• Sonuç bulunamadı

Suphi Nuri İleri, hayatı, şahsiyeti, eserleri ve gazeteciliği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Suphi Nuri İleri, hayatı, şahsiyeti, eserleri ve gazeteciliği"

Copied!
492
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

TARĐH ANA BĐLĐM DALI

ATATÜRK ĐLKELERĐ ve ĐNKILAP TARĐHĐ BĐLĐM DALI

SUPHĐ NURĐ ĐLERĐ

HAYATI, ŞAHSĐYETĐ,

ESERLERĐ ve GAZETECĐLĐĞĐ

DOKTORA TEZĐ

DANIŞMAN

YRD. DOÇ. DR. DURSUN GÖK

HAZIRLAYAN DENĐZ ŞAHĐNLĐ

(2)

ĐÇĐNDEKĐLER

ÖNSÖZ ...VII KISALTMALAR...XII KAYNAKLAR ... XV GĐRĐŞ ... 1

I. BÖLÜM

AĐLESĐ

VE

ÖĞRENĐMĐ

I. Ailesi ve Yetiştiği Ortam ... 14

II. Öğrenim Hayatı ve Etkilendiği Öğretmenleri ... 19

III. Görevleri ... 25

IV. Eserleri ... 28

V. Hastalığı ... 38

(3)

II. BÖLÜM

FAALĐYETLERĐ

I. Birinci Dünya Savaşı’ndaki Faaliyetleri... 49

I. 1. Dördüncü Ordu Karargâhına Katılışı ve Görevleri ... 49

I. 2. Komutanları ... 61

I. 2. 1. Cemal Paşa ... 61

I. 3. 2. Cemal Paşa Đle Đlgili Bazı Anıları... 74

I. 2. 3. Erkan-ı Harbiye Reisi Ali Fuat Bey . 81 I. 2. 4. Suriye Cephesindeki Alman Komutanları ... 85

I. 3. Suriye Cephesi ve Kanal Seferi Hakkındaki Görüşleri ... 91

I. 3. 1. Suriye Cephesindeki Almanlar... 91

I. 3. 2. Askerlikte Rüşvet Hırsızlık ve Disiplinsizlik ... 95

I. 3. 3. Suriye Cephesinde Araplar, Yahudiler ve Casusluk Faaliyetleri ... 98

II. Mütareke ve Millî Mücadele Dönemindeki Faaliyetleri ... 106

II. 1. Yurtdışına Gidişi ve Nedenleri... 106

(4)

II. 2. 1. Sakarya Savaşı’ndan Sonra Yurda

Dönüşü ... 109

II. 2. 2. Sakarya, Büyük Taarruz, Mudanya ... 111

II. 2. 3. Lozan Konferansı ... 118

III. Cumhuriyetin Đlanından Sonra Suphi Nuri ... 150

III. 1. Saltanat ve Hilafete Bakışı... 150

III. 2. Cumhuriyet Hakkındaki Görüşleri... 155

III. 3. Đnkılâplara Bakışı ... 168

III. 4. Mustafa Kemal ile Olan Đlişkileri... 171

IV. Đstiklal Mahkemesinde Yargılanması ... 187

IV. 1. Yargılamanın Gerekçeleri... 187

IV. 2. Yargılamanın Sonuçları ... 206

IV. 3. Yargılama Sürecinde Mustafa Kemal ile Đrtibatı... 215

III. BÖLÜM

GAZETECĐLĐĞĐ, KOOPERATĐFÇĐLĐĞĐ

I. Gazeteciliğe Başlaması... 220

(5)

III. Gazeteciliği Sırasında Karşılaştığı Zorluklar ve

Tanıdığı Kişiler ... 227

IV. Siyasi Yazıları... 267

V. Ekonomi ile ilgili Yazıları... 288

V. 1. Bütçenin Genel Durumu ve Suphi Nuri’den Öneriler ... 295

V. 2. Bürokrasi, Memurlar ve Uzman Đhtiyacı . 300 V. 3. Bankalar, Borçlanma ve Yabancı Sermaye ... 305

V. 4. Çiftçilerin Durumu ... 311

VI. Kooperatifçiliği... 318

VI. 1. Genel Anlamı ile Kooperatifçilik ... 318

V. 2. Kooperatifçilik Hareketleri Çeşitlilik Gösterir ... 323

VI. 3. Kooperatifçiliğin Faydaları... 324

VI. 4. Kooperatifçiliğin Ticaret ve Sosyalizmden Farkı ... 326

VI. 5. Türkiye Đçin Düşünülen Ekonomik Modeller ve Kooperatifçilik... 328

VII. Dış Politika ile Đlgili Yazıları ... 341

VII. 1. Suphi Nuri’nin Fransa’ya Bakışı ... 341

(6)

VII. 3. Suphi Nuri’nin Yunanistan’a Bakışı ... 348

VII. 4. Suphi Nuri’nin Đtalya‘ya Bakışı... 357

SONUÇ ... 359

BĐBLĐYOGRAFYA... 377

(7)
(8)

ÖN SÖZ

Büyük bir ihtişamın ardından duraklama ve gerileme dönemleriyle beraber 18. yüzyıldan itibaren bir çöküş süreci yaşayan Osmanlı Devleti, yerini 20. yüzyılın başlarında Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır. Tarih sahnesinde, dört bir yandan emperyalist devletlerin kuşatması ve saldırıları, içerideki bunalımlar, isyanlar, çekişmelerle zayıflayan Osmanlı Devleti, uzun ve ağır mücadelelerin sonunda kendisini, yüce Türk milleti ve onun kahraman lideri Mustafa Kemal Atatürk sayesinde yerini çağdaş, ileriye dönük ve dinamik yapısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakmıştır.

Özellikle Đkinci Meşrutiyet dönemi aydınları, Osmanlı’dan Cumhuriyete uzanan temelleri sağlam, modern bir köprü görevini yerine getirmişlerdir. Bu dönemin aydınları ideolojik açıdan bakıldığı zaman, belki farklı yolların insanları gibi görünseler de prensip olarak, hakikati yakalama adına, asıl hedefe yürüyen bir bütünü oluşturmuşlardır. Bu aydınlarla ilgili yapılan çalışmaların neticesinde, bazıları Osmanlıcı, bazıları

(9)

Đslâmcı, bazıları Türkçü ve bazıları da Garpçı olarak adlandırılmışlardır; fakat gittikleri yol farklı olsa da, esas olarak Türkiye Devleti’ni ve Türk halkını nasıl daha ileriye götürebiliriz sorusu üzerine kafa yormuş ve kendi görüşleri çerçevesinde anlamlı cevaplar bulmaya çalışmışlardır. Sahip oldukları bilgi birikimi ve imkânlarıyla Türk milletine rehber olmaya çalışan bu insanlar, kalemleriyle, gazete ve mecmualarıyla ve eserleriyle bu yolda çaba sarf etmişlerdir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni her yönüyle kalkınmış ve güçlü bir devlet yapmak için kendi görüşleri ve bilgi birikimi çerçevesinde mücadele veren Türk aydınlarından birisi de Suphi Nuri Đleri’dir.

1887–1945 tarihleri arasında yaşayan Suphi Nuri Đleri’de Türk çağdaşlaşma hareketinin belirgin bir şekil almaya başladığı bu dönemin renkli simalarından biridir. Batıcılık akımının, Türk çağdaşlaşma tarihinin önde gelen simalarından birisi olan abisi Celâl Nuri Đleri’nin yanında sönük kalsa da zekâsıyla, fikirleriyle dikkat çeken Suphi Nuri, hemen hemen her konuda yazmıştır. Gazete yazılarında, toplumun meselelerinden,

(10)

aile, kadın-erkek ilişkilerinden, devletlerarası mücadelelerden, güncel olaylar gibi pek çok konudan bahsetmiştir. Gazeteci, iktisatçı ve hukuk profesörü olan Suphi Nuri kooperatifçiliğe verdiği değer ve yazdığı yazılarıyla tanınmıştır.

Yapılan bu çalışmada konunun sınırlarını daha çok Suphi Nuri Đleri’nin yaşadığı dönem içerisindeki yazılarıyla birlikte, hatıraları, faaliyetleri ve çeşitli ilişkileri belirlemiştir. Ele alınan konunun Birinci Bölüm’ünde Suphi Nuri’nin ailesinden bahsederken O’nun köklerinin paşalara, sadrazamlara dayanan ve kültür birikimi hayli yüksek olan bir aileden geldiği görülmüştür.

Birinci Bölüm’de, Suphi Nuri’nin ailesinden başlayarak yetiştiği ortamdan, çocukluğu ve öğrenim hayatından, etkilendiği öğretmenlerden, görevlerinden, hastalığı ve ölümünden, eserlerinden bahsederek hayatı kısaca anlatılmaya çalışılmıştır.

Đkinci Bölüm’de Suphi Nuri’nin Suriye cephesinde dördüncü ordu karargâhına katılışı, cephede

(11)

yaptığı görevler, tercümanlık yaptığı Alman ve Türk subaylar ve özellikle de hayatında büyük rol oynayan Cemal Paşa ile ilgili yaşadıklarını hem kendi hatıralarından hem de bu konuyla ilgili yazılan diğer kaynaklardan faydalanılarak değerlendirilmiştir. Yine Đkinci Bölüm’de Mütareke ve Millî Mücadele dönemindeki faaliyetleri kaynaklar ölçüsünde anlatılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet, saltanat, hilafet ve inkılaplara bakışı da yazılarından faydalanılarak anlatılmıştır. Millî Mücadele’nin başından Đstiklal Mahkemesi’ne kadar Suphi Nuri-Mustafa Kemal Đlişkisi de kaynaklar ölçüsünde değerlendirilmiştir.

Üçüncü Bölüm’de, yine Suphi Nuri’nin hayatının değişik safhalarını, gazetecilikteki yükselişini, yazdığı gazeteleri, gazetelerdeki yazıları konularına göre değerlendirilmeye çalışılmıştır. Hayatını vakfettiği kooperatifçilik ile ilgili yazıları ve kitapları da bu bölümde incelenmiştir.

Yukarıda açıklanan çerçeve içerisinde Suphi Nuri’nin genel olarak, Birinci Dünya Savaşı, Millî Mücadele ve Cumhuriyet tarihindeki yeri, fikirleri,

(12)

şahsiyeti, gazeteciliği, iktisatçılığı, profesörlüğü aydınlatılmaya çalışılmıştır.

Bu çalışmanın başlangıç aşamasından sonuna kadar yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Mustafa Turan, Yrd. Doç. Dr. Dursun Gök, Yrd. Doç. Dr. Yaşar Semiz, Yrd. Doç. Dr. Necmi Uyanık ve Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yılmaz’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(13)

KISALTMALAR

Age./age. Adı geçen eser

agm. Adı geçen makale

agt. Adı geçen tez

bk. Bakınız

bs. Baskı

BMM Büyük Millet Meclisi

C. Cilt

CHP Cumhuriyet Halk Partisi

H. Hicrî

K. evvel Kanûn-ı evvel

K. sânî Kanûn-ı sânî

MEB. Millî Eğitim Bakanlığı

(14)

No. Numara S. Sayı

s. Sayfa

TBMM Türkiye Büyük Millet Meclisi

TBMM ZC. Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi

TBMM GCZ Türkiye Büyük Millet Meclisi

Gizli Celse Zabıtları

T. evvel Teşrîn-i evvel

T. sânî Teşrîn-i sânî

TTK. Türk Tarih Kurumu

(15)
(16)

KAYNAKLAR

Suphi Nuri Đleri’nin hayatı ve faaliyetleri ile ilgili müstakil bir çalışma olmamakla beraber, onun yaşadığı döneme ışık tutacak belgeleri bulmak mümkündür. Bu yüzden çalışmada faydalandığımız kaynakları bir tasnif dâhilinde göstermek yerinde olacaktır.

I. Hatıratlar

Suphi Nuri Đleri’nin hayatı ve faaliyetlerine dair kaynak olabilecek en önemli belgeler, bizzat kendisinin kaleme aldığı hatıralarıdır. Bunlar sırasıyla “Harb-ı Umumi’de Gördüklerim”, “Gazetecilerin Atatürk’le Đzmir Buluşması”, “Lozan Hatıraları”, “Gazetecilik Hatıralarım” ve “Elazığ Đstiklâl Mahkemesi”, hatıralarıdır.

Harb-i Umumi’de Gördüklerim, Suphi Nuri’nin 1914’den 1918’e kadar içinde bulunduğu Birinci Dünya Savaşı hatıralarıdır. Suphi Nuri askerliğini Suriye Cephesinde, Dördüncü Ordu karargâhında yedek subay olarak yapmıştır. Onun karargâhtaki görevi Cemal Paşa’nın kâtipliğidir. Suriye Cephesinde yaşadıklarını

(17)

seksen yedi makaleden oluşan bir yazı dizisi şeklinde gazetesinde yayınlamıştır. Bu hatıralarda Suriye cephesi hakkında hemen hemen her şeyden bahsetmiştir. Özellikle Cemal Paşa, Ali Fuat Bey (Erden) ve Alman komutanları hakkında şahsi olmakla beraber kayda değer bilgiler vermiştir. Suriye Cephesinde, gazetecilik yönü olan bir asker olarak memleketin durumu, casusluk faaliyetleri ve ordudaki yolsuzluk, disiplinsizlik ve hırsızlık faaliyetleri ile ilgili tespitleri ilginçtir.

Suriye’deki görevi sırasında önemli kararlar veren bir konumda olmadığından, askerliği ile ilgili en önemli kaynak “Harb-i Umumi’de Gördüklerim” yazı dizisidir. Zaten kendisi Suriye cephesinde gezdiği, gördüğü, yaşadığı her şeyi yazmıştır. Bu yüzden onun Birinci Dünya Savaşındaki görevleri bizzat kendi ağzından, kaleminden yazılıp değerlendirilmiştir.

Suphi Nuri’nin bir diğer hatırası da 6 Ocak 1942’de yazdığı “Atatürk’le Đzmir Buluşması”dır. Bu hatıra, Suphi Nuri-Mustafa Kemal ilişkisi açısından aydınlatıcı olmuştur. Sağlığında yayınlamadığı bu eseri

(18)

oğlu Rasih Nuri Đleri yayınlamıştır. Birinci Lozan görüşmeleri devam ederken 16–17 Ocak 1923’de Đstanbul gazetecileri ile Mustafa Kemal, Đzmir’de buluşmuştur. Bu görüşmelerde gazeteciler, Mustafa Kemal’i yakından tanıma imkânı bulmuşlardır. Hatıralar şahsi olmasına rağmen verdiği mesajlar ve değindiği konular açısından ilginçtir. Bu hatıralara, Mustafa Kemal ile Olan Đlişkileri konusunda değinilmiştir.

Bir diğer hatırada “Lozan Konferansı Hatıratı”dır. Beş sayfadan oluşan bu hatırat yayınlanmamıştır. Suphi Nuri, her şeyi yazan ve yazmayı seven bir yazar olduğundan ikinci dönem Lozan Konferansı’nda başından geçen olayları ve Đsmet Paşa ile ilgili yaşadıklarını yazıya dökmüştür. Bu hatıralar da Lozan Konferansı başlığı altında değerlendirilmiştir.

Suphi Nuri tarafından yazılan bir diğer hatırat da 2 Ekim 1940’da yazılan Elazığ Đstiklâl Mahkemesi’nde Gazeteciler adlı hatıralardır. Bu hatıraların özelliği, bunları yayınlayan kişinin Cemal Kutay olmasıdır. Suphi Nuri, bu hatıraları Cemal Kutay’a vermiş, Cemal Kutay’da “Bilinmeyen Tarihimiz” adlı eserinin ikinci

(19)

cildinde yayınlamıştır.1 Bu hatıralarda Đstiklâl Mahkemesine götürülen Suphi Nuri’nin ve diğer gazetecilerin yargılanmaları, yaşadıkları ve istiklâl mahkemeleri üyeleri hakkında bilgi vermektedir.

Yeni Adam dergisinde yayınlanan kırk üç bölümden oluşan 18 Aralık 1941–8 Kasım 1942 tarihleri arasında yayınlayan “Gazetecilik Hatıralarım” başlığı altındaki yazılarında, gazetecilik mesleğinin başlangıcından itibaren tanıştığı insanlar, yaşadığı önemli olaylar, gazeteciler, dönemin ünlü şair ve yazarlarından bahsetmektedir. Gazetecilik hayatıyla ilgili bölümde bu hatıralardan ve onun gazetecilikle ilgili yazdığı yazılardan faydalanıldı.

Suphi Nuri Đleri hakkında başkalarının söylediği, yazdığı çok az bilgi vardır. Hakkında çıkan az sayıdaki yazıların çoğu ise oğlu Rasih Nuri’ye aittir. Babasının hatıralarını yayınlamış, babasıyla ilgili de makaleler yazmıştır.2 Rasih Nuri Đleri’nin babasından ve

1

Cemal Kutay, Bilinmeyen Tarihimiz, C. 2, Dizerkanca Matbaası, Đstanbul 1974.

2

Rasih Nuri Đleri, “Suphi Nuri Đleri”, Tarih ve Toplum, No. 22, Ekim 1985; “Politikacı Suphi Nuri Đleri”, Yeni Adam, C. 15, No.

(20)

amcasından kalan belgeleri saklayan, koleksiyoncu bir kişilikte olması bize çok yardımcı oldu. Rasih Nuri elindeki belgelerin bir kısmını bizimle paylaşmasına rağmen elinde değerli başka belgelerde vardır. Babasının hakkında belirli bir çalışma yapılmaması onu üzmekte, hatta çevresindekilerin “ne zaman baban ya da amcan hakkında kitap yazacaksın” dediğini söylemektedir. O da babasıyla ilgili hatıralarını Yeni Adam’da ve Tarih ve Toplum dergisinde yayınlamıştır. Özellikle Tarih ve Toplum dergisinde yayınlanan “Suphi Nuri Đleri” adlı makalesi yol gösterici olmuştur.

Suriye Cephesi ile ilgili hatıra türü eserleri de inceledik. Cemal Paşa’nın, Behçet Cemal tarafından hazırlanan “Hatıralar”3 isimli eseri, Ali Fuat Bey’in (Erden) “Paristen Tih Sahrasına” ve “I. Dünya Harbinde Suriye Hatıraları”4 adlı eserleri, Von Kress’in “Türklerle Beraber Süveyş Kanalına”5 adlı

578, 25 Ocak 1946; “Babam Suphi Nuri Đleri”, Yeni Adam, C.15, No. 576, 10 Ocak1946.

3

Behçet Cemal, Cemal Paşa, Đstanbul 1959.

4 Ali Fuat Erden, Paristen Tih Sahrasına, Đstanbul 1949; I. Dünya Harbinde Suriye Hatıraları, Đstanbul 2003.

(21)

kitabı, M. Şevki Yazman tarafından Türkçeye çevrilen Liman Von Sanders’in “Türkiye’de Beş Yıl”6, Ali Fuat Gücüyener’in “Sina Çölünde Türk Ordusu”7 isimli eserleri bunların başlıcalarıdır.

Suphi Nuri’nin, Birinci Dünya savaşından ölümüne kadar olan devreyle ilgili olarak, Ahmet Emin Yalman8, Zekeriya Sertel9, Avni Doğan10, Ali Fuat Cebesoy’un11, Nail Moralı’ın12, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun 13 Ahmet Süreyya Örgeevren’in Şeyh Sait Đsyanı adlı hatırasından14, Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’undan15 faydalanıldı.

6 Liman Von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, Đstanbul 1965. 7

Ali Fuat Gücüyener, Sina Çölünde Türk Ordusu, Đstanbul 1948.

8

Ahmet Emin Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim

Geçirdiklerim, C. 3, Đstanbul 1973.

9 Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 5. bs., Đstanbul 2001. 10

Avni Doğan, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası, Đstanbul 1964.

11 Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, Đstanbul 1953; Siyasi Hatıralar, Doğan Kardeş Yay., Đstanbul 1960.

12

Nail Moralı, Mütarekede Đzmir Olayları, Ankara 1973.

13 Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Milli Mücadele Anılarım, Hil Yay., Đstanbul 1983.

14 Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait Đsyanı ve Şark Đstiklal Mahkemesi, Temel Yay., Đstanbul 2002.

(22)

II. Süreli Yayınlar II. 1. Gazeteler

Bu araştırmada en çok faydalanılan kaynaklardan bir tanesi de gazetelerdir. Suphi Nuri ve ağabeyi Celâl Nuri’nin her gün çıkan bir gazetenin sahibi olmasından dolayı araştırmanın ağırlıklı kısmını süreli yayınlar teşkil etti. Ati gazetesinden başlayarak Đleri, Müstakil, Son Telgraf, Akşam, Hâkimiyet-i Millîye gazeteleri incelenerek öncelikle Suphi Nuri’nin yazıları tespit edildi ve ilgili konuya göre değerlendirildi. Yine Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası ve Suphi Nuri’nin çıkardığı Yarın adlı mecmua da taranarak, Suphi

Nuri’nin Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası’nda

yayınlanan hikâyeleri ve yazılarından faydalanıldı. Yarın mecmuasındaki yazıları da incelenerek, bazı makalelerinden yararlanıldı. Suphi Nuri’nin yazılarının hepsini bu araştırmaya almak mümkün olmadığından, konuyla ilgili olanlar kullanıldı. Suphi Nuri, kendi gazetesinin kapanmasıyla yazmayı bırakmamış, başka gazetelerde günlük ve haftalık yazılar kaleme almıştır. Đktisadi Yürüyüş, Yeni Adam onun son dönemlerinde

(23)

sıklıkla yazdığı dergilerdir. Bu iki derginin yanı sıra Đktisat ve Ticaret Mecmuası, Bütün, Resimli Şark, Ticari Birlik Mecmuası, Ekonomi ve Finans, Đstanbul Darülfünun Hukuk Fakültesi Mecmuası, Fikir Hareketleri, Adana Ticaret ve Sanayi Odası Bülteni ve Politika gibi pek çok dergide yazmıştır. Daha çok bu dergilerdeki yazılar hukuk ve kooperatifçilikle ilgilidir.

II. 2. Resmi Yayınlar

Bunların başında Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, Gizli Celse Zabıtları ve Düstur gelmektedir.

III. Tetkikler

Bilal Şimşir’in16 eseri, Suphi Nuri’nin Millî Mücadele’deki çalışmalarına ışık tutmuştur. Mete Tunçay17 ve Ergün Aybars18 da başvurulan kaynaklardan bazılarıdır. Bunun yanında Suphi Nuri’nin

16

Bilal Şimşir, Đngiliz Belgelerinde Atatürk (1919-1938), C. 2, TTK Yay., Ankara 2000.

17

Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyetinde Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), Đstanbul 1999.

18

Ergün Aybars, Đstiklâl Mahkemeleri, Đstanbul 1975; Đstiklal Mahkemeleri, Zeus Kitabevi, Đzmir 2006.

(24)

Yeni Adam dergisinde çıkan ve kırk üç bölümden oluşan Gazetecilik Hatıralarım adlı yazı dizisi, Necmi Uyanık tarafından yazılan Suphi Nuri Đleri ve Gazetecilik Hatıraları19 isimli makalede değerlendirilmiştir. Özellikle hatıralar değerlendirilirken bu makaleden de faydalanılmıştır.

Necmi Uyanık’ın Siyasi Düşünce Tarihimizde Batıcı Bir Aydın Olarak Celâl Nuri (Đleri)20 adlı doktora tezinden ve Nuri Şimşekler’in Abidin Paşa ve Tercüme ve Şerh-i Mesnevi-i Şerif21 adlı yüksek lisans tezinden de Suphi Nuri’nin ailesi ile ilgili konularda faydalanıldı. Yaşar Semiz’in, Türk Amerikan Münasebetlerinde Chester Projesi22 adlı doktora tezinden de Chester meselesi konusunda faydalanılmıştır.

19

Necmi Uyanık, “Suphi Nuri Đleri ve Gazetecilik Hatıraları”, Ata Dergisi, No. 11, Konya 2003.

20

Necmi Uyanık, Siyasi Düşünce Tarihimizde Batıcı Bir Aydın Olarak Celâl Nuri (Đleri), (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü-Basılmamış Doktora Tezi), Konya 2003.

21

Nuri Şimşekler, Abidin Paşa ve Tercüme ve Şerh-i Mesnevi-i Şerif, (Selçuk Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 1992.

22 Yaşar Semiz, Türk Amerikan Münasebetlerinde Chester

Projesi, (Hacettepe Üniversitesi-Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi), Ankara 1987.

(25)
(26)

GĐRĐŞ

1887–1945 yılları arasında yaşayan Suphi Nuri Đleri, önemli olayların ve bazı tarihi dönüm noktalarının olduğu bir zamanda yaşamıştır. Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı, Birinci Meşrutiyet Anayasası ve Đkinci Meşrutiyet hareketi bu dönüm noktalarıdır. Bu dönüm noktalarından özellikle Tanzimat ve Meşrutiyet döneminin ayrı bir önemi vardır.

Tanzimat dönemi 1839’dan başlayarak 1876’ya kadar devam etmişti. Bu dönem bir geçiş ve buhran devriydi. Tanzimat’ın devlet adamları, Batı medeniyetine yönelmek, modernleşmek ve devletin siyasi bütünlüğünü korumanın uzlaştırılmaz buhranı içinde bulunuyorlardı.23 Tanzimat dönemi, Avrupa’daki 1830 ihtilaline benzetilse de farklılıkları çoktu. 1830 ihtilalleri Avrupa’da aşağıdan yukarıya doğru bir hareket olmasına rağmen Tanzimat Fermanı, başta Mustafa Reşit Paşa olmak üzere Padişah Abdülmecit’in

23

Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, 7. bs., Ülken Yay., 2001, s. 56.

(27)

iyi niyeti ile ilan edilmiş bir fermandı.24 Tanzimat Fermanı’nın mimarı Mustafa Reşit Paşa’ya göre, yapılacak yeniliklerin dayanağını eğitim oluşturmalıydı. Çünkü yeni hukuk düzeni, hak ve görevini bilen kuşakların yetiştirilmesi ile sağlanabilirdi. Gerçektende Tanzimat ile sivil siyasi gazetelerin çıkması, buralarda siyasi ve kültürel konularda halkı aydınlatıcı yazılar yazılması kültürel hayatla birlikte, siyasi hayatı da canlandırmıştı.25 Tanzimat Dönemi’ni başlatan ıslahat hareketleri halktan değil, yukarıdan geldiği için kabullenilmesi kolay olmuştu.26

Tanzimat’ın ilan edilmesinde emeği geçen Mustafa Reşit Paşa’nın, ondan bayrağı alan Ali ve Fuat Paşa’nın da Avrupa başkentlerinde elçilik yapmaları, Avrupa’yı yakından tanıma fırsatı bulmaları, reformcu kişiliklerini geliştirmelerine yardımcı olmuştu. Mustafa Reşit Paşa’dan sonra görevi devralan Ali ve Fuat

24

Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1995), 12. bs., Alkım Yay., s. 55.

25

Yahya Akyüz, Utkan Kocatürk, Atatürk Đlkeleri ve Đnkılâp Tarihi I/1, Yüksek Öğretim Kurulu Yay., Ankara 1990, s. 19. 26

Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Nizam-ı Cedit ve Tanzimat Devirleri (1789-1856), C. 5, TTK Yay., Ankara 1988, s. 10.

(28)

Paşalar, Reşit Paşa’nın modernleştirme hareketini, otoriter bir yapı içerisinde bir süre daha devam ettirmişlerdi. Ancak yeni yetişen kuşak, parlamentoya dayalı meşruti bir sistemi savunuyordu.27

Hükümet faaliyetinin açık bir şekilde eleştirilmesi ve meşruti bir reform programı ilk kez 1860’larda kendini göstermişti. Bu fikirler önceleri Şinasi, Namık Kemal ve arkadaşlarının çevresinde ve o zamanın gazetelerinde biraz ılımlı bir şekilde ifade ediliyordu.28 Bir grup olarak ortaya çıkmaları, ilk kez 1865 Haziranında olmuş, Namık Kemal ve altı arkadaşı bir araya gelerek, gizli bir dernek kurmuşlardı. Bu dernek zamanla genişleyerek Yeni Osmanlılar adını almıştı. Yeni Osmanlılar akımı anayasacı ve Đslâmcı görüşlerin bir bileşimi olarak ortaya çıkmıştı. Bu akımda ilerici ve tutucu öğeler birlikte bulunmaktaydı. Anayasacılık, eylemin ilerici niteliğini oluştururken Đslâm dini, tutucular tarafından değişmeye karşı bir silah olarak kullanılmış, eylemin tutucu bir özellik kazanmasına yol

27 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay.,

Ankara 1984, s. 89-90.

(29)

açmıştı.29 Yani, Yeni Osmanlıların 1867’den 1876’ya kadar, yurt içinde ve dışındaki faaliyetlerinin temelinde batılı tarzda bir parlamentarizmden ziyade, Đslâm dinine dayalı bir meşrutiyet sistemini elde etme çabaları vardı.

1876 yılındaki I. Meşrutiyet hareketi ile Osmanlı Devleti’ne ilk defa anayasası olan bir rejim gelmişti.30 1876 Anayasası Osmanlı Devleti’nde ilk defa anayasalı rejimi başlatmakla beraber, I. Meşrutiyet hareketi de bir halk hareketi olmamış, Yeni Osmanlıların çalışmaları ile ortaya çıkmıştı. I. Meşrutiyet hareketi fazla yaşamamış, Đkinci Abdülhamit anayasayı uygulamadan kaldırmıştı.

Abdülhamit’e karşı ilk muhalefet oluşumu, 1889’da Fransız Devrimi’nin yüzüncü yıldönümünde olmuştu.31 Genç Türk akımı, Đttihat ve Terakki Komitesi çerçevesinde güçlenmiş ve 1908’de Đkinci Abdülhamit’e ĐI. Meşrutiyeti ilan ettirmişti. Baskı yönetimine karşı

29 Emre Kongar, 21. Yüzyılda Türkiye (2000’li Yıllarda

Türkiye’nin Toplumsal Yapısı), 25. bs., Đstanbul 2000, s. 67. 30

Ahmet Bedevi Kuran, Đnkılâp Tarihimiz ve Đttihad ve Terakki, Đstanbul 1948.

31

Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler (1859-1952), Đstanbul 1952, s. 104; Kurucuları Ohrili bir Arnavut Đbrahim Temo, Kafkasyalı bir Çerkes Mehmet Reşit, Arapkirli ve Diyarbakırlı iki Kürt olan Abdullah Cevdet ve Đshak Sükûti idiler.

(30)

başarı sağlayan Đttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kökleri 1860’lı yıllarda meydana çıkan, Genç Osmanlılar hareketine dayanmaktaydı.32

Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinin etkisiyle Osmanlı Devleti’nde, memleketi nasıl kurtarabiliriz sorusuna cevap arayan inkılâpçı bir aydın tipi ortaya çıkmıştı. Bu aydınlar Osmanlıcılık, Đslâmcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi hareketler etrafında toplanmıştı. Osmanlıcılık adı verilen akım ilk defa, Sultan Đkinci Mahmut döneminde başlamıştı.33 Milliyet akımının, Osmanlı Devleti üzerindeki yıkıcı etkilerine karşı ortaya atılmış bir fikir akımıydı. Zaten Đkinci Mahmut: “Ben tebaamın Müslüman’ını camide, Hristiyan’ını kilisede, Musevi’sini havrada fark ederim. Aralarında başka bir fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi hakiki evladımdır” diye yayınladığı bildirisi ile şahsi haklar yönünden tebaa eşitliği fikrinin temelini atmış oluyordu. Đkinci Mahmut’un yaptığı bütün reformlar Tanzimat’a

32 Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, 9 bs., Đletişim Yay., Đstanbul 2002, s. 30-31.

(31)

hazırlık teşkil etmiş, kuvveti ve etkileri bakımından Tanzimat’tan daha önemli olmuştu.34 Osmanlı yöneticileri ve aydınları milliyet isyanlarını durdurup ülkenin bütünlüğünü korumak ve yeniden eski Osmanlı döneminin birlik ruhunu yakalamak için tüm ulusları Osmanlıcılık düşüncesi etrafında toplamaya çalışıyorlardı. Yeni Osmanlıların kurulmasıyla da siyasi ve hukuki bir sistem haline gelmeye başlamıştı. 1876’da ilan edilen Kanun-u Esasi, Osmanlıcılık düşüncesini temel almıştı. 1876 Anayasasının en büyük özelliği, Fransız Đhtilaliyle batıda yayılan hürriyet, eşitlik gibi yeni kavramlardan ve anayasal hareketlerden etkilenmiş olması ve ilk Türk Anayasası olarak hukuk tarihine geçmesiydi. Bu anayasa Türk anayasa hukukunun gelişmesine olan katkıları bakımından önemlidir.35 1876 tarihli Kanun-i Esasi ile Meclis-i Mebusan’da tüm Osmanlı unsurlarına temsil hakkı verilmiş, fakat ülkedeki milliyet isyanları durdurulamamış, zamanla bu isyanların gelişimiyle Osmanlıcılık düşüncesi etkinliğini yitirmişti.

34 Hilmi Ziya Ülken, age, s. 38. 35

Gülnihal Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, TTK Yay., Ankara 1996, s.79.

(32)

Đslâmcılık düşüncesi, Osmanlı Devleti’nin siyasi ve sosyal bütünlüğünü korumayı din birliğinde gören ve teokratik bir devlet yapısını esas alan bir görüştü. Đslâmcılar için din bir cemiyetin esası, ana direğiydi. Dinle millet birdi ve bütün Đslâm kavimleri, aralarında hiçbir fark gözetilmeksizin halifenin etrafında birleşmeliydiler. Đslâmcılara göre batılılaşmanın belirli bir sınırı vardı. Batılılaşma konusundaki görüşleri Türkçülerle paralellik gösteriyor, Avrupa’dan yalnız ilim ve tekniği almakla yetinmek gerektiğini savunuyorlardı.36 Avrupa’nın tüm gelenek, görenek, ahlâk değerlerinin ve devlet yapısının alınmasına karşıydılar; fakat bu düşünceleri, milliyetçilik hareketleri karşısında devleti kurtarmaya yeterli olmamıştı. 31 Mart isyanı ve Arnavutluk isyanı Đslâmcı düşüncenin güçlenmesini engellemiş, Birinci Dünya Savaşı da Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumada Đslâmcılık düşüncesinin yeterli olamayacağını açık bir şekilde ortaya koymuştu.

36

Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, Đlahiyat Fakültesi Vakfı Yay., Đstanbul 1987, s. 202-203.

(33)

Bir diğer fikir akımı da Türkçülük’tü. Ziya Gökalp, Türkçülüğün önce Avrupa’da iki hareket ile ortaya çıktığını, birincisinin Türkperestlik denilen Avrupa’da Türk eşyalarının kullanılması olup, ikinci hareketin ise Türkiyat (Türkoloji) denilen Rusya, Almanya, Fransa gibi devletlerde yapılan araştırmalarla başladığını söylemiştir. Ziya Gökalp, Türkçülüğün babaları olarak da Ahmet Vefik Paşa ile Süleyman Paşa’yı gösterir.37 Özellikle Rusya’da yaşayan Türklerin milliyet bilincine ulaşması ve burada yetişen bazı aydınların Osmanlı Devleti’ne sığınması, Türkçülük hareketini güçlendirmişti. Ziya Gökalp bu fikir akımlarıyla ilgili olarak: “Memleketimizde üç fikir cereyanı vardır. Bu cereyanların tarihi tetkik olunursa görülüyor ki, mütefekkirlerimiz ibtida (muasırlaşmak) lüzumunu hissetmişlerdir. Üçüncü Selim devrinde başlayan bu temayüle inkılâptan sonra (Đslâmlaşmak) emeli iltihak etti, son zamanlarda ortaya birde (Türkleşmek) cereyanı çıktı”38 demiştir. Ziya Gökalp’a

37

Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990, s. 1-2, 5.

38

Ziya Gökalp, Türkleşmek, Đslamlaşmak, Muasırlaşmak, Evkaf-ı Đslamiye Matbaası, Đstanbul 1918, s. 70.

(34)

göre, Osmanlı Devleti’nin kurtuluşu ve güçlenişi yeni bir hayata bağlıdır. Yeni hayat üç direklidir. Bunlardan birincisi Türkçü olmaktır. Đkincisi Đslâm ümmetinden olmaktır. Üçüncüsü ise Batı uygarlığını benimsemektir. Bilimde, felsefede, teknikte tam bir Batılı kafaya sahip olmak gerekir.

Osmanlıcı görüntüsü altında Türkçü bir politika izleyen Đttihat ve Terakki Hükümeti’nin iktidarda bulunması, Türkçülük düşüncesini güçlendirmişti. Özellikle Türk Ocakları bu düşüncenin yayılmasında etkili olmuştu. Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesiyle daha gerçekçi temellere oturan Anadolu Türkçülüğü savunulmaya başlanmış ve Millî

Mücadele’yle kendini gösteren Anadolu

Milliyetçiliği’ne temel hazırlamıştı.39

Osmanlı Devleti on yedinci yüzyıldan itibaren duraklama dönemine girmişti. Devletin geriye doğru gidişini durdurmak için batılılaşmanın zorunluluğu ortaya çıkmıştı. Askeri alanda başlayan batılılaşma

39 Yahya Akyüz, U. Kocatürk, age, s. 25.

(35)

giderek devletin tüm kurumlarını içine almıştı.40 Devlet bir yandan zorunlu olarak batılı kurumlara kapılarını açarken, diğer yandan da batılılaşma düşüncesi giderek yoğunluk kazanmıştı. Özellikle Yeni Osmanlılar hareketi ile bu düşünce eleştirilere rağmen güç kazanmıştı. Batılılaşmanın en önemli temsilcileri Abdullah Cevdet, Celâl Nuri ve Kılıçzade Hakkı idi. Bu grubun ilk ortak yanı “Đslâmlık, Osmanlılık ya da Türklük neden geri kalmıştır” sorusuna cevap aramaları olarak görülürken, daha başlangıçta “Modern batıya ne kadar yaklaşmalıyız” sorusunda bazı ayrılıklar görülmüştü.

Batıcıların önemli temsilcilerinden Abdullah Cevdet’in Đctihad dergisinde başlayan, batıcı grubun fikir birliği, 1914 yılında “batının her şeyini alalım” ya da “sadece teknik yönünü alalım” tartışmasında ayrılma noktasına gelmişti.41 Abdullah Cevdet: “Gülüyle, dikeniyle batı medeniyetini alalım” derken, Celâl Nuri’de: “Avrupa’dan her şeyi almaya gerek yoktur,

40

Suna Kili, Atatürk Devrimi, Ankara 1981, s. 64.

41 Necmi Uyanık, Siyasi Düşünce Tarihimizde Batıcı Bir Aydın Olarak Celâl Nuri (Đleri), (Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü-Basılmamış Doktora Tezi), Konya 2003, s. 5.

(36)

batının teknolojisi alınmalı, kültürü alınmamalı” demekteydi. Kılıçzade Hakkı ise medenileşme yolunda dinin bir gaye değil, vasıta olduğu fikrini

savunuyordu.42 Kılıçzade Hakkı, Avrupa

medeniyetinden nelerin alınacağı noktasında Celâl Nuri’ye yakın olduğundan o da Celâl Nuri gibi, Đctihad’dan ayrılarak Celâl Nuri’yle beraber Hürriyet-i Fikriye mecmuasını çıkarmıştır.43

1908 yılından itibaren çok tartışılan Osmanlıcılık, Đslâmcılık, Türkçülük ve batıcılık akımları Suphi Nuri’yi de etkilemişti. Suphi Nuri, Siyasal Bilimler Fakültesinden mezun olduktan sonra Fransa’da doktora yapmıştı. Fransız kültürüyle tanışan Suphi Nuri, yazılarından da anlaşılacağı gibi Fransız hayranıydı.

Suphi Nuri, abisi Celâl Nuri’nin de savunduğu batıcılık akımı içinde yer almış bir Türk aydınıdır. O daha çok batının ekonomik düzenleri ile ilgilenmiş, bu ekonomik sistemler içinden de kooperatifçiliği benimseyerek, bu sistemin tanınması ve yaygınlaşması

42 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri, 2. bs., Arba Yay., Đstanbul 1996, s. 178-180.

(37)

için pek çok eserler vermiş: “Benim dinim, gayem kooperatifçiliktir” diyecek kadar ileri giderek, kooperatifçiliği adeta kendisine bir yaşam tarzı olarak benimsemiştir.44

Suphi Nuri Đleri, Birinci Dünya Savaşında cephenin havasını teneffüs etmiş, devrinin önde gelen ne kadar şair, yazar, devlet adamı varsa birçoğunu yakından tanıma fırsatı bulmuş önemli bir kişidir. Tüm bunlara rağmen Suphi Nuri Đleri incelenirken en çok zorlanılan nokta kaynak yetersizliği olmuştur. Kendisinin yüzlerce makalesi, on beş civarında kitabı olmakla beraber, başkalarının kendisi hakkında yazdığı belge bulmakta oldukça güçlük çekilmiştir.

Suphi Nuri ve ağabeyi Celâl Nuri, başka şehirlerde oldukları zamanlarda bile birbirleriyle irtibatlarını hiç kesmemişler, birbirlerine daima destek olmuşlar, Celâl Nuri Ankara’dayken bile gazetenin idaresinde hep söz sahibi olmuştu. Eğer ortaya bir fikir atılacaksa Celâl

44

Celâl Nuri, demokratik, hürriyetçi düşüncede görülürken Suphi Nuri sosyalist ve Marksist olarak görülmektedir. Hilmi Ziya Ülken, age, s. 399; Suphi Nuri, Devletçilik ve Kooperatifçilik, Türk Đktisatçılar Cemiyeti, Đstanbul, 1932, s. 5.

(38)

Nuri kaleme almış, başka bir gazetenin yazarıyla veya bir siyasetçiyle söz münakaşasına girilecekse, kavgaya tutuşulacaksa Celâl Nuri hep önde olmuştu. Yani bir bakıma Suphi Nuri, evin küçük çocuğu olmaktan hiç kurtulamamıştı. Dolayısıyla hakkında yazılan, iyi ya da kötü, ne şekilde olursa olsun yazılı kaynak bulmakta oldukça zorluk çekilmiştir.

Bilindiği üzere biyografi türü çalışmalarda, esas kişi hakkında başkalarının söyledikleri, yazdıkları çok önemli kaynak konumundadırlar. Suphi Nuri hakkında farklı kişilerden elde edilebilecek kaynak sıkıntısı çekildiğinden, bu çalışmada genellikle Suphi Nuri’nin söyledikleri esas alınmış, çalışmanın otobiyografiye doğru kaymaması için azami dikkat gösterilmiştir.

(39)

I. BÖLÜM

AĐLESĐ ve ÖĞRENĐMĐ I. Ailesi ve Yetiştiği Ortam

1887 yılında Gelibolu'da doğan Suphi Nuri’nin babası, Meclis-i Ayan üyesi Mustafa Nuri Efendidir (1851–1923). Mustafa Nuri Efendi Kandiye'li Salih Tosun Efendinin oğlu olup, Girit’in Kandiye eşrafından Helvacızade ailesine mensuptur.45 Kültür seviyesi hayli yüksek olan Mustafa Nuri Efendi, ilk resmi görevini 17 yaşında Turhal Sancağı Tahrirat Kalemi'nde almıştır. Daha sonra, 1876 Osmanlı Meclisinde zabıt kâtibi; Girit, Bağdat, Adana

45 Rasih Nuri Đleri, “Suphi Nuri Đleri”, Tarih ve Toplum, No. 22, Ekim 1985, s. 12; Büyük Lugat ve Ansiklopedi, C 6, Meydan Yayınları, Đstanbul 1990, s. 268; Türk Ansiklopedisi, C. 20, Milli Eğitim Yay; Ankara 1972, s. 73; Türkiye Ansiklopedisi, C. 5, Ankara 1957, s. 175. Helvacı unvanı, Yeniçeri Ocağı’nda askeri bir rütbedir. Evlad-ı Fatihandan olan Helvacızade Salih Tosun Efendinin mahdumu olan Nuri Beyin ecdadı, Girit’in diğer Müslüman ahalisi gibi, Girit’in fethine gelen askerlerden olup, annesi tarafından Konya’dan gelen yeniçeri efendisi Zade ailesine mensubiyeti ile her iki yönden ırkımızı şan ve celadetle dünyaya tanıtan askerlerimize merbuttur. bk., Necmi Uyanık, agt., s. 20; “Son Derece Müessif ve Hazin Bir Đrtihal”, Đleri, No. 1967, 29 Temmuz 1339/1923, s. 1.

(40)

Mektupçusu, Adana Merkez, Gelibolu, Sakız, Serez, Dedeağaç Mutasarrıflığı, Musul, El-Aziz, Erzurum, Ankara, Đşkodra, Sivas Valiliği, 1908'de Hazine-i Hassa Nazırlığı gibi önemli vazifelerde bulunmuş ve 1922’ye kadar Osmanlı Ayan Meclisi’nde görev yapmıştır. Aynı kaynakta geçen bilgilere göre Mustafa Nuri Efendi Farsça, Arapça, Fransızca ve Rumca da bilmektedir.46

Suphi Nuri’nin annesi Nefise Hanım ise, Cezayir Valisi, Mesnevi-i Şerif Sarihi, Güney Arnavutluğun

46

Haydar Kemal (Celâl Nuri), Tarih-i Đstikbal Münasebetiyle Celâl Nuri Bey, Yeni Osmanlı Matbaa ve Kütübhanesi, Đstanbul H. 1333/1913, s. 9; Sicil-i Ahval defterindeki görev yerlerinin tarihi sıralanışı şu şekildedir: 1284-Turhal Sancağı Tahrirat kalemi; 1285-Aydın Vilayeti Mektupçu Kalemi Katipliği; 1287-Prizren Vilayeti Mutasarrıf Meclisi Đdare Katipliği, 1289 Başkatipliği; 1290-Tuna Vilayeti Pasaporthaneler Müdürlüğü; 1294- Đstanbul’a dönerek

Meclis-i Mebusan Zabıt Katipliği; 1295-Bağdat Vilayeti

Mektupçuluğu mümeyyizliği; 1296-Girit Vilayeti Mektupçuluğu,

Bağdat Vilayeti Mektupçuluğu; 1297-Adana Vilayeti

Mektupçuluğu; 1290-Adana Merkez Mutasarrıfı, Edirne Vilayeti

Gelibolu Sancağı Mutasarrıflığı; 1306-Sakız Sancağı

Mutasarrıflığı; 1311-Canik Sancağı Mutasarrıfı, Serez Sancağı Mutasarrıflığı; 1313-Ankara Vilayeti Vali Muavini; 1314-Dedeağaç Mutasarrıfı; 1318-Musul Valisi; 1322-Diyarbakır Valisi, Erzurum Valisi; bk., Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar Türkiye (1074–1990), C. 2, Kültür Bak. Yay., Ankara 1996, s. 690; Necmi Uyanık, agt., s. 21; Necmi Uyanık, “Suphi Nuri ve Gazetecilik Hatıraları”, Ata Dergisi, No. 11, Konya 2003, s. 76.

(41)

tanınmış ailelerinden Dino Ailesine mensup, Abidin Paşanın kızıdır.47 Abidin Paşa Adana valisi iken, Suphi Nuri’nin babası Mustafa Nuri Bey’de Adana vali muavinidir. Mustafa Nuri Bey’le kızı Nefise Hanım’ı evlendiren Abidin Paşa’nın Rasih, Sabire ve Halide isminde üç çocuğu daha vardır.48

Suphi Nuri’nin amcası olan Sırrı Paşa ise (1844–1895), Hanya Evkaf Kâtipliği, Đzmir Vilayeti Mektupçuluğu, Trabzon ve Diyarbakır Valiliği gibi

47 Abidin Paşa’nın (1843-1908) babası Preveze’li Ahmet Dino Bey’dir. Sultan Abdülaziz’in Muhafızlığı, Silahşör-i Şehriyarı, kaymakam, mutasarrıf ve Diyarbakır, Harput, Sivas, Selanik (1880), Ankara, Adana, Cezair Bahr-i Sefid Valiliği, Hariciye Nazırlığı ve Vezirlik de yapmıştır. Abidin Paşa Arapça, Farsça, Fransızca, Arnavutça ve Rumca bilmekte idi; bk., Necmi Uyanık, agt, s. 21; Abidin Paşayla ilgili bir çalışma için bk., Nuri Şimşekler, Abidin Paşa ve Tercüme ve Şerh-i Mesnevi-i Şerif, (Selçuk Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya 1992; Ayrıca konuyla ilgili bir makale için bk., Taha Toros, “Abidin Dino”, Tarih ve Toplum, No. 121, Ocak 1994, s. 28-33.

48

Cemal Kalyoncu, “Doğuştan Sosyalist”, Aksiyon, No. 323, 10 Şubat 2001, s. 6; Suphi Nuri’nin oğlu Rasih Nuri Đleri ailesi için: “Ailenin genlerinde var haksızlığa karşı olmak. Abidin Paşa’nın babası Konya’da sürgünde ölmüş. Abidin Paşa, Hariciye Vekili iken sürgüne gönderilmiş ve anasının cenazesine dahi gelmesi yasaklanmış. Amcam da sürgün edilmiş. Babam ise Elaziz Đstiklal Mahkemesi’nde yargılanmış. Dayılarım 1942’te sürgüne tabi olmuş. Bir taraftan Kuvay—ı Milliyecilik öteki taraftan da bir solculuk var. Aynı zamanda solculuk ve komünistlik de...” demektedir. bk., Cemal Kalyoncu, agm., aynı yer.

(42)

görevlerde bulunmuştur.49 Dipnotta görüleceği üzere çeşitli eserleri bulunan Sırrı Paşa da Mustafa Nuri Efendi gibi, aile fertlerinin yetişmesine katkı sağlayacak bilgi birikimine sahiptir.

Mustafa Nuri Efendinin üç çocuğundan ortancası

olan Suphi Nuri’nin büyük kardeşi Türk

çağdaşlaşmasında, inkılâpçı fikirleriyle ön plana çıkan ve önemli rol oynayan Celâl Nuri (Đleri/1882– 1938), küçük kardeşi ise karikatürleri ile döneminin problemlerini gazete sütunlarına aktaran ressam ve

49 Mustafa Nuri’nin kardeşi olan Selim Sırrı Paşa (Kandiye 1844-1895), Hanya Evkaf Katipliği, Yanya Vilayeti Mektupçuluğu Muavinliği ve Đzmir Vilayeti Mektupçuluğu yapmıştır. Bu sırada Đzmir Valisi olan Hekim Đsmail Paşa’nın küçük kızı Leyla Hanımla evlenmiştir. 1936’da vefat eden Leyla (Saz) ise çok değerli bestekâr ve şairdir. Sırrı Paşa 1877 Tuna Vilayeti mektupçuluğu ve Rumeli Beylerbeyliği payesini aldıktan sonra Vidin mutasarrıflığına atanmıştır. Trabzon ve Diyarbakır Valiliği de yapan Sırrı Paşa’nın Ahsenül Kısas, Sırrı Kur’an, Sırrı Đnsan, Sırrı Üstüva, Ruyetullaha dair Risale, Arayı Milel, Ruh, Şerhi Akaid ve Haşiyeler Tercümesi, Mektubat gibi eserleri vardır. bk., Đbnülemin Mahmud Kemal Đnan, Son Hattatlar, Maarif Basımevi, Đstanbul 1955, s. 755-756; Aksiyon dergisine bir mülakat veren Rasih Nuri Đleri, Hekim Đsmail Paşa’nın Rum kökenli olduğunu söylemektedir. bk., Cemal Kalyoncu, agm., aynı yer.

(43)

Đstanbul Radyosu’nun kurucusu Sedat Nuri Đleri’dir (1883–1943).50

Suphi Nuri’nin eşi Leyla Hanım ise dayısı Rasih Bey ile Saffet Gazi Turhan Hanım’ın kızıdır. Leyla Hanım’ın kardeşleri Ali Ekrem, Ali, Arif, Abidin ve Ahmet Dino’dur. Bu kardeşler Türkiye’nin meşhur ressamlarındandır.51

Suphi Nuri işte böyle kültürel açıdan çok zengin ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Anne tarafında da, baba tarafında da okumak, öğrenmek ve tahsil yapmak bir gelenekti. Bu geleneği bozmayan Suphi Nuri de, tahsil hayatını başarıyla tamamlayan aile fertleri arasındaki yerini almıştır.

50

Cemal Kalyoncu, agm., aynı yer; Sedat Nuri’nin doğum ve ölüm tarihleri, Anabritannica, C. 16, s. 307’den alınmıştır; Suphi Nuri için Türkiye Ansiklopedisi’nde: ”Celâl Nuri’den on yaş küçük, Sedat Nuri’nin bir yaş küçük kardeşidir” denmektedir; bk., Türkiye Ansiklopedisi, C. 5, s. 175.

(44)

II. Öğrenim Hayatı ve Etkilendiği Öğretmenleri

Suphi Nuri, ilköğrenimini Saint Benoit Koleji ve ortaöğrenimini Galatasaray Đdadi’sinde (Mekteb-i Sultani) tamamlamıştır. Đstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde başladığı hukuk öğrenimini, Paris'e giderek Paris Siyasi Bilimler Akademisi’nde devam ettirmiş ve Paris Hukuk Fakültesi’nden doktora payesi alarak tamamlamıştır.52

Suphi Nuri’de, tahsil hayatı boyunca tanıdığı öğretmenlerinden bazıları derin bir iz bırakmıştır. Bu öğretmenleriyle ilgili anıları, zaman zaman yazılarına yansımıştır. Özellikle Fransa’da okurken tanıdığı öğretmenlerinden çok etkilenmiş, aynı zamanda öğretmen de olsa, bir yabancının başka devletlere ve Osmanlıya bakış açısını da gözlemleme fırsatı bulmuştur. Öğretmenleriyle ilgili unutamadığı anılarından bazılarını nakletmek sanırım yerinde olacaktır.

52 Türk Ansiklopedisi, C. 20, s. 73.

(45)

Đstanbul Hukuk Mektebi’nde iken hocası olan Hakkı Paşa’nın, Abdülhamit baskısı altındaki günlerde öğrencilerine, hukuku, hürriyeti, insanlığı, Avrupa’yı suya sabuna dokunmadan anlattığını ve “Efendiler eyi bir vali mutlaka eyi bir dâhiliye nazırı olamaz, eyi bir nazır olan mutlaka eyi bir sadrazam olamaz”53 dediğini nakleden Suphi Nuri: ”Hakkı Paşa’nın da iyi bir hoca olduğunu ama iyi bir sadrazam olmadığını” söylemektedir.

Suphi Nuri Fransa’da Paris Darülfünunu’nda hukuk doktorası yaparken, devletler hukuku okutan hocası Louis Renault, kapitülasyon rejiminden bahsederken: “Türkiye’de her büyük devletin postanesi vardır ve Đstanbul’dan gelen mektuplarda hiç Türk puluna tesadüf edilmez”54 demiştir. Bunun üzerine teneffüste, Đstanbul’dan babasının gönderdiği mektuptaki Türk pullu zarfı hocasına göstermiştir. Hocası teşekkür edip, zarfı almış ve gelecek derste öğrencilerine göstererek yanıldığını itiraf etmiştir.

53 Suphi Nuri, Günün Hukuki ve Đçtimai Meseleleri, Vakit Kütüphane, Đstanbul 1935, s. 213.

(46)

Yine bir gün hocası Louis Renault: “Her devletin toprağı olduğu gibi hava sahası da vardır ve oradan hiçbir yabancı uçağı geçirmemek hakkıdır” demiştir. Bu dersten sonra Matin gazetesi bir uluslararası uçak yarışması yapmış ve Fransızlar kazanmıştır. Bu olaydan sonra hocası Renault’un fikirleri değişmiş: “Hava sahası millî olmaz, bir memleketin uçakları her memleketin hava sahasından faydalanmalıdır” demiştir. Dersten sonra hocanın yanına giden Suphi Nuri, daha önceki söylediklerini hatırlatmış, Renault: “Ben her şeyden önce Fransızım. Đlk dersimde Almanların hava üstünlüğüne mani olmak için o fikirde bulunmuştum, fakat sonra uluslararası müsabakada Fransızların üstünlüğü kazandığını görerek fikrimi değiştirdim” demiştir. Suphi Nuri ise: “Öyle ise objektif hukuk yok, sübjektif hukuk var” deyince “Her şeyden önce herkesin millî hukuku var, biz hukukun değil bağlı olduğumuz milletin müdafii olmalıyız” diye cevap vermiştir. Suphi Nuri, Paris’teki siyasi ilimler okulunun hukukçu değil, asıl amacının diplomat yetiştirmek olduğunu anladığını söylemektedir.55

(47)

Siyasal Bilimler Mektebi’nin müdürü ve hocası Natole Leroy Beaulieu ise 10 Temmuzdaki Türk olaylarından bahsederken Sadrazam Kamil Paşa’nın iyi bir adam olduğunu fakat oğlunun usulsüz para kazanarak babasının adını ve mevkiini lekelediği söylemiştir. Kamil Paşa’nın oğlu Amiral Sait Paşa ise aynı okulda öğrencidir ve Suphi Nuri’nin yanında oturmaktadır. Suphi Nuri, sapsarı kesilen Sait Paşa’ya dönerek: “Đşte o adam buradadır diyeyim mi” diye şaka yapmıştır. Dersten sonrada Sait Paşa’yı hocaya takdim etmiş fakat Sait Paşa bir daha derse gelmemiştir.56

Yine Fransa’da öğrenci iken, ticaret hocası olan Thaller’in, “Mukayeseli Ticaret Hukuku” adlı kitabının tercümesini yapmak istemiştir. Çeviri için izin almak amacıyla evine gittiğinde hocası Suphi Nuri’ye: “Bakınız sizi talebem olduğunuz için kabul ediyorum. Yoksa Almanların dostu olan Türkleri evimden kovmaklığım icap ederdi” deyince Suphi Nuri: “Talebenizim, sulh zamanındayız, hükümetimin siyaseti ile alakadar değilim” demiştir. Bu cevap üzerine

1945, s. 4.

(48)

kendisine yardımcı olduğunu söyleyen Suphi Nuri, hocasının daha sonra söylediği: “Ergeç bir umumi harp olacak ve siz Türkler o Enver Beyinizin yüzünden, Fransızların aleyhine Almanlarla birlikte harbe gireceksiniz” 57 sözünü ise hiç unutamamıştır.

Siyasal Bilimler mektebinde devletler hukuku hocası olan Charles Duguis ile ilgili bir anısında, hocasının: ”Devletler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için ne gibi çareler alınabileceğini…” öğrencilere sorduğunu, bazılarının hakem usulünden, adalet divanından bahsettiğini, sıranın kendisine gelmesi üzerine: “Đki taraf topları, tüfekleri karşı karşıya kor, ateş eder, kim galebe ederse o taraf hakkına kavuşur” diyen Suphi Nuri’nin cevabı ise hocasının hiç hoşuna gitmemiştir. Bir sene sonra aynı dersi dinlemek için birinci sınıfın dershanesine giden Suphi Nuri’yi gören hoca, aynı soruyu öğrencilere sormuş ve öğrencilere: “Efendiler, geçen sene bir Türk arkadaşınız devletlerarasında ihtilafları halletmek için toplu, tüfenkli bir hukuk sistemi ortaya atmıştı. Tabii şayan-ı

(49)

kabul görülmedi. Fakat böyle zihniyetin, böyle bir hal çaresinin de mevcut olduğunu inkâr etmeyelim” demiştir.58 Bir iki sene sonra Birinci Dünya Savaşı çıkmış ve Suphi Nuri’nin söylediği sözler gerçek olmuştur.

Charles Duguis ile ilgili başka bir hatırasında ise, hocasının kendisine tam puan vermemesinden dolayı zor durumda kaldığını söylemektedir. Bunun üzerine hocası Renault’tan tam puan aldığını hatırlatmış, hocası Duguis: “Eğer benim de hocam olan Renault size tam nümero verdi ise bende tereddüt etmeden onun gibi tam nümero veririm, afedersiniz sizin bilginiz hakkında yanılmışım” demiştir.59

Suphi Nuri okul hatıralarında: “Onlar pek muhterem üstatlarımızdı” diyerek hocalarını hürmetle anmaktaydı.60

58 Suphi Nuri, age., s. 213.

59

Suphi Nuri, “Olanlar Bitenler”, s. 4. 60 Suphi Nuri, agm., aynı yer.

(50)

III. Görevleri

Suphi Nuri Paris Hukuk Fakültesi’nden doktora payesi alarak mezun olduktan sonra 1914 yılı Ağustos ayında Đstanbul’a dönmüştür. Kısa bir müddet sonra kendisini Birinci Dünya Savaşının ortasında bulmuştur. Hemen gönüllü olarak yazılmış ve ihtiyat zabiti olarak Suriye Cephesi’ndeki Dördüncü Ordu Karargâhında askerlik görevine başlamıştır.61

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Đstanbul'a dönen Suphi Nuri, yazarlık hayatına başlamıştır. Đstanbul’un işgaliyle Anadolu harekâtını destekleyen gazeteciler, yazarlar sıkı takibe alınmışlardı. Tutuklamalar, hapisler, sürgünler olağan hale gelmişti. Ağabeyi Celâl Nuri de Malta’ya sürgüne gönderilenler arasındaydı.62 Celâl Nuri’nin yokluğunda Đleri gazetesini Suphi Nuri idare etmiş ve Yarın adlı haftalık bir mecmua da çıkarmaya başlamıştır.63

61 Suphi Nuri, ”Harb-i Umumi’de Gördüklerim-1”, Müstakil, 4 Nisan 1340/1924, s. 3.

62 Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, 2. Baskı, Đstanbul 1985, s. 179-180; Đslam Ansiklopedisi, C. 22, s. 86.

(51)

Bu arada Mustafa Kemal ile temas halinde idi. Anadolu’yu silahlandırmak için birkaç arkadaşıyla birlikte Đtalya’ya gitmiş, oradan yüklüce miktar silah alarak Đzmir’e getirmeye muvaffak olmuşlardı.64

Suphi Nuri, Đsviçre’ye gitmiş ve Ekim 1920’ye kadar Mustafa Kemal adına gayr-i resmi temaslarda bulunmuştur. Đsviçre dönüşünde Ankara’ya gelmiş ve Mustafa Kemal tarafından, gazetesinin başında çok faydalı olacağı düşüncesiyle Đstanbul’a gönderilmiştir. Sakarya Harbi öncesinde tekrar Ankara'ya gelen Suphi Nuri, bir müddet Kızılay adına faaliyetlerde bulunmuş, sonra tekrar Đstanbul'a dönmüştür. 65

Gazeteci sıfatıyla Lozan konferansının ikinci devresine katılmış, konferans müddetince gazetesine günlük makaleler göndererek oradaki gelişmeleri aktarmıştır.

Tarihi, Yeni Adım Matbaası, Ankara 1967, s. 370. 64 Rasih Nuri Đleri, “Suphi Nuri Đleri”, s. 12.

65

Cemal Kutay, Bilinmeyen Tarihimiz, C. 2, Dizerkanca Matbaası, Đstanbul 1974, s. 327

(52)

Aralık 1924’te Đleri gazetesi kapandıktan sonra Müstakil gazetesini satın almıştır. Müstakil

gazetesi kapandıktan sonra Son Telgraf

gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bir ara borsa acenteliği bürosu açmış, acemisi olduğu bu işte tutunamayarak başka gazetelerde makale yazmak suretiyle gazetecilik mesleğine devam etmiştir.66

Pek çok gazeteci ile birlikte, Şeyh Sait Đsyanı’nı dolaylı olarak teşvik ettikleri gerekçesiyle Elazığ Đstiklal Mahkemesi’nde yargılanmıştır.67 Beraatından sonra Đstanbul’a dönmüş, 1929 yılında Midilli Adası'nda Mübadele Komisyonu’nda delegelik yapmış, sonrada Hukuk Mektebi, Yüksek Đktisat ve Ticaret Mektebi'nde profesörlük, Maltepe Askeri Lisesi'nde öğretmenlik,

66 Suphi Nuri, “Lozan’a Giderken”, Đleri, No. 1871, 18 Nisan 1339/1923, s. 1; Suphi Nuri Lozan’a giderken gazetesine, gördüğü ülkeleri, tanıdığı yabancıları, v.s. anlattığı günlük yazılar göndermektedir. bk., Suphi Nuri, “Đsmet Paşa Lozan’da Đken”, Đleri, No. 1872, 19 Nisan 1339/1923, s. 1; “Heyet-i Murahhassamız Yolda”, Đleri, No. 1873, 20 Nisan 1339/1923, s. 1; “Niş’ten Geçerken”, Đleri, No. 1875, 22 Nisan 1339/1923, s. 2; “Lozan’a Giderken, Lozan’da Đlk Gün”, Đleri, No. 1880, 27 Nisan 1339/1923, s. 2; “Gazetecilik Hatıralarım-40”, Yeni Adam, No. 403, 17 Eylül 1942, s. 10; “Gazetecilik Hatıralarım-41”, Yeni Adam, No. 404, 24 Eylül 1942, s. 10.

67

Avni Doğan, Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası, Đstanbul 1964, s. 174-175.

(53)

avukatlık ve gazetecilik mesleklerini yaparak geçimini sağlamıştır.68 Siyasi bir yazısı dolayısıyla 1945 yılında Hasan Ali Yücel tarafından öğretmenlik görevinden alınmış, gazetelere yazılar yazarak hayatını devam ettirmeye çalışmıştır.69

IV. Eserleri

Suphi Nuri gazeteciliği, üniversite hocalığının yanında, çoğu ekonomi ve kooperatifçilik alanında

68

Necmi Uyanık, “Suphi Nuri ve Gazetecilik Hatıraları”, 80.

69 Görevden alınması ile ilgili Tasvir Gazetesi’ndeki bir röportajda: “Sizi meslekten uzaklaştıran makalenizin mahiyeti nedir?” sorusuna Suphi Nuri: “Papa’nın Yahudilerin öldürülmesine karşın bütün dünyayı ayaklanmaya davet eden nutkundan bahsettim ve insanlık bakımından bu katliamın yapılmaması fikrinde olduğumu belirttim. Diğer bir makalemde de Macarların evvelce Viyana kapılarına dayanan Türklerin hasretini çektiğini yazdım. Çünkü Türkler onlara vahşet yerine medeniyet getirmişti. Hâlbuki ikinci işgalde Viyanalılar eza, cefa görmüşlerdi. Ben ilk mahkemede beraat kazandım. Makalenin siyasi mahiyetinin bir ehli vukuf tarafından tetkikini istemiştim. Mahkeme bunu kabul etmiş, beraatime karar vermişti. Sonra hakkımda tekrar dava açıldı, bu defa ehli vukuf talebim reddolundu. Sebebini araştırdım ve her türlü davada ehli vukuf taleplerinin reddi hakkında bir tamim gönderilmiş olduğunu öğrendim, böylece mahkûm oldum ve üç sene sonra bugün de meslekten çıkarıldım.” diye cevap vermiştir. bk., Necmi Erkmen, “Suphi Nuri”, Tasvir, 22 Haziran 1945, s.2.

(54)

olmak üzere pek çok kitap yazmış ve tercüme etmiştir. Yayınlanan kitaplarının sayısı 15’in üzerindedir.70

Yazarın belli başlı kitapları kısaca tanıtılacak olursa:

70

Suphi Nuri’nin Kitapları: Henry Robert, Muhami, (Çev. Ali Haydar-Subhi Nuri), Teşebbüs Matbaası, Đstanbul 1340/1924; Devletçilik ve Kooperatifçilik, Türk Đktisatçılar Cemiyeti, Đstanbul 1932; Hususî Haklar, Hüsnü Tabiat Matbaası, Đstanbul 1932; Günün Đktisadî Đşleri, Vakıf Kütüphanesi, Đstanbul 1934; Sevres ve Lausanne (Sevr ve Lozan), Arkadaş Matbaası, Đstanbul 1934; Kooperativler, Bozkurt Basımevi, Đstanbul 1935, Günün Hukuki ve Đçtimai Meseleleri, (Der. Suphi Nuri Đleri). Vakit Kütüphanesi, Đstanbul 1935; Đspanya’da Sınıf Kavgası, Selâmet Basımevi, Đstanbul 1936; Yasaların Çatışması, Bozkurt Matbaası, Đstanbul 1934; Güçler Arası Hukuku, Hukuk-ı Düvel, Bozkurt Basımevi, Đstanbul 1936; Gide Charles, Kooperatifçilik (Çev. Suphi Nuri Đleri), Sebat Basımevi, Đstanbul 1937; Siyasî Tarih, XVII. Asırdan XX. Asra Kadar, Yüksek Đktisat ve Ticaret Mektebi Yayınları, Đstanbul 1940; Türkiye'de Yabancıların Hukuku ve Statü Personele Meselelerinin Tatbiki, Yeni Ceza Matbaası, Ankara 1938; Türkiye'de Kooperatifçilik, Yayla Yayınları, Ankara 1945; Suphi Nuri’nin ayrıca yayınlanan küçük hikâyeleri de vardır. Bunlar: Suphi Nuri, “Suat”, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, No. 79, 3 Ağustos 1918, s. 905–908; “Fifi”, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, C. 5, No. 98, 14 K.evvel 1918, s. 1192–1196; “Ümidin Ölümü”, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, C. 5, No. 106, 14 Şubat 1918, s. 1226–1229; “Komşularımın Hayatı”, Resimli Şark, No. 15, Mart 1932, s. 17-21; Ayrıca hikaye türünde olarak basılan ve içinde 16 küçük hikayenin bulunduğu bir kitabı da vardır. bk., Đki Çift Göz, Suhulet Kütüphanesi, Đstanbul 1932.

(55)

Sevr ve Lozan

Suphi Nuri, Gazi Mustafa Kemal’e ithaf ettiği 1934’de yazdığı Sevr ve Lozan adlı kitabında Osmanlı Devleti’nden başlayarak Sevr ve Lozan antlaşmalarını karşılaştırmaktadır.

Osmanlı için: “Milliyet yerine ümmetçiliği kuvvetlendiren, Türklük yerine Đslâmiyeti, himaye eden bütün bu masum ve büyük milleti bir padişaha esir eden idari istibdat ve dahi taassupla sun’i ve zayıf bir devlet kuran bir zorba gayesi” 71 diyen yazar Osmanlı devlet yapısı içinse: “Hasılı gayesiz bir devlet; manasız, o muhtelif, zıt siyasetler, dini taassup; idari istibdat; adli haksızlık; mali hırsızlık; fikri ve ruhi uyku. Müthiş bir cehil; sefil bir dalkavukluluk; gayr-i müslim sevdası. Avrupa korkusu; frenk mukallitliği; kapitülasyonlar; istikrazlar; ecnebi müdahaleleri; kapitalist boyunduruğu; her vakit taksim ve işgal tehlikesi; kulluk, kölelik işte Osmanlı saltanatı, devir ve azametinin iç yüzü” demektedir.72

71

Suphi Nuri, Sevres ve Lausanne (Sevr ve Lozan), s. 5. 72 Suphi Nuri, age., s. 10.

(56)

Sevr Antlaşması ile Lozan Antlaşmasının maddelerini değerlendirirken, Lozan’da yanında bulunduğu Đsmet Paşa’ya övgüler yağdırmakta ve Fatih Sultan Mehmet ile karşılaştırmaktadır. Suphi Nuri, Lozan’da Đsmet Paşa’nın Fatih’ten daha hür ve müstakil olduğunu, Fatih’in ecnebilere verdiği kapitülasyon ve Patrikhaneye verdiği fermanlar ile istiklâlinin ve hâkimiyetinin büyük bir kısmını feda ettiğini, Đsmet Paşa’nın ise Fatih’in hatalarını düzeltme şerefine ulaştığını söylemektedir.73

Günün Hukuki ve Đçtimai Meseleleri

Suphi Nuri, 1935 yılında yayınladığı kitabında ilk bölümü hukuk konularına ayırmış, ikinci bölümü ise özellikle Avrupa’daki siyasi akımları, rejimleri işlediği konulara ayırmıştır.

Kitabın ilk bölümündeki konuları, Bazı Ulusal ve Kuralsal Mukayeseler, Đçtimai Hukuk, Demokrasinin Buhranı, Ferdin Hürriyeti, Hava hukuku, Nakliyeler, Fransa’da Adalet, Đngiliz ve Türk hâkimleri, Süveyş

73

(57)

Kanalı, Kalem Erbabı Şirketi, Đnsull Meselesi, Kooperatifler Kanunu başlıkları altında, ikinci bölümünü ise Duce ve Führer, Faşizm ve Hitlerizm, Baş Aşağıya, Đtalyan Đhtilâli, Napoleon ve Talleyr and, Delcasse, Rus ve Đtalyan Kadını başlıkları altında üçüncü bölümünü ise Hindistan Ordusu, Viyana Muhasarası, Eski Üstatlar, Siyasi başlıkları altında toplamak mümkündür.74

Türkiye’de yabancıların Hukuku ve Statut Personnele Meselelerinin Tatbiki

Suphi Nuri’nin, 22 Ocak 1938’de Ankara Halkevinde verdiği konferansın kitap haline getirilmesi ile oluşan bu eserde hukuk, yabancı, kanun ve muahedenin tanımını yaparak konuya giriş yapmış, Đslâmiyet’teki yabancı haklarından, Osmanlı devrindeki kapitülasyonlardan, Lozan Antlaşması ve diğer ikamet ve ticaret mukavelelerinden bahsetmiştir.

Đslâmiyet’te yabancılara yapılan muameleyi şöyle tarif etmiştir. “Evvela Müslim olmayanların

(58)

memleketleri fetholunduğu vakit halk Đslâmiyet’i kabul etmeğe davet edilirdi. Bu davete icabet etmeyenler ise (cizye) vermekle mükellef tutulurlardı. (Cizye) nısbi bir vergidir. Bunu verenler (zimmî) olurlardı. Fakat bir de feth olunan yerlerin halkından olmayan ve sırf ticaret veya seyahat maksadıyla gelen asıl yabancılarda vardı. Bunlara (müstemin) denirdi. (Müstemin) bir seneden fazla kalırsa (cizye) vermeğe mecbur tutulup, artık (zimmi) olur ve bir daha kendi memleketine gidemezdi.75 Đslâmiyet’in yerli ve yabancıyı çok iyi ayırdığını her birinin hakkını, vazifesini tayin ettiğini ancak bu ayırımda herkesi Müslüman etmek ve diğer yandan da hazineye gelir kazandırmak kaygısının görüldüğünü” söylemektedir.

Fethedilen yerlerde Bizanslılardan kalma ve Đslâm hükümetleri tarafından verilmiş imtiyazlarla karşılaşan Osmanlılarda yabancılara Fatih’ten itibaren imtiyazlar (kapitülasyan) vermişlerdir. Đslâmların kapitülasyon imtiyazları vermelerinin nedenlerinden birinin şeriat hükümlerine göre geçici olan müsteminlerin müddetinin

75

Suphi Nuri, Türkiye’de Yabancıların Hukuku ve Statut Personnele Meselelerinin Tatbiki, s. 7.

(59)

bitiminde memleketten çıkmaya ya da zımmiliği kabul etmesi zorunluluğunun, yabancıları korumak için olduğunu söyleyen Suphi Nuri özellikle Đstanbul’u ve Rumeli’yi alan Fatih’i eleştirerek, Rum Ortodoks Patrikhanesine verdiği fermanla saltanatının bir kısmını, Cenevizlilere verdiği fermanla da hakimiyetinin bir kısmını daha kaybettiğini belirtmiştir.76

Hususi Haklar

Suphi Nuri’nin hukuk alanında yazdığı kitaplarından birisidir. Bu kitap, Yüksek Đktisat ve Ticaret Mektebi Talebe cemiyetine ithaf edilmiş ve imtihanlardan evvel öğrencilerini yetiştirmeyi görev kabul ettiğinden kitabının bir takım noksanlarının olduğunu ve bunun hoş görülmesini istemiştir. Bu kitabı okuyanların hukukçu olamayacağını fakat yeni hukuk hakkında önemli bilgileri bu kitapta bulabileceklerini söylemiştir.77

76

Suphi Nuri, age., s. 8.

(60)

Yasaların Çatışması

Suphi Nuri, Yüksek Đktisat ve Ticaret Mektebi’nde okuttuğu Devletler Hukuku dersinin notlarını toplayarak, kitap haline getirmiştir. Altı bölümden oluşan kitapta birinci bölüm başlangıç, ikinci bölüm yurttaşlık, üçüncü bölüm yabancılar, dördüncü bölüm yasa ve salahiyetlerin çatışması, beşinci bölüm, tatbikatı, altıncı bölüm ise Fransızca-Türkçe hukuk terimleri sözlüğüdür. Đlk defa Suphi Nuri’nin eserlerinden birinde rastladığımız bu Fransızca-Türkçe hukuk terimleri sözlüğü büyük bir yenilik olmuştur.78

Siyasi Tarih

Siyasi Tarih adlı eserinde Suphi Nuri 18. asırdan 20. yüzyıla kadar dünyada ve Osmanlı Devleti’nde olan siyasi olayları anlatmıştır. 1940’da yayınlanan bu kitap Yüksek Ticaret Mektebi öğrencilerini kitapsız bırakmamak için anormal durumlarda yazılmış, iki defa matbaa değiştirilmiş ve basım hatalarından dolayı arkasına uzun bir hata cetveli eklenmiştir. Suphi Nuri bu

78 Suphi Nuri, Yasaların Çatışması, s. 3.

(61)

durumdan dolayı okuyucularından özür dilemiştir.79 Kitapta Osmanlı Đmparatorluğu, Fransız ihtilali, Napolyon devri, Viyana Kongresi, Viyana’dan sonra Osmanlı ve Avrupa siyaseti, Yunan isyan ve istiklali, Cezayir meselesi, 1830 Đhtilali, 1848 Đhtilali, 1848'’en sonra Osmanlı ve Avrupa siyaseti, Kırım Muharebesi ve Paris Muahedesi ve neticeleri, 1871 Fransız-Alman Muharebesi, Türk-Rus Muharebesi ve 1878 Berlin Muahedesi ve neticeleri, 1878'den 1914 Umumi Harbine kadar Osmanlı ve Avrupa siyaseti, 1914-1918 Umumi Harbi ve Paris civarında akdedilen muahedelerle Lozan Muahedesi ve Neticeleri bölümleri altında 18. asırdan 20. asra kadar olan bu siyasi gelişmeler değerlendirilmiştir.

Đspanya’da Sınıf Kavgası

1936’da basılan bu kitapta Đspanya’da meydana gelen sınıf kavgasına bütün dünyanın seyirci kaldığını, zamanımızın modası olan sınıf kavgasının burjuva ile işci, dini taassup ile vicdan hürriyeti, generallerin

79

Suphi Nuri, Siyasi Tarih (XVIII. Asırdan XX. Asra Kadar), s. 67.

(62)

tahakkümü ile halkın isyanı arasında olduğunu söylemektedir.80

Devletçilik ve Kooperatifçilik

Suphi Nuri’nin 1932 yılında yayınladığı bir kitabıdır. Yazar kitabında genel olarak kooperatifçiliği bir ekonomik dayanışma modelinden çok bir devlet yönetim şekli olarak sunmuştur.81 Yazara göre bugünkü devlet yani Türkiye Cumhuriyeti Siyasidir. Bunun neticesinde de “iktisadiyeti “ yani ekonomiyi iyi idare edememektedir. Bu yönetim şekli değişmeli ve yerine sırf ekonomiyle uğraşan bir devlet gelmelidir ve “Kooperatifler Đttihadı Devleti” gibi bir yapı kurulmalıdır. Yani devlet siyasetten çok ekonomiye önem vermelidir. Yazarın bu konuda kullandığı bir de ilginç sloganı vardır: “Kahrolsun siyaset, yaşasın iktisat”. Fakat Suphi Nuri böyle hayalî bir modelin gerçekçi olmayacağının da farkındadır: “Gayesi ne kadar iktisadi ve içtimai olursa olsun, mutlaka siyasetle

80

Suphi Nuri, Đspanya’da Sınıf Kavgası, Selamet basım evi, Đstanbul 1936, s. 2.

81

Suphi Nuri, Devletçilik ve Kooperatifçilik, Türk Đktisatçılar Cemiyeti, Đstanbul, 1932, s. 1.

Referanslar

Benzer Belgeler

I was the first employee of this Branch and I assisted operation manager and Asia account manager to set up office and working process w/ client. The reason I took this job

19: SO indisinin hesaplanması için kullanılan iki istasyonun yerleri (http://mcirino-coral-paleoclimate.blogspot.com 2019) ... 1: Bodrum Mİ Frekans GSY grafiği .... 2: Uzunköprü

藥學科技影片觀賞心得 B303097004 王斌銓

尖銳物品收集盒口或彎盆 (2)血液培養採檢護理技術步驟〆訂定其標準採檢技術(如表五) 表五 急診室執行血液培養採檢護理技術步驟

[r]

Orta Asya’dan Küçük Asya’ya uzanan bu medeniyet, Anıtsal yapılarda mimarî düzen olarak; taşta ve ağaçta motif olarak, çeşitli medeniyetlerin beşiği

Kale boğaz kumandanı Weber adında bir Alman idi ve gemilerin Çanakkale'­ ye doğru gelmekte olduğunu, Türkiye '- de seferberlik ilânından beri Başkuman dan vekili

Nöroleptik malign sendrom (NMS) antipsikotik ilaç- lar ı n nadir ancak ya ş am ı tehdit eden bir komplikas- yonu olarak bilinir.. İ drar incelemesinde