• Sonuç bulunamadı

Avrupa yolundan notlar:Napoli:Bezlerin bayraklar gibi sallandığı bu sokaklarda bayrakları da bezleşmiş sandım!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Avrupa yolundan notlar:Napoli:Bezlerin bayraklar gibi sallandığı bu sokaklarda bayrakları da bezleşmiş sandım!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

z

A vrupa yolumdan n otlar i

- = ~ N A P O L İ = - |

Vapurumuz sa - bahtan akşama kadar Napolide kalacak. Akdeni - zin maviliğini çizmeliyen İtal - yan yarımadası - nın kıyı şehirleri

içinde, bir milyonluk gövdesile, en kalabalığı burası. Denizin geniş bir hilâl çizgisi çevirerek yarattığı kör - fezi baştanbaşa kucaklıyan şehir, da­ ha ilk bakışta, üç kısımlıkmış gibi gö­ rülüyor: Solda bir tepeye yaslanmış kabarık Napoli, ortada limanla di - ğer tepe araşma serilmiş düz Napoli ve sağa doğru körfezin öteki ucuna kadar şeridleme uzanan sayfiyeler Napolisi: îri başlı, yassı gövdeli, kıv­ rık ve uzun kuyruklu bir şehir!

Tuhaf, buranın herşeyinde bir ü - çüzlük görür gibiyim: Tepeler üç ta - ne; en solda Pozilip, ortada Senelm, ve en sağda Sorrant. Birincisi asıl şeh­ ri taşıyor, İkincisi limana bakıyor ve üçüncüsü burunlama bir atılışla kör­

fezin hilâllenmesini tamamlıyor. Kör­ fezin ortasına ve asıl Napolinin do - ğusuna düşen Vezüv bile üç çeşid: Eteği yeşil, gövdesi bakır, ve tepesi duman!

Şehrin kendisi de üstüste üç ana cadde ile üç katlı bir yapı gibi: Alt­ ta ve limanın solunda rıhtım boyu, şehri komişliyen bu asfalt kuşak Na­ polinin en güzel gezinti yeri. Daha yukarıda Roma caddesi, bizim Be - yoğlundaki Doğruyol gibi, şehrin ha­ reket ve ticaret damarı. En üstteki Viktor Emanuel caddesi, Napolinin boynunu gerdanlıyarak bütün şehre ve körfeze bakan gergin bir panaro - ma. Üç yoldan alttaki gösterişli, or - tadaki işlek, ve üstteki ömür!

Tepeler ve karalar değil deniz de üçüzlü: Dış, Tirenien denizi; avlu, Napoli körfezi, ve şehirle sarmaşan, iç liman. Limana bakıyorum, üç dal­ gakıran görülmektedir. Limanla rıh­ tım boyu arasındaki, ta on üçüncü a- sırdan kalma, çok garib biçimli ya - pıya bakıyorum, Nuovo denen bu kış- lamsı saray ve şatomsu kale dahi, bizim başlığı alınmış Galata kulesi gibi, üç tane kalın bürcu göğsüne ya­ pıştırarak kurulurken tunçlaşmış bi­ rer tarih gibi dikilen bu üç kulede tırtıllı mazgallarında sırıtan asırları göstererek öğünüp duruyorlar!

Hepsinden tuhafı, Napoliyi kendi tarihimizde aradım, meğer biz de bu­ rayı üç defa kuşatmışız: Biri Fatih, diğeri Beyazıd, üçüncüsü Kanunî za­ manında. Üçünde de, yalnız kalesi sarp olduğu için değil, denizi sığ ol­ duğu için burayı alamıyoruz. O za -

manlar denizinin yufkalığından ağır basmıştı; sonradan İtalyanın en ka - labalık limanı oluşu da denizinin de- rinleştirilişindendir: Su inince şehir kabardı!

Napoli ile Vezüv... Şehir, körfeze atlastan eteğini uzatıp, tepesindeki şatoları tac gibi başma geçirerek, caddelerini kemerler gibi takıp ta - kıstırmış bir hasba... Ve Vosüv, ye - şil eteğini çepçevre köylerin pırıltılı işlemelerde süslüyerek, lâvlardan donma göğsünü şerha şerha gerip, başı üstündeki dümanı gösterişli bir sorguç gibi göklere uzatan içi yanık bir âşık: İyi ki o erkek bu kadının i- çini görmüyor; soğurdu!

Ben bile gördüğüme pişman oldum. Liman rıhtımdan biraz içeri dalınca bizim iç Galatada gibiydim. Dar, a - ğacsız, kuru ve pis sokaklar, şehrin bu kalabalık ve işlek çarşılı mahal - lelerindeki evlere çamaşırlar ve bez­ ler asmışlar. O gün galiba İtalyan fa­ şizminin bir kutlulama bayramı ola

-cak, bütün pen - cereler bayrak - larla süslü idi. Fakat b e z l e r i n bayraklar g i b i sallandığı bu so - kaklarda bayrak­ ları da bezleşmiş sandım!

Birçok kimseden Napolinin İstan - bula benzediğini işitmiştim. Meğer i- kisinin de dışına bayılıp içine pek bakmamalıymış. İkisi de güzelliğin zenginliği altında bir yoksulluk sak­ lıyor. Bu benzeyişi dış görünüşleri bakımından da tamamlamak için İs- tanbula fedakârlıklar yaptırıyorum: Sarayburnile Kadıköyünü birleştirip Boğazla Halicden vazgeçmek; Bos - tancıya kadar karaların Moda ve Fe­ ner gibi eşsiz sivriliklerini kaldırarak İzmit ve Gemlik körfezleri arasında­ ki Bozburnun ucunu getirip Bostan­ cıdan Adalara doğru kıvırmak; A - daları da Karpi adile bire indirdik - ten sonra bir boy daha kabartılmış olan Alemdağmın içine görünmez bir baca yerleştirerek tepesinden duman çıkartmak: İşte sana bir Napoli!

İstanbulun Napoliden imreneceği tek şey bu dumandır. Dağların çıp - lakları kalıplarile, ormanlıları ka - buklarile, yanardağlar ise içlerile ya­ şarlar. Hele Vezüv, yalnız dümanı ve lâvile değil zaman zaman yükselip kısalmasile de canlı bir varlık gibi. On dokuzuncu asır ortalarında boyu 1200 e yakındı, biraz sonra 115 metro birden arttı, bu asrın başında da o artışın yarışma yakın kısalmıştır: Aşkı kabardığı vakit uzayan ve içi - nin zembereği kırıldığı vakit kısa - lan duygulu bir dağ!

Onun hayvanlardan daha diri ol - duğu onda göz yaşının bulunuşundan da belli: Lâvlarm kabuğundaki kö - pükler, yükseklerdeki soğuk hava ile donunca, döne döne indikleri için iki uçları sivrileştiğinden armud bi - çimine girerek ve armud büyüklü - ğünde katreler gibi dökülüyorlar. Coğrafyacılar bunlara «Volkan bom­ baları» diye korkunç bir ad takmış - lar. İyi ki İtalyan ruhu harbci değil ve şiir onlarca dövüşten üstün; Na

-polide bunlara «Vezüvün göz yaşları» deniyor: Değil mi ki yanık bir âşık­ tır, elbet ağlıyacak!

Hiç kımıldamıyan ölüdür,-hiç isti­ fini bozmadan kıyamete kadar işle -

yip duran da tam diri değil. Vezüvün de bizim gibi uykusu, uyanışı, yor - gunluğu ve öfkesi var. Çok defa usul, bazan da sar’alı. Vakit olur, ölü gibi; nöbeti tutar, deli gibi. Uyanışı sıç -

rayıştır, teprenişi zelzele!

Tarih onun «tercümeihal» ini an - cak yirmi beş asırdır biliyor, Roma - lılar onu uzun asırlar pörsüyüp bit­ miş sandılardL 79 yılında birdenbire gümbürdiyerek yamacındaki iki şeh - ri lâvlarile örtüverdi. Altıncı asır başında da küllerini İstanbula kadar göndermişti. İnsanlar onun yirmi beş asrından şunu öğrendiler: Çok uzun uyumuşsa uyanışı da yaman oluyor, şimdiki gibi piposunu tüttürür du - rursa, pek o kadar korkma. Amanın keyfi bozulmasın!

İsmail H abib

Düzeltmeler:

Çarşamba günkü Marsilya yazısı .«.gün­ den düne» diye başlarken «günden güne»

diye çıkmış. Ertesi günkü Nis yazısının da 4 üncü fıkrasındaki «en pahalı lâm - balan da «en paslı» diye çıkmış. 2 net

sütunun üçüncü fıkrasındaki bir cümle de karmakarıştır. Şöyle olacak: «... üst kıyısını dağın böğrüne asmış söbü bir çemben.

İ. H.

Bezlerin bayraklar gibi

sallandığı bu sokaklar­

da bayrakları da bezleş­

miş sandım!

İsm ail H a b ib Sevük

Referanslar

Benzer Belgeler

In this study, we aimed to investigate the alterations in neurometabolic variables according to synapsin III gene 196 G.A (rs133945G.A) and 631 C.G (rs133946C.G)

Studies on the anticancer constituents in Glycyrrhiza uralensis Fisch By: Yang, Li; Chen, Haixia; Gao, Wenyuan; Yan, Lulu.. The objective of this paper was to study the

[r]

萬芳醫院院長交接,李飛鵬院長將再創巔峰! 萬芳醫院新舊任院長交接典禮,於 6 月 1 日中午 12 點,假萬芳醫院 6

Ancak manyetik alan üretmek için önce bir elektrik akımı oluşturmak gerekiyor.. Elektrik alan üretmek ise manyetik alan üretmeye göre çok

Suriyeli Öğrencilerin Eğitim-Öğretim Sürecindeki Gelişim ve Deneyimleri Türkiye’de bulunan geçici koruma kapsamındaki Suriyeli çocukların mevcut eğitim sistemine

[r]

Acaba İslam dünyasında elitis/bizantinist aydınların seküler bir dünya inşâ etme çabalarındaki başarısızlıkları, yeni dönemlerde Hıristiyanlıkta olduğu