• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadele'de kazanılan zaferlerin kamuoyundaki yankıları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile komutanlara gönderilen kutlama mesajları (1921-1922)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Milli Mücadele'de kazanılan zaferlerin kamuoyundaki yankıları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile komutanlara gönderilen kutlama mesajları (1921-1922)"

Copied!
174
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

MİLLÎ MÜCADELE’DE KAZANILAN ZAFERLERİN

KAMUOYUNDAKİ YANKILARI VE TÜRKİYE BÜYÜK

MİLLET MECLİSİ İLE KOMUTANLARA GÖNDERİLEN

KUTLAMA MESAJLARI (1921-1922)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Osman AKANDERE

Hazırlayan Emine GÜMÜŞ

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER...i

ÖNSÖZ...iv

KISALTMALAR ...vi

GİRİŞ ... 1

MİLLÎ MÜCADELE’DE KAZANILAN ZAFERLERİN TÜRK VE DÜNYA TARİHİNDEKİ ÖNEMİ... 1

I. BÖLÜM MİLLÎ MÜCADELE'DE KAZANILAN ZAFERLERİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI A. BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’NİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI... 10

1. Birinci İnönü Zaferi’nin Türk Kamuoyundaki Yankıları... 10

2. Birinci İnönü Zaferi’nin Dış Kamuoyundaki Yankıları ... 16

B. İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’NİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI ... 20

1. İkinci İnönü Zaferi’nin Türk Kamuoyundaki Yankıları... 20

2. İkinci İnönü Zaferi’nin Dış Kamuoyundaki Yankıları... 25

C. SAKARYA ZAFERİ’NİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI... 29

1. Sakarya Zaferi’nin Türk Kamuoyundaki Yankıları ... 29

2. Sakarya Zaferi’nin Dış Kamuoyundaki Yankıları ... 36

D. BÜYÜK TAARRUZ’UN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI... 43

1. Büyük Taarruz’un Türk Kamuoyundaki Yankıları... 43

(3)

II. BÖLÜM

MİLLÎ MÜCADELE'DE KAZANILAN ZAFERLERİN NETİCESİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NE VE KOMUTANLARA

GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI

A. BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA

MESAJLARI... 53

1. Birinci İnönü Zaferi Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Gönderilen Kutlama Mesajları ... 53

a) Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden Gönderilenler ... 54

b) Belediye, Kaymakamlık ve Mutasarrıflıklardan Gönderilenler ... 55

c) Diğer Kuruluşlardan ve Şahsen Gönderilenler ... 56

2. Birinci İnönü Zaferi Münasebetiyle Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları ... 58

B. İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI... 61

1. İkinci İnönü Zaferi Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Gönderilen Kutlama Mesajları ... 61

a) Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden Gönderilenler ... 62

b) Belediye, Kaymakamlık ve Mutasarrıflıklardan Gönderilenler ... 63

c) Müftülüklerden ve Diğer kuruluşlardan Gönderilenler... 64

d) Şahsen Gönderilenler ... 65

2. İkinci İnönü Zaferi Münasebetiyle Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları 67 3. İkinci İnönü Zaferi’nin Yıldönümü Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Gönderilen Kutlama Mesajları ... 72

C. DUMLUPINAR VE ASLIHANLAR MUHAREBELERİ MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI... 77

1. Dumlupınar ve Aslıhanlar Muharebeleri Münasebetiyle Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları ... 77

(4)

D. SAKARYA ZAFERİ MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA

MESAJLARI... 80

1. Sakarya Zaferi Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Gönderilen Kutlama Mesajları ... 80

a) Vilayetlerden Gönderilenler ... 80

b) Diğer Kuruluşlardan ve Şahsen Gönderilenler... 83

c) Yurtdışından Gönderilenler ... 83

2. Sakarya Zaferi Münasebetiyle Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları ... 86

E. BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİYLE KAZANILAN ZAFER MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI... 91

1. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi İle Kazanılan Zafer Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Gönderilen Kutlama Mesajları... 91

a) Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden Gönderilenler ... 91

b) Belediye, Kaymakamlık ve Mutasarrıflıklardan Gönderilenler ... 93

c) Esnaf Birliklerinden Gönderilenler... 94

d) Dernek ve Cemiyetlerden Gönderilenler... 95

e) Müftülük ve Gayr-i Müslim Cemaatlerden Gönderilenler... 95

f) Diğer Kuruluşlardan ve Şahsen Gönderilenler... 96

g) Yurtdışından Gönderilenler... 99

2. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi İle Kazanılan Zafer Münasebetiyle Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları ... 104

SONUÇ... 109

BİBLİYOGRAFYA ... 113

(5)

ÖNSÖZ

“Millî Mücadele’de Kazanılan Zaferlerin Kamuoyundaki Yankıları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları (1921-1922)” konulu bu çalışma, Birinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasıyla başlayıp, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılmasıyla sona eren dönemi ele almaktadır. Yapılan bu çalışmanın amacı, düzenli Türk ordusunun ilk başarısı olan Birinci İnönü Zaferi, daha sonra ise kazanılan İkinci İnönü Zaferi, Sakarya Zaferi ve Büyük Taarruz-Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle gelen zaferin Türk kamuoyu ve yurtdışı kamuoyunda meydana getirdiği yankıları ortaya koymak, ayrıca, zaferler neticesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve komutanlara gönderilen kutlama mesajlarını ele almaktadır.

Hazırlanan bu çalışma, İstiklâl Harbi’nin askerî ve siyasî alanda yoğun faaliyetlerinin meydana geldiği bir dönemi kapsamaktadır. Kazanılan bu başarılarla, Türk ordusu ve Türk milletinin neler yapabileceği bütün dünya tarafından görülmüştür.

Millî Mücadele’de Kazanılan Zaferlerin Kamuoyundaki Yankıları ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Komutanlara Gönderilen Kutlama Mesajları (1921-1922) konulu tez çalışması, Giriş ve iki bölümden oluşmaktadır.

Giriş bölümünde, Millî Mücadele Döneminde düzenli Türk ordusunun kazandığı zaferlerin Türk ve Dünya tarihindeki önemi ele alınmaya çalışılmıştır.

Bilindiği gibi, bu savaşların yapıldığı dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti’nin ciddiye alındığını gösteren bir dönemdir. Artık, İtilaf Devletleri, Türkiye ile ilişkilerini yeniden gözden geçirip, Şark Meselesi’ne yeni bir yön vermek için çaba sarfedecektir.

Birinci bölümde, Birinci İnönü Zaferi, İkinci İnönü Zaferi, Sakarya Zaferi ve Büyük Taarruzla birlikte gelen zaferlerin kamuoyunda meydana getirdiği yankılar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kazanılan zaferler, İstanbul ve Anadolu basınında ayrıca kamuoyunda büyük bir coşku ile karşılanmış, gazetelerde Türk ordusunu öven yazılar ve şiirler yer almış, tüm yurtta ise eşi benzeri görülmemiş şenlikler düzenlenmiştir. Yurtdışında ise Türk milletinin bu başarısı büyük bir şaşkınlık içinde takip edilmiştir. Başta kabul edilmeyen bu başarı, zamanla yurtdışında da kabul görmüş ve Yunanlıların

(6)

hezimeti olarak kabul edilmiştir. İslam aleminde ise, Batı dünyasının tersine Türklerin zaferi büyük sevinç ve coşku yaratmıştır.

İkinci bölümde ise, Millî Mücadele Dönemi’nde kazanılan bu zaferler dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne; Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinden, farklı dernek ve kuruluşlardan, dini cemaat liderlerinden, belediye, kaymakamlık ve mutasarrıflıklardan ayrıca yurtdışından devlet liderlerinden ve devlet adamlarından gelen kutlama mesajları ve bu mesajlara karşılık gönderilen teşekkür mesajları ile; büyük başarılar elde eden komutanlara gönderilen kutlama mesajları ele alınmaya çalışılmıştır.

Çalışmamızın genel bir değerlendirmesi de sonuçta ortaya konmuştur.

Bu çalışma süresince Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Millî Kütüphane Gazete Arşivi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi Gazete Arşivi’nden çalışmam ile ilgili değerli bilgiler edinmeye çalıştım. Tez çalışmamın asıl kaynağını teşkil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi’nden ise, çalışmam ile ilgili olan belgelerin tasnif edilememesinden dolayı yararlanamadım. Ayrıca, Genel Kurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Türk Tarih kurumu Yayınları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, çeşitli kitaplar, makaleler, dergiler ve tezlerden faydalanmaya çalıştım.

Bu çalışma ile, milli mücadele döneminin az bilinen bir yönünün sosyal tarih açısından, arşiv belgelerine ve dönemin gazetelerine dayanarak aydınlatılmasına katkıda bulunduğum inancındayım.

Çalışmamın ve araştırmamın her aşamasında katkıda bulunup, daha kusursuz bir çalışma ortaya koymak için büyük bir sabırla yardımda bulunan ve benden hiçbir yardımı esirgemeyen, bana yol gösteren kıymetli hocam, Doç. Dr. Sayın Osman AKANDERE’ye teşekkür ederim.

Emine GÜMÜŞ Konya, 2008

(7)

KISALTMALAR

AAM : Atatürk Araştırma Merkezi

AAMD : Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi age : Adı Geçen Eser

agm : Adı Geçen Makale TTK : Türk Tarih Kurumu

ATASE : Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Bkz. : Bakınız

Çev. : Çeviren

Gn.Kur.Bşk. : Genel Kurmay Başkanlığı

TBMM ZC. : Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi TİH : Türk İstiklal Harbi

TİTE : Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü yay. : Yayını, Yayınevi

haz. : Hazırlayan

C. : Cilt

S. : Sayı

(8)

GİRİŞ

MİLLÎ MÜCADELE’DE KAZANILAN ZAFERLERİN TÜRK VE DÜNYA TARİHİNDEKİ ÖNEMİ

I. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Mütarekesi sonrası, Anadolu’da Türk varlığını tehdit eden işgaller karşısında Türk milleti tekrar mücadeleye başlamıştır. Bu mücadele döneminde doğuda Ermenilerle, güneyde Fransızlarla ve batıda Yunanlılarla çetin mücadeleler olmuştur. Fakat, doğudaki ve güneydeki mücadeleler çok uzun yıllar almamıştır. Doğu Cephesi’nde Ermenilerle 3 Aralık 1920’de Gümrü Antlaşması imzalanmış, Güney Cephesi’nde ise Fransızlarla 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması imzalanmış ve böylece bu bölgelerde barış ve güvenlik ortamı sağlanmıştır.

Batı Cephesi’nde ise verilen mücadele uzun süre devam etmiştir. Antalya ve Güneybatı Anadolu Bölgelerinde İtalyan işgali olsa da Batı Cephesi dendiğinde akla Türk-Yunan savaşı gelmektedir. Millî Mücadele’de kesin sonuca Türk-Yunan savaşıyla ulaşılmıştır1.

Millî Mücadele boyunca yapılan bütün savaşlar, görünüşte Türk-Yunan çatışmasıdır. Ancak gerçekte ise bu, yalnızca Türk-Yunan çatışması olmayıp, taraflardan biri Türk, diğeri ise Yunan’ın görüntüsünde Avrupa politikasını elinde tutan İngiltere’dir. Dolayısıyla bütün Hıristiyan Avrupa’dır. Yani Türkler sadece Yunanlılarla değil, bütün bir Avrupa’yla mücadele etmiştir2.

Türk milleti, İzmir işgal edildikten sonra işgallerini Anadolu’nun içlerine doğru genişletmek isteyen Yunan kuvvetlerine karşı, kısıtlı imkanlarla mücadele vermeye çalışmıştır. Anadolu’nun bu durumu karşısında silaha sarılan Türk Milleti, komutanların da destek ve yönlendirmeleri ile Kuva-yı Milliye adı verilen gönüllü silahlı birlikleriyle düşman işgallerini durdurmayı istemiştir. Kuva-yı Milliye Yunanlara büyük darbe vurmuştur. Bu başarılar o yöre insanının moralini düzeltmiş ve kendine güven duygusunu artırmıştır. Ancak, düzenli ve silah-teçhizat açısından oldukça zengin olan

1 Nuri Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, Türkler Ansiklopedisi, C. XVI,

s. 168.

2 Nuri Köstüklü, “I. İnönü Muharebesi ve Siyasi Sonuçları Üzerine Bazı Düşünceler”, AAMD, C. VII, S:

(9)

Yunan kuvvetlerine karşı Kuva-yı Milliye ile mücadele etmek oldukça zor olmuştur. Bu durum karşısında Kuva-yı Milliye’den düzenli orduya geçiş çalışmaları başlamıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan yaklaşık üç ay sonra Kuva-yı Milliye yerine düzenli ordu kurulması yolunda tartışmalar başlamıştır. 1920 yılı Haziran’ı sonlarında başlayan Yunan genel taarruzu karşısında, milli kuvvetler zaman zaman çeşitli başarılar elde etmişler; ancak, Türk kuvvetlerinin düzenli bir ordu şeklinde olmayışı yüzünden Yunan kuvvetleri gittikçe ilerleme göstermiştir. Türk kuvvetleri, bu yapısının bir neticesi olarak, 24 Ekim 1920’de Gediz Muharebesi’nde mağlup olmuştur. Bu yenilgi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde derin etkiler bırakmıştır. Mustafa Kemal Paşa da: “Efendiler, dalgalı, düzensiz ve komutasız bazı savaşlardan sonra, bildiğiniz

üzere Gediz’de yenildik3 diyerek, düzenli ordu kurulmasının zamanının çoktan geldiğine işaret etmiştir.

Yapılan hazırlıklar sonunda 1920 yılı Ekim ayından itibaren Kuva-yı Milliye’nin tasfiyesine başlanmıştır. 9 Kasım’da Batı Cephesi; Batı ve Güney Cephesi olmak üzere ikiye ayrılmıştır. 10 Kasım’da Albay İsmet Bey, Batı Cephesi; 11 Kasım’da Albay Refet Bey, Güney Cephesi komutanlığına atanmışlardır4. Mustafa Kemal her iki cephe komutanına “süratle muntazam ordu ve büyük süvari kitlesi vücuda getirmek5 için kesin emir vermiştir. Diğer günlerde bir taraftan düzenli ordu düzenlenip genişletilmeye çalışılmış, bir taraftan da Kuva-yı Milliye birlikleri düzenli ordu içerisine alınmaya başlanmıştır.

Düzenli Türk ordusunun Batı Cephesi’nde yaptığı ilk muharebe I. İnönü Muharebesi’dir. Savaşın başlıca sebebi; Anadolu’daki milli kuvvetlere karşı harekete geçmek için uygun bir fırsat kollayan Yunanlıların Ethem ayaklanmasının da meydana getirdiği bunalımdan yararlanarak yeni kurulmuş olan düzenli ordunun daha fazla güçlenmesine fırsat vermemek ve böylece Sevr’i zorla kabul ettirmek suretiyle Sevr Antlaşması’ndan paylarına düşeni bir an önce elde etmek istemeleridir6.

6 Ocak 1920’de harekete geçen Yunan kuvvetleri, 9 Ocak’ta İnönü mevkiine gelmişlerdir. Türk kuvvetlerinin üç katı olan 15 bin civarında Yunan kuvveti saldırıya

3 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk-Söylev, C. II, Ankara, 1999, s. 667. 4 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara, 1983, s. 549.

5 Atatürk, Nutuk., C. II, s. 677.

(10)

geçmiştir. Yunanlıların çok üstün kuvvetlerle İnönü mevzilerine karşı giriştikleri bu taarruz, çetin Türk direnişi karşısında kırılmış ve düşman çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Bu başarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ayrıca başta Nutuk olmak üzere, yakın tarihimizin belli başlı kaynaklarında, I. İnönü Zaferi olarak adlandırılmıştır. Fakat Yunanlılar, bunu bir yenilgi olarak kabul etmeyip bu harekâta “taarruzî keşif” adını vermişlerdir. Hatta, 3 Mart’ta Yunan uçaklarının Bozöyük üzerinden attıkları bir bildiride, I. İnönü Zaferi’yle ilgili şunlar yazılıdır; “Sahtekâr kumandanlarınız bir İnönü

Zaferi çıkararak sizi sarhoş ettiler. İçinizde Mustafa Kemal’den başka düşüncesiz yoktur. Pişman olacaksınız7.”

Fahri Belen de bu konuda şöyle söylemiştir; “Ne derlerse desinler strateji

kurallarına riayet etmedikleri için Yunanlar dünya efkârında mağlup duruma düşmüşlerdir8.”

I. İnönü Muharebesi, Yunan taarruzunun maksadı ne olursa olsun, Yunanlıların Türk ordusu karşısında aldığı ilk başarısızlıktır. 15 Mayıs 1919’dan beri Türkler, Yunan Taarruzunu ilk defa İnönü’de kırmış oluyordu. Hem Türkiye’de hem de dışarıda bu muharebe çok olumlu bir etki yaratmıştır. Yunanlıların İzmir’e ayak basmalarından beri cereyan eden muharebelerde kazanılan bu zafere kadar önemli bir başarı gösterilememiştir. İşte İnönü’de düzenli ordu birlikleri ilk defa kumanda aksaklıklarına rağmen gerçekten çok iyi mücadele vermiştir. Bu sayede Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni kurulmakta olan ordusu birden bire itibar kazanmıştır. Ordu aleyhinde Meclis’te bile kendini gösteren propaganda faaliyetleri durmuştur. Hiç şüphesiz bundan sonra ordunun kuruluş ve gelişmesi daha kolay olacaktır9.

I. İnönü Zaferi her şeyden önce, Meclis’in içeride ve dışarıda otoritesini artırmıştır. Yunan ileri harekâtı sebebiyle zor durumda kalmış olan Ankara Hükümeti rahatlamıştır. Meclis üyelerine güven duygusu gelmiştir. Milli Mücadele azmini kamçılamış ve herkese moral vermiştir10.

7 Köstüklü, “I. İnönü Muharebesi”, s. 604. 8 Belen, Türk Kurtuluş, s. 279.

9 Selami Türker, Birinci-İkinci İnönü Muharebeleri (İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp

Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) İstanbul 1997, s. 53.

(11)

Mustafa Kemal Paşa, I. İnönü Muharebesi’nin sonucuna ne kadar önem verdiğini şu cümlesi ile ifade etmeye çalışmıştır: “Bu muharebe ile pek çok şey

kurtarılmıştır”, hatta bu sözünü şöyle tamamlamıştır: “Hayır her şey kurtarılmıştır11.”

I. İnönü Muharebesi’nin Anadolu Hükümetinin kurulması için gerekli zemini hazırladığını belirten İsmet Paşa ise hatıralarında, muharebeden bir müddet sonra, birkaç gün için Mustafa Kemal Paşa’ya cephedeki son durum hakkında bilgi vermek amacıyla Ankara’ya geldiğini ve kendisini istasyonda karşılayan Paşa’ya; “Büyük

mesele halledildi” dediğinde Mustafa Kemal Paşa’nın “Hangi büyük mesele? Çok çok

mesele hallolundu” diye cevap verdiğini ve çok memnun göründüğünü anlatmaktadır. Mustafa Kemal Paşa’nın bu memnuniyetini, İsmet Paşa şu cümlelerle izah etmektedir:

“Dağınık hükümetten kurtulmak, düzenli ordu teşekkül edecek mi etmeyecek mi endişelerinden sıyrılmak ve ilerisi için ne olacak gibi şüphe ve tereddütler içinde bulunan bir atmosferden birdenbire sıyrılarak normal bir harbin tertiplerine, şevkine ve manevi kuvvetlerine girmiş olduğumuz bir devredeydik. Ankara’da 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin açılmasından, I. İnönü Muharebesi’nin sonuna kadarki devrede büyük buhranlar geçirmiştik. Herkes Milli Mücadele’nin iç isyanlar yüzünden çöküp batacağını ve Milli Dava’nın esasından sarsılıp temelli kaybolacağını beklerken,

şimdi İnönü Muharebesi ile bir netice almak düşüncesi ve şevki ortaya çıkmıştır12.” I. İnönü Zaferi’nden sonra İtilaf devletleri Türkiye ile münasebetlerini yeniden gözden geçirip, Şark Meselesi’ne yeni bir yön vermek için, Londra’da bir konferans toplamayı kararlaştırmışlardır. Ankara Hükümeti’nin bu konferansa davet edilmesi I. İnönü Zaferi’nin yurtdışındaki siyasî etkilerini göstermektedir13. Diğer taraftan, Rusya ile dostluk antlaşması imzalamak üzere Moskova’da yapılan görüşmeler, İnönü Zaferi’nin sonrasında gelişme göstermiş ve bu gelişmeler antlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmıştır. Moskova’daki Türk heyeti bu antlaşmayı yapmadan yaklaşık iki hafta önce Afganistan ile de bir dostluk antlaşması imzalanmıştır14.

I. İnönü Zaferi’nden sonra Ankara Hükümeti, Londra Konferansı’na davet edilmiş ancak, İtilaf Devletleri Londra Konferansı’nda Türk heyeti aracılığıyla

11 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, İstanbul, 1980, s. 283.

12 İsmet İnönü, Hatıralar, I. Kısım, İstanbul, 1992, s. 243-244. 13 Atatürk, Nutuk, s. 761-771.

14 Ayrıntılı bilgi için bakınız, Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, Ankara, 1991,

(12)

yaptıkları teklifin karşılığını almayı beklemeden, daha Türk delegeleri yolda iken, Yunanlılar bütün ordularıyla saldırıya geçmişlerdir. 23 Mart 1921 tarihinde Yunan ordusu harekata başlamıştır. 30 Mart’a kadar geçen sürede Yunanlılar üstünlüklerini sürdürmüşlerdir. Ancak, Türk ordusu 31 Mart günü karşı saldırıya geçmiştir. Yunanlılar, 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece geri çekilmek zorunda kalmıştır. Batı Cephesi Komutanı İsmet Bey’in ifadesiyle “Düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu

muharebe meydanını silahlarımıza terk etmiş” idi15.

Mustafa Kemal Paşa’nın, II. İnönü Zaferi üzerine söylediği söz şöyledir:

“Böylece inkılâp tarihimizin bir sayfası İkinci İnönü Zaferi’yle yazıldı16.”

II. İnönü Zaferi, yurtdışında ve Anadolu’da çok büyük yankılar uyandırmıştır. Türkiye’ye Sevr’i kabul ettirmeyi amaçlayan Yunan ordusunun bu genel saldırısında da istenilen başarı elde edilemeyince İtilaf Devletleri birliğinde belirgin bir bozulma ortaya çıktı. İtalyanlar Anadolu’dan çekilmeye başladılar. Yunanistan’ın en büyük destekçisi olan İngiltere tutum değiştirdi. 28 Nisan 1921’de İngilizler,Malta’daki esir Türklerden 40 kişiyi, aralarında Hüseyin Rauf Orbay da olmak üzere, serbest bıraktılar. Fransa ise, Ankara Hükümetiyle görüşmelere başladı ve 21 Haziran 1921’de Fransızlar Zonguldak’tan çekilmeye başladılar17.

Sonuç itibariyle, İtilaf Devletlerinin Yunanistan’a güveni azalmış ve Türkiye ile politikalarını yeniden gözden geçirmek durumunda kalmışlardır.

II. İnönü Zaferi’nden sonra,Yunanlar tekrar harekete geçmişler ve Dumlupınar’daki mevzileri ele geçirmişlerdir. Afyon’u da işgal etmişlerdir. Nitekim, İnönü’de Yunanlıları yenen Türk birlikleri Dumlupınar istikametine kaydırılmış ve işgal altındaki Afyon’dan Yunan kuvvetleri uzaklaştırılmıştır. Diğer taraftan, Refet Bey emrindeki kuvvetler de Aslıhanlardaki Yunan alayına saldırmış; ancak Yunanlılar bu saldırıyı durdurmuşlardır18.

Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri Yunan kuvvetlerinin, Türk kuvvetlerini oyalaması şeklinde olmuştur, sonunda taktik üstünlüğü Yunanlarda kalmıştır. Diğer

15 Atatürk, Nutuk, s. 774. 16 Atatürk, Nutuk, s. 774.

17 Sebahattin Selek, Anadolu İhtilâli, C. II, İstanbul, 2000, s. 598; Gotthard Jaeschke, Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi, Ankara, 1970, s. 147-152; Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara, 1993, s. 319.

(13)

taraftan, bu muharebeler Yunan komutanlarını uyarmış ve gelecekte yapılacak genel taarruz harekatı hakkında onlara bir fikir vermiştir19.

I. ve II. İnönü Muharebelerinde yenik duruma düşen Yunan kuvvetleri, Kütahya ve Eskişehir Muharebelerindeki başarılarından aldıkları moral ile Türk ordusuna kesin darbeyi vurmak ve Sevr Antlaşmasını tartışmasız kabul ettirmek için hazırlıklara başlamışlardır. Türk kuvvetleri de beklenen bir Yunan taarruzuna karşı savunma tedbirlerini güçlendirmeye başlamıştır.

Mustafa Kemal Paşa, üç ay süreyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılan bir kanunla Başkomutanlık görevine atanmış ve bütün sorumluluğu üzerine almıştır20. Ayrıca, Yunanlıların Anadolu’dan çıkarılması için her çareye başvurulacağını açıkladıktan sonra 7-8 Ağustos’ta “Tekalif-i Milliye” adı altında on emir çıkartmıştır21.

23 Ağustos 1921 tarihinde başlayan Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunun amacı, Türk ordusunu yok ederek Ankara’yı ele geçirmek, Büyük Millet Meclisi ve Hükümeti’ni dağıtarak İtilaf devletleriyle birlikte koşulları daha da ağırlaştırılmış Sevr Antlaşması’nı zorla kabul ettirmektir22. Fakat, sonuç hiç de Yunanlıların istediği gibi olmamış ve Yunan ordusu tam anlamıyla hezimete uğramıştır. 13 Eylül günü Sakarya Nehri’nin batısında Yunan ordusundan eser kalmamıştır. Bu suretle 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dahil olmak üzere, 22 gün ve 22 gece aralıksız devam eden “Sakarya Melhame-i Kübrası” (Büyük Kanlı Savaş), yeni Türk Devleti’nin tarihine, cihan tarihinde ender olan büyük bir meydan muharebesi olarak geçmiştir23.

“Sakarya Meydan Muharebesi, İstiklal Savaşımızın büyük bir zaferi olduğundan ve vatanımızın içlerine kadar girmiş bulunan düşman ordusunun mağlubiyetiyle sonuçlanmasından şevk ve heyecanı çok büyük olmuştur. Zafere hiç inanmayan kimselere bile artık Türk ordusunun milletin istiklâlini kurtarabileceği kanaatini vermiştir24.” diyen Kâzım Karabekir de Sakarya Zaferi’nin önemini dile getirmiştir.

19 Türk İstiklâl Harbi, C. II, Kısım. 3, Ankara, 1994, s. 580.

20 Utkan Kocatürk, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi, Ankara, 1988, s. 275. 21 Atatürk, Nutuk, s. 822-824.

22 Türk İstiklal Harbi Batı Cephesi Sakarya Meydan Muharebesi ve Sonraki Harekat, C. II, Kısım. 5,

Ankara, 1999, s. 460-461.

23 Atatürk, Nutuk, s. 826.

(14)

Sakarya Zaferi, dış politikada Türkiye lehine önemli sonuçlar doğurmuştur. O zamana kadar antlaşma yapmakta çekimser davranan Fransa, Türkiye ile diyaloğa girip anlaşmayı tercih etmiş ve 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile İtilaf devletleri arasında çatışmalar başlamış ve bundan sonra Batı dünyası Sevr’i hayata geçirmek konusunda eski ümit ve heyecanını kaybetmeye başlamıştır. Fransa, bu antlaşma ile Türk devletini resmen tanımış oluyordu. Diğer taraftan, bu zaferin arkasından Türklerin en son zaferi de kazanacakları hakkında kuşkuları kalmayan birer Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olan Kafkas devletleri de (Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan) Türkiye ile 13 Ekim 1921’de Kars Antlaşması’nı imzalamışlardır. Ayrıca İngilizlerle esir mübadelesine dair antlaşma ve 2 Ocak 1922’de de Türkiye-Ukrayna Dostluk Antlaşması imzalanmıştır25.

Sakarya Zaferi’nin Yunan milletine ve Yunan ordusuna yansıması hiç iyi olmamıştır. Yunan ordusunun morali bozulmuş, halk barış istemiş, asker terhis istemiştir. Siyaset, bir kanser gibi orduyu kemirmiştir. Yunan hükümetinin Batı devletlerinden yardım isteğine Fransa Başbakanı Briand, barış yapılması nasihatini vermiştir. 31 Ekim’de İngiliz Başbakanı Lloyd George, Sevr ruhuna ve anlamına veda etmek gerektiğini bildirmiştir. İtalya Dışişleri Bakanı da: “Büyük devletlerden hiçbiri, Yunan hükümeti büyük ölçüde fedakarlık yapmazsa, Türkiye’ye barışı kabul ettirecek durumda değildir” cevabını vermiştir. Yunanistan’da büyük bir hayal kırıklığı başlamıştır26.

Sakarya Zaferi, “ortaya çıkardığı sonuç itibariyle tarihin en önemli

zaferlerindendir. Çünkü düşman amacına ulaşsaydı yalnız İzmir ve Trakya’yı değil,

İznik’ten Afyonkarahisar’a kadar olan yerleri de alacaktı, yalnız oraları değil İstanbul’u da alacaktı, yalnız İstanbul’u da değil bizim canımızı ve istiklâlimizi de

alacaktı. Bizans hortlayacak, Pontus dirilecek ve tarihimiz gömülecekti” diyen İsmail Habib Sevük sözlerine Açıksöz gazetesindeki makalesinde şu şekilde devam etmektedir:

“Biz, bu zaferle yalnız alınacak yerleri değil, alınan yerlerin de garantisini temin ettik. Bu zaferle bize, yalnız Eskişehir ve Bursa’nın değil, İzmir ve Edirne’nin de yolu açıldı. Biliyoruz ki, artık Ayasofya’nın dört minaresi yerine dört çan kulesi yapılacak değildir.

25 Selek, Anadolu, s. 695.

(15)

Bu zaferle bütün dünya anladı ki Bizans’ın gömüldüğü mezar ebedî bir mezardır. Oradan hiçbir şey hortlayamaz. Biz, Sakarya Zaferi’yle yalnız bir vatan, yalnız bir istiklâl değil, bütün İslam Âleminin istiklâlini de kurtardık…”27

Sonuç itibariyle Sakarya Zaferi, İstiklâl Savaşı’nın seyrini bütünüyle etkilemiştir. Milletin kendisine olan güveni artmış, ülke içinde devlet otoritesini hakim kılmış ve sükûnet sağlanmıştır. Bu zafer, milletin bağımsızlığına yönelik umutlarını arttırmış, geleceğine güvenle bakmasını sağlamıştır. Bundan sonra yapılması gereken ise Anadolu’yu düşmandan temizlemek için siyasî ve askerî alanda hazırlıklara girişmektir.

Yunan ordusunun çözüldüğünü ve bu ordu ile Türklere Sevr’i zorla kabul ettiremeyeceklerini fark eden İtilaf devletleri, zararın neresinden dönülürse kâr anlayışından hareketle, Türkiye ile anlaşma zemini aramaya başlamışlardır. İtilaf devletlerinin oyalama taktiği yaptığının farkında olan Ankara hükümeti, bir mütareke için Anadolu’nun boşaltılmasını şart koşmuştur. İtilaf devletleri ise bu şartı kabul etmemişlerdir28. Çünkü, yapılan sözde barış teklifinin asıl amacı, Türkiye’nin menfaatlerinden ziyade Yunanlılara biraz nefes aldırmak ve zaman kazandırarak Türk ordusunun yeni zaferler elde ederek, Sevr’i tamamen ortadan kaldırmasını önlemektir.

1683’ten beri sürekli çekilme durumunda kalan Türk milletinin, Anadolu’daki varlığını yok etmeye yönelik çalışan Haçlı zihniyeti karşısında tam bağımsızlık ve barış için savaşmaktan başka çaresi kalmamıştır. Zaten İtilaf Devletlerinin gerçek niyetinin ne olduğu bilindiği için Türk ordusu genel bir taarruzun hazırlıklarına başlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başkomutanlık Kanununu yenilemiş ve taarruz için lojistik hazırlıklar bütün hızıyla yapılmıştır.

Büyük Taarruz 26 Ağustos 1922 tarihinde başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın Kocatepe’den yönettiği taarruzun, ilk günü Yunan cephesi yarılmış ve ertesi gün Afyon kurtarılmıştır. 30 Ağustos’ta Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde düşmanın ana kuvvetleri imha edilmiş, pek çok esir alınmıştır. Yunan orduları Başkomutanlığı’na getirilen General Trikopis ile birçok general, esirler arasında bulunmaktadır29.

27 İsmail Habib Sevük, “Yapılan İşin Azameti”, Açıksöz, 26 Eylül 1337 (26 Eylül 1921), S. 293, s. 1. 28 Atatürk, Nutuk, s. 900.

29 TİH. Büyük Taarruzda Takip Harekatı, C. II, Kısım. 6, Kitap. 3, Genelkurmay ATASE Başkanlığı,

(16)

Muharebeler 31 Ağustos ve 1 Eylül günlerinde olanca şiddetiyle devam etmiştir. Büyük Taarruzla ilgili olarak Atatürk Nutuk’ta “Tasarladığımız kesin sonuç beş günde

alınmış oldu”30 şeklinde bu taarruzun planlanmasındaki isabet ve taarruzun gerçekleştirilmesinde, komutanından en uçtaki askerîne kadar, bütün birliklerin verilen görevleri büyük bir azimle yerine getirdiklerini bildiriyordu.

Büyük Taarruz’un önemini Mustafa Kemal Paşa şu şekilde ifade etmiştir: “Her

safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subaylarının ve kumanda heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz anıtıdır.”31

Büyük Taarruz’da, Yunan ordusunun Anadolu’da uğradığı bozgun, İtilaf devletleri arasında ciddi bir kaygı ve tedirginlik uyandırmıştır. Artık, Sevr Antlaşması’nın hiçbir şekilde Türk milletine kabul ettirilemeyeceği anlaşılmıştır.

Yunanlıların bozgunu, gerçekte başkalarının eliyle Türk halkını tutsaklaştırmak isteyen İngiltere’nin bozgunudur. Lloyd George başkanlığındaki koalisyon hükümetinin politikası, İngiliz parlamentosunda ve basında sert eleştirilere uğramıştır. Observer gazetesi şöyle yazmıştır: “Dört yıl süren savaştan sonra Britanya hükümeti, doğudaki

büyük savaşı geri dönülmez ve utanç verici bir biçimde yitirdi. Diplomatik Sevr porseleni parça parça oldu. Şimdi artık havanda su dövmekten kesinlikle vazgeçmek gerekiyor. Bir kötülükten daha büyük bir kötülüğe gitmemek gerekiyor. Aynı doğrultuda gitmeyi sürdürürsek, devlet çok geçmeden şimdiye kadar olanlarla

karşılaştırılamayacak büyüklükte ölümcül ve ölçüsüz tehlikeler karışsında kalacaktır.”32

26 Ağustos günü başlayan ve 9 Eylül günü Yunanlıların denize dökülmesi ve İzmir’in işgalden kurtarılmasıyla sonuçlanan bu Türk zaferinin sonuçları gerçekten İtilaf devletlerinin kaygılandığı şekilde olmuştur. Büyük zaferle tam bağımsızlık önünde engeller kaldırılmış ve Osmanlı Devleti’nden yeni millî bir Türk devleti doğmuştur. Mudanya Mütarekesi ve arkasından imzalanacak Lozan Antlaşması’yla bu Türk devleti dünya devletlerince de tescil edilecektir.

30 Atatürk, Nutuk, s. 900.

31 Atatürk, Nutuk, s. 903.

32 A.M. Şamsutdinov, Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi: 1918-1923, Çev: Ataol Behramoğlu,

(17)

I. BÖLÜM

MİLLÎ MÜCADELE’DE KAZANILAN ZAFERLERİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI

A. BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’NİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI 1. Birinci İnönü Zaferi’nin Türk Kamuoyundaki Yankıları

Yunan kuvvetlerinin düzenli Türk ordusu karşısındaki bu ilk yenilgisi, İstanbul ve Anadolu basınında, ayrıca kamuoyunda coşku ile karşılanmıştır.

İstikbal Gazetesi’nde, Faik Ahmet Bey’in Yunanlıların Hezimeti adlı makalesinde zaferle ilgili şu ifadeler yer almıştır: “İzmir’in, Bursa’nın, bu güzel ve

tarihi şehirlerin, pis düşman ayakları altında ezilmesine, tarihin şerefli sayfalarına lekeler sürülmesine razı olmayan Türk’ün çelikten daha dayanıklı bir imanla giriştiği bu mücadelede nihayet kendisini muvaffakiyete götüreceğine şüphe olmayan tükenmez azmini, müstesna kahramanlıklarla düşmanlarımızın önüne koyan, ordumuzun askerlerine ne kadar çok teşekkür etsek, ne kadar çok takdir eylesek yeri vardır. I. İnönü Zaferi, Batı cephesinin ilk zaferidir. Yunanlılara Anadolu seferiyle başlarına açılan sorunun böylesine büyük bir felaketle sonuçlanacağını gösteren ilk Türk darbesidir.”33

Türk Milleti’nin düşmanları tarafından sadece silahtan arındırılmakla kalınmadan bütünüyle yok edilmeye çalışılan, fakat, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nce milli davanın başarılabilmesi için yeniden diriltilmeye çalışılan Türk ordusu, zor bir mücadeleyi başarıyla kazanmıştır.

Türk insanı vatanda gurbeti yaşamaktadır. Hem kendi ülkesinde oturmakta, hem de gurbette bulunmaktadır. Gurbetin bu türlüsü çok daha acıdır. “Vatanda gurbet,

zehirlerle dolu bir hayattır. İnsan kendi vatanında gurbet felâketine uğrayacağına ölüp gitse bin kere daha iyidir.” Çünkü vatanda gurbet demek,insanın hür ve bağımsız yaşadığı kendi memleketinde yabancı egemenliği altına girmesi demektir. İşte ölümden beter olan budur. İnönü’deki zafer, vatanda gurbetin bitişine doğru atılan bir adımdır. Bu yüzden ülkenin her tarafında büyük bir sevinçle kutlanmıştır34.

33 Faik Ahmet, “Yunanlıların Hezimeti”, İstikbâl, 18 Kanun-ı Sani 1337 (18 Ocak 1921), nr. 207, s. 1. 34 Nurettin Gülmez, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’da Yenigün, Ankara, 1999, s. 538.

(18)

Yunanlılara indirilen bu ilk darbe, Anadolu’da meşru hakları için mücadele eden Türk milletinin varlığını bütün dünyaya duyurmuş ve onaylamıştır.

Yunan istilâ hareketinin kırıldığı gün olan I. İnönü; Türk milletini kendi toprağında kendi kanı ile boğmak isteyen Batı istilâcılarının, Dünya Savaşı’ndan yorgun ve yenik çıkan Türk milletinin bir daha belini doğrultamayacağı, ufuklarında bir daha bayrağını göremeyeceği, atalarının kanıyla kazanılmış olan öz topraklarında Batı’nın ihtiraslı bankerleri hesabına köle ve işçi gibi çalıştırılabileceği düşüncesini yok etmiştir35.

I. İnönü Muharebesi’nin zaferle sonuçlanacağından emin bir vaziyette insanlar beklemişlerdir. Bu bekleyiş sırasında muharebeyi takip eden komutanlar da dahil olmak üzere herkeste büyük bir soğukkanlılık ve azim görülmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 8 Ocak 1921 tarihinde yapılan toplantısında, Batı cephesinde devam eden I. İnönü Muharebesi’nin nasıl karşılandığı ve izlendiği şu şekilde ifade edilmektedir: “Ankara’nın garip bir hususiyeti vardır ki, her olay

karşısında ayrı ayrı görünmekte devam etmiştir. Ankara soğukkanlı ve ağırbaşlı tavrını devam ettirmektedir. Azimle, sebatla her tedbir düşünülüyordur. Böyle olmakla beraber durum, yüzleri mermer yapan bir endişe ile takip olunuyordu. Gariptir ki bu endişe büyük bir iman ve kanaatle de karışıktır. Dünya bir araya gelse bizim hakkımızdan gelemezler, er geç nasıl olsa biz hakkımızı kendimiz alırız kanaati vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin o zaman başkanlığına mahsus büyük salonu bir çeşit istihbarat dairesi olmuştu. Meclis azaları çoğunlukla orada toplanarak, cepheden alınabilen haberleri harita üzerine tatbik ediyorlardı. Ekseri Mustafa Kemal Paşa da oraya gelerek harita üzerinde arkadaşlara bilgi veriyordu. O heyecanlı zamanların dikkat çeken özelliği şuydu, Mustafa Kemal Paşa kendisine sorulan çeşitli sorulara karşı asla kesin cevap vermiyor, bunları ‘bakalım harekatın gelişmesi ne gösterecek’ şeklinde kesin olmayan cevaplarla geçiştiriyordu. Fakat şu farkla ki, Paşa’nın kendisinde fazla bir endişe yoktu. Ağzı belirsiz konuşurken, yüzü hep şen ve emindi.”36

Meclis’teki bu hava devam ederken, 11 Ocak 1921 tarihinde düşmanın nihayet mağlubiyeti kabul ederek çekilmekte olduğu haberi alınmıştır. “Ne acayip haldir ki,

Ankara’nın en umulmayacak bir zamanda ve en umulmayacak zorluklar karşısında

35 Gülmez, Kurtuluş Savaşı’nda, s. 538. 36 Selek, Anadolu, s. 507.

(19)

beklediği haber, işte bu haberdir. Bu muharebeden mağlup çıkmayacağımıza, Ankara her nedense inanmıştır. Genellikle ortalığa hakim olan his budur.”37

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 13 Ocak 1921 Perşembe günü yaptığı toplantıda Mustafa Kemal Paşa, Yunan taarruzu kırıldıktan sonra kazanılan İnönü Zaferi’ni ve askerî hareketlerini izah etmiş ve daha sonra Yunan Taarruzu sebebiyle Büyük Millet Meclisi’nin telaş ve heyecana kapılmamasının takdire şayan olduğunu belirterek sözlerini şöyle bitirmiştir:

“Efendiler, bendeniz bu meyanda yüksek heyetinize özel olarak teşekkürlerimi arzetmek istiyorum. Sebebini açıklayacağım. Aleyhimize cereyan eden hareketler gerçekten birçok kalpleri endişeye düşürecek mahiyette olduğunu itiraf etmek lazımdır. Böyle bir manzara karşısında yüksek Meclisiniz olağanüstü bir sükunet, soğukkanlılık ve azim göstermiştir. Hükümete, kumandanlara, orduya karşı emniyet ve itimadını korumuş ve sonucu olgun bir sükunetle beklemiştir. Yüksek Meclisinizde görülen bu hal, emin olunuz hepimize ve bütün millete aynı suretle iyi tesirini yapmıştır. Eskişehir’den gelenlere sorabilirsiniz. Daima buradaki sükunet, oraya sükun vermiştir. Halbuki düşman Eskişehir’e iki üç saat mesafeye kadar gelmiştir. Eğer mecliste ufak bir telaş olsaydı, bu bütün memlekete yayılabilirdi. Hatta orduya sirâyet edebilirdi ve Allah korusun arzu edilmeyen sonuç karşısında kalınabilirdi. İşte yüce heyetiniz, sükûnet ve soğukkanlılığının tesir ve neticesi olmak üzere İnönü Meydan Muharebesi kazanılmıştır. Bundan dolayı teşekkürlerimi arz ederim”38

Mustafa Kemal Paşa’dan sonra söz alan milletvekilleri Yunan birliklerinin geri çekilirken birçok köyde ahaliyi katletmeleri ile ilgili olarak Avrupa’ya ve Avrupa medeniyetine hücum ederek “bu noktada resmî Avrupa’ya değil ilmî Avrupa’ya,

medenî Avrupa’ya, sanatkâr Avrupa’ya hitap edeceğim Efendiler, nerede bu medenî Avrupa? Efendiler, şiiriyle, medeniyetiyle hayal ettiğimiz Avrupa nerede?”

konuşulunca heyecan daha da artmış ve milletvekili tahsisatlarından 25’er lira kesilerek cephedeki askerlere tütün gönderilmesine karar verilmiştir. Bundan sonra Bursa milletvekili Muhiddin Baha Bey de heyecanlı bir konuşma yaparak Namık Kemal’in şu mısralarını;

37 Selek, Anadolu, s. 507-508; Lord Kinross, Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu, Çev. Necdet Sonder,

İstanbul, 1994, s. 311-312.

(20)

Biz ol âlihimem erbâb-ı cedîd-i içtihâdız kim, Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

okuyunca, Mustafa Kemal Paşa duygulanarak tekrar Meclis kürsüsüne çıkmış ve şu konuşmayı yapmıştır: “Milletimiz bugün bütün geçmişinden olduğundan daha çok ve

ecdadından daha çok ümitlidir. Bunu ifade için arzediyorum. Merhum Namık Kemal demiştir ki;”

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini.

İşte ben bu kürsüden bu Yüksek Meclisin Başkanı sıfatı ile, Yüksek Heyetinizi teşkil eden bütün üyelerin her biri adına ve bütün Türk Milleti adına diyorum ki;

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak elbet bahtı kara mâderini.

Mustafa Kemal Paşa’nın bu şairane konuşmasından sonra şehitlerin ruhuna okunan fatihalar ile toplantı sona ermiştir39.

I. İnönü Muharebesi, Türk ordusunun ve Türk halkının azmini kuvvetlendirici mahiyette bir sonuç sağlamıştır. Ancak bir yandan da siyasî olarak hem Meclis’te hem de memlekette yoğun bir propaganda başlamış, artık iş halloluyor, buhranlı günler geride kaldı gibi laflar dolaşmaya başlamıştır. Bu tarzda konuşmaları tehlikeli ve gevşetici bulan İsmet Paşa, “Canım ne oldu? Henüz sulh yapılması için harbin

neticesini aldık demek için, askerî vaziyette ortaya çıkan ne gibi büyük bir değişiklik vardır? Henüz işgal altındayız. Düşman yakında yeniden taarruz edecek, ona göre hazırlıklı olmak lazım. Ortada halledilmiş, bitmiş hiçbir mesele yoktur”40 şeklinde cevap vermiştir.

I. İnönü Muharebesi’nin sonucu gerçekten büyük yankılar uyandırmıştır.

Alemdar gazetesinde Refi Cevat (Ulunay) Bey, Birinci İnönü Muharebesi’nin hemen birkaç gün sonrasında 18 Ocak 1921 tarihinde yazdığı bir makalede şaşkınlığını şu şekilde ifade etmiştir: “Türk uzandığı yerden doğruldu ve artık onun öldüğüne iyice

39 TBMM Zabıt Ceridesi, C. VII, s. 280-286. 40 İnönü, Hatıralar, s. 244.

(21)

inanmış olanlara oldukça kuvvetli bir tekme daha savurmuştur. Yaralı Türk biraz da teşvike ve teselliye muhtaçtır. Bunu da unutmayalım.”41

11 Ocak 1922 tarihinde, Arif Oruç, Yeni Dünya gazetesinde Fevzi (Çakmak) Paşa’nın Birinci İnönü Muharebesi ile ilgili olarak verdiği şu beyanatı yayınlamıştır:

“Tam bir yıl oldu. Geçen sene bugün hak ve hakikât savaşında Anadolu ilk zafer tacını başına giydi. İnönü destanı kahramanlıkların bir özeti ve başlı başına bir şeref levhasıdır.”42

I. İnönü Zaferi’nin coşkusu o dönem gazetelerinde çeşitli şekillerde yer almıştır. Genellikle, Yunan kuvvetlerinin Anadolu’da bozguna uğradığı ve uğradıkları bu bozgunu inkâr ettikleri yer almaktadır.

19 Ocak 1921 tarihli Vakit gazetesinde de Yunan ordusunun uğradığı bozgun, bazı misaller verilerek şu şekilde anlatılmıştır: “Malum olduğu üzere Anadolu’daki

Yunan kuvvetleri pek çok zamandan beri kendi durumlarını izah etmeye çalışıyorlardı. Yunan kuvvetlerinin durumu bilindiği halde, başlarındaki kumandanlar abartılı beyanatlarda bulunuyorlar ve vakti gelince Ankara’ya varacaklarını ilan ediyorlardır. Nihayet o kadar tantanalı beyanatlardan sonra beklenen harekat yapılmış, fakat bunun neticesi kat’i bir mağlubiyetten ibaret olmuştur.Bazen sahte kabadayılar görülür, bu kabadayılar önemsiz bir bahaneyle kabahatsiz bir adama karşı marazaya kalkarlar. Bir sinirle yerlerinden kalkarak adama hücum ederler. Fakat bu sahte kabadayının tesadüfen yanında bulunan düşmanları çirkin bir rezalete meydan vermemek için iki taraftan ellerini kollarını tutarak: ‘Rica ederiz yapmayınız. Şöyledir, böyledir.’ diye gerginliğe son vermek isterler, fakat o sahte kahraman yerinde duramaz: ‘Bırakın siz beni, şunu tutayım, şöyle asayım, şöyle keseyim’ diye kahramanlıklarda bulunur. Bu ısrarda o kadar ileri gider ki, artık o kabadayının yanındakiler usanır ve ellerini kollarını bırakırlar: ‘Var ne halt edersen et’ derler, fakat sahte kabadayı serbest kalınca, ne yapacağını şaşırır. Sadece ortada attığı palavralarıyla kalakalır.” 43

İşte Eskişehir’e doğru son hücum hareketini tertip ettiği halde hiçbir netice elde edemeyen, bilakis vatanlarını canlarıyla müdafaa eden Türk kahramanlarının önünde

41 İhsan ılgar, Mütarekede Yerli ve Yabancı Basın, İstanbul, 1973, s. 70. 42 Ilgar, Mütarekede Yerli ve, s. 119.

(22)

mağlup olan Yunan ordusunun bu muharebedeki hali o sahte kahramanın vaziyetinden başka bir şey değildir.

Ali Kemal Bey’in Peyam-i Sabah gazetesinde “Yunan Hezimetinden Sonra” başlıklı makalesinde; yüzyıllarca hiçbir düşmanın çizmeleri altında çiğnenmeyen bu Türk topraklarını, Osmanlının bu kutsal emanetini bir süreden beri böyle parça parça Yunan istilâsına kolaylıkla maruz bırakıldığını gördükçe herkesin kan ağladığı belirtilmiş, Yunan hezimetinin Türk milleti için büyük bir sevinç kaynağı olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca İtilaf Devletlerince barış ve huzuru sağlamakla görevlendirilen Yunanistan’ın saldırılarının sürmesi durumunda hep birden ayaklanmasına kuşku duyulmayan Anadolu halkına karşı hiçbir zaman üstün gelemeyeceği üzerinde durulmuş, siyaseten nelerin yapılmasının gerekli olduğu şöyle anlatılmıştır: “… bizim şimdi İngiltere, Fransa ve İtalya ile anlaşabilmek için elimizden ne gelirse yapmalıyız.

Her fedakarlığa katlanmalıyız, teminat lazımsa vermeliyiz. Ancak nafile yere Yunanlılara bahşedilmek istenilen hakkımızın iade edilmesini talep etmeliyiz. Biz sulh ve siyasetle emellerimize erişebiliriz. Bu millet, bu memleket belalardan kurtulmazsa, akıbetimiz yine perişandır, perişandır.”44

Peyam-i Sabah gazetesi gibi İstiklâl Savaşı’nı desteklemeyen ve çoğu zamanda İngiliz politikasının savunuculuğunu yapan Alemdar gazetesi de I. İnönü Zaferi’ne değinmiştir. İnönü Savaşı’nda Yunanlıların, geri çekilmeye mecbur oldukları bir hezimete uğradıklarının anlaşıldığını, Türklerin, haklı olarak düşmanın Anadolu’yu çiğnemesini kabul etmedikleri vurgulanmıştır. Yunanlıların bir neferinin dahi, anavatanın bağrını çiğneyen çizmesinin demir çivilerine artık sinemizin tahammülü yoktur denilmiştir45.

I. İnönü Zaferi’nin sevinç ve coşkusu basında bu şekilde dile getirilirken, memleketin birçok köşesinde de zafer coşkusu görülmektedir.

Zafer, Isparta’da büyük şenliklerle kutlanmıştır. Zaferi kutlamak üzere öğrenciler ve halk tarafından fener alayları düzenlenmiştir. Bunu takip eden günlerde de, Allah’a şükür ve mağfiret dileğiyle halk her gün Kavaklı Camii’nde toplanmıştır.

44 Ali Kemal, “Yunan Hezimetinden Sonra”, Peyam-i Sabah, 18 Kanun-ı Sani 1337 (18 Ocak 1921), nr.

11193, s. 1.

(23)

Burada hafızlarca okunan yedi hatm-i şerif ve bin Fetih suresini dinlemişler, sonra yetmiş bin kere “Allah” adı zikredilerek dualar edilmiştir46.

Trabzon’da ise çeşitli kutlamalar yapılmış ve zaferin anısına ünlü Kavak Meydanı’nın adı İnönü Meydanı olarak değiştirilmiştir47.

Konya’da asker, halk, genç öğrencilerden oluşan büyük bir kitle fener alayı düzenlemiştir. Halk, sevinç içinde kentin başlıca caddelerini, güney cephesi karargahını, mevkî kumandanlığını, hükümet konağını dolaşmıştır. Konya’da yapılan bu tezahüratın bir benzeri de Zonguldak’ta yaşanmıştır.Zonguldak halkı bütün gün ve gece sevinç gösterilerinde bulunmuştur. Gösteriler, sadece sevinç ve memnunluğu belirten toplantı ve yürüyüşlerin düzenlenmesiyle kalmamış, şehit düşen askerlerin ailelerine ve yaralılara yardım için komisyonlar oluşturularak bağışlar toplanmıştır. Örneğin, Eskişehir’de bağış komisyonuna at yardımında ve parasal yardımlarda bulunulmuştur. Bartın’da ise İnönü Zaferi’ni gerçekleştiren kahramanların ve Hilâl-i Ahmerin çıkarına düzenlenen müsamerede ulusal oyunlar oynanmış, iki perdelik temsilden sonra, bağışlar yapılmıştır48. Mudurnu halkı ise Batı Cephesi’ndeki orduya 66 gömlek, 60 don, 353 çift çorap göndermiştir. Haymana’dan da orduya 64 at hediye edilmiştir49.

Yozgat, Antalya, Tokat, Niksar, Ankara gibi birçok yerden bağışlar yapılmış ve buralarda zafer şenlikleri düzenlenmiştir50.

Halkın yaptığı bütün bu davranışlar, Ankara Hükümeti’ne ve ordusuna olan güveni göstermektedir. Halkın, I. İnönü Zaferi gibi bir başarıya ihtiyacı vardır ve o da gerçekleşmiştir. Bu zafer, Milli Mücadele azmini kuvvetlendirmesi bakımından kamuoyu üzerinde çok iyi tesirler bırakmıştır.

2. Birinci İnönü Zaferi’nin Dış Kamuoyundaki Yankıları

Yunanlılar ve Yunan basını, muharebe ile ilgili ve kuvvetlerinin bozguna uğraması ile ilgili haber yayınlamadılar.Hatta bunun Türkler için bir zafer olduğunu bile kabul etmediler. Fakat İngilizler ve Fransızlar başta olmak üzere Batı alemi, I. İnönü

46 Nuri Köstüklü, Milli Mücadele’de Denizli, Isparta ve Burdur Sancakları, Ankara, 1999, s. 232. 47 Mesut Çapa, “Milli Mücadele’de Doğu Karadeniz”, Türkler Ansiklopedisi, C. XV, s. 670.

48 İzzet Öztoprak, “Birinci İnönü Savaşı’nın Anadolu, İstanbul ve Dış Basında Karşılanışı ve Yorumu”, Atatürk Yolu Dergisi, C. VI, S. 21, s. 83.

49 Köstüklü, “I. İnönü Muharebesi”, s. 606. 50 Öztoprak, “Birinci İnönü”, s. 83.

(24)

muharebesinin Yunanlılar için bir hezimet olduğunu kabul edip, Ankara Hükümeti’ni eskisine göre daha da dikkate almaya başlamışlardır.

Le Temps gazetesi, 20.01.1921 tarihli nüshasında I. İnönü Savaşı ile ilgili şu haberi vermiştir: “… amacı Eskişehir’i almak olan Yunan kuvvetleri İnönü mevkiine

kadar ilerlediler; orada komutan İsmet Bey yönetiminde bekleyen milliyetçilerin bir ordusu saldırarak Yunanlıları yendi. Yunan ordusu Bursa civarındaki eski mevkilerine çekildi, oralarda çarpışmalar milliyetçilerin lehine gelişiyor.”51 Türk’ün gücünü idrak etmeye başlayan İtilaf devletlerinin bu zamana kadar takip ettikleri politikalarda Türkiye lehine bazı değişiklikler görülmüştür. Morning Post gazetesinden alınmış kısa bir habere göre; Yunan siyaseti esaslı bir biçimde değişmiş ve Sevr Antlaşması’nın da yeniden düzeltilmesi gerektiği ele alınmıştır. Sofya’da yayınlanan Echo de Bulgari gazetesinin başyazısında da şu sözler yer almaktadır: Anadolu’da başlatılan Yunan saldırısının Türk milliyetçilerini bağışlanma isteminde bulunmaya zorlayacağı biçimindeki haberlerin her yere daha önceden yayılmış olmasına değinilerek, gerçekte bunun bir deneyimden ibaret olduğu öne sürülmüştür. Oysa, bu saldırı Yunanistan’ın kendisine verilen yükümlülüğü, yani Yakın Doğu’da barışın sağlanması görevini başarabilecek güç ve niteliğe sahip olmadığını göstermiştir52.

18 Ocak tarihli ve Atina çıkışlı bir habere göre, Anadolu’daki Yunan saldırısı hem askerî hem de siyasî açıdan başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Siyasî zarardan kurtulmak için Yunan Genelkurmayı hükümet yanlısı gazetelerde anlam saptırmalarına yönelik ayrıntılı tebliğler yayınlamıştır. Genel olarak gazeteler, Yunan ordusunun, işgal edilen yerlerin korunması için müttefiklerden izin almadan hareket ettiğini ve işgal ettikleri yerleri de muhafaza edemedikleri için geri çekildiklerini ifade etmişlerdir53.

Yunan Hükümeti’nin yayın organlarında genellikle, Yunan kuvvetlerinin Anadolu’daki askerî başarısızlıklarına değinilmemekte, hatta Türk ordusundan birçok esir alındığına dair haberler yapılmaktadır. Ayrıca, kendilerine verilmiş olan yükümlülüğü yerine getireceklerini ve anlaşma ortamını sağlayacak güç ve yeteneğe

51 Yahya Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı ve Fransız Kamuoyu, Ankara, 1975, s. 212. 52 Hakimiyet-i Milliye, 13 Şubat 1337 (13 Şubat 1921), nr. 106, s. 1.

(25)

sahip olduklarını savunarak, kendilerinden bu şansın esirgenmemesini istemektedirler54.

Yunanlıların taarruzunun başarısızlığı Avrupa basınında yer almaya başladığında Rumca yayınlanan gazetelerin bir hafta kadar süren sessizliklerini bırakarak, Yunan askerî çevrelerinden aldıkları bilgileri yayınlamaya başladıkları görülmektedir. Bu bilgilere göre Yunan askerî harekâtı keşif yapmak ve Yunanlılara karşı taarruz için Bursa cephesinde kuvvet yığan Mustafa Kemal’in ordusunu ezmek için düzenlenmiştir. Yunanlılar, bu amaçlarına kavuşmuşlar ve herhangi bir zayiat vermeden asıl mevzilerine dönmüşlerdir. Oysa, Yunanlılar İnönü bölgesinde Türk ordusuyla ciddi ve sert bir çatışmaya girmişler ve mağlup olmuşlardır. Ayrıca bu çarpışmalara Yunanlılar keşif taarruzunun gerektirdiği sınırlı sayıda kuvvetle değil, Anadolu’da bulundurdukları 5-6 fırkalık kuvvetlerinin iki fırkasıyla katılmışlardır. Bu da savaşın keşif taarruzu niteliğinde olmadığını gösteriyordur. Yunanlıların resmi tebliğlerde yer verdikleri bir diğer husus, üç Türk fırkasını tarumar ettikleridir. Bu iddia doğru olsaydı, Türk ordusu işgal olunan yerleri nasıl geri alabilir ve Bursa’ya kadar nasıl ilerleyebilirdi?55

Yunan tarafındaki kanıya göre bu taarruz, müttefiklere Yunan ordusunun harp kudretini kaybetmediğini göstermek gayesiyle yapılmıştır56. Fakat sonuç onların istediği gibi olmadığı için, ellerinden geldikçe gerçeği saptırmaya çalışmışlardır. Yunan ordusunun keşif taarruzu yapmak için hareket ettiklerini ve bunda başarılı olduklarını, üstelik Türk ordusunun da hezimete uğradığını dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmışlardır.

I. İnönü Muharebesi’ni, gerçekleştiği günlerde küçümseyen ve sadece bir keşif taarruzu olarak nitelendiren Yunanlılar, ancak dokuz yıl sonra yine Yunan basınında başlayan General Papulas ile General Sarıyannis arasındaki çekişme sırasında muharebenin gerçeklerini kabul etmişlerdir. General Sarıyannis, 5 Şubat 1930 tarihinde

Elefteros Vimo gazetesinde “Anadolu Faciası Hakkında Şayân-ı Dikkat Bir İfşaât” başlıklı yazısında I. İnönü Muharebesi’ni şöyle değerlendirmiştir: “Birçok Yunan

kanının dökülmesine sebep olan keşif taarruzunu ancak ve sadece Yunanistan’daki yeni hükümetin, seçimleri kaybeden Venizelos’un siyasetini tâkip etmekte olduğunu Fransa

54 İzzet Öztoprak, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Ankara, 1989, s. 147; Vakit, 7 Şubat 1337

(7 Şubat 1921), nr. 1137, s. 1.

55 Peyam-i Sabah, 19 Kanun-ı Sani 1337 (19 Ocak 1921), nr. 764, s. 1. 56 Vakit, 19 Kanun-ı Sani 1337 (19 Ocak 1921), nr. 1118, s. 1.

(26)

ve bilhassa İngiltere’ye inandırmak için yapılmıştır. Maksatsız bir adım olarak ifade edilmesi gereken bu harekâtı, Mustafa Kemal Paşa bir zafer şeklinde gösterdi. Netice olarak bu harekât, Mustafa Kemal’in o zamana kadar zayıf olan kuvvetlerini takviye edebilmesine sebep oldu.” Bu yazının devamında General Sarıyannis, Birinci İnönü Muharebesi hakkındaki düşüncelerini şu sözlerle devam ettirmiştir: “Böyle bir

harekâtın mümkün olduğuna, fakat kıtalarımızın bilahare eski mevzilerine dönmelerini, Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığımız taarruzun o gün bırakıldığı şeklinde gösterilmesinden dahilen ve haricen faydalanan olması ihtimalini söyledim. Buna rağmen hükümetin genel siyasetinin bu taarruzu icâp ettirdiğini bana Anadolu Ordusu Kurmay Başkanı General Fallis söyledi. Halbuki bu harekâtın yapılmasını haklı gösterebilecek hiçbir askerî sebep mevcut değildi. Yunan kuvvetlerinin bu harekâtı Anadolu’nun her köşesinde ve İstanbul’da insanlara Yunanlıların mağlubiyeti olarak gösterilerek o zamana kadar kararsız olan askerlerin de Mustafa Kemal Paşa’nın kuvvetlerine katılmalarına sebep oldu. Dışarıdaki tesiri ise çok daha fena olmuştur. Hatta muharebe sonrasında gittiğim Londra’da İngiltere Başbakanı Lloyd George ile yaptığım görüşme sırasında, harekâtın bir keşif taarruzundan ibaret olduğu hakkındaki ifademe kendisini bir türlü inandıramadım. Harekâtı Harbiye siyaset sahibi insanlara göre tanzim edilecek olursa, neticenin hüsrandan ibaret olacağına hiç şüphe yoktur. Benim bu harekâta karşı dile getirdiğim itirazlara ise maalesef hiç itibar edilmemiştir.

İşte bütün hakikât bundan ibarettir.”57

Yunan iddiaları ve bu iddialara karşı Türklerden gelen haberler konusunda ABD’nin İstanbul’daki Yüksek Komiseri, Amiral Bristol’ün 20 Ocak 1921 tarihli raporunda şu cümleler yer almıştır: “Küçük Asya’da Yunanlılar ile Türkler arasında

çarpışmalar konusunda, burada birçok haber ve söylenti dolaşmaktadır. Yunanlıların Bursa cephesinden Eskişehir cephesine kadar gelip, ondan sonra eski mevzilerine geri çekildikleri kesinleşmişe benzemektedir. Yunanlıların kendi raporlarına göre geri çekiliş zor ve çabuk olmuş, çok sayıda kayıp vermişlerdir. Türklerden gelen haberlere göre, Bursa geri alınmış ve Afyonkarahisar’dan İzmir yönüne doğru büyük başarılar elde edilmiştir. Bu haberler doğrulanmamıştır, belki de abartılmıştır.”58

57 Türker, Birinci-İkinci İnönü, s. 66-67. 58 Öztoprak, “Birinci İnönü”, s. 95.

(27)

İnönü Muharebesi’nin, Yunanlıların hezimetiyle sonuçlanması üzerine, bir haftalık suskunluk döneminden sonra yayınlanan resmi tebliğlerde iki husus üzerinde önemle durdukları görülmüştür: Bunlar savaşın aslında bir keşif taarruzundan ibaret olduğu ile Yunanlıların birçok esir ve ganimet elde ederek başarıyla eski mevzilerine dönmüş olmalarıydı. Bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı hem Türk kamuoyunda hem de Batı kamuoyunda benimsenen ortak bir husus olmuştur.

B. İKİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ’NİN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI 1. İkinci İnönü Zaferi’nin Türk Kamuoyundaki Yankıları

II. İnönü Zaferi, halkta ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde büyük heyecan yaratmış, bu heyecan Türk basınına da yansımıştır. Basın, bir haftayı aşkın süreyle haberlerinde ve başyazılarında sürekli İnönü Zaferi’ni yazmıştır.

Yunanlıların büyük gürültülerle bir buçuk aydan beri hazırlandıkları taarruz, yedi gün devam ettikten sonra milli ordunun çelik mukavemeti karşısında kırılmıştır. Türk ordusunun bütün cephelerde karşı taarruza geçmesiyle düşman perişan bir vaziyette kaçmıştır. Anadolu uzun bir mücadelenin neticesi olarak kazandığı büyük zaferin haberini İstanbul’a ilk hediye olarak göndermiştir. Bu hediyenin devamını da beklemelerini söylemişlerdir. Milli ordunun kazandığı zafer için İstanbul camilerinde mevlid-i şerif okunmasına karar verilmiştir59.

II. İnönü Zaferi, Yaşamaya hak kazanan milletlerin, ancak şan ve şerefle ölmesini bilen milletler olduğunu göstermiştir. Dünya’ya karşı varlığını kanıtlayan Türkiye, zalimler dünyasının dışında kalan dünyanın saygı ve sevgisini kazanmıştır. Bundan sonra Anadolu halkının düşmanları varsa, dostları da vardır. Ordusuna, vatanına ve Meclisine dayanan Türk milleti bundan sonra, Batı’ya haklarını daha yüksek sesle söyleyecek, Doğu’ya da ümit ışığı olacaktır.60

İtilaf Devletlerinin bütün yardımlarından, deniz taşıma araçlarından, İngiltere’nin mühimmat fabrikalarında üretilen top ve tüfeklerinden faydalanan Yunan ordusuna ve onu destekleyen, zulüm ordularına, yalnız kendi araçlarıyla, yorgun ve yeni kurulan ordusuyla savaşan Anadolu, bütün olumsuzluklara rağmen başarılı olduğu için

59 Vakit, 7 Nisan 1337 (7 Nisan 1921), nr. 1196, s. 1. 60 Gülmez, Kurtuluş Savaşı’nda,, s. 539.

(28)

bu zafer çok önemli ve değerlidir. Bu zaferi saklamak isteyen Yunanlılar, Türk ordusunda Türk elbisesi giymiş Fransız ve İtalyan subaylarının olduğu yalanını söyleyecek kadar da ileri gitmişlerdir. Türk’ün hakkını almasına silahla yol gösteren II. İnönü Zaferi, Yunanistan’a Anadolu seferinin ne çetin ve çıkmaz bir macera olduğunu kanıtlamış, millet ve ordunun çok büyük ve çok yüksek özverisini dünyaya bir kez daha göstermiştir.61

İstikbâl gazetesinde yazan Faik Ahmet Bey, II. İnönü Zaferi’ni, “Kaçıyorlar!...” başlıklı makalesiyle verirken,Yunan ordusu ve Türk milleti hakkında şu ifadeleri kullanmıştır: “Yunan ordusu nihayet Türk’ün çok geniş ve zengin bir azim ve iman

yatağı olan o pek çok asil kahraman milletin! Kahredici, öldürücü yumrukları altında ezilerek, parçalanarak, perişan bir halde Yunanistan yolunu tutmuş kaçıyor! Evet kaçıyor, Anadolu’ya medeniyet bayrağını, Hıristiyanlığın medeniyet ateşini sokmak için o pek mağrurâne duruşlarını gösteren Yunanlılar, Türkler hakkında, sanki tanımadıkları, sillelerini yemedikleri bir milletmiş gibi, insanlığın ağzına almakta utanacağı küfürleri savurarak, onları bir avuç eşkiyaya benzeterek, vurmaktan, kırmaktan, bir haftada Ankara’ya gidip oralara sahip olacaklarından bahsederek, arslanlar yatağına saldıranların bir zamanlar Türk’ün önünde diz çöken kişileri, şimdi neye uğradıklarını bilmeyerek, bilemeyecek derecede şaşarak topunu, tüfeğini savurup alabildiğine firar etmiştir!” Faik Ahmet, zaferin kazanılmasından duyduğu gururla hayalci Yunanistan’ın düştüğü kötü durumu gülünç buluyor ve eşi benzeri olmayan kahramanlıklarla Yunanlılara haddini bildirip dersini veren şanlı ve şerefli Türk ordusuna selam ve hürmetlerini gönderiyor. Türk’ün galibiyetini, maddi ve manevi bir kazanç, bir mükafat olarak değerlendiriyor. Türk ordusunun hiçbir zaman yıkılmayacağını ve Türk milletinin de hiçbir zaman öldürülemeyeceğini savunarak Faik Ahmet Bey, şunları ilave ediyor: “İşte sizin öldürmek istediğiniz ve hayatını zindana

çevirmek istediğiniz Türk! Hayatını kurtarmak, istiklâlini vermemek için kahramanca dövüşerek o sizin pek çok güvendiğiniz, itimat ettiğiniz milletin ordularını parçalayarak ölmeyeceğini, öldürülemeyeceğini göstermiş, Anadolu’nun mukaddes yaylasında, ceddinin dalgalandırdığı istiklâl bayrağını üzerinde taşıdığı omuzlarının yere gelmesi imkânı olmadığını emsalsiz gücüyle ve sonsuz kahramanlığıyla ispat etmiştir.”62 der.

61 Gülmez, Kurtuluş Savaşı’nda , s. 539-540.

(29)

Artık Yunanlılar, yaptığı hatalarla İtilaf Devletleri arasında destek bulamayacaklardır. İngilizler, sırf kendi çıkarları için Yunan ordusunu abartarak bugünlere kadar getirmiş, işte bu duruma düşürmüştür. Hiç kimsenin topraklarında ve istiklâlinde gözü olmaması gerektiğini bir kez daha gösteren Türk Milleti, kesin zaferin yakın olduğunu göstermiştir.

Türk milleti sonuçları kendi görmekte ve bundan gurur duymaktadır. Bir de kazanılan zaferlerin büyüklüğü ve önemi basında vurgulandığında, Türk milleti bir kez daha moral bulmakta, umut edinmektedir ve girişilen mücadelenin haklılığını görmekte ve bu mücadelenin yanında olduğunu her fırsatta göstermekte ve dile getirmektedir.

Zafer haberi duyulur duyulmaz memleketin her köşesinde kutlamalar başlamıştır. Cepheye en yakın yer olan Eskişehir’de Yunan kuvvetlerinin hezimete uğradığı öğrenilince herkesi büyük bir coşku kaplamış ve yaklaşık 10.000 kişi meydanda toplanmış, burada büyük bir miting düzenlemişlerdir. Mitingden sonra halk hastanedeki yaralıları ziyarete gitmiş ve onlara sigara ikram etmişlerdir63. Erzurumlu bir tüccar olan Nafiz Bey de İstanbul’da satın aldırdığı uçağı, Eskişehir’de orduya armağan ve teslim etmiştir. Uçak Ankara’ya gelip Meclis üzerinde uçuş gösterileri yapmış ve Türk bayrağına benzeyen kurdeleye bağlı olarak yaptığı manevralarla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni selamlamıştır64.

Eskişehir’deki kutlamalardan hemen sonra 2 Nisan günü bütün Ankara halkı sokaklara dökülmüştür. Bütün okullar, esnaf cemiyetleri, halk ve ulemadan oluşan binlerce kişi Meclis önünde toplanmış ve bu binlerce kişi tekbir sesleriyle başlayarak büyük bir miting düzenlemiştir. Mustafa Kemal Paşa ve milletvekillerinin de hazır bulunduğu bu miting’de; “bugünkü zaferi bize kazandıran

Cenab-ı Hakk, son zaferi de bize bahşetsin” diye dualar edilmiştir. Miting’de, Ankara Belediye Reisi Samih Rıfat ve Hamdullah Suphi halkı coşturan konuşmalar yapmışlardır. Daha sonra İstiklâl Marşı söylenmiş, kurbanlar kesilmiş, halk sevinç gözyaşları içinde dağılmıştır65.

63 Hakimiyet-i Milliye, 6 Nisan 1337 (6 Nisan 1921), nr. 152, s. 1.

64 Mahmut Goloğlu, Cumhuriyete Doğru, 1921-1922, Ankara, 1971, s. 145.

Referanslar

Benzer Belgeler

Mustafa Kemal Paşa 19 Eylül tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir konuşma yapmış, bu konuşmasında Sakarya Zaferi’ni anlatmış, Türk

10 Seferberlik emri Meclis-i Vükela’da görüşülmüş ve karara bağlandıktan sonra 2 Ağustos 1914’te irade çıkartılmıştır. 11 Cemal Akbay, Osmanlı

/@AtamBaskanlik /Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı Bilgi İçin:

Türkiye'nin en seçkin münazara turnuvalarından biri olan İstanbul Erkek Lisesi Münazara turnuvası bu yıl 24-25 Mart tarihlerinde okulumuzda yapıldı.. Bu yıl al

Zafer kazanılmış ama savaş kaybedilmişti. Başkent İstanbul’da İngiliz ve Fransız gemileri demirlemiş, Osmanlı topraklarını paylaşıyorlardı. Ama Çanakkale’de ünü

Literatürden farklı olarak bu çalışmada ise St37 çelik ve AA7075-T651 alüminyum malzemesinden yapılmış ortasında farklı delik geometrilerine sahip numuneler

Bu süreçlere en son internet odaklı yeni iletişim teknolojileri eklenmiş, mobil cihazlarla daha çok bireysel olarak kullanılabilen bu teknolojiler iletişimin işle-

Eğin (Kemaliye)’de ve Malatya da bu çeşit süslemelere şakşak adı verilmektedir. Şakşaklar, hem kapı tokmağı gibi ses duyurmada hem de kapı kanatlarını açıp