• Sonuç bulunamadı

Hakkâri bölgesinde iki eşliliğin (Kumalığın) evdeki ergen çocuklar üzerinde etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hakkâri bölgesinde iki eşliliğin (Kumalığın) evdeki ergen çocuklar üzerinde etkisi"

Copied!
115
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

AİLE DANIŞMANLIĞI VE EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

AİLE DANIŞMANLIĞI VE EĞİTİMİ BİLİM DALI

HAKKÂRİ BÖLGESİNDE İKİ EŞLİLİĞİN

(KUMALIĞIN) EVDEKİ ERGEN ÇOCUKLAR

ÜZERİNDE ETKİSİ

Merve CANDAR

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr.Öğr.Üyesi Özlem ALTUNSU SÖNMEZ

(2)
(3)
(4)

Teşekkür

Bu çalışmanın her aşamasında rehberlik ederek bilgisinden tecrübesinden yararlandığım saygı değer danışmanım Dr. Öğr. Üyesi Özlem ALTUNSU SÖNNEZ’e teşekkürlerimi sunarım..

Ayrıca bugünlere gelmemde rol alan maddi manevi her türlü desteği esirgemeyen benimle birlikte üzülüp benimle birlikte mutlu olan anneme babama ve ablama, eğitim sürecim boyunca yanımda olan her sıkıntıda birbirimize destek olduğumuz yol arkadaşlarıma ve bilgisiyle tecrübesiyle bana kendimi iyi hissettiren Rasime DEMİR’e teşekkür ederim.

Son olarak da desteğiyle güç bulduğum, her türlü nazımı çeken, beni tüm kalbiyle destekleyen, “olmasaydın yapamazdım” dediğim biricik eşim Hayati CANDAR’a teşekkür ederim.

(5)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Merve CANDAR

Numarası 144211001008

Ana Bilim /Bilim Dalı

Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Anabilim Dalı/ Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Bilim Dalı

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Özlem ALTUNSU SÖNMEZ Tezin Adı

HAKKÂRİ BÖLGESİNDE İKİ EŞLİLİĞİN (KUMALIĞIN) EVDEKİ ERGEN ÇOCUKLAR

ÜZERİNDE ETKİSİ ÖZET

Bu araştırmanın temel amacı, kumalık kavramının evin içinde yaşayan çocuklar tarafından nasıl değerlendirildiğini, bu yaşantıdan çocukların nasıl etkilendiğini ortaya koymaktır. Çalışmada çocukların kumalığa karşı bakış açısı, çocuklara göre aile hayatlarının nasıl bir değişime uğradığı okul hayatlarının, psikolojik durumlarının, sosyal yaşamlarının nasıl etkilendiği tespit edilmek istenmiştir. Çalışma, sıklıkla kadın gözüyle değerlendirilen çok eşliliğin (kumalığın), bu konuda hep arka planda kalan çocuklar tarafından ne ifade ettiğini, nasıl duygular oluşturduğunu araştırması sebebiyle önem arz etmektedir.

Araştırmanın çalışma grubunu Hakkâri ve çevresinde yaşayan 15-18 yaş aralığındaki çocuklar oluşturmaktadır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden yüz yüze mülakat/bireysel görüşme ve gözlem metodu birlikte kullanılmıştır. Araştırma için demografik bilgilerin yanında yarı yapılandırılmış açık uçlu sorular hazırlanarak derinlemesine bilgi alınmaya çalışılmıştır. Elde edilen veriler, betimsel-yorumlayıcı analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Katılımcılara sorulan sorular ve verilen cevaplar birbirleriyle ve kendi içlerinde karşılaştırılarak tablolar oluşturulmuştur. Benzerlikler ve farklılıklar yorumlanarak açıklanmıştır. Katılımcıların kimliklerini deşifre etmemek için isimler kısaltmalar halinde verilmiştir

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Merve CANDAR

Numarası 144211001008

Ana Bilim /Bilim Dalı

Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Anabilim Dalı/ Aile Danışmanlığı ve Eğitimi Bilim Dalı

Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Özlem ALTUNSU SÖNMEZ Tezin Adı

THE EFFECT OF POLYGAMY ON

ADOLESCENTS CHILDREN AT HOME IN THE HAKKARII REGION

Abstract

The main purpose of this study is to reveal how the concept of Polygamy is evaluated by children living in the same house and how children are affected by this life. In this study, it is aimed to determine the children's point of view towards Polygamy, how their family lives have changed according to children, how their school life, psychological conditions and social life have been affected. The study is important because it explores what polygamy, which is often evaluated with the eyes of women, means for the children who are always in the background and what feelings they create.

The study group of the research consists of children aged between 15-18 years living in and around Hakkari. In the study, face-to-face interview / individual interview and observation method, which are the qualitative research methods, were used together. For the research, in addition to demographic information, semi-structured open-ended questions were prepared for in-depth information. The obtained data have been evaluated with descriptive-interpretive analysis method. The questions asked to the participants and answers given by them have been created in the table compared with each other and their own interior. Similarities and differences are interpreted and explained. In order not to decipher the identity of the participants, the names are given in abbreviations.

(7)

İÇİNDEKİLER GİRİŞ ... 1 ARAŞTIRMANIN KONUSU ... 3 ARAŞTIRMANIN AMACI ... 3 ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ ... 4 ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI ... 5 BİRİNCİ BÖLÜM ... 5

1-EVLİLİK VE ÇOK EŞLİLİK ... 5

1.1. EVLİLİK ... 5

1.1.1. Evliliğin Tanımı ... 5

1.1.2. Türkiye’de Görülen Evlilik Türleri ... 6

1.1.3. Doğu Anadolu’da Ve Hakkâri’de Evlilik ... 13

1.2. ÇOK EŞLİLİK ... 16

1.2.1. Çok Eşlilik Nedir? ... 16

1.2.2. Çok Eşlilik Ve Kuramlar ... 16

1.2.3. Çok Eşliliğe Bakış ... 17

1.2.4. Doğu Anadolu’da ve Hakkâri’de Çok Eşlilik ... 21

1.2.5. Çok Eşliliğin Nedenleri ... 22

1.2.6. Türkiye’de Çok Eşlilik ve Din ... 27

İKİNCİ BÖLÜM ... 30

2-ÇOK EŞLİLİK VE ÇOCUK ETKİLEŞİMİ ... 30

2.1. Çocuk ve Aile ... 30

2.2. Çocuk Ruh Sağlığı ... 32

2.2.1. Kültürel Faktörler: ... 34

2.2.2.Toplumsal Sınıf Farklılıkları: ... 35

2.2.3.İletişim Araçları: ... 35

2.3. Çok Eşlilik ve Çocuk Ruh Sağlığı ... 36

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 39

3- YÖNTEM ... 39

3.1 ARAŞTIRMANIN MODELİ... 39

3.2 EVREN VE ÖRNEKLEM ... 40

3.3 TANIMLAR ... 40

(8)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ... 42

4- BULGULAR VE YORUM ... 42

4.1. Çocukların Demografik Özelliklerinin Değerlendirilmesi ... 43

4.2.Görüşmeye Yansıyan Düşünceler ... 50

4.2.1.Çocukların Yaşadıkları Ailelerinden Memnuniyet Durumları ... 50

4.2.2. Çok Eşli Ailede Yaşamanın Çocukların Okul Hayatına, Psikolojik ve Sosyal Yaşantılarına Etkileri ... 55

4.2.3.Çok Eşliliğe Karşı Kardeşlerin Bakış Açısı ve Kardeşler Arası İlişkiler .. 62

4.2.4. Üvey Anneyle İlişkiler ... 67

4.2.5. Çok Eşliliğe Karşı Annelerinin Düşüncelleri ve Hissettikleri ... 70

4.2.6. Evdeki İki Kadın Arasında İlişkiler ... 74

4.2.7.Çok Eşli Bir Ailede Yaşamanın Aile Hayatına Etkileri ve Tek Eşli Bir Ailede Yaşamış Olsalardı Olabilecek Farklılıklar ... 77

4.2.8.Çocukların Çok Eşliliğe Karşı Düşünceleri ve Kendi Yetişkinlik Hayatlarında Çok Eşli Aile Olma Düşünceleri ... 83

4.3. SONUÇ VE ÖNERİLER ... 88

4.3.1. Sonuç ... 88

(9)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: 2014 Doğu Ve Güneydoğuda Yapılan Araştırmalarda Bölgede Tespit

Edilen Evlilik Türleri ... 13

Tablo 2: Çeşitli Ülkelerde Çok Eşlilik Oranları (1963) ... 17

Tablo 3: Bölgelere Göre Çok Eşlilik Oranları (1972) ... 19

Tablo 4: Çocukların Demografik Özelliklerinin Değerlendirilmesi ... 43

Tablo 5: Annelerin Kaçıncı Eş Olduğu Ve Babanın İkinci Kez Evlenme Sebebi .... 46

Tablo 6: Çocukların Aile Hayatlarından Memnuniyet durumları ... 51

Tablo 7: Çocukların Okul Hayatlarının, Psikolojik Ve Sosyal Yaşamlarının Etkilenme Durumu ... 55

Tablo 8: Çocukların üvey kardeş ilişkileri ve Kardeşlere Bakış Açısı ... 62

Tablo 9: Çocukların Üvey Anneyle Olan İlişkileri ... 67

Tablo 10: Evdeki Kumaların İlişkileri ... 74

Tablo 11: Çok Eşli Yaşamanın Aile Hayatlarına Etkileri İle İlgili Çocukların Düşünceleri ... 77

(10)

GİRİŞ

Toplumu oluşturan en küçük sosyal grup ailedir. Her aile kendi farklılıklarıyla toplumun gelişimine ve değişimine katkıda bulunur. Giddens (2001a) toplumsal hayatın aktif devingenliğine vurgu yapmaktadır. Toplumsal hayatı, yalnızca orada duran “toplum” olarak ya da bireyin eseri olarak görmek yerine, aynı zamanda daha büyük kurumları yeniden üreten, insanların faaliyet dizileri olarak düşünür. (Gözcü Yavaş, 2012:143).

Aile, kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulur. “Evlilik, kültürler arasında farklılıklar gösterse de tüm toplumlarda geleneksel olarak oturmuş ve resmi olarak kabul edilmiş tek birliktelik şeklidir. Bu birliktelik, toplumları ayakta tutan en önemli güçlerden biridir (Tarhan, 2017). Aile birliğini, sürekliliğini evlilik ile sağlar. Malinowski bu iki kavram arasındaki farkı şöyle ifade etmiştir. “Aile bir grup ya da örgüt; evlilik ise çocuk yapmak için yapılmış bir kontrattır.” (Aktaran, Bulut,1991:494)

Aynı zamanda evlilik toplumdan topluma farklı şekil ve işleyişlere sahiptir. Çok eşli evlilikler diğer adıyla poligami de bu farklılıklardan birisidir. Sosyolojik olarak incelendiğinde poligami çok eşli evlenmedir. Çok eşli evliliklerde bir kadının birden fazla erkekle evliliği bulunuyorsa poliandri, bir erkeğin birden fazla kadınla evliliği bulunuyorsa bu da polijini olarak adlandırılmaktadır. “Murdock, Social Structure adlı eserinde ilkel topluklardaki aile ve evlenme biçimleri üzerinde çok sayıda örnekler vererek çözümlemeler yapmıştır. İncelediği 250 topluluktan 193 ünde çok kadınla evlilik, iki yerde de çok erkekle evlilik tipinin hâkim olduğu saptanmıştır. Böylece 195 toplulukta çok evlilik, 43 toplulukta da tek eşle evlilik sistemi bulunmuştur.” (Aktaran, Gökçe,1991:511) Ülkemizde ise en sık görülen evlenme tipi polijinidir. Kültürel olarak kumalık olarak da bilinmektedir.

“Ailenin oluşumu, ilk cinsel davranış kalıpları ve bunların evlilik biçimleri hakkında iki temel görüşten bahsedilebilir. Bunlardan ilki aile ve evlenme biçimlerini toplumların sosyo-ekonomik gelişme evreleri ile açıklayan evrimci görüştür. Bu görüşe göre insanlığın ilk topluluklarında serbest cinsel ilişki vardır. Daha sonra toplumların gelişmelerine bağlı olarak çok eşlilik ve son olarak da tek eşlilik ortaya

(11)

çıkmıştır. Savunucuları Westermack, W. Wundt vd. olan diğer görüşe göre ise aile toplumsal yapının temel bir parçası olarak algılanmakta, aile ve evlilik kurumunun ilk insanlarla birlikte düzenli kalıplar içinde var olduğu düşünülmektedir. Bunlara göre insanlığın ilkel dönemlerinde serbest cinsel ilişki dönemi olmamıştır. Aile de ta başından itibaren monogam bir karaktere sahiptir” (Kaya,2004:2).

Toplumumuzda ailenin tam olarak oluştuğu varsayılması için çocuk sahibi olmak şarttır. Çünkü ailede soyun devamı çocuk ile sağlanacaktır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi 1. Maddesinde daha erken yaşta reşit olma durumu hariç on sekiz yaşına kadar her insan çocuktur diyerek yasal anlamda bir yaş sınırı çizmiştir. Çocukluk insan yaşamının temellerin atıldığı ve geleceğin şekillendirildiği özel bir dönemdir. Bir yetişkinin alabildiği kararların sorumlulukların ve becerilerin alınabileceği büyümeye ve olgunlaşmaya ulaşıncaya kadar devam etmektedir.

Birey dünyaya gizil güçleriyle gelir. Gelişimini sağlarken içinde yaşadığı toplumun dilini, geleneğini, göreneğini, ahlak anlayışını, inançlarını, değerlerini, davranış biçimlerini özümseyerek toplumun bir parçası olmuştur. Bu süreçte kişi hem toplumsallaşarak diğer bireylerle uyum sağlarken hem de kendi doğuştan getirdiği gizil güçleriyle başkalarından farklılığını oluşturan karakterinin şekillenmesinde rol oynar. Kalıtsal özellikleri ve toplumun etkisiyle benliğini oluşturur. Bu oluşumda ailenin rolü büyüktür. Sosyalleşme sürecindeki olumlu ya da olumsuz etkenler, bireyin yaratıcı, özverili, dürüst, tutarlı ya da bencil, tutarsız, cimri, korkak vb. kişinin kişilik özelliklerini benimsemesine neden olabilir (Erkan ve Kaya,2013).

Toplumların en önemli amaçlarından biri bedensel ve ruhsal bakımdan sağlıklı bir nesil yetiştirmek iken ailenin ise yetişecek olan bu nesle kuluçka olmak gibi bir görevi vardır. Aile bu kuluçka sürecinde çocuğun sadece fizyolojik ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyip, ona göstereceği tutum ve davranışlarla duygusal, sosyal zihinsel, kişilik gelişimini ve ruh sağlığını da farkında olmadan etkilemektedir. Yani çocuğun yaşamına mutlu, huzurlu bir şekilde devam etmesi ve yaşamın anlamını kavrayıp şekillendirebilmesi için bedensel sağlığının yanında ruhsal olarak da iyi olma halinin korunmuş olması gerekmektedir.

(12)

ARAŞTIRMANIN KONUSU

Bu araştırmanın konusu günümüzde resmi olarak yasak olan fakat hala çoğunlukla Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde görülmeye devam eden çok eşlilik, bölgede en çok görülen tipiyle kumalık olgusunun, çok eşli ailelerde yaşayan 15-18 yaş aralığındaki çocuklar üzerinde etkileridir.

ARAŞTIRMANIN AMACI

Araştırmamız kumalık kavramının evin içinde yaşayan çocuklar tarafından nasıl değerlendirildiğini, bu yaşantıdan çocukların nasıl etkilendiğini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada çocuklara göre aile hayatlarının nasıl bir değişime uğradığı ve bu çocukların kendi bakış açılarına göre psikolojik durumlarının, sosyal yaşamlarının nasıl etkilendiği tespit edilmek istenmiştir. Kumalık ile ilgili daha önce yapılan araştırmanların çoğunluğunda kadının bu yaşantıdaki rolü, kadının bu yaşantıdaki etkilenme durumları farklı boyutlarda incelenirken evin bir üyesi olan çocukların bu konudaki fikirlerinin ve duygularını inceleyen araştırmalara çok fazla rastlanmamıştır.

Araştırmamızda bölgede zaman zaman normal karşılanan kumalık-çok eşlilik konusunda çocukların ihmal edilen içsel dünyalarını anlamaya yönelik çalışılarak literatüre katkı sağlanmak hedeflenmiştir.

Aile karmaşık bir sistemdir. Aile içindeki ilişkiler; anne-baba, ebeveyn-çocuk ve kardeş ilişkileri hem birbirini etkiler hem birbirinden etkilenir. Bu etkileşimler içinde çocuk anne babanın ona sunduğu kişilik ve cinsiyet modelleri ile sosyal kuralları ve ahlaki değerleri öğrenir. Ayrıca anne baba arasındaki etkileşimde çocuğun psikolojik yaşantısı açısından hayati önem taşır. Kaya’nın (2004) araştırmasına göre kadınların %90’ı kumalık olgusuna olumsuz görüş bildirmiştir. Bu bağlamda evlilikte aile dışından bir ferdin baba tarafından anneye rakip bir eş çocuklara ikinci bir anne olarak sunulması dengelerin alt üst olmasına neden olmaktadır. Bu araştırma böyle bir durumla yaşamaya mecbur bırakılan çocukların duygu durumları ve nasıl etkilendiklerinin incelenmesi amacıyla yapılacaktır. Ayrıca

(13)

aile yapısı bakımından sağlıksız olan bu ailelere ve çocuklarına daha bilinçli yardımlar sağlayabilmek düşüncesiyle, çocukların ebeveynlerinin evlilik ilişkilerini nasıl algıladıklarını ve bunu nasıl sözelleştirdiklerini betimleyen bir çalışma yapılması amaçlanmıştır.

Bu araştırmada, evde birden fazla annesi olup, çok eşli aile hayatı tecrübesi olan çocukların yaşantıları ele alınacaktır. Bu bağlamda araştırmanın problem cümlesi şudur: Çok eşli aile hayatı olan çocuklar, içinde yaşadıkları aile hayatından olumlu veya olumsuz nasıl etkilenmektedir?

Araştırmada bu amaçlar doğrultusunda aşağıdaki sorulara yanıt aranmaya çalışılmıştır.

• Hakkâri bölgesinde çok eşli ailelerde yaşayan 15-18 yaş arası çocukların çok eşliliğe(kumalığa) karşı bakış açısı nedir?

• Hakkâri bölgesinde çok eşli ailelerde yaşayan 15-18 yaş arası çocukların aile ilişkilerine karşı bakış açıları nedir?

• Hakkâri bölgesinde çok eşli ailelerde yaşayan 15-18 yaş arası çocukların çok eşliliğin çocuklar üzerindeki etkisine karşı bakış açısı nedir?

ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Genellikle Kuma kavramı dile getirildiğinde öncelikle üzerine kuma getirilen kadın ya da kuma gelen kadın akla gelmektedir. Oysaki bir de yaşantıdan sessizce etkilenen ve genellikle duyguları düşünceleri ihmal edilen çocuklar bulunmaktadır. Geleceğin mimarları çocukların psikolojilerinin önemsenmesi sağlıklı bir birey olarak sağlıklı bir toplum oluşturmaları açısından büyük önem arz etmektedir. 2018 TUİK verileri incelendiğinde, Türkiye’de iller bazında çocuk nüfusunun %37,7 oranla Hakkâri’nin %28 olan Türkiye ortalamasını geçtiği görülmektedir. Bu oran oldukça yüksek boyuttadır. Yapılan araştırma da Hakkâri ve çevresinde yaşayan ve çok eşli aile yaşantısına sahip olan 15-18 çocukların nasıl etkilendiklerinin ortaya çıkarılması açısından önem taşımaktadır. Ayrıca diğer bir önemli nokta ise

(14)

ülkemizde hala varlığını sürdüren kumalığın çocukta nasıl bir izlenim bıraktığı konusunda literatüre küçük bir katkı sağlamak ve benzeri çalışmalara zemin oluşturmaktır.

ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI

Örneklem alınan grup Hakkâri ili ve çevresi ile sınırlıdır. Araştırmada amaçlı örnekleme yöntemi kullanılıp, kartopu tekniği ile katılımcılara ulaşılmıştır. Görüşmeler esnasında yeni isimlere ulaşılarak çalışma genişletilmiştir. Bir müddet sonra görüşmelerin tekrara düştüğü görülmüştür. Doyuma ulaşıldığı düşünülen 28 kişiyle çalışma sınırlandırılmıştır. Aile içi yaşantı toplumumuzda paylaşılması çok hoş karşılanmayan mahrem bir konu olduğu için çocukların bazılarının bu konuda konuşmada çekindiği gözlenmiştir. Araştırma konusunda elde edilen veriler çocukların vermiş olduğu bilgilerle sınırlıdır. Çok eşliliğe karşı yapılan yorumlar çocukların değerlendirmelerinden yola çıkılarak yapılmıştır. “Niteliksel araştırmalarda olasılıklı örnekleme yapılmadan genellikle az sayıda kişiyle çalışılır ve kesin sonuçlara varma ya da sonuçların topluma genelleme kaygısı güdülmez” (Aktaran:Karataş, 2015:65-66). Ayrıca literatür taranırken çok eşli ailelerdeki çocuklarla yapılan araştırmaların çok fazla olmaması araştırmanın sınırlılıklarındandır.

BİRİNCİ BÖLÜM 1-EVLİLİK VE ÇOK EŞLİLİK

1.1. EVLİLİK

1.1.1. Evliliğin Tanımı

Türk Dil Kurumu tanımlamasına göre evlenme, bireylerin bir ev ya da aile birimi kurmalarının toplumca benimsenmiş ve yaptırıma bağlanmış biçimini oluşturan toplumsal kurumdur. Yıldız’a göre; eşlerin birbirleri ile ilişkisini,

(15)

akrabalığı, soy devamını büyük ölçüde tanımlar ve kontrol eder (Yıldız, 2018:30). Arslan D. ve Arslan G.’ ye göre, evlilik bir yetişkin erkek ile bir yetişkin kadın arasında gerçekleşen, toplumsal olarak kabul edilmiş, genellikle de yasal olarak tanınıp onaylanmış birliktelik ya da bir arada yaşam ilişkisidir. Evlilik bütün toplumlarda, büyük ölçüde kurumlaşmıştır. Karşı cinsten iki kişinin hangi koşullarda bir araya gelebileceği, evlilik birliğinin sürdürülmesi için gerekli kurallar, hangi durumlarda bu ilişkinin sona erebileceği gibi hususlar genellikle belirlenip bir esasa bağlanmıştır. Cutlar ve Radford (1999) evliliği, birbirlerine karşı sorumluluk duygusu taşıyan, birbirilerini sosyal açıdan destekleyen, birlikte isteyerek zaman geçiren, üyeleri arasında açık iletişim olan, kriz durumlarında birbirine kenetlenen bireylerin oluşturduğu sistem olarak tanımlamaktadırlar (Burcu ve Buluş:2016:136).

Evlilik en doğal insan haklarından biridir. 1948’den itibaren Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 16. Maddenin vurguladığı gibi “evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, vatandaşlık veya din bakımından hiçbir takyidata (kısıtlamaya) tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurma hakkını haizdir.” Evlilik kurumu ve aile kurma hakkı böylelikle tüm ülkeler için geçerli uluslararası bir metinle evrenselleştirilmiştir.

1.1.2. Türkiye’de Görülen Evlilik Türleri

Anayasa’da 41. Madde: “aile toplumun temelidir.” diyerek ailenin önemini yasalarla vurgulamaktadır. Çünkü sağlıklı ve güçlü bir aile, sağlıklı ve güçlü bir toplum demektir. Sezen’e göre, aile çatısını oluşturan evlenme biçimleri toplumun; değer yargılarına, sosyal ve ekonomik yapısına, kırsal kesimlerdeki ve kentlerdeki yaşam biçimlerine göre farklılıklar göstermektedir (Sezen, 2005:185).

Başaran Alkan’ın da savunduğu gibi toplumların yaşam biçimlerine göre aile yapısı da, evlilik biçimleri de farklılıklar göstermektedir. Bir kültürün yasak olarak değerlendirdiğini bir başka kültür destekleyici olabilir. Alkan bununla ilgili kırsal kesimlerde daha sık görülen bir kadının eşini birkaç kadınla paylaşması yani kumalarla sürdüğü ortak aile yaşantısının; eğitim düzeyi yüksek, meslek sahibi, kent

(16)

kadınları için mümkün olmamasını ters düşmesini örnek göstermiştir. Evliliklerin topluluklara göre değişen bir kurum olduğunu, birçok faklı dinamikten etkilenerek kendi bölgelerinde şekillendiğini: “Merkezi devlet otoritelerince tek geçerli yasa olarak kabul edilen Medeni Kanun’a rağmen, bu kanunla çelişen birçok geleneksel ve dini yasa, Cumhuriyet Türkiye’sinde bölgeye, ekonomik koşullara, dine ve mezhebe, etnik kimliklere göre farklılıklar göstererek var olmaya devam ettiği gibi daha da karmaşık ve birbirinin içine geçen bir yapı kazandı. Özellikle özel alanda, yani ailede geçerli olmaya devam eden bu yasalar, tamamıyla yerel toplulukların denetimine kaldılar.” (İlkkaracan, 1998) diyerek açıklamıştır İlkkaracan da.

Türkiye'de kültürel değişmelerin yoğun görüldüğü büyük kentlerde flört, tanışıp evlenme giderek yaygınlaşırken, gelenekselliğin ağır bastığı yörelerde çok farklı evlenme biçimlerine rastlanılmaktadır. Türkiye’ de ise Sezen’in tespit ettiği 33 evlenme türü vardır. Bunlar: Görücü usulü ile evlenme, kız kaçırma(düğünsüz evlenme), başlık parası karşılığında evlenme, oturarak alma, başörtüsü kaçırma yoluyla evlilik, beşik kertme evliliği, taygeldi evlilik, kuma getirme evliliği, berder (bedel) evliliği, kepir (yaban değişimi) evliliği, ölen kardeşinin karısıyla evlenme, baldızla evlilik, içgüveyi evliliği, yetim evliliği, yakın akraba evliliği, oldubitti evlilik, para karşılığı evlenme, kan parası karşılığı evlenme, öç alma karşılığı evlenme, çok eşli evlilik, anlaşmalı evlilik, hileli evlilik, rastlantı evliliği, ilan yoluyla eş seçme, tercihli evlilik, yabancı ile evlilik, farklı mezhep evliliği, muta evliliği, metres edinme evliliği, dış güveyi evliliği, dul evliliği, tanışıp anlaşarak evlenme, televizyon evliliğidir (Sezen, 2005).

Aşağıda bu evlilik türlerinden bazıları açıklanmıştır.

Berder Evliliği : Berder iki ailenin karşılıklı olarak evde bulunan kızları gelin olarak vermeleri durumudur. “Saha araştırması sonuçları, bu evliliğin tercih edilme sebebinin ekonomik parametreler etrafında yoğunlaştığını gösterir. Ancak temelde başlık parası ve düğün masraflarını ortadan kaldırmasından ötürü tercih edilse de, yerel dinamiklerin katı bir biçimde savunduğu töre kıskacıyla çerçevelendiği de belirgindir.Sadece kadının değil ailesinin değeri de, kendisi için ödenen başlık parası ile belirlenir. Bu durum, yalnızca yakın akraba evliliklerinde ve berdel yolu ile

(17)

evlenmelerde göz ardı edilebilir. Bu bakımdan berdel türü evliliğin birincil işlevi olarak başlık parası başta olmak üzere, evliliğin maddi yükünü hafifletmesi gösterilebilir. Zira iki bireyin yuva kurmaları esasına dayanması gereken evlilik kurumu, zamanla tüm akrabaları kapsayan bir boyuta ulaşır. Bu çerçevede, toplumun kendi yarattığı geleneksel başlık uygulamasının soruna dönüşmesine, kendince bir çözüm bulma yoluna gittiği ve başka bir sorun olan berdel evliliğini icat ettiği belirtilebilir” (Akyüz, 2018).

Sezen ise “Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da uygulanan bir evlenme biçimi” olduğunu söylemektedir. “Başlık ödeme konusunda güçlük çeken aile, evlenme çağındaki kızını veya oğlunu evlendirmek istediği zaman, aynı durumdaki bir aile ile anlaşır. Bu yolla kurulan evliliğe ‘berder’ ya da ‘bedel’ denildiği gibi, ‘kız değiş tokuşu’, ‘değişik usulü’ şeklinde adlar da verilmektedir” (Sezen,2005:189).

Başlık Parası Karşılığı Evlenme : Bu tür evlenme çeşidinde evlenecek kızın ailesine damadın ailesi tarafından verilecek olan para sonucunda yapılan evliliktir. Söz konusu para istenirse değerli bir mal varlığı ile de karşılanabilmektedir. “Genel olarak başlık parası uygulaması şu şekilde gerçekleşir: kızın babası, erkek kardeşi, dayısı, kız kardeşi ve amcasına yüklü bir miktar para (yul) ödenir. Yukarıda zikredilen akrabaların dışında hala ve teyzeye, diğerlerine ödenen miktarın yarısı ödenir. Kızı istenen aşirete veya aileye nevmal denen bir hayvan kurban olarak takdim edilir. Gelin el açtırma bedeli kefhanne olarak gelinin üzerine kapı açtırma bedeli deri olarak adlandırılır, ayrıca evlenen erkek kendi akrabalarına da hil’at olarak tanımlanan hediyeler verir” (akt: Akyüz, 2018).

“Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizin kırsal kesimlerinde, günümüzde bile oldukça yaygın olan başlık parasının miktar ve biçimi üzerinde yapılan pazarlığın sonuçlanmasına ‘başlık kesme’ denir. Başlık, kadını bir mal olarak gören bir anlayışın ürünü olması yönüyle, son derece ilkel bir zihniyetin devamıdır. Oğlan tarafının ekonomik yıkımına sebep olmakta, gerekli paranın temin edilmemesi durumunda, kız kaçırmalarını ve kan davalarını çoğaltmaktadır” (Sezen,2005:187).

(18)

Bu bölgede başlık, özellikle kız ailesi ve gelinlerce gereğine inanılan bir töredir. Kırsal alanda kendisi için başlık alınan kadınların oranı %70, kentte ise bu oran %47’dir (Mustafaoğlu, 2006).

Ölen Kardeşinin Karısı İle Evlenme( leviratus): Kişi öldüğü zaman dul kalan karısının ölen kişinin kardeşi ile evlenmesi durumudur. “Bois ve arkadaşlarına göre Kürtlerde ölen erkeğin karısının, ölünün kardeşi veya en yakın akrabasıyla evlenme zorunluluğu geleneğine rastlanır. Burada amaç dul kalan kadının himaye altına alınması ve aile mülkünün parçalanmasının önlenmesidir. Çünkü ailenin bütünlüğü ve bölünmezliği önem taşımaktadır” (Güler ve Eröz, 1998: 49).

Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde sıkça rastlanır. Töre gücü bu evlilikte devreye girmektedir. Namusu başkalarına kaptırmamak anlayışı hâkimdir. Mirasın bölünmesinin istenmemesi, çocukların geleceklerinden endişe edilmesi, üvey babanın aileden birinin olmasının daha iyi olacağı anlayışı bireyleri bu evliliğe itmektedir (Sezen, 2005:189).

Yakın Akraba Evliliği: “Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kırsal kesimlerinde oldukça yaygın olan bu evlenme biçiminin sosyo-ekonomik ve psikolojik nedenlere dayalı olarak gerçekleştiği bilinmektedir. Mirasın bölünmemesi, yakın akraba ve kardeş çocuklarının yaşlılık döneminde kayınvalide ve kayınpedere daha iyi bakabilecekleri ümidi vb. sebeplerle bu evlenme biçimi tercih edilmektedir” (Sezen,2005:190).

Kan bağına dayalı bu tür evlilikler çoğunlukla amca kızı ve amca oğlu evlilikleri olarak görülmektedir. Mustafaoğlu’nun araştırmasında kızın amca oğlu ile evlenmesi adeta bir gelenek haline gelmiştir. Bölgede “Öncellikle güven duyulan akrabadan olandır.” inancı yaygındır. Bir genç erkek, amcasının kızıyla evlenmek isterse, kızın babasının bu teklifi reddetmesi hoş karşılanmaz. Bölgede yapılan çalışmalarda kırsal alanda kadınların %52,4’ünün, kentte ise %36,3’ünün kocasıyla akrabalık bağı bulunmaktadır (Mustafaoğlu, 2006).

Bois ve arkadaşlarına göre: “Kuzenler arasında evlilik yaygındır. Amca çocuklarının evlilikleri tercih edilir. Amca oğlu, amca kızı üzerinde hak sahibidir. Bu

(19)

tür evliliğin, kayınpederin, aynı zamanda yeğeni olan damadını daha iyi tanıması gibi avantajları vardır. Ayrıca aşiretler arası sürtüşmelerin daha yoğun olduğu geçmişte, bu tür evlilikler aile bağlarının güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu tür evlilik aynı zamanda başlık parasının daha düşük olmasını sağlar. Amcasının kızı başka bir erkekle evlendirilmek istendiğinde; erkek, amcasının kızı üzerindeki haklarından feragat etmek için para talep edebilir. Bu para kendisine verilmezse amcasının kızını kaçırabilir; onu, hatta anne-babasını öldürebilir. Bu yüzden kız kaçırma olaylarına, taşıdığı risklere rağmen sık rastlanır” (Bois vd., 2004).

Görücü Usulü İle Evlenme: Bu evlenme çeşidinde evlenilecek bireylerin tespiti aile üyelerinin işidir ya da erkeğin beğendiği kız için, kızla tanışmadan önce ailenin onaylaması gerekmektedir. Kız seçiminde Sezen’e göre “ilk önemli değerlendirme kızın güzelliği, asaleti, huyu, mahareti ve iffeti konusunda olur. Akrabalık kurmada ailenin ekonomik durumu da gözden uzak tutulmaz. Kız alıp vermenin birbirine denk aileler arasında olması yeğlenir. Anadolu'da Davul dengi

dengine sözü bunun için söylenmiştir” (Sezen,2005: 186).

Görücü usulü evlenme için kadın aile bireyleri gerekirse kapı kapı gezerek evlenme çağındaki kızların evlerini ziyaret ederler. Beğenilen kız için “görücü” olarak adlandırılan erkek tarafı ikinci kez kızın ailesine giderek isteme gerçekleştirilir. Kız tarafının cevabına göre boyut kazanır (Sezen,2005:186).

Kız Kaçırma (Düğünsüz Evlenme): Kız kaçırarak evlenme iki türlüdür. Birinde kızın rızası vardır diğerinde ise kızın rızası olmadan erkeğin zorlamasıyla olur. Kızın rızası olduğu durumlarda gençleri kaçmaya iten sebep ailelerin rızasının olmamasıdır. Geleneksel bölgelerde kız için başlık parasının istenmesi ve erkeğin bunu ödeyecek durumda olmaması da gençleri kaçmaya yönlendiren bir etkendir (Sezen,2005:187).

Oturarak Alma: “Bohçasını alarak oğlan evine gidip oturması durumu vardır ki buna bazı yörelerde, 'oturak alma' denilmektedir. Kütahya, Sivas, Kastamonu illerinde bu evlilik biçimlerine rastlanılmaktadır. Kastamonu' da bir kızın bazen gözünü tuttuğu herhangi bir erkeğe kaçtığı görülmektedir. Kız veya erkek tarafının

(20)

karşı çıkması veya yoksulluk nedeniyle gerçekleştirilen bir evlenme biçimidir. Kız onurunu hiçe sayarak oğlan evine gelip oturduğu için, çoğu zaman oğlanın ailesi tarafından kabul görmez. Bu evlenme biçimi, erkeğin kız tarafından kaçırılması şeklinde de yorumlanmaktadır” (Sezen, 2005:187).

Baş Örtüsü Kaçırma Yoluyla Evlilik: “Hakkâri, Van, Ağrı ve Erzurum' un bazı ilçelerinde rastlanılan bu evliliğin gerçekleştirilmesinde; kıza ait bir eşyanın kaçırılması, kızı kaçırmakla eş tutulmaktadır. Yerel adı ‘dezmal kaçırması’ olan bu âdete göre; Çeşmede, evde veya yoldayken, bir kızın başörtüsü delikanlı tarafından zorla kaçırılırsa, başörtüsü kaçırılan kızın iffeti (kızlığı) bozulmuş sayılır. Oğlanın ailesi, kız tarafıyla anlaşmak zorundadır aksi takdirde silahlı çatışmalar ve kan dökülmeleri kaçınılmaz olur” (Sezen, 2005:188).

Beşik Kertmesi Evliliği: “Birbirini çok seven eş-dost, komşu veya yakınlar, çocukları henüz beşikte iken, beşiklerine birer kertme (işaret) vurarak kız ve oğlanın haberi olmadan nişanı gerçekleştirirler. Bu yolla gerçekleştirilen nişanın ileride birtakım sürtüşmelere ve gerginliklere yol açtığı bilinmektedir. Kız ve oğlanın evlenme çağına geldiklerinde birbirleriyle evlenmek istememeleri, aileleri güç durumda bırakabilmektedir. Törelerin ağır bastığı yörelerde uygulanan bu evlilik akdinin bozulması durumunda, silahlı eylemler ve kan davaları gündeme gelebilmektedir. Özellikle kız tarafından beğenilmeyen erkek bunu bir gurur meselesi yaparak çatışmalara neden olmaktadır” (Sezen, 2005:188).

Tay Geldi Evlilik: Dul kalan kadın ile dul kalan bir erkeğin evlenmedir. Bu dul kişilerin önceki evliliklerinden çocukları vardır ve beraberinde getirirler. Bu çocuklara tay ismi verilir. Bu çocuklara “tay” denilmesinin sebebi tarım işlerinde yararlanma düşüncesidir. Evlenen çiftlerin yaşları ve iş gücü potansiyelleri ihtimal düşük olacağından evdeki tay adı verilen çocukların daha verimli olacakları düşünülmektedir (Yasa, 1962:306).

Kuma Getirme : “Cumhuriyetten önce, karısı kısır olan veya erkek çocuk doğuramayan erkek, yeniden evlenirdi. Günümüzde büyük kentlerde giderek kaybolan bu adet, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizin kırsal kesimlerinde hala

(21)

devam etmektedir. Bu gibi evlenmelerde ilk kadın, sonradan gelenin yanında ikinci plana düşer. İkinci plana düşmemek için yörede; "kuma" veya "çocuk anası" denilen ikinci kadını bizzat kendisi bulur. Bu şekilde gelen kadın kendisine "kayın valide" gözüyle bakar. Önceki de kendisini "büyük anne" kabul ederek davranışlarını ona göre ayarlar. Böylece aile içindeki yerini sağlamlaştırmış olur” (Sezen,2005:188).

Kepir Evliliği (Yaban Değişimi) : Hakkâri ve çevresinde görülen evlenme tiplerinden bir tanesidir. Ailelerin karşı çıkması ya da maddi zorluklardan düğün yapamama gibi sebepleri olan iki arkadaşın kardeşlerini aralarında değiştirmesidir. Kız kardeşlerini kimsenin haberi olmadan ıssız yerlere götürerek birbirlerinin kardeşlerine zorla sahip olurlar. Yanlarına eşlerini alarak evlerine dönerler. Kızlar yeni evlerinin gelini olur. Aileler zorla kardeşlerini teslim eden erkeklere bir süre küs kalabilirler (aktaran Sezen, 2005:189).

Para Karşılığı Evlenme : “Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kırsal kesimindeki yoksul ve eğitimsiz çevrelerinde gerçekleştirilmektedir. İlköğretim çağındaki çocukların okula gönderilmeyerek veya okuldan alınarak para karşılığında evlendirilmesidir. "Çocuk" denecek yaştaki kızların yaşlı ve özürlülere satılması şeklinde gerçekleştirilmektedir. Öte yandan, Batı'daki büyük kentlere yerleşmiş, belli bir iş düzeni kurmuş, Doğu kökenli bazı zenginlerin, zihinsel ve bedensel özürlü çocuklarını, kırsal kesimlerden para karşılığı satın aldıkları kızlarla evlendirdikleri de görülmektedir” (Sezen, 2005:190).

Kan Parası Karşılığı Evlenme: “Doğu ve Güneydoğunun kırsal kesimlerinde, öldürülen kişinin kan bedeli olarak para, altın, ev, tarla yanında kız verildiği de görülmektedir. Temelinde eğitimsizlik olan, ilkel bir evlenme biçimidir. Kan davalarının devam etmemesi amacıyla yapılmış olması tek olumlu yanıdır” (Sezen,2005:191).

Öç Alma Karşılığı Evlenme : “Aralarında kan davası bulunan feodal dönem kalıntısı kimi aileler, karşı tarafın onurunu incitip saygınlığını zedelemek amacı ile bu yola başvurdukları görülmektedir. Bu evlilik, ailelerin karşılıklı olarak birbirlerinden kız kaçırması biçiminde gerçekleşmekte, silahlı çatışmalara ve kan

(22)

davalarına neden olabilmektedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun yeterince eğitim hizmetleri götürülmeyen kırsal kesimlerinde bu gibi eylemlere başvurulduğu görülmektedir” (Sezen,2005:191).

1.1.3. Doğu Anadolu’da Ve Hakkâri’de Evlilik

Kamer’in Doğu ve Güneydoğu da birçok ilde yaptığı araştırmada 981 kadının ölen kocasının kardeşiyle evlenmek zorunda kaldığı (kayın evliliği) 1.849 kadının ikinci eş olarak evlendiği (kuma) 1.849 kadının değiş tokuş edilerek evlendiği (berdel) 94 kadının ise bir kan davasının sonuçlandırılması için hediye edildiği tespit edilmiştir.

Tablo 1: 2014 Doğu Ve Güneydoğuda Yapılan Araştırmalarda Bölgede Tespit Edilen Evlilik Türleri

Toplam 2011 2012 2013

Evlilik Türü Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde Akraba evliliği 45066 90,1 16466 86,9 14691 90,96 13909 93,3 Kayın evliliği 981 2,0 720 3,8 176 1,09 85 0,6 Kuma 1849 3,7 803 4,2 641 3,97 405 2,7 Berdel 1849 3,7 821 4,3 575 3,56 453 3,0 Kan bedeli 94 0,2 66 0,3 20 0,12 8 0,1 Beşik kertmesi 175 0,3 83 0,4 48 0,30 44 0,3 Soruya cevap

veren kişi sayısı 50014 18959 16151 14904

Kaynak: https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/152810-dogu-ve-guneydogu-da-her-uc-kadindan-biri-cocuk-gelin

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi Sezen’in (2005) çalışmasında bahsettiği 33 evlilik türünden Doğuda en çok görüleni akraba evliliği, kayın evliliği, kuma evliliği, berdel evliliği, kan bedeli evliliği, beşik kertmesi evliliğidir. Doğuda görülen evliliklerde dikkati çeken diğer bir nokta ise nikâhtır. Bölgede sıklıkla dini nikâh görülmektedir.

(23)

Türk Medeni Kanunu ile birlikte resmi nikâh ve tek eşlilik resmi bir boyut kazanmıştır. Ama yasalara rağmen halen Doğu’da her beş kadından birinin resmi nikâhı olmayıp sadece dini nikâhı vardır. Her on evlilikten biri de çok karılıdır. Yalnızca dini nikâhı olanların oranı Türkiye’de %8,3 ve Batı’da %2,2 iken Doğu’da bu oran daha üstlere çıkmaktadır (İlkkaracan, 1998).

Mustafaoğlu kültür olarak hemen hemen aynı kabul edilen ve birçok çalışmada beraber değerlendirilen Güneydoğu Anadolu’da yaptığı çalışmada, kadınların 12-13 yaslarında evlenip, 35 yasında yaslandığını, evlilik kararlarının genellikle aile büyükleri tarafından alındığını, kadın ve çocuğun nüfus kağıdının bile bulunmadığını, berdel, imam nikâhı, akraba evliliği, başlık parası, çok eşlilik, bilinçsizce çocuk doğumlarının, maalesef kadının bir yaşam biçimini oluşturduğunu tespit etmiştir (Mustafaoğlu, 2006).

Hakkâri’de ise yaşı gelip evlenmemiş kişiler toplum tarafından yadırganmaktadır ve en kısa sürede evlenmeleri için teşvik edilmektedir. Evlilik yaşı ise köylerde kızlar için çoğunlukla 15 yaşında erkekler içinse 18 yaşında başlamaktadır. Şehirde ise evlilik çağının genellikle daha geç başladığı bilinmektedir. Hakkâri Türk Kültür Ve Turizm Müdürlüğünden ulaşılan bilgilere göre eskiden boşanma oranları Hakkâri’de yok denecek kadar az iken yakın zamanlarda bu oranlar artmaya başlamıştır. Köylerinde ve merkezlerinde görülen çok evlilik eskiden çok yaygın görülse de zamanla bu durumda da azalmalar görülmüştür. Ama hala aşiret içi evlilikler ve akraba evlilikleri fazlaca görülmektedir. Eskiden il dışı evlilikler (yabancılarla) yapılmazken çalışma hayatı ve toplumsal değişmenin artmasıyla dışarıdan evlenen erkekler ve dışarıya gelin giden kızlar olduğu görülmektedir.

2007’de Hakkâri’nin sosyo-kültürel özellikleri ile ilgili çalışma yapan Kaya, bölgede çoğunlukla konar-göçer bir yaşam tarzı olduğunu, dışa kapalı bir toplum karakteri olduğunu ifade etmiştir. Babaerkil bir aile yapısı olduğunu ve baba soyuna bağlılığın benimsendiğini belirtmiştir. Kalabalık aile tipi olduğunu ve üç kuşağın nene-dede çocuklar ve onların çocuklarının da bir arada yaşadığını ifade etmiştir. Evin en büyükleri nene-dede evin otoritesidir. Onların eksikliği durumunda yetki devri büyük abiye ve ya diğer erkek kardeşlere geçmektedir. Sosyal ve ekonomik

(24)

gelişmelerin aile yaşantılarını değiştirdiği günümüzde Hakkâri’de de bu değişimlerin gözlemlendiği düşünülmektedir. Çoğunlukla çekirdek aile tipine dönüşen aile yapıları Hakkâri’de de evleri ayırmış fakat birbirinden uzaklaştırmaya yetmemiştir (Kaya, 2007).

Battal’da 2010 da Hakkâri ile ilgili yaptığı çalışmada kardeşler arasındaki ilişkilerde yaş faktörünün çok önemli olduğunu yaşça büyük olana itaat edilmesi gerektiği, baba öldüğü zaman babaya gösterilen saygının en büyük olana devredildiğini belirtmiştir. Hatta evlilik sıralamasında yaş sırasına çok dikkat edildiğini belirtmiştir (Battal, 2010).

Tekin’in çalışması da Hakkâri’de hâkim olan aile tipinin geleneksel babaerkil aile tipi olduğunu desteklemektedir. Aile otoritesi babadadır. Hakkâri’de aile ilişkilerinde cinsiyet önemli faktördür. Baba, amca, büyükanne, büyükbaba gibi ailedeki konumlar ilişkilerin oluşturulmasında etkilidir. Yaş sırası da aile içindeki konumda önemlidir. Aile yapısı incelediğinde bahsettiğimiz faktör özelliklerine göre koşulsuz boyun eğme, itaat, kadınlar açısından fedakârlık, birliktelik duygularının hâkim olduğu görülmüştür. Baba evinde topluca kalınır ve kalabalık yaşanır ve gelin gibi eve yeni gelen üyelerde bu beraberliğe dâhil olurlar. Böylece birlik ve beraberliğin dayanışmanın sağlam olduğuna inanılır. Aşiret yaşamının aşılamış olduğu bu düşünceye göre aile ne kadar genişse o ailenin gücünü ve birliğini gösterir (Tekin, 2005).

Ağa ve lider ailelerinin evliliği aşiret reisleri, otoritelerini korumak için yakın akrabalarına kız vermez ve onlardan kız almazlar. Bundan dolayı Hakkâri’deki aşiret ağalarının çoğu genellikle kendileriyle yakın akrabalığı olmayanlarla hısımlık ilişkisinde bulunurlar. Aslında bu durum aşiret ideolojisiyle açık bir çelişki arz eder. Fakat aşirette liderlik kurumunun otoriter olması ve yaptırıma sahip olması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda bu durum aşiretliler tarafından normal karşılanır. Güçlü aşiret ağaları birbirleriyle ittifak kurmak ve nüfuzlarını arttırmak amacıyla birbirlerine kız verip kız alırlar. Ayrıca bu hısımlık ilişkisi sayesinde başkalarıyla olabilecek çatışmalarda birbirlerini desteklerler. Aşiret ağalarının evliliklerinde dikkat çeken bir diğer nokta da çok eşliliktir. Yani polijini (birden fazla kadınla

(25)

evlenme) özelliği göstermesidir. Aşiret ağaları dışında, aşiret halkı arasında da çok eşlilik görülmekle birlikte bu evlilikler çok azdır. Ağaların çoğu, dört eşlidir. İslam’ın, dörtten fazla kadınla evlenmeyi yasakladığı göz önüne alındığında aşiret ağalarının bu yasağa uydukları görülür ( Tekin,2005).

1.2. ÇOK EŞLİLİK

1.2.1. Çok Eşlilik Nedir?

Poligami olarak bilinen çok eşli evlilik; erkeğin veya kadının birden fazla eşinin bulunması durumudur. Çok kadınla evlilik ya da çok erkekle evlilik şeklinde görülebilir.

Çok Erkekle Evlilik (Poliandri): bir kadının birden fazla erkekle evlenmesi durumudur.

Çok Kadınla Evlilik- Çok Karılık (Polijini): Bu evlilik türünde bir erkek vardır ve bu erkeğin birden fazla karısı bulunmaktadır. Erkek bu kadınların ve bu kadınlardan doğan bütün çocukların bakımından, korunmasından sorumludur ve beraberinde olay toplum tarafından meşru kılınmaktadır.

Ülkemizde en çok görülen çok eşli evlilik tipi polijinidir. Türkiye’deki Araştırmalarda sıklıkla polijini yerine çok eşli evlilik tabiri kullanılmıştır. Bu çalışmada da polijini yerine yer yer çok eşli evlilik yer yer kuma tabiri kullanılmıştır.

1.2.2. Çok Eşlilik Ve Kuramlar

Yıldırım’ın araştırmasında aktardığından edinilen bilgiye göre çok karılılık ile ilgili fazlaca kuramsal açıklama vardır. Buna göre 19. Yüzyıl antropologları çok karılık toplumsal evrimin bir parçası derler. Bu konuda Engel’s evlilikte üç evrimsel aşama olduğu söyler. Çoğul evlilikleri grup evlilikleri ile tek eşlilik arasında konumlandırır. Ona göre çok eşlilik kadının statüsünde düşüklük demektir. Sosyo –

(26)

biyologların ise olaya üreme boyutuyla baktığını belirtmektedir. Erkekler için çok çocuk sahibi olmak önemlidir. Bu durum çok çocuk sahibi olan kadının gücünün erkek gözünde arttığını belirtmektedir. Böylelikle kadınlar diğer kadınların gözünde kocaları ile değil onlara çokça torun verecek olan oğulları ile ittifak kurarlar (Yıldırım, 2015).

Evrimci görüşçülerden Bachofen, Mclennan, Morgan ve Engels akrabalık ilişkileri ile toplumsal gelişim arasında bağ olduğunu savunur. Bu ilişkiler toplumların evrim aşamalarına farklılıklar gösterir. İşlevselci görüşe sahip Malinowski, Brown, Murdock ise akrabalık ve aile yapısını diğer kurumlardan fazlaca etkilenen bir öge olarak görürler. Bu sistem kültür bütünü içinde dinamik bir ögedir. Morgan’ın görüşüne göre toplumun ekonomisi ile evlilik türü arasında bağ vardır. Polijini türü evlilik ataerkil bir anlayışın sonucu kırsal kesimlerde çok görülen sosyo-ekonomik koşullara bağlı bir evlenmedir. Bachofen da Morgan ile yakın görüşlere sahiptir. İnsanlığın başlarında “Heterizm” dediği kuralsız cinsel ilişki olduğunu savunur. Sonra anaerkil bir aşama ve daha sonrada monogami ön plana çıkmıştır. Oysa W.H. Rivers, W. Wundt ve Westermack gibi antropologlar insanlığın hiçbir döneminde yakın akrabalar içinde serbest cinsel ilişki olmadığını monogaminin etkin olduğunu savunur (Aktaran: Kaya,2008).

1.2.3. Çok Eşliliğe Bakış

“Antropoloji literatüründe kültürlerin büyük bir bölümünde çokkarılılığa izin verildiği görülür. Örneğin Standard Cross-Cultural Sample (SCCB)’de toplumların %83’ünde çok eşlilik olduğu tespit edilmiştir” (Aktaran, Yıldırım 2015:144) W.J. Gode’nin çalışmasında ise bazı ülkelerin çok eşlilik oranları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

Tablo 2: Çeşitli Ülkelerde Çok Eşlilik Oranları (1963)

Ülkeler Yıl Evli Erkekler İçinde Çok Eşli Olanların Yüzdeliği

(27)

Cezayir 1958 1.9 Mısır 1947 3.6 Tunus 1946 4.5 Fas 1952 6.6 Irak 1947 7.8 Kaynak: (Kaya, 2008).

Polijini türü evliliğin en sık karşılaşıldığı yer Afrika’dır. Evliliklerin sıradan kişiler için bile 10-15 den az olması onur kırıcıdır. Dünyanın diğer bölgelerinde %30 civarında çok karılık görülürken bu oran Afrika’da % 80- %90 gibi oranları görmektedir. Hatta Fas İmparatoru İsmail 888 çocukla poligami de Guinness Rekorlar kitabına girmiştir (Kaya, 2008:36).

Eski Mısır’da meşru kabul edildiği bilinen çok karılık ayrıca Atinalılar, Sabiiler, Eski Çinliler, Babil’iler, Hititler, Eski Samiler, Midayalılar ve Asurlularca da uygulanmaktaydı. Hintlerde ve Sümerlerde de kadının çocuğu olamaması durumunda izin verilmekteydi. Eski İran hukukunda da caiz olduğu bilinmekteydi. Eski İbranilerde ve Habeşlilerde de kişi zenginse ikinci bir evlilik yapmasına izin verilirdi. Moğollar ise ilk kadın asil kalmak kaydıyla ikinci evlilik yapılırdı. Ve ancak asil kadının çocukları hükümdarlığa varis olabilirdi. Kabile gücünün nüfusla alakalı olduğu cahiliye Araplarında da, çok evlilik normal karşılanmaktaydı ve maddi durumuna göre erkek istediği kadar evlenebilirdi (Acar, 1998:190).

Bilinen en eski yazılı kanun olan Hammurabi Kanunlarında da çok eşlilik konusuna yer verildiği görülmektedir. Kanunun 141. Maddesinde bir adamın karısı kocasından onu zor durumda bırakarak ayrılmak isterse kadın haksız olduğu ve adamın ikinci kez evlenebileceği açıklanmaktadır. 144. Madde de bir adam bir kadın alır bu kadın ona bir hizmetçi verirse ve çocuklarına bakarsa ama adam yine de bir kadın almak isterse buna izin verilmeyeceği açıklanmaktadır. 145. Madde ise bir adam kadın alır ve onun çocuğu olmazsa adamın yeniden bir kadın getirebileceği açıklanmaktadır. 148. Maddede bir adam bir kadın alır da o kadın hastalığa yakalanırsa adamın yeni bir kadınla evelenebileceği fakat hasta kadını boşayamayıp ömür boyu ona bakmak zorunda olduğu söylenilmektedir (Keskin, 2019).

(28)

M.S 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde çok eşliliğe yönelik tarihte ilk defa yasak getirilmiş tek eşlilik kanuni olarak kabul edilmiştir (Kaya, 2008:37). Türkiye’de ise 1925 de çok eşliliğe karşı kamuoyu yoklaması yapılmış,

• “Çok eşlilik yasaklanmalı mı?

• İlk eşin çocuğu olmazsa çok eşliliğe izin verilmeli mi? • Çok eşlilik nüfus artışı için bir yol olarak görülmeli mi?

• İstanbul ve taşrada çok eşlilik farklı hukuk sistemlerine tabi tutulmalı mı?”

Sorularıyla toplumun bakış açısı öğrenilmeye çalışılmıştır. Bu soruların son ikisine çoğunlukla olumsuz cevaplar gelmiş, ilk soruya çok eşliliğe karşı cevaplar verilmiş, ikinci soru içinse üçte ikisinden fazla oranla kısırlık tıbbi olarak kanıtlanmışsa olabileceği yönüne cevaplar verilmiştir. Bununla birlikte konu karara bağlanarak 1926 da Medeni Kanunun kabul edilmesiyle tek eşlilik geçerli evlilik türü olarak yasalara girmiştir (Kaya, 2008:45-49).

Tek eşliliğin yasalara bağlanmasına rağmen kültüre ait değerlerin yok edilmesi hiç de kolay değildir. Çok eşliliğin Türkiye’de yasak olarak kabul edilmesinden sonra bu konuda Timur tarafından 1972 de bir çalışma yapılmış ve ilk resmi yüzdelikler verilmiştir.

Tablo 3: Bölgelere Göre Çok Eşlilik Oranları (1972)

Bölgeler Örneklem Çok Eşlilik Oranı %

Doğu Anadolu (Doğu ve Güneydoğu) 419 5.0

Karadeniz 396 2.3

İç Anadolu 727 1.6

Akdeniz 390 2.3

Batı Anadolu (Ege ve Marmara) 767 0.2

(29)

İkinci bir çalışma ise 1988 de Hacettepe Üniversitesi Nüfus Enstitüsü tarafından yapılmış ve ülkede % 1,6 oranında çok eşlilik olduğu görülmüştür. Türkiye’nin batısında % 0,6 iken Türkiye’nin doğusunda ise % 2,9 olarak saptanmıştır. Bir diğer çalışmada 1991 de Sosyoloji Derneği tarafından yapılmıştır. Bu araştırmada da Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri birlikte çok eşlilikte %4,7 ile en büyük orana sahip olmuşlardır. 1992-1993 yıllarında Güneydoğuda yapılan toplumsal araştırmalarda da Urfa’da % 10,2 Diyarbakır’da %10,0 oranında çok eşlilik görülmüştür (Kaya, 2008:53).

Mustafaoğlu da 2006’da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaptığı araştırmasında erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi geleneği hala varlığını sürdürdüğünü söylemektedir. Diyarbakır ve Mardin illerinin kırsalında bu oran daha yüksektir. Örneğin, 1993 yılında Suruç’a bağlı Kesmecik Köyünde 50 haneden 12‘sinde erkeklerin birden fazla kadınla evlenmiş olduğu tespit edilmiştir. Kırsal alanda kocası birden fazla evli olan kadınların oranı %7,7, kentte ise %3,4 ‘tür (Mustafaoğlu, 2006).

Görüldüğü gibi çok eşliliğin görülme tarihi çok eskilere kadar dayanmaktadır. Birçok toplum tarafından kabul edilmiş, yasalarla birlikte yasaklar getirilse de kültürün etkisi daha baskın gelmiş, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmıştır.

Bu kültürel iletim ile ilgili Gözcü Yavaş şöyle aktarmıştır: “Türkiye’de kadın-erkek eşitsizliği ve ataerkil kültürün bu bulgular üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Genel olarak ataerkil toplumlarda özne, kültür, akıl, bilim ve kamu ile özdeşleştirilen erkek cinsiyetinin karşısında; nesne, doğa, duygu, bilimdışı ve özel alan ile eşleştirilen kadın cinsiyeti arasında daima karşıt olmaları gereken değiştirilemez düalist bir yapı oluşturulmuştur. Ancak burada önemle vurgulanması gereken konu, belirtilen özelliklerin, ilkinin ikincisine negatif anlam yükleyerek kendini yüceltmesidir. Böylece ataerkil denetim mekanizmaları tarafından toplumda geçerli olan ve bugünde geçerliliğini koruyan erkek egemen yapı içerisinde erkek cinsiyeti olumluluklarla özdeşleştirilirken, kadınlara ise pasif ve edilgenliklerini pekiştirecek nitelikler yüklenilmektedir. Bu yapıdan kaynaklanan erkek iktidarı, kadını olumsuz

(30)

bir pozisyona mahkûm etmekte ve dün olduğu gibi bugün de, daimi ve kalıcı olarak varlığını sürdürmektedir” (aktaran: Gözcü Yavaş, 2012).

Olaya toplumsal cinsiyet açısından bakan Mustafaoğlu da çok eşliliğin kadının varlığını küçük düşüren sosyal bir olay olduğunu, erkekler için ekonomik gücün kadınlar içinse bunun tam tersi yani ekonomik güçsüzlüğün göstergesi olduğunu belirtmektedir. Çok kadınla evlenme, halk arasında “eski elbise ile yeni elbise bir olmaz“ deyisiyle onaylanmaktadır. Erkeğin çok eşli evliliğin nedenleri arasında “keyfi karar“ ağır basmaktadır (Mustafoğlu, 2006).

İlkkaraca’nın Doğu Anadolu’da yaptığı çalışmada kadınların % 62,2’si hiç okula gitmemiş ya da ilkokulu terk etmiş, % 27,9’u ilkokul mezunu, % 9,8’i ise ortaokul ya da üstü eğitim aldığı tespit edilmiştir. Evli kadınların % 56.0’sının anadili Kürtçe, % 30.4’ünün Türkçe, % 6.7’sinin Zazaca, % 2.6’sının Azeri Türkçesi, % 4.0’ünün Arapça’dır. Anadili Türkçe olmayanların % 18.0’i Türkçe konuşamamaktadır (İlkkaracan, 1998). Mustafaoğlu’nun araştırmasından edinilen bilgiye göre de çok eşli aile hayatı yaşayanların eğitim durumlarına bakıldığında da kuma kadınların tek eşli evlilik hayatı yaşayan kadınlara göre eğitim seviyelerinin daha düşük olduğu dikkati çekmiştir. Hatta kuma hayatı yaşayan kadınların okuma yazma oranlarının oldukça düşük seviyede olduğu görülmüştür. Aynı şekilde erkeklerde de çok eşli evlilik yapanların diğerlerine göre eğitim seviyelerinin düşük olduğu görülmüştür. Bu da göstermektedir ki eğitim seviyesi arttıkça çok eşlilik azalmaktadır (Mustafaoğlu, 2006).

1.2.4. Doğu Anadolu’da ve Hakkâri’de Çok Eşlilik

Birçok Ortadoğu ülkesinde sıklıkla görülen çok eşlilik(polijini), yoğun olarak ülkemizin doğusunda yaşayan Kürtler arasında da uzun yıllar etkisini sürdürmüştür. İslamiyet’e göre bir erkeğin İslami kuralların gerektirdiği yükümlülük ve sorumluluklarını yerine getirmek kaydıyla dört eşe kadar izin vermesi Kürtlerde de çokkarılılığa meşru bir zemin kazandırmıştır ( Yıldırım, 2015:147).

(31)

Hassanpour bir erkeğin yaşa göre hiyerarşik olarak sıralanmış birkaç karısı bulunduğunu belirtir: jinî gewre ‘çokkarılı toplumlarda kıdemli olan kadın eş’; jinî

nawuncî ‘ikinci ya da üçüncü kadın eş; jinî piçûk ‘en küçük kadın eş’tir. Hewî

(kuma), çokkarılı olan toplumlarda tüm kadınlar için kullanılan isimdir. Ser be hewî, var olan eş ya da eşlerin yanı sıra kuma olarak gelişini tanımlar (aktaran, Yıldırım,2015:147).

Bois ve arkadaşları “Müslüman Kürtler arasında çok eşlilik, Yezidilerde olduğu kadar yaygındı. Yatay veya eş zamanlı çok eşlilik, geçmişte oldukça yaygındır. 19. yüzyılda da bu durum sürdü. Aşiret reisleri çoğu kez Kuran 'in müsaade ettiği dört kadınla evlenmek le yetinmediler. Süleymaniye Aşireti'nin kurucusu İbrahim Paşa'nın 40 tane karısı vardı." Bedir Han'ın ise 14 karısı, 99 tane de çocuğu vardı. Öldüğünde 21 oğlu ve 21 kızı hayattaydı. Bu gelenek günümüzde son bulmuştur. Geçmişte çok eşlilik bir lüks ve kudret işaretiydi; günümüzde ise bazen ekonomik nedenlere dayalıdır. Kentsel nüfusun düşük eğitimli kesimlerinde ve kırsal kesimde az da olsa çok eşliliğe rastlanır. Ancak Kürd Dağı'nda bu oran yüzde 2'yi, Irak'ta da yüzde 4'ü' aşmaz. Bu çok eşliliklerde evlenilen kadın sayısı ikiyi geçmez.” Diye açıklamaktadır (Bois, Minorsky ve Kenzie, 2004).

Bölgeyle benzer özellikler gösteren Güneydoğu’da Ökten’in yaptığı araştırmalarda ise çok eşliliğinin eskiye göre oranının düştüğü saptanmış buradan yola çıkarak, geçmişte daha yaygın olan bu uygulamanın, eğitim düzeyinin artması teknolojinin ilerlemesiyle insan gücüne olan ihtiyacın azalması ekonomik iyileşmeler nedeniyle giderek yaygınlığını yitirdiği tespit edilmiştir.

1.2.5. Çok Eşliliğin Nedenleri

Kottak’a göre çok eşlilik toplumsal olarak meşru olmasına rağmen tek eşlilik daha yaygındır. Sebebi ise kadın ve erkek nüfusundaki eşitliktir. Erkeklere toplumsal olarak tehlikeli görevler ( avcılık, savaşçılık vb.) verilmektedir. Bu erkek ölümlerini artırmakta çok eşliliğe yol açmaktadır. Bazı toplumlarda kız çocukların öldürülmesiyle bu dengesizliğin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Çok eşli evlenmelerin

(32)

sebeplerinde siyasi avantaj ve toplumsal saygınlık sağlaması önemli etken olarak görülmektedir. Örneğin Madagaskar Merina toplumunda kralın on iki eşini yerleştirdiği farklı yerlerde saraylar vardır. Bu eşler o bölgelerdeki yerel temsilciler kabul edilirler. Yine Kottak toplumdaki ekonomik yapının da çok eşliliği artıran bir durum olduğunu, sanayileşmemiş tarım dayalı toplumlarda sıkılıkla görüldüğünü savunur. Çok eşli evliliklerde erkeğin kısa zamanda çok çocuğu olması da bunun yaygınlaşmasında etkendir. Çok çocuk tarım ekonomisinde insan gücü, toplumda siyasi nüfus ve ailede güvenlik demektir. Russel ve William Hawiland da evlenme tarzı ve ekonomi arasında sıkı bir ilişki olduğunu savunur. Teknolojik imkânların kısıtlı olduğu tarım toplumlarında sıklık gösterir. Kadın ve çocuk erkeğin serveti sayılır (aktaran: Kaya, 2008).

Eserpek ülkemize yaptığı araştırmasında ise tarımda insan gücüne duyulan ihtiyacın çok eşliliğe zemin hazırladığı belirtilmiştir. Aynı zamanda erkek çocuğun soyun devam ettirmesi, ailenin güvencesi sayılması ailenin itibarını artırması çok sayıda erkek çocuğa sahip olma isteğini artırmakta bu da çok eşliliği yaygınlaştırmaktadır. Ziya Ülken ise ilkel topluluklarda kadın yağmacılığının (savaş vs. gibi durumlarda sahipsiz kalan kadınlar) çok eşliliğin nedenlerinden olduğunu, Anadolu’da da halı dokuyan kasabalarda kadınların tezgâhlarda iş yapması nedeniyle çok eşliliğin yaygın olduğunu belirtmiştir. Mazhar Osman ise farklı bir açıdan bakarak çok eşliliğin erkeğin fıtratında olan bir durum olduğunu belirtmiştir. O’na göre bu tür evlilikler fuhuşu önleme toplumu zührevi hastalıklardan koruma gibi işlevlere sahiptir. Mısırlı Profesör Muhammet Kutub da Osman’la benzer görüşe sahiptir. Erkekleri normalin üzerinde olan cinsel güçlere sahip olduğunu bu ihtiyacını da meşru yollarla yapabilmesi için ikinci evliliklerin uygun olduğunu düşünmektedir. Ayrıca kısırlık ve hastalık gibi durumlarda ikinci evlilikler için geçerli sebeplerdir (aktaran: Kaya,2008).

Psikoterapist Dr. Cem Keçe: “Eski uygarlıklardan bugüne yaşanmaya devam eden çok eşlilik sosyokültürel bir olgu ve genellikle gelenek olarak yaşanıyor. Bu geleneğin altında yatan nedenleri etkileyen kültürel, dinsel, demografik, ekonomik ve sosyal faktörler bulunuyor. Kadın nüfusun erkeklerden fazla olması, aşiretlerde

(33)

genişleme, tarım toplumlarında da işgücü ihtiyacını karşılama amacı, töre gereği erkek kardeşin ölümü sonrasında onun eşi ya da eşleriyle evlenilmesi, eşin çocuk doğuramaması ya da erkek çocuk doğurmamış olması çok eşliliğin nedenleri arasında yer alıyor. Çok eşliliğin benimsendiği kültürlerde insanlara erken yaşlardan itibaren bu koşullandırma yapılıyor. Konunun psikolojik boyutunda ise, erkekler cinsel dürtüleri ve birden çok kadınla tatmin olma istekleri doğrultusunda çok eşliliği seçebiliyorlar ya da duygusal ilişkilerini sürdürdükleri eşlerinin yanı sıra cinsel istekleri için daha genç biriyle birlikte olmak istiyorlar ya da eşlerini kendilerine ait bir parça gibi görerek başka birisine daha ihtiyaç duyabiliyorlar.”

(https://cemkece.com.tr/m-cok-eslilik.html) diyerek çok eşliliğin sebepleri

konusundaki fikirlerini açıklamıştır.

Ökten de konuyla ilgili çalışmasında “Çok yaygın olmasa da bölgede görülen çok eşlilik de diğer tüm sosyal olgularda olduğu gibi birden fazla faktörün etkileşimi ile açıklanması gereken bir durumdur. Dolayısıyla çok eşliliğin nedenlerini de bölgenin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısında aramak gerekir. Daha önce de belirtildiği üzere tarımın etkili olduğu bölgede, büyük oranda aile işletmeleri egemendir ve işgücü ihtiyacının önemli kısmı aileler tarafından karşılanmaktadır. Geleneksel kuralların etkili olduğu yörede, kadın, erkek ve ailenin gücünü, itibarını belirleyen ölçütlerden birisi ve hala anlaşmazlıklarda önemli bir faktör olarak görülen çok çocukluluk isteği ile toplumsal yapının boşanmayı onaylamaması çok eşliliğin en temel nedenleri olarak öne çıkmaktadır. Prestij kazandırması ve otoritesini kanıtlama gibi kültürel nedenler de çok eşliliğe yönelmede ileri sürülen nedenler arasındadır” demektedir (Ökten, 2009).

Gürel’in düşünceleri ise şöyledir: “Çok kadınla evlenmeler küçük toplumlarda, güç varlık ve prestij belirtisi olarak da kabul görmekte ve varlığını korumaktadır. Ülkemizde ağaların ve din liderliğinin yaşam bulduğu bölgelerde ağalar ve şeyhler aynı zamanda birden fazla kadınla evliliği göze çarpmaktadır. Bu da gösteriyor ki evliliğin biyolojik sınırında çok karılık ekonomik koşulların zorladığı durumların bir sonucu olarak da ortaya çıktığıdır” ( Gürel,1996).

(34)

Mustafaoğlu’na göre de ekonomik güç ile eş sayısının bağlantısı vardır. Ekonomik durum ne kadar iyiyse daha fazla eşe sahip olma durumu da artmaktadır. Hatta ekonomik durumu kötü olan biri başlık parası ödeyemezse kaçırmadığı sürece tek evlilik yapmakta bile zorlanmaktadır. Mustafaoğlu Hazro örneğinde şöyle dile getirmektedir: “Çok eşlilik bir ülkede toplumsal adaletsizliğin bir yansımasıdır. Kadınların bedelini ödediği için, erkeğin çok parası varsa çok kadını vardır, az parası varsa az kadını vardır. Hazro’da ikinci ya üçüncü evliliğini bakire kızlarla yapmak büyük bir simge ve maddi bir sermaye gerektirir. Bu tür örneklerde ya baslık parası çok yüksektir ya da erkeğin kendisi bir aşiret reisidir. çok eşli erkekler kendilerini saklamazlar. Hatta toplum tarafından kabul görürler. Onlar kadınlar üzerinde hâkimiyet kuran, kadınların ve çocukların geçimini sağlayan güçlü erkek konumundadırlar.” Erkeklerin erken dönemde evlenmeleri de çok eşlilik nedenlerinden biridir denilebilir. Çünkü küçük yaşta bilinçsizce yaptırılan evlilikten erkek çok çabuk sıkılabilmekte toplumun ona verdiği imam nikâhı yetkisi ile yeni bir ilişkiyi meşrulaştırabilmektedir. Boşanmaların iyi karşılanmadığı bu bölgelerde böylelikle kumalık kavramı hayatın içine girmektedir (mustafaoğlu,2006).

Seçen, “Kadın toplumun temelini oluşturan önemli bir varlıktır. Kadın nesiller yetiştirmektedir. Sağlıklı nesillerin vücut bulması da kadının sağlıklı bir yaşam sürebilmesine bağlıdır. Mutlu bir aile yapısı bilinçli bir toplumu da beraberinde getirmektedir. Toplumun en temel yapı taşı olan ailenin sağlıklı ilerleyemediği durumlarda genellikle boşanma gerçekleşmektedir.” Der (Uzunkaya Seçen,2017). Fakat Doğu Anadolu gibi geleneksel yapının hâkim olduğu bölgelerde ise kadının bu hakkını kullanması kabul görmemektedir. Boşanan kadın dul kalır. Dul kadının ise toplum içinde yer edinmesi zordur. Ayrıca eğitim seviyesindeki düşüklük de kadının iş hayatına atılmasına engel olmakta çocuklarına bakamayacağı için boşanma fikrinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.

Aşağıdaki şekil incelendiğinde araştırmamızı yaptığımız Hakkâri ili Türkiye’deki boşanma oranlarının en az olduğu il olarak görülmektedir. Bu, bölgenin kültürel özelliklerinin bir sonucu olarak da değerlendirilebilir. Ataerkil yapı, toplumsal baskı ve çeşitli imkânsızlıklardan dolayı boşanamayan kadın, kumalık gibi

(35)

olmasını istemeyeceği yaşantılara maruz bırakıldığında bunu kabul etmek zorunda kalmaktadır.

Şekil 1: İller Bazında Boşanma Hızı (2017)

Kaynak: https://www.tuseb.gov.tr/enstitu/tacese/n-fus-verileri

Acar da araştırmasında çok eşliliğin nedenlerine değinmiştir. Çocuk doğuramama ve kadının yaşlanması gibi bedensel ve fizyolojik sebepler çok eşliliğin nedenleri olarak görülebilir. Kadının hastalığa yakalanması ve kadına atfedilen görevleri yerine getirememesi çok eşliliğin yaygınlaşmasında etkendir. Savaşlarda erkek nüfusunun azalması ile kadının muhtaç kalması çok eşliliği yaygınlaşmıştır. Ayrıca normal şartlarda kadın nüfusunun erkek nüfusundan fazla olması çok eşliliğin sebeplerinden gösterilebilir (Acar,1998).

Çok eşliliğin nedenleri konusunda yapılan araştırmalar sonucunda araştırmacılar elde ettikleri bulgulara göre görüşler belirtmişler çeşitli sonuçlara ulaşmışlardır. Bu konuda çok eşliliğin sebepleri Yıldırım ve Mustafaoğlu’ndan yararlanılarak şöyle toparlanabilir. Yıldırım:

1- İkinci eş aile kaynaklarına üreme ya da üretim alanında önemli bir katkı sunulması

2- Toplumların ekolojisinin uygun olması durumunda, ikinci bir eşin eklenmesi ile ailenin ekonomik etkinlik alanının genişlemesi

(36)

3- Erkekler arasında ekonomik kaynaklar açısından önemli bir eşitsizliğin söz konusu olması,

4- Siyasi eşitler arasında ittifak kurulmak istenmesi, 5- Yağmacılık, savaş ve kadın kaçırma (Yıldırım, 2015)

Mustafaoğlu ise çok eşliliğin nedenlerini şu şekilde özetlemiştir.

-Savaş ve erkek ölümlerindeki fazlalık sonucu oluşan kadın ve erkek nüfus sayısındaki dengesizlik,

-Tarım toplumlarında insan emeğine, çok sayıda çocuğa duyulan ihtiyaç, -Soyun ve ailenin erkek çocuk tarafından devam edebilmesi için, kadının kısır olması ya da yalnızca kız evlada sahip olması,

-Erkeğe saygınlık ve itibar kazandırması, evli oldukları kadın sayısıyla erkeklerin güçlerini ispat etmesi,

-Çok kadın, çok çocuğa sahip olma yoluyla erkeğin sosyal ve politik bir güç odağı haline gelmesi,

-Akraba evliliğinin yaygın olduğu toplumlarda malın bölünmemesi amacıyla yapılan istenmeyen evlilikler,

-Kadının kısır oluşu.

1.2.6. Türkiye’de Çok Eşlilik ve Din

Toplumsal hayatın düzenlenmesinde yaşam biçimlerinin oluşturulmasında en etkili kavramlardan biri dindir. Dine sadece bir inanç olarak bakmak yanlış olur. Kişilerin davranışlarına doğrudan etki etmekte böylece sadece bireyi etkilemekten öteye geçip topluma mal olmaktadır.

Şekil

Tablo 1: 2014 Doğu Ve Güneydoğuda Yapılan Araştırmalarda Bölgede Tespit  Edilen Evlilik Türleri
Tablo 3:  Bölgelere Göre Çok Eşlilik Oranları  (1972)
Şekil 1:  İller Bazında Boşanma Hızı (2017)
Şekil 2: Toplumda çocuğun ruh sağlığını etkileyen faktörler
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Böylece olayla ilgili olarak bugüne kadar verilen tek ceza, varilleri oraya attıkları belirlenen iki kamyoncuya (Mehmet Suiçmez ve Ali Ayvenli) daha önce kesilen toplam 15 bin

Araştırmamız yaklaşık bir mil- yon nüfuslu Erzurum ilinde, 2008-2009 yılları arasında, ölü muayenesi ve otopsisi yapılan toplam 410 adli ölüm olgusun-

1) Both SciFinder and TI are too strong databases to master in just a couple of hours, and the operations are also too complicated to remember. Hence, I suggest that either

Akif Ersoy'un kızına, Kadıköy'­ de 30 bin metrekarelik bir arazi içinde I50 yıllık bir konakta tek basına oturan 91 yasındaki Nezahat Nurettin Eğe bak­ maya

Çocuk ve ergen yaş grubunda en yaygın kullanı- lan SSGI’lerinden olan sertralin ile, akatizi başta olmak üzere distoni, tremor, hipokinezi ve geri dönüşümlü

Aynı seansta koilleme yöntemiyle anevrizma kesesi doldurulan hasta, kontrol bilgisayarlı tomografisinde beyin ödemi ve yeni kanama odağı olmaması nedeniyle yatışının

M ichalopoulou ve arkadaşlarının (2006) çalışmasında, 1994 ile 2005 yılları arasında atipik antipsikotiklere bağlı m anik ya da hipom anik belirtileri olan 53 olgu

Olgular ile Washington Üniversitesi Çocuk ve Gençler İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Ölçeği' (WASH-U-KSADS) ne göre görüşülm üş, birinci olgu