• Sonuç bulunamadı

D. BÜYÜK TAARRUZ’UN KAMUOYUNDAKİ YANKILARI

2. Büyük Taarruz’un Dış Kamuoyundaki Yankıları

Türk Ordusu, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde çembere alınan Yunan ordusunun büyük kısmını imha etmiştir. Atina, Türk taarruzunu zamanında tespit edememiş, gafil avlanmıştı. Başkomutan General

154 Çapa, “Milli Mücadele’de Doğu”, s. 671.

155 Vakit, 2 Teşrinievvel 1338 (2 Ekim 1922), nr. 1765, s. 1; Mehmet Kaplan - İnci Enginün - Birol Emil -

Necat Birinci - Abdullah Uçman, Devrin Yazarlarının Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa

Hacı Anesti’ye, dik kafalı aptal diye hücum edilmiştir. Başkomutan değiştirilmiş yerine General Trikopis atanmıştır156.

Hacı Anesti 1922 baharında, birçok yabancı gazeteciyle Yunan cephesini gezmiş ve İzmir’e dönüşünde Reuter muhabiri, Yunan Başkomutanına sormuştur: “Cepheyi

gezdiniz, Mustafa Kemal’i gördünüz mü?” sual herhalde önceden tertiplenmişti. Mağrur Yunan Başkomutanı, hayret eder bir tavır takınıyor, suale başka bir sualle karşılık veriyordu: “Ne, Mustafa Kemal mi? Kim bu adam? Ben öyle bir kumandan

tanımıyorum…!” demiştir157.

Mustafa Kemal Paşa, Hacı Anesti’nin bu seviyesiz konuşmasını duymuş; fakat vereceği cevabı, gününe ve zamanına bırakmıştır. İşte bu zaman 9 Eylül 1922’de gelmiştir. Son Yunan kırıntıları da İzmir sularına gömülmüştür. Yirminci yüzyılın en büyük zaferinin Türk Başkomutanı, artık kendisinin çevresinde olan aynı Reuter ajansı muhabirine “iki haftadır cephedeyim. Her tarafta Hacı Anesti’yi arıyorum, gördünüz

mü?”158 şeklinde tarihi cevabını vermiştir.

Yunanlılar, şaşkınlık ve panik içinde oldukları Taarruzun ilk günlerinden sonra, gerçeği anlamışlar ve mağlubiyeti kabul ederek Yunan halkına açıklamak zorunda kalmışlardır. Kral Konstantin, beyanname yayınlayarak, felakete alışmayı bütün Yunan milletine tavsiye etmiştir159.

İngiltere’nin, İstanbul’daki yeni maslahatgüzarı, taarruzdan üç gün sonra, 29 Ağustos 1922’de Lord Curzon’a çektiği gizli kayıtlı telgrafta, hâlâ: “Kendimiz, İstanbul’un işgalini ilanihaye devam ettirmek niyetinde değilsek, (İstanbul’u)

Yunanlılara devretmek Doğu probleminin tek çözüm yoludur…” demiştir160.

İngiltere, hâlâ durumun Yunanistan için ne kadar vahim olduğunu anlayamamıştır. Bu nedenle de, Yunanistan’ın mütareke isteğini Ankara’ya bildirmekte gecikmiştir. Bunun nedeni de, Sir Horace Rumbold ve General Harrington’un hazırladıkları aşırı iyimser raporlar neticesinde, savaşın Yunanlılar lehine dönebileceğinin ümit edilmesidir.

156 Asım Gündüz, Hatıralarım, Yay. Haz. İhsan Ilgar, İstanbul, 1973, s. 134. 157 Gündüz, Hatıralarım, s. 134.

158 Gündüz, Hatıralarım, s. 134. 159 Özalp, Milli Mücadele, s. 235.

Sir Horace Rumbold, 4 Eylül’de çektiği bir telgrafta da, Yunan mütareke isteğini, Türklere duyurmayı geciktirirken, hâlâ Yunanlıların bir şeyler yapabileceğini beklemekte ve şunları eklemektedir: “Yunan teklifini Türklere bildirme konusunda

meslektaşlarıma danışmamak için kasten kendimi tutuyorum; çünkü, önce teklif Fransız meslektaşlarım tarafında hemen milliyetçi ajana iletilecek ve Yunanistan’ın durumu daha da zayıflayacaktır. Yunanlılara karşı bu hoş olmaz.”161 Fakat Lord Curzon, bu işin daha fazla gizlenemeyeceğini anlamış olacak ki, Paris ve Roma’ya Yunanistan’ın mütareke isteğini bildirmiştir162.

Yunan ordularının yenilmesi üzerine, İngiltere’de bir telaş başlamıştır. İngiliz Parlamentosu’ndaki bir toplantıda İşçi Partisi Lideri Mac Donald, şunları söylemiştir:

“Nerede Başbakan Lloyd George? Bize ne söz verdi? Sonuç ne oldu? Hazineden büyük paralar alıp, bizi boş yere masraflara soktu. Hani Boğazlar bizim olacaktı? Hani Anadolu’yu paylaşacaktık? Ne yazık ki bunların hiçbiri olmadı. Bunun hesabını versin.”163

Lloyd George ağır adımlarla kürsüye gelerek şu yanıtı vermiştir: “Sayın üyeler,

yüzyıllar ender olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakınız ki, o büyük dahiyi, asrımızda Türk ulusu yetiştirmiştir. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elimden ne gelir.”164

“Asi diye küçümsenen bir Türk, üç yıllık bir kavga sonunda, İngiltere Hükümeti’ni ve onun ünlü Başbakanını devirmeyi başarmıştı. Romantik adam, gerçekçi adamın önünde silinip gitmiş. Bir Makedonyalı, bir Kelt’in sırtını yere getirmişti.”165

İngiltere’nin yanı sıra, Fransa kamuoyunda da Türklerin kazandığı Büyük Zafer hakkında birçok yorum yapılmıştır.

Fransa’nın o tarihteki en önemli gazetesi şu yorumu yapmıştır: “Onbeş günde,

bir yıldırım taarruzu ile, Mustafa Kemal Paşa’nın orduları amaçlarına ulaştılar…

161 Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri, s. 239.

162 Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleri ile Sakarya’dan İzmir’e: 1921-1922, İstanbul, 1989, s. 478. 163 Enver Behnan Şapolyo, Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, İstanbul, 1958, s. 508. 164 Şapolyo, a.g.e, s. 508.

165 Kinross, Atatürk, s. 520; Türk İstiklal Harbi, İstiklal Harbinin Son Safhası, C. II, Kısım. 6, Kitap. 4,

Yunan ordularını yenerek kalıntılarını denize attılar… Yunanlılara mütareke bahşedilmeden, işgal altındaki toprakların boşaltılması işi silahla çözüldü… Küçük Asya meselesi bizzat Türkler tarafından halledilmiş kabul edilebilir. İngiliz diplomasisinin cüret verdiği ve olayları anlamak istemeyen Kral Konstantin’in maceracı politikasının vardığı sonuç işte budur.”166

Büyük Taarruz Fransız kamuoyu için bir sürpriz olmuştur; çünkü, kamuoyu Türk ordusunun giderek güçlendiğini bilmekle beraber, savunmayı bırakıp bir taarruza geçebileceğine ihtimal vermemiştir. 30 Ağustos’tan itibaren Fransız basınında Türk taarruzu, haberler arasında ön plana çıkmıştır. Türk’ün zaferlerinden bahseden gazeteler bu zaferlerin, Anadolu’yu Yunanlılardan temizlemek suretiyle Şark sahasında en büyük engeli kaldırmış olduğunu yazmışlardır167. Bütün Fransız gazeteleri Türk Yıldırım Taarruzu adını verdikleri savaşa, sütunlarında büyük başlıklar altında yer vermişlerdir. Gazeteler özellikle, Türk zaferini İngilizlerin hezimeti olarak değerlendirmişlerdir. Le

Journal des Hellenes, 27 Ağustos 1922’de, ‘‘Anadolu’da Türk Taarruzu’’, Le Petit

Parisien 30 Ağustos 1922’de, “Türk Zaferi”, 31 Ağustos 1922’de Le Matin gazetesi

“Yunanlılar 70 km. çekildiler” başlıkları ile haberler vermişlerdir. Türk Yıldırım Taarruzu Yunan ordularını on günde tam bir hezimete uğrattı. Mustafa Kemal, ordularına “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” emrini verdi, Türk ordusu süratle ilerliyor şeklinde yazılar yayınlanıyordu168.

5 Eylül’de Fransa’da Le Figaro gazetesi İzmir’de bulunan bir Fransız subayının hatıra defterinden, İzmir’in durumu ile ilgili şu ilginç görüşleri aktarmıştır:

“İki günden beri cepheden gelen trenlerin getirdiği bu derme-çatma grup, acaba gerçekten bir ordu muydu? Askerler ve sivil mülteciler bitkin halde birbirine karışmış, tek düşünceleri limana yetişmek ve demirli Yunan nakliye gemilerinden birine canlarını atmak… Türk yaklaşıyor ve şimdiden Manisa tepelerine ulaşan büyük gölgesi, geleneksel korkuyu canlandırdı.”169

Fransa ve İtalya’da basın, olayları daha gerçekçi ve objektif olarak değerlendirmiştir. İngiliz basını ise önceleri Milli Mücadele’ye pek ilgi göstermemiş,

166 Feyzioğlu, “Milli Kurtuluş Önderi”, s. 111.

167 Hakimiyet-i Milliye, 9 Eylül 1338 (9 Eylül 1922), nr. 603, s. 1 168 Akyüz, Türk Kurtuluş Savaşı, s. 291.

daha sonra ise, Milli Mücadele ile ilgili yazılara İngiliz basınında sıkça rastlanmaya başlanmıştır. İngiliz Hükümeti’nin aksine, İngiliz Basınının da genelde olayları, objektif olarak değerlendirdiği gözlenmiştir.

İngiltere’de çıkan haftalık dergi New Statesman, 2 Eylül 1922 tarihli sayısında, Yunan bozgununun ve Türk ordusunun hızla Bursa, İzmir yönünde ilerlediğini açıklamıştır. Kan dökülmesine yol açan bu çılgınlığın sorumluluğunun İngiliz politikasına ait olduğunu söylemiştir. Başbakan’ın hâlâ mazeret aradığını, hâlâ Türkiye’ye karşı düşmanlık güdülmesinin, İngiltere’nin Yakın ve Ortadoğu’daki çıkarlarını büyük ölçüde tehlikeye atacağını hatırlatmıştır. Aynı dergi 9 Eylül sayısında; Türklerin kasaba kasaba hızla ilerlediğini ve Yunanistan için verilen mücadelenin bittiğini, Yunanlıların geri çekilirken, her yeri yakıp yıktığını ve katliam yaptığını, Lloyd George’un, Türkleri, askerî ve siyasî bir güç olarak varlığını kabul etmesinden başka çaresi kalmadığını bildirmiştir170.

3 Eylül tarihli Daily Pres gazetesinde “Ankara ve İngiltere” başlıklı yazıda; İngiltere’nin, Hindistan, Mısır ve Irak’ta maruz kaldığı zorlukların Türk-Yunan mücadelesinin sonucu ile daha da arttığını kabul ettiğini; Başbakan Lloyd George’un yanlış politikası nedeniyle durumun bu hale geldiğini, aslında Mustafa Kemal’in Yunanlıları, Anadolu’dan atmakla meseleyi hallettiğini ve bir ölçüde İngiltere İmparatorluğu’na iyilik ettiği dile getirilmiştir. Ayrıca aynı yorumda, Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümeti idaresi altına girerse, bunun dışında bir harekette bulunmazsa, yine her şeyin eskisi gibi iyi bir hale girmesinin mümkün olabileceği söylenmiştir. Buradan da anlaşıldığına göre, İngiltere, hala eskisi gibi Osmanlı Devleti’nin yaşayacağını, padişahın bütün İslâm aleminin başı olarak kalacağını ümit etmektedir171.

İngiltere ayrıca, Fransızlara, Türk zaferini kutladıkları için kızıyordu. Bu nedenle İngiliz gazeteleri “Fransızlar ya Türkiye’yi ya da müttefikleri tercih etmek

durumundadırlar”172 şeklinde yazılar yazmıştır.

170 Ergün Aybars, “Milli Mücadele’de İngiliz Basını II, (1920-1923) Sevr’den Lozan’a”, AAMD, C. VII,

S. 19, Ankara, 1990, s. 60.

171 Doğan Adalı, Büyük Taarruza Hazırlık Dönemindeki Diplomatik, Siyasi ve Askeri Faaliyetler,

(Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1998, s. 192.

Türk zaferinin yankıları Türkiye’nin sınırlarını aşarak her tarafa yayılmıştır; boyunduruk altında, sömürge hayatı yaşayan halkları etkilemiştir; bu halklar şimdi Mustafa Kemal’e kendi kurtarıcıları gözüyle bakmaya başlamışlardır. Dünya’nın dört bir yanındaki Müslüman halk, bu Türk zaferini, “İslamın Hıristiyanlığa, Doğu’nun

Batı’ya, Asya’nın Avrupa’ya ve Türkiye’nin emperyalist İngiltere’ye karşı kazandığı en büyük zafer” olarak kutlamıştır173.

17 Eylül 1922 tarihli Tevhid-i Efkar gazetesi; Yeni Delhi’de Hindistan Müslümanları Türk zaferini kutluyor, İngilizleri lanetliyorlar, haberini vermiş ve İngiliz siyasetinin devamı halinde, İslam alemindeki galeyanın, İngiliz kabinesi üzerinde kötü tesirleri olacağını bildirmiştir174.

Birçok Müslüman ülke, Mustafa Kemal Paşa’yı Müslümanların kahramanı ilan etmiş ve sonuçlanan Türk zaferi dolayısıyla memnuniyetlerini dile getirmişlerdir. İran, Azerbaycan, Hindistan, Mısır, Beyrut gibi birçok yerde şenlikler düzenlenmiştir. Beyrutlu din kardeşlerimiz Türklerin sevincine katılmışlar ve Cuma günü, şehitlerimiz için mevlitler okutmuşlardır. Türk ordusunun zaferi için dualar edilmiş ve kasideler okunmuştur. Tüm Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiği konusunda konuşmalar yapılmıştır175.

Türk Milleti’nin zaferinin, yurtdışında kamuoyunda meydana getirdiği etkilerden de anlaşıldığı üzere, Asya ve Afrika milletlerinin kurtuluş ve bağımsızlık savaşları için, ilham kaynağı olmuştur. Bundan sonra, bir insan ömründen kısa bir zaman içinde, Asya ve Afrika’nın haritası, baştan başa değişecek, yeni yeni bağımsız ülkeler doğduğu görülecektir. Türkiye bu ülkelerin öncüsü olmuştur176.

173 Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı, s. 269. 174 Adalı, Büyük Taarruza Hazırlık, s. 189.

175 Vakit, 23 Eylül 1338 (23 Eylül 1922), nr. 1716, s. 1. 176 Şimşir, İngiliz Belgeleri ile Sakarya’dan, s. 545.

II. BÖLÜM

MİLLÎ MÜCADELE’DE KAZANILAN ZAFERLER NETİCESİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NE VE KOMUTANLARA

GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI

A. BİRİNCİ İNÖNÜ ZAFERİ MÜNASEBETİYLE GÖNDERİLEN KUTLAMA MESAJLARI

1. Birinci İnönü Zaferi Münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne