• Sonuç bulunamadı

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 8. DÖNEM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 8. DÖNEM"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

BÜTÜNCÜL PSİKOTERAPİ 8. DÖNEM

OCAK DERS NOTLARI

Editör

Dr. Tahir ÖZAKKAŞ

Ahmet ÇORAK

(2)

ii

Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları: 115 Bütüncül Psikoterapi 8. Dönem Ocak 2010 Ders Notları

ISBN 978-605-5241-62-9 Copyright Psikoterapi Enstitüsü

Tüm hakları saklıdır. Yayıncının izni olmaksızın tümüyle veya kısmen yayımlanamaz, kısmen de olsa çoğaltılamaz ve elektronik ortamlarda

yayımlanamaz.

Birinci baskı: Ekim 2013

Editör: Tahir Özakkaş

Yayıma hazırlayan: Sevgi Çorabatur & Menekşe Arık Katkıda Bulunanlar: Beyza Tıraş

Baskı: İklim Ofset

Nişanca Mah. Arpacı Hayrettin Sok. No:21 Eyüp/İstanbul Tel: 0212 577 77 45

www.iklimmatbaa.com

PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM ARAŞTIRMA SAĞLIK ORGANİZASYON VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.

Eğitim ve Kongre Merkezi: Fatih Sultan Mehmet Cad. No:285 Darıca-KOCAELİ

Tel : 0262 653 6699 Fax : 0262 653 5345

Merkez: Bağdat Caddesi No: 540/8 Bostancı-İSTANBUL / TÜRKİYE Tel : 0216 464 3119 Fax : 0216 464 3102

www.psikoterapi.com - www.psikoterapi.org - www.hipnoz.com

(3)

iii SUNUŞ

nsanlık tarihi boyunca, her toplumda psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmeye yönelik girişimler olmuştur. Bu alanda yapılan girişimler sonucu ortaya çıkan pek çok farklı ekolün savunucu- ları, kendi ekollerini yüceltme ve diğer ekolleri küçümseyerek ötekileştirme yoluna gitmiştir. Ancak buna rağmen farklı yaklaşım- lardan bilgiler edinerek kuramını zenginleştirmeye ve bu alanda çalış-malar yapmaya başlayan öncü terapistler, psikoterapide bü- tünleşmeyi sağlayarak alandaki bölünmeleri büyük oranda azalt- mıştır.

Bütüncül psikoterapi, hastanın bilişlerinin, davranışlarının, kişili- ğinin ve duygusal süreçlerinin yeniden düzenlemesine yardımcı olmak için pek çok farklı ekolden faydalanarak daha gerçekçi, uyumlu ve esnek bir çalışma alanı sunar. Eğitimini verdiğimiz bü- tüncül psikoterapi, zamanzaman eklektik ve asimilatif, genellikle de entegratif ve ortak faktörler üzerine kurulmuş bütüncül bir yak- laşımı içerir. Bireye, teori odaklı değil danışan odaklı bakmaya çalı- şan bütüncül psikoterapiler, farklı yaklaşımların bileşenlerini bir araya getirerek terapisti geniş bir vizyona ulaştırır.

Bu amaçtan yola çıkarak, çeşitli bilimsel etkinlik, araştırma, eğitim ve yayın çalışmalarıyla, ülkemizde bütüncül psikoterapi uygulama- larının gelişimine öncülük etmekten gurur duyuyoruz. Elinizdeki bu ders notları, ruhsal bozuklukların tedavisinde tek bir psikotera- pi yaklaşımına bağlı kalmaktansa elindeki veriyi kullanarak uygu- lanabilecek en iyi tekniği ve teoriyi arayan bütüncül yaklaşımlı terapistler yetiştirme adına verilen Bütüncül Psikoterapi Teorik

İ

(4)

iv

Eğitimi 8. Grubunun Ocak ayı deşifrelerini sunmaktadır. Bu ders notları, eğitim deşifresinin derlemesi olma özelliğiyle dünyada eşi benzeri görülmemiş bir yayın niteliği de taşımaktadır.

Bu ders notlarında, Psikoterapide Nesne İlişkileri, İçe Atma Yan- sıtma Döngüsünün İşlevi, Nesne İlişkileri ve Borderline Yapılar, Farklı Kuramcılara Göre Nesne İlişkileri, Nesne İlişkileri Açısından Gelişim Kuramı, Ayrışma-Bireyleşme Dönemi konuları ele alın- maktadır.

Bütüncül psikoterapiler de insanın ruhsal yapısının gelişiminde olduğu gibi zamanla özerkleşecek, bireyselleşecek ve ayrışarak psikoterapi ruhunu ayakta tutacaktır.

Psikoterapi uygulayıcıları için önemli olduğunu düşündüğümüz bu eğitim ders notlarını, sizlerin ilgisine sunmaktan kıvanç duymakta- yız. Keyifli okumalar dileriz…

Tahir ÖZAKKAŞ Psikoterapi Enstitüsü Başkanı

(5)

v

İ Ç İ N D E K İ L E R

OCAK 2010 1. GÜN

1 GENEL DEĞERLENDİRME ... 9

2 PSİKOTERAPİDE NESNE İLİŞKİLERİ ... 53

3 NEVROTİK EGO STATELER İLE PSİKOTİK AYRIŞMAMIŞLIK ... 98

4 NESNE İLİŞKİLERİNDE İLKELDEN OLGUN DÜZEYE GEÇİŞ ... 127

OCAK 2010 2. GÜN

5 KERNBERG’E GÖRE NESNE İLİŞKİLERİ ... 155

6 İÇE ATMA YANSITMA DÖNGÜSÜNÜN İŞLEVİ NEDİR? ... 191

7 VAKA ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN NESNE İLİŞKİLERİNİN PEKİŞTİRİLMESİ ... 229

8 İÇSELLEŞTİRİLMİŞ NESNE İLİŞKİLERİ ... 260

OCAK 2010 3. GÜN

9 NESNE İLİŞKİLERİ VE BORDERLİNE YAPILAR ... 277

10 KURAMCILARA GÖRE NESNE İLİŞKİLERİ ... 310

11 NESNE İLİŞKİLERİ AÇISINDAN GELİŞİM KURAMI ... 337

12 AYRIŞMA-BİREYLEŞME DÖNEMİ ... 365

(6)
(7)

Ocak 2010

1. GÜN

(8)
(9)

1

GENEL DEĞERLENDİRME

ahir Özakkaş: Evet arkadaşlar, bana bakın artık. Kötü hissettim sabah sabah kendimi. Tekrar başın sağ olsun di- yelim.

Kursiyer: Teşekkür ederim. Gerçi 3 ay oldu ama ben yeni yeni atla- tıyorum sanki.

Tahir Özakkaş: Bugün A.’ya da baş sağlığı dileyeceğiz. Evet, efen- dim yavaş yavaş başlayalım. Aramızdan çok değerli arkadaşımız şöyle bu eğitimin 7 aylık bir özetini toparlayabilir mi? Eğer 7 ayı iyi öğrenmiş isek, az çok kaldıysa zihnimizde bu ayki eğitimimiz gö- bek taşı, eğitimimizde hepsini bir yere oturtacak. Geçmişi biraz daha iyi kavradıysak çok daha iyi anlamamız ve kavramamız müm- kün olacak. Evet, G. Sana bir mikrofon verelim.

Kursiyer G: Öncelikle bir psikoterapik görüşmeyi öğrendik. Onunla ilgili şeyler vardı. Biz hangi psikoterapiyi yapıyoruz, bütüncül psiko- terapiyi öğrendik. Birincisi davranışçı, sonra kognitif bilişsel, dina- mik ve varoluşçu diye 4 psikoterapi vardı. Bunların hepsinin bir en- tegrasyonu şeklinde olanda bütüncül psikoterapi, biz burada bunu öğreniyoruz. Ruhsal aygıtı öğrendik. İd, ego, süperegoyu öğrendik.

Egonun savunma mekanizmalarını öğrendik Ruhsal aygıtı öğrenmek

T

(10)

10 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

önemli, işin esası orada. İntrapsişik yapıyı öğrendik. Oral dönem, anal dönem ödipal fallik dönemi öğrendik. Bunların normal ya da psikopatolojik olmaları durumunda nasıl kişiliğin geliştiğini gördük.

Şöyle söylemek lazım, önemli olan bu oral dönemde temel güven duygusunu almak, 0-1 yaş arasında oral dönemde oluyor. Yine bunu geçen ayla da birleştirirsek oral dönem içeri almak ve dışarı vermek şeklinde özetlenebilir.

Bunu öğrenmek önemli, bu dönem normal geçerse temel güven duygusuyla oluyor, bu dönemde patolojiler olabilir ve patolojiler olduğu zamanda da daha çok psikotik patolojiler olabiliyor. Anal dönemde genelde bir irade söz konusu. İradeyi kullanma bu iradeyi kullanmada da özellikle 1 yaş çocuğun kendi kendine yürümeye baş- laması, sonra kakasını, çişini yapması bu iradeye sahip olması onun yine bakıcıyla arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerde eğer bakıcısı onun iradesine ve özerkliğine saygı duyarsa çocuk bu dönemi rahat atlatı- yor. Ama saygı duymazsa çocuk bu dönemde patolojilere sahip ola- biliyor. Bir ambivelans yani tutma tutmama, verme vermeme gibi patolojilere sahip oluyor ve ileride de bu kakasını tutup tutmama, herhangi bir şeyi, bir malı, bir bilgiyi verip vermeme şeklinde bir pa- tolojiye neden oluyor. Ayrıca bu dönemde sadistlik kişilik gelişebili- yor. Yine anal dönem kişilik bozukluklarının olduğu, narsistik, şizoid ve borderline kişilik bozukluklarının olduğu bir dönem. Bir de anal dönemin özelliği bu dönemde diyadik ilişkinin olması henüz bu dö- nemdeki bir çocuk diyadik ilişkide yani herkesle birebir ilişki kuru- yor. Bir üçüncü kişiyi duygu olarak katamıyor.

Birisiyle olan ilişkisinin üçüncü bir kişinin ona etkisini, ona bakı- şını göremiyor. Fallik dönem ödipal dönemdeyse süperego işin içine giriyor. Üçlü ilişki, triangüler ilişki oluyor. Bu dönemde suçluluk duygusu dediğimiz duygu oluyor. Çocuk anne-babanın ideallerini zihnine yerleştiriyor ve süperegosu gelişiyor ve bu süperegosunun

(11)

Genel Değerlendirme 11 geliştiği bir dönem, suçluluk duygusunun da geliştiği bir dönem. Bu dönemde üçüncü bir kişinin nasıl baktığını hissedebiliyor. Triangüler ilişkiye giriyor. Bu dönemde elektra ve ödipal diye kızlar için ve er- kekler için iki dönem var. Bu dönem üzerinde biraz durmak lazım.

Erkek çocuk annesine ilgi duyuyor ve bunun babası tarafından ceza- landırılacağını düşünüyor. Bu dönemde düşündüğümü yaptım, yap- tıysam suçluyum, suçluysam cezalandırılmalıyım. Eğer babasıyla iyi bir özdeşim kuramazsa annesi onu uyarır tahrik ederse, bu dönemi atlatamıyor. Ve ödipal kompleks bir miktar kalabiliyor.

Elektrada da kızlar için aynı şey geçerli. Annesiyle iyi özdeşim ku- ramazsa elektra kompleksi gelişebiliyor. Elektra kompleksinde de yine yasak bir ilişki, ensest bir ilişki yapmış olmanın suçluluk duygu- sunu yaşıyor kız ve bu yaşadığı suçluluk duygusundan sonraki haya- tına aktarıyor, çözemiyor. Oradaki ilişkiyi çözemediği için daha sonraki hayatında da hep birileriyle mücadele ediyor. Toplumdaki diğer nesneler, kişilerle mücadele ediyor. Yine bu dönemde bir ambi- velans da var. Çünkü oradaki rakip anne aynı zamanda sevgi nesne- si. Formülasyonu da gördük. Onu ben pek içselleştiremedim.

Tahir Özakkaş: Dinlemedin mi ses kayıtlarını?

Kursiyer G: Ses kayıtlarını dinlemedim. Neden dinlemedim bilmiyo- rum ama biraz daha üzerinde durmam gerektiğini düşünüyorum.

Oradan aklımda kalan şudur; bütüncül psikoterapide eklektik var yani o anda, o durumda hangisi işimize geliyorsa onu kullanıyoruz.

Ama hepsini bir bütün halinde kavramak işte o bütüncül oluyor yani hepsini birbirinin içine geçirerek, birbirine yedirerek yapmak bütün- cül psikoterapi oluyor. Davranışçı ve bilişselde biraz daha yapabili- riz. Örneğin davranışçı ve bilişsel terapiyi de gördük. Davranışçıda bir etki, bir tepki vardı. Koşullu şartlanma işte Pavlov’un deneylerin- deki gibi köpeklere yemek verileceği zaman zil çalıyor, yemek veril- meden de zil çaldığı zaman koşullu şartlanmayla mide salgıları artı-

(12)

12 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

yor. Koşulsuz şartlanmada da yine böyle bir koşul yok ama davra- nışçı öğrenme var. Sosyal öğrenme var.

Sosyal öğrenme görerek öğrenme. Bir de içgörüyle öğrenme yani kendiliğinden ona da maymun deneyi yapmıştık. Yukarıya muz asılmıştı. Maymun sandığı koyup muza ulaşmıştı. Yani içgörüyle bir şekilde öğrenmeyi gösteriyor. Bu davranışçı, davranışçının özü; bir etki var ve bir tepki var. Davranışçılardan Pavlov, Watson’ı öğren- miştik. Bilişselde Ellis var. Şöyle düşünülüyor, bir temel kabuller var ama onu sorgulamıyorlar. Bunlar değer, değersizlik, yeterlilik, yeter- sizlik, çare ve çaresizlik şeklinde olabilir ve buna göre şemalar gelişi- yor. Şemalara göre de bu da olumsuzsa, olumsuz otomatik düşünce- ler gelişiyor. Kişi buna göre davranıyor dedik. Ama enstitünün görü- şünde bir insanın temel kabullerinin değerlilik değersizlik üzerine olamayacağı görüşü var. Aslında işte burada bütüncül terapi bilişse- le dinamiğin bir bölümünü yerleştirdiği için, bütüncül psikoterapi oluyor. Bir çocuk eğer annesinden libidinal enerjiyi alamazsa yaşa- yamıyor yani var olamıyor.

Bu libidinal enerji ilgi, bakım her türlü ilişkiyi alamazsa çocukta değerlilik, yeterlilik, yapabilme, üretebilme bir tane temel kabul bun- ların her biri ayrı ayrı libidinal enerjiyle gelişebilecek çekirdekler.

Açılabilecek tohumlar diyelim. Ama libidinal enerjiyi alamazsa bun- lar gelişemeyebiliyor. Şöyle; libidinal enerji anneyle çocuk arasındaki o ilişkide eğer anne çocuğun özerk yaptığı davranışlarda kendini değerli hissetmesi, yeterli hissetmesi, üretken hissetmesinde gereken desteği verirse bunlar normal gelişiyor, kendi yolunda gidiyor. Ama asıl sorun anne libidinal enerjiyi vermezse, işte o zaman çocuk libi- dinal enerjiyi alabilmek için annenin istediği gibi oluyor. Bozuk bir temel kabul gelişiyor. Çocuk şöyle düşünüyor; ben değerli olmak için uslu bir çocuk olmalıyım. Buna göre bir şema geliştiriyor. Anne “sen uslu bir çocuksan seni severim, libidinal enerjimi sana veririm “ derse

(13)

Genel Değerlendirme 13 çocuk “uslu olmalıyım” ya da işte “çalışkan olmalıyım” ya da her zaman saygılı olmalıyım şeklinde bir şema geliştiriyor. Aslında bu sahte olduğu için, annenin isteğine bağlı olduğu için kendi içinden gelen olmadığı için ve bunu devam ettirmek için zorlanıyor. Libidinal enerjiyi sürekli alabilmek için ben bunları nasıl sağlama alabilirim diye düşünüyor. Bazı önlemler alması gerekiyor.

Örneğin benim çalışkan olmam için şunları, şunları yapmam la- zım diye bazı şeyleri sürekli yapmak istiyor. Bunlarda olumsuz oto- matik düşünceler. “Ya çalışkan olamazsam, ya başarılı olamazsam.”

Olumsuz otomatik düşünceler şemaları tehlikeye atmaktan koruya- cak olan şeyler, bazen de tüm bu önlemler işe yaramıyor. Birden sistem çöküyor ve o zamanda yine libidinal enerjiyi almak amacıyla telafi edici stratejiler ortaya çıkıyor. Önlemler yetmedi, örneğin işte bayılmak, küsmek gibi herkesin kendine göre geliştirdiği öğrendiği telafi edici stratejiler gelişiyor. Bunu da şöyle örnek vermiştik, birisi başarılı olmak için her şeyi hazırlıyor ama düşünmediği bir şey orta- ya çıkıyor. Önceden planlayamadığı bir şey ortaya çıkıyor ve o du- rumda başarısız oluyor. Başarısız olması demek onun libidinal ener- jiye ulaşamaması demektir. Onun için çok kötü bir durum. Yeniden o libidinal enerjiyi alabilmek, bağ kurabilmek için ya bayılıyor, ya küsüyor ilgiyi alabilecek bir şey yapıyor. Telafi edici stratejide işe yaramazsa o zaman depresyon oluyor.

Tahir Özakkaş: Bu konuyu entegratif psikoterapi formülasyon kısmında anlatırken dedik ki şu şunlara değinmiştik entegrasyo- nun içerisinde davranışçı ve bilişselde var demiştin. Davranışsal ve bilişselde anlatırken entegratif psikoterapinin veyahutta formülas- yon dersini bitirmiş oldun bu şekilde. Formülasyondan sonraki kısımla devam ediyorsun. Ben seni toparladım. Yani dürtü çatış- madan başladın, savunma düzeneklerinden başladın. Ego stateler- den başladın geldin, formülasyon dersi gördük dedin, anlatılan

(14)

14 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

konuyu dinlemem gerekir dedin, yani teorik yapınla birbirine geç- mesi gibi bir yaklaşım tarzı var dedin. Bunlardan en çok yapılan bilişsel ve davranışçı idi. Ama bilişsel ve davranışçıyı anlatmadık.

Bilişselde bunlar bunlar var dedin, bunları anlattın.

Kursiyer G: Çekirdek çatışmalı teoride herkesin bir ilişki kurma tarzı vardır. Ve o ilişki kurma tarzında bir şekilde tekrar eder. Ak- lımda kalan çok ayrıntı değil de bu.

Tahir Özakkaş: O kadarı da yeter zaten. Bütün kuramlar veya terapi şekilleri aslında tekrar eden kişiye zarar veren o döngüyü fark ettirmek ve o döngüyü kırdırmaktır. Dinamik terapide böyle, nesne ilişkilerinde de böyle, ego statelerde de böyle. Şemalarda da böyle, davranışsal kalıplarda da böyle. Hepsinde aslında aynı şey, özü bir davranışsal model var, bu model bilinmeden hayatın her yerinde herkeste aynı şekilde tekrarlanıyor. Bir davranış yapıyor- sun, karşıdan beklenti bekliyorsun, o beklenti olmadığı zaman kendi döngünü ortaya koyuyorsun. Basit. Ben bir şey yapıyorum.

Sizin beni sevmenizi bekliyorum. Beni sevmiyorsunuz, sırtınızı dönüyorsunuz, kızıyorsunuz. Bende size küsüyorum ve kafanıza taş fırlatıyorum. Öğrendiğim şey bu. Hep bu modeli tekrarlıyorum.

O model kişiye zarar veriyor ve huzursuzluk veriyor, dinginliğini engelliyor, potansiyelini ortaya koymasını engelliyorsa bu döngüyü fark ettirip o döngüden başka döngüler olabileceğini de ona ya- şatmak. Bu da terapistle aktarım/karşı aktarım ilişkisinde ortaya çıkıyor.

Kursiyer G: Geçen Kasım ayında konuştuğumuz dürtü çatışma kuramı geçen ay egoyu konuşmuştuk. Onlardan da söz edeyim.

Tahir Özakkaş: Hay hay buyurun. Gayet güzel gidiyorsun.

Kursiyer G: Şöyle, Freud’un kuramı. Freud o dönemde işte hipnoz yaptığı zaman bilinçdışını fark etti. Bunu hep söyleyeceğim. Bilinçdı-

(15)

Genel Değerlendirme 15 şını fark etmesi çok güzeldi. Herkes olgulara bakıyor ama bazıları o olgulardan kuramlar yaratıyor ve çığır açıyor.

Tahir Özakkaş: Elma evren kuruldu kurulalı düşüyor ama birisi onun kanununu bulur.

Kursiyer G: O yüzden saygı duyuyorum. Şimdi hipnoz yaptığı za- man bilinçdışını fark etti. Freud dedi ki; semptomların nedeni bizim dürtülerimizi boşaltamamamızdır. Dürtülerimizi boşaltırsak semp- tomlar geçer dedi. Ve ben dedi nevrotiklerle ilgilenirim, analiz nevro- tiklere yapılır, onun dışındakilere yapılmaz. Bu analizi yapmak için de bir çerçeve çizmek lazım. Daha doğrusu analizin kuralları var. Bu kuralla yapmak lazım. Bu kurallardan birincisi de çerçeveyi çizmek lazım. Çerçeve dediği de analiz yaparken nelere dikkat edileceği, analiz basit bir sosyal ilişki değildir.

Herhangi bir profesyonel ilişkide değildir. Analiz özel bir durum- dur ve bunun kurallarını çizeceksiniz ve hastaya en başta diyeceksi- niz ki; biz seninle bu odada senin sorunların için konuşacağız. Şu kadar zaman, haftada şu kadar saat geleceksin, şu kadar para öde- yeceksin, gelmezsen şu olur, gelirsen bu olur. Buranın kuralları şu- dur, şudur ve uyacaksın. Bende sana elimden gelen yardımı yapaca- ğım. Bütün bilgimi ve becerimi içtenlikle senin için kullanacağım.

Burada bir de şöyle bir durum var, divan işi. Serbest çağrışımda boş bir ekran olsun yani kişi olarak analisti görmesin diye danışan diva- na yatırdı. Analisti görmedi daha rahat bilinçdışından bilince akta- rım çıkarabildi. Ve çerçeve, serbest çağrışım, serbest çağrışımda da günlük olaylar dışında aklına gelen şeyleri söylemesini istedi. Sıcak- lık, açlık, soğukluk gibi şeyler olmasın dedi. İradeni kullanmadan aklına gelenleri söyle şeklinde. Onun dışında aktarım ve karşı akta- rım var. Aktarım aslında her an birbirimizle olan ilişkilerimizde olan bir şey. Birinin duygusunu başkasına iletmesi. Burada terapide önemli olan aktarım yani o kişinin duygusunu danışanına hissettir-

(16)

16 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

mesi. Birde karşı aktarım var, karşı aktarımda terapistin o aktarımı karşısında duyduğu hisler.

Tahir Özakkaş: Freud’un orijinal divanı. Oturduğu koltuk.

Kursiyer G: Evet, karşı aktarım

Tahir Özakkaş: Bizim bağlarda kullandığımız sedir. Üzerindeki de Yahyalı halısı. Olay bu.

Kursiyer G: Karşı aktarımda önemli olacak bir durum analizin ken- di içgörüsüyle kendi içini bilmesi, kendini doğru değerlendirmesi hatta kendinin de analizden geçmiş olması.

Tahir Özakkaş: Kendini analiz edebilme yeteneğinin olması Kursiyer G: Yani o aktarıma karşı kendi karşı aktarımının gerçek- ten ne olduğu, hangi duygulardan geçtiğini anlaması çünkü bazen kendi patolojisi olabilir ve karşı aktarımda patolojik olabilir. Akta- rım ve karşı aktarım önemli çünkü tanı ve tedavi böyle oluyor. Tanıyı kendi karşı aktarımına bakarak koyuyor analist. Onun dışında ser- best çağrışım, içgörü vardı. İçgörüde kişinin kendi içini kendi patolo- jilerini görebilmesi, lapsuslar vardı. Bunlar konuşma sırasındaki bazı dil sürçmeleri, onlarda serbest çağrışım gibi bilinç dışının bir açığa çıkması, yine bedensel olarak sakarlıklar da bilinçdışının açığa çık- ması, rüyalar vardı.

Rüyalar senaryosunu bizim yazdığımız olaylar ve rüyalarda bazı simgeler var. O simgelere göre rüyaları değerlendiriyoruz. Bunlar evrensel, toplumsal, ailesel ve kişisel simgeler olabiliyor. Yine aklım- da kalan rüyalardaki fluluk bizim için çok önemli. O fluluğun olduğu yer asıl önemli yani biz rüyalarda nerede fluluk varsa oraya yoğunla- şacağız. Çünkü yoğunlaştıkça hasta duyguyu hissedip bize aktarabi- lir. Hangi duygu olduğunu bize aktarabilir. Rüyalarda buna dikkat etmek,

(17)

Genel Değerlendirme 17 Tahir Özakkaş: Bunun altını biraz daha çizmek istiyorum. Rüyada hiçbir şey görmediği halde arkadan beni biri takip ediyor, yan ta- rafta bir şey var dediği halde kişiye o görmediği şeyin duygu yolu üzerinden giderek tamamen nasıl bir varlık olduğunu analiz edebi- liyoruz. Demek ki duygu denen ayrı bir merkez var, o duygu zih- nimizin belirli tarafından anlamlandırılarak şekle büründürülüyor.

Bunu da şöyle daha basit söyleyeyim, sağ beyin duyguyla yaşar, duyguyla kodlar, onu ne anlama büründürür, ne şekle büründürür, ne hayale büründürür. Duygu bebeğin ilk şeyi. Bu duygu daha son- ra sol beyin tarafından algılanır onu kelimelere, resme ve anlama döker. Bütün yaşantılarımızın özü sağ beyindeki yolaklardır.

Sol beyin ona sadece kurgusal bir zemin hazırlar. Kognitif bir zemin hazırlar. Dolayısıyla rüyalarda sol beynin yani korteksin yani bilgi işleme prosesindeki mantıkla yaptığımız sistemler devre dışı bırakılır. Bu devre dışı bırakılan sistemin nedeni sansürdür. Ama sağ beynin o duygusal yapısı hissedilir. Biz o sağ beynin yapısının nasıl işleyeceğine yönelebilirsek direkt olarak o gerçek çatışmala- rımız, kaygılarımız, korkularımızı orada farkına varabiliriz. Onun için biz duygu üzerinden giderek analizi yapıyoruz. Bu da bizim yaptığımız bir şey. Yani bu konuyla ilgili rüya analizleri herhangi bir şekilde bulunmuş bir şey yok. Bizim bulduğumuz işlediğimiz ve bütün rüya yorumlarını hastanın kendisine bağladığımız, terapistin subjektif yorumlarından arınan bir şey. Rüyalar hep subjektif yo- rumlarla olur. Terapistin kafasında, zihninde bir hasta imajı vardır.

O hasta imajına dayanarak gelen sözleri kuramsal bilgilerle birleş- tirerek terapist bir yorum yapar. Bu hiçbir zaman objektif bir kanı- ta dayanmaz. Ama biz hastanın duygu tünelinden giderde yapılan yorum hasta içinden “hıh hissettim” duygusunu hissederse, oydu duygusunu hissederse hastanın yorumudur ve gerçektir.

(18)

18 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

Kursiyer G: Şimdi sağ beyin ve sol beyin dediniz bunlarda biz daha çok sol beyini mi daha çok algılıyoruz? Sağ beyin sol beyine veriyor bize ulaştırıyor.

Tahir Özakkaş: Aynen.

Kursiyer G: Bizim kendi içimizden sağ beyinle ilişki kurmamız ayrı bir deneyim mi gerektiriyor? Ya da sonradan öğrenmeleri mi atmak gerekiyor?

Tahir Özakkaş: Bu konuyu böyle damdan düşer gibi anlatınca böyle oluyor tabi. Çocuk ilk 3 yaşındaki bütün deneyimlerini anne- nin duygusal repertuarını annenin şahsında tüm evrimsel insanoğ- lunun duygusal repertuarını sağ beyinden sağ beyine annenin ses tonu, annenin yüzündeki ifade ve annenin tutuş şekli ve postürün- den alır. Başka hiçbir kaynağı yoktur. Anlamaz, bilmez, kelimelerin anlamı yoktur. Hiçbir şeyin anlamı yoktur ama bebek face to face sistem içerisinde ilk 3 yıl boyunca sağ beyni 2,5 katı artar büyür.

Doğumdan sonra 2,5-3 kat korteksi büyür. Sağ beyin demek öbürünün yüzündeki ifade demek ve ses tonundan onun ne demek istediğinin nöronların yaratılışına uygun olarak bir nevi hepsini algılamasıdır. Ayna nöronlar dediğimiz nöronlarla annesinin ko- nuşma şekli, üslubu, ses tonu, mimikleri, duruş şekli, tikleri her şey içselleştirilir. Bunun ama insani açıdan hiçbir anlamı yoktur. Onun ne olduğunu çocuk bilmez. Ama alır. Öbüründe mutluluk mu geli- yor, mutsuzluk mu geliyor, iyimi geliyor, kötü mü geliyor hisseder.

Yüzüne baktığı zaman bir insanın hiçbir şey okumadan o insanın nasıl bir insan olduğunu alabilecek kapasitemiz var. Benim ses tonumdan hangi duygularla konuştuğumu, ne demek istediğimi anlamın ötesinde gayet net alır. Vücut duruşundan gayet net alır.

Biz bunları bastırdık orijinal temelimizi, tamamen sahte bir dünya- ya yöneldik. Sol beyne anlamlandırdık ve sağ beyne yaşam stilini, öbür tarafa hissettirmemek, öbür tarafı algılamamak üzerine bir

(19)

Genel Değerlendirme 19 takım kognisyonlar kurduk. Mantıksal kalıplar kurduk. Önermeler yaptık. Bu önermeler sahte anlatabildim mi? Eğer sağ beyinle uyumlu bir şekilde sol beyni yapılandırmış isek buna sağlıklı nor- mal insan diyoruz. Sol beyin kendi başından bir takım prosesler üretip de sağ beyinin o duygusal yapısını bastırmaya çalışıyorsa sahte kendilikler oluşturuluyor.

Dolayısıyla biz rüyaların yorumunu yaparken, sol beyindeki alan üzerinden yapıyoruz. Ama biz sağ beyinin duygusal yolağına gittiğimiz zaman bizi orjinine götürüyor. Tam kaynağa götürüyor.

Bu bilgide rüya analizi herhangi bir kitapta yok diyorum. Benim yıllarca süren çalışmamda baktım bir yorum yapıyorum hastaya, yaptığım yoruma dedim ki değişik yapayım. A ‘ya göre yapayım. B’

ye göre yapayım. C’ ye göre yapayım. Her duruma gidiyor diyorum.

Anama diyorum ki bunu bir yorum yap. Annem çok güzel yorumlar yapıyor. Onun kendi içinde bir mantığı var. Freud bir temel kuram vermiş. Rüyaların birçoğu kuramsal oturuyor da, ben bir şey gör- medim orada fluluk var diyor. Esas problemde oradaysa ben oraya nereden gireceğim? Hastanın kendine soruyoruz. Asla ona bir önermede bulunmuyoruz. Hasta gide gide “hıh” diye yol aldığımız- da o iç dünyasındaki yapı, sol beyinle anlamlandırılıyor. Nereye gideceğini de bilmiyor sol beyin yalnız. Sol beyin sansür yapmış o duygunun nereye gideceğini bilmiyor ama siz o duygunun üzerin- den gide gide karşınızda pat diye bir gerçek bulduğunuz anda iş işten geçmiş oluyor. Sansür yaptığı şeyi görüyor. Hastanın kendisi- nin sağ beyniyle iletişime girmesini cesaretlendiriyorum ben.

Kursiyer S: Hocam ne hissettiğini mi soruyoruz?

Tahir Özakkaş: Ne hissettiğini soruyoruz. Mesela birisi takip edi- yor, 70 yaşında ihtiyar birisi takip ediyor diyorum. Yok diyor, 5 ya- şında çocuk diyorum yok diyor. Hâlbuki hiçbir şey görmemişti.“Bir kadın takip ediyor” diyorum, yok erkek diyor. Bak görmediği bir

(20)

20 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

şeyi anlatıyor! Diyorum beyaz yüzlü çok hoş böyle nazenin biri, yok esmer suratlı kıllı bir tip diyor. “Çok iyi niyetle geliyor sana” diyo- rum. “Hayır diyor kötü niyetle geliyor.” Gidiyorsunuz, gidiyorsunuz, gidiyorsunuz 5 yaşındayken kendisine tacizde bulunan filan işçi amele karşısına çıkıyor. Hala onu takip ediyor. Şimdi biz bunu kafamızdan yorum yapsak bizim subjektif yorumumuz olacak, hasta hım hım diyecek. Ama hastanın kendi duygularından yola gidip de sadece siz sorularla hissettiği duyguyu bulmaya çalışırsa- nız, kaynakta resmi aynen görüyorsunuz. Rüya analizini konuştuk sizinle değil mi?

Kursiyer G: Ve geçen ayda ego psikolojisini konuştuk. Burada Freud’un her şeyin bütün semptomları nedir? Dürtüler ve Anna Freud karşı çıkmıştı. Demişti ki; dürtülerse herkeste var bu dürtüler, neden herkeste aynı semptomlara yol açmıyor? Burada önemli olan egodur. Egonun dürtülerle ve süperegoyla olan ilişkisidir, gücüdür demişti ve merkezin ego olduğunu söylemişti.

Bir de Rapaport, Hartmann vardı. Egonun birincisi dürtülerini bastırmak ve diğer savunma mekanizmalarıyla dürtülerin deşarjını sağlama gücü vardı. Ve ilkel savunma mekanizmalarından, olgun savunma mekanizmalarına kadar savunma mekanizmalarını geliş- tirmek gibi fonksiyonu vardı. Yine egonun bir başka fonksiyonu dış gerçekliği hissetmek ve dış gerçeklikle uyum sağlamaktı. Bir başkası da egonun işlevlerinden içten ve dıştan gelen uyarıları ayırt etmek, hangisinin içten, hangisinin dıştan geldiğini görebilmekti. Egonun savunma mekanizmalarından aklımda kalan bölme savunma meka- nizmaları ilkel olarak, idealizasyon, yalıtma vardı. Yine savunma mekanizması olarak rasyonalizasyon vardı

Tahir Özakkaş: Arkadaşlar niye yardımcı olmuyorsunuz?

Kursiyer G: Şeye geçmek istemedim olgunlara da hemen, inkâr, bastırma, yansıtmalı özdeşim yine önemli. Bu savunma mekanizma-

(21)

Genel Değerlendirme 21 larını da konuşmuştuk. Ayrıca yine ego durumlarında geçen ay Erickson’u konuştuk. Erickson’da olaya daha çok sosyal açıdan ba- kıyordu. Toplumsal açıdan bakıyordu. Erickson kendi kimlik boca- lamasıyla biraz olaya bakmıştı.

Tahir Özakkaş: Şurada Freud’un şeyini biraz izleyelim. Canlı ola- rak Freud’u görün istiyorum. Evinin bahçesi. ( Bilgisayardan izleni- yor)

Kursiyer: Hastaları evinde mi kontrol ediyor?

Tahir Özakkaş: Evinde evet. Tabi birçok yerde çalıştı. Torunu olması lazım. Bu ölmeden 1 veya 2 yıl önce çekilmiş bir film.

BBC’nin çektiği. Ses var ama ben sesi indiremedim. Gırtlak kanse- riyken konuşturmuşlar çok zor konuşmuş. Herhalde morfinle ken- dini ötenazi yaptı. Doktoruna söyledi, doktoru da uygulamış.

Kursiyer G: Ben devam edeyim mi?

Tahir Özakkaş: Devam et sen.

Kursiyer G: Erickson insan yaşamını 8’e ayırdı. Ve dedi ki; insan doğuştan epigenetik olarak 8 tane tohumla gelir. Uygun ortam bul- dukça bu tohumlar sırası geldiğinde açar. Birincisi 0-1 yaş arasında güven ya da güvensizlik dönemi dedi. Bu dönemde güven duygusu ya oluşmaz ya da işte problemli oluşur. İkincisi 1-3 yaş arasında utanç ya da suçluluk dönemi olur.

Tahir Özakkaş: Sınıfın epeyce bir kısmı kaçırdı, ne anlatıyor arka- daşınız?

Kursiyer: Erickson ’un utanç duygusundan bahsediyor ikinci evre- sinden.

Tahir Özakkaş: Üçüncü evre ne?

Kursiyer: Ödipal döneme denk gelen evre. Oradaki

(22)

22 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

Tahir Özakkaş: Girişimcilik duygusu. Bunlar bak çok karşınıza gelecek. Utanç sıklıkla narsistik kişilik bozukluklarında hissedilen duygu olarak, suçluluk ödipal çatışmada oto-kastrasyon olarak hep karşımıza gelecek ana duygu. Girişimcilik müteşebbis olma, sosyal olarak kendini ortaya koyma, bu iki dönem birçok patolojiyi bize izah edecek şey. Birisi utançtan bahsediyorsa direkt olarak gidece- ğimiz yer ikinci dönem yani bir ile üç yaş arasındaki preödipal dö- neme gideceğiz. Suçluluktan bahsediyorsa, iç dünyasında demek ki süperegoyu içselleştirmiş kendi içinde bir suçluluk duygusu oluş- turmuş, en azından antisosyal olmadığını ve antisosyal eğilimli bir narsist olmadığını anlayacağız. Bu iki kelime, utanç ve suçluluk kelimesi çok karşılaşacağımız iki ana temel öğe. Onun için çok önem veriyorum.

Kursiyer G: Sonra bu ödipal dönemde

Tahir Özakkaş: Bak kimse dinlemiyor, bir tane kurban bulacak- sın, olgun insanlarda hata yaptıkları zaman utanma duyguları hoş bir duygudur. Hicap duygusu diye söylenir. Yani “lanet olsun ayıp oldu hocaya, arkadaşımız anlatıyor, ben de aldım kafamı köye git- tim.” Diye içinden sizlere rezil oldum duygusu, ona bir motivasyon veya biraz daha dikkatli dinleme şeyi, suçluluk da içten eve gidince

“adam anlatıyor, biz burada dinlemiyoruz. Kızcağız ne güzel topar- ladı hepsini izah etti, onu kaçırdık.” Kendi içinde yaşayacağı duygu.

Kursiyer G: Sonra 6-13 yaş arasında bu latent dönemde kimlik değil de içyapıcılık önemli. Sonra asıl 13-23 yaş aslında onu biz yazdık ama ergenlik dönemi, buradaki önemli olan kimlik, ya kimliği bulma ya kimlik bocalaması. Benim buradan anladığımda Erickson şöyle di- yor; ergenliğe gelen kişi ne olduğunu bilemez. Yani ben neyim? Kadın mıyım? Erkek miyim? Başarılı mıyım? Başarısız mıyım? Ya da te- melde ben bir bütün insan mıyım? Bu duyguyu netleştirmesi, oturt- ması ergenlik döneminde olur. Ergenlik dönemi daha önceki dönem-

(23)

Genel Değerlendirme 23 ler iyi atlatılmışsa bu daha olumlu gider. Daha önceki dönemlerde patolojilerle geçmişse, ergenlik dönemi biraz daha krizli olur. Ergen- lik dönemi kimliğin bulunması dönemidir.

Tahir Özakkaş: Bunlar ekabir takımı, assolistler. (Hoca geç gelen- leri göstererek) G. Kardeşimiz 7 aylık eğitimi sizler için özetliyor.

Çok da güzel gidiyor. Herkeste bu kadar bilgi kaldıysa inanılmaz ve muhteşem bir şey. Beni mutlu eden bir şey.

Kursiyer G: Şimdi bundan sonraki dönem ergenlikten sonra eğer kişi kimliğini iyice yerleştirdiyse o kimlik duygusunu, yakınlaşma ya da yakınlaşamama. Bir başkasıyla yakınlaşabilme, bütün olabilme duygusu vardı. Eğer bu dönemi iyi atlatamazsa kişi bir başkasıyla yakınlaşamaz boğulur, bir başkasının içinde eriyip gideceğini düşü- nür. Ama ergenlik döneminde kimliğini yeterince bulmuşsa, bundan eminse, bu emin duygusu içine yerleşmişse rahatlıkla bir başkasıyla bütünleşebilir. Ondan sonraki dönemde üretkenlik dönemi, olgunluk dönemi.

Bu dönemde de daha çok üretmek ya da üretmemek. Ondan son- ra 40 ile 65 yaş arası. 65 yaştan sonra da bilgelik ya da yılgınlık dö- nemi. Bu dönemde eğer kişi her dönemi daha rahat atlatmışsa, haya- tından memnunsa, daha bir bilgece olaylara yaklaşabilme özelliğin- dedir. Ya da yapamadıysa çok şeyi ve hayata bakıp çok fazla zamanı kalmadığını hissediyorsa, bir yılgınlık hisseder. Erickson böyle dö- nemlere ayırmış. Hep ego kimliği ve self kimliği demiş. Erickson kim- lik olarak açıklamış. Genellikle kimlik sözünü kullanmış. Bir de biz geçen ay ego ich anlamına gelen, aslında Freud ich demiş. Sonra ben kendi kendime düşündüm, herhalde şöyle bir durum oldu, bilmiyo- rum ama benim yorumum olarak ego dedikleri bir aygıt aslında ve bu aygıt zekâyla o andaki belki uyku, uykusuzluk bir kapasite gibi bir şey.

Tahir Özakkaş: Kesinlikle öyle.

(24)

24 8. BPT OCAK DERS NOTLARI

Kursiyer G: Ve bakıyorsunuz bu ego herkeste aynı gibi oluyor ya da egoları aynı olan insanların bazı şeyleri farklı. Dolayısıyla egoyu, ego ve kendilik diye 2 ye ayırmıştık. Ego bir aygıttı ya da bir bilgisayarın hard diskiydi. Kendilikte onun üzerine gelen bir yazılım gibiydi. Ve ikisi beraber gidiyordu. Bunun dışında John Watkins ve

Tahir Özakkaş: John Watkins’i hatırlıyorsunuz değil mi? İntrojek- ten idontefekte giden o güzel özdeşim sürecini çok güzel hatırlı- yorsunuz değil mi? Bu da çok önemli. İntrojek nedir en basit? O nasıl bir müddet sonra idondatek hali kendi parçamız olur da dış bir nesne olmaktan, ikinci olarak ego kateksi ile nesne kateksi de çok önemli. Bu da normal olarak klasik olarak gelişmiş olan psika- nalitik psikoterapilerin görmezlikten geldiği en büyük eksiklikle- rinden birisi. Çünkü bunu görürlerse ego kateksi ve nesne kateksi kelimelerinin içeriğini görürlerse geliştirdikleri sistem göçüyor.

Yani nesne ilişkileri anlamında bugünde anlatacağımız gibi nesne nerde, kendilik nerde sınırları belirsizleşiyor. Kuram çöküyor onun için ego kateksi ve nesne kateksi kelimesini oldukça dışsallaştıra- rak, dışarıda tutarak istisnai bir durum olarak sistemi anlama ve anlatmaya çalışıyorlar. Evet buyurun.

Kursiyer G: Paul Fedder ego kateksi ve nesne kateksiden söz etti.

Biz doğuştan neyin ben neyin nesne olduğunu o kateksi enerjiyi neye yüklediğinizle ilişkili diye düşünmüştük. Eğer biz bir şeye ego kateksi yüklersek o ben olur. Nesne kateksi yüklersek nesne olur. Bir şeyin ben ya da nesne olduğu bizim ona yüklediğimiz enerjiyle ilişkilidir demiştik. Çoğul kişiliklerde de şöyle söyledik. Bizim değişik ego grup- larımız var. Yani ben burada öğrenciyim. İşyerinde doktorum, başka yerde arkadaşım.

Annemin babamın çocuğuyum, bir başkasının arkadaşıyım. De- ğişik ego durumlarım var. Ve bunların ben hepsini kabul ediyorsam, bunların hepsi birbiriyle gayet barışıksa bu normal bir durumdur

(25)

Genel Değerlendirme 25 demiştik. Ama şimdiki ego durumlarım ya da geçmişteki bazı ego durumlarım arasında biliyorum ama çok da fazla onu hissedemiyor- sam nevrozda daha çok böyleydi. Eğer ego durumlarım birbirinden habersiz ise benim, yani ben bir ego durumundayım, öbür ego duru- mumu hiç bilmiyorsam çoğul kişilik, bunu John Watkins savaştaki- leri incelerken çalıştı, savaş travmalarını incelerken bunları gördü ve çoğul kişilik olduğunu gördü. Değişik ego durumlarının birbirinden habersiz olarak kişide bulunabileceğini gördü. Ve bunlar üzerine çalışmalar yaptı. Bu kadar aklımda kalmış.

Tahir Özakkaş: Başka eksik var mı? B.Hocam ilave edecek anladı- ğım kadarıyla. Hızlı çalışmış bu ay.

Kursiyer B: Yok bilakis çalışmadım bu ay. Şimdi çocuk tabi doğum- dan itibaren anneyle bir ilişki kuruyor. Hocamın da dediği gibi duy- gusal bir ilişki var. Öncelikle memesinden süt emiyor ve haz kaynağı ağızcıl oluyor. Bu arada 5 duyusuyla dış dünyayı zihninde oluştur- maya başlıyor. Bu zihninde oluşturduğu kopya aslında çok önemli bir şey. Çocukta zaman ve mekân kavramı yoktur, çocuk dış dünya- nın bir kopyasını zihninde oluşturduktan sonra zaman ve mekân kavramı çocukta oluşmaya başlıyor.

Ben çok fazla uzatmak istemiyorum. Tabi bu arada anneyi sürek- li olarak gördükçe bunu hafızasına işledikçe iyi anne, kötü anneden sonraki dönemde özellikle kendilik oluşmaya başladıktan sonra ha- yatı ikiye bölüyor burada. İyi anne iyi kendilik, kötü anne ki kötü kendiliği oluşturuyor. Spliting yapıyor ikiye bölüyor. Daha sonra bu süreç içerisinde iyi anneyi ve kötü anneyi birleştirerek bir bütün ha- linde oluştururken, kendiliği de birleştirerek kendisini bir bütün yapı oluşturmuş oluyor. Bunu yaparken tabi çocuk neye göre yapıyor?

Çocuk dış dünyadaki bilgileri zihninde oluştuktan sonra zihninde oluşturmuş olduğu dünyanın içerisine kendisini yerleştirmesi gereki- yor. Yani kendiliğini oraya yerleştirmesi gerekiyor. Fakat kendiliğini

Referanslar

Benzer Belgeler

Ondan sonra her kaybımda kendi kendime sorgu- luyorum, özellikle son kaybım için sorguluyorum, mesela bana göre daha neşeli olan insanlar var dünyada, benim ablam ve

ABD Masterson Enstitüsü Ziyareti ve Değerlendirilmesi 5 iddiayı, tamam herkes kabul ettiği bir dönem burada bir pislik var, bu acaba geçerli mi diye o ergenleri yıllarca, on

İnsan ruhsal yapısı tabula rasa gibi boş olan ve daha sonradan bu boş tahtaya yazılar yazılan bir dünya mı, yoksa doğuştan getir- miş olduğu bir takım potansiyeller

İşte arzularla gerçekler arasındaki bu açılan yay, bebeğin kaldırabileceği boyutta açılabilir- se sağlıklı narsisizme, sekonder narsisizme dönüşür ama bu makas çok

Davranışçılık, Bilişsel Kuram ve Dinamik Kuramın Genel Tekrarı 13 O zaman şöyle bir şey çıktı karşımıza Freud’un iddiasına göre?. Bunu iyi anlamak durumundayız,

Bizim biraz farklı düşüncelerimiz vardı ve iki tane temel sorumuz vardı ve bir de telafi edici stratejiler dediğimiz ve ondan sonra ortaya çıkan öğrenilmiş

Kursiyer: Şimdi hocam ben Beck olarak düşününce üç tane temel kabul olması gerekirken yani değerli hissedemeyip değersiz, çareli hissedemeyip çaresiz, yeterli

Yeniden yakınlaşma evresine gidene kadar olan, “yumurtadan çıkma” yani beden olarak ve duygu olarak ayrı bir varlık olduğunu deneyimlemesi bireyin ilk