• Sonuç bulunamadı

Lozan görüşmelerine geçmeden önce Suphi Nuri’nin gazetede çıkan Lozan öncesi yazılarına değinmek yerinde olacaktır.

Suphi Nuri’ye göre Đngiltere başbakanı olan L’loyd George, Mudanya Mütarekesinden sonra bir konuşma yaparak Đngiltere’nin Türklerle ilgili üç gayesinden birincisinin boğazların serbestisi olduğunu, ikincisinin harbin Avrupa’ya yayılmaması ve

203

Suphi Nuri, “Son Gün”, Đleri, No. 1682, 11 T.evvel 1338/11 Ekim 1922, s. 1.

üçüncüsünün ise felaketlerin Đstanbul ve Yunanistan’a sıçramaması olduğunu söylemişti.204

L’loyd George bazen Türklerin aleyhinde, bazen de lehinde konuşmalar yapıyordu; ama asıl yüzünü ve Türk düşmanlığını Venizelos’un Đzmir’e asker çıkardığında göstermişti. L’loyd George dışişleri bakanı Lord Curzon’un barış görüşmesi teklifini kabul ederek (ya da etmek zorunda kalarak) barışa katkıda bulunmuştur. L’loyd George istifa ederek başbakanlıktan çekildikten sonra Bunner Lawer kabinesi, L’loyd George’un Đngiltere’ye yaptığı kötülükleri anlatan bir beyanat vermişti. Dışişleri Bakanı Lord Curzon da sulh istediklerini, sulhun ise başkalarının zıddına giderek değil, başkaları ile anlaşarak sağlanacağını yönünde açıklamalar yapıyordu.205

204 Suphi Nuri, “L’loyd George’un Nutku”, Đleri, No. 1689, 18 T.evvel 1338/18 Ekim 1922, s. 1.

205

Suphi Nuri, “L’loyd George Gitti”, Đleri, No. 1692, 21 T.evvel 1338/21 Ekim 1922, s. 1; “Yeni Đngiliz Siyaseti”, Đleri, No. 1698, 27 T.evvel 1338/27 Ekim 1922, s. 1; Lord Curzon’un barış isteğiyle ilgili beyanatını tasvip eden Bunner Lower: “Bu sırada memleketin her şeyden ziyade muhtaç olduğu şey muhafazakarane bir siyasettir. Fakat muhafazakar kelimesinin fırka manasıyla değil,

L’loyd George’nin başbakanlıktan çekilmesinin en önemli nedeni ise yeni bir Yunan Đmparatorluğu kurma hayaliyle giriştiği maceranın başarısızlıkla sonuçlanması olmuştur. Bir yandan bu başarısızlık, bir yandan da koalisyon kabinesinin baskısı, muhafazakârları tedirgin etmiş ve Çanakkale işinde de ülkenin savaşa sürüklendiğini gören muhafazakârlar tek başına hükümeti kurmayı denemişlerdir. Bu iş içinde lider olarak Bunner Lower’i seçmişlerdi. Bunner Lower son anda Lord Curzon’unda desteğini elde ederek, parlamentodaki muhafazakâr mebusların çoğunluğunu kendi tarafına çekmişti. Partinin koalisyondan ayrılarak seçimlere tek başına katılması kararı alınmış ve böylelikle L’loyd George istifa etmek zorunda bırakılmıştı.206

Đngiltere’de Bunner Lower iktidara gelirken Türkiye’de de Đsmet Paşa BMM tarafından dışişleri bakanı seçilmiştir. Đsmet Paşa’nın dışişleri bakanı

sükuna, dâhilde ve hariçde sergüzeşlerden azade kalmağa muhtacız” diyerek Đngiltere’nin yeni siyasetinin barış olduğunu belirtmektedir. bk., Suphi Nuri, agm., aynı yer.

206

Lord Kinross, Atatürk, Bir Milletin Yeniden Doğuşu, 12. Basım, Đstanbul 1994, s. 399–400.

seçilmesinin üç sebebi vardır. Birincisi Mustafa Kemal Paşa’nın Đsmet Paşa’yı çok sevmesi ve çok güvenmesidir. Đkincisi Đsmet Paşa’nın karakteri ve maneviyatı yüksek olup, iyi bir tahsilinin de olmasıdır. Üçüncüsü ise Mudanya Ateşkes Antlaşması’nda gösterdiği faaliyet ve başarısıdır.207 Özellikle Mudanya Konferansı’ndaki Đsmet Paşa’nın tutum ve davranışları Mustafa Kemal Paşa’yı çok memnun etmişti. TBMM Hükümeti temsilciler kurulunun başına Đsmet Paşa’yı getirmeye karar vermişti. Bu kararı uygulayabilmek için öncelikle Đsmet Paşa’yı bakanlar kurulu içine almak gerektiğinden, Mustafa Kemal Paşa dışişleri bakanı olan Yusuf Kemal ile görüşerek istifasını sağlamıştır (25 Ekim 1922).

Yusuf Kemal Bey de konferansa katılacak BMM Hükümeti Delegeler Kurulu Başkanlığını en iyi yapacak kişinin Đsmet Paşa olduğu kanaatindeydi. Bu yüzden istifa etmekle kalmamış, yerine Đsmet Paşa’nın geçmesi

207

Suphi Nuri, “Yeni Hariciye Vekilimiz”, Đleri, No. 1699, 28 T.evvel 1338/28 Ekim 1922, s. 1.

için çaba da göstermiştir. Đsmet Paşa 26 Ekim 1922’de dışişleri bakanlığına seçilmiştir.208

Konferansın toplanacağı yer ile ilgili de tartışmalar olmuştur. Bir ara Büyük Ada’da toplanılacağı söylenmiş, fakat Avrupalılar Đstanbul’un kendilerine uzak olduğu gerekçesiyle kabul etmemişlerdir.209 Konferansın Türkiye’de olması şüphesiz çok yararlı olacaktı. Türkiye’de olmasa bile Đtalya’daki bir Venedik şehrinde olması ise en uygun ikinci seçenekti. Değer olarak Đtalyan parası, Đsviçre’ye nispeten daha uygundu. Bunun yanında Đtalya’nın Türkiye’ye karşı yaklaşımı Đsviçrelilere göre daha ılımlıydı. Đsviçre devletinde ve basınında Türk düşmanlığı hâkimdi. Neticede Venedik Lozan’dan daha makul bir seçenekti; fakat neticede Türk heyeti tüm çabalarına rağmen Đtilaf devletlerinin Lozan ısrarını kabul etmek zorunda kalmıştı.210

208

Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, s. 911; Yahya Akyüz, Utkan Kocatürk, Atatürk Đlkeleri ve Đnkılâp Tarihi I/1, s. 175.

209

Suphi Nuri, Lozan Konferansı Hatıratı diye beş sayfalık bir hatıra yazmıştır. Yayınlanmamış olan bu hatıraları Suphi Nuri Đleri’nin oğlu Rasih Nuri’den aldık. bk., Ekler, Ek. 3.

Konferansa gitmeden önceki genel durumu değerlendiren Suphi Nuri’ye göre, Đngiltere’de Lloyd George’un iktidarda olmaması bir avantajdı. Fakat hâlâ etkinliği olan birisiydi ve Đngiliz kabinesi seçimlerinin ne olacağı belli değildi. Dolayısıyla Lozan’da Đngiltere’nin nasıl bir siyaset takip edeceği bilinmemekteydi.

Fransa’nın ise, önce Brian’ın sonrada Poincare’nin takip ettiği Türk dostluğunu, Lozan’da da devam ettireceği umulmaktaydı. Đtalya ise faşist, komünist ve burjuva partilerinin mücadelesi ile uğraştığından, Lozan’da nasıl bir siyaset takip edeceği kesin değildi. Bununla beraber, başkanlığa hangi parti gelirse gelsin, görüşmelerde Türkiye yanlısı bir tutum izlemesi umulmaktaydı.

Konferansa giderken Türkiye’nin siyasi durumu da tam olarak netleşmemişti.211 Lozan Konferansı’na Ankara Hükümeti ile beraber Đstanbul Hükümeti de

211

Suphi Nuri, “Konferansa Giderken”, Đleri, No. 1703, 1 T.sânî 1338/1 Kasım 1922, s. 1.

davet edilmişti.212 Davetin Đstanbul Hükümetince kabul edilmesi üzerine BMM padişahlığı kaldırmıştı.213 Suphi Nuri padişahlığın kaldırılması ile ilgili olarak: “Đkilikten birliğe doğru millî bir hareket” diyerek Đstanbul hükümetinin Ankara hükümetine yaptığı kötülüklerden bahsetmiştir.214

Anadolu, adı konmamış olsa da üç seneden beri cumhuriyet ile yönetiliyordu. Đstanbul’daki saltanatın kaldırılması ile artık yeni rejimin önündeki bir engelde kaldırılmış oluyordu. Artık cumhuriyet ile eski hayat, eski hukuk hep birden tarihe gömülmüş ve köhne Bizans’a yeni bir hayat, yeni bir ruh gelmişti. Bu ruhu, bu hayatı Türk insanına Anadolu ihtilali, Anadolu idaresi, Anadolu zaferi vermişti.215

Saltanatın kaldırılmasıyla Đstanbul’da oluşan yönetim boşluğunu doldurmak amacıyla, Đstanbul’un

212 Suphi Nuri, “Türklerin Mümessilleri”, Đleri, No. 1704, 2 T.sânî 1338/2 Kasım 1922, s. 1.

213

Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, s. 915.

214 Suphi Nuri, “Đkilikten Birliğe Doğru”, Đleri, No. 1705, 3 T.sânî 1338/3 Kasım 1922, s. 1.

215 Suphi Nuri, “Bugünün Đnkılabı”, Đleri, No. 1708, 6 T.sânî 1338/6 Kasım 1922, s. 1; “Türkiye-Đngiltere”, Đleri, No. 1713, 11 T.sânî 1338/11 Kasım 1922, s. 1.

idaresine atanan Refet Paşa hemen işe başlamıştı.216 Refet Paşa’nın Đstanbul’a gelmesiyle nazırlığın iflas etmesi, Bab-ı Ali’nin de kalkması, pek çok memurun açıkta kalmasına neden olmuştu. Hürriyet ve Đtilaf partisinin foyası açığa çıkmış, yabancı tüccar ise yeni durumda ne yapacağını şaşırmıştı. Đşte böyle karışık bir zamanda bir takım muhalifler, insanlara her şeyi karanlık göstererek Anadolu’ya ve millî hükümete karşı aleyhtar bir hareket hazırlamak istemişlerdi. Đstanbul’daki bu karamsarlığı yaratanlar Venizelos’un bir beyanatını ve Lozan Konferansının gecikmesini ileri sürerek halkı olumsuz duygulara yöneltmekteydiler. Bütün bunlara karşı Refet Paşa, Đstanbul’daki idareyi eline almış, eski memurlardan uygun olanlar yeni kadrolara aktarıldığı gibi diğer memurlar da maaşlarından edilmemişlerdi. Yeni kanunlar çıkarılmış, bu kanunlar halkın menfaati gözetilerek yapılmıştı. Refet Paşa zekâsı, efendiliği, otoritesi ve diplomasisi sayesinde Đstanbul’da yavaş yavaş Hükümet-i Milliyeyi temin etmeye muvaffak olmuştu.217

216

Suphi Nuri,Đleri, No. 1714, 12 T.sânî 1338/12 Kasım 1922, s. 1. 217Suphi Nuri, “Bedbinlik ve Nikbinlik”, Đleri, No. 1717, 15 T.sânî

Bu arada Đsmet Paşa Türk delegasyonunu Đsviçre’ye getiren Doğu Ekspresi ile 12 Kasım 1922 Pazar günü Đsviçre’ye varmış, tren Lozan’a ulaşmadan az önce Le Matin adlı Fransız gazetesinin muhabiri, konferansın ertelendiğini söylemiştir. Đsmet Paşa, Lord Curzon ve Poincare’ye, 20 Ekim’e ertelenen konferansın resmen hükümete bildirilmediğini belirten bir telgraf çekmiştir.218 Bu arada Đngiltere hükümeti Lozan’dan evvel Fransa ve Đtalya ile anlaşma yapmak isteyerek Paris’te diğer devletlerle buluşmuştu. Đsmet Paşa’da 15 Kasım’da Paris’te Fransız ve Đngilizlerle görüşmeye gitmiş ve orada Fransa başbakanı Poincare ile görüşmüştü. Đsmet Paşa Paris’te gazetecilere Misak-ı Millî’nin pek uygun şartları kapsadığını, Türklerin Fransızlardan demokrasiyi öğrendiğini ve bu misak ile bağımsız olarak yaşayabileceklerini anlattıktan sonra, Türkiye’deki tebaa ve yabancıların aynı demokratik, lâik kanunlar ile idare edileceklerini söylemiştir.219

1338/15 Kasım 1922, s. 1. 218

Bilal Şimşir, Lozan Telgrafları (1922-1923), C. 1, TTK Yay., Ankara 1990, s. XI.

219

Suphi Nuri, “Đsmet Paşa Paris’te”, Đleri, No. 1719, 17 T.sânî 1338/17 Kasım 1922, s. 1; “Sulh Hakkında”, Đleri, No. 1723, 21

Lozan Konferansı 20 Kasım 1922’de başlamıştı. Suphi Nuri Lozan Konferansı’ndan olumlu sonuç alınacağını, Türklerin yenen taraf olduğundan Yunanlılara istedikleri şartları kabul ettireceklerini, daha büyük çıkarlar söz konusu olduğundan Đtilaf devletleri ile anlaşmanın daha zor olduğunu söylemekteydi.

Bu sıralarda Lozan’da 22 Kasım 1922’de Đsmet Paşa’nın Batı Trakya’da halkoyuna başvurulması isteği büyük tepkilere neden olmuş, özellikle Balkan ülkeleri Türklerin tekrar Meriç’in batısına geçecekleri korkusuna kapılmışlardır.220 Özellikle Sırbistan ve Romanya, Batı Trakya hakkında Türkiye’ye muhalefet etmekteydiler. Bu muhalefetin en önemli nedeni de Türklerin Avrupa’da yeniden yerleşmesine mani olmak istemeleriydi. Bunun yanında Lozan’da konferans devam ederken Đstanbul’da bazı yabancıların yalan haberlerle kamuoyunu germeye çalışarak sözde, Lozan konferansının iyi bir şekilde sonuçlanmayacağını ve bütün Avrupa’nın birleşerek Türklere savaş açacağı haberlerini yayıyorlardı. Bu asılsız haberlere karşı Suphi

T.sânî 1338/21 Kasım 1922, s. 1.

Nuri, Lozan’ın iyi bir şekilde sonuçlanacağını, diplomatların istiklali ve hudutları barış ile alacağını, eğer alamazsa Türk Halkı’nın ordusunun etrafında toplanacağını yazıyor, Türk ordusunun, Türk milletini kurtarmaya muktedir olduğunu belirterek halkı umutlu olmaya çağırıyordu.221

Lozan’da tartışılan önemli konulardan biri de Karaağaç meselesiydi. Karaağaç’ı Türkiye’ye vermek istemeyen Lord Gurzon Đsmet Paşa’ya: “Mudanya’da neden Karaağaç’ı talep etmediniz. Hakkınız olsa idi iddia ederdiniz” demiştir.222 Fakat Mudanya’da esas antlaşma değil, savaşa son veren ateşkes antlaşması imzalanmıştı. Karaağaç küçük bir yer olmakla birlikte Türkiye için çok önemliydi. Çünkü Karaağaç Edirne’nin tapusu konumundaydı. Türkler Karaağaç’ı alamazlarsa Trakya ve Đstanbul’u kaybetmiş olurlardı ve Avrupa da barış yüzü göremezdi.223

221

Suphi Nuri, “Lozan’da Vaziyet”, Đleri, No. 1726, 24 T.sânî 1338/24 Kasım 1922, s. 1.

222

Suphi Nuri, “Đsmet Paşa’nın Tahammülü”, Đleri, No. 1730, 28 T.sânî 1338/28 Kasım 1922, s. 1.

223

Suphi Nuri, “Lozan’da Husn-i Niyet”, Đleri, No. 1728, 26 T.sânî 1338/26 Kasım 1922, s. 1.

Konferans’taki ikinci murahhas olan Bey’in çektiği telgrafla, kapitülasyonların kaldırıldığı müjdesi alınmış ve üç senedir uygulanmayan kapitülasyonların tamamen kaldırıldığı açıklanmıştı.224 Hatta Đtalya Başbakanı Mussolini, kapitülasyonlarla ilgili: “Madem ki Türklerin sinirine dokunuyor, biz bu uhud-ı atikayı kaldıralım. Fakat ecnebilere Türkiye’de bir takım hukuk verdirelim” demiştir.225

Bu arada Rus Dışişleri Bakanı Çiçerin, 1 Aralık 1922’de Lozan’a gelmiş ve boğazlar meselesinin müzakerelerine başlanmıştı. Çiçerin sadece boğazlar konusunda görüşmelere katılacaktı. Lozan’da Sovyetlerin tek dostu Türkiye idi. O tarihte Sovyet Rusya’nın Batı Avrupa ile diplomatik ilişkileri henüz normale dönmemişti.226 Boğazlar meselesinde Türk ve Rus heyeti ortak bir görüşle, boğazların ve Karadeniz’in yalnız ticaret gemilerine açık olmasını ve herhangi bir

224 Suphi Nuri, “Lozan’da”, Đleri, No. 1733, 1 K.evvel 1338/1 Aralık 1922, s. 1.

225 Suphi Nuri, “Konferans Hazırlıkları”, Đleri, No. 1718, 16 T.sânî 1338/16 Kasım 1922, s. 1.

milletin harp gemilerine kapalı bulundurulmasını teklif etmişlerdi.227

Konferansta Đtalya silik bir görüntü çizmiş, etkili bir rol oynamamıştı. Fransa ise savaştan sonra çok borçlanmıştı ve Almanya’ya karşı kuvvetli bir devletle ittifak yapmak zorunda olduğundan, Đngiltere’nin güdümünden ayrılamamıştı. Suphi Nuri’ye göre, Fransa Türkleri Birinci Dünya savaşında daha yakından tanıyıp sevmişti. Çanakkale’de sağ kolunu Türk güllesiyle kaybeden Şarl Gurro’nun ve Piyer Loti’nin Türk dostu olduğunu, Türkleri dünyaya haklı gösteren tek kavmin Fransa ve Fransız basını olduğunu söylemektedir. Fransa, Đngiltere ve Türkiye’nin farklı düşüncelerinde arabuluculuk etmeye mecburdu. Suphi Nuri, Fransızların Türkleri hiçbir vakit yalnız bırakmadıklarını, hak, hürriyet, istiklâl kelimelerinin manasını Türklerin Fransızlardan öğrendiğini söylüyordu.228 Fransız-Türk dostluğundan bahsederek,

227 Suphi Nuri, “Lozan’da Hayal ve Hakikat”, Đleri, No. 1738, 6 K.evvel 1338/6 Aralık 1922, s. 1.

228 Suphi Nuri, “Kitle Bozuluyor”, Đleri, No. 1740, 8 K.evvel 1338/8 Aralık 1922, s. 1; “Vaziyet Hakkında”, Đleri, No. 1739, 7 K.evvel 1338/7 Aralık 1922, s. 1.

Fransızların Avrupa’ya: “Türklerin hakkını teslim ediniz ve Türkleri Rusların kucağına atmayınız” nasihatinde bulunduğunu söyleyen Suphi Nuri, Lozan’da Çiçerin ile Đsmet Paşa’nın her meselede mutabık olduğunu ve bu durumdaki vebalin de Türklere ait olmadığını söylemektedir.229

Suphi Nuri’nin Fransa hakkındaki tüm bu olumlu fikirlerine karşın, Fransa’nın arabuluculuk etmesiyle Mudanya Konferansı’na katılan Türkiye, Lozan’da Fransızlardan umduğu desteği bulamamıştır. Đzmir vaatlerinden sonra Franklin Bouillon, Lozan’da hazır bulunmamış, soğuk bir diplomat olan Roma sefiri Barrier ve Bonipar’ı göndermiştir. Fransa Lozan’a bu silik diplomatları göndermekle özellikle Lozan konferansına, bir bakıma doğu işlerine önem vermediğini ve Lord Curzon’a kafa tutmak istemediğini göstermişti.

Suphi Nuri’ye göre Bonipar, Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Đstanbul’da Fransız elçisiyken görevini tam anlamıyla yapamamıştı. Onun

beceriksizliği yüzünden Türkler Almanya’nın yanında savaşa girmişti. Eğer Bonipar vazifesini tam yapsaydı belki Türklerin tarafsız kalacağını, belki de Fransa’nın yanında savaşa gireceğini, dolayısıyla 1914 buhranında Bonipar’ın mesuliyetinin olduğunu söylemekte ve: “Lozan’da daha maruf, daha bi-taraf, daha mühim Fransız ricali görmek isterdik” demektedir.230

Suphi Nuri’nin Fransa sevgisi bilinen bir gerçekti. Bu yüzden, Fransız ilmi ile Avrupalılaşıp, Fransız sermayesi ile ekonominin düzeleceğine inanmakta ve Fransa’ya: “Şark’ta bizden ziyade sizi seven, sizin menafinizi temin eden bir millet yoktur. Biz eski ve tarihi dostlarız. Lozan’da bizi feda etmeyiniz” diye seslenmekteydi.231 Fransa’nın işgal masrafını talep etmemesi de Türkiye’de iyi bir tesir bırakmıştı.232 Fransızların yaptığı makul bu makul tavır Đngilizlerden de beklenmekteydi. Yine bir başka yazısında da: “Fransa neredesin? Büyük adamların vicdandan,

230 Suphi Nuri, “Lozan’da Fransa”, Đleri, No. 1750, 18 K.evvel 1338/18 Aralık 1922, s. 1.

231 Suphi Nuri, agm., aynı yer. 232

Suphi Nuri, “Sulh Olacak mı?”, Đleri, No. 1752, 20 K.evvel 1338/20 Aralık 1922, s. 1.

adilden, ınsafdan, vaadden anlayan büyük diplomatların nerede? Türkler Fransızlardan da ümidlerini keserler ise Şark ile Garp ebediyen barışamaz ve bu âleme kolay kolay sulh ve sükûn gelmez” demiştir.233 Bu arada o tarihlerde anlaşma sağlanamadığından, konferans bir çıkmaza sürüklenmiş ve kamuoyunda harp çıkacağı endişesi doğmuştu.

Görüldüğü gibi Lozan’da Đngilizler ve Türklerden başkasının varlığı pek hissedilmemekte, asıl kavga Đsmet Paşa ile Lord Curzon arasında geçmekteydi. Diğer devletlerin seyircilikten öte gidemediğini söyleyen Suphi Nuri, Lord Curzon’un: “Hak, hürriyet, istiklâl, müsavat kelimelerinden bir şey anlıyamıyorum. Türk milleti, Türk hududları, Türk istiklâli, Türk ve Đslâm müdafaası ne demek? Biz buraya bunun için gelmedik. Bizim maksadımız Boğazlardan serbestçe geçmek, Musul petrollerini işletmek, gümrüklerimizden tebaamıza ziyan getirmemek, tebaamıza Türklerden fazla hukuk temin etmek, ekalliyetleri (azınlıkları),

233

Suphi Nuri, “Garb’a mı, Şark’a mı?”, Đleri, No. 1762, 30 K.evvel 1338/30 Aralık 1922, s. 1.

Hristiyanları müdafaa eylemek. Đşte bu kadar” dediğini belirtmektedir.234

Görülüyordu ki Đngiltere’nin siyasetinde hak, hukuk, barış gibi mefhumlar yoktu ve tamamen çıkar üzerine kuruluydu. Suphi Nuri, Lozan’da görüşmelerin çıkmaza girmesini Avrupa devletlerinin entrikalarına bağlamakta: “Biz hürriyet ve istiklâl istiyoruz, onlar ise esir muamelesi yapmak istiyorlar ve eğer Lozan’da sulh olmaz ise bunun bi’lcümle maddi ve manevi mesuliyyetini Avrupa’ya atfedeceğiz” diyordu.235

Yılbaşına kadar Lozan konferansı’nın barışı sağlayacağı düşünülürken, konferanstan gelen haberlerle halkın barış umudu azalmaya başlamış ve Avrupalılar hakkındaki iyi niyet karamsarlığa dönüşmüştü. Özellikle Đngiltere, sözde Türkiye’nin bağımsızlığını kabul ettiği halde, sunduğu şartlar bağımsızlığı hiçe sayan mahiyetteydi.236

234 Suphi Nuri, “Curzon, Đsmet Paşa”, Đleri, No. 1749 16 K.evvel 1338/16, Aralık 1922, s. 1.

235 Suphi Nuri, “Lozan-Ankara”, Đleri, No. 1751 19 K. evvel/19 Aralık 1922, s. 1.

Avrupalıların bezginliği, Türklerin barışçıl tutumları antlaşma zeminine yaklaşılmasını sağlayan önemli unsurlardı. Yılbaşı tatilinden istifade ederek Hasan Bey Ankara’ya, Barrier ile Bonipar Paris’e, Poincare ile Lord Curzon’da Bunner Lower ile görüşmek üzere Đngiltere’ye gitmişti.237

Suphi Nuri durumun çıkmaza girdiğini belirterek gazetesinde, Türklerin Lozan’dan beklediklerini şöyle sıralamıştır:

1- Türkiye, Millî hudutlarını yani Karaağaç ve Musul’u istiyordu,

2- Đstanbul’un muaveneti şartıyla boğazların serbestisini,

3- Ekalliyetlerin mütekabilen ve dâhili kanunlar ile himayesini,

4- Ecnebilerin tabi olacakları ahkamın Türkiye’nin istiklalini rencide etmemesini,

1338/27 Aralık 1922, s. 1. 237

Suphi Nuri, “Harp Tehlikesi Var mı?”, Đleri, No. 1763, 31 K.evvel 1338/31 Aralık 1922, s. 1.

5- Düyun-u umumiyye ve para meselelerinin makul bir surette ve herkesin menafiine göre tayinini,

6- Yunanistan’ın tazminat vermesi ve bir daha Türkiye’ye taarruz edememesinin temini.238

Suphi Nuri’ye göre, eğer Đngiltere bu teklifleri kabul ederse kendisi için de faydalı olacaktı. Birincisi barış gelecek ve Đngiliz ticareti gelişecekti. Đkinci olarak ta Musul petrollerini Türkiye Đngiliz şirketine verirse, Đngilizlerin Irak’ta ordu beslemesine ve milyonlar harcamasına lüzum kalmayacak, kâr edeceklerdi.239

Suphi Nuri, Türk tarafının beklentilerini bu şekilde sıralıyordu ama Lozan’dan gelen haberler hiçte iç açıcı değildi. Konferansın uzun sürmesi, yılbaşı yortusunun araya girmesi yüzünden Avrupa ve Amerikalılar barışı unutur gibi olmuşlar ve gazeteleri de artık Lozan görüşmelerini beşinci, altıncı derece haberler arasında vermeye başlamıştı. Lozan’da en çok uğraşanlar Türkler, Đngilizler, Yunanlılar ve Bulgarlardı diyen

238 Suphi Nuri, “Ne Ziyan Ederdi”, Đleri, No. 1761, 29 K.evvel 1338/29 Aralık 1922, s. 1.

Suphi Nuri: “Eğer, Türkler Lozan’dan hak ve adalet taleb edeceklerine süngüleriyle bu gayeleri elde edeydiler hiç kimse sesini çıkaramaz ve herkes emr-i vakiyi alkışlardı” demiştir. Yine: “Bu dünyada meğerse yalnız silah kuvvetine ehemmiyet veriliyormuş. Đsmet Paşa ordusunun başında iken Avrupa için sözü mesmu bir kumandan idi. Bugün aynı Đsmet Paşa, bir vakit için kumandanlığını bırakarak, hakkın lisanıyla mütekellim olmaya başladı. Fakat bu hak sözünü kimse anlamıyor, diplomat ve murahhas Đsmet Paşa, ordu kumandanı Đsmet Paşa kadar ehemmiyetle telakki edilmiyor” diye serzenişte bulunmuştur.240 Lozan’da anlaşmaya varılamaması tekrar savaş çıkacağı endişesine yol açmıştı. Harbe karşı çıkan Suphi Nuri: “bütün alemin sulha muhtaç olduğu bir zamanda Lozan’da toplanan birkaç diplomatın yüzünden tekrar bir harbe girişmek cidden Avrupa için bir cinnet ve bir intihar olur” demiştir.241

BMM’ye Đsmet Paşa’nın sulh anlaşması projesi gelmiş ve Meclis bu projeyi incelemeye başlamıştı.

240

Suphi Nuri, a.g.m., s. 1. 241 Suphi Nuri, a.g.m., aynı yer.

Avrupa’da ise bu sıralarda Türklerin fırka

tartışmalarıyla uğraştıklarını ve barışa

yanaşmadıklarıyla ilgili dedikodular çıkmıştı.242 Lozan Barış Konferansı’nın birinci dönemi 20 Kasım 1922’den 4 Şubat 1923’e kadar sürmüştür. 4 Şubat’ta konferansa ara verilmiş ve delegeler ülkelerine dönmüşlerdir. Türk heyeti başkanı Đsmet Paşa ve çalışma arkadaşları da zahmetli bir yolculuktan sonra 19 Şubat’ta Ankara’ya dönmüşlerdir.

Đkinci devreye geçmeden önce Lozan

konferansından dönen heyet, Büyük Millet Meclisi’nin

242

Suphi Nuri, “Sulhumuz Hazırlanırken”, Đleri, No. 1823, 1 Mart