• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.5. Kamu Hizmeti Kavramına Yönelik AnlayıĢlar

2.5.3. Kamu Hizmeti AnlayıĢında DeğiĢim ve Devletin DeğiĢim Dinamikleri

2.5.3.2. Devletin Kamu Hizmeti Sunmadaki Rolünün DeğiĢmesinin Dinamikleri

2.5.3.2.4. Neo-liberal Sistemde Devletin Yeniden Yapılanması

Kamu hizmeti alanının gittikçe geniĢlemesi sonucu bir taraftan gücünü artırmıĢ ve diğer taraftan ise bu büyük alanda hizmetleri sunabilmeyi güden devlet, kaynaklarını çoğaltmanın yollarını bulmaya çalıĢmıĢtır. Devletin özellikle iktisadi yöndeki ayrıcalıklarının sınırlanması surumu devletin yeniden yapılanma uygulamalarını göstermektedir. Liberal düĢünce bu ideolojik savunmanın temelini meydana getirmiĢtir(Orak, 2007:15).

Esas olarak devletlerin kesin egemenliği doktrini bu döneme değin hâkimiyet sürmüĢ, bu tarihten daha sonra ise yeni bir düĢünce alanı oluĢturup, geniĢ çizgiler etrafında gelecek vizyonunu biçimlendirip, daha fazla terimle düĢünme geleneği ortaya çıkmıĢtır. KüreselleĢmenin üst baĢlık kısmında devletin ekonomik ve siyasi alandaki temel öğelerinin tekrardan yorumlanmasıyla birlikte, neo-liberalizmin önemi artmıĢtır(Kesgin, 2013:47).

Devlet sisteminin yapısı incelendiği zaman, “Devlet sisteminden neler beklenmektedir?” ve kamu hizmetlerinde ise “Ne gibi özellikler aranmaktadır?” biçiminde sorular yönelterek mevzu değerlendirildiğinde, meydana çıkan Ģey; devletin toplumun kısa ve uzun dönemli gereksinimlerine etkin olarak karĢılık verebilme gayretini artırabilme amacıdır(Kesgin, 2013:48). Toplumun taleplerinin karĢılanmasına yönelik yapılan uygulamalar projecilik olgusunu önümüze çıkarmaktadır. Projecilik kavramının topluma özellikle de engelliler, kadınlar, çocuklar, yaĢlılar, gençler gibi dezavantajlı gruplara hitap ettiğine tanık olmaktayız. Bu noktada neo-liberal süreç ile devletin değiĢime uğraması beraberinde projeciliğin bu sistemdeki geliĢimini inceleyeceğiz.

97 2.5.3.2.4.1. Neo-liberal Sistemde Projecilik Kavramı

“Neo-liberal sistemde projecilik kavramının yaygınlaĢmasında projecilik ya da projeler, toplumsal sorunların karĢısında bütüncül politikalar üretebilmekten uzak olan neo-liberal dönemde, hem kamu hem de sivil kurumlar tarafından önemli bir araç olarak görülmektedir(BeĢpınar, 2017:11). Neo-liberal ya da “Habermasçı” yapıda olsa da, hâkim “sivil toplum” yapısının devlet-sivil toplum karĢıtlığına dayalı liberal bir gündem etrafında modern dünyada demokrasinin ve özgürlüğün esas Ģartlarının ve bu duruma uygun araçların sağlandığının ön kabulünden yola çıkılarak söz konusu edilen örgütsel yapının sadece devletin karĢısında değil de ondanda fazla hayatın diğer bütün momentleri ve alanları üzerinde ayrıcalıklı kılınmasına tanık olunmaktadır”(Fine, 1997:9‟dan aktaran: Bayraktar, 2017:106).

Belli amaçları projeler yoluyla gerçekleĢtirmeye yönelmek özellikle son yirmi senede dikkat çekecek derecede yaygınlaĢsa da, projecilik 90‟lı yıllardan 2000‟lere uzanan bir sürece özgü o dönemi iĢaret eden bir yaklaĢımı ifade etmemektedir. 1950‟li yıllardan itibaren farklı ülkelerde çeĢitli Ģekillerde, geliĢme ve kalkınma kavramlarına eklenen pilot projeler hayata geçirilmektedir(BeĢpınar, 2017:17). “Gerçek anlamda devletin geçirdiği değiĢim ve dönüĢümlerin izlerini, 1970‟li yıllarla baĢlayıp 1980‟li yıllarla beraber hızlanan neo-liberalleĢme süreçlerine dek götürebilmek mümkün görünmektedir. Bazı yazarların neo-liberalizm hakkındaki görüĢlerine baktığımızda; Foucault (1991) “neo-liberalizmi, devleti piyasa ile yönetmek için iktidar sahiplerine olanak tanıyan oldukça pratik bir strateji ve ideolojik bir yapı” olarak aktarmaktadır. Bourdieu (1998) ise, neo-liberalizmi, “piyasa mantığının toplum yaĢamında kurumsallaĢtırılma gayreti ve toplumun yeni baĢtan inĢasına yönelik siyasal bir eylem programı” Ģeklinde açıklamaktadır. Foucault‟un yaptığı tanımlamada, piyasa fikrinin bütün toplumsal alanlarda üstünlük kurması manasının çıkarılmaması gerekmekte, daha ziyade piyasada rekabetin oluĢması için toplumsal Ģartların iyileĢtirilmesi anlamını vermektedir. Bourdieu‟nun açıklamasında ise, “neo-liberalizm, seçkinlerin, toplumu piyasa mantığı çerçevesinde

98 değiĢtirmek için yukarıdan aĢağı doğru dayatmıĢ olduğu bir program, ideoloji ve düzenlemedir”(Gökçe, 2011:103).

“Proje ve projecilik yaklaĢımı üstünden neo-liberal dönem ve belirtilen döneme özgü yaklaĢımlarla örgütsel kültür ve iĢlevler bakımından STK‟lara yönelik dönüĢümler odak noktasına alınmaktadır. Gündeme gelen dönüĢümlere kaynaklık yapan en temel öğelerden biri sözü edilen kredi ve kalkınma kuruluĢlarının geçmiĢ yıllardaki gibi bu dönüĢüme “çekirdek fonlama” yöntemiyle değil de, yoğun olarak projecilik ve “proje bazlı fonlama” usulüyle kaynak sağlama yoluna girmesi etkili olmaktadır”(Bayraktar, 2017:108-109).

“Kimilerinin geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca “proje toplumu” diye adlandırmıĢ olduğu sadece çalıĢma hayatının değil, sosyal hayatın da zaman, mekân faaliyet ve iliĢkiler açısından “projecilik” üzerinden tekrardan Ģekillenebildiği ve toplumsal faaliyetlerin bir koordinasyon yolu olarak belirlediği projelerin her anlamda yaĢamı kuĢattığı bir duruma tanıklık edilmektedir(Jensen vd., 2016; Bayraktar, 2017:110).

“Johann Packendorff‟un (1995:320), “birtakım bütüncül ve/veya bağlantılı olduğu uygulamalardan meydana gelen, daha önce belirlenmiĢ bir bitirme tarihinin olduğu ve (kalite ve kaynak kullanımı gibi) bir ya da birkaç performans hedefi bulunan Ģahsına özgü, bir defalık bir iĢ” Ģeklinde tanımladığı projecilik, günümüzdeki projelerin yaygınlaĢması, en çok da tüm ekonomi sektörlerinde ortak paydada bir iĢ organizasyonu olgusu durumunun oluĢmasında ve özellikle de sadece projeler üstünden faaliyette bulunan “proje yürüten firma” sayısının artıĢında kendini göstermekte ve öne çıkmaktadır”(Packendorff ve Lindgren, 2014:7‟den aktaran: Bayraktar, 2017:110).

Latince proje kelimesi, “pro” (forward/ileri) ve “jacere” (throw/atmak) kelimelerinden meydana gelmiĢtir ve orijinal biçimde teklif edilmiĢ öne sürülmüĢ bir kavramdır denilebilir. Zamanla bu sözcüğün manası öne çıkarılan Ģeyin faaliyet

99 sürecini ve bu faaliyette bulunan bireyleri kapsamına alacak Ģekilde geniĢ bir çerçevede ele alınmıĢtır(Munk-Medsan, tarihsiz:5-6‟dan aktaran: Çakı, 2016:173).

Belirli bir zamanda, belirli bir mekanda, belirli bir bütçeyle net biçimde açıklanan hedef(ler)in gerçekleĢtirilmesi hususunda planlanan faaliyetlerin tümü “proje” kavramını tanımlarken; bu yapılanların uygulamaya geçirilmesi iĢine ise “projecilik” denilmektedir. Bu tanımda da belirtildiği gibi bir projenin esas öğesi projenin ortaya çıkıĢ nedeni olan ve toplumun ümit ettiği yararı, projenin verebileceği faydayı anlatan hedef(ler)idir. Yürütülen projenin niteliğiyle bağlantılı olarak hedeflenen Ģey değiĢime uğramaktadır. Kârını artırmak, ticari bir iĢletme tarafından yürütülen bir projenin temel hedefiyken; kamu sağlığını iyileĢtirmek, belediye tarafından yapılan bir altyapı projesinin ana hedefi sayılabilir. Bir sivil toplum kuruluĢu (STK) için ise öncelikli bir sorun alanında toplumsal duyarlılığı artırmayı amaç edinen projelerden bahsedilebilir. Bu durumda bir projede “çevredeki negatif etkilerin yok edilmesi”, bir baĢka projede “kadına yönelik Ģiddetin ortadan kaldırılması”, bir diğer projede ise “sokak çocuklarının topluma kazandırılmasının sağlanması” dır. Bu çeĢit projelerde esas benimsenen anlayıĢ, dezavantajlı bir bölgede dezavantajlı bir grup üzerinde olumlu etki bırakmanın ve toplumsal yarar sağlamanın ortaya çıkmasını beklemektir”(Tekindağ, 2015:1).

Bir proje, maliyet, zaman ve gerekli kaynakların sağlanması temelinde belli amaçlara ulaĢabilmek için yürütülen, baĢlangıç ve bitiĢ tarihleri belli olarak kontrollü geliĢen ve koordineli faaliyetler bütününden oluĢan özgün bir sürece iĢaret etmektedir. Bu süreç ise, gerekli girdilerin çıktılara dönüĢmesini sağlayan birbiriyle bağlantılı ve etkileĢimli faaliyetler setini oluĢturmaktadır. Bu faaliyetler seti, bir projenin bu aĢamada belirlendiği en küçük iĢ kalemidir denilebilir(ISO 10006, 2003:3‟den aktaran: Çakı, 2016:173).

“Günümüzdeki post-fordist üretim anlayıĢı ve örgüt modelleriyle bağlantılarından projelerin özel sektörde yaygın Ģekilde kullanımının nedenleri apaçık ortaya çıkmaktadır: Tam zamanlı üretim, takım çalıĢması, bürokrasinin

100 azaltılması, örgütsel yapıların basık olması, görev ve sonuç odaklı olma, inovasyon yenilik anlayıĢı ve son olarak örgütsel anlamda faaliyetlerde verimlilik ve esneklik odaklı olma “projecilik” olgusunun da merkezinde yer almaktadır”(Bayraktar, 2017:110).

Bu durumla beraber, belirli bir sorumluluğun, mümkünse en kısa zamanda, beĢeri kaynakların ya da sosyal, ekonomik, kültürel anlamda baĢka kaynakların en etkin biçimde kullanılmasıyla planlanarak gerçekleĢtirilmesi hususuna dayalı olan bu projecilik yaklaĢım Ģekli, hemen hemen her Ģeyin verimlilik ve etkinlik çerçevesinde ele alındığında günümüzün neo-liberal döneminde, sadece özel alanda değil, kamu sektöründe, sosyal alanlarda, kültür sahasında ve ayrıca kiĢisel hayatta da geniĢçe bir uygulama alanı bulmakta; tıpkı büyük bir sektöre dönüĢecekmiĢ gibi, ulusal ve uluslararası meslek kuruluĢlarını, akademik ve özel eğitim programlarını, kitap ya da süreli yayın formatında oldukça kapsamlı bir literatür ile kendi kurumsal alanlarını, uzman kiĢileri, çalıĢma usul ve yöntemlerini kapsamında tutan geniĢ bir çerçeve kavramdır(Bayraktar, 2017:110).

“Projecilik yaklaĢımı ile araĢtırma arasında çok sıkı bir iliĢki bulunmaktadır. Bu hususta, “her proje bir araĢtırma değildir ama her araĢtırma bir projedir” açıklaması yapılabilir. ġöyle ki, aslında her iki uygulama yani proje de araĢtırma da ortak bir mantığa iĢaret etmekte ve belli sürece dayanmakta ve özünde çoğu projeye müdahale edilse de araĢtırma yoluna gitme aĢamasını da kapsamına almaktadır. Projeyle ilgili ortak mantıkla hareket edildiğinde çok basite indirgersek beĢ aĢamaya ayırabiliriz. Bunlar sırasıyla; “Amaç/fikir oluĢturma, planlama, uygulama, değerlendirme ve yaygınlaĢtırma” aĢamalarıdır(Çakı, 2016:174).”

2.5.3.2.4.1.1. Projecilik Kavramının GeliĢimi

“Projecilik insanlık tarihi kadar eskiye dayanan bir kavramdır. Projecilik, özünde organize olan insanların yer aldığı her alanda olmaktadır. 1950‟li yıllarda Batı‟da geliĢen bir olgu olarak görmeye eğilimli olan birçok Batılı yazar olsa da, projeciliğin antik medeniyetlerde çok fazla muhteĢem örneklerine rastlamak

101 mümkün görünmektedir. Mimari yönden bakıldığında, “Mısır Piramitleri” ve “Çin Seddi” gibi yapıtları örnek olarak verilebilir. Bir baĢka örnekte, ilk medeniyetlerin ortaya çıktığı antik doğu toplumlarında bataklık alanların kurutulması, sun‟i sulama tesislerinin kurulması gibi tarımsal üretimde istikrarı sağlayan ve verimliliği arttıran uygulamalarda belirtilen toplumlarda sorunlara çözüm yolu sunan büyük projelerden biri olarak önümüze çıkmaktadır”(Çakı, 2016:171).

“Bununla birlikte, 1950‟li yıllardan günümüze değin projeciliğin ve proje yönetiminin bilimsel temellerine kavuĢturulmaya baĢlanmıĢ olduğu, bu kapsamda çeĢitli kurumların kurulabildiği, çeĢitli tekniklerin ve modellerin oluĢturulup geliĢme gösterdiği ve bu alanda önemli yayınların düzenlendiği gözlenmektedir”(Çakı, 2016:171).

GeniĢ çapta olmayan az sayıda insanın yeni fikirler ve değerler çerçevesinde alternatif bir varoluĢ biçimi ve yaĢam Ģeklini üretmesi anlamını taĢıyan projeciliği, toplumda meydana gelen farklılaĢmayla bağlantılı olarak ortaya çıkan toplumsal krizin bir neticesi olarak görmek mümkün olmaktadır(Çakmak vd., 2003:6-7).

“Projecilik mevzusunda geçmiĢ yıllarda köklü ve uzunca bir deneyimi olan ve yetiĢmiĢ insan gücüne sahip “Devlet Planlama TeĢkilatı” çoğu alanda olduğu gibi projecilik konusunda da sorumluluğu gereği daha kapsamlı, etkili ve tam üyelik için adaylığımızın olduğu AB normlarına uygun bir çerçeve meydana getirmek hususunda öncü roldedir. Bu durumda, “VIII. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı” nda kamu hizmetlerinde etkinliğin ve verimliliğin artırılması çerçevesinde projelerin planlanması, hazırlanması, geliĢtirilmesi, seçimi, analizi ve finansman temininin sağlanması ile uygulama ve tamamlamanın ardından izleme-değerlendirme aĢamalarını ele alan kurumsallaĢma olan etkin ve verimli bir projecilik politikası benimsenerek bu açıdan “projenin planlanması ve uygulama aĢamasını yönlendirebilmek adına “bir proje döngüsü yönetmeliği çıkarılacaktır” hükmü yer almaktadır”(Akça ve Yılmaz, 2002:378-379).

102 “Kalkınma, refah, yoksulluk gibi toplumsal sorunların esas çözümünde devleti birincil seviyede sorumlu tutan ve Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın sona ermesinden 1970‟li yıllara değin ilki merkez ülkelerde ve öteki çevre ülkelerde olan hâkim paradigmalar olarak sayılan “Refah (Keynesçi) devleti” ve “kalkınma (ulusal) devleti” model ve uygulamalarının 1980‟li yıllarla beraber terk edilip, devletin belli alanlardan piyasalar lehine çekilerek yerini neo-liberal politikalara bırakmasıyla, 1990‟lı yıllara gelindiği zaman özellikle söz konusu alanlarda ciddi bir kriz yaĢanarak neticelenmiĢ ve bu durumda baĢta Dünya Bankası olmak üzere çoğu ulusal ya da uluslararası kalkınma ve kredi kuruluĢlarının, temel sorunların çözümünde sivil toplum kuruluĢlarını öncelikli “ortaklar” ya da “paydaĢlar” Ģeklinde açıklamalarının ve bu çeĢit kuruluĢlarda daha çok bağlantı kurabilmek için oluĢturulan fonları ilk olarak bu çeĢit örgütlere yönlendirebilmenin önünü açmaya çalıĢmıĢlardır”(Bayraktar, 2017:108-109).

Profesyonelliğin projecilik yoluyla oluĢması ve kıt kaynakların tekel altına alınması belli kuruluĢların içinde yeni iktidar sahaları ortaya çıkarmaktadır. Ekonomi, siyaset veya hukuk alanlarında oluĢan projeciliğin neticesinde görülen profesyonelleĢme ile sivil toplum kuruluĢlarının kapsamında kiĢilerin müdahalesi dıĢında iktidar alanları kurulmaktadır. Genel anlamda projecilik yapanlarda sorun yoktur, asıl sorun o projeye kaynak sağlayan kuruluĢlardadır. Bu tür kuruluĢlar yürütülecek projelerin ne gibi fayda sağlayacağı konusunda kesin gerekçeler talep ettikleri zaman, mesleki anlamda projecilik yapan kiĢilerin bu mesleği uzun bir süre yürütmeleri beklenmemelidir(Çakmak vd., 2003:7). Çünkü projenin faydası toplumdan topluma değiĢiklik göstermekte, pozitif ya da negatif etkiler bırakabilmektedir.

“Bir taraftan “iĢlevsel farklılaĢma” ya, öbür yandan “hesap verebilirlik” ve “denetim” e ve en çok da “etkinlik”, “verimlilik”, “parasal karĢılık” nosyonlarına yönelik neo-liberal bağlılık bu dönemde kamu kesiminde projelerin yaygın hale gelmesini sağlayan faktörlerin baĢında gelmektedir(Kerr, 2008:98-100‟den aktaran: Bayraktar, 2017:112):

103 “Ġlk olarak, neo-liberal yönetiĢim ve onun Yeni Kamu ĠĢletmeciliği gibi kamu yönetimi kapsamındaki hâkim olan formlarının “düĢünme”(ya da politika oluĢturmak) ile “icra etme”(ya da uygulamaya koyma) arasında oluĢan iĢlevsel farklılığa uygun Ģekilde, politika ortaya çıkaran fon sağlayan kuruluĢlarla “dıĢ kaynak kullanımı” ya da “dıĢ hizmet alınması” gibi nosyonlar çerçevesinde bu politikaları uygulayan kontrata dayalı çalıĢan örgütler arasındaki ayrım bu aĢamada ön planda görülmektedir. Böylece politika oluĢturma ya da hedefleri belirleyebilme görevinin ifası fon sağlayan kuruluĢlar kapsamında merkezileĢtirilip, bu hedef ve stratejilerin pratikte uygulanması görevi projeler aracılığıyla özel ya da üçüncü sektör kuruluĢlarına devredilebilmekte ya da ihale edilebilmektedir”(Kerr, 2008:98- 100‟den aktaran: Bayraktar, 2017:112).

Diğer yandan proje ve projecilik yaklaĢımı, sözü edilen ayrımın bir diğer ikizi sayılan “dümen tutma” ve “kürek çekme” tabirine uygun olarak (Osborne ve Gaebler, 1992; Bayraktar, 2017:112), kalkınma bakımından ikincisi olan kürek çekme uygulamasını söz konusu örgütlere devredip, ilki dâhilinde dümen tutma uygulamasıyla kalkınma aĢamasının –doğrudan ya da belli mesafelerden- kontrol ve denetimlerini mümkün hale getirmektedir. Lakin bu aĢamada kontrol ve denetim, büyük oranda hiyerarĢik ve baskıcı bir yapıda değil de, projeler ve projeciliğin aracı olduğu “proje döngüsü”, “mantıksal yapı”, “değerlendirme tekniklerinin standart olması” gibi “kontrol merkezlerinin taleplerini gerçekleĢtirmede aracı olan ve bu istekleri dıĢsallaĢtırmıĢ” birçok hesap verebilirlik modeli ve dolaylı kontrol çerçevesinde sağlanmaktadır(Kerr, 2008:100; Bayraktar, 2017:112).

Projecilik kavramı iĢlenirken akıldan çıkarılmayacak en önemli hususlardan biri, proje kavramının tek aĢamalı yani statik bir mesele değil de, çok aĢamalı yani dinamik bir sürece iĢaret etmesidir. Mantıksal bir dizini meydana getiren bu sürece veya aĢamaların tamamına “proje çevrimi” esas anlamda “proje döngüsü” denilmektedir. Klasik manada “-Projenin planlanması ve geliĢtirilmesi, -Projenin hazırlanması, -Projenin analizi, -Projenin uygulanması ve –Projenin değerlendirilmesi” aĢamaları bir araya gelerek proje döngüsünü oluĢturmaktadır.

104 Birbiriyle yakın bağlantısı bulunan ve bütüncül olarak ele alınması gerekli olan bu süreçler, karar alabilme mevzusunda dikkate alınmalıdır(Akça ve Yılmaz, 2002:380).

Son açıklamada ise, anlamı bakımından zamanın, insanların, mekânın ve paranın organize toplumda koordinasyonunun sağlanmasına yönelik projeler, neo- liberal etkinlik ve verimlilik çerçevesinde benimsenmektedir. Daha da fazlası “belirlenen hedeflerin hayata geçirilmesi için kaynakların etkin kullanımında verimliliğe uygun olması” nedeniyle projeler ve projecilik yaklaĢımlarının, bu durumda özellikle Soğuk SavaĢ sonrasında uluslararası kalkınma safhasında önemli bir roller üstlendiği görülmektedir(Kerr, 2008:99; Bayraktar, 2017:112).

Ulusal, uluslararası, yerel ve bölgesel fon sağlayan kuruluĢların sayısında hızla artıĢ yaĢanması devlet-toplum iliĢkilerindeki değiĢimler ve küreselleĢme eğilimiyle beraber projeciliğin ve proje yönetiminin gittikçe daha fazla önemli olması ve yaygınlaĢması gerçek bir durumu yansıtmaktadır. Projelerin yaygınlık kazanmasına iĢaret etmek için özellikle son çeyrek yüzyılda modern toplumların proje toplumlarına dönüĢtüğünü söylemek mümkündür. Bu açıdan Türkiye bu konuda istisnai bir durumu yansıtmamaktadır(Çakı, 2016:171-172). Projecilik konusunda etkili olan ve önemli projeler yürüten kurumlar bulunmaktadır. Ġlk olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı baĢta olmak üzere, TÜBĠTAK, Kalkınma Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ulusal Ajans, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Türkiye Teknoloji GeliĢtirme Vakfı (TTGV) ve bunlara benzer kamusal kurumların çoğu, her türlü alanda benimsedikleri Ģahsi kuralları dahilinde çeĢitli projelerle destek programları gerçekleĢtirmektedir(Çakı, 2016:171-172).

Burada asıl önemli olan Ģey, az sayıda bireyin dahil olduğu bir projenin üretmiĢ ve sunmuĢ olduğu bilginin baĢka kesimler tarafından paylaĢılmasıdır. Dolayısıyla eleĢtiriye açık olan konu, bizzat proje değil de, proje yoluyla üretilen bilginin baĢka kesimlerce “refleksif” yani “kendisi hakkında kendi üzerine düĢünen” bir Ģekilde bu bilginin kullanılmamasıdır. Bu husustaki çözüm yolu ise, projecilikte ortaya çıkan

105 bilginin baĢka kuruluĢlar tarafından nasıl bir Ģekilde kullanılacağı üzerine düĢünebilmek ve ona göre uygulamaya geçmekte ortaya çıkmaktadır(Çakmak, 2003:8).