• Sonuç bulunamadı

1.1.3. Engellilik Olgusunu Açıklamada Yararlanılan Modeller

1.1.3.3. Sosyal(Toplumsal) Model

1980‟li yıllara dayandığında medikal yaklaĢıma göre biraz daha iyileĢtirilmiĢ Ģekli olan sosyal model uygulamaya konulmuĢtur. Bu modelin nedeni, insanların engellilik durumlarına bakılarak, bu engelli bireylerde ortaya çıkan iĢitme, görme, zihni vb. kayıplardan çok bu kiĢilerin toplum hayatına aktif olarak katılmaları için gerekli tedbirlerin alınmasıdır(Çaha, 2016:123).

Engelli kiĢilere hem toplumun ve hem de tek tek bireylerin bakıĢ açıları birbirinden farklılık göstermektedir. Genel açıdan bakıĢ açısı ise, acıma duygusundan, yardımseverliğe; yok saymaktan, ikinci plana itmeye kadar gidebilmektedir(Bilgin, 2008:3).

Engelliliğe iliĢkin bu model, 1970‟lerde handikap kavramına bakıĢ açısı yönüyle ortaya çıkan değiĢimlerin beraberinde geliĢtirildiği bir yaklaĢım Ģekli özellikle Ġngiltere de meydana çıkan engellilik hareketleri ve çalıĢmalarıyla belirginlik kazanmıĢtır(Uluocak ve Aslan, 2012:46-47).

Engelli sosyal bilimci Michael Oliver(1990; Demir, 2016:38), 1983 senesinde bu ideolojik ilerlemelere paralel biçimde “Engelliliğin Sosyal Modeli” kavramını fiziksel özürlülük/rahatsızlık ile engellilik tabirlerini ayrıĢtırarak tıbbi gereksinimleri de göz önüne alarak daha çok kiĢisel model ekseninde kaynaĢtırmıĢtır. Bireysel sosyal modelde, toplumda kalıplaĢmıĢ çeĢitli engeller bulunduğu gibi negatif tavır ve dıĢlanmaların nedenleri de detaylı olarak incelenmektedir. Daha sonraki geliĢmeler,

39 sosyal yaklaĢımı tüm engellilerin sosyal haklarını düzenleyen ve talep edilen kapsamlı bir politik alana evirmiĢtir(Seyyar, 2015:101).

Bu yaklaĢım engelliliği, toplumun “baĢarısızlık” sorunuyla alakalı Ģekilde belirtmektedir. Toplumun baĢarısızlığı, kiĢi üzerinde tesadüfen meydana çıkan bir olay olarak değil, aksine sosyal açıdan kurumsallaĢma aĢamasındaki aksaklıklar nedeniyle ayrımcılığın sistematik olarak oluĢması ve böyle ilerlemesiyle ilgili bir durumu yansıtmaktadır. Toplumsal yapıda engellilik hususundaki baĢarısızlık, bir yandan ihtiyaçların sistemli olarak giderilememesi ve diğer yandan toplumsal görüĢ, tutum ve bakıĢ açılarıyla değerlendirilmektedir. Bu modeldeki anlayıĢla engellileri “çaresiz bir hastalığa yakalanmıĢ trajik bir yapıda bir birey olarak algılamanın” beraberinde getireceği negatif kültürel manalar, engellilik konusundaki toplumsal eksikliği pekiĢtirme içine girmektedir(Burcu, 2015b:32).

Devlet, engellilere, eĢitlik anlayıĢı noktasında, bütün sosyal ve ekonomik hakları yerine getirme yükümlülüğü altındadır. Bu sorumluluk; süreklilik, eĢitlik ve nitelikli hizmet anlayıĢına sahip bir nitelik taĢımalıdır. Sosyal model, engelliler açısından belirli bir yaĢam düzeyine güvence sağlama, sosyal güvenlik ve çalıĢma hakkı elde etme, çalıĢma gücü olmadığı durumlarda ekonomik yönden desteklenme, nitelikli sağlık ve rehabilitasyon hizmeti alabilme, fiziksel açıdan daha ulaĢılabilir bir çevreye sahip olma, genel eğitim, konut imkanlarından ve Ģartlarına uygun özel eğitim olanaklarından faydalanabilme Ģeklinde hakların devletçe güvence altına alınmasına yönelik talep oluĢturmaktadır. Engellilerin politik alana yansıttıkları hak taleplerinin gerçekleĢebilmesi, medikal modelin “problemli” ve “iĢe yaramayan” olarak nitelendirerek bir kenara ittiği bu bireylerin, hem kiĢisel hem de kolektif bir bilince sahip olarak toplum hayatında özgür olarak varlıklarını sürdürebilmelerine zemin oluĢturabilecek bir durumdur(Okur ve Erdugan, 2013:254).

Engelliler için sosyal bağlantılardan, toplumsal ve kültürel faaliyetlerden, temel hizmetlere eriĢim yönünden, yakın çevrelerden ve ekonomik yapıdan engellenmek, ikinci bir engel belirtisi olarak görülebilmektedir. Bundan dolayı, sosyal dıĢlanmaya

40 maruz olan kiĢi veya grupların, sosyo-ekonomik yaĢamda yer alabilmelerine ket vurabilecek faktörlerin ortadan kaldırılarak, yaĢam standartlarının toplumda onaylanabilir bir düzeye getirilerek toplumla bütünleĢmelerini sağlayan sosyal içerme önem kazanmaktadır. Bu sosyal model, sosyal içermede engellilerin hak arama taleplerini geliĢtirebilmeleri ve engellenme durumunu politik zemine aktararak çözüm yolu bulabilmelerinin önünü açmaktadır(Genç ve Çat, 2013:365-373).

Engelli kiĢilerin iĢlevsel kısıtlılıklarından ziyade toplumsal ve çevresel yönden engelleyici olan faktörleri göz önüne alan sosyal yaklaĢımda, engelliliğin karĢısında yer alan ilk çözüm yolu ya da iyileĢtirici boyut toplumsal değiĢim olarak belirtilmektedir(Palmer ve Harley, 2012:358‟den aktaran: Metin, 2017:327). Bu bakımdan, sağlık, eğitim ve istihdam olanaklarına eriĢimin sınırlı düzeyde kalması, çalıĢma alanlarının engellilerin ihtiyaçları göz ardı edilerek düzenlenmesi, kamu binalarına ve diğer toplu alanlara kısmi eriĢim, ulaĢım imkanlarının ve sosyal destek mekanizmalarının eksikliği ve engellilere yönelik negatif algı, ayrımcı tutum ve davranıĢlar gibi kültürel etkenler toplumsal değiĢimin gerekli olduğu baĢlıca alanlardır(Metin, 2017:327).

Sosyal yaklaĢım, engellilerin topluma indirgenmesi ile engellilik sorununun, herhangi bir eksikliğin neticesinde oluĢan sınırlı fonksiyon kaybıyla bağlantılı Ģekilde ortaya çıkan düĢüncelerine bir tepki olarak meydana çıkan bir boyuttur(Özgökçeler ve Alper, 2010:37). Sosyal model yaklaĢımı ile var olan yetersizlik reddedilip, engellilik durumunun ferdî kısıtlılığa bağlı biçimde değil; toplumun temel hizmetleri sunmamasından ve engellilerin gerekli ihtiyaçlarını sağlayamamasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir(Özgökçeler ve Alper, 2010:38).

Sosyal model, engelliler yönünden yaĢam seviyesinde güvence sağlama, çalıĢma ve sosyal güvenlik hakkını elde etme, ekonomik desteği görebilme, gerekli sağlık ve rehabilitasyon hizmetine eriĢebilme, fiziksel çevrenin onlar açısından ulaĢılabilir olması, genel eğitim imkanları ve bunun gibi özel eğitim imkanlarından

41 faydalanma haklarının devletçe korunması ve güvence sağlanmasını talep eden bir yaklaĢımdır(Okur ve Erdugan, 2010:254).

Bu istekler günümüzdeki sosyal devlet anlayıĢını ve bu çerçevede engellilere yönelik politikaların ne Ģekilde yürütüleceğini de belirlemektedir. Hatta bu kapsamda anayasal düzeyde de yerine getirilecek hizmetlere vurgu yapılmıĢtır. Sosyal devletin vatandaĢlara sunduğu bu anayasal haklar ise, sosyal güvenlik hakkı, sağlık hakkı, çalıĢma hakkı, adil ücret hakkı, barınma hakkı ve eğitim hakkı baĢlıklarında değerlendirilmektedir(Küçükali, 2014:63).

Engelli bireylerin, ulaĢım veya evde serbest dolaĢım imkanları yönünden diğer bireylerden daha farklı ihtiyaçları bulunmaktadır. Bireysel davranıĢlar açısından özellikle engellilerle iletiĢimde hitap Ģekilleri yeniden açıklanmaktadır. Örneğin; topal kavramı değil de yürüme engelli, kör değil görme engelli birey, sağır ve dilsiz tabirleri bırakılarak iĢitme ve konuĢma engelli birey kavramlarının kullanımının yaygınlaĢtırılması ile engeli vurgulamaktan ziyade iĢte bu kiĢilerin sırf birey vatandaĢ olmasından kaynaklanan vurgulamaya yönelik dönüĢüm geçirmiĢtir. Bu aynı zamanda bireyi engelinden bağımsız olarak ve ihtiyaçlarının farklılığı noktasında düĢünebilmektir(Çınarlı, 2008:13).