• Sonuç bulunamadı

Suphi Nuri 6 Aralık 1945 yılında yeni bir gazete çıkarma hazırlığı içindeyken hayata gözlerini kapamıştır. 86

Tanin gazetesi Suphi Nuri’nin vefatını okuyucularına şu şekilde duyurmuştur: “Geçen yılbaşında memurin kanununun dokuzuncu maddesi hakkında yazdığı bir yazı yüzünden profesörlükten

86

Rasih Nuri Đleri, “Suphi Nuri Đleri”, s. 12; Ulunay, “Suphi Nuri’nin Đmtihanı”, Yeni Şafak, 23 Haziran 1945, s. 3; Necmi Erkmen, “Suphi Nuri”, s. 2; Necmi Erkmen, “Prof. Suphi Nuri Meslekten Çıkarıldı”, s. 2; Suphi Nuri’nin gazeteci arkadaşlarından Ulunay, cezanın uygulanışının da çok fena olduğunu, bir insanın kapısındaki uşağı bile kovsa on beş gün evvel haber verip gönderdiğini yazmıştır. Eğer affedilmez bir hatası varsa hemen o an kapı önüne konulabileceğini, Suphi Nuri’ye emek verdiği talebelerinin imtihanlarına girme hakkının verilmesi gerektiğini söylemiştir. bk., Ulunay, agm., s. 1-2; Milli Eğitim Bakanlığı Suphi Nuri’nin Đstanbul gazetelerinde çıkan yazılarından üçünü siyasi mahiyette görerek, Đstanbul Yedinci Asliye Ceza Mahkemesinde iki dava açtırmıştır. Bir makale için ehli vukuf talebi kabul edilmiş ve iki gün hafif hapse, 75 lira hafif para cezasına mahkûm edilmiş ve cezası tecil olmuştur. Yargıtay kararı tasdik etmiş, Milli Eğitim Bakanlığı da 788 numaralı Memurun Kanununun 9. maddesindeki: “Memurların siyasi cemiyet ve kulüplere intisap ve devamları memnu ve bil muhakeme sübut halinde tardlarını muciptir” hükmüne dayanarak kendisini memuriyetten men etmiştir. bk., “Ölümle Takipten Düşen Bir Layiha”, Tasvir, No. 291, 19 Ocak 1946, s. 2; “Ölümle Takipten Düşen Bir Layiha”, Vatan, 20 Ocak 1946, s. 2.

çıkarılmış ise de Suphi Nuri verilen bu karar üzerine Şurayı Devlete müracaat etmiştir. Bu çıkarılma kararı Suphi Nuri üzerinde derin bir tesir husule getirmiş ve zaten hasta olan Suphi Nuri’yi büsbütün asabiyete düşürmüştür. Suphi Nuri, dün Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi Cuma günü Teşvikiye camiinde öğle namazı kılındıktan sonra Rumelihisarı’nda aile makberesine defin edilecektir”.87

Birlik gazetesi 8 Aralık 1945’de ölümünden önce hazırladığı son yazıyı baş sütununda vermiştir. Son yazısının ömrünü vakfettiği kooperatifçilikle ilgili Kooperatifler Đçin Yeni Kanunlar adlı yazı olduğu da haberde yer almaktadır.88

Suphi Nuri’nin ölümü Yeni Adam dergisinde baş sayfadan verilmiş, arkadaşlarından Recai Eriş cenazesinde konuşma yapmıştır. Bu konuşmada Suphi Nuri’nin hayatındaki çalışmalarının hoca, avukat ve gazeteci diye üçe ayrıldığını ancak onun hayatında birinci planı daima gazeteciliğin kapladığını söylemiştir.

87 Tanin, 6 Aralık 1945, s. 1. 88

Suphi Nuri, “Kooperatifler Đçin Yeni Kanunlar”, Birlik, No. 935, 8 Aralık 1945, s. 1.

Onun için: “Suphi Nuri gazeteci olarak var olmuş, gazeteci olarak yaşamıştır, bir gazetenin patronu iken de, bir gazetenin yazarı iken de ve hiçbir yere yazamadığı zaman da gazeteciydi” demiştir.89

Hürses gazetesinin 7 Aralık 1945 tarihli sayısında ölüm ilanı verilmiştir. Hürses gazetesi yazarlarından Celaleddin Ezine, Suphi Nuri’nin son zamanlarda hasta olduğunu ama esas acısının Millî Eğitim Bakanlığı’nın onu üniversitedeki kürsüsünden mahrum bırakmasından kaynaklandığını söylemektedir. Suphi Nuri’nin bunlara üzüldüğü için, bu manevi hastalıklar sebebiyle öldüğünü ve bu kayıptan Millî Eğitim Bakanlığı’nın mesul olduğunu söylemektedir.90 Meseleler ve Davalar adlı köşesinde Celaleddin Ezine: “Derin, bilgili ve kültürlü bir adam, değerli bir yazar, Avrupai ölçüde bir öğretmen ve memleketimizin muhtaç olduğu hakiki ekonomi ilmi mütehassıslarından ve mükemmel bir avukattı” demektedir.91

89

“Suphi Nuri’yi Kaybettik”, Yeni Adam, s. 6.

90 Celaleddin Ezine, “Suphi Nuri’nin Arkasından”, Hürses, 7 Aralık 1945, s. 2.

Gece Postası’nın 6 Aralık 1945 tarihli Günün Düşüncesi köşesinde yazan Nizamettin Nazif’te Suphi Nuri’nin arkadaşı olduğunu söyler. Nizamettin Nazif’e göre Celâl Nuri’nin matbuat edebiyat, politika şahsiyetinin yanında Suphi Nuri, kısa ve dar yapılı gibi görünmekteydi. Ancak Celâl Nuri’nin ölümüyle, kendisini olduğu gibi görmek imkânını bulunca ne kıymetli bir bilgi ve duygu kudretinden mahrum kaldığımızı anlıyoruz demiştir.92

Vatan gazetesinde de Suphi Nuri için: “Gazetelere yazı yazdı diye iki buçuk yıl evvel mahkemeye verilen ve aleyhinde bir neticeye varılan Suphi Nuri Đleri hakkındaki karar, tam iki yıl muallâkta bırakılmış, altı ay evvel, hiç şüphesiz başkalarının gözünü açsın düşüncesiyle tatbik olunmuştur. Birkaç gün evvel ebedi istirahat yerine teşyi ettiğimiz zavallı Suphi Nuri Đleri’nin, bu kusursuz kâmil insanın son altı ayı iki nevi ıstırap içinde geçmiştir. Çok sevdiği tedris kürsüsünden mahrum düşmek ve ileri bir yaşta, sıkıntılı bir zamanda geçim vasıtasının birdenbire kesilmesinin sebep olduğu

92

Nizamettin Nazif, “Suphi Nuri”, Gece Postası, 7 Aralık 1945, s. 1.

maddi perişanlık” denilerek Maarif Vekili Hasan Ali Yücel eleştirilmektedir. 93

Suphi Nuri’nin gazeteci arkadaşlarından olan Enver Naci Gökşen ölümünün üçüncü yılında Suphi Nuri’nin anısına yazdığı yazıda şunları söylemiştir: “Yeni Adam’ın değerli yazarı Suphi Đleri’yi 6 Aralık 1945 günü kaybetmiştik. Üstat Yeni Adam ailesinin vefakâr ve gayretli bir ağabeyiydi. Aradan geçen üç yıla rağmen sayfalarda boşluğunu, içimizden acısını, onu kaybettiğimiz günkü gibi duyuyoruz. Suphi Nuri Đleri’nin büyüklüğü yalnız gazeteciliğinden, profesörlüğünden veya avukatlığından ileri gelmiyordu. Suphi Nuri’nin topladığı insanlığından, faziletlerinden ileri geliyordu. Doğruydu, çok mütevazı idi, samimi ve asil bir nezaketi vardı. Doğruyu söylemekten ve yazmaktan hiç çekinmezdi. Gerçek bir memleket evladıydı. Acı, tatlı her yazdığında önce vatan düşüncesi hâkimdi.

93

Kendisini tanımadan önce yazılarına bakarak, hırçın, gözleri şimşek çakan, dudakları ateş püsküren bir insan gibi tahayyül ederdim. Fakat sonra ne kadar aldandığımı anladım. Rahmetlideki eser ve yüz tezadını hayatımda hiç kimsede görmedim. O, bir muzdaripti. Fakat bedbin değildi. Bazen kalemi ne kadar hırçınsa yüzü ve konuşması, her zaman, o derece sevimliydi. Kalemi doludizgin koşan, Suriye’de, Lozan’da “Đleri” sütunlarında memleketi için kabına sığmayan heyecan yapılı Suphi Nuri kendisine dil uzatanlara, ithama kalkanlara bir peygamber sabrı ile susar, karşılık vermezdi; hatta gülümserdi. Onun bu hoşgörürlüğü insanlara has bir şey değildi.

Bir çocuk kadar saftır şeytanlık nedir bilmezdi. Ne çektiyse bu saflığından çekti. Bu yüzden beş para sahibi olamadı. Đleri gazetesi onun bu saflığı ve fazla merhameti yüzünden kapandı. Đleri kapandıktan sonra bir daha gazete sahibi olamamış şurada burada devamlı veya fasılalı makaleler yazmıştı. Bir gazete çıkarmak

idealini gerçekleştirmek üzere iken ömrü vefa etmedi”.

94

Yüksek Ticaret Okulu’nun altmış üçüncü yılı münasebetiyle 16 Ocak 1946’da düzenlenen törende Prof. Haşim Rafet Hakarar kürsüye gelerek ölen Đbrahim Fazıl Perin ile Suphi Nuri Đleri’nin anısına salondakileri bir dakika ayakta durmaya davet etmiştir. Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, aynı törende yaptığı konuşmada: “Fazıl Perin ve Suphi Nuri gibi iki fikir ve öğretim adamının hatırası için ayağa kalkarken tıpkı sizin gibi onları hürmetle andım. Bunlardan birine yaptığım muamele, ancak kanuni bir vazifeden mütevellittir. O da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapardı. Ben Suphi Nuri’den önce ölseydim muhakkak ki o beni arkamdan suçlu tutmayacak, aleyhimde konuşmayacaktı. Bu sözlerimi yanlış tefsir edilen bir hadiseyi doğru bellemeniz için söylüyorum” demiştir. 95

94 Enver Naci Gökşen, “Suphi Nuri”, Yeni Adam, No. 627, 8 Aralık 1949, s. 2.

95 “Yüksek Ticaret Okulu’nun 63. Yıldönümü”, Tasvir, 17 Ocak 1946, s. 1; “Yüksek Ticaret ve Đktisat Okulu’nda”, Son Telgraf, 17 Ocak 1946, s. 3.

Bu olaydan sonra Suphi Nuri Đleri’nin eşi Leyla Đleri, Vatan gazetesine bir mektup göndermiştir. Bu mektupta, Hasan Ali Yücel’in Yüksek Đktisat ve Ticaret Okulu’ndaki Suphi Nuri Đleri’yle ilgili sözlerine itiraz etmiştir. Bayan Đleri, kocasının Millî Eğitim Bakanı gibi düşünmediğini ve bunu da kendisinin Danıştay’a yazdığı layiha ile ispat edebileceğini söyleyerek: “Bu layihayı bakanda okusun ve kanuni hareket edip etmediğini kendi vicdanına sorsun” demiştir.96

96

“Ölümle Takipten Düşen Bir Layiha”, Vatan, s. 2; “Bayan Suphi Nuri’nin Tasvir’e Gönderdiği Mektup”, Tasvir, 19 Ocak 1946, s. 1. Oğlu Rasih Nuri Đleri ile yaptığımız görüşmede, bu

layihayı annesi adına gazetelere kendisinin gönderdiğini

II. BÖLÜM

FAALĐYETLERĐ