• Sonuç bulunamadı

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 11. DÖNEM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 11. DÖNEM"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 11. DÖNEM

MART DERS NOTLARI

Editör

Dr. Tahir ÖZAKKAŞ

Dr. Ahmet ÇORAK

(2)

ii

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 158 Bütüncül Psikoterapi 11. Dönem Mart 2013 Ders Notları

ISBN 978-605-4817-28-3 Copyright Psikoterapi Enstitüsü

Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda

yayımlanamaz.

Birinci baskı: Haziran 2014

Editör: Tahir Özakkaş

Yayıma hazırlayan: Sevgi Akkoyun & Menekşe Arık Katkıda Bulunanlar: Esin Pekin, Sibel Kaytaz

Baskı: Acar Matbaacılık Prom. ve Yayın. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Litros Yolu Fatih Sanayi Sitesi No:12/243 Zeytinburnu - İstanbul Tel: 0212 613 40 41

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.

Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Cad. No:285 Darıca-KOCAELİ

Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 5345

Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102

www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

(3)

iii SUNUŞ

nsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucu- ları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek öte- kileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşımlar- dan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalış- malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bütünleş- meyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azaltmıştır.

Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişili- ğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bü- tüncül psikoterapi, zamanzaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yak- laşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalı- şan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.

Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulama- larının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikotera- pi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygu- lanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik

İ

(4)

iv

Eğitimi 11. Grubunun mart ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.

Bu ders notlarında Masterson kuramı ve kendilik bozuklukları konuları ele alınmaktadır.

Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.

Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymakta- yız. Keyifli okumalar dileriz…

Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı

(5)

v

İ Ç İ N D E K İ L E R

MART 2013 1. GÜN

1 MASTERSON YAKLAŞIMINA GENEL BAKIŞ ... 3

2 BORDERLİNE YAPILAR ... 42

3 BORDERLİNE KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ ÜNİTLERİ ... 63

4 NARSİSİSTİK KİŞİLİK ÖRGÜTLENMESİ ... 103

MART 2013 2. GÜN

5 BİR NESNE İLİŞKİLERİ KURAMI OLARAK MASTERSON YAKLAŞIMI ... 155

6 KENDİLİK BOZUKLUKLARINA TERAPÖTİK YAKLAŞIM ... 231

7 KİŞİLİK BOZUKLUKLARINA YAKLAŞIM YÖNTEMLERİ ... 268

MART 2013 3. GÜN

8 KİŞİLİK BOZUKLUĞU TEDAVİ YÖNTEMLERİ ... 289

9 SORULARLA MASTERSON YAKLAŞIMININ GENEL TEKRARI ... 336

10 VAKALAR ÜZERİNDEN MASTERSON YAKLAŞIMI ... 373

11 KENDİLİK KAPASİTELERİ ... 417

D İ Z İ N ... 453

(6)
(7)

Mart 2013

1. GÜN

(8)
(9)

1

MASTERSON YAKLAŞIMINA GENEL BAKIŞ

ahir Özakkaş: Evet, arkadaşlar hoş geldiniz. Yeni bir ayda yeniden buluştuk. Nasıl geçti bir ayınız? Dolu dolu okuya- rak, dolu dolu öğrenerek, hazır bir şekilde geldiğinize iman ediyorum. Bir kısmınız doğal yollardan bunu sağladı, yani okuyarak, kitap açarak. Bir kısmınız ise rüyalarında download yaparak.

(Gülüşmeler). Gülmelerden daha çok bu download yapan sistem oldu- ğunu anlıyoruz.

Bugün ve bu ay yine enstitünün eğitim programı içerisinde önemli virajlardan birisi olan Masterson yaklaşımını göreceğiz. Bugüne kadar anlattıklarımın ve anlattıklarımızın bir özetini, bir birleştirilmesini içeren ve bazı şeyleri tekrarlayarak pişirilmesine aracılık eden bir ku- ramsal yaklaşımı sizlerle paylaşacağız.

Slaytlara baktırarak ders anlatmayacağım, kafanızı karıştırmayaca- ğım. Biraz daha doğal süreçler içerisinde interaktif bir şekilde deneye- rek, öğrenerek ve yaşayarak gidelim. Hani söz vermiştiniz ya, burada dersi bizim üzerimizden de anlatabilirsiniz diye her biriniz. Ona ina- narak ve güvenerek sizlerle Masterson yaklaşımını öğrenelim istiyo- rum. Var mısınız?

T

(10)

4 11. BPT MART DERS NOTLARI

Kursiyer: Varız.

Tahir Özakkaş: Tamam, çok güzel. Zayıf da olsa var, yani ses zayıf da gelse. Bana dokunmasın, yanımdakine dokunsun dediğini hissediyo- rum herkesin.

Kısaca bir Masterson’dan bahsedeyim. Yahudi kökenli olan bir psi- kiyatrist Amerika’da. Bin dokuz yüz altmışlı yılların ortalarında psiki- yatri uzmanı olarak göreve başlamış. Daha çok ergenlerin yatırıldığı ve ergenlerin problemlerinin halledildiği bir hastanede göreve başlıyor.

Bildiğiniz gibi ergenlik dönemi çok ciddi kriz dönemi. Bu adolesan döneminde hem ergenlerin doğal süreçleri içinde kendilik tasarımla- rında bedensel ve ruhsal olarak bir kaynama, karışma, kompleks bir değişim sürecini içerir hem de çok ciddi hastalıklar olan şizofreni gibi, bipolar gibi, obsesif kompulsif bozukluk gibi hastalıkların ilk ayak seslerinin geldiği dönemdir. Bu nedenle bu dönemdeki çocukların ciddi olarak incelenmesi, irdelenmesi ve takip edilmesi gerekir.

Şizofreni durumuyla karşı karşıya bulunan ergenler bir takım psi- kotik belirtilerle diğer gruplardan kolaylıkla ayırt edilebilir. Alınacak anamnez ve ruhsal muayeneleri sonucunda onların ciddi hastalıkları olduğuna dair bir takım belirtiler gelir ve bu grup ayrılarak daha uzun süreli bir terapi, medikal tedavi programına alınır.

İkinci grupta ise ergenlik krizi dediğimiz bir kriz döneminin yapısı itibariyle bütün uluslarda, bütün toplumlarda on iki - on üç yaşlarında başlayıp yirmi iki – yirmi üç yaşına kadar devam eden bu çalkantılı, değişken, stabil olmayan, labil olan yapıyla karşı karşıya kalırız. Yeme bozuklukları olur, davranış değişiklikleri olur. Bir gün inanır bir gün inanmaz, bir gün sever ertesi gün vazgeçer, bir gün yakındır ertesi gün uzaktır, bir gün küser ertesi gün barışır. Çocuk gibidir. Fakat psikiyat- ristler bu tip tablolara baktıklarında, ergenlik krizidir, ergendir, kanı deli akar bunların. Dolayısıyla bunlara delikanlı derler diyerek bu sü- reci olağan hale getirerek, çevrenin biraz destekleyip, biraz daha sakin bir yaklaşımıyla bu çocukların bu çalkantılı dönemlerini anlayışla

(11)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 5 karşılayan bir ebeveyn ve çevre sayesinde bu çalkantılı dönemler yatı- şır ve biter diyorlar. Dolayısıyla ergenlik döneminde ağır ruhsal bo- zukluklar dışında gelen bu çalkantılı ve çok değişik semptomtolojiye sahip olan gençlerimizin bu döneminin geçici olduğuna inanırlar ve bu dönem için derler ki çok yoğun çalkantıların olduğu dönemler için hastanede misafir edilerek evlerine gönderilir.

Psikiyatristler bunlarla ilgili kendi aralarında konuştuklarında, ya bildiğin gibi sen de yaşadın bilmiyor musun, evden kaçtık, sigara içtik, esrar denedik kafayı bulduk, kustuk bilmem ne. Yani kızlara aşık ol- duk, oğlanlara aşık olduk. Yapmadık mı bunları? Yaptık. Bunlar hepi- mizin geçtiği gibi doğal bir süreç denerek ergenlerin de bu süreçten geçtiğine inanılır. Bir de bazı ergenlerin hassasiyetleri nedeniyle bir hafta – on gün, bir iki ay hastanede tutulması gerektiğine inanılır. İşte biraz daha bileklerini derin kesenler, uyuşturucu ve alkolü denemek- ten biraz daha öteye geçenler hastanede misafir edilirler.

Evet, bu rutin bir uygulama iken Masterson bu uygulamaya diğer- leri gibi düşünerek bakmıyor hastanedeki genç bir psikiyatrist olarak.

Diyor ki, bu ergenlerin geçici ve çalkantılı olan döneminin çalkantılı ve geçici bir dönem olduğuna dair bilimsel kanıtlar ve yapılmış bilim- sel çalışmalar nerede diyor. Ergen hastanede kalıyor, bir ay sonra, iki ay sonra, on beş gün sonra taburcu ediyorlar. Niye taburcu ediyorsu- nuz? Ya bu ergendir yani gitsin diyorlar. Masterson diyor ki bu başka bir tablo, başka bir hastalık, başka bir sıkıntı olmasın. Hayır, efendim, bilmiyor musun ergen bu deniyor. Masterson, biliyorum da sizin eli- nizde bu şekilde uzun süreli şikayetlerinin devam etmediğine dair, bunun ayrı bir klinik tablo olmadığına dair yapılmış bir çalışma var mı? Buraya yatırılan ergenleri iki yıl, üç yıl, beş yıl sonra bu çocuk ne yapıyor diye takip ettiniz mi? Diyorlar ki etraf literatür dolu, git litera- türe bak bu dünyanın her yerinde aynı. Dedikleri şeye gittiğinde bir şehir efsanesiyle karşılaştı Masterson. Bu tür ergenlerin uzun süreli takibiyle ilgili hiçbir çalışma literatürde yoktu. Herkes kafadan atarak

(12)

6 11. BPT MART DERS NOTLARI

bir iddiada bulunuyordu. Biliyorsunuz biz buna mitler diyoruz, hayali tasarımlar diyoruz. Herhangi bir kanıta dayanmadan ortaya atılan iddialar diyoruz. Şehir efsaneleri diyoruz. Bir bilim adamı bu soruyu soracak, olaya bakacak, altının bilimsel olarak boş olduğunu görecek, bunun doğru olabilmesi için bununla ilgili yapılan çalışmalar ortaya çıktığında belki diğerlerinin ergenlerle ilgili söylediği iddialar doğru çıkacak veya yanlış çıkacak. Masterson dedi ki sizin bana veremediği- niz literatürü ben kendim yaparım. Manyakça bir projeye girdi. Çalış- tığı hastane Amerika’da tanınmış ve büyük bir hastaneydi. Daha sonra Kernberg falan da o hastaneden geçecekler, yolları orada kesişecek.

Hastanenin arşivine girdi, hastanede daha önce benzer şikayetlerle yatırılmış olan gençlerin takibine başladı. Üç yıl, beş yıl önce tedavi olan ergenleri çağırdı. Bu çağrılan ergenlerin bir kısmı düzelip hayatla- rına devam ederek iş kurmuşlar, okul okumuşlar, evlenmişler, çoluk çocuk sahibi olmuşlarken ergenlerin bir kısmının aradan yıllar geçme- sine rağmen aynı sıkıntılar, aynı patolojiler, uyuşturucu, intihar teşeb- büsleri, yeme bozukluklar, takıntılar vs. gibi bir takım hastalıklarla karşı karşıya kaldığını görüyor.

Tabi Masterson olaya bilimsel olarak yaklaşıp geçmişteki, buna ret- rospektif inceleme diyoruz, dosyaları alıp, o insanların bugünkü halle- rini inceleyip ortaya çıkarması bir proje ve araştırmayken, bu proje ve araştırma sonucunda meslektaşlarının iddia ettiği gibi bunların gelip geçici bir ergenlik krizi değil, en azından bu grubun içinde belirli bir kümenin yıllarca süren acı ve ızdıraplarla dolu bir hayatının olduğu ve semptomlarının durması azalması değil tam tersine artmasıyla hayat- larının mahvolduğu bir gerçekle karşılaştı.

Projenin ikinci ayağında prospektif, ileriye yönelik bir araştırma planladı. O günden itibaren kendi kliniğine yatırmış olduğu ergenlerin uzun süreli takibi projesini başlattı. Ve buna yıllarını verdi Masterson.

Arşive kapandı, istatistiklere kapandı. Bir grup meslektaşıyla beraber çok ciddi, on yıl süren inanılmaz bir proje ortaya çıktı ve bu projenin

(13)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 7 sonunda bir kitap yayımlandı. Üçlü kitap, borderline ergenlerin yapı- sını işleyen birinci-ikinci-üçüncü kitap diye tanımladığı üç temel kita- bını ortaya koydu. Birinci kitap genellikle ergenlik krizi olarak adlan- dırılan krizin ergenlik krizi olmadığını, daha derin bir psikopatoloji olduğunu, bu patolojinin ne olduğu anlaşılmadan ona müdahale edi- lemeyeceği ve bu insanların hayatlarının çok ciddi zararlar içerisinde olduğunu gösterdi. Eğer siz bir hastalığa teşhir koyamazsanız onu tedavi edemezsiniz. Hele hele ergenlerin yaşamış olduğu bu şeyi bir hastalık olarak değerlendirmiyorsanız zaten bunlara hasta gözüyle bakmadığınız için de onlara bir yardımınız olması mümkün değildir.

Dünyanın altmışlı yıllardaki ki modernizasyonun en yoğun olduğu, hastalıkların teşhislerinin konulduğu, Dünya Sağlık Teşkilatının ve Amerika Psikiyatri Birliğinin yoğun araştırmalarını yaptığı, üniversite- lerin araştırmalarını yaptığı yerde çok ciddi bir küme hastalık olarak incelenmemiştir.

Hemen bin dokuz yüz yetmişli seksenli yıllara gelelim. AIDS’in çık- tığı ilk grup Amerika’da New York’taki daha çok zenginlerin bulundu- ğu bir bölgedeki alanda ortaya çıkıyor. O bölgede de Kernberg’in ekibi çalışıyor. Dahiliye klinikleri var, cerrahi klinikleri var, psikiyatri klinik- leri var. Böyle bir insan polikliniklere müracaat ediyor bölgede. Grip, nezle, döküntü, bir takım rahatsızlıklar var. Bunlar inceleniyor, bunla- ra bir şeyin yoksun denip gönderiliyor. Çünkü gelen tabloyu izah ede- cek bir hastalık kitabın içerisinde yok. Gribe uymuyor, çünkü mikrop analizi yapman lazım. Hastalığa uymuyor, mikrop analizi yapman lazım. Klinik tabloya uymuyor. Yok, böyle bir hastalık deniyor, siz biraz üşütmüşsünüz evde dinlenin anlamına gelecek bir yaklaşımla insanlar evlerine gönderiliyor. Bir müddet sonra bu grup insanların üzerinde yapılan çalışmalarla anlaşılıyor ki aynı Masterson’ın kaderi gibi bu insanlar HİV virüsüne sahip AIDS hastaları. Ama dünya henüz AIDS hastalığını tanımıyor. Dolayısıyla doktorların kafasında da AIDS ile ilgili bir semptomoloji yok. Koskoca kalın kitapların içerisinde bu hastalıkla ilgili bilgi yok ise gelen hastanın AIDS teşhisini koyacak bir

(14)

8 11. BPT MART DERS NOTLARI

mantalite asla olmayacak. Ergenlerle ilgili de altmışlı yıllara gittiği- mizde doktorların kafasında ergenlerin bu konuyla ilgili bir problemi olmadığı için bunlar ergenlik krizidir dersen, üşütmüşsün git biraz dinlen der gibi teşhis konmamıştır. İşte Masterson’ın bilim dünyasına kazandırdığı şey bu yapıların ne olduğuyla ilgili bilimsel araştırmaları ortaya koymasıdır. İnsanlar bu klinik tabloları zaman zaman tanımı- yorlar ama bunun ne olduğu nasıl bir süreç olduğuyla ilgili bir bilgi sahibi değiller.

İşte bu ergenlerin üzerinde çalışmalar devam ederken, bu ergenle- rin patolojisini anlamaya başladı. Ya insanlar sıkıntılanır, sıkıntısını giderici ilaç verirsiniz, uykuları bozulur, uyku giderici ilaç verirsiniz, depresyonda ise depresyonunu giderici ilaç verirsiniz, psikozdaysa psikozunu yatıştırıcı ilaç verirsiniz. Ama burada bir başka tablo var, bu tablonun kaynağı ne? Bunları incelemeye başladı. Orada tabi tarihi tesadüflerle karşı karşıya kaldı. Okuyup, inceleyip bu klinik tabloları anlamaya çalışırken Mahler’in yayımladığı kitabıyla karşı karşıya kaldı ve Mahler’in bir konferansına katıldı. Mahler üzerine kafa yordu. Mah- ler bebeklerin gelişimleriyle ilgili, otistik, simbiyotik, ayrışma ve birey- leşme, tam nesne ve tam kendilik ilişkisi geliştirme dediğimiz bütün- leşme dönemlerini içeren subfazların olduğu bir araştırmadan bahse- diyor. Bu araştırmalara kulak kabartınca ayrışma bireyleşme sürecinin üçüncü alt evresi olan yeniden yakınlaşma evresinde çocuklarının anneleriyle ilişkilerinin ne kadar ikircikli olduğunu anladı. Gel diyor- sun gelmiyor, git diyorsun gitmiyor, bir seviyor bir nefret ediyor. Bir kızıyor, bir sakinleşiyor. Bir kabarıyor bir yatışıyor. Ne ondan memnun oluyor, ne bundan memnun oluyor. Kliniğine yatırmış olduğu ergenle- rinde aynı yeniden yakınlaşma evresindeki bebekler gibi aynı tepkileri verdiğini gördü.

Şimdi bilim adamının mantığına bakıyoruz. Tesadüfen burada bir makale okuyor, bir kitap okuyor, tesadüfen bir konferansa gidiyor.

Kafasında gece gündüz ergenler var, bu ergenlerin patolojilerini açık-

(15)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 9 lamaya yönelik olarak zihinsel bir aktivite gösteriyor. Bu zihinsel akti- viteler esnasında Mahler ile tanışıyor. Bunları zihinsel olarak birleşti- riyor ve aktive ediyor. Diyor ki acaba ergenler bu dönemde takılıp kalmış ve ilerleyememiş, kişilik ve kimlik yapıları burada kilitlenmiş bireyler olabilir mi? Başlıyor Mahler’in çalışmalarını daha yakından incelemeye. Niye Mahler’i ilk aylardan itibaren anlatıyoruz şimdi anla- yabiliyor musunuz? Bir kuramın doğuşu yapılmış olan bir başka bilim- sel çalışmaya bağlı. O çalışmada birileri bebeklerin sıfır – üç yaş arası dönemini anlatıyor. Gözleme dayalı olarak raporlarını yayımlıyor. Bir başka bilim adamı da o tuğlayı alıyor, yeni bir inşaat yapmak için yapı- sının altına koyuyor. Yeniden yakınlaşma dönemindeki ambivalans içerisindeki ikircikli durumunu ergenlerde birebir gördüğünde bunun üzerine ergenlerin bu patolojisinin kaynağını anlamaya çalışıyor. Bu- rada ilginç bir gözlem yapıyor. Nasıl Mahler ve ekibi bebekler üzerin- de gözlem yapmışsa Masterson’ın şansı da kendisine ait bir klinik olması, bir devlet hastanesi kliniği olması, oraya hasta yatabilmiş ol- ması, orada bol miktarda ergenleri gözlemleme fırsatı bulmuş olması.

Hem ilk muayene, hem hastaneye yatırma hem hastaneden sonra da takip aşamalarında ergenlerin tepkilerini anlama ve kavrama konu- sunda elinde çok büyük datalar mevcut.

Ergenler dışarıdayken alkol alıyorlardı. Ergenler dışarıdayken seks yapıyorlardı. Ergenler dışarıdayken davranış bozuklukları sergiliyor- lardı, agresif bir tutum içerisine giriyorlardı. Masterson’ın ergenleri hastaneye yatırdıktan sonra ilginç bir gözlemi oldu. Ergenlerin daha önce eyleme vurma olarak adlandırılan davranışları bloke edildiğinde, dışarıyla kavgalı ve gürültülü olduklarından dolayı tepki koydukların- da, al sevgilinden de anandan da babandan da seni uzaklaştırıyoruz, şöyle rahat, huzur içerisinde bir dünyaya gel dediğinde onların mutlu ve huzurlu olacağını düşünmüştü. Çünkü ergenler dünya ile kavgalıy- dı. Al dünyayı çekiyoruz, sana huzurlu bir alan veriyoruz dediğinde ergenlerin sakinleşeceklerini, dinginleşeceklerini bekliyordu. Çünkü dünya ile kavga halinden onları ayırıyordu. Fakat beklediği tablo orta-

(16)

10 11. BPT MART DERS NOTLARI

ya çıkmadı. Depresyona girdiler. Ergenleri hastaneye yatırdıklarında acıları kat be kat arttı. Şimdi bu çok karmaşık bir tabloydu. Dünyaya küfrediyorsunuz, adama küfrediyorsunuz, diyorsunuz ki tamam adamla muhatap olmanı engelliyorum. Gel şurada huzur içerisinde kal. Madem dünya pis, kötü al sana güzel bir dünya. Burada sabah kalk, terapilerini yap, ilacını al, akşam da yat. Bak kolay bir dünya sana. Ama böyle bir yapı içerisinde ergenler depresyona girdiler.

(Hoca burada Masterson’ın üçleme denilen ilk kitaplarını tanıtıyor.)

Ergenliğe yaklaşımda psikiyatrinin ikilemi1¸ ergenler hasta mı, ergenlik krizinde mi? Ergenli- ğe psikiyatristler nasıl yaklaşıyor? Psikiyatristler karar veremiyor. Birinci kitap, psikiyatristlerin problemi. Adam gibi psikiyatrist olun, bu ergen- ler tedavi edilebilir, bırakmayın onları diyor. Bu bir ergenlik krizi değildir diyor. Yıllarca izledim, zaman onlarda uygu- ladığım tedavi yöntemini doğru çıkardı diyor. Zaman test etti bu tera- pi tekniğini ve ergenlerin o daha önce belki ömür boyu sürecek olan yapılandırılmış süreçlerini benim uyguladığım tedavi yöntemiyle teda- vi olduklarını kanıtlıyor. Zamanın testinden geçtiler diyor. İlk kuramı başlatırken üç kitap.

Şimdi tabi neden ergenler hastaneye yattıklarında bunalıma giri- yorlar, soru bu? Normalde dış dünyadan şikayetçi olan ergenler, sıkın- tı duyan ergenler daha korunaklı, daha hoş bir ortama alınmalarına rağmen yatışmaları, sakinleşmeleri, mutlu olmaları gerekirken neden depresyona giriyorlar. Hem de acı bir depresyona giriyorlar. Görül- memiş bir depresyona, sıkıntıya giriyorlar.

1 http://yayin.psikoterapi.com/psikoterapi-enstitusu-yayinlari/kitaplar/ergenlige-yaklasim- psikiyatrinin-ikilemi-james-fmasterson

(17)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 11 Kendinizi Masterson’ın yerine koyun, burada taşların oturması la- zım. Bir hastaneye gidiyorsunuz, okula gidiyorsunuz görevlisiniz, ar- kadaşlar geliyor. Bunlar ergenlik krizinde bilmiyor musun diyorlar, gönderiyorsunuz. Yine geldi iki ergen diyorsunuz. Hala deniyor bu.

Hala Rehberlik Araştırma Merkezlerine, polikliniklere gidin, hastane- lere gidin, psikoloji merkezlerine gidin, ya ergen ya gönder gitsin, fazla uğraşmayın, geçer iki gün sonra onun krizi deniyor. Amerika’daki dalga elli yıl oldu hala bize gelmedi. Gelir inşallah.

Peki, bunun ergenlerde geçici bir durum olmadığını anladık. Nere- den anladık? Retrospektif çalışmadan anladık, girdik arşive geçmişte beş yıl önce, on yıl önce bu vakalarla ilgili incelemeler, ilk kitap onun- la ilgili, inceledik ve ergenlerin bir kısmının tablolarının devam ettiği- ni gördük. Ardından biz kendi aldığımız ergenleri takip ettik. Onların da klinik tabloları devam ediyordu. Birinci kısım bu. Bir grup var ki ergen krizinin dışında bir patoloji taşıyorlar. Peki, bu ne? Şimdi AİDS’in mikrobunu bulmaya doğru gidiyor Masterson. Bir grup hasta var ki diğerlerinden farklı ama bunlar tedavi olmuyorlar, gittikçe de kötüleşiyorlar. Bu hastalığın adı ne? AİDS mikrobunu bulana kadar bunun adını koyamayacağız.

Şimdi ikinci adım; bir mikrop buna neden oluyor. Evet, bu hastalar depresyona giriyorlar. Ne zaman? Hastaneye yatırıp tedaviye başladı- ğımız zaman. Dışarıdayken böyle bir depresyon tabloları yok. Bağırı- yorlar, çağırıyorlar, kızıyorlar rahatlıyorlar ama hastaneye alınca dep- resyona giriyorlar. Peki, neden depresyona giriyorlar bu çocuklar, bu sorunun cevabı. Dışarı ile içeri arasında ne fark var diye soruyor. Ora- da Masterson bakıyor ki dışardayken bu çocuklar intihar teşebbüsün- de bulunabiliyorlar, alkol alabiliyorlar, seks yapabiliyorlar, istedikleri gibi alışveriş yapabiliyorlar, istediği gibi saldırabiliyorlar. Yani dışarı- dan farkı bir takım eyleme vurmalar dediğimiz kendine zarar veren davranışlarını engelleyici bir ortama alınmış olması. Yani çocukların ellerinden kendilerine zarar verici davranışları alınca bu çocuklar dep- resyona giriyor.

(18)

12 11. BPT MART DERS NOTLARI

O zaman yine bilimsel bir mantıkla Masterson düşünüyor. Demek ki çocuklar dışarıda bileklerini keserken, seks yaparken, çılgınca ye- mek yiyip blumik davranırken, alış veriş çılgınlığında bulunurken, babasının arabasını kaçırırken rahatlıyorlar. Yapılan bu eylemler bir rahatlama fonksiyonu görüyor. Nasıl ki bir takım savunma düzenekle- rinde bu fonksiyon görülüyorsa burada da acaba bu davranışlar çocu- ğun depresyona girmesini önleyen bir fonksiyon görüyor mu diye soruyor. Eyleme vurmalar bu grup ergenlerin depresyona girmesini, kendilerini çok derin kötü hissetmesini engelleyen bir fonksiyon görü- yor mu diye soruyor. Kıyasladığında ergenlerin dışarıda yaptıklarının hepsinin aslında daha derin bir depresyon haline girmekten onları koruyan bir araç olduğuna karar veriyor.

Peki, bu depresyonun yanında ergenlerin eyleme vurmalarını en- gelleyici her hangi bir tedbir alındığında ne oluyor? Başka hangi şika- yetler ortaya çıkıyor? Buna baktığımızda mahşerin altı atlısı olarak daha sonra isimlendireceği ergenlerin düşmüş olduğu, acı ve sıkıntılı duygusal alanları tespit ediyor. Ergenler anankastik depresyon diye tanımlanan bir insanın organını kaybetme hissiyle eş değer olan dep- resif bir duygu durumuna giriyor. Normal depresyonda mutsuzluk, huzursuzluk içerisinde hayatı devam ettirme ve umutsuzluk hüküm sürer. Ama anankastik depresyonda kolunuzu, bacağınızı kaybetmiş gibi organınızı kaybetmiş olmanın getirmiş olduğu çok ağır bir depre- sif duygudur. Daha çok bir şeyin kaybıyla ilintilidir depresif duygu.

Ardından cinai öfke, ardından gelen boşluk ve hiçlik, ardından umutsuzluk ve atalet duyguları, değersizlik hisleri, suçluluk duyguları gibi daha sonra konuşacağımız mahşerin altı atlısının duygularının da bu depresyona eşlik ettiğini görüyoruz.

İşte bu süreçte yeniden yakınlaşma evresindeki bebeklerin davra- nışlarıyla ergenlerin davranışlarının nasıl birbiriyle paralel olduğuyla ilgili bilgi sahibi olunca bu sefer de bu bebeklerin bu şikayetleri veya bu ergenlerin bu şikayetleri biyolojik bir kaynaktan beslenen bir beyin bozukluğu mu yoksa çevreyle kurulan ilişkilerde bir hata ve kusurun

(19)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 13 sonucunda mı şeklinde iki soru var. Daha sonra iki temel kuram orta- ya çıkacak karşınıza. Bunlardan bir tanesi Kernberg’in ağırlıklı olarak anlattığı, geçen ay anlatmış olduğumuz aktarım odaklı terapinin bor- derline organizasyonda daha çok genetik faktörlere bağlı olarak ağır- lıklı olarak agresyon yüklü bireylerin agresyonlarını kontrol altına alamaması sonucu bölmenin uzun süreli ve savunma amaçlı olarak hayatta kullanılmasını içeren yaklaşım tarzı. İkincisi de daha çok Mas- terson’ın ve bir takım kuramcıların iddia ettiği çevrenin yeterli destek ve bakımı vermediği, bakım veren anne ve türevlerinin çocuğu bu dönemde yeteri kadar ihtiyacı olan işlevleri görmediklerinden dolayı klinik tabloların kalıcı hale gelmiş olduğunu iddia eden ikinci yakla- şım tarzı.

Yeniden yakınlaşma evresinde krizle karşı karşıya kaldığımızda sis- temde bu dönem kalıcı hale geliyorsa. Bu kalıcı hale gelmenin nedeni genetik faktörlere bağlı olan çocuktaki biyolojik bozukluk mu yoksa bu dönemde ihtiyaç duydukları anne bakımının yeteri kadar olmaması sonucu ortaya çıkan bir yetersizlik duygusu mu? Gelişimsel yapının duraklaması mı veya patolojik hatta gitmesi mi?

Anlıyoruz ki artık yavaş yavaş yemeğin kıvamı oluşuyor. Unu, şeke- ri, yağı bir araya getirip helva yapmaya çalışıyor Masterson, bunu gö- rebiliyor musunuz?

1- Ergenlik dönemi iki tane alt dönemden oluşuyor. Gerçekten er- genlik döneminde bir kriz yaşayan ve o dönemin kendilik tasa- rımlarının yeniden yapılanmasında sıkıntı yaşayan gençlerin ha- li. Ergenlik döneminde patlak veren bir klinik tablo, bu klinik tablonun anlaşılması ve bu klinik tablonun geçici mi kalıcı mı olduğuna dair yapı. Bunu netleştirdik mi?

2- Bu ergenler tedavi amaçlı hastaneye alındıklarında daha mutlu ve huzurlu olmaları gerekirken hastaneye kapatıldıklarında bu ergenlerin daha sıkıntılı bir hal almaları, depresif ve mahşerin altı atlısı dediğimiz tablolarıyla karşı karşıya kalması, bunu da tespit ettik.

(20)

14 11. BPT MART DERS NOTLARI

Bu klinik tablo nedir diye araştırmalar yaparken Mahler’in araştır- masıyla karşı karşıya kaldı. Mahler bebeğin gelişim evrelerini dört aşamaya ayırmış. Ayrışma ve bireyleşme aşamasının üçüncü alt evresi olan yeniden yakınlaşma evresinde çocukların ikircikli davranışlarını tanımlamış. Orada tanımlanan çalışmalar, bir de film çekmişler, filmi de izliyor Masterson. Oradaki çocukların anneleriyle olan tavırlarıyla kendi kliniğine yatırmış olduğu ergenlerin tavırlarının birebir örtüş- mesi.

O zaman Masterson’ın ilgi alanı normal psikiyatriden nereye kayı- yor? Mahler’e doğru ve klasik psikoanalize doğru. O güne kadar psiko- analitik literatürle herhangi bir bağlantısı yok. Normal organik bir psikiyatrist olarak sistemdeki hastalıkları kategorize ederek ilaç teda- visiyle tedavi eden bir yapı. Ama klinik tabloları izah etmeye çalışırken bu yapıyı izah etmeye çalışabilecek tek çalışmanın Mahler’in çalışması olduğunu düşünüyor. Ve yavaş yavaş şöyle bir tavırda bulunuyor. Bu tablolar her ne kadar karışık olsa da bu çocuklar şizofren olmuyorlar, bu çocuklar psikotik bir tabloya girmiyorlar. Bu çocuklar iyileşmiyor- lar da. Bu çocuklar ayrı bir klinik tablo içerisindeler. İşte bu ayrı klinik tabloya borderline yapılar diyor. Sınır durum. Yani sınır durum yapılar çok çeşitli anlamlarda kullanılmıştır. Psikoz ve nevrozun arasında zaman zaman psikoza dahil edilebilecek, zaman zaman nevroza dahil edilebilecek bir ara geçiş tablosu olarak tanımlanıyor.

Bir kısım literatürde şizofreni gelişecek ama henüz şizofreni geliş- medi. Şizofreni gelişene kadar şu anki klinik tablo borderline diyelim.

Borderline klinik tablolar içerisinde bulunan insanlara pseudo şizofre- ni diyelim gibi farklı isimlerle tanımlanmış olan bir tablo görüyoruz.

Ama Masterson bu klinik tabloların ne şizofreni olduğu, ne şizofreniye benzer bir hal olduğu, ne pseudo şizofreniyle izah edilebileceği, bu tabloların ayrı bir klinik antite olduğu ve kişilik örgütlenmesi şekli olduğunu ifade ediyor. Burada da çocuklar bu klinik tablo içerisinde derin bir depresyon duygusuna düşmemek için kendilerini korumaya yönelik olarak ergenlik krizi gibi tepkiler ortaya koyduklarını, intihar girişimlerinde bulunduklarını, alkol, uyuşturucu ve sekse yöneldikle-

(21)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 15 rini vs. bir takım eyleme vurmalar diye tanımlanacak savunmalarla kendisini bu depresyondan korumaya çalıştığını ifade ediyor.

Aynı dönemde Mahler’in çalışmasını görünce orada çocukların ye- niden yakınlaşma evresindeki yapıların kendi ergenleriyle uyuştuğunu görünce psikoanalitik literatüre doğru eğilmeye başlıyor. Burada ikinci bir faktör çıkıyor. Acaba bu çocukların problemleri biyolojik bir yat- kınlıktan mı kaynaklanıyor yoksa bakım veren kişilerin bakım eksikli- ğinden mi kaynaklanıyor. Literatüre biraz daha eğilince, filmleri sey- redince ve kendi ergenleriyle yaptığı çalışmaları görünce ergenlerin krizine bebeklerin yenide yakınlaşma evresine olgunlukla yaklaşan, onları kapsayan ve kuşatan bakım vericilerin kontrollü çalışmalarında o ergenlerin tepkilerinin yatıştığını görüyor.

Diyor ki ergenlerin problemleri içten gelen biyolojik bir kaynaktan ziyade etrafında bakım veren kişilerin ona uygun davranış modülleri geliştirememesinden kaynaklanıyor olabilir mi diyor? İşte tam bu sırada ergenlerin klinik tablolarını izah etmeye çalışırken bir makale hazırlıyor ve makalesini Rinsley ile paylaşıyor. Diyor ki ergenlerin bu durumu ayrı bir antite, ben bunu gördüm. Gelip geçici bir durum de- ğil. Bunların problemleri de hastaneye yatırıldıklarında depresyon dediğimiz klinik bir tabloyla ortaya çıkıyor. Bu ergenler dışarıda eyle- me vurma olarak adlandırdığımız eyleme vurmalarının önüne geçilirse ayrı bir tablo görünüyor. Bu tabloyu görmek ancak bunları hastaneye yatırdıktan sonra mümkün olabilecek bir yapıdır. Bunu da ben gör- düm diyor. Bu da Mahler’in gelişimsel süreçlerinde yeniden yakınlaş- ma evresinde bir problem olduğunu gösteren bir yapı. Bunu anlamaya ve bu problemi çözmeye çalışıyorum dediğinde makalesini Rinsley çok beğeniyor.

Diyor ki Rinsley bu makalenin bir ayağı eksik. Nedir o ayak? Bu makaleyi nesne ilişkileriyle bütünleştirmen lazım diyor. Çok güzel yapmışsın, klinik gözlemlerin var, psikiyatrik bilgin var, gelişimsel psikoloji olan Mahler’in gözleme dayalı çalışmalarıyla birleştirmişsin fakat bunu gel nesne ilişkileri kavramıyla entegre et diyor.

(22)

16 11. BPT MART DERS NOTLARI

Nedir bu nesne ilişkileri kavramı? Karşımıza Melanie Klein çıkıyor.

Ne yaptık? Bu da ikinci temel kaynağımız. İnsanların birbirleriyle kurmuş olduğu ilişkiler bugünkü bağlamdaki ötekiyle kurulan ilişkiler değildir. Bakım veren kişilerle ilk üç yıl kurulmuş olan ilişki modelleri içselleştirilip daha sonra içselleştirilen bu ilişki modelleri ömür boyu ötekine yüklenerek hayatta o ilişki modelleri habire tekrarlanır. Yaşlar büyür, mekanlar değişir, coğrafya değişir, kültür değişir, meslek olur, anne-baba-dede olur ama içeride anne ve babasıyla kurmuş olduğu ilk nesne ilişkilerinin aynısın şeklinde davranan tipik insanlar olur. Bu da Melanie Klein’ın içselleştirilmiş nesne ilişkileri kuramı argümanının gündeme getirilmesidir. Masterson bu sefer nesne ilişkilerine yöneldi ve nesne ilişkilerini anlamaya ve kavramaya çalıştı.

Makalesini tekrardan yapılandırdı. Burada bu sefer gözlemleri, tes- pitleri, gelişimsel psikoloji ve nesne ilişkilerini içeren bir makale hazır- ladı. Fakat bu makalenin nesne ilişkileri ayağını Rinsley’e rica etti ve karşılıklı makaleyi birlikte düzenlediler ve bu makaleyi birlikte yayım- ladılar. Nesne ilişkilerinde onların odaklandığı kişi Fairbairn idi. Fair- bairn klinik tabloyu içselleştirilmiş nesne ilişkilerini ünitler halinde tanımlıyordu. Ünitlerin bir kısmında libidinal ünit vardı. Ünitlerin diğer kısmında agresyon ünit vardı. Ego iki parçalıydı. Anti libidinal ünit ve libidinal ünit diye geçer Fairbairn’in makalesinde. Splitting – bölme mekanizması ana mekanizmadır. Ego da ikiye ayrılmıştır. Birisi pleasure ego birisi reel ego diye. Bunlar Masterson’ın kuramına dahil edilir. Masterson’ın o zaman yavaş yavaş helvası hazırlanıyor. Bu ölme anlamında değil yemeğin pişmesi anlamında. Gelişimsel psikolojiyle ilgili kaynakları okudu. Nesne ilişkileriyle ilgili kaynakları okudu.

Kendisinin psikiyatrik gözlemlerini yaptı. Bunları birleştirerek bir çıkarımda bulundu. İşte bu çıkarım Masterson’ın kuramsal temelini attığı, bir kuramcı olma iddiasının doğumuydu.

Bu makalede Masterson kuramının ilk meyvelerini ortaya koydu.

İnsanlarla ilgilenmedi, hastalarla ilgilenmedi, sadece hastaların içeri- sinde bir grupla ilgilendi. Ergenlerle ilgilendi. Ergenlerin içerisinde de bir grupla ilgilendi. Hastaneye yatırıldığında sakinleşmeyen, huzur

(23)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 17 bulmayan, depresyona giren bir grup, bunlara borderline kişilik örgüt- lenmesi ismini verdi. Bunlar borderline kişilik bozukluğu olan ergen- lerdir.

Bu kişilik bozukluğu yeniden yakınlaşma evresine takılıp kalmala- rına bağlıdır. Ağırlıklı olarak da anneleriyle kurmuş olduğu ilişkideki annelerinin patolojileri nedeniyle çocuklar bu klinik tabloları ortaya koymaktadırlar diyerek kuramını bütünleştirdi. Dedi ki borderline ergenler anneleriyle bebeklik döneminde kurmuş olduğu ilişkilerde yeniden yakınlaşma evresinde annelerinin yeteri kadar bakım verme- mesi sonucunda kendiliklerini geliştiremeyen, tam nesne tam kendilik haline gelemeyen, splitting mekanizması sayesinde savunma amaçlı olarak splitting mekanizmasını kullanmaya devam eden bireylerdir dedi. Annelerinden yeteri kadar libidinal desteği alamaması da bunun temel nedenidir dedi.

Mahler’in çalışmasını içeren filmleri izlediğimde çocukların anne- den birkaç metre uzaklaşıp anneye baktıklarını. Bazılarının gelip an- neye dokunup tekrar gittiklerini ve anne olmadığı, ilgilenmediği veya uzakta olduğunda çocukların sıkıntılanarak krize girdiğini, ağlama tepkilerini ortaya koyduğunu ve kötü hissettiklerini gözleyen bir yapı- dan ergenlerin tablosunun anne yerine ikame edilecek insanlara do- kunmak, bakmak, onların orada olduğundan emin olmak istediler.

Evet. Bir çocuk, bir bebek on sekiz – yirmi dördüncü aylar arasında annesine ulaşamadığında nasıl bir kriz doğar, nasıl korkar, nasıl sıkın- tılanır, nasıl kendini kötü hissederse ergen de anne yerine ikame ettiği nesneyi bulamadığında kendini kötü hisseder.

Bu çocuk ve bu anne arasında güzel bir ilişki var. Bu çocuk genetiği nedeniyle sekiz dokuz aya kadar anneyle beraberken. Sekiz dokuzun- cu aydan sonra ki altıncı aydan başlıyor, kafasını geriye atarak anne- den ayrışma sürecine başlar. Onuncu, on birinci, on ikinci aylarda öyle yılan gibi annenin göğsünden inip emekleyerek kaçmak ister. Bu ay- larda yavaş yavaş da dik durarak mental ve motor yapısına göre yürü- me eylemine de başlar. İşte çocuğun ayrışma süreçlerinin başladığı ilk

(24)

18 11. BPT MART DERS NOTLARI

denemeler. İnsanoğlu doğal olarak altı – sekizinci aya kadar anneye yapışır. Altıncı – sekizinci aydan sonra anneden kopma eğilimindedir.

Bütün genetiğimiz böyledir. O ayrışma dönemi çocuğun belirli bir miktar anneden uzaklaşmasını sağlar. Hem motor hem mental. Daha sonra dönüp anneye bakar. Anne oradaysa birkaç adım daha atar.

Anneler peşlerini kovalarlar, kovaladıkça o büyük bir keyifle kaçmaya devam eder. Kıymetli, değerli bebektir. Ama anne geri dönerse korku ve panikle o da geri döner. Marketlerde bir - bir buçuk iki yaşında bu tip çocukları görmüşsünüzdür. Koşturur, annede peşinden koşturur.

Koşma kadın ya, geri dönüp o gelecek. Değil, o annenin sevgisini yaşa- yacak, anne onu sevdiğini gösterecek, karşılıklı bir aşk hali aslında bu, çok hoş da bir tablo. Çocuk kaçar keyifle kaçar, anne de keyifle kovalar peşinden. Bu aslında borderline’ın ergenlik döneminde karşılaşacağı- mız ve hayat boyu da karşılaşacağımız tablosu. Hep birilerinin peşin- den koştuğunu hissetmesi, birilerinin onu sevdiğini hissetmesi, sevil- mediğinde veya anne geri döndüğü zaman da kendisini bombok his- setmesi klinik tablonun özü bu.

Şimdi bu çocuk ayrışma ve bireyleşme çabaları nedeniyle anneden uzaklaşır. Hem anneden ayrışır hem de kafasına göre karar verir. Pek çok yöne gidebilir. Gittiği yönde mutfak olsun evde. Diğerinde banyo olsun, bir tanesinde de soba olsun. Çocuk burada iki eylem gerçekleş- tiriyor. Birinci olarak anneden ayrılıyor. Fiziksel olarak uzaklaşıyor.

İkinci olarak da karar veriyor. Bireyselleşiyor. Otonomi kazanıyor. İşte öldünüz arkadaşlar. Bütün hikaye bu. Hayatınızda kaynağınızdan ayrılmaya karar verirseniz, karar verdikten sonra da kendi başınıza ne yapacağınızı belirlerseniz etrafınızdaki herkes öldürür sizi. İnsanoğlu- nun temel trajedisi bu aslında. Anne, kendi annesiyle kurduğu ilişkide kopyayı çocuğuna aktarır. Çocuğu kendi annesi olur aslında. Çocuğu- nun kendisini kendi rızası olmadan bırakıp gitmesi denemeleri kendi annesinin kendisini terk ettiği dönemlere göndermedir. Ve yüreği çok yanar. Onun için, annesinin kendisini terk etmemesi için her türlü tedbiri alması lazımdır. Şimdi bu çocuğun doğal sürecinde olan ayrıl- ma ve karar verme mekanizmalarını uyguladığında annenin bir parçası

(25)

Masterson Yaklaşımına Genel Bakış 19 kopuyor, kendi annesini kaybediyor anne. Dolayısıyla kendi yavrusu- nun kendinden ayrılmaya doğru bir eğilim içerisine girmesi eğer an- neye bağımlıysa çocuk anneleri ürkütmez. Ama çocuk annenin kararı- na aykırı bir şekilde ayrılmayla ilgili yürüme eylemini ve mutfak banyo ve sobaya yönelme eylemini gerçekleştirmeye başladığında anne için- de sıkıntı hisseder. İşte bu sıkıntı terk sıkıntısıdır.

Sevdiği, bağlı ve bağımlı olduğu nesnenin kendisini terk etmesi karşısında hissettiği sıkıntı terk sıkıntısıdır. Şimdi anne çocuğunu kendinde tutarsa mucuk mucuk bunlar birlikte hayatı sürdürecekler.

Ama çocuğun doğasında anneden ayrılma ve karar verme dediğimiz iki olayın gerçekleşmesi zorunlu. Bunu yapabilmesi için bu çocuğun tek bir şeye ihtiyacı var, benzine- yakıta. Ayrışabilmesi için bir yakıta ihtiyacı var. Bu yakıt annenin libidinal desteğidir. Anne çocuk çocuk kendisinden uzaklaşırken geriye dönüp baktığında o libidinal destek gözlerine gider, yüz ifadesiyle gider, beden postürüyle gider ve sesle gider. Giderse öldü o çocuk. Şimdi aynı ilişkileri bugün arkadaş ilişki- lerinizde, anne baba ilişkilerinizde, evlilik ilişkilerinizdedir. Sizden habersiz bir şekilde yarım saat geç kalan eşinize, sizden habersiz bir şekilde yarım saat başka işlerle meşgul olan evladınıza, sizden haber- siz bir şekilde başkalarıyla vakit geçiren ve onları tercih eden arkada- şınıza karşı içerden hissettiğiniz öfke ve kızgınlık terk edilme depres- yonundan başka bir şey değildir. Hangi oranda bunu ne kadar yaşıyor- sanız sizin içinizdeki anneyle kurduğunuz ve anneyi terk edemediği- niz tablo o kadar derin ve yoğundur.

İşte bu çocuk ayrılma kararı verdiği andan itibaren geriye dönüp annenin gözüne bakmak, dokunmak zorundadır. Geriye dönüp baktı- ğında anne kendi annesiyle yaşamış olduğu terk sıkıntısını yaşamamak için elindeki tek güç olan zalim gücü kullanır. Libidinal enerjiyi keser.

Şalteri indirir. Çocuk bombok kalır. Çocuk felç olur, anankastik dep- resyon dediğimiz ölümcül bir depresyon, terk edildiği için inanılmaz öfke, annenin olmadığı bir yerde elektrikleri çekilmiş bir şekilde oldu- ğu gibi boşluk ve hiçlik duyguları. Bir daha anne hiç gelmeyecekmiş gibi umutsuzluk ve pasiflik duyguları. Buna neden olup da halt yiyerek

Referanslar

Benzer Belgeler

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 5 iddiayı, tamam herkes kabul ettiği bir dönem burada bir pislik var, bu acaba geçerli mi diye o ergenleri yıllarca, on

İnsan ruhsal yapısı tabula rasa gibi boş olan ve daha sonradan bu boş tahtaya yazılar yazılan bir dünya mı, yoksa doğuştan getir- miş olduğu bir takım potansiyeller

İşte arzularla gerçekler arasındaki bu açılan yay, bebeğin kaldırabileceği boyutta açılabilir- se sağlıklı narsisizme, sekonder narsisizme dönüşür ama bu makas çok

Davranışçılık, Bilişsel Kuram ve Dinamik Kuramın Genel Tekrarı 13 O zaman şöyle bir şey çıktı karşımıza Freud’un iddiasına göre?. Bunu iyi anlamak durumundayız,

Bizim biraz farklı düşüncelerimiz vardı ve iki tane temel sorumuz vardı ve bir de telafi edici stratejiler dediğimiz ve ondan sonra ortaya çıkan öğrenilmiş

Kursiyer: Şimdi hocam ben Beck olarak düşününce üç tane temel kabul olması gerekirken yani değerli hissedemeyip değersiz, çareli hissedemeyip çaresiz, yeterli

Yeniden yakınlaşma evresine gidene kadar olan, “yumurtadan çıkma” yani beden olarak ve duygu olarak ayrı bir varlık olduğunu deneyimlemesi bireyin ilk

Bunu öğrenmek önemli, bu dönem normal geçerse temel güven duygusuyla oluyor, bu dönemde patolojiler olabilir ve patolojiler olduğu zamanda da daha çok psikotik