’nin sayın yetkililerinin yardımlarıyla da sürdü- rüyoruz. Bu bağlamda da işte Aaron Beck’ in kitapları, Robert Leahy’ in kitapları, dinamik yönelimli bir takım kitaplar ve en sonunda Masterson’ın serisini Türkçeye kazandırma imkanı oldu.

Masterson, bu kuramların ötesindeki kuramları entegre eden, aynı zamanda Kernberg ile aynı dönemde 1970’li yıllar- da bu çalışmalara başlamış, ergenler üzerinde yapmış olduğu bir takım çalışmalarda, ergenlerin o dönemdeki ağır patolojik yapılarının bir dönem bunalımı olarak (ki Eric Erickson’un etkisi fazla burada) değerlendiren genel bir görüş hakimdi.

Dönem bunalımı olarak nitelendirildiği ve ergenlik dönemi geçtiği zaman bunların, sükunete kavuşacağı şeklindeki bir

(13)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 5 iddiayı, tamam herkes kabul ettiği bir dönem burada bir pislik var, bu acaba geçerli mi diye o ergenleri yıllarca, on yıl, yirmi yıl takip ettiğinde; bir grup ergenin patolojisinin hiç değişme- diğini hatta ağırlaştığını, dolayısıyla bunun bir ergen bunalımı değil, farklı bir klinik tablo olduğunu görmüş ve bunun üzeri- ne kuramsal incelemeler ve klinik incelemelerle ilgili yine bir tartışma ortaya atmıştı.

İşte Nesne ilişkileri teorisi dediğimiz teoriyle birlikte nesne ilişkilerinin Amerikan ayağını oluşturan işte Kernberg’dir, Kohut’un başlangıç dönemidir ve kendisi nesne ilişkilerini daha işlevsel hale getirip klinik uygulanabilirliğini ortaya çı- karmış ve bir teori üretmiştir. Bu teori bu ergenlerin kalıcı olan patolojilerinin kaynağının Mahler’in en son yayınlamış olduğu kitap “bebeklerin ruhsal doğumu” 0-5 yaşlarında kitap da, Mahler’in çalışmalarında 0-5 yaş grubundaki gelişimsel yapının bir duraklamasına bağlı olduğunu ileri sürmüştür. Bu durumun, hem ergenlik döneminde hem de ergenlik sonrası dönemde, borderline ve narsistik patolojileri içerdiğini, dola- yısıyla bu yapıların ergenlik dönemi bunalımı olmadığını, ağır patolojiler olduğunu ve bunların ilaçlarla şu anda tedavisi mümkün olmadığını, klasik nevrotik ve nevroz tablolarının düzeltildiği gibi, bir dinamik psikoterapi ile düzeltilemeyece- ğinin farkına varmıştır.

Bunların tedavi şeklinin nasıl olabileceğinin, incelemiş ve Mahler’in yayınlamış olduğu bebek gözlem raporlarından, onların anne ile çocuk arasındaki ilişkisindeki bozukluğun ve gelişimsel duraklamanın ne olduğunu anlayarak ve algılayarak oradaki duraklamanın ortadan kaldırılmasına yönelik, aynı bir bebeğin annesiyle kurduğu ilişki gibi, terapötik ortamda tera- pist ve hasta arasında gelişimsel duraklamadan ortaya çıkan,

(14)

6 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

patolojileri düzeltmeye yönelik, bir tedavi teknikleri silsilesi geliştirmiştir.

Bunu uzun yıllarca uygulamıştır. Uzun süre uygulanan sü- reç içerisinde Masterson’ın yaklaşımı dediğimiz kuramsal temele de, teorik temele de uyum sağlayan bir farklı bakış açısı getirmiştir. İşte Masterson yıllarca diğerlerinden tartış- mış ki, bu tartışma ilk başta Otto Kernberg, Harold F. Searles ve Peter L. Giovacchini diye yine saygın bir obje ilişkisi, nesne ilişkileri kuramcısıyla dörtlü bir tartışma şeklinde vaka analiz- leri yaptıklarında; Kernberg olaya bir farklı boyuttan savunma düzenekleri bağlamında, Giovacchini farklı bir boyutta, Harold F. Searles farklı bir boyutta ve Masterson’da farklı bir boyuttan yaklaşarak güzel bir ortamda dört kuramcı tartış- mışlar. Bu tartışma kitap olarak yayınlanmıştır. Daha sonra bu kuramlarından birisi işte Kernberg dünyada nesne ilişkileri kuramının temsilcisi olurken, Masterson’da aynı kuramın farklı bir ayağını temsil etmiştir.

Masterson’ın iddiası şudur; Masterson’ın kuramlarını hafif bir detaylı olarak anlatacağız. Bireyleşme ve ayrışma sürecin- de bir tıkanıklık var, problem var, kişiler bebeklik döneminde iki tane şeyi yapmak durumundadırlar.

1. Anneden ayrışmak durumundadırlar.

2. Anneden ayrıştıktan sonra özerk bir birey olmak duru- mundadır.

Bu iki tane yapı, (yardımcı ego olarak) annelerin yardımı ve desteği ile mümkündür. Anne bunları yapabilecek kapasi- tede değilse, veya anne çocuğunun kendisinden ayrışmasına izin vermiyor, çocuğunu çok seviyor, ayrı bir birey olması çocuğunun kendinden kopması, anneyi ki; Türk toplumunda

(15)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 7 hemen hemen hepsinde bütün anneler böyledir. Rahatsız ettiği için kendine bağımlı bir birey getirir, çocuk anneye libidinal olarak ulaşabilmek arzusu içindedir. Çocuk ne za- man ki özerkliğini, ayrışmayla ilgili bir takım davranışlara girdiğinde anne sevgisini keser. Libidinal ulaşılabilirliğini ortadan kaldırır, hiçbir çocukta buna dayanamadığı için, an- nenin gözlerine bakarak, annenin gözlerine göre bir hayat kurar ve kurgular.

Bu daha sonra ki sistemde dış odaklı başkaları benden ne bekliyor, başkalarına ne yaparsam beni severler şeklinde dış odaklı sahte kendiliklerinin geliştirdiği bir sistemi ortaya çıka- rır. Kendi olmaktan vazgeçer. İşte, Masterson tam burada sisteme müdahale ediyor ki, toplumdaki borderline ve narsis- tik patolojilerin ana ekseni, anne ve çocuk arasındaki, anne- nin çocuğa özerklik ve bağımsızlığını verici yardımcı ego ol- maması, kendine bağlı ve bağımlı bir tip halinde bırakması sonucunda bu bireyler hayatta hiçbir zaman özerk ve ayrışmış davranış şekilleri geliştiremezler, bu tip davranış yaptıklarında her zaman suçluluk hissederler.

Bu tip özerklik girişimleri yaptıklarında yapmamak için bazı bireyler pasiflikle kendilerini alıkoyarlar, çünkü bunun arkasında arasında sevgi eksikliği olabileceğini, bir takım teh- likeler vardır, anne bunu tehdit etmiştir. Dolayısıyla kendi başına asla karar veremezler, özerk davranış sergileyemezler, sergilerlerse suçluluk hissederler kendi kendileri şeklinde mahşerin altı atlısı dediğimiz bir sistem anlatırlar.

Bu sistem bağlamında, bu gelişimsel psikopatolojide, geli- şimsel psikolojideki yeni buluşlar ve gelişmeler Mahler’in yapmış olduğu çalışmaların birçok yerde ve bölgede teyit

(16)

8 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

edilmiş olması, Masterson’ın bu kuramının ne kadar geçerli olduğunun kanıtı olmuştur. Bu kanıt, hem nesne ilişkileri, hem kişilik gelişimi kendilik gelişimi psikolojisiyle at başı giden, uyumlu giden bir kuramsal temeli oluştururken, bu kuramsal temelin tedavi aşamalarında hem Kernberg’den hem Kohut’tan, hem de diğer dürtü çatışma ve diğer kuramdan ayrı bir tedavi süreci ön görür.

Çünkü bu tedavi özünde bireyi özerkleştirme ve bağlantılandığı nesneden ayrışma dönemi vardır. İşte tam bu dönemde çocuk bağlandığı nesneden veya birey; sevgilisin- den, eşinden, arabasından, makamından, mevkisinden ayrılır- ken yaşadığı o anki acı, hazzı kaybetmek acısıdır. Dolayısıyla hazzı kaybederek gerçekliğin acı yüzüne, acı tarafına sahiple- nerek bir yaşam sürecinin evresi geçirmesi gerekir ki, buna sevgili, sevgilinin terk ettiği, terkedilme depresyona denir.

Bu Masterson’ın kuramıdır. Özü terk edilme depresyo- nudur. Yani anneden ayrışabilmek için annenin sizi bıraktı- ğını içinize sindireceksiniz, annesizliğin getirmiş olduğu, yal- nızlığı, acıyı, terk edilmeyi bir depresyon olarak yaşayacaksı- nız. Bu depresyonla baş edebilme beceriniz ego gelişmişliğiniz bu seviyeye ulaştığı zaman da özerk bir birey olacaksınız.Te- davi kişinin depresyondan geçmesi ile ancak mümkün- dür. Değilse kişi bir sevgilisini veya nesneyi kaybettiğinde onun yerine dayanamayacak ve bir başka sevgili ve nesne ikame edecektir ki, bu asla tedavi değildir. Dolayısıyla tedavi- nin bir sürecinde terapist kaybedilen nesne yerine geçecek, ama annenin yapmadığı onu özerkleşmeye ve ayrışmaya it- meyen yerine, kendisi bir terapist olarak onu özerkleşme ve ayrışmaya iten bir yardımcı ego olarak destek verecek. Hem anne olacak, hem de onun özerkleşmesine destekleyen bir

(17)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 9 geçiş nesnesi olarak, onun yapamadığını terapi sürecinde ba- şarmasını sağlayacaktır. Böyle bir kuramsal alt yapıyla Masterson sistemi bize izah etmiştir.

Son dört, beş yılda da daha ilginç gelişmeler olmuştur. Bu- rada da Freud’un yıllardır peşine düştüğü ruhsal aygıtın mer- kezi neresidir, kişiliğin merkezi neresidir? Bir nörolog olarak başlamış olduğu bilimsel hayatında, psikiyatriye ve psikolojiye oradan da bilinçdışı dediğimiz alana yönelmiştir. Bilinçdışı elle tutulmayan, gözle görülmeyen ve bilim adamları tarafın- dan absürt karanlık bir yer olarak nitelendirilen ve asla Freud’un yaptığını nesnel olmayan bir bilgi ve bilim olduğu, dolayısıyla bunun bilim olmadığı şeklindeki iddiasını çürüt- mek için, bazı bilim adamlar hep beyinde merkez ve lokali- zasyonla araştırma çalışmaları vardır.

Bugün psikanalitik teoriye, dinamik teoriye yapılacak olan en büyük saldırıların kaynağı da, nesnel değilsiniz, fizyolojik kanıtınız nerde, şeklindeki bir suçlamadır. Dolayısıyla, psikanalitik literatür bilimsel literatürün dışında gelişmiştir.

Bilimsel Ortodoks literatürün içerisine alınmamıştır ve halen de alınmamaktadır. Dolayısıyla psikanalitik literatür ağı ayrı, bağımsız, özerk enstitüler tarafından geliştirilmiştir. Devletle, kamuyla, Ortodoks tıpla hiçbir alakası kalmamıştır. Dışarıda kendisine ait kuramlar, kurumlar oluşturmuştur. Bu kurum- larda eğitimler vermiş ve kendi içerisinde bir dernekleşme süreci ile varlığını sürdürmeye çalışmıştır ve kendi yayın or- ganlarını kendileri oluşturmuşlardır. Kendi literatür yazma sistemlerini kendileri belirlemişlerdir. Yani tam bir splitting bölme vardır, işte bilim onu yok saymakta, onlarda bilimi yok saymakta.

(18)

10 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

Ama son yıllarda yapılan çalışmalarda kişilik nedir, kimlik nedir, insan nasıl düşünür, nasıl duygulanırla ilgili çalışmalar- da Harward üniversitesinden Allan Schore dediğimiz bir bilim adamı, Daniel Siegel, Daniel Stern, Cosolino ve Peter Fonagy gibi bilim adamları gibi birkaç tane Rus dünya çapında çalışan bilim adamları var. İşte bunlar, beyindeki nörobiyoloji işlemi, kişiliğin ve gelişimin nasıl oluştuğu ile ilgili beyin çalışmaları yapmışlardır. Bu çalışmaların en sağlamını yapan işte, Allan Schore’dur. Allan Schore’un yaptığı çalışmalarda iki üç tane kitabı var kendisinin benim bildiğim, “Affect Regulation”,

“Affect Disregulation”, üçüncü kitabı “Origin of the Self” yine kişiliğin ve kimliliğin gelişimi ile ilgili yapı.

“Affect Regulation”da face to face yani, anneyle ve çocuğun yüz yüze bakımından, 0-2 yaş arasında nöronal gelişmelerin sağ beyin üzerinden olduğunu ve annenin ses tonu, mimiği, yüzündeki ifadelerin özellikle fasiyal ifadelerin, yüzsel ifadele- rin çocuğun algısıyla beraber bir ayna görevi görmesi, hayali tasarımların yapılması ve ayna nöronların gelişmesi ve oradaki yolakların oluşmasını, nöronal temele getirmiştir. Bu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir ki, ilk çalışmalarda (geçen ay Ah- met Bey’de bahsetti, preforontal kortekste “süperior attention” sistem dediğimiz, sistemi kontrol eden yani egonun merkezi diye nitelendireceğimiz bölgede), orbital preforontal korteksin gözden ve tüm duyulardan gelen bilgi ve materya- lin, orbital preforontal kortekste nöronal gelişmeyi ve dendritsel gelişmeyi sağladığı bilinmektedir. Bu oluşumun iki ana eksende yapılandığı, bunların çocuğu mutlu eden haz ekseninde, anne ve çocuğun yüz ifadelerinin eşleştiği nöronal yolaklarn ile anne ve çocuğun yüz ifadelerinin negatifleştiği, huzursuzlaştığı ikinci tür nöronal yolaklar olarak

(19)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 11 açılımlandığı ve oluştuğu bilinmektedir. Sempatik ve para- sempatik bu açılımların da dendritsel bağlantılarla birbirleriy- le bağ kurarak bilişsel ve ya davranışsal şemaların oluşturul- duğu bir düzenle geliştiğini, dolayısıyla kişilik ve kimlik geli- şimindeki yapılandırılmaların nöronal bir temele dayandığı iddia edilmektedir.

Oradaki bozuklukların nöronal temel üzerinden kendisini ortaya koyarak bir kişilik bozukluğu, bir yapılandırılma bo- zukluğu, anne ile çocuk arasındaki ilişkide, beyinde bunun nörobiyolojik karşılıklarının bulunduğunu bir çok araştırmacı göstermiştir.

Dolayısıyla teorinin boş kalan üçüncü ayağı da; işte

“Attachment Teorisi”, (bağlanma reaksiyounu) Mahler’in an- latmış olduğu, Bowbly’ın anlatmış olduğu, anne ile çocuk arasındaki, iletişim sisteminin gelişimsel yapılanmasıdır ve bunun psikopatolojisidir. İkinci olarak obje ilişkileri teorisi Winnicot’la, İngilterede Melanie Klein’le başlayan ve daha sonrada Amerika’da Kernberg ve Masterson’la devam eden, nesne ilişkileri teorisi ve en sonunda nörobiyolojik gelişimsel kendiliğin, nörobiyolojik gelişimsel merkezinin ortaya çıktığı çalışmalarla ilintili üç teori temel teori bulunmaktadır. Bugün nörobiyolojik gelişimleri bugün en çok işte Masterson’ın vur- gu yaptığı çalışmalarda görüyoruz, ki bu ekibin bir kısmı da Masterson’ın eğitiminden geçen insanlar nörobiyolojik çalış- malara ilgi duyan insanlardır.

Masterson bu üçlü kuramsal temel üzerine kendiliğin nasıl geliştiğini, buradaki gelişimsel duraklamaların ne olduğunu, özellikle borderline ve narsisistik patolojilerin ne olduğunu anlatmaktadır. Üç tip kişilik örgütlenmesi bozuk, savunma ve

(20)

12 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

ya patolojik olarak nitelendirilmektedir. 4. Tip kişilik veya kendilik bozukluğu olan Antisosyal Kendilik Bozukluğu üze- rine bir psikoterapi çalışması yapamadığından terapi listesine almamıştır. Sadece sınıflandırmada bahsetmiştir. Bunlar;

1. Borderline Kişilik Örgütlenmesi.

2. Narsisistik Kişilik Örgütlenmesi.

3. Şizoid ve Şizotipal Kişilik Örgütlenmesi şeklinde tanım- lamıştır.

Bütün kişilik örgütlenmelerini bu üç örgütlenme tipinin al- tında sayar. Hatırlarsanız işte Kernberg bütün sistemleri borderline yapıların altında anlatırken, Kohut bütün yapıları narsisistik yapıların altında anlatır, Masterson’da üçlü sistem- den bahseder. Borderline, narsisistik ve şizoid yapılar olarak adlandırmakta.

İşte biz, bu üçlü sistemin içinde dikkat ederseniz, gelişim- sel psikoloji var, dikkat ederseniz obje ilişkileri var, bunun arkasında dinamik dürtü çatışma kuramı var. Obje ilişkilerini kabul edecekseniz öncelikle Freud’un dürtü çatışma kuramını kabul edeceksiniz. İnterpersonel olarak yani nesne ile burada (ne demiştik, intrapsişik, interpsişik, interpersonel) İnterpersonel olarak öbürüyle ilişkileri ne oluyor, bunu bir inceleyin. Ama bunların hepsini de dinamik psikoterapi bağ- lamında inceleyen kuram ardından bunun beyni yani organik tarafını, nörolojik tarafını, nörobiyokimyasal tarafını da ihmal etmeyen bir çalışmayla destekleyen bir kuram olarak bütün- cül bir bağlamda bütün kuramları içine alabilecek bir yakla- şım tarzını sergiliyor.

(21)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 13 Biz de bu Masterson’ın yaklaşım tarzının özellikle birey- leşme ve ayrışma süreçlerine vurgu yapan bir kuram olduğunu ifade ettik. Kuramsal temelin odaklandığı şeye baktığımızda bizim toplumumuzdaki ana eksen bozuklukları olarak tanım- layabileceğimiz birey olamamak, özerk olamamak ve bağlantı- lı olduğumuz nesnelerden ayrışamamak konularaı en temel konulardır.

Köyümüzden ayrışamamak, anamızdan ayrışamamak, sev- gilimizden ayrışamamak bireysel özerk hareket ettiğimizde sıkıntı hissetmemiz bunlara örnektir. Ben ergenliğimde hatır- lıyorum, üniversite öğrencisiydim kendi başıma lokantaya gittim ve lokantada yemek yiyorum. Suçluluk hissettim ben, ama kardeşlerim yok ki dedim. Bu kadar basit bak mekaniz- ma. Babam şöyle derdi; oğlum ben dışarıda yemek yerken boğazımdan geçmiyor, kötü hissediyorum kendimi, sizler de böyle olsun istiyorum. Bunu tabi çok güzellik olarak aktarılı- yor, hoş bir duygu olarak aktarılıyor ama arkasında doğal olan yapmanız gereken bir zevki ve hazzı yaşadığınız zaman bile, içinizde size bir suçluluk hissettiren, bağımsız ve özerk bir davranış yaptığınızdan dolayı kötü hissettiren bir yapı var.

Benim annem 78 yaşında bundan 3 yıl önce, 4 yıl önce lo- kantanın önünden geçiyor acıkmış bir pideciye giriyor. Evimi- zin karşısında pideci vardı. Neymiş ve 72 yaşında oğlum ben pidecide ilk defa kendi başıma pide yedim diyor. ilk defa özerkleşti. Belkide yalnız başına yaptığı ilk eylem annemin.

Hayatında hiçbir zaman yalnız başına bir lokantaya gitmemiş- tir ya kocası götürmüştür ya oğlu götürmüştür ya birileri gö- türmüştür. Yaşlı bir kadın lokantaya nasıl orada oturdu ve kenarda oturmuştur. Büyük bir ihtimalle şeye ilişmiştir san-

(22)

14 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

dalyeye, sahiplenmemiştir. Çünkü o suçluluktur, o özerkleş- medir, o bireyselleşmedir. Anlatabildim mi?

Dolayısıyla düşündüğünüzde: o kadar iliklerimize kadar iş- lemiş ki bu durum, nesneyle bağlılık ve bağımlılık, ondan ayrı bir bağımsız hareket yaptığımızda kendimizi kötü hissediyo- ruz. Bunu içinizde sorgularsanız bunun ne kadar yaygın, tüm hayatınıza yayıldığını örneklerini görebilirsiniz. İşte bu bağ- lamda Masterson’la irtibata geçmek istedik. Dedik ki, Masterson’ın çalışmaları var Masterson da aynı Freud gibi döneminin psikiyatristleri tarafından da o kadar da ciddiye alınmayan, kaale alınmayan Ortodoks tıp tarafından, ortodoks psikiyatri tarafından dışlanmış birisi aslında, baktığınızda.

Bir takım ödüller falan verilmiş tabi. Ancak tüm bu ödüller ileri yaşlarda 77 yaşında, 75 yaşında. Şu anda 85 yaşında bir psikiyatrist.

Bu kuramını bizim burada formülasyonlarımız da, süpervizyon çalışmalarımızda yaptığımızda; işte 11’li 12’li farklı kuramlar bağlamında formülasyon kitini önümüze koyduğu- muzda şöyle diyoruz. İşte buna uymuyor, buna uymuyor, ama abi, bu da Masterson Kuramın’a uyuyor. Arkadaşlarımızın tavrı bu, hastamızı tartışıyoruz, anlatıyoruz klinik tabloyu görünce işte bu tam Masterson Kuramına uygun diyoruz. Bu bir bireyleşme ve ayrışma sorunu tam denk geliyor. Masterson kuramına tam denk geliyor. Baktık yani o vakadan tesbit etti- ğimiz vakayla ilintili hikayenin 6’sı 7’si Masterson’la daha çok izah ediliyor, daha çok izah edilebiliyor.

Dolayısıyla Masterson’la bir irtibat kurma ihtiyacımız oldu ve kendilerine bir eğitim talebimiz oldu. Dedik ki, biz sizi burada anlatıyoruz ve Türkiye de tanıtıyoruz ya Masterson

(23)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 15 kuramsal olarak obje ilişkilerinde, baba kuramcı olarak bütün kitaplarda geçeceğini dinamik kuramı kitaplarında geçer. İşte bu konuda Kernberg böyle der, Kohut böyle der, Masterson böyle der.

3 tane isim geçer ama Masterson var da Türkiye de tanıyan kimse yoktur hem psikiyatri camiasına yoktur, psikoloji cami- asında da yoktur, psikoterapi camiasında da yoktur. Birkaç kişi ismini bilir o da konuyla ilgi duyan insanlar. Bunun bir ayıp olduğunu düşünerek biz Masterson’ı Türkiye’ye tanıtmak istedik ve bu bağlamda kitaplarını yayınlama çalışmasına gir- dik.

Masterson da Türkiye de yavaş yavaş tanınır hale geldi, bu çalışmalarla bunu biraz daha ilerleterek biz Masterson kura- mını, Türkiye de uygulayan bir merkez olarak, Masterson kafamıza yatıyor, Masterson bizim yaptığımız gibi yapmış. Biz klinik deneyden gelerek, el yordamıyla bir yerlere geldiğimiz- de bunun Masterson’a çok uyduğunu gördük. Tepeden inmeci değil de, böyle alttan gittiğimizde bizi Masterson kuramına doğru götürdü bu yapı. Uygulamalar kendi uygulamalardır.

Kendisine böyle bir eğitim talebimiz oldu, Siz kimsiniz?

Çıktık karşısına biz Türkiye’den bir grubuz. Türkiye neresi?

Telefon görüşmelerimiz oldu, yazışmalarımız oldu. Türki- ye’den kendileri için gelip bir eğitim vermesini istedik, konfe- rans vermesini istedik. Çok istekli ve arzuluydu ama konuşa- mıyordu, sesi çok zayıf geliyordu arkadan suflörlük yapan birisi vardı eşiydi bu. Evden görüşmelerimizi sürdürmüştük, yaşlılık nedeniyle gelemeyeceğini anladık biz bunun. Onun ekibi vardı, ekibinden görüşmelerimiz oldu sonuçta biz gele- lim oraya dedik. İşte şeyler yazışmaları takip etmişinizdir

(24)

16 7. BPT AĞUSTOS DERS NOTLARI

muhtemelen. Psikohipnoterapi yahoo guruptan tamam gelin şeklinde oldu.

Biz işte 10-15 kişi geleceğiz sizden eğitim alacağız ama ne eğitimi vereceğiz size dediler böyle, şaşırdılar. Ne eğitimi ve- receğiz size? Biz paldır küldür Türkişh hadi ya anlat da gide- lim. Çünkü biz şeye alışmışız böyle pratik pazar usulü şey hemen hadi bir iki söyledik gidelim yapalım şeklindeki.

Adamlar şaşırdılar tabi, 1 dakika ne yapıyorsunuz falan dedi- ler, haklı olarak ve şüphelendiler. Onlar gelemiyor biz size gelelim dedik, işte önümüzdeki ay olur, ondan sonra, nasıl bir program istiyorsunuz?

Tabi dedik ki ondan sonra arkadaşlara biz gidelim bir ken- dimizi tanıtalım. Önce varalım adamları ziyaret edelim bir adamlar kim, ne yapıyorlar onu görelim. Kendimizi yani geli- yoruz ama sarı çizmeli Mehmet ağa olmayalım Türkiye’den 2 tane adam telefon ediyor. Vay hocam geldik, kitap falan bu arada kitapları tercüme eden kitapları gönderdim. Ona da çok mutlu oldular çok sevindiler. Vay be Türkiye de bizim işte kitabımız tercüme edilmiş onun için de olağanüstü bir şey birkaç kitabının böyle Türkiye’de tercüme edilmiş olmasından çok mutlu oldu ve biz Amerika’ya gitmeye karar verdik.

Geçen hafta Amerika’ya gittik. Masterson’la görüşmek üze- re, bu konuları görüşmek üzere. Manhatton da ofisinde bulu- şacağız. Bir apartmanın giriş katı, giriş katında, böyle 30 cm 20 cmlik böyle küçük bir biraz önce de görmüş olduğunuz Mastersen yazan bir tabelası var, bütün tabela o.

Kursiyer: Son derece mütevazi.

Tahir Özakkaş: Çok son derece mütevazi, son derece küçük anlatabildim mi. Bizim beklediğimiz o büyük şaşalı tablo ye-

(25)

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 17 rine, fonksiyonellik daha çok onlarda önemli. Biz vardık bek- liyorlarmış işte 3-4 kişilerdi Masterson orada. İlk tanışmamız orada oldu, oldukça yaşlı idi. (Bundan sonra filmini de izleye- ceksiniz) Ayrıca New York Eğitim direktörü Judy Pearson vardı. Birde Jerry Katz vardı eğitim komisyonundan. Bir üçün- cü arkadaş daha vardı (Candace Orcutt), şu anda ismini hatır- layamayacağım. Toplantımızı yaptık, kendimizi tanıttık, bir tanıtım şeyi götürmüştük kitapçığı götürmüştük enstitümü- zün. O kitapçığı kendilerine takdim ettik. Bizden, en son ya- yınlanan kitaptan birkaç tane istemişlerdi. Çünkü orada chapterların hepsini ayrı ayrı stafları yazmıştı, Masterson ar- kadaşları yazmıştı, eğitim verdiği öğrencileri yazmıştı, bundan çok mutlu oldular. Kitapları onlara takdim ettik ben bütüncül psikoterapiden birkaç tane kitap götürmüştüm onları imzala- dım. Böyle karşılıklı imzalaşmalar muhabbetler falan oldu.

Siz ne yapıyorsunuz? Biz ne yaparız şeklinde konuşma ol- du bu konuşma da biz kendilerinden eğitim talep ettiğimizi, özellikle Masterson’dan ve Masterson ekibinden. Bizim 3 yılı bulan 30 aylık bir eğitim programımız olduğunu ve bu eğitim programının 1 ayının 30 saatini Masterson kuramını anlat- makla geçtiğini, fakat Masterson kuramının arkasında bulu- nan Mahler’in gelişimsel teorisini, Melanie Klein’in obje ilişki- lerini zaten, bu eğitim sürecinde tam olarak anlattığımızı söy- ledik. Psikoseksüel gelişimler evreleri, savunma düzenekleri ve dürtü çatışma kuramı, Mahler’in gelişimsel yapısı, Kernberg’in nesne ilişkileri, Kohut'un kendilik psikolojisini, zaten eğitimimiz içinde anlattığımızı ifade ettik.

Artı olarak da bunları entegre eden sistem olan Masterson’ın sistemini de formülasyonunu uyguladığımızı, on aylık teorik eğitimden sonra 10 ay formülasyon eğitim verdi-

Referanslar

Benzer Belgeler

Bizim biraz farklı düşüncelerimiz vardı ve iki tane temel sorumuz vardı ve bir de telafi edici stratejiler dediğimiz ve ondan sonra ortaya çıkan öğrenilmiş

Kursiyer: Şimdi hocam ben Beck olarak düşününce üç tane temel kabul olması gerekirken yani değerli hissedemeyip değersiz, çareli hissedemeyip çaresiz, yeterli

Yeniden yakınlaşma evresine gidene kadar olan, “yumurtadan çıkma” yani beden olarak ve duygu olarak ayrı bir varlık olduğunu deneyimlemesi bireyin ilk

Bunu öğrenmek önemli, bu dönem normal geçerse temel güven duygusuyla oluyor, bu dönemde patolojiler olabilir ve patolojiler olduğu zamanda da daha çok psikotik

Şimdi burada davranışsal kuramı basit bir şekilde öğrenme ilkesi olarak görüyoruz.. Öğrenmenin de taklit, modelleme, sosyal öğrenme dediğimiz farklı çeşitleri

Burada da çocuklar bu klinik tablo içerisinde derin bir depresyon duygusuna düşmemek için kendilerini korumaya yönelik olarak ergenlik krizi gibi tepkiler ortaya

Kernberg Aktarım Odaklı Psikoterapi 11 nasıl geliştirildiğini daha net, daha büyük bir kavrayışla kavramamız sonucunda Melanie Klein’ın getirmiş olduğu

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 7 yapı Melanie Klein’ın nesne ilişkileri, Jacobson’ın nesne ilişkilerini ilk defa psikanalitik literatüre katması ile