• Sonuç bulunamadı

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 10. DÖNEM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 10. DÖNEM"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 10. DÖNEM

OCAK DERS NOTLARI

Editör

Dr. Tahir ÖZAKKAŞ

(2)

ii

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 104 Bütüncül Psikoterapi 10. Dönem Ocak 2012 Ders Notları

ISBN 978-605-5241-85-8

CopyrightÖzak Yayınevi (Psikoterapi Enstitüsü)

Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda

yayımlanamaz.

Birinci baskı: Ağustos 2013

Editör: Tahir Özakkaş

Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur & Menekşe Arık Katkıda Bulunanlar: Emin Komşal

Baskı: İklim Ofset

Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul Tel: 0212 577 77 45

www.iklimmatbaa.com

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.

Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Cad. No:285 Darıca- İZMİT

Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 5345

Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102

www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

(3)

iii SUNUŞ

nsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucu- ları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek öte- kileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşımlar- dan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalış- malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleş- meyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır.

Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişili- ğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bü- tüncül psikoterapi, zamanzaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yak- laşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalı- şan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.

Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulama- larının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikotera- pi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygu- lanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik

İ

(4)

iv

Eğitimi 10. Grubunun ocak ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.

Bu ders notlarında nesne ilişkileri kuramı, ayrışma-bireyleşme, içe atım, özdeşim, geçiş nesnesi konuları ele alınmaktadır.

Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.

Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymakta- yız. Keyifli okumalar dileriz…

Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı

(5)

v

İ Ç İ N D E K İ L E R

OCAK 2012 1. GÜN

1 NESNE İLİŞKİLERİ TEORİSİNİN KAYNAKLARI ...3

2 NESNE İLİŞKİLERİNE GİRİŞ ...30

3 AYŞE (Paylaşılmış Paranoya) VAKASININ DEĞERLENDİRİLMESİ ...68

4 NESNE İLİŞKİLERİ KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI ... 106

OCAK 2012 2. GÜN

5 NESNE İLİŞKİLERİ TARİHİ ... 199

6 AYRIŞMA VE BİREYLEŞME KURAMI ... 237

7 NESNE İLİŞKİLERİ TEORİSİ ... 279

8 GEÇİŞ NESNESİ, GEÇİŞ MELODİSİ VE BAĞLANTI NESNESİ ... 318

OCAK 2012 3. GÜN

9 AYRIŞMA VE BİREYLEŞME DÖNEMİ – UYGULAMA ALT-EVRESİ ... 363

10 ROLE-PLAYING İLE NESNE İLİŞKİLERİNİN KAVRANMASININ PEKİŞTİRİLMESİ... 413

11 NESNE İLİŞKİLERİNDE BÜTÜNLEŞME EVRESİ-GEÇİŞ MELODİSİ ... 471

12 İÇE ATIM, ÖZDEŞİM VE DİĞER TANIMLAR ... 484

(6)

vi

(7)

Ocak 2012

1. GÜN

(8)
(9)

1

NESNE İLİŞKİLERİ TEORİSİNİN KAYNAKLARI

ahir Özakkaş: Bu ayki eğitim kafanızda eğreti durur ise işiniz gerçekten zor yani dolaşıyor nesne ilişkilerine geliyor.

Onun için eğitimi bu ay ciddiye alacağım. Ne dedik birinci ay davranışsal kalıplar dedik. Ardından dedik ki bilişsel şemalar.

Ardından ego psikolojisini anlatırken egostateler dedik.

Kursiyer B: Bundan önce dinamik kuramı görmedik mi hocam?

Tahir Özakkaş: Konumuz o değil. Bugün nesne ilişkileri diyece- ğiz. Şimdi bunların her birisini anlatırken bunların içerisinde parça parça öğrenilmiş davranışsal öğrenme kalıpları, parça parça öğre- nilmiş şemalar, parça parça yaşanılmış olan an parçacıkları, parça parça yaşanılmış olan öteki ile kurduğumuz ilişkiler ve gelecek ay göreceklerimiz. Sakın ha kuramcıların sizi aldatarak; davranışçılık şöyle, bilişselcilik böyle, egostateler böyle dediklerine aldanmayın.

İnsan bir tane bir tane olan insanı farklı yerlerden ve boyutlardan bakarak bizi kandırmaya çalışıyorlar, ama biz kanmayacağız. Diye- ceğiz ki insan bir tane anlattığınız şeylerin hepsi aynı. Kiminiz dav- ranışçılık diye bakıyor, kiminiz bilişsel şemalar diye bakıyor. Şema terapi diyor, kimi ego durumları, egostateler diye bakıyor. Kimi nesne ilişkileri diye bakıyor ama özü itibarı ile insanın öteki ile

T

(10)

4 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

kurmuş olduğu ilişkinin kendisini anlatıyorsunuz. İşte buna farklı boyutlardan ve bağlamlardan baktığımızda aynı olayın farklı görü- nümlerini zihinsel olarak kavrama durumundayız. Bu kavramanın bel kemiği de nesne ilişkilerinden geçiyor. Nesne ilişkilerini kavrar- sak bu sistemlerin hepsini kavrarız, gerçek manada kavrarız, bir başka boyutta ve derin boyuttan kavrarız ve bundan sonraki konu- ları da kavrarız. Nesne ilişkileri işin özüdür.

Freud insanı yakından incelemeye başlamış, insanın davranışla- rını gözlemlemiş, insanın iç dünyasına eğilmiş ve insanların bir takım semptomlar geliştirdiğini görmüş. Semptomlar perspektifin- de insanlara yaklaşmış. Bunlar genellikle fobiler, konversiyon reak- siyonları, somatizasyonlar, obsesif-kompulsif şikâyetler idi. Bu yapıların hepsine baktığımızda özelliklerin ana öğesi, tam nesne tam kendilik dediğimiz nevrotik düzleme erişmiş bireylerin üçlü ilişkilerde ki biz ona trianguler ilişki diyorduk. Freudyen termino- loji ile baktığımızda elektra kompleksi ya da ödipal kompleksin 4–5 yaşlarında çözülememesi sonucunda ortaya çıkan tabloya verdiği- miz isimdi. Bu çatışma kendisini bir semptom ile nötralize ediyor- du. Bu semptom zaman zaman fobi olabiliyordu. Bu semptom za- man zaman obsesif kompulsif bozukluk olabiliyordu. İşte Freud’un tam nesne tam kendilik ilişkileri bağlamında gelişmiş olan, o ol- gunluğa erişmiş olan, ruhsal yapıyı anlama ve kavrama yönündeki gayreti, ruhsal aygıtın interpsişik alanlarını öğrenmemize fırsat verdi. Ruhsal yapıyı kavradığında yani id ego ve süperegoyu, bilinç, bilinçdışı ve bilinçöncesini (Topografik yapıyı) kavradığında evet ben bunu çözdüm dedi. Alttan gelen dürtüler var. Bu dürtüler yu- karıya çıkmak istiyor ama yukarıya çıkmak hem gerçekliğe, hem de geliştirdiği ego yapısına ters olduğundan dolayı burada bir çatışma çıkıyor. Bu çatışma bir semptom dediğimiz bir nirengi noktası, bir denge noktası ile dengeye getiriliyor. Dengeye gelen yapı bir bedel

(11)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 5 ödüyor. O semptom “mış” gibi kendini ifade ediyor. “Mış” gibi dür- tü kendini tatmin ediyor. Şeklinde ifadesini bulmuş idi.

İşte id, ego ve süperego arasındaki interpsişik, yani bu psişik ay- gıtlarının her birisinin birbiri ile olan kavgası sonucunda psikanalitik literatürde psikanalitik terapinin kurulmasını oluştur- du. Evet, idden gelen dürtüleri iki kaynaktan geliyordu; libidinal dürtüler ve agresyon dürtüleri libidinal dürtüler cinsel arzu ve is- tekler, hemen şimdi tatmin edilmesini isteyen kural tanımayan isteklerdi. Agresyon dürtüleri ise mortido enerjisinden kaynak alan, öldürmeye yönelmiş olan dürtüler idi. Bunlar gerçekliğe ters idi. Hâlbuki insanoğlu gerçek dünyada yaşıyordu, gerçekliğe temas ediyordu ve gerçekliğe temas ediyordu.

İşte gerçeklikte bunların olmasının mümkün olmadığı, dürtüle- rin anında ve şimdi gerçekleşmesinin mümkün olmadığı yapı kar- şısında ego dediğimiz ruhsal aygıt oluşuyor idi. Daha sonra anne- mizin ve babamızın ve çevremizde bulunan önemli ötekilerin de- ğer yargıları bir müddet sonra içselleşiyor. Süperego olarak iç dün- yamızda bize yol gösteren kutup yıldızı gibi olmamız gereken in- sanı tembihliyordu. Eğer o insan olma yolunda gayret ediyor ve adım atıyorsa içimizden ki daha sonra insanlar buna vicdan diyor- lar. İçimizde bir memnuniyet ve rahatlık huzur hissi ile uykumuzu gece rahat bir şekilde uyurken. İçimizdeki anne babaların sözlerini dinlemeden dürtülere biraz daha meyyal bir şekilde agresyon ve libidinal dürtüleri tatmin etmek yönündeki yapmış olduğumuz eylemler, egoyu kandırarak yaptığımız eylemler karşısında gece yatağa yattığımızda vicdan denilen şey parmak sallayarak bizi yar- gılıyor. Bu yargılama bizi intihara kadar götürebilecek bir sistemi tetikleyebiliyordu. Bu bildiğimiz ruhsal aygıtın id, ego ve süperego içerisindeki yapılanması idi.

(12)

6 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

İşte burada ego diye tanımlanan yapının Almanca İCH’diye terminolojisi vardı. Freud bu İCH’i anlamaya çalışmış, egonun geli- şim süreçlerini anlamaya çalışmış. Bunlarla ilgili inanılmaz çalış- malar yapmış ve bu İCH kelimesinin özünde bir ego dediğimiz yapı ile bir self dediğimiz yapının iki kutbu olduğu anlaşılmış. Fakat daha sonra klasik psikanalizle uğraşan, psikanalitik teoriye devam eden, bireylerin büyük bir kısmı ego olarak tanımlanan yapının ego kısmına ağırlık vererek üçlü ilişkinin çatışmasına odaklanmışlar.

Hâlbuki İCH’in içerisinde self denilen ayrı bir kompartıman vardı ve kendiliğin gelişimini simgeliyordu. İşte bu kendiliğin gelişimi ile ilgili kısım daha erken dönemde duraklamaya uğramış ise yani preödipal dönemde duraklamaya uğramışsa bunlardan kişilik bo- zuklukları veya da kendilik bozuklukları ortaya çıkıyordu. İlk ola- rak psikanalitik literatürde selfe odaklanan psikanalistler bir müd- det sonra psikanalitik cemiyetten dışlanmışlar, atılmışlar veya ken- dileri çekip gitmişlerdir. Daha çok selfe odaklanan ki Jung, Adler ve diğerleri bunun örnekleriydi. Selfin ne olduğunu anlamaya çalışan kuramcılardı.

Medeniyetin ilerleyen yıllarında daha sonra trianguler ilişkiler- den ziyade preödipal patolojilerin yani kişilik bozukluklarının önem arz etmesi semptomların yavaş yavaş fluleşmesi insanların 1970’li yıllardan sonra bilim adamlarının kişilik bozukluklarının nasıl olduğuna dair kafa yormaları ve bunların tedavileri ile ilgili süreçleri geliştirmişlerdir. İşte bunların kaynağında Freud’un İCH dediği egonun yeteri kadar fonksiyon görmediği, yeteri kadar bu kişilik bozukluklarını izah edemediğine ve tedavi ile ilgili her hangi bir açılım getiremediğini fark ettiklerinde İCH’e yeni bir açılım getirecek, özellikle self kısmına yeni bir açılım getirecek çalışmalar yapılıyordu ki ilk dönemlerde bu self kısmına yeni bir açılım geti- ren, yeni bir bakış açısı ile psikanalizi sıçrama noktasına getiren

(13)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 7 yapı Melanie Klein’ın nesne ilişkileri, Jacobson’ın nesne ilişkilerini ilk defa psikanalitik literatüre katması ile olmuştur. 1940-1950’li yıllarda başlayan bu çalışmalar yavaş yavaş ilk nesne ilişkilerinin nasıl olduğuna dair teoriyi geliştirmiş. Nesne ilişkileri tanımı geliş- tirilmiştir. Freud’un terminolojisi açık ve net bir şekilde nesne iliş- kileri ile ilgili herhangi bir bilgi yok iken Melanie Klein ve çocuk analizleri ile başlayan yapılandırmaların süreci içerisinde ilk nesne ilişkileri teorisyenleri geliştirilmiştir. Odağı id, ego ve süperegonun birbirleriyle olan çatışmasından ziyade, nesne ilişkilerinin nasıl geliştiğine odaklanan bir yapıya getirilmiştir. Kişilik bozuklukları üzerine 1970’li yıllarda ilk başlayan ki biliyorsunuz James Masterson ve Otto Kernberg ve diğerleri kişilik bozukluklarının kaynağını gelişimsel bir yapıya nesne ilişkilerine ve bağlanmaya bağlayarak 3 ekolün ancak kişilik bozuk- luklarını izah edeceğini ileri sürmüşlerdir. Gelişimsel psikoloji, nesne ilişkileri ile ilgili ortaya atılan teoriler, bağlanma ile ilgili ortaya atılan teorilerdir.

Gelişimsel olarak ilk bilim adamı, insanın doğumundan itibaren ruhsal yapısının nasıl geliştiğini anlamaya çalışan ilk psikanalitik çalışmayı yapan kimdi?

Kursiyer B: Mahler’di.

Tahir Özakkaş: Margaret Mahler’di. Mahler bebeğin, otistik, sembiyotik, ayrışma ve bireyleşme ile tam nesne olma süreçleri diye ifade etmiş olduğu klinik gözleme dayalı bebek üzerine çalış-

(14)

8 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

ma yapan ilk psikanalistti. Hâlbuki o ana kadar bebekle ilgili dü- şünceler erişkin psikanalizinden elde edilen verilere dayanıyordu.

30–40–50 yaşlarında psikanalize alınmış bireylerin bebeklik anıları ve çocukluk anıları ile ilgili tasarımlara dayanılarak oral ve anal dönemlerin nasıl bir şey olduğuna dair kafa yoruluyordu. Onunla ilgili geriye doğru bir bilgi sahibi olunurken birileri çıtayı yükselte- rek, burada bebek var, bebek nasıl gelişiyor ona bakalım diyerek sistemi bebek gözlemiyle başlattı ki bu da Mahler’in çalışmaları ile olmuştu. Bunu da hatırlarsanız çok detaylı olarak görmüştük. Otis- tik dönemi, sembiyotik dönemi, ayrışma ve bireyleşme dönemini ki bunun 4 alt kümesi vardı. Farklılaşma dönemi vardı, yumurtadan çıkma dönemi demiştik. Uygulama dönemi (practice) vardı, narsis- tik dönemin duraklaması olan kısım ile izah edilmişti. Ayrışma ve bireyleşme dediğimiz kısım var. Yeniden yakınlaşma evresiydi bu evre. Borderline dediğimiz kişilik bozukluğunun oluştuğu evreydi bu yeniden yakınlaşma rapprochement evresi dediğimiz evre.

4’üncü evrede tam nesne tam kendilik ilişkilerine giden evre idi.

Şimdi ne yaptık tekrardan toparlayacak olursak. ICH’in ikinci ayağı olan selfe odaklanan bilim adamları psikanalitik literatürden dışlanmış kendi kuramlarını kurma yolunda ilerlerken 1970’li yıl- larda kişilik bozukluklarının toplumda daha fazla görülmüş olması, Viyana toplumunda görülen nevrotik tabloların konversiyon reak- siyonlarının, somatizasyonların hatta fobilerin daha az görülür hale gelmesi, semptomların fluleşmesi, insanların bir boşluk anlamsız- lık gibi bir takım şikâyetlerle terapistlere başvurması karşısında, bir takım eyleme vurmaların ortaya çıkması karşısında, Freud’dan sonra Masterson, Kernberg gibi bir takım bilim adamları, kişilik bozukluklarına odaklanmış. Bunların kişilik bozuklukları ile ilgili teori kurabilmelerinin kaynağında iki tane insan var. Birisi Margaret Mahler, ikincisi ile Melanie Klein. Margaret Mahler geli-

(15)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 9 şimsel psikolojiyi başlatan kişilerdir. Melanie Klein ilk nesne ilişki- lerinin tohumunu atan kişi. 1950 ve 1960’lı yıllarda araştırmalarını yapan Bowlby bağlanma teorisini ortaya koyan 3. tip. 3 tane güzer- gâh.

İnsanı en iyi şekilde anlamanın en iyi yolu, gelişimsel psikoloji Margaret Mahler, Nesne ilişkileri Melanie Klein ve Fairbain, Winnicott Jacabson ve bağlanma sitilleri ile ilgili çalışma yapan Bowlby, Ainsworth ve Main dediğimiz üçlü ayaktan gideceğiz.

Demek ki şu anda bugün elimizde sağlam basacağımız ayak var.

Gelişimsel psikoloji açısından ne oluyor ona bakıyoruz, nesne iliş- kileri açısından neler oluyor ona bakıyoruz, bağlanma stilleri açı- sından bakıyoruz ne oluyor onu anlamaya çalışıyoruz. Bunların üçünde nörobiyolojik karşılığı beyinde var. Beyinde bu üç sistemi beyinde nasıl nöronlar yolaklar oluşturuyor. Enzimler nasıl gelişi- yor. Seretonin dopamin ne oluyor. Hangi beyin yolaklarında hangi kişilik bozukluklarının etkilerini görüyoruz. Bunların karşılığı bu gün nörobiyolojik olarakta izah ediliyor ve gerçekten kanıta dayalı bir tıp haline gelmeye başladığını görüyoruz. Bugün bu genel sis- temin içerisinde ayağımızı bastığımız yer nesne ilişkileri. Nesne ilişkileri derken nesne ilişkilerini tanımlayan ama nesne ilişkileri- nin ne olduğunu bilmedikleri için bilimin gelişmesinde davranışçı gözleme dayalı bir sistemle izah eden davranışçılık, ikinci olarak, Aaron Beck ile başlayan şemalar, John Watkins’i göreceğiz. Siste- min içerisinde ego durumları ki ego psikolojisinde kısmen gördük bunu ve nesne ilişkileri, ardından kendilik psikolojisi ve Masterson devam edecek.

Nesne ilişkileri dediğimizde bir bebek doğduğunda ne oluyor diye başlayan özünde Margaret Mahler’in gelişimsel psikolojisine hem de bağlanma sitillerine giden yapıda, ilk defa bir kendi tanı- mının yapılabilmesi için, kendi tanımının olabilmesi için bir öteki-

(16)

10 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

nin mevcudiyetinin şart olmasıdır. Eğer bir öteki yoksa yani anne yoksa baba yoksa bebeğin varlığının olması da mümkün değildir. O zaman bizim varlığımız ötekinin varlığına muhtaçtır. Varlığını anlayıp kavrayabilmemiz için mutlaka bir aynaya ihtiyaç duymak- tayız. Bu ayna bizi var eden ötekidir. Öteki olmadan bizim olma- mız mümkün değildir. İşte ötekinin varlığına mahkûm olan kendi varlığımızın incelenmesine nesne ilişkileri denir. Yani kendi varlı- ğımızın olabilmesi için ötekinin olmasının mecburiyetine nesne ilişkileri denir. Eğer biz öteki ile var olabiliyor- sak öteki ile devam edebiliyorsak, ancak varız demektir. Biz bu gün öteki ile var olma şeklini görmeye çalışa- cağız.

Şimdi arkadaşlar ya- şadığımız her anda, her zaman diliminde bir kendilik tasarımımız var, bir öteki var ve öteki ile kurduğumuz bir duygulanım bağı var.

Nörobiyoloji ile uğraşan Allah Schore derki; her şey şu ortadaki duygulanımda, Emotion Focused terapi ile uğraşan Greenberg der- ki; bütün sistemi belirleyen duygulanımdır. Beyin bir şeyi duygu olarak yaşarsa sistem içerisinde o kalıcı bir şemaya, kalıcı bir şab- lona, kalıcı bir davranışsal kalıba, kalıcı bir nesne ilişkilerine dönü- şür.

Bizim doğuştan getirmiş olduğumuz mizaç özelliklerini bir kişi- lik ve karakter halini alabilmesi için öteki ile bir ilişki kurmamız gerekiyor anneyle. İşte anneyle duygularımız vasıtası ile bakıcı veya öteki ile kurduğumuz ilişki, mükerrer defa bir döngü halinde orta- ya çıkarsa ötekinin yüzünde ve gözünde biz kendimizi görürüz.

(17)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 11 Bunu ilk aylarda anlatmıştım. Kendi varlığımız, ötekinin yüzündeki ve gözündeki ışıldamaya bağlıdır. O ışıldama iyi bir perspektifteyse kendimizi iyi bir varlık, kötü bir perspektifteyse kötü bir varlık olarak algılarız. Öteki ile kendimizi bağlayan şey, duygusal olarak öteki ile kurduğumuz ilişkidir. Bu duygu bize mutluluk ve haz ve- ren yani libidinal ünitten gelen bir kaynağa dayalı ise bu yapılar beynimizde libidinal ünit ile ilgili libidinal birimle ilgili alanda yerleşmektedirler. Eğer karşının bize ayna olan şekli; pislik gibi bakıyor, eziyet ediyor, sadisttik bir şekilde davranıyor. Bizi hazza ulaştırmak değil de acı ve kedere yönlendirmek yönünde bir ayna olma işlevini sürdürüyor ise bu tip yaşadığımız duygular acı, keder, üzüntü, değersizlik, itilmişlik, sadisttik gibi bir takım kendimizde duygular oluşturuyor bu da beyinde ayrı bir bölgede oturuyor. İşte bunun gibi kendilik nesne ve aradaki duygulanımı ben bu halterci- lerin çalıştığı dambıllara benzetiyorum. Bu dambıl her yaşadığınız an birimlerinde duygusal bir yoğunlukta yaşıyorsanız kalıcı dambıllara dönüşüyor. Kalıcı dambılların yüzlerce ve binlerce kez yaşanması sonucunda yavaş yavaş ötekinin ruhsal karakter yapısı ile kendimizin onunla kurmuş olduğu ilişkideki ruhsal karakter yapımız beyinde nörobiyolojik olarak hafıza kayıtlarına işleniyor.

Biz artık yavaş yavaş oturmuş bir kemikleşmiş yapıya doğru yol- culuğumuz başlıyor. Ötekinin yüzünü görür görmez onun karşılı- ğındaki kendiliğimizin nasıl bir şey olduğuna dair duygumuz tetik- leniyor. Öteki artık çeşitleniyor, öteki günün birisinde karşınıza Tahir Özakkaş olarak geliyor. “Çocuklar sizleri çok seviyorum, sizler çok değerlisiniz, gerçekten her biriniz önemlisiniz”

diye yüzünüze baktığımda gülümseme alıyorum. Bu gülümseme annenizin sizin yüzünüze baktığındaki gülümsemeye karşılık gelen kendilik yapınızın aktifleşmesidir. Hemen onun yanı başında ikinci bir anne var.“Kursiyer F neden geç kaldın kardeşim, her sefe-

(18)

12 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

rinde geç kalıyorsun derken” yüzündeki bom bok hali görüyor- sunuz. (Sınıfta gülüşmeler.) Bu da içindeki annenin kendisine bombok baktığı yapının aktifleşmesi ile ilintilidir. Ama, kursiyer F hoca gelip de benim iyi ve kötü taraflarımla bir bütün olarak algıla- yan bir yapıyla bugün hoca kızdı, ama hoca sevilesi bir hoca diye içindeki bir tarafları ile dengeye getirebiliyor ise bu sağlıklı olgun bir ruhsal erişkinlik seviyesine erişmiş olan kursiyer F demektir.

Sistemi bu şekilde algılayın. Şimdi size negatif ve kötü duygularla baktığımızda veya birinize baktığımda ilk nesne ilişkilerinde kimi görüyorsunuz?

Kursiyerler annemizi diye cevap verdiler.

Tahir Özakkaş: Püf noktası burası. Karı koca kavga ediyorsanız kavganızda birbirinizin suratları turşu gibi oluyorsa bu turşuluk kaynağı nereden geliyor, kiminle kavga ediyorsunuz? Annenizle kavga ediyorsunuz. İşte burada ki püf noktası ilk nesne ilişkileri kurulurken şu aradaki duygusal köprü oluşturulurken yüzlerce, binlerce, on binlerce, milyonlarca, dambıl kutupları oluştururken, nasıl bir yapının içerisinden geliyoruz bu önemli.

Eğer anneniz bu gelişimsel dönem dediğimiz ilk defa ilişki ku- ran beynin içine hep kötü duyguları ekmişse 0–3 yaşında size karşı ilgisiz, ihmal eden, işgal eden, eziyet eden, sizin ihtiyaçlarınızı görmeyen, size empatik olarak yaklaşamayan, sizi anlamayan ve kavraman, kendi kafasındaki çocuğu dayatan, bir anne modeliniz varsa, siz acıların çocuğu olacaksınız. Siz o acıların çocuğu olarak, bu yapı o kadar kemikleşecek, o kadar kemikleşecek ki beyniniz- deki yolaklar, beyninizdeki nöronal pathway yollar asla değişmeye- cekmiş gibi asfaltlanacak, demiryolu haline gelecek ve siz bütün dünyayı insanların anneniz gibi davrandığı şeklinde algılamaya mahkûm olacaksınız. Bunun adı kişilik bozukluğudur, kendilik

(19)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 13 bozukluğudur. Zaman zaman iyi olarak yaşadığınız duygularınız da ayrı bir kutupta duracak. Bu ayrı kutupta kalmayla ilgili ikisini bir birine birleştirmemeyle ilgili bir splitting dediğimiz bölme meka- nizması ile hayatınızı devam ettireceksiniz. Tek kurtuluş yolunuz bu. İşte bebeklik döneminde 0–3 yaşına kadar gelişimsel bir bölme splitting mekanizması her bireyin yaşaması gereken, ihtiyaç duyu- lan splitting bölme mekanizması eğer böyle bir annenin veya bakı- cının elindeyseniz ömür boyu kullanacağınız bir savunma meka- nizmasına dönüşecek patolojik bir hal alacaktır.

Nesne ilişkileri demek anneyle çocuğun bebek- lik döneminde kurmuş olduğu her an yaşamış olduğu duygusal ilişkinin içselleştirilerek internalize edilerek zi- hinde kalıplar halinde bir demiryolu haline gelme- sidir. Değişmez bir demiryolu haline gelmesidir. Şimdi bu anneler çocuklarına ne yapıyorlar çocuklar nasıl bir dünyanın esiri oluyor- lar bunu birlikte görmeye çalışacağız.

Şimdi burada görmüş oldu- ğunuz splitting self obje, self obje, kendilik ve nesne, kendilik ve nesne sol tarafta agreyon ünitin etkisi altında kalmış olan bir bölme mekanizmasının nes- ne ilişkileri bağlamı var iken şunlardan binlerce ve yüzbinlerce düşünün annenizle Normal Örgütlenme:

Bütünleşme/karmaşıklık Bilinci

N+ N-

N+ N-

N+ N-

N+ N- K+ K-

Bölünmüş Örgütlenme:

Tamamen iyi ya da tamamen kötü bilinci

N-

N- K-

K-

K+

K+

N+

N+

(20)

14 10. BPT OCAK DERS NOTLARI

her saniye bu etkileşimi yaşıyorsunuz. Dambıllar yavaş yavaş git- tikçe büyüyor, büyüyor, sanki bir dambılın üzerine yeni yeni şımlar ekleniyor, yeni yaşantılar ekleniyor, hani bize lisedeyken anot ve katotu anlatmışlardı. Bir takım altın gibi metallerin ayrış- ması, bakır gibi metallerin ayrışmasında anot ve katota maddeler gittikçe yapışırdı. O kimyasal reaksiyona ne diyorduk? Ne güzel kimya biliyorsunuz?

Kursiyer: İyanizasyon.

Tahir Özakkaş: Herhâlde iyanizasyon. İyanizasyonda artı kutup- takiler artı, eksi kutuptakiler eksiye gidiyor. Atomlar gelip gelip yapışıyor, yapıştıkça büyüyor büyüyorlar belli bir oranda alümin- yum elde ediyorsunuz, çinko elde ediyorsunuz, bakır elde ediyor- sunuz. Anot ve katot kutuplarında iyonların farklı yerlere artıların artıya eksilerin eksiye gitmesidir. Yani libidial ünittekiler burada agresyon ünittekiler orada. Nesne ile ilgili bakış tarzı burada, ken- dilikle ilgili bakış tarzı burada. Aradaki negatif duyguda burada ikisini birbirine bağlayarak köprüleniyor. Bu binlerce ve yüzbinlerce kez yaşandıkça koskocaman bir dambıl halini alıyor.

Burası anlaşıldı mı arkadaşlar.

Kursiyer: Splitting burada.

Tahir Özakkaş: Yani anot ve katota gitmesi tam burada, çünkü ikisinin bir arada bulunması mümkün değil. Kötü iyiyi yok edecek, kötü iyiyi yok etmesin diye bu ayrı olarak tutulmak zorunda kalı- yor.

Şimdi dambıl hikâyesini biliyorsunuz değil mi? Dambıl hikâyesi bir tarafında kendilik bir tarafında nesne. Şimdi bunu bir pratikte görelim. Şuraya iki arkadaş gelsin.(Hoca iki kursiyeri kürsüye davet ediyor.) Çocuk biliyorsunuz 1–1,5 yaşına kadar anneyle kurduğu ilişkide sözel bir şey yoktur. Yani sol beyin yoktur; nonverbaldir.

(21)

Nesne İlişkileri Teorisinin Kaynakları 15 Birisi anne birisi çocuk, (Kursiyerler karşılıklı oturdular. Hoca kur- siyerlerden birbirlerine bakmalarını istiyor) birbirinize bakın. Kar- şılıklı interaktif bir iletişimler var. Bu iletişime nonverbal iletişim diyoruz. Birinci olarak gözlerin birbirini görmesi ve şu ara bantta karşı taraf ne veriyor bana, dambılın hangisi, bu taraftaki dambıl mı bu tarafta ki dambıl mı bunu görsel olarak anlamaya çalışıyor?

Gözlerdeki ışıltı gözlerin bir birine kilitlenmesidir. İkincisi yüz ifadeleri, karşılıklı yüz ifadeleri libidinal ünitte mi agresyon ünitte mi? Üçüncü olarak beden postürü, dördüncü olarak ta sesteki tını, sesteki vurgu, sesteki yükselmeler ve alçalmalar, sesteki frekans bu dördü bir birlerinin kalplerini duygularını düşüncelerini okumala- rına neden oluyor. Bu matematiksel bir şey arkadaşlar. (Kürsüye çıkan iki kursiyer birbirine karşılıklı olarak bakıyor) İkisi arasında olan biten ilişki şekline nesne ilişkileri diyoruz. Şimdi birbirleri ile ilgili bakışmalarını bir yorumlayın kim yorumlayacak? Ne görüyor- sunuz? Öncelikle hangi ünitteler?

Kursiyer B: Kursiyer R libidinal ünitte, kursiyer G agresyon ünitte biraz böyle bir tarafta hissettim. Kursiyer R bütün şirinliği ile daha sempati almaya yönelik hazır hale getirilmiş. Kursiyer G ise şu an ben ne yapıyorum, yetişkin hali ile benim gördüğüm daha sfenks gibi duruyor, hatta. Yani o çocuksu hale tam karşılık vermiyor gibi geldi gözlemlerim bu?

Tahir Özakkaş: Evet, kursiyer M alsın.

Kursiyer M: Bir de kursiyer G’de sempatik sistem çok fazla devreye girdi, aktive oldu.

Tahir Özakkaş: Nasıl yani.

Kursiyer Ç: Kreşendo ve dekreşendo.

Referanslar

Benzer Belgeler

NESNENİN GELECEKTE ALACAĞI ŞEKLİ ÇİZİNİZ VE NESNEYİ TANITACAK

Şöyle ki belirli bir özne, dış dünyadaki nesneleri onların temsilcisi olarak varolan ideler aracılığıyla bilir.. Öznenin anlama yetisi bir nesneyi niteliği,

 Fonksiyon başlık tanımındaki dizi değişkeni ile gönderilen dizi elemanlarının türü aynı olmalıdır.  Diziler referanslı olarak çağrılan fonksiyonlara

 friendly türünde erişim belirleyicisine sahip olan global alanlar (statik veya değil) içerisinde bulundukları paketin diğer sınıfları tarafından erişilebilirler.. 

 Yeni türetilen sınıf, türetildiği sınıfın global alanlarına ve yordamlarına (statik olsa dahi) otomatik olarak sahip olur (private olanlara doğrudan erişim yapamaz.)..

 Soyut bir sınıftan türetilmiş alt sınıflara ait nesneler, bu soyut sınıf tipindeki referanslara bağlanabilirler (upcasting).  Böylece polimorfizm ve geç

 statik dahili üye sınıf içerisindeki statik bir yordamı çağırmak için ne statik dahili üye sınıfına ne de onu çevreleyen sınıfa ait nesne oluşturmak gerekmez.

 Tüm istisnaları yakalamak (Error, RuntimeException ve diğer Exception türleri) için Throwable istisna tipi kullanılabilir.  Ancak, oluşabilecek istisnalar için bu üç