• Sonuç bulunamadı

Genel olarak ruh sağlığı Yörükoğlu’na (2010) göre bireyin çevresiyle ve kendisiyle denge ve uyum halinde bulunmasıdır. Ancak bu uyum halinin sabit ve değiştirilemez olmayıp, esnek bir yapıya sahip olduğunu değişim özelliği bulunan bir uyum olduğunu da vurgulamaktadır.

Sağlıklı bir aile demek içindeki tüm bireylerin bedensel ve ruhsal olarak tam bir iyilik halinde olması demektir. Çocuk ise geleceğe aktarılacak en önemli varlıktır. Bu bakımdan çocuğun ruh sağlığı her açıdan değer kazanmaktadır. Genel olarak çocuk ruh sağlığı bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemini kapsayan 0-18 yaş aralığındaki bireyin yeteneklerini kullanabilmesi, yaşamdaki güçlüklerle baş edebilmesi, üretken ve verimli olabilmesi gelişimsel dönemine ait bilişsel duygusal ve davranışsal özellikler gösterebilmesidir. Dünya da çocuk ve ergenlerde ruhsal problem görülme oranı %20 Türkiye’ de ise %11 dir (Doğan vd., 2011).

Bazı düşünür ve bilim adamlarının bu konudaki kuramları şu şekildedir: (Doğan vd., 2011)

1600’lerde İngiliz filozof John Locke’a göre çocuk boş bir levhadır. Nasıl işlediğine göre şekillenir. Çocuklarda oluşan ruhsal problemler onların sorumluluğunda değil içinde büyüdüğü çevrenin sorumluluğundadır.

1700’lerde Fransız filozof Jean Jacques Rousseau çocukların doğuştan iyi olduklarını, sağlıklı büyümeleri için çok az ebeveyn desteğine ihtiyaç duyduklarını savunmuştur. Çocuklar doğuştan güçlüdürler.

1800’lerde İngiliz biyolog Charles Darwin çocukların birbirinden farklı olduğunu iyi bakım gören çocuklarla diğer çocuklar arasında farklılıklar olduğunu savunur. İyi bakım görenler diğerlerine göre daha şanslıdır.

1800’lerde ve 1900 başlarında yaşayan çocuk psikolojisinin babası olarak bilinen Amerikalı psikolog Stanley Hall ise ergenlik dönemini çatışmaların ve duygusal çalkantıların en yoğun olduğu dönem olarak görür.

Daha ilerleye dönemlerde ise Anna Freud, Maria Montessori, Melanie Klein gibi araştırmacılar çocuk ruh sağlığında toplumsal faktörlerin önemli etkileri olduğunu savunmuşlardır.

Bilişsel kuram: Kurama göre ruhsal sorunların değerlendirilmesinde önemli olan olay değil kişinin bu olayı nasıl algıladığıdır. Ne düşündüğümüz ne hissettiğimizi ve nasıl davrandığımızı etkiler.

Davranışçı Kuram: Temelinde davranışların öğrenilmesi söz konusudur. Korku, kaygı, fobi, takıntı gibi duygular öğrenilerek oluşmaktadır. Nedenlerden ziyade normal olmayan davranışın değiştirilmesi üzerine yoğunlaşır.

Düşünsel Duygulanımcı Kuram: insanın işlevselliğinin üç ana boyutu vardır. Düşünceler, duygular ve davranışlar. Birindeki değişiklik diğerlerini de etkiler. Bu sebeple insanlar düşüncelerini değiştirirlerse olayla ilgili hislerini ve olaya karşı gösterdikleri davranışları da değiştirirler.(Köroğlu, 2011)

Sosyo-Kültürel Kuram: bireyin kendi özgü kişiliği olduğu gibi toplumlarında kendilerine özgü kültürleri vardır. Bireyin ruhsal olarak iyi olup olmaması içinde yaşadığı aile toplum ve kültür tarafından şekillendirilir.

Psikodinamik Kuram: Kurucusu Freud ruhsal sorunların temelinde bilinçaltı çatışmaları olduğunu savunur. Kişinin yetişkinlikte yaşadığı ruhsal sorunlar

çocukken yaşadığı travmaların sonucudur. Çocuğun ilerde ruhsal olarak sağlıklı olması için 0-6 yaş çok önemlidir.

Biyolojik Kuram: Ruhsal sorunların temelinde biyolojik yapı ve işleyişindeki bozukluklar vardır. Tedavisinde de biyolojik yaklaşım kullanılır ve nörokimyasal etkinliği düzenleyici ilaçlar kullanılır.

Sistem Kuramı: Gestalt psikolojisi ile paraleldir. Bütünlüğü temsil eder. Ruhsal sorunların oluşmasında biyolojik, psikolojik ve toplumsal risk faktörlerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bütünlüğü temsil ettiği için çağdaş ruh sağlığı çalışmalarında en çok kabul edilendir.

Çocuk ruh sağlığı bireysel psikolojik, toplumsal kültürel vb. birçok etkenden eğitim düzeyi, gelir düzeyi gibi durumlardan etkilenmektedir. Aşağıdaki tabloda çocuğun ruh sağlığını etkileyen etmenler gösterilmiştir.

Şekil 2: Toplumda çocuğun ruh sağlığını etkileyen faktörler

Kaynak: MEB. 2013/

mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/56/07/.../08085055_toplumveocuk.pdf

2.2.1. Kültürel Faktörler: Yaşadığımız toplumdaki örf, adet, gelenek görenek ve değer yargıları çocukların davranışsal gelişimleri üzerinde etkilidir. Örneğin bazı geleneksel toplumlarda anne babalar çocuklarını büyüklerin yanında sevemezler. Çünkü bu onlar için ayıp karşılanır. Bu durum her daim sevilme ihtiyacı yaşayan çocuk için büyük eksikliktir. Ya da cinsiyet ayrımı bariz bir şekilde göze çarpar.

Erkek çocuklar kız çocuklara göre daha ön plandadır. Bu her iki çocuk içinde olumsuz durumlar yaratır. Kız çocuk ezilip genellikle arka planda kakarak özgüven problemi yaşarken erkek çocuk ise kendine yüklenen sorumluluklar (benim oğlum soyumuzu sürdürecek, bize bakacak, ağamız, paşamız vs.) altında kalabilir. Aynı zamanda erkek çocuk en değerli çocuk olarak büyütüldüğü için bencil bir karaktere sahip olabilir. “Ataerkil denetim mekanizmaları tarafından toplumda geçerli olan ve bugünde geçerliliğini koruyan erkek egemen yapı içerisinde erkek cinsiyeti olumluluklarla özdeştirilirken, kadınlara ise pasif ve edilgenliklerini pekiştirecek nitelikler yüklenilmektedir. Bu yapıdan kaynaklanan erkek iktidarı, kadını olumsuz bir pozisyona mahkûm etmekte ve dün olduğu gibi bugün de daimi ve kalıcı olarak varlığını sürdürmektedir” (aktaran: Gözcü Yavaş, 2012:112).

2.2.2.Toplumsal Sınıf Farklılıkları: İnsanlar arasındaki yaşamsal farklılıklar ister istemez toplumsal sınıf konusunu gündeme getirmektedir. Örneğin itibar gören bir mesleğe sahip anne baba yanında büyüyen çocuklarda bu durumun olumlu etkileri gözlenir aynı zamanda bilinçli bir anne baba sağlık, eğitim gibi konularda bilimsel, geliştirici, koruyucu ve tedavi edici tüm imkânlarını çocukları için kullanır. Toplumsal sınıf farklılıklarında en belirgin ögelerden biri de gelir durumudur. Örneğin çocukların yeterli ve dengeli beslenmesi ailenin ekonomik anlamda yeterli düzeyde olmaları ile alakalıdır. Ailenin gelir durumuna göre çocuklar için eğitimin kalitesinin ve sosyal yaşantının zenginleşmesi, bu çocukları riskli çocuk grubundan uzaklaştırmakta ve diğer çocuklara göre bir basamak yukarı çekmektedir. Fakat zengin ve sosyal tabakası yüksek olan bir ailenin üyesi olmak da her zaman çocuğun ruhsal olarak iyi olduğu anlamı taşımamaktadır. Sevgi ve ilgiden yoksun, her türlü imkâna sahip çocukların bunalıma girdikleri görülmekte, madde kullanımı, yanlış arkadaş seçimleri, cinsel sapmalar gibi yanlış davranışlara yöneldikleri bilinmektedir.

2.2.3.İletişim Araçları: Teknolojinin hızla ilerlemesi çocuğun doğumundan itibaren kitle iletişim araçları ve medya ile iç içe yaşamasına neden olmuştur. Teknolojinin, kitle iletişim araçları ve medyanın olumlu katkılarına rağmen bir o

kadar da beraberinde getirdiği olumsuzluklar çocukları zayıf ve korumasız bırakmıştır (MEB., 2013).

Yaş cinsiyet yoksulluk ve kişilik özellikleri de çocuklarda ruhsal sağlığı etkileyen etmenlerdir. Bireyin kişilik özellikleri doğrudan ruhsal sorunlarda etkili olmasa da dolaylı olarak etkilemektedir. Her çocuğun bir kişilik özelliği vardır ve bu özellikler çocuğun yaşadıklarını değerlendirmede olaylardan etkilenmesinde etkendir. Örneğin karamsar bir çocuk yaşadığı kötü bir olayı olumsuz değerlendirecek depresif duygu durumuna neden olacak, iyimser bir çocuk ise olayları olumlu değerlendirecek ruhsal olarak kötü etkilenmeyecektir. Yetişkinlerde ruhsal bozukluk çocuk ve ergenlere göre daha fazla görülmektedir. Bu da yaş faktörünün etkisini göstermektedir. Ruhsal problemlerde erkek ve kadınlarda da farklılık görülmektedir. Kadınlarda depresyon ve kaygı gibi bozukluklara daha çok rastlanırken erkeklerde madde kullanımı antisosyal kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıklara kadınlara göre daha fazla rastlanır. Yoksullukta ruhsal sorunların artmasındaki etkenlerdendir. Birçok çalışma yoksul insanlarda zenginlere göre daha fazla ruhsal sorunun oluştuğunu göstermektedir (Doğan vd., 2011).