• Sonuç bulunamadı

2000'li yıllarda Türkiye'de engellilere yönelik kamu politikaları ve projecilik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2000'li yıllarda Türkiye'de engellilere yönelik kamu politikaları ve projecilik"

Copied!
209
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

SĠYASET BĠLĠMĠ VE KAMU YÖNETĠMĠ ANABĠLĠM DALI

2000’LĠ YILLARDA TÜRKĠYE’DE ENGELLĠLERE YÖNELĠK KAMU POLĠTĠKALARI VE PROJECĠLĠK

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

HAZIRLAYAN AYġE GÜNGÖR

DANIġMAN

DOÇ. DR. HASAN ALPAY KARASOY

(2)
(3)
(4)

iii ÖNSÖZ

“2000‟li Yıllarda Türkiye‟de Engellilere Yönelik Kamu Politikaları ve Projecilik” adlı tez çalıĢmamın her aĢamasında, öncelikle ilgi ve desteğini esirgemeyen çok kıymetli hocam Sayın Prof. Dr. Gülise GÖKÇE‟ ye, beni her zaman destekleyen danıĢman hocam Sayın Doç. Dr. Hasan Alpay KARASOY‟ a,

Eğitim serüvenim boyunca tanıdığım için mutlu olduğum ve bilgi ve tecrübeleriyle akademik yönden ve mesleki açıdan bana önemli katkılar sağlayan Selçuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünün değerli hocalarına,

Bu çalıĢma sürecinde öneri ve katkılarıyla yardımcı olan hem hocam hem de arkadaĢım ArĢ. Gör. Fırat Harun YILMAZ‟ a ve ArĢ. Gör. Enes YALÇIN hocama, Beni her zaman destekleyip yanımda olan arkadaĢlarım Harun NAVRUZ‟ a, Tuba KAYA‟ ya ve Ġsmigül UYSAL‟ a,

Bana hayatı öğreten en değerlilerim olan, her anımda sevgilerini ve desteklerini hissettiğim canım babam Ziyaettin GÜNGÖR‟ e, canım annem Türkan GÜNGÖR‟ e, ayrıca kardeĢliği en güzel Ģekilde yaĢatan, ablam Ümmühan ÖZCAN‟ a ve kardeĢim Muhammed GÜNGÖR‟ e çok teĢekkür ederim.

(5)

iv T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ renci ni n

Adı Soyadı AyĢe GÜNGÖR

Numarası 154228002005

Ana Bilim / Bilim Dalı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi / Kamu Yönetimi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Hasan Alpay KARASOY

Tezin Adı 2000‟li Yıllarda Türkiye‟de Engellilere Yönelik Kamu Politikaları ve Projecilik

ÖZET

Tarihsel süreçte engellilik olgusu farklı aĢamalardan geçmiĢtir. Özellikle 20.yy‟ın ortasından bugüne kadar sağlık temelli bir anlayıĢtan, toplum temelli bir anlayıĢa yönelme olduğu görülmektedir. Genel anlamda toplumun insana bakıĢ açısını yansıtan ve bireyin yaĢamla bütünleĢebilmesinde her türlü kamu hizmetlerine ve kamu politikalarına ihtiyaç duyan bir engelli profili karĢımıza çıkmaktadır. Bu dezavantajlı grup, önlerine çıkan tüm zorluklarla mücadele etmiĢtir ve ayrımcılıkla mücadelesini de her zaman sürdürmektedir.

Ülkemizde engelliler hep hastalıklı grup olarak algılanmıĢ fakat asıl olan Ģey onların toplumun ayrılmaz bir parçası oldukları gerçeğidir. Engelli, tüm kiĢisel ve sosyal gereksinimlerini bedensel, ruhsal, fiziksel vb. herhangi bir eksiklik sonucu karĢılayamayan bireylerdir Bu noktada, merkezi yönetimler baĢta olmak üzere, engellilere yönelik tüm kamu kurum ve kuruluĢları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluĢları çeĢitli faaliyetleri yürüterek, kamu hizmetlerini sunmaktadırlar.

Anahtar Kelimeler

Engelli, Kamu Hizmeti, Kamu Politikası, Merkezi Yönetimler, Yerel Yönetimler, Sivil Toplum KuruluĢları, Dezavantajlı Grup.

(6)

v T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı AyĢe GÜNGÖR

Numarası 154228002005

Ana Bilim / Bilim Dalı Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi / Kamu Yönetimi Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tez Danışmanı Doç. Dr. Hasan Alpay KARASOY

Tezin İngilizce Adı The Public Policy and Projects for the Disabled During 2000‟s in Turkey

SUMMARY

In the historical process, the phenomenon of disability has gone through different stages. Especially from the mid-20th century until today, it is seen that there is a health-based approach and a society-based approach. In general, a disabled profıle reflecting the society's point of view to the human and needs of all kinds of public services and public policies in order to enable the individual to be able to make a living through life. This disadvantaged group has struggled with all the challenges and is always engaged in the fight against discrimination.

In our country, people with disabilities are always perceived as a diseased group, but the main thing is that they are an inseparable part of society. Disabled, all personal and social needs of physical, spiritual, physical etc. are the individuals who cannot meet any shortcomings. At this point, all public institutions and organizations, local administrations and non-governmental organizations for the disabled, especially central administrations, carry out various activities and provide public services.

Keywords

Disabled, Public Service, Public Policy, Central Governments, Local Governments, Non-Governmental Organizations, Disadvantaged Group

(7)

vi ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ... iii ÖZET ... iv SUMMARY ... v ĠÇĠNDEKĠLER ... vi KISALTMALAR DĠZĠNĠ ... x TABLOLAR DĠZĠNĠ ... xi GĠRĠġ ... 1 I.BÖLÜM ENGELLĠLER ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1.Engelliler Kavramı ... 4

1.1.1. Özürlülük ve Engellilik Kavramları Arasındaki Farklılıklar ... 12

1.1.2. Ulusal Mevzuat ve Uluslararası Mevzuat Kapsamında Engelliler ... 15

1.1.2.1. Ulusal Mevzuatta Engelliler ... 15

1.1.2.1.1. “Türkiye Özürlüler AraĢtırması” (2002) ... 18

1.1.2.1.2. “5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun” (2005) ... 23

1.1.2.2. Uluslararası Mevzuatta Engelliler ... 26

1.1.2.2.1. “BirleĢmiĢ Milletler Engelli Hakları SözleĢmesi” ... 29

1.1.2.2.2. “Dünya Engellilik Raporu” ... 32

1.1.2.2.3. “Avrupa Birliği Temel Haklar ġartı” ve Engellilik ... 33

1.1.3. Engellilik Olgusunu Açıklamada Yararlanılan Modeller ... 34

1.1.3.1.Ahlaki(Geleneksel) Model ... 35

1.1.3.2. Medikal(Tıbbi) Model ... 36

1.1.3.3. Sosyal(Toplumsal) Model ... 38

1.1.4. Engelli Türleri ve Dağılımı ... 41

1.1.4.1. Görme Engelliler ... 44

1.1.4.2. “Duyma, Dil ve KonuĢma Engelliler” ... 44

1.1.4.3. Ortopedik Engelliler ... 45

1.1.4.4. Zihinsel Engelliler ... 46

1.1.4.5. Ruhsal ve Duygusal Hastalığı Olan Engelliler ... 46

1.1.4.6. Süreğen Hastalıklı Engelliler ... 46

1.1.4.7. Çoklu Diğer Engellilik ... 47

1.1.5. Engelli Bireylerin Sosyal Sorunları ... 47

(8)

vii

1.1.5.2. Eğitim ... 48

1.1.5.3. Rehabilitasyon ... 50

1.1.5.4. Ġstihdam ... 51

1.1.5.5. UlaĢım, Fiziksel Çevre ve Konut ... 51

1.1.5.6. EriĢilebilirlik/UlaĢılabilirlik ... 51

II. BÖLÜM KAMU POLĠTĠKALARI VE KAMU HĠZMETLERĠNĠN KAPSAMI VE NEOLĠBERAL SĠSTEMDE PROJECĠLĠĞĠN GELĠġĠMĠ 2.1. Kamu Politikası ve Kamu Hizmeti Kavramları ... 53

2.1.1. Kamu Politikasının Tanımı ve Kapsamı ... 54

2.1.2. Kamu Hizmetinin Tanımı ve Kapsamı ... 59

2.2. Kamu Politikalarının Aktörleri ... 65

2.2.1. Kamu Politikalarının Resmi Aktörleri ... 67

2.2.1.1. Parlamento ... 67

2.2.1.2.Hükümet veya Siyasal Ġktidar ... 68

2.2.1.3.Yargı ... 69

2.2.1.4.Bürokrasi ... 70

2.2.2.Gayri-resmi Aktörler ... 70

2.2.2.1.Siyasi Partiler ... 71

2.2.2.2.Üniversiteler, Bilimsel AraĢtırma Kurumları ve DüĢünce KuruluĢları ... 72

2.2.2.3. STK, Çıkar ve Baskı Grupları, Mesleki Örgütler ve Sendikalar ... 72

2.2.2.4. Bireyler ... 73

2.2.2.5. Medya/Sosyal Medya ... 73

2.2.3.Uluslararası Aktörler ... 74

2.3. Kamu Politikalarının OluĢumu ve GeliĢim Evresi ... 75

2.3.1.Kamu Politikasının Talepleri ve/veya Toplumsal Bir Sorunun Ortaya ÇıkıĢı ... 76

2.3.2.Hükümet ve Kamu Kurumlarınca Sorunların Ele Alınması ... 77

2.3.3. Problemlerin YasalaĢtırılıp Kamu Politikasına DönüĢtürülme Süreci ... 77

2.3.4.Kamu Politikalarının Uygulanma AĢaması ... 78

2.4. Kamu Politikalarında Etkili Modeller ... 78

2.5. Kamu Hizmeti Kavramına Yönelik AnlayıĢlar ... 82

2.5.1. Kamu Hizmetinin Türleri ... 82

2.5.2. Kamu Hizmetlerinin Sunumunda Etkili Olan Yöntemler ... 84

2.5.2.1. Geleneksel Usullerle Kamu Hizmetlerinin Sunumu ... 84

(9)

viii

2.5.2.3. ÖzelleĢtirme Yoluyla Kamu Hizmetleri Sunumu ... 87

2.5.3. Kamu Hizmeti AnlayıĢında DeğiĢim ve Devletin DeğiĢim Dinamikleri ... 88

2.5.3.1. Kamu Hizmeti AnlayıĢının DeğiĢimi ... 88

2.5.3.2. Devletin Kamu Hizmeti Sunmadaki Rolünün DeğiĢmesinin Dinamikleri ... 93

2.5.3.2.1. BiliĢim Teknolojilerindeki GeliĢmeler ... 93

2.5.3.2.2. Kamu Hizmetlerinin Finansmanı Sunumu ... 94

2.5.3.2.3. Ulus-Devlet AnlayıĢındaki DeğiĢim ve Hızlı KentleĢme Olgusu ... 94

2.5.3.2.4. Neo-liberal Sistemde Devletin Yeniden Yapılanması ... 96

2.5.3.2.4.1. Neo-liberal Sistemde Projecilik Kavramı ... 97

2.5.3.2.4.1.1. Projecilik Kavramının GeliĢimi ... 100

2.6. Kamu Politikaları ve Kamu Hizmetlerinin Belirleyici Unsurları ... 105

2.6.1. Kamu Politikaları ve Kamu Hizmetlerine Hakim Olan Temel Ġlkeler ... 106

III. BÖLÜM TÜRKĠYE’DE ENGELLĠ DOSTU KAMU POLĠTĠKALARI VE ENGELLĠLERE YÖNELĠK PROJELER 3.1. Türkiye‟de Engellilere Yönelik Kamu Politikalarının Tarihi Seyri ... 111

3.1.1. Türkiye‟de Engelli Politikalarının Tarihî GeliĢimi ... 114

3.2. Engellilere Yönelik Kamu Hizmetleri Sunan Kurumlar ... 122

3.2.1. “Sakatları Koruma Milli Koordinasyon Kurulu ... 123

3.2.3. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ... 124

3.3.Türkiye‟de Merkezi Kurumların Engellilere Yönelik Kamu Politikaları... 126

3.3.1. “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” nın Engellilere Yönelik Hizmetleri ... 127

3.3.2. “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‟nın Engelliler için Proje Odaklı ÇalıĢmaları” ... 135

3.3.2.1. “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı‟nın” Engellilere Yönelik Birtakım Projeleri ... 142

3.3.2.1.1. “Engelliler Destek Programı”(EDES ... 142

3.3.2.1.2. “Özürlü Destek Programı” (ÖDES) Projesi ... 142

3.3.2.1.3. “Engellilerin Haklarına ĠliĢkin SözleĢme‟nin Uygulanma ve Ġzleme Kapasitesinin Artırılması” Projesi ... 143

3.3.2.1.4. “Engellilerin Toplumsal Entegrasyonunun GeliĢtirilmesi (IDP) Projesi”143 3.3.2.1.5. “ĠĢe Katıl, Hayata Atıl” Projesi ... 143

3.3.2.1.6.“Sanatla Bağlan Hayata” Projesi ... 144

3.3.2.1.7. “Gören Göz Projesi” ... 145

3.3.2.1.8. “Dostluk Kapısı Projesi”: BEBKA(Bursa EskiĢehir Bilecik Kalkınma Ajansı) PROJESĠ ... 145

(10)

ix 3.3.2.1.9.“IPA-I EU NGO PROJECT Improved Integration of Disabled Person into

the Society”, Sivil Toplum KuruluĢları için Kapasite GeliĢtirme Projesi ... 146

3.3.2.1.10. “Özel Eğitimin Güçlendirilmesi” Projesi ... 146

3.3.2.1.11. “Engelsiz YaĢam Merkezleri” Projesi ... 147

3.3.2.1.12. “Umut Evi” Projesi ... 147

3.3.2.1.13.“AB IPA” Projesi: Özürlü Bireyler Ġçin Hizmetlerin GeliĢtirilmesi Projesi ... 148

3.3.3. “Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü” ve Engellilere Yönelik Hizmetleri ... 149

3.4. Yerel Yönetimlerin Engellilere Yönelik Kamu Hizmeti Sunumu ve Bazı Örnekleri . 155 3.4.1. Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi Örneği ... 159

3.4.2.Elazığ Belediyesi Örneği ... 166

3.5. Sivil Toplum KuruluĢlarının Engellilere Yönelik Proje Bazlı ÇalıĢmaları ... 168

3.5.1. STK‟ların GeliĢimine Yönelik Seminerler Projesi ... 170

3.5.2. Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu Projesi ... 170

3.5.3. Engelli Bireylerin Entegrasyonu Projesi ... 171

3.5.4. “Engellilere Yönelik Ayrımcılığı “Ġzleme” Projesi” ... 172

SONUÇ ... 174

(11)

x KISALTMALAR DĠZĠNĠ

ASPB: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

EYHGM: Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü BM: BirleĢmiĢ Milletler

AB: Avrupa Birliği

STK: Sivil Toplum KuruluĢu

EHS: Engelli Haklarına ĠliĢkin SözleĢme WHO: Dünya Sağlık Örgütü

RG: Resmi Gazete

TÜĠK: Türkiye Ġstatistik Kurumu EHK: Engelliler Hakkında Kanun

ÖZĠDA: BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı SHÇEK: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

EHĠBMS: Engelli Haklarına ĠliĢkin BirleĢmiĢ Milletler SözleĢmesi KP: Kamu Politikası

SYDV: Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢma Vakıfları TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi

ĠBB: Ġstanbul BüyükĢehir Belediyesi DĠE: Devlet Ġstatistik Enstitüsü YĠD: Yap-ĠĢlet-Devret

YĠ: Yap- ĠĢlet MÖ: Milattan Önce

IMF: Uluslararası Para Fonu ILO: Uluslararası ÇalıĢma Örgütü

(12)

xi TABLOLAR DĠZĠNĠ

Tablo 1: Genel Nüfus Kapsamında YaĢ ve Cinsiyet Bakımından En Az Bir Engeli Olan Nüfus ... 113 Tablo 2: ASPB Fon Kurulu ... 130 Tablo 3: Kontenjan Açığının En Fazla Olduğu Kamu Kurumlarında Ġstihdam Edilen Engelli Memurların Dağılımı, 2019 ... 132 Tablo 4: Türkiye‟de Kamu Kurumlarında ve Özel Sektörde Engelli Kotasında ÇalıĢan

ĠĢçilerin Sayısı (2015-2019) ... 133 Tablo 5: Engelli ve Yakınlarına Yapılan Sosyal Yardımlar ... 136 Tablo 6: Engelli MaaĢından Yararlanan Engelli Bireylerin ve Ayrılan Ödenek Miktarlarının Yıllara Göre Dağılımı, 2019 ... 138 Tablo 7: (2011-2018) Eğitim Yıllarında Özel Eğitim Okullarında, Özel Eğitim Sınıflarında ve KaynaĢtırma Sınıflarında Öğrenim Gören Öğrenci Sayıları ... 140 Tablo 8: Engel Oranlarına Göre Engelli Olan Memurların Dağılımı ... 141 Tablo 9: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” nın, Evde Engelli Bakımı için Sosyal Destek Yardımları ... 150 Tablo 10: ASPB‟ nin Genel Bütçe Yapısı ve Ödenekleri ... 151 Tablo 11: Evde Bakım Hizmetinden Faydalanan Engelli Birey Sayısı ve Yıllara Göre Kaynak Miktarının Dağılımı ... 152 Tablo 12: 2015-2016 Yılı “Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü” nün Ödenek

Miktarları (TL) ... 152 Tablo 13: Gündüzlü ve Yatılı Resmi Rehabilitasyon ve Bakım Merkezlerinin Yıllara Göre Dağılımı, 2019 ... 153 Tablo 14: “Özel Bakım Merkezleri” nde Bakım Hizmeti Sunulan Engelliler için Ayrılan Kaynak Miktarının Yıllara Göre Dağılımı, 2019 ... 154 Tablo 15: ĠBB Engelliler Müdürlüğü Tarafından Engellilere ve Ailelerine Sunulan Kurumsal Hizmetler ... 163 Tablo 16: ĠBB Engelliler Müdürlüğü Tarafından Engellilere Sunulan Hizmetler(2010-2014) ... 164 Tablo 17: Elazığ Belediyesi Kültür ve Sosyal ĠĢler Müdürlüğü‟nün Faaliyetleri ... 167

(13)

1 GĠRĠġ

Engellilik, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdüren bir gerçekliktir. Engellilerin, çağdaĢ toplumların oluĢumunda toplumsal hayata katılımlarının önündeki engellerin kaldırılması ve toplumun tüm kesimlerine adapte olmaları ve engelli olmayan bireylerle uyumlu olmaları engellilerin yaĢamlarında olması gereken temel göstergelerdir.

Öztürk„ün tanımında engelli, doğumu nedeniyle ve sonrasında birtakım sebeple zihinsel, duyusal vb. kabiliyetlerini her çeşit derecede yitirmesinden dolayı toplum yaşamına adapte olma ve gündelik ihtiyaçlarını karşılamada zorlukları bulunan, koruma, rehabilitasyon, bakım, destek hizmetleri ve danışmanlık hizmetleri ihtiyacı olan birey(2011:18) Ģeklinde tanımlamaktadır.

Ülkemizde engellilere yönelik faaliyetler için kamu politikalarını gerçekleĢtirmek, engelliler hususunda gerekli kurumsal yapıyı oluĢturmak, yasal mevzuatı belirlemek gibi uygulamalar 1990‟lı yılların ikinci yarısından itibaren ortaya çıktığı belirtilmektedir. 1997 yılında engelli bireylere iliĢkin koordinasyonu sağlamak ve politikalar oluĢturmak amacıyla “Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı” kurulmuĢtur. Bu kurum “ Sakatları Koruma Milli Koordinasyon Kurulu” nun yerine kurulmuĢtur.

Yasal mevzuat yönünden ise, 2005‟te “Engelliler Hakkında Kanun” kabul edilerek engellilere yönelik kamu hizmet ve politikaları yasal yollara bağlanmıĢtır. 2011 yılında ise “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” kurulmuĢ ve bu kurum içinde “Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü” oluĢturularak Türkiye genelinde engellilerin tüm ihtiyaçları karĢılanmaya çalıĢılmaktadır.

Türkiye‟de engellilerin toplam nüfus bazındaki oranı %12.29‟dur. Görme, ortopedik, iĢitme, zihinsel, dil ve konuĢma engeli bulunanların oranı %2.58 iken süreğen hastalıklıların oranı ise % 9.70‟dir(TÜĠK 2002 AraĢtırması). Türkiye‟de

(14)

2 %12,29‟luk olarak belirtilen seviye engelli nüfusun toplumun toplam nüfusuna oranını vermektedir. Bu oran kapsamında (%13.45) engelli kadın oranının, (%11.10) engelli erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir(ÖZĠDA, 2009:6). 2002 yılındaki araĢtırma sonuçlandıktan sonra TÜĠK tarafından engellilere yönelik çeĢitli araĢtırmalar yapılmıĢtır. Örneğin, 2010 Özürlülerin Sorun ve Beklentileri AraĢtırması, 2011 Nüfus ve Konut AraĢtırması gibi. Nüfus ve Konut AraĢtırması sonuçları açısından, en az bir engeli olan (3 ve daha yukarı yaĢ) nüfusun oranı %6,9 (4.876.000 kiĢi)‟dur. Erkek engelli oranı %5,9 olan bu oran, kadın engellilerde %7,9‟dur(Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 2018:31). Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü‟nün engellilere yönelik yaptığı araĢtırmalara baktığımız zaman “Türkiye‟de 2019 yılı itibariyle engellilerin 2018 yılı Aralık ayı itibariyle toplam engelli kontenjan açığı 9.379 olmakla birlikte, bu sayının 8.556‟sının (yaklaĢık %91‟i) kamu kurumlarına ait olduğu görülmektedir”( Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bülteni, 2019:7).

“Evde bakım yardımından faydalanan birey sayısı 2007 yılında 30.638 iken bu sayı yaklaĢık 16,7 kat artıĢ göstererek 2018 yılı sonunda 513.276‟ya çıkmıĢtır. Resmi bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden yararlanan engelli birey sayısı 2002 yılında 1.843 iken bu sayı 2019 yılı Mayıs ayı itibarıyla 7.255‟e ulaĢmıĢtır. Gündüzlü hizmetten 2002 yılında 2.065 engelli birey faydalanırken bu sayı 2019 yılı Mayıs ayı itibarıyla 527 kiĢi olmuĢtur”(Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bülteni, 2019:18-20).

Bu çalıĢmada; ilk bölümde “engelliler” ile ilgili temel bir kavramsallaĢtırma yapılarak engellilere iliĢkin modeller, ulusal ve uluslararası mevzuat, engellilerle ilgili istatistikler, yasa, sözleĢme ve engelli çeĢitleri kapsamlı olarak ele alınmaktadır. Ġkinci bölümde ise; Engellilere yönelik sunulan kamu hizmeti ve kamu politikalarının genel yapıları aktarılmakta ve projecilik kavramının geliĢimine yer verilmektedir. Son bölümde ise; Engelli politikalarının tarihsel geliĢimine değinilmekte, engelliler için hizmet veren ve projeler sunan merkezi kurumlar yer

(15)

3 almakta; özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve bakanlığın alt birimi olan Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü engellilere yönelik politikalarda ön plana çıkmaktadır. Yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluĢlarının engellilere yönelik hizmetleri de etkili olmaktadır. Bu çalıĢmanın asıl hedefi, engellilerin, yaĢamla bütünleĢmesini, topluma entegrasyonlarını sağlamaya yönelik olarak engellilerin değerinin bilinmesi için yapılan politikaları ortaya çıkarmaktır. ÇalıĢmayla amaçlanan ise, dezavantajlı yapıdaki bu engelli bireylerin topluma tam ve etkin olarak katılımı için uygulanan politikaların ve projelerin etkili olup olmadığını görebilmek ve sunulan hizmetlerin sürekliliğini gözlemlemek amaçlanmaktadır.

(16)

4 I.BÖLÜM

ENGELLĠLER ĠLE ĠLGĠLĠ KAVRAMSAL ÇERÇEVE 1.1.Engelliler Kavramı

Özürlülük, diğer bir tabirle yasadaki değiĢikliğin onaylanmasından sonra kullanılan bir kavram olarak engellilik, dünya üzerinde ve ülkemizde yoğun bir Ģekilde gündeme alınan mevzulardan biri olmuĢtur. YaĢamı boyunca engelli insanlar, gerek doğum esnasında gerek doğumdan sonraki süreçte çeĢitli risklerle karĢılaĢmıĢ ve bu özürlülüğe yol açan sosyal, fiziki, ruhsal risklere yönelik çeĢitli tedbirler alma yoluna girmiĢlerdir.

Engellilerle ilgili tanım bakımından Türkçe ile birlikte birçok aksanda yaklaĢık olarak aynı anlamı taĢıyan birden çok kelime yer almaktadır. Sözlükte özürlü, sakat, engelli kelimeleri esasen farklı olsa da benzer anlamı vermek üzere ele alınmaktadır(Öztürk, 2011:17).

Engelli, özürlü, sakat kavramları toplum tarafından daha çok duygusal yönden açıklanmaktadır. Lakin yapılan tanımlarda da çeĢitli eksiklikler, kısıtlılıklar görülmektedir. Daha önceki dönemlerde “sakat” kelimesi yaygın olarak kullanılmıĢ ve sakat kavramına olumsuz psikolojik çöküĢ olmuĢ ve duygusallıkla dolu anlamlar yüklenmesi sebebiyle zaman içerisindeki öneminin azalmasıyla yerini “özürlü” kavramına bırakmıĢtır. Fakat son dönemlerde bu özürlü kelimesi de olumsuz manaları barındırınca kullanım alanı azalmıĢ ve günümüzde tercih edilen “engelli” kavramı toplum açısından daha yaygın bir kullanım alanına sahip olmaktadır.

DoğuĢtan meydana gelen veya sonraları kaza veya hastalık neticesinde zihinsel, sosyal, ruhsal, bedeni fonksiyonlarını kaybetmiĢ, yaĢamın ihtiyaçlarına ayak uyduramayan bireyler engelli adını almaktadır(Çınarlı ve Ersöz, 2010:142). Engelliler dezavantajlı grup içinde değerlendirilerek çoğu günlük fonksiyonlarını Ģahsi gereksinimlerini bizzat karĢılayamamakta, kimi zaman baĢka insanlara muhtaç olarak hayatını geçirmek zorunda olmaktadır. Bu kiĢilerin fiziksel yapıları akut ya da

(17)

5 kronik bir hal alabilir. Her iki Ģekilde de birey için olumsuzluk teĢkil edip; kiĢinin bu durumunu her türlü sosyal faaliyetle kurtarabilmek olası görünmektedir(Arslan, 2015:4-5).

Engellilik, ekonomik, tıbbi, yönetimsel ve sosyo-politik boyutları kapsayan her türlü bakıĢ açısıyla açıklanabilmektedir. Sözü edilen tanımlamalarda uyum ve tutarlı olma gereksinimi, tıbbi yönden olduğu kadar sosyal, ekonomik, siyasi vs. çoğu alanda da görülmektedir. Toplumsal yapı ile sosyal politika arasındaki bağın ve iletiĢimin belirginleĢmesi bu ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır(Altman, 2001:97-98).

Engellilik-Özürlülük fenomen bir olgu olarak insanı ilgilendiren her alanı kuĢatmaktadır. Bu sebeple engelli sorunlarının toplumsal yapıda çözüme kavuĢturulması beklenmektedir. Her toplumsal olgunun belirlenmesinde olduğu Ģekilde engellilik hususunda da belli disiplin ve yaklaĢımların hatta belli politikaların pencerelerinden bakıldığında farklı taraflarının ortaya çıktığı, çeĢitli problemlerinin öne çıktığı ve tüm bunlara farklı cevaplar üretilebilen bir yapı ortaya çıkmaktadır.

Belirli yönlerden, örneğin sağlık alanında engelli bireyin baĢka yönlerde, örneğin idari alandaki uygulamalar kapsamında uygun görmemesi halinde her türlü sorun ortaya çıkabilmektedir. Örneğin, bireyin, iĢlevsel rahatsızlıkları nedeniyle tıbbi muayeneden ve rehabilitasyon hizmetlerinden yararlanıp, görev aldığı kurum ya da devlet yoluyla sağlanan engelliliği ile alakalı yardım ve desteklerden faydalanamaması bu açıklamaya örnek olarak verilebilir(Altman, 2001:97-98).

M.Jonathan Grinfel ise, “engelli” insan, “Fiziksel veya zihinsel yönden hayati iĢlevlerinden sadece birini veya birkaçını kullanabilme açısından engelli olan kiĢi” olarak tanımlamıĢtır(Ören, 2003:127).

Öztürk„ün tanımında ise, doğumu nedeniyle ve sonrasında birtakım sebeple zihinsel, duyusal vb. kabiliyetlerini her çeşit derecede yitirmesinden dolayı toplum yaşamına adapte olma ve gündelik ihtiyaçlarını karşılamada zorlukları bulunan,

(18)

6 koruma, rehabilitasyon, bakım, destek hizmetleri ve danışmanlık hizmetleri ihtiyacı olan birey(2011:18) Ģeklinde tanımlamaktadır.

Engelli kavramını, BM “Normal bir bireyin Ģahsi ya da sosyal hayatında bizzat yapması gereken iĢleri, ruhsal ve bedensel yeteneklerindeki kalıtım yoluyla ya da sonradan olan herhangi bir noksanlık sonucu gerçekleĢtiremeyen” (Çolak ve Çetin, 2014:193) kiĢiler olarak tanımlamıĢtır.

Devletin tasdiklediği engelli tabiri ile uluslararasındaki çalıĢmalarda engelliler kavramında mühim farklılıklar vardır. Resmi ideolojilerin ve devletin engellilere yönelik açıklamasının temelinde bireyin yetersizlikleri yüzde olarak, belli değerlerle ayrıca tıbbi yönden belirtilmektedir. Özellikle de BM‟ in 21. Yüzyıldaki vatandaĢların haklarının ilk akit olarak öngördüğü “Engellilerin Haklarına iliĢkin SözleĢme (EHS)” engellilik olgusunun büyük bir çerçevede tanımlamıĢ, engelliliği tanımsal boyutta değil de amaç bölümünde ele almıĢ ve olayın tıbbi Ģeklini reddetmeyerek insan hakları boyutu ile açıklamıĢtır(Akdağ vd., 2011:13).

Engelli KiĢilerin Haklarına Dair Uluslararası SözleĢme'nin 1. Maddesindeki amaç, tüm engelli bireylerin insan hakları ve temel özgürlüklerden etkin Ģekilde faydalanabilmelerini teĢvik etmek, desteklemek ve bu bireylerin doğuĢtan sahip oldukları onurlarına saygı gösterilmesini sağlamaktır(m.1).

Devletin resmi ideolojisine göre engellilik tanımı “5378 Sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun„un 3(a)” bendinde Ģöyle açıklanmaktadır: Engelli, Doğumuyla birlikte veya sonrasında belli bir sebeple zihinsel, ruhsal, bedensel, sosyal duyusal kabiliyetlerini türlü oranlarda yitirmesi sebebiyle toplum hayatına uymayı gözetme noktasında, gündelik ihtiyaçlarını gidermede zorlukları bulunan bakım, danıĢmanlık gibi gereksinimleri olan bireyi anlatmaktadır(Akdağ vd., 2011:14).

(19)

7 Engelliliğin açıklanmasında belirli sosyal faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Bu fonksiyonları Ģöyle sıralamak gerekirse; çalıĢabilirlik, bakıma muhtaç olmak, ulaĢılabilirlik, eriĢilebilirlik ve sosyal yaĢama uyum sağlanmasıdır(Öztürk, 2011:18).

a-Engelli-Özürlü-Sakat Kavramları

Ülkemizde fiziki veya zihni eksiklikler nedeniyle kimi hareketleri, duyu yetileri ve çeĢitli faaliyetleri sınırlanan kiĢiler hakkında, sakat, engelli, özürlü olan kiĢi kavramları göz önünde durmaktadır(KarataĢ, 2002;Öztürk, 2011).

“Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun” toplumsal yapıdan özürlülerin soyutlanmasını engellemek gayesiyle, “Devlet, insanın onur ve haysiyetinin dokunulmazlığı bağlamında, özürlülerin ve özürlülüğün her türden istismarlara karĢı kamusal ve sosyal politikalar geliĢtirmiĢtir. Bu kanunla aynı Ģekilde, tüm özürlülerin sosyal güvenlik haklarından yararlanmasına katkıda bulunup, kamusal yapıda ulaĢım yönünden ve binalara kolayca eriĢim açısından uygun ortamın oluĢturulması amaçlanmaktadır. Özürlü-sakat-engellilere yönelik sosyal, kamusal hizmet ve politikaları özürlülerin çeĢitli ihtiyaçlarına karĢılık verebilmeyi, yani mevcut olan her çeĢit düzenlemeyi kapsamaktadır(ÖZĠDA,2010:1).

BaĢka bir açıklamada ise, 23432 sayılı 13.08.1998 tarihli Resmi Gazete‟ de yayınlanıp uygulamaya konulan yönetmelikte “engelli” tanımı, “DoğuĢtan ya da kaza yoluyla altı aydan daha çok devam eden sağlık sorunları neticesinde oluĢan bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal kabiliyetlerini % 40 ve üzeri bir oranda yitiren birey” olarak tanımı yapılmıĢtır(Ören, 2003:127).

Genel anlamda Öztürk„ün de belirtmiĢ olduğu gibi ülkemizde engelli profili, engellerle yüklü dünyamızda ve ülkemizde; eğitim düzeyi düĢük, okuryazar

(20)

8 olmayan, çalıĢma yetisini kaybeden, yoksul olan, sigortası bulunmayan engellilik profilidir.

Uluslararası “Dünya Sağlık Örgütü(WHO)”;özürlülük/engellilik kavramı hususunda hastalık neticelerine dayalı, tıbbi alanın baskın olduğu bir tanım ve sınıflandırma sistemi geliĢtirmiĢtir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)‟nun tanımlamaları küresel bazda faydalı olabilecek ve önem verilmesi gereken bir boyuttadır.

WHO 1980‟de ICIDH-10 kodlama uygulamasını geliĢtirerek engellilik kavramını üç boyutlu model üzerinden değerlendirmektedir. Bu modelle birlikte engellilik aĢaması ilk olarak bir hastalık-kaza süreciyle baĢlamakta sağlık, sosyal ve mesleki yönden rehabilitasyon desteği verilmezse ya da verilen hizmet sınırlı kalırsa sakatlıktan kalıcı özürlülüğe doğru dönüĢüm yaĢanır. Özürlü bir bireye, yeteri kadar sosyo-ekonomik olanak sağlanamazsa ve birey bu durumda dıĢlanırsa, özürlü birey aynı Ģekilde engellenen kiĢi konumuna düĢmektedir(WHO ICIDH-10, 1980; Seyyar, 2015:27).

Bir baĢka açıklamada ise adı geçen bu üçlü model olan sakatlık-özürlülük-engellilik modeli Ģöyle açıklanmaktadır; Dünya Sağlık Örgütü‟nün 1980 yılında yaptığı gruplandırmada; “sakatlık(impairment)” hareket kısıtlılığı, “özürlülük(disability)” fonksiyon kaybı ve “engellilik(handicap) dezavantajlı sosyal yapı ve iĢleyiĢ olarak yorumlanmaktadır(Çınarlı, 2008:4).

Günümüzdeki toplumlarda süreklilik gösteren bir dezavantajlı kavramdır. Tarihin farklı devirlerinde engelli için çeĢitli faaliyetler açısından, çağdaĢ toplumlarda sosyal hizmet anlayıĢı dahilinde engelli grubu için hizmetlerde artıĢ olmaktadır. Kimi toplumsal gruplar, engellilere olan tavır ve davranıĢ hususunda acıma duygusunu ön plana çıkarmıĢlar ve engelli oranındaki artıĢ, bu konudaki endiĢelerin artmasına neden olmaktadır. Böyle bir durumda yaĢlı nüfusun artması ve yaĢlıların engelli olabilme risklerinin yüksek olmasıyla beraber, sağlık problemlerinin de küresel açıdan kronik bir artıĢ göstermesi engelli nüfusun dünya

(21)

9 üzerinde, engeli bulunmayan kiĢilerle kıyaslanınca engelli bireyler; sağlığın negatif Ģartları eğitimin yetersiz düzeyi, bununla birlikte fazla fakirlik oranları bulunmaktadır.

ÇeĢitli nedenlere dayalı olarak ortaya çıkabilen engellilik olgusu yalnızca bireysel değil toplumsal boyutları da kapsamına alan bir problem döngüsüdür(Eripek,1997:12;Bozatay ve Ayyıldız, 2018:79). Engellilik, hem engelli insan hem de engelli bireyin ailesi açısından toplumsal alanda her türlü zorluğu beraberinde getirmektedir. Engellilik nedenleri arasında sosyo-ekonomik koĢullar sebebiyle sağlık hizmetleri ve politikalarından gerektiği Ģekilde faydalanamamak, akraba evliliği, hamilelik öncesi ve sonrasında gereken bilgilendirme ve eğitim hizmetlerinden mahrum kalmak, terör, iĢ güvenliği önlemlerinin yetersizliği gibi fazla sorun ekonomik, toplumsal ve siyasal yapının sonucudur denilebilir(CoĢkun, 2010:10; Bozatay ve Ayyıldız, 2018:79).

5378 sayılı “Engelliler Yasası” nın 01.07.2005 tarihinde yayınlanan Resmi

Gazetenin 3. bendinde engelli terimleri

Ģöyledir;(http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/07/20050707-2.htm);

a- Engellilik ölçütleri: Esas kıstaslar göz önüne alınıp hazırlanabilen ve uygun görüldükçe düzenlenen yapısı,

b- Hafif engellilik: Özürlü algısına bakılırsa, hafif engellik geçiren bireyi,

c- Ağır engellilik ölçütü: Bu kıstaslar açısından ağır engelli diye açıklanan birey olarak tanımlanır. “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” te bu ölçüt belirtilmektedir. Yönetmelik‟e göre, ağır özürlü (engelli) kiĢiyi, özür haline göre bütün vücudun fonksiyon yönünden kaybı %50‟nin üstünde bir oranda seyreden engelli kiĢiler arasından; giyinme, barınma vb. gereksinimlerini sağlama gibi tek olarak hareket

(22)

10 edebilmede etkileĢim sağlamada baĢka insanlardan destek almadan yapamayacağına medikal açıdan kararlaĢtırılan birey diye belirtilmektedir(Çınarlı, 2008:8).

d-Bakıma muhtaç engelli: Engellilik sınıflandırmasına göre resmi sağlık kurulu raporuyla ağır engelli olan kiĢilerden belgelendirilenler, günlük yaĢamın alıĢılmıĢ, tekrar eden ihtiyaçları önemli oranda yerine getirememesi sebebiyle hayatını baĢkalarının yardımı ve bakımı olmadan sürdüremeyecek derecede düĢkün olan insanları,

e-Sınıflandırma: Önemli bir sağlık öğesi olarak insan vücudunun fonksiyonu ve yetersizliğinin tanımı konusunda ortak ve standart bir dil ve çerçeve geliĢtirme çalıĢmasını, ifade eder.

f-Korumalı işyeri: Normal iĢgücü piyasasına girebilmeleri zor görünen engelli için meslekî rehabilitasyon ve istihdam sağlamak gayesiyle devlet tarafından malî ve teknik yönden desteklendiği ve çalıĢma alanını özel biçimde düzenlendiği iĢyerini,

g-Korumalı işyeri statüsü: yönetmelikte yer aldığı biçimiyle personellerin belirlenen kısmını engellilerin oluĢturduğu veya engellilere yönelik uygulamaları ile korumalı iĢyerine sağlanan teknik ve malî desteğin koĢullarını üstlenmeyi,

h-Rehabilitasyon: Doğum nedeniyle ya da sonrasında belli sebeplerle ortaya çıkan engelliliğin olası etkilerini en aza düĢürebilmek, tekrardan engelliye zihinsel, fiziksel, sosyal, ruhsal, ekonomik anlamda faydayı artırarak güç kazandırabilmek;

WHO, engelliliği aktivite kısıtlılığı, sakatlık ve bireyin sosyal hayata dahil olabilmesinde yaĢanan sıkıntılarını içerisinde bulunduran bir Ģemsiye kavram Ģeklinde iĢlemektedir. Sakatlık bedensel iĢlevler veya yapısal bir sorun, bireysel olarak ele alınan iĢ veya fonksiyonlarında meydana gelen sınırlılıktır(http://www.who.int/topics/disabilities/en/). BirleĢmiĢ Milletler ise engelliliği, kiĢinin uzun bir süreci içeren fiziksel, zihinsel ya da duyusal sorunları

(23)

11 sebebiyle fiziksel veya davranıĢsal olarak karĢı karĢıya kaldığı negatif vaziyetler olarak ele almaktadır. Sakatlık beden fonksiyonu veya yapısal bir problem, kiĢisel iĢ ve uygulamalardaki hareketsizlik halidir(http://www.who.int/topics/disabilities/en/). ”(Polat, 2011:28-29).

Dünya Sağlık AraĢtırması‟nda yayınlanan Dünya Engellilik Raporuna göre, Dünya üzerinde en az bir engel ile yaĢamını sürdürenlerin sayısı % 15.6 olarak yani yaklaĢık olarak 785 milyon engelli kiĢi bulunduğu açıklanmaktadır. Küresel Hastalık Yükü (Global Burden of Diseasel) araĢtırmalarında ise, % 19.2 ile yaklaĢık 975 milyon engelli kiĢinin var olduğuna dair tahmin yapılmaktadır. Her iki araĢtırmaya yönelik bu verilerden 200 milyona yakın bir kısmı, Ģiddetli engelli diye belirtilen günlük gereksinimlerini karĢılayamayan bir engelli olduğunu ve yine bu araĢtırma sonuçlarına göre dünyada yaklaĢık 100 milyon civarı engelli çocuk hastanın olduğu görülmektedir(Aydın, 2016:92).

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine bakılırsa, genel anlamda herhangi bir toplumun nüfusunun yaklaĢık % 10‟unu ve Dünya Bankası göstergelerinde ise, dünyanın en yoksul toplumlarının nüfusunun % 20‟sini engelli insanlar oluĢturmaktadır(Braithwaite ve Mont, 2008). Engellilik, yoksulluğun hem sebebi hem de neticesi olarak ele alınmaktadır. BirleĢmiĢ Milletlerin sayısal verilerine göre engelli insanların % 82‟si geliĢmekte olan ülkelerde, yoksulluk sınırının altında hayatlarını sürdürmektedirler. Bu sayısal veri, doğal afetler veya iç savaĢ sonucu harap halde olan ülkelerde daha yüksek seviyededir(Commitment; Russel, 2003 den aktaran: SubaĢıoğlu, 2008:401).

Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) tarafından, Avrupa Birliği üye ülkeleriyle eĢ zamanlı Ģekilde gerçekleĢen Nüfus ve Konut AraĢtırması neticesinde engelli kiĢilerin ülke bazında dağılımını belirleyen son araĢtırmayı oluĢturduğu belirtilmektedir. AraĢtırma bağlamında, yaklaĢık 9 milyon kiĢi ile yüz yüze görüĢme fırsatı doğmuĢtur. Engelli insanların 2011 Nüfus ve Konut AraĢtırması neticeleri açısından, en az bir engeli bulunan (3 yaĢın üstündekiler) erkeklerde %5,9 olarak kadınlarda ise

(24)

12 %7,9„dur. Nüfusa oranı ise, %6,9 (4.876.000 kiĢi) olarak açıklanmaktadır(Nüfus ve Konut AraĢtırmasında Engelli Nüfus, 2011).

Günümüzde 2019 yılındaki engelli verilerini geçmiĢ yıllardaki verilerle kıyasladığımızda, “Engelli bireyleri çalıĢtırmakla yükümlü iĢyeri sayısı 2002 yılı itibariyle kamuda 1.609, özel sektörde 8.121 iken 2019 yılı Mart sonu itibariyle bu sayı kamuda 1.316, özel sektörde ise 17.139”dur. “Engelli çalıĢtırmakla yükümlü olan iĢyerlerinde çalıĢtırılması gereken engelli birey sayısı 2011 yılı itibariyle kamuda 10.496, özel sektörde 86.607 iken 2019 yılı Mart sonu itibariyle bu sayı kamuda 16.566‟ya, özel sektörde ise 107.632”ye yükseliĢe geçmiĢtir. “2002 yılının sonları itibariyle 5.777 memur olarak istihdam edilen engelli birey sayısı 2018 yılının sonlarında 53.017‟ye ulaĢmıĢtır. Engelli memur sayısı 2002 yılına bakıldığında yaklaĢık 9,2 kat artıĢ göstermiĢtir”(Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bülteni, 2019:1-5).

“Evde bakım yardımından faydalanan birey sayısı 2007 yılında 30.638 iken bu sayı yaklaĢık 16,7 kat artıĢ göstererek 2018 yılı sonunda 513.276‟ya çıkmıĢtır. Resmi bakım ve rehabilitasyon merkezlerinden yararlanan engelli birey sayısı 2002 yılında 1.843 iken bu sayı 2019 yılı Mayıs ayı itibarıyla 7.255‟e ulaĢmıĢtır. Gündüzlü hizmetten 2002 yılında 2.065 engelli birey faydalanırken bu sayı 2019 yılı Mayıs ayı itibarıyla 527 kiĢi olmuĢtur”(Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü Bülteni, 2019:18-20).

1.1.1. Özürlülük ve Engellilik Kavramları Arasındaki Farklılıklar

Özürlü kavramının 1990‟lı yıllara yakın bir zamanda kullanılmaya baĢlandığı görülmüĢtür. “Engel”, “mazeret” sözcüğü ile köken olarak benzer olan engellilik, kusurlu, bozuk ürün ve hizmetler için de kullanılmıĢtır(TBMM, 2013:23-24).

Engellilik durumunu vurgulamak için kullanılan ilk kavram „engel‟ dir; ama zaman içerisinde kavramsal yönden sıkıntılı bulunan özürlü kiĢiyi sanki kusurluymuĢçasına yansıttığı gerekçesiyle, “özür‟ kavramının yerine “engel”

(25)

13 kavramı yer almaya baĢlamıĢtır. ĠĢte bu kavramlar birbirleri yerine kullanılan, bireylerin zihni fonksiyonlarına ya da kurumların iĢ bölümlerine göre veya görev dağılımları göz önüne alınarak kullanım sahaları bazı zamanlar değiĢen kimi zamanda muadil biçimde kullanılan olgulardır. Bu hususta 2005‟de çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Kanunu‟nda engelli kavramının kullanılması gerektiği yasa yapıcılar tarafından açıklanmıĢtır(Sarıgül, 2016:22).

Farklı içsel ve dıĢsal sorunlarının bulunması hasebiyle özürlü-engelli kiĢileri tanımlayabilmek oldukça girift bir mevzudur. Bununla beraber bireysel veya olgusal durumlara göre özürlü-engelli terimlerinin zenginleĢtirilmesi, hem net bir tanımlama yapabilme hem de böylece spesifik özürlü-engellilere yönelik politikalar geliĢtirilmesi bakımından önemli bir aĢamadır(Seyyar, 2015:24).

Özürlü söyleminin, bazı engelli vatandaĢları psikolojik açıdan ve duygusal yönden rahatsız ettiğinin düĢünülmesi sebebiyle bu özürlü ifadesinden tamamıyla sıyrılıp onun yerine yalnızca “engelli” kavramının kullanılması gereği siyaseten de gündeme taĢınmıĢtır(Seyyar, 2015:25).

Özürlü yani fiziki/bedeni/zihni ve diğer yönlerden özrü olan kiĢi, bulunduğu konuma göre, toplumca ve devlet tarafından sağlanan her türlü bakım ve rehabilitasyonu içeren özel desteğe her daim gereksinim duymaktadır. Fonksiyonel yönden sınırlamaya maruz kaldıkları için sosyal yaĢama uyum sağlayamayan ve gerekli özel desteği göremeyen özürlü insan, aynı Ģekilde engelli insandır. Kısaca engellilik olgusuyla belirtilen özürlü bir insan, içinde yer aldığı hukuki ve sosyal ortama ve koĢullara bağlı olarak değerlendirilmektedir(Seyyar, 2015:25).

Engelli, “fiziksel, zihinsel, ruhsal, iĢitsel ve konuĢma yetilerinde çeĢitli seviyelerde yaĢadıkları kayıplardan dolayı topluma diğer insanlarla birlikte eĢit Ģartlarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevresel Ģartlardan etkilenen bireyi” anlatan bir kavramdır. Bu açıklama, önceden yapılan tenkitler göz önünde bulundurularak “BirleĢmiĢ Milletler SözleĢmesiyle” ne benzer hale getirilmiĢtir.

(26)

14 Böyle bir durumda bireylerin yalnızca birtakım hareketlerini, duyularını ya da fonksiyonlarını sınırlayan fiziki sebeplere bağlı olarak bütün ayrımlardan vazgeçilmektedir(Ertürk vd., 2014:380).

Özürlü kavramı sınırlılık açısından daha dar bir çerçevede değerlendirilirken “engelli” kavramı, ona göre daha geniĢ bir perspektifte değerlendirilmektedir. “Engelli” olgusunda yalnızca fiziksel yönden bir yoksunluğun olduğu söylenemez. “Engel”i meydana getiren fiziksel açıdan bir eksiklik ya da yoksunluğu yansıtabilmesinin yanı sıra, aynı Ģekilde sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik ya da bunlar dıĢında herhangi bir sebepten de kaynaklanabilmektedir. Bu yüzden “engellilik” kavramına, bedensel kısıtlılık dıĢında çeĢitli nedenlere bağlı olarak oluĢan sınırlandırma durumudur diyebiliriz. Örneklendirme yaparsak; çoğu defa özürlülerle aynı politikalara konu edilen eski hükümlüler, istihdam imkanlarına sahip olamamaları, bu yönde kısıtlılığa maruz kalmaları ya da sosyal çevrelerinin bu hükümlülere bakıĢ açıları hususunda “engelli” konumunda görülmektedirler. Bir baĢka örnekte ise, bir yerleĢim yerinde ailelere ayrılabilecek eğlence alanlarının bulunmaması hususunda aileler o yerdeki eğlence alanlarında “engelli” konumundadırlar. Günümüzde ise örneklerine oldukça sık rastladığımız öğrencilerin kiralık daire bulamamaları ya da çok fahiĢ fiyatlarla evin kiralanabileceği durumunun oluĢması da öğrenciler yönünden kiralık ev bulabilme hususunda bir “engellilik” halini belirtmektedir(Dalbay, 2009:34-35).

Genel bir toparlama yapılırsa, “engelli” kavramı oldukça geniĢ ve sınırları net Ģekilde belirlenemeyen bir kesimi ifade etmektedir. Genel bir çerçeve çizersek, fiziksel yoksunluğun meydana getirdiği zorluklar ve çeĢitli sorunlar yönünden “her özürlü bir engellidir fakat her engelli bir özürlü müdür”(Dalbay, 2009:35), iĢte bu ayrımı, yani her engellinin özürlü olduğunu söylemek, yukarıda verilen örneklerde de olduğu gibi hem güç hem de imkansız görünmektedir.

(27)

15 1.1.2. Ulusal Mevzuat ve Uluslararası Mevzuat Kapsamında Engelliler

Ġstatistiki verilerin neticelerine baktığımızda, Dünya üzerinde azımsanmayacak ölçüde engelli birey yer almaktadır. Hayatlarını bazı coğrafi bölgelerde idame ettirmek için emek verip bütün iĢ gören engeli olan kiĢiler; kanuni açıdan hakları bulunmakla beraber, iĢte engelli bireyler, geliĢimini sürdüren insanlarla birlikte hayatını sürdürme ve bu insanlarla bir bütün olma haklarına sahiptirler. Dezavantajlı kiĢilerin kamuya bütünüyle katılımlarını sağlayabilmek için ve vatandaĢ haklarının gerektirdiği Ģekilde, uluslararası düzenlemeler her ülkede referans alınarak yapılması öngörülen her çeĢit kanuni düzenlemelerle engelli bireylerin hakları konusunda güvence sağlamak hem oldukça önemli hem de gerekli bir husustur(Tutal ve Çolak, 2013:23).

1.1.2.1. Ulusal Mevzuatta Engelliler

Anayasamızda engelli/özürlü tabiri doğrudan kullanılmamakla beraber, benzeri nedenler bölümüne engellileri de eklemek mümkün olmaktadır. Bu durumda yine devletin esas görevinin hukuk devleti, sosyal devlet ve adalet ilkeleriyle bağdaĢmayan ekonomik, sosyal ve siyasal engelleri yok etmek olduğu 5. maddede vurgulanmıĢtır. Anayasal açıdan devlet, himayesindeki bireylerin “insan haklarına” saygılı olmak ve bu haklara eriĢmede ortaya çıkan engelleri de kaldırmak mecburiyetindedir. ĠĢte bu engelleri kaldırırken baĢka bir açıklamayla eĢit bir toplumsal yapı oluĢturulurken, eĢit olmayan insanların doğuĢtan gelen ve sonrasında ortaya çıkan eĢitsizlikler arasında bir denge sağlanmalıdır. Bu açıdan, engelliler de toplumla bütünleĢmek “insanlık onuruna yaraĢır bir hayat düzeyini” talep etmek hakkına muktedir olacaklardır(Özgökçeler ve Alper, 2010:41).

Dünyanın çoğu alanında görülmesiyle birlikte Türkiye‟de de engellilik ve engellilerin problemlerine istihdam, meslek edindirme, eğitim ve ekonomik yönden yaklaĢılmıĢ ve engelliler adına ilk önlemlerin alınması bu yönde olmuĢtur. Örneğin 1961 senesinde çıkarılan 222 sayılı Ġlköğretim ve Eğitim Kanunu‟nun 12. maddesi “zaruri ilköğretim çağında olmalarına rağmen bedensel, zihinsel ve sosyal bağlamda

(28)

16 engellilik yaĢayan çocukların özel eğitim ve öğretim sistemini” hüküm altına almaktadır(Aslan ve ġeker, 2011:452).

1983 yılı 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Yasası ile de engelli bireylerin eğitimleri konusundaki sorumluluk Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakılmıĢtır. 1967 yılında ortaya çıkan 854 sayılı Deniz ĠĢ Kanunu‟nun 13. maddesi denizcilik sektöründe faaliyette bulunan iĢletmelerin “sakat ve eski hükümlü “gemi adamı” çalıĢtırmak zorunluluğu taĢımaktadır” hükmü verilerek engellilerin kısmen de olsa istihdam edilmeleri amaçlanmaktadır. Bir baĢka düzenlemede ise, 1986 yılında çıkarılan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu‟nun 39. maddesi ile “özel mesleki kursların, özel eğitime muhtaç bireylere çalıĢma yaĢamında bulunabilecekleri görevlere hazırlamaları” düzenlenmesi öngörülüp engellilerin göreve hazırlık sürecinden sonra istihdam edilmeleri için çalıĢılmıĢtır. 1997 yılında oluĢturulan 571 sayılı kanun ile yönetim düzeyinde engelli bireylerin sorunlarıyla baĢ etmeye baĢlanmıĢ ve engellilere yönelik hukuki ve kurumsal pek çok düzenleme yapılmıĢtır(Aslan ve ġeker, 2011:452).

Bu amaca yönelik aynı yıl da BaĢbakanlığa bağlı Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı kurulmuĢtur. 1999 yılı bitimine doğru BaĢbakanlığa bağlı Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı‟nca I. Özürlüler ġûrası oluĢturulmuĢ, bu ġûrada engellilerle alakalı bir bilgi bankası kurulmasından toplumun engelliler konusunda bilinçlendirilmesine, engellilerin eğitim ve istihdam sorunlarına kadar çoğu mevzuda 300‟den fazla karara yer verilmiĢtir. Ancak yapılan tüm yasal uygulamalara, çıkarılan bütün kanun ve kararnameler olsa bile gerek istihdam yönünden gerekse toplumsal katılım bağlamında Türkiye‟de engellilerin durumu pek iç açıcı görünmemektedir(Aslan ve ġeker, 2011:452).

Engelli hakları konusunda 2005 yılı milat sayılabilecek bir yıldır denilebilir. Zira belirtilen yıl, engellilerin yasal hakları mevzusunda çoğu düzenlemeyi kapsayan, 5378 sayılı “Engelliler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun” yürürlüğe konulmuĢtur. Bu yasa, engellilere

(29)

17 yönelik ayrımcılığı (genel ayrımcılığın bir parçası olmaktan çıkararak) suç olarak görmüĢtür. Bu durumun hemen ardından 2007 senesinde BirleĢmiĢ Milletler(BM) tarafından imzaya açılan Engelli KiĢilerin Haklarına Dair Uluslararası SözleĢme 2008 de Türkiye tarafından onaylanarak iç hukukun bir parçası konumunu almaktadır(Akbulut, 2012:4).

Anayasanın 50/I, II. maddesinde, “Hiç kimse, yaĢı, cinsiyeti ve gücüyle bağdaĢmayan iĢ alanlarında çalıĢtırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedensel ve ruhsal yetersizlik yaĢayanlar çalıĢma koĢulları açısından özel olarak korunurlar” denilmekte, iĢ hayatının engelliler bakımından özel olarak düzenlenmesi göz önüne alınmaktadır(Altan, 2008:198).

Sosyal güvenlik yönünden 1982 Anayasası‟nın özel olarak korunması gereken bireylerin sıradüzeninin 61. maddesi‟ nde ise “Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum yaĢamına intibaklarını sağlayabilecek tedbirleri alır” ifadesine yer verilmekte ve bu hususta devlete çeĢitli görevler düĢmektedir. 12 Eylül 2010 tarihinde halkoyuna sunularak onaylanan metin ise Anayasamızın 10. maddesine “Çocuklar, yaĢlılar, özürlüler, harp ve vazife Ģehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılmaz” hükmünü yerleĢtirmiĢtir. Bu üç madde haricinde engellilere iliĢkin doğrudan bir düzenleme Anayasamızda yer almamaktadır. Lakin, genellemelerin hemen hepsi engellileri de kapsayabilecek Ģekildedir. Örneğin 1982 Anayasası‟nın 17. maddesinde “Herkes yaĢama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliĢtirme hakkına sahiptir” hükmü, 49. maddedeki “ÇalıĢmak, tüm insanların hakkı ve ödevidir” hükmü ile tamamlanmıĢ ve çalıĢma hakkı engellileri de kapsamına alacak biçimde anayasal bir hak olarak yerini almıĢtır. Anayasanın devletin, çalıĢanları muhafaza etmek ve çalıĢmayı desteklemekle sorumlu olan bu düzenlemesi, engellilerin istihdamının sağlanarak korunmalarını ele alan çeĢitli sosyal politikaların özü ile de uyumluluk taĢımaktadır(ġiĢman, 2012:172).

Ayrıca 42. maddede “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz” ve “Devlet, özel durumları nedeniyle özel eğitime gereksinimi olanları

(30)

18 topluma faydalı kılabilecek tedbirleri almaktadır” denilmekte, özürlülerin/engellilerin özel ve temel eğitim ihtiyaçlarının gereği gibi karĢılanması doğrultusunda korunmalarına hukuki bir dayanak oluĢturulmaktadır (Altan, 2008:198).

Son bir Ģey de Anayasanın birkaç maddesinde hiçbir ayrım gözetilmeksizin kullanılan “herkes” kelimesi sebebiyle bu maddelerinin de engelliler için aynı biçimde geçerli olduğu ifade edilmelidir. Örneğin Anayasanın 10. maddesinde “Herkes, ırk, dil, renk, cinsiyet, siyasi düĢünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrım gözetmeden kanun önünde eĢittir”, 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir” diye belirtilmektedir (ġiĢman, 2012:172-173).

1.1.2.1.1. “Türkiye Özürlüler AraĢtırması” (2002)

BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı (ÖZĠDA) yani günümüzdeki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kapsamındaki Engelli ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Devlet Planlama TeĢkilatı (DPT) iĢbirliği içinde Devlet Ġstatistik Enstitüsü yani günümüzdeki Türkiye Ġstatistik Kurumu tarafından 2002 yılında ilk kez Türkiye Özürlüler AraĢtırması yapılmıĢtır. Örneklem kapsamında ortaya çıkarılan Türkiye Özürlüler AraĢtırması ülkemiz adına özürlülerle alakalı verileri toplama konusunda atılmıĢ büyük ve önemli bir adımdır. Özürlü nüfusun yaĢı, cinsiyeti, medeni durumu, eğitimi, iĢgücü hali, sosyal güvenlik, kurum ve kuruluĢlardan beklentileri, engelin oluĢum süreci ve sebebi, özrün derecesi, özürlünün cihaz kullanmaya eğilimi ve tedavi olmasına yönelik bilgiler derlenip uygulamaya konulmuĢtur. Bu araĢtırmanın neticeleri Türkiye geneli baz alınarak, yedi coğrafi bölge, kır ve kent kapsamında ele alınmıĢtır(Türkiye Özürlüler AraĢtırması, 2002).

DĠE yani Türkiye Ġstatistik Kurumu(TÜĠK) tarafından oluĢturulan “Türkiye Özürlüler AraĢtırması” ile engelliler kapsamlı profilde incelenmiĢtir. AraĢtırma neticesinde Türkiye de 8.431.937 kiĢi yani yaklaĢık olarak 8.5 milyon engelli hayatlarını idame ettirmektedir. Engellilik insanlığımızın bir parçasını

(31)

19 yansıtmaktadır. Küresel Hastalık Yükü (2004) verilerine bakılırsa dünya nüfusunun %15.3' ünü orta veya Ģiddetli seviyede engelliler oluĢturmaktadır.

Türkiye‟de %12,29‟luk olarak belirtilen seviye engelli nüfusun toplumun toplam nüfusuna oranını vermektedir. Bu oran kapsamında (%13.45) engelli kadın oranının, (%11.10) engelli erkeklerden daha fazla olduğu görülmektedir(ÖZĠDA, 2009:6). Türkiye‟de yaĢayan engelli nüfusun niteliklerine iliĢkin ilk kapsamlı demografik uygulama olan Türkiye Özürlüler Araştırması (2002) dikkate alındığında, Türkiye‟de kadınlar ve erkekler açısından bu engelli gruplar arasında büyük bir sayısal farklılık görünmemekle birlikte, bu engelli nüfusun çoğunluğu gençlerden oluĢmaktadır. Kentlerde yaĢayanların oranı daha fazladır; Eğitim seviyeleri düĢüktür; Birçoğu evlidir ve istihdama katılma oranları azdır(Burcu, 2015a).

TÜĠK tarafından ülke genelinde ilk defa gerçekleĢtirilen 2010 özürlülerin sorun ve beklentileri araĢtırmasından elde edilen verilerin hedef kitlesi ve içeriği Ģöyle belirlenmiĢtir: Özürlü ve YaĢlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile düzenlenen protokol bazında; ulusal özürlüler veri tabanında kaydı bulunan engelli kiĢilerin sağlık, eğitim, çalıĢma yaĢamı, sosyal hizmetler vb. konularda genel yapılarını özetleyen esas göstergeler ve ayrıca günlük hayatlarında karĢılarına çıkan sorunlarını ve beklentilerini yansıtan her türlü istatistiki bilgiler elde edilerek, bu alandaki en etkili politikaların meydana çıkarılması hedeflenerek kullanıcıların hizmetine verilmiĢtir(TÜĠK 2010, 2011).

Engellilerin ülkemizdeki sayılarını tespit edebilme noktasında uygulanan en kapsamlı araĢtırma olan “Türkiye Özürlüler AraĢtırması” bağlamında ülke nüfusu baz alınarak tahminler yapılırsa, yaklaĢık 10 milyon engelli kiĢinin olduğu ifade edilebilir. Devlet, engellilerin fırsat eĢitliğini gerçekleĢtirebilmek, engellileri toplumla bir bütün olarak algılamak ve iĢgücü piyasasına girebilmenin yolunu bulmak için kanuni düzenlemeler yapmıĢtır. Engellilere özel eğitim merkezleri, halk eğitim merkezleri gibi kurumlar yoluyla temel eğitim ve mesleki eğitimleri almaları

(32)

20 Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sağlanırken, Türkiye ĠĢ Kurumu (ĠġKUR) gibi kurumsal yerlerle de istihdam olanaklarının arttırılması hedeflenmektedir(Bozatay ve Ayyıldız, 2018:76).

Genel bir açıklamayla, Türkiye Özürlüler AraĢtırması 2002‟nin belirli neticeleri Ģöyledir(ÖZĠDA, 2003:1‟den aktaran: Güngör ve GüneĢ, 2012:29-30);

A-Türkiye‟de engellilerin toplam nüfus bazındaki oranı %12.29‟dur. Görme, ortopedik, iĢitme, zihinsel, dil ve konuĢma engeli bulunanların oranı %2.58 iken süreğen hastalıklıların oranı ise % 9.70‟dir.

B-ĠĢitme, görme, bedensel, dil ve konuĢma ile zihinsel engelli nüfus cinsiyet ayrımında incelemeye alınınca erkeklerin daha yüksek oranda seyrettiği, süreğen hastalığı olanlarda ise kadınların daha yüksek oranda olduğu belirlenmektedir.

C-Görme, ortopedik, iĢitme, zihinsel, dil ve konuĢma engelli kiĢilerin oranı kırda daha fazlayken, süreğen hastalığı bulunanların oranı kentte yüksek bir boyuttadır.

D-Engelli nüfusun okuryazarlık durumuna bakıldığında, altı veya daha büyük yaĢtaki insanlardan okuma yazma bilmeyen kiĢilerin oranı görme, iĢitme, ortopedik, dil ve konuĢma ile zihinsel özrü olanlarda %36.33 iken süreğen hastalıklı insanlarda %24.81 olduğu izlenmektedir. Toplam nüfus bazında bakılırsa bu oran %12.94‟tür. Görme, ortopedik, iĢitme, dil ve konuĢma ile zihinsel engellilerde okuma-yazması olmayanların oranı hem toplam nüfustan, hem de süreğen hastalığı olanlardan daha fazladır.

E-Süreğen hastalığına sahip olan kiĢilerde yükseköğretim mezunu kiĢilerin oranı, ortopedik, iĢitme, görme, dil ve konuĢma ile zihinsel engelli bireylerin oranının yaklaĢık iki katı kadardır.

(33)

21 F- Engelli nüfusun medeni hali araĢtırıldığında, bekar kiĢilerin oranı görme, iĢitme, ortopedik, dil ve konuĢma ile zihinsel engellilerde % 34.4 iken süreğen hastalığa sahip insanlarda %7.43, toplam nüfus içinde ise % 26.28 düzeyindedir. Ortopedik, görme, iĢitme, dil ve konuĢma ile zihinsel engelli nüfusta hiç evlenmemiĢ kiĢilerin düzeyi, hem toplam nüfustan hem de süreğen hastalığı bulunanların düzeyinden daha yüksek orandadır. Cinsiyet ayrımında incelendiğinde, özürlü nüfusun medeni durumu hem görme, iĢitme, ortopedik, dil ve konuĢma ile zihinsel özürlü bireylerde hem de süreğen hastalıklı insanlarda evli erkeklerin oranının, evli kadınlardan yüksek oranda seyrettiği gözlenmektedir.

G-Görme, iĢitme, ortopedik, dil ve konuĢma ile zihinsel özrü olan nüfus kapsamında iĢ gücüne katılım düzeyi % 21.71 iken iĢ gücünün dıĢında kalan özürlü nüfus seviyesi % 78.29‟dur. Süreğen hastalığı bulunanlarda iĢ gücüne katılım oranı %22.87 iken iĢgücüne dâhil olmayanların oranı % 77.13‟tür. ĠĢgücüne katılım oranı, engellilerde cinsiyet bağlamında önemli farklılık taĢımaktadır. Ortopedik, görme, iĢitme, dil ve konuĢma ile zihinsel özrü olan erkeklerde iĢgücüne katılım düzeyi % 32.22, kadınlarda % 6.71 iken süreğen hastalığı olan erkeklerde iĢgücüne katılım oranı % 46.58, kadınlarda bu katılım düzeyi %7.21‟dir. Cinsiyetler arası farklılaĢma süreğen hastalığı olanlarda daha yüksektir. Ortopedik, görme, iĢitme, dil ve konuĢma ile zihinsel engelli kiĢilerde iĢsizlik oranı %15.46, süreğen hastalıklılarda %10.77‟dir. Bu durumda kadınlarda iĢsizlik oranı daha yüksek seviyededir.

H-Ortopedik, görme, iĢitme, dil ve konuĢma ile zihinsel engellilerin %47.55‟inin, süreğen hastalığı olanların ise % 63.67‟sinin sosyal güvenliği bulunmaktadır. Sosyal güvenliğe sahip özürlü oranları kent bazında daha fazladır.

I-Bu araĢtırma neticesinde, engellilerin önemli bir beklentisi nakit katkısı(%61.22) olduğu görülmektedir. En önemli beklentilerinden biri ise iĢ bulmalarına destek olunması ve yardımcı olunmasını ifade eden engelli oranları %9.55‟dir(ÖZĠDA, 2003:Bölüm 1‟den aktaran: Güngör ve GüneĢ, 2012:29-30).

(34)

22 AraĢtırmanın neticesi değerlendirildiği zaman, özürlülük‟ ten ziyade engellilik tabirinin ön plana çıktığına dikkat çekilmektedir. Ġstihdam, eğitim, gibi kriterler açısından fiziksel engelin ön planda tutulmasıyla, engellilerin vaziyetinde dezavantajlı bir tablonun ortaya çıktığı gözlenmektedir. Medeni durum ve iĢgücüne katılım yönden de kadınlar bakımından dezavantajlı bir olgunun varlığı açıkça bilinmektedir. Kırsalda ve Ģehirde yaĢam koĢulları, engelliler bakımından sosyal kaynaklara ulaĢılabilirliği negatif açıdan etkilemekte, sosyal güvenlik ve eğitim kapsamında dezavantajlı bir hali meydana getirmektedir. ĠĢte bu noktada, özürlülüğü engelliliğe dönüĢtüren dezavantajlı yapıyı iyileĢtirici sosyal politikalar üretebilmek, sosyal devlet sayılmanın bir gereği gibi karĢımızda durmaktadır. Zira sosyal devlet; halkının bütününün yaĢam düzeyini yükseltip geniĢletebilmek için ihtiyaç duyulan maddi ve maddi olmayan nitelikteki tedbirleri alabilen ve dezavantajlı vatandaĢların haklarını muhafaza edip kanunlarla güvence sağlanan devlettir denilebilir(Talas, 1992:61-62).

Ülke sınırları kapsamında yaĢamını sürdüren ve sağlık raporunda % 20 engel düzeyine sahip olan 280.014 engelli kiĢiyle görüĢmeler yapılmıĢtır. AraĢtırma kapsamında kurumsal alanda yaĢamını sürdüren engelli vatandaĢlar hariç tutulmuĢtur(Kurumsal alan olarak; , huzur evleri, yaĢlılar evi, hastane, yurt, otel, çocuk yuvaları, hapishane ve askeri kıĢla vb. belirtilebilir). Kayıtlı olan engellilerin % 18„inin birden fazla engeli bulunduğu söylenebilir. Yine kayıtlı engelli vatandaĢlardan % 56,8„inin engellilik halinin, hastalık neticesinde oluĢtuğu belirtilmektedir. GörüĢme yapılan engelli bireyler, kaldırımların, yaya yollarının ve yaya geçitlerinin onlar için uygun düzenlenmediğini açıklamaktadır. Engelli kiĢilerin % 85,7„si sosyal hizmet, yardım ve desteklerin arttırılmasını talep etmektedir. Ayrıca bu dezavantajlı grubun, % 77„si sağlık hizmetlerinin iyileĢtirilmesi, % 40,4„ü bakım hizmetlerinin arttırılması gibi pek çok talepte bulunmakta ve beklenti içine girmektedir(TÜĠK, 2010, 2011).

AraĢtırma sonuçlarına göre, Türkiye‟deki engellilik oranı dünya üzerindeki engellilik oranına yakın seviyelerde yüzdeliğe sahiptir. Dünya‟da %15 iken

(35)

23 Türkiye‟de %12,2 oranında engelli nüfus görülmektedir. Engelli kiĢiler, negatif toplumsal tutumlar, istihdam koĢullarının yetersiz olması, yoksulluk, iĢsizlik ve düĢük gelir, engellileri dikkate almadan yapılan yapılar(iyi dizayn edilmemiĢ binalar, vb.), ayrıĢmıĢ eğitim sistemi, duygusal, fiziksel ve cinsel Ģiddet gibi pek çok sorunla karĢı karĢıya kalmaktadırlar(Özmete, 2012:30).

Bu araĢtırma sonuçlandıktan sonra artık yerini baĢka araĢtırmalara bırakmıĢtır. Bunlardan biri Türkiye Ġstatistik Kurumu‟nun 2010 yılında yapmıĢ olduğu “Özürlülerin Sorun ve Beklentileri araĢtırmasıdır. Bir diğer araĢtırma ise TÜĠK tarafından yapılan 2011 yılında “Nüfus ve Konut AraĢtırması” bu araĢtırmaları takip etmiĢtir.

1.1.2.1.2. “5378 Sayılı Engelliler Hakkında Kanun” (2005)

2000‟ li yıllara gelindiğinde dünyadaki engelli hakları geliĢimine bağlı olarak 2005 yılında kabul edilen 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun oldukça önemli ve kabul gören bir yasadır.

Engellilik kavramı, Dünya Sağlık Örgütü, BirleĢmiĢ Milletler gibi mevzuyla doğrudan veya dolaylı Ģekilde bağlantılı kurumlar tarafından, bu dezavantajlı sayılan engelli tabirinin değiĢik noktaları vurgulanarak açıklanmaktadır. Hukuki yönden engelli kiĢi; doğuĢtan veya sonrasında herhangi bir sebebe dayalı olarak zihni, bedeni, duyusal, ruhsal ve sosyal kabiliyetlerini önemli derecede yitirmesi sebebiyle toplumsal hayata adapte olma ve günlük ihtiyaçlarını karĢılayabilme zorlukları bulunan ve bakım, rehabilitasyon, korunma, danıĢmanlık ve destek hizmetlerine gereksinimi olan vatandaĢ olarak kapsamlı Ģekilde tanımı yapılmaktadır(Nergis, 2013:1).

Engelliler Yasası‟nın amacı, “engellilerin doğuĢtan sahip olduğu onuru, saygıyı koruyarak, bu engelli bireylerin temel hak ve özgürlüklerden yararlanmasını teĢvik ve temin etmek ve toplumsal yaĢama baĢka insanlarla eĢit Ģartlarda tam ve etkin katılımlarına öncülük etmek ve engellilik damgalanmasını yok etmek için gerekli

(36)

24 önlemlerin alınmasına yönelik her çeĢit düzenlemenin yapılmasıdır”, biçiminde oluĢturulup insan haklarına dayalı ve koruyucu bir yaklaĢım benimsenmektedir(5378 Özürlüler Kanunu).

5378 sayılı Engelliler Kanunu, engellilerin sorunlarını çözümleyebilmeye dayalı olarak engellileri ilgilendiren konuların yeniden düzenlenmesine ve yeni sosyal ve kamusal politikalara ihtiyaç olmasından hareketle çalıĢmaların baĢlanması neticesinde, 2005 yılında yürürlüğe giren engelliler için mühim olan sistemli uygulamalar bütünü olarak betimlenmektedir(ozida.gov.tr; ġiĢman, 2012:173).

Bu yasa, dönemsel bazda iyi Ģekilde planlanıp ve esas noktalarıyla BM Engelli Hakları SözleĢmesi‟ndeki maddelere paralel düzenlemeleri kapsamakla beraber, genel açıdan hak temelli yaklaĢımda yetersizlik oluĢmaktadır- Planlanan ana yönden farklılıklar –BM SözleĢmesine paralel olarak- engellileri yardıma muhtaç bireyler olmak yerine, kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapıda olmalarını sağlamakla birlikte, o bireylere hizmet sunabilmek ve hizmetlerden diğer kiĢilerle aynı biçimde faydalanabilmelerini sağlayabilmek olarak sıralanmaktadır(TBMM, 2013:6).

2005 tarihli 5378 sayılı “Engelliler Hakkında Kanun” un 3. maddesinde oluĢturulan 06.02.2014 yılındaki değiĢiklikle “özürlü” tabiri yerine “engelli” kavramı kullanılmıĢtır. Böylece engelli, “zihinsel, fiziksel, duyusal ve ruhsal yetilerinde çeĢitli seviyelerde yaĢadıkları kayıplardan ötürü, diğer bireylerle beraber topluma eĢit Ģartlarda tam ve etkin katılımını sınırlayan davranıĢ, tutum ve çevresel koĢullardan etkilenen birey (c) Ģeklinde tanım yapılmıĢtır. Yine aynı madde de bir vaziyet olarak değerlendirilen engellilik ise, “kiĢinin engelliliğini ve engellilikten kaynaklanan özel ihtiyaçlarını, uluslararası yöntemlerin esas alınıp belirlendiği sınıflandırmalar, derecelendirmeler ve tanılamalar (e) biçiminde tasnif edilmiĢtir(Seyyar, 2015:43). 5378 sayılı “Engelliler Hakkında Kanunu” nda , “engelli” kavramının kullanılmasıyla birlikte, yani 2013 yılında değiĢiklik yapılmadan önce aynı kanun, “Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğiĢiklik Yapılması Hakkında Kanun” olarak belirtilmekteydi.

(37)

25 Engellilerle ilgili yıllarca çözüme ulaĢtırılamayan sonuçlara daha doğru çözüm yolları üretebilmek için önemli bir katkı sağlamaya yönelik unsurları içerisinde barındıran Kanun çeĢididir(2005 tarihli Özürlüler Kanunu). Engelliler Kanunu, engelliler mevzusunu ilk defa, sosyal politika kapsamında ele almıĢ ve böylece gerekli bir paradigma değiĢimine sebep olmuĢtur. Bu paradigma değiĢikliği, yasal düzenlemelerle genel yönden sosyal model anlayıĢında bulunan Avrupa Birliği‟nin engelliler politikalarına benzetilmektedir. Bu yasal uygulama sayesinde kiĢisel biyolojik bozukluklar biçiminde ele alınan “medikal model” den ziyade fizikî, hukuki, meslekî ve sosyo-kültürel engelleri yok edebilen bir “sosyal model” meydana çıkmaktadır. Ayrımcılık olmaması, fırsat eĢitliğinin sağlanması ve sosyal yaĢamın tüm kademelerine tam katılımın sağlanması gibi temel ilkeler, yasanın temel düzenlemelerindendir(Aysoy, 2004:51-53„den aktaran: Seyyar, 2013:3).

UlaĢılabilirlik, istihdam, sosyal güvenliğe ve bakıma iliĢkin iyileĢtirilmelerin yapılması engelli bireylerin her açıdan geliĢtirilmeleri, toplumsal yaĢama tam ve etkin katılımlarının kolaylaĢtırılması ve bu hizmet alanlarında koordinasyonun sağlanması için yapılan çeĢitli düzenlemelerle engelliler kanunu yasal bir çerçevede tutulmaktadır(ozida.gov.tr; ġiĢman, 2012:173).

Avrupa Birliği‟ne uyum süreci perspektifinde Türkiye Cumhuriyeti‟nce düzenlenen kanuni bir giriĢim sayılan ve sosyal modelin etkilerini üzerinde bulunduran 5378 Sayılı Engelliler Kanunu ana hatlarıyla Ģu noktalarda değiĢiklik göstermektedir: Sınıflandırma yapısının yenilenmesi, engellilere çağdaĢ bakım hizmetlerinin verilmesi, engellilerin toplumsal yaĢama aktif olarak katılımının sağlanması, engellilerinin istihdamına yönelik düzenlemelerin sağlanması, engellilerin eğitim seviyesine destek verilmesi ve çeĢitli yönlerden kolaylaĢtırılması, engelli memura mesleğini yapma/çalıĢabilme rahatlığının sağlanması, engellilerin 2022 Sayılı Kanuna dayalı olarak aylıklarında artıĢ yapılması, engellilik durumunun önlenmesi hususunda tedbirlerin alınabilmesi, yerel yönetimlerde engelli hizmet birimlerinin kurulması, engelliliğe yönelik ayrımcılık yapılmasına cezai müeyyide

Şekil

Tablo 1: Genel Nüfus Kapsamında YaĢ ve Cinsiyet Bakımından En Az Bir Engeli  Olan Nüfus  Engelli  Bireyler  Tüm YaĢ  Grubu  3-9  10-14  15-19  20-24  25-29  30-34  35-39  40-44  45-49  50-54  55-59  60-64  65-69  70-74  75+  Nüfus  Oranları%  6.9  2.3  2.1
Tablo 3: Kontenjan Açığının En Fazla Olduğu Kamu Kurumlarında Ġstihdam Edilen  Engelli Memurların Dağılımı, 2019
Tablo 4: Türkiye‟de Kamu Kurumlarında ve Özel Sektörde Engelli Kotasında  ÇalıĢan ĠĢçilerin Sayısı (2015-2019)
Tablo 7: (2011-2018) Eğitim Yıllarında Özel Eğitim Okullarında, Özel Eğitim  Sınıflarında ve KaynaĢtırma Sınıflarında Öğrenim Gören Öğrenci Sayıları
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

• Çalışan engelliye ve engelli çocuğu olan çalışanlara gelir vergisi indirimi ya da muafiyeti, nöbet muafiyeti ve izin hakkı, erken. emeklilik hakkı, refakat izni, mazeret

çalışmalarda etodolak ve nabumeton gibi daha çok COX-2 selektif ilaçlar ile COX-2 spesifik (rofecoxib, celecoxibe) ilaçların diğer SOAİ ilaçlara göre % 50 daha az peptik

Literatür çalışmasında; Suriye krizinin insani sonuçları ve Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin genel durumu, demografik ve sosyoekonomik göstergeler açısından Suriye

In this study, Escherichia coli LPS dose-dependently (100-500 μg/ ml) and time- dependently (10-60 min) inhibited platelet aggregation in human and rabbit platelets stimulated

Engelli bireylerin kamusal hizmetlerden memnuniyet düzeylerinin araştırıldığı ve aynı zamanda, vatandaşların hem hayat standartlarını hem karşılaştıkları öncelikli

Tablo 61’de rahatlıkla görüleceği gibi engelli bireylerle ilişkili vatandaşlarımızın gelir durumları ile devletin engelli bireylere sağladığı ekonomik

Buna karşın gene aynı müzede bü­ yük ustaların yağlıboya resimleri, de­ vamlı yapılan restorasyonlara ve çok itinalı bir şekilde korunmalarına rağ­

Dikitin etraf~nda bir ara~t~rma yap~lamad~~~ndan, anlam~~ ve i~levi konu- sunda kesin ~eyler söyleyemiyoruz. Ariassos ve üçkap~lar gibi Roma yerle~melerinin çok yak~n~nda