• Sonuç bulunamadı

Hemodiyaliz hastalarında hastalığa bağlı toplumsal rol değişimi beklenti ve sorunları: Bir sağlık sosyolojisi çalışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hemodiyaliz hastalarında hastalığa bağlı toplumsal rol değişimi beklenti ve sorunları: Bir sağlık sosyolojisi çalışması"

Copied!
301
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIĞA BAĞLI

TOPLUMSAL ROL DEĞİŞİMİ BEKLENTİ VE SORUNLARI:

BİR SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ÇALIŞMASI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Ramazan YELKEN

Oya ERYİĞİT GÜNLER

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Öğ

rencin

in

Adı Soyadı Oya ERYİĞİT GÜNLER Numarası O94205001004

Ana Bilim / Bilim Dalı Sosyoloji/ Sosyoloji

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı Doç. Dr. Ramazan YELKEN

Tezin Adı Hemodiyaliz Hastalarında Hastalığa Bağlı Toplumsal Rol

Değişimi Beklenti ve Sorunları: Bir Sağlık Sosyolojisi Çalışması

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Tezin Adı Hemodiyaliz Hastalarında Hastalığa Bağlı Toplumsal Rol Değişimi, Beklenti ve Sorunlar: Konya Örneği başlıklı bu çalışma 19/07/2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Ünvanı, Adı Soyadı Danışman ve Üyeler İmza Doç. Dr. Ramazan YELKEN

Doç. Dr. Köksal ALVER

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Oya ERYİĞİT GÜNLER Numarası: 094205001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı Sosyoloji/Sosyoloji

Danışmanı Doç. Dr. Ramazan YELKEN

Tezin Adı

Hemodiyaliz Hastalarında Hastalığa Bağlı Toplumsal Rol Değişimi Beklenti ve Sorunları: Bir Sağlık Sosyolojisi Çalışması

ÖZET

Tezin genel amacı hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarının, hastalığa bağlı rol değişimi, beklenti ve sorunlarını ortaya koymaktır. Burada asıl amaç, kişileri derinden etkileyen kronik hastalıkların sosyolojik olarak ele alınmasıdır.

Çalışmanın ilk kısmında genel olarak sağlık sosyolojisine değinilmiş, hastalık ve sağlık kavramları sosyolojik olarak değerlendirilmiştir. Alan araştırması niteliğindeki bu araştırmada veriler niceliksel ölçüm vasıtasıyla toplanmıştır. Kullanılan anket formu tez danışmanım Doç. Dr. Ramazan Yelken tarafından oluşturulmuştur.

Araştırmanın örneklemi Konya merkez olmak üzere, Meram Tıp Fakültesi Hemodiyaliz Kliniği’nden 30, Özel Ölmez Diyaliz Merkezinden 46, Konya Numune Hastanesi Hemodiyaliz Kliniğinden 46, Başkent Üniversitesi Hastanesi Hemodiyaliz Kliniğinden 55, Özel Nefrotrans Selçuklu Diyaliz Merkezinden 31, Özel Huzur Diyaliz Merkezinden 42, Özel Konya Diyaliz Merkezinden 47, Özel Fresenius

(5)

Diyaliz Merkezinden 125 hasta olmak üzere toplam 422 hastadan oluşmuştur. Böylece Konya Merkezde bulunan 985 hastanın %42,8’ine ulaşılmıştır. Örneklemi oluşturan hastalarda işitme kaybı, psikiyatrik problemi, iletişim kurma güçlüğü olmaması şartları aranmıştır. Bu şartları sağlayan ve anket yapılmasını kabul eden gönüllü hastaların tümü çalışmaya katılmıştır.

Anket formundaki bilgiler, SPSS 15,0 istatistik programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Ankette kullanılan betimleyici soruların analizinde frekans analizi yapılmıştır. İstatistiksel analizlerde gruplar arası farklılıklar araştırılırken de Ki-kare tekniği kullanılmıştır.

Frekans ve Ki-kare analiziyle tablolaştırılan verilerin yorumları Goffman’ın “Damga” kuramı ve Parsons’ın “Hasta Rolü” kavramı başta olmak üzere farklı sosyoloji teorilerine göre değerlendirilmiştir. Bunların dışında anket sonucunda çıkan veriler, benzer konuda yapılmış çalışmaların verileri ile de karşılaştırılmıştır.

Araştırmanın sonucunda, hastaların, hastalıklarına bağlı olarak bazı toplumsal rolleri yerine getirmekte güçlük çektikleri, hastalandıktan sonra fiziksel, psikolojik ve sosyal anlamda bazı problemler yaşadıkları, tedavilerine ve sosyal yaşama uyum konusunda çeşitli beklentilerinin olduğu ortaya çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: Sağlık Sosyolojisi, Hasta Rolü, Hemodiyaliz Hastaları,

(6)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğr

enc

ini

n

Adı Soyadı Oya ERYİĞİT GÜNLER Numarası: 094205001004 Ana Bilim /

Bilim Dalı Sosyoloji/Sosyoloji

Danışmanı Doç. Dr. Ramazan YELKEN Tezin İngilizce Adı

Social Role Change, Expectations and Challanges in Hemodialysis Patients Due to The Disease: A study of Health Sociology

SUMMARY

The overall objective of the thesis is to reveal the change in social role, expectations and problems of the chronic renal failure patients who undergo hemodialysis treatment. The main purpose here is, the sociological evaluation of chronic diseases that affect people deeply.

In the first part of the study, the sociology of health is mentioned in general, the concepts of disease and healthare evaluatedsociologically. This study is a field research in which the data were collected via quantiative measurement.The questionnaire was created by my thesis adviser Assoc. Dr. Ramazan Yelken.

The sample the research consists of totally 422 patients who are from Meram Faculty of Medicine Hemodialysis Clinic 30, Special Ölmez Dialysis Center 46, Konya Numune Hospital, Clinic of Hemodialysis 46, Baskent University Hospital, Clinic of Hemodialysis 55, Special Nefrotrans Selçuklu Dialysis Center 31, Special Huzur Dialysis Center 42, Special Konya Dialysis Center 47, Special Fresenius Dialysis Center 125 patients. Hance, %42,8 of the 985 patients in Konya werw

(7)

contacted. Patients included in the sample wereconditioned as not having loss in hearing, not having psychiatric problems, and not having difficulty in communicating conditions. All of the patients who have these conditions and accept voluntarily toparticipate in the survey poll were taken as sample in the study.

The data in the survey form were evaluated in SPSS 15.0 statistical software program. The frequency analysis was conducted in the analysis of descriptive questions in the survey. Also, chi-square technique was used in statistical analysis while investigating differences between groups.

The comments of the data that were formed as tables via frequency and chi-square analysis were evaluated according to different sociological theories as Goffman’s "stigma" and Parsons' "sick role" theory being in the first place. Apart from these, the data gathered from the survey were compared with similar studies.

It was resulted in the study that, the patients have difficulty in accomplishing some of the social roles due to the disease, they have some problems in physical, psychological and social meanings after having diseased, they have several expectations in the adaptation to their treatment and social life.

Key Words: Sociology of Health, Sick Role, Hemodidialysis Patients,

(8)

ÖNSÖZ

Sağlık sosyolojisi Batı Avrupa ve ABD’de oldukça gelişmiş düzeyde olmasına rağmen, ülkemizde bu tür araştırmalarda bulunan sosyolog sayısı oldukça azdır. Ülkemizde sağlık sosyolojisinin çok gelişmemiş olması, sağlık sektöründe yaklaşık sekiz yıl çalışmam ve aynı zamanda sosyoloji eğitimi almış olmam, sağlık sosyolojisi alanında bir çalışmada bulunmama neden olmuştur. Sağlık sektöründe çalışmış olmam, özellikle kronik hastalığa maruz kalan bireyler üzerinde uzun süre gözlem yapmamı sağlamıştır. Diğer yandan da sosyoloji bilgilerimin olması bu iki alanı daha kolay bir şekilde birbirine bağlamama neden olmuştur.

Yapmış olduğum çalışma teorik ve uygulamalı olmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Teorik bölümde genel olarak sağlık sosyolojisine değinilmiş, sağlık ve hastalığın sosyolojik yönü ele alınmıştır. Uygulamalı kısımda ise hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastalarının toplumsal rol değişimi, beklenti ve sorunları betimsel olarak ortaya konulmuştur. Saha çalışmasında hemodiyaliz hastaları örnek alınsa da, temelde bir kronik hastalığa sahip bireyin fiziksel, psikolojik ve sosyal sıkıntıları göz önüne serilmeye çalışılmıştır. Çünkü modern dünyanın hastalığı olan kronik hastalıklar giderek artış göstermekte ve hastalar için çeşitli sorunları da beraberinde getirmektedirler.

Bu çalışmada adını sayamayacağım kadar fazla sayıda kişinin emeği bulunmaktadır. Öncelikle sağlık sosyolojisi konusunda çalışma yapmam için beni destekleyen ve yaptığım çalışmada kullandığım anket formunun sahibi olan danışman hocam Doç. Dr. Ramazan YELKEN’e sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Yine bu çalışmamı yapmama neden olan hocalarımdan Prof. Dr. Abdullah TOPÇUOĞLU’ na, Prof. Dr. Mustafa AYDIN’a, Yrd. Doç. Dr. Susran E. EROĞLU’na, çalışmamın teorik ve uygulamalı kısmında desteğini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Mahmut Hakkı AKIN ve Dr. M. Ali AYDEMİR’e ve adını sayamadığım diğer Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim elemanlarına teşekkür ederim. Araştırmanın istatistiksel analizini yapan ablam Yrd. Doç. Dr. Hülya ERCAN’a, anket verilerini toplayan öğrencilere, anketleri uygulamamıza izin veren ve

(9)

uygulama esnasında yardımlarını esirgemeyen diyaliz merkezi yetkilileriyle çalışanlarına teşekkür ederim. Son olarak da tezimi yazma hususunda desteğini esirgemeyen eşim Arş. Gör. Mevlüt GÜNLER’e sonsuz teşekkür ederim.

(10)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI... I YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... II ÖZET ... III SUMMARY ... V ÖNSÖZ ... VII KISALTMALAR ... XIV TABLOLAR LİSTESİ ... XV GİRİŞ ... 1 BÖLÜM I ... 6 SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ... 6

1.1. GENEL OLARAK SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ... 6

1.2. SAĞLIK SOSYOLOJİSİNİN KONUSU ... 7

1.3. SAĞLIK SOSYOLOJİSİNİN KISA TARİHİ ... 8

1.4. TÜRKİYE’DE SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ÇALIŞMALARI ... 10

1.5. TARİH BOYUNCA SAĞLIK-HASTALIK KAVRAMLARI VE PROBLEMLERİ ... 11

1.5.1. Modern Öncesi Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri ... 11

1.5.2. Modern Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri ... 13

1.5.3. Postmodern Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri ... 17

1.6. SAĞLIK - HASTALIK KAVRAMLARI İLE FARKLI SOSYOLOJİ TEORİLERİNE GÖRE SAĞLIK VE HASTALIK ... 19

1.6.1. Sağlık Kavramı ... 19

1.6.2. Hastalık Kavramı ... 22

(11)

1.6.4. Yapısalcı Yaklaşım ve Sağlık-Hastalık ... 25

1.6.5. Sembolik Etkileşimcilik ve Sağlık- Hastalık ... 26

1.6.6. Sosyal İnşa Kuramı ve Sağlık- Hastalık ... 27

1.6.7. Sosyal Sistem Yaklaşımı ve Sağlık- Hastalık ... 27

1.7. HASTALIK İLE SAĞLIĞIN KÜLTÜREL TEMELLERİ VE TOPLUMSAL KURUMLARLA İLİŞKİSİ ... 28

1.7.1. Din ve Sağlık- Hastalık ... 31

1.7.2. Ekonomi ve Sağlık- Hastalık ... 32

1.7.3. Aile ve Sağlık- Hastalık ... 34

1.7.4. Eğitim ve Sağlık-Hastalık ... 36

1.7.5. Siyaset Kurumu ve Sağlık- Hastalık ... 37

1.7.6. Boş Zamanlar Kurumu ve Sağlık- Hastalık ... 38

1.8. FARKLI SOSYAL DEĞİŞKENLERE GÖRE SAĞLIK- HASTALIK ... 39

1.8.1. Sosyal Yaşantı Biçimi ve Sağlık- Hastalık ... 39

1.8.2. Meslekler ve Sağlık-Hastalık ... 40

1.8.3. Sosyal Tabakalaşma ve Sağlık- Hastalık ... 41

1.8.4. Cinsiyet ve Hastalık- Sağlık ... 42

1.8.5. Medeni Durum ve Sağlık- Hastalık ... 43

1.8.6. Boşanma ve Sağlık- Hastalık ... 44

1.8.7. Kentsel- Kırsal Yaşam ve Sağlık- Hastalık ... 44

1.8.8. Göç ve Sağlık- Hastalık ... 45

1.8.9. Sağlık ve Hastalıkta Eşitsizlik ... 46

1.8.10. Küreselleşme ve Sağlık- Hastalık ... 47

1.8.11. Kronik Hastalıklar ve Birey ... 48

(12)

BÖLÜM II ... 52

TOPLUMSAL ROL ve HASTALIK-SAĞLIK İLİŞKİSİ ... 52

2.1. TOPLUMSAL ROL NEDİR? ... 52

2.2. ROL ÇEŞİTLERİ ... 55

2.2.1. Temel Roller ... 55

2.2.2. Genel Roller ... 55

2.2.3. Bağımsız Roller ... 55

2.3.TOPLUMSAL ROLÜN ÖZELLİKLERİ ... 55

2.3.1. Rol Davranışı ... 55

2.3.2. Toplumsal Rol ve Sosyalizasyon ... 56

2.3.3. Toplumsal Yapı ve Rol ... 57

2.3.4. Rol Dizileri ... 58

2.3.5. Rol Bütünleşmesi ... 58

2.3.6. Rol Çatışması ... 59

2.3.7. Rol Gerilimi ... 59

2.3.8. Rol Beklentisi ... 60

2.4.TOPLUMSAL ROL VE SAĞLIK- HASTALIK ... 61

2.5. TOPLUMSAL ROL VE HASTALIK- SAĞLIK İLİŞKİSİNDE GOFFMAN’IN DAMGA TEORİSİ ÖRNEĞİ ... 64

2.5.1. Kimler Toplum Tarafından Damgalanmaktadır? ... 65

2.5.2. Görünürlük ve Damga ... 65

2.5.3. Damgalanmış Kişilerin Geliştirdikleri Çözüm Yolları ... 66

2.5.4. Damgalanmış Kişilerin Toplumsal İlişkileri ... 67

2.5.5. Damgalanmaya Neden Olan Faktörler: Toplumsal Olarak “Normal” ve “Anormal” ... 69

(13)

2.6.1. Hasta Rolünün Meşrulaştırılması ... 71

2.6.2. Hasta Rolüne İlişkin Beklentiler ... 71

2.6.3. Hasta Rolünün Kötü Amaçla Kullanılması ... 73

2.6.4. Parsons ve Hasta Rolü Kavramı Eleştirisi ... 73

2.7. HASTA- HEKİM İLİŞKİSİNDE ROLLER ... 74

2.7.1. Hasta- Hekim İlişkisini Etkileyen Faktörler ... 75

BÖLÜM III ... 77

SAĞLIK SOSYOLOJİSİNDE UYGULAMALI BİR ÖRNEK ÇALIŞMA OLARAK KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ ... 77

3.1. KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİNİN TANIMI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ ... 77

3.1.1. ORGAN NAKLİ ... 77

3.1.2. PERİTON DİYALİZİ ... 78

3.1.3. HEMODİYALİZ... 78

3.1.3.1.Hemodiyaliz Tedavisi Alan Kronik Böbrek Yetmezliği Hastalarının .... 79

Hastalıklarına İlişkin Tepkileri ... 79

3.1.3.2. Hemodiyaliz Tedavisi Alan Hastaların Problemleri ... 82

3.1.3.3. Hemodiyaliz Tedavisi Alan Hastalarda Rol Değişimi ... 86

3.1.3.4. Hemodiyaliz Tedavisi Alan Hastaların Tıp Dışı Tedavi Arayışları ... 89

3.1.3.5. Hemodiyaliz Hastalarının Beklentileri ... 90

BÖLÜM IV ... 92

HEMODİYALİZ HASTALARIYLA İLGİLİ BİR ALAN ARAŞTIRMASI: KONYA ÖRNEĞİ ... 92

4.1. Araştırmanın Metodolojisi ... 92

4.1.1. Araştırmanın Amaçları ... 92

(14)

4.1.3. Evren ve Örneklem ... 92

4.1.4. Verilerin Toplanması ... 93

4.1.5. Saha Uygulaması ... 93

4.1.6. İstatistiksel Yöntem ve Çözümleme ... 94

4.1.7. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları ... 94

BÖLÜM V ... 95

ARAŞTIRMANIN BULGULARI VE YORUM ... 95

5.1. SOSYO-EKONOMİK VE DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER ... 95

5.2. HASTALIK ALGILAMASI ... 108

5.3. SOSYAL DESTEK VE BEKLENTİ ... 121

5.4. TOPLUMSAL ROL VE STATÜ ... 161

5.5. HASTALARIN PROBLEMLERİ ... 175

5.6. SOSYAL FAALİYET VE İLİŞKİ ... 192

5.7. ÇAPRAZ TABLOLAR ... 219

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ... 235

EK: 1 Anket Formu ... 264

(15)

KISALTMALAR

Akt.: Aktaran

Çev.: Çeviren

DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü HD: Hemodiyaliz

KBY: Kronik Böbrek Yetmezliği

SSK: Sosyal Sigortalar Kurumu

(16)

TABLOLAR LİSTESİ FREKANS TABLOLARI

Tablo 5.1.1. Cinsiyet Dağılımı ... 95

Tablo 5.1.2.Yaş Dağılımı ... 95

Tablo 5.1.3. Medeni Durum ... 96

Tablo 5.1.4. Eğitim Durumu ... 96

Tablo 5.1.5. Meslek Dağılımı ... 98

Tablo 5.1.6. Şu Anda Geçimlerini Sağladıkları İş Dağılımı ... 99

Tablo 5.1.7. Hastanın Evine Giren Ortalama Aylık Gelir Düzeyi ... 100

Tablo 5.1.8. Hastaların Şu Andaki Gelirlerinin Geçimlerini Sağlamaya Yetip/Yetmediği Durumu ... 101

Tablo 5.1.9. Hastaların Sosyal Güvence Durumu ... 102

Tablo 5.1.10. Hastaların Tedavi Masraflarını Karşılama Şekli ... 103

Tablo 5.1.11. Hastaların Haftada Toplam Kaç Gün Diyalize Girdiği ... 103

Tablo 5.1.12. Hastaların Haftada Toplam Kaç Saat Diyalize Girdikleri ... 104

Tablo 5.1.13. Hastaların Kaç Yıldır Diyaliz Tedavisi Gördükleri ... 104

Tablo 5.1.14. Hastaların Yaşadıkları Yerleşim Birimi ... 105

Tablo 5.1.15. Hastaların Aynı Evde Kimlerle Yaşadığı Durumu ... 106

Tablo 5.1.16. Hastaların Ailesinde Başka Böbrek Hastası Olup/Olmama Durumu ... 107

Tablo 5.1.17. Hastanın Ailesinde Başka Böbrek Hastası Varsa Kim Olduğu .. 107

Tablo 5.2.1. Hastaların Hayatlarından Memnuniyet Düzeyleri ... 108

Tablo 5.2.2. Hastaların Kendilerini Bedensel Engelli/Özürlü Hissetme Durumları ... 109

Tablo 5.2.3. Hastaların, Diyaliz Makinesine Bağlı Oldukları İçin Kendilerini Diğer İnsanlara Göre Nasıl Değerlendirdikleri ... 110

(17)

Tablo 5.2.4. Hastaların, Hastalıklarını Doktorların Söylediği Tıbbi Nedenler Dışında Hangi Nedenlere Bağladıkları ... 111 Tablo 5.2.5. Hastaların, Hastalıklarına Neden Olarak Kimleri ve Neleri Sorumlu Tuttuğu ... 113 Tablo 5.2.6. Hastaların Hastalıkları ile İlgili Yeterli Bilgi ve Bilince Sahip Olma Durumları ... 114 Tablo 5.2.7. Hastaların Hastalıkla Birlikte Mutlu Yaşamak Mümkün mü

Sorusuna Verdiği Cevaplar ... 116 Tablo 5.2.8. Hastalıkla Birlikte Mutlu Bir Şekilde Yaşamak Mümkün Diyen Hastalarda, Bu Mutluluğu Sağlayan En Önemli Etkenler ... 117 Tablo 5.2.9. Hastaların Tedavi Sürecinden Vazgeçmeyi Düşünüp/Düşünmediği Durumu ... 118 Tablo 5.2.10. Hastaların Tıp Dışı Tedavi Yöntemlerine Başvurma Durumu ... 119 Tablo 5.2.11. Hastaların Başvurdukları Tıp Dışı Tedavi Yöntemleri ... 120 Tablo 5.3.1. Hastanın Evdeki Bakımını Üstlenen Kişiler ... 121 Tablo 5.3.2. Hastanın Hastalığından Olumsuz Yönde Etkilenen Kişiler ... 123 Tablo 5.3.3. Hastaların, İnsanların Kendilerine İlgili ve Duyarlı Davranması Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 124 Tablo 5.3.4. Hastaların, İnsanlar Bizi Dışlıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 125 Tablo 5.3.5. Hastaların, İnsanlar Bizden Kaçıyorlar Düşüncesine Katılma

Düzeyi ... 126 Tablo 5.3.6. Hastaların İnsanlar Bizden Utanmaktadırlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 127 Tablo 5.3.7. Hastaların İnsanlar Bizlere Mecburen Katlanıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 128 Tablo 5.3.8. Hastaların İnsanlar Bizlere Acıyarak Düşüncesine Katılma Düzeyi

(18)

Tablo 5.3.10. Hastaların İnsanlar Bizi Yük Olarak Görüyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 131 Tablo 5.3.11. Hastaların İnsanlar Bizi İşe Yaramaz ve Değersiz Olarak

Görüyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 132 Tablo 5.3.12. Hastaların, İnsanlar Üreden Meydana Gelen Koku Nedeniyle Bizden Uzaklaşıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 133 Tablo 5.3.13. Hastaların İnsanların Kendilerine Bulaşıcı Bir Hastalığa

Sahiplermiş Gibi Çekinceli Yaklaştıklarına Dair Düşünceye Katılma Düzeyi 134 Tablo 5.3.14. Hastaların Ailem Bana İlgili ve Duyarlı Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 135 Tablo 5.3.15. Hastaların Ailem Beni Dışlıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi .. 136 Tablo 5.3.16. Hastaların Ailem Benden Kaçıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi

... 137 Tablo 5.3.17. Hastaların Ailem Benden Utanmaktadır Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 138 Tablo 5.3.18. Hastaların Ailem Bana Mecburen Katlanıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 139 Tablo 5.3.19. Hastaların Ailem Bana Acıyarak Bakıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 140 Tablo 5.3.20. Hastaların Ailem Bana Yakında Ölecek Gözüyle Bakıyor

Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 141 Tablo 5.3.21. Hastaların Ailem Beni Yük Olarak Görüyor Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 142 Tablo 5.3.22. Hastaların Ailem Beni İşe Yaramaz ve Değersiz Olarak Görüyor Düşüncesine Katılma Düzeyi ... 143 Tablo 5.3.23. Hastaların Tedavi Sürecinde Psikolog vb. Danışmanlara İhtiyaç Duyma Durumu ... 144

(19)

Tablo 5.3.24. Hastaların Hastalıklarıyla İlgili En Çok Hangi Konuda

Bilgilendirmek İstediği ... 145 Tablo 5.3.25. Hastaların, Hastalıklarıyla İlgili Bir Derneğe Üyelik Durumu .. 147 Tablo 5.3.26. Hastaların Sivil Toplum Kuruluşlarına Üye Olmamalarının

Sebepleri ... 148 Tablo 5.3.27. Hastaların Diyaliz Personeli Dışındaki En Önemli Yardımcıları149 Tablo 5.3.28. Hastaların Hastalıklarıyla İlgili Devletten Yeterli Desteği

Alıp/Almadıklarına İlişkin Cevapları ... 150 Tablo 5.3.29. Hastaların Hastalıklarıyla İlgili En Önemli Beklentileri ... 151 Tablo 5.3.30. Hastaların Diyaliz Merkezinden Tedavi Sürecinin Dışındaki Beklentileri ... 155 Tablo 5.3.31. Hastaların Organ Nakli ile İlgili Beklenti Durumları ... 156 Tablo 5.3.32. Hastaların Organ Nakline Müracaat Durumu ... 157 Tablo 5.3.33. Hastaların İnsanların Organ Bağışlamamasının Nedeni

Hususundaki Düşünceleri ... 158 Tablo 5.3.34. Hastaların Organ Bağışında Bulunma Durumları ... 159 Tablo 5.4.1. Hastaların Babalık/Annelik Görevlerini Yerine Getirebilme

Durumu ... 161 Tablo 5.4.2. Hastaların Arkadaşlık ve Dostluk Görevlerini Yerine Getirebilme Durumu ... 162 Tablo 5.4.3. Hastaların İş ve Mesleki Görevlerini Yerine Getirebilme Durumu

... 163 Tablo 5.4.4. Hastaların Cinsel Açıdan Eş Rollerini Yerine Getirebilme Durumu

... 164 Tablo 5.4.5. Hastaların Evlatlık Vazifelerini Yerine Getirebilme Durumu ... 166 Tablo 5.4.6. Hastaların Öğrenci Olarak Eğitim Görevlerini Yerine Getirebilme Durumu ... 167

(20)

Tablo 5.4.7. Hastaların Günlük Kişisel Bakımlarını Yerine Getirebilme Durumu ... 168 Tablo 5.4.8. Hastaların Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme Durumu ... 169 Tablo 5.4.9. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde İş Yaşamlarındaki

Değişiklikler ... 170 Tablo 5.4.10. Hastaların Diyaliz Hastaların Evlenmemelidir Görüşüne Katılma Durumu ... 171 Tablo 5.4.11. Hastaların, Kadın Diyaliz Hastaların Hamile Kalmaktan Kaçınmalı Görüşüne Katılma Durumu... 172 Tablo 5.4.12. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Medeni Durumlarında Meydana Gelen Değişiklikler ... 174 Tablo 5.5.1. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Evdeki Olağan

Düzenlerindeki Değişiklikler ... 175 Tablo 5.5.2. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Günlük Rutin İşlerinde Meydana Gelen Değişiklikler ... 176 Tablo 5.5.3. Hastaların, Hastalıktan Sonraki Dönemde Evdeki Yemek

Düzenlerinde Meydana Gelen Değişiklikler ... 177 Tablo 5.5.4. Hastaların Hastalıktan Sonra Yaşamlarında Meydana Gelen

Kısıtlamalardan Hangisini Önemsedikleri ... 179 Tablo 5.5.5. Hastaların, Hastalıkları Sonucunda Psikolojilerinde Meydana Gelen Değişiklikler ... 181 Tablo 5.5.6. Hastaların Yaşadığı En Önemli Duygusal Reaksiyonlar ... 183 Tablo 5.5.7. Hastaları Tedavi Sürecinin Dışında Mutsuz Edebilecek Diğer Sorunlar ... 185 Tablo 5.5.8. Hastaları En Çok Rahatsız Eden Şikâyetler ... 186 Tablo 5.5.9. Hastaların Hastalığından Dolayı Ölme İsteği (Ötenazi) Hakkındaki Fikirleri ... 189

(21)

Tablo 5.5.10. Hastaların Hastalıktan Dolayı İntihar Etmek Hiç Aklınıza Geldi mi? Sorusuna Verdikleri Cevaplar ... 190 Tablo 5.5.11. Hastaların Hastalıkları ile İlgili Talep ve Şikâyetlerini Ulaştırdığı Yerler ... 191 Tablo 5.6.1. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Televizyon İzleme

Düzeyleri ... 192 Tablo 5.6.2. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Kitap, Dergi, Gazete Okuma Düzeyleri ... 193 Tablo 5.6.3. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Tiyatroya Gitme

Düzeyleri ... 194 Tablo 5.6.4. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Sinemaya Gitme

Düzeyleri ... 195 Tablo 5.6.5. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Gezip Dolaşma Düzeyleri

... 196 Tablo 5.6.6. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Egzersiz ve Spor Yapma Düzeyleri ... 197 Tablo 5.6.7. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Seyahat Etme Düzeyleri

... 198 Tablo 5.6.8. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Konserlere Gitme

Düzeyleri ... 199 Tablo 5.6.9. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Kahve/ Kafelere Gitme Düzeyleri ... 200 Tablo 5.6.10. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Arkadaş Ziyaretleri Yapma Düzeyleri ... 201 Tablo 5.6.11. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Akraba Ziyaretleri Yapma Düzeyleri ... 202 Tablo 5.6.12. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Konu Komşu Ziyaretleri Yapma Düzeyleri ... 203

(22)

Tablo 5.6.13. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Konferans ve

Toplantılara Katılma Düzeyleri ... 204 Tablo 5.6.14. Hastaların Çevresinde En Çok Kiminle İletişim Güçlüğü Yaşadığı ... 205 Tablo 5.6.15. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Görüştüğü Kişi Sayısının Durumu 206

Tablo 5.6.16. Hastaların Görüştüğü Kişi Sayısındaki Azalmanın Nedeni ... 207 Tablo 5.6.17. Hastaların En Çok Hangi Kesimle İlişkilerinin Azaldığı ... 208 Tablo 5.6.18. Hastaların Görüştüğü Kişi Sayısındaki Azalmanın, Onları Nasıl Etkilediği ... 209 Tablo 5.6.19. Hastaların Hastalıktan Dolayı Yalnızlık Duygusuna Kapılma Durumu ... 210 Tablo 5.6.20. Hastaların Yalnızlık Duygularını Telafi Etmek İçin Başvurduğu Tedbirler ... 211 Tablo 5.6.21. Hastaların Diyalizde Geçirdikleri Süreyi Nasıl Değerlendirdikleri ... 213 Tablo 5.6.22. Hastaların Kendilerini Diğer Diyaliz Hastalarıyla Kıyasladığında Neler Hissettiği ... 215 Tablo 5.6.23. Hastaların Diğer Diyaliz Hastaları Hakkındaki Düşünceleri ... 216 Tablo 5.6.24. Hastaların Diyaliz Merkezinde En Çok Hangi Personeli

Kendilerine Yakın Hissettikleri ... 217 Tablo 5.6.25. Hastaların Hastalıktan Sonraki Dönemde Herhangi Bir Sanatsal veya Yetenek Kursu Alıp/Almadığı ... 218

ÇAPRAZ TABLOLAR

Tablo 5.7.1. Hastaların Cinsiyeti ile Seyahat Etme Faaliyetleri Arasındaki İlişki ... 219 Tablo 5.7.2. Hastaların Cinsiyetleri ile Hastalandıktan Sonraki Dönemde Kitap, Dergi, Gazete Okuma Alışkanlıkları Arasındaki İlişki ... 220

(23)

Tablo 5.7.3. Hastaların Cinsiyetleri ile Eğitim Düzeyleri Arasındaki İlişki .... 221 Tablo 5.7.4. Hastaların Eğitim Düzeyleri ile Tıp Dışı Tedavilere Başvurma Durumları Arasındaki İlişki ... 223 Tablo 5.7.5. Diyaliz Hastası Olmanın Psikolojide Yarattığı Etki ile Yalnızlık Duygusu Arasındaki İlişki ... 225 Tablo 5.7.6. Hastaların Cinsiyeti ile İş ve Mesleki Rolleri Yerine Getirme

Düzeyleri Arasındaki İlişki ... 227 Tablo 5.7.7. Hastaların Cinsiyeti ile Cinsel Açıdan Karı- Koca Rollerini Yerine Getirme Durumları Arasındaki İlişkisi ... 228 Tablo 5.7.8. Hastaların Cinsiyeti ve Evde Bakımlarını Üstlenen Kişiler

Arasındaki İlişki ... 229 Tablo 5.7.9. Hastaların İletişim Düzeyi ve Yalnızlık Durumları Arasındaki İlişki ... 231 Tablo 5.7.10. Hastanın Kendisini Diğer İnsanlarla Kıyasladığında Hissettikleri ve Yalnızlık Duygusu Arasındaki İlişki ... 233

(24)

GİRİŞ

Sosyoloji, insan topluluklarını sistematik bir şekilde inceleyen bilim dalıdır. Toplumu ilgilendiren her olay ve olgu sosyoloji bilimini ilgilendirmektedir. Ekonomi, kent, sanayileşme, aile, siyaset, din, boş zamanlar, iş yaşamı, sağlık ve hastalık gibi pek çok değişken insanların ve toplumun yapısını etkilediğinden dolayı sosyoloji biliminin konusunu oluşturmaktadırlar.

Sosyolojinin ele aldığı konulardan birisi yukarıda da belirtildiği gibi sağlık ve hastalıktır. Sosyologlar özellikle Batı Avrupa ve ABD’de sağlık ve hastalık konularıyla ilgili çok sayıda araştırma yapsalar da ülkemizde bu alanla ilgili yapılan çalışma sayısı oldukça azdır. Sosyoloji, sağlık sosyolojisi adı altında pek çok konuda araştırma yapmaktadır. Sağlık sosyolojisi genel olarak, hastalık durumunun toplumsal nedenlerini, bir toplumsal rol olarak hastalık durumunun karakterini ve insanların hastalık durumu karşısında gösterdikleri duygu, dil ve toplumsal eylemler aracılığıyla verdikleri tepkilerini konu edinmektedir (Turner, 2011).

Hastalık türleriyle hastalık ve sağlık kavramlarına dair görüşler, yaşanılan zamana ve toplum yapısına göre değişiklikler gösterse de aynı toplumda yaşayan insanlar arasında da bireysel düzeyde farklılıklar bulunabilmektedir. Avcılık-toplayıcılık döneminde doğal afetlerden, soğuktan, kuraklıktan, kabileler arası çatışmalardan dolayı ölen insanlar, Ortaçağ’a gelindiğinde bulaşıcı hastalıklar sebebiyle yaşamlarını kaybetmeye başlamışlardır. Sanayileşme ile birlikte tıbbın ilerlemesiyle sonucunda bulaşıcı hastalıklar ortadan kalkmış, bu dönemden itibaren de insanlar küreselleşme, hızlı kentleşme, sosyal eşitsizlikler ve savaşlar nedenleriyle hayatlarını kaybetmeye başlamışlardır. Modern zamanda, insanların yaşam kalitelerini derinden etkileyerek ölümlerine sebep olan hastalıkların başında kronik hastalıklar gelmektedir.

Toplumdan topluma ve zamana göre hastalık ve sağlık kavramlara dair bakış açıları da değişiklik göstermektedir. Tarih boyunca var olan her toplum, sağlık ve hastalığın nedenini farklı gerekçelere dayandırmış, hastalıklara karşı farklı çözüm yolları geliştirmiştir. Geleneksel dönemde hastalık, kötü ruhlar ya da doğaüstü güçler

(25)

tarafından ortaya çıkarılmış olan ve çoğu zaman da kendisini ceza şeklinde gösteren bir durum olarak algılanmaktadır. Modern tıbbın ortaya çıktığı ilk dönemlerde hastalıklar, mikroba bağlı olarak ortaya çıkan bir durum olarak algılanmaktadır. Sonraki dönemlerde ise hastalıkların sadece mikrop nedenine dayandırılamayacağı kabul edilmiş ve hastalıklar hakkında çok nedenli açıklamalar yapılmaya başlanmıştır.

Modern dönemin temel hastalığı daha önce de ifade edildiği gibi kronik hastalıklardır. Kronik hastalıklar, insanların birlikte yaşamak zorunda oldukları, sürekli hekime başvurmayı veya kontrolü gerektiren hastalıklardır. Bu tür hastalığa sahip olan kişiler, ilaçlara ya da aletlere bağımlı oldukları gibi sağlık personeli ve çevresine, özellikle de ailelerine bağımlı olarak yaşamlarını sürdürmek zorundadırlar. Hastaların bu şekilde yaşamaya mahkûm olmaları fizyolojik, psikolojik ve sosyal anlamda birçok problem yaşamalarına neden olmaktadır.

Yapılan bu çalışmada hastalıklarından dolayı fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan birçok problemle karşılaşan kronik böbrek yetmezliği hastaları konu edilmiştir. Günümüzde kronik böbrek yetmezliği hastalarının tedavisinde üç yöntem kullanılmaktadır. Bunlardan ilki periton diyaliz, ikincisi hemodiyaliz ve üçüncüsü ise organ naklidir. Ülkemizde organ bağışı oranlarının oldukça düşük düzeyde olması nedeniyle, periton diyalizi ve hemodiyaliz daha yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleridir. Periton diyalizi uygulamasını, eğitim almak şartıyla hastanın kendisi ya da bir yakını yapabilmektedir. Ancak hemodiyaliz tedavisi için hastanın bir hemodiyaliz kliniğinde tedavi görmesi ve makineye bağımlı olarak yaşaması gerekmektedir.

Makineye bağımlı olarak yaşamak ise çeşitli fizyolojik, psikolojik ve sosyal problemleri beraberinde getirmektedir. İlk başta sadece böbrek yetmezliği hastalığı, hasta için problem niteliği taşımaktayken, daha sonraki dönemlerde tedavi süreci de hasta üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Öyle ki hemodiyaliz tedavisi alan kronik böbrek yetmezliği hastalarına ikincil olarak “hemodiyaliz hastası” adı verilmektedir.

Bu çalışmanın konusu hemodiyaliz hastalarında hastalığa bağlı toplumsal rol değişimi, beklenti ve sorunlarıdır. Kronik hastaların hastalanmadan önce ile

(26)

hastalandıktan sonraki yaşamları oldukça farklıdır. Kişiler kronik hastalıklarına sahip olmalarıyla birlikte, hayatlarında adeta bir dönüm noktası yaşamaktadırlar.

Kronik hastalıklar, kişilerin gündelik ihtiyaçlarını karşılamasına engel olabilmekte, bu nedenle de hastalar bir başkasına muhtaç hale gelebilmektedir. Aynı zamanda kronik hastalıklar, anne/baba, cinsel olarak karı/koca, arkadaşlık ve dostluk, iş ve mesleki, evlatlık, öğrencilik, dini vecibeleri yerine getirme ve araba kullanma gibi pek çok toplumsal rolü ve görevi yerine getirme konusunda da çeşitli problemlere yol açmaktadır. Hastaların, hastalığa bağlı olarak toplumsal rollerini yeterince sergileyememesi, özellikle hastanın aile üyeleri ve yakınlarının, bu rol ve sorumlulukları üstlenmesine neden olmaktadır. Bu durumda da hastalar başkalarına bağımlı olarak yaşamak zorunda kalmakta ve kendilerini bir yük olarak hissedebilmektedirler.

Hemodiyaliz tedavisi gören KBY hastaları, hastalıklarına bağlı olarak iş yaşamlarında, evdeki olağan düzenlerinde, günlük rutin işleri devam ettirmede, beslenme şekillerinde, medeni durumlarında, cinsel yaşamlarında, aile içi ve arkadaşlık, dostluk ilişkilerinde, boş zaman etkinliklerinde değişiklikler yaşamaktadırlar. Yine bu hastalar, TV izleme, kitap dergi gazete okumak, tiyatro, sinema, konsere gitmek, egzersiz ve spor yapmak, gezip dolaşmak, seyahat etmek, akraba, konu komşu ve arkadaş ziyareti yapmak, toplantı ve konferanslara katılmak gibi sosyal faaliyetleri yapma düzeyinde hastalık durumlarından kaynaklanan artma ve azalma durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

HD tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastaları, hastalıklarına bağlı olarak aileleriyle, akrabalarıyla, arkadaş çevreleriyle ve sağlık çalışanlarıyla çeşitli iletişim sorunları yaşayabilmektedirler. İletişimlerindeki aksaklıklar kimi zaman onların yalnızlaşmasına neden olurken, kimi zaman da ölüm korkusu, özgüven eksikliği, ümitsizlik ve bıkkınlık, isyan ve kızgınlık, kaderine razı olmak ve sabretmek gibi çeşitli duygusal tepkiler göstermelerine neden olabilmektedir.

Hemodiyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetmezliği hastaları kimi zaman da aileleri ve çevresindeki insanlar tarafından sergilenen ilgisiz ve duyarsız, dışlama, kaçma, utanma, mecburen katlanma, acıyarak bakma, yakında ölecek gözüyle

(27)

bakma, yük olarak görme, işe yaramaz ve değersiz olarak görme, bulaşıcı hastalık sahipleriymiş gibi çekinceli bir şekilde yaklaşma ve üreden kaynaklanan koku sebebiyle uzaklaşma gibi tavırlara maruz kalabilmektedirler.

Bu hastaların çaresiz bir durumda olmaları çeşitli tıp dışı tedavi yöntemlerine başvurmalarına neden olabilmektedir. Yine bu hastalar, hastalıklarından dolayı kendisini özürlü ya da eksik olarak hissedebilmekte ve zaman zaman intihara başvurabilmektedirler. Tedavi sürecinin uzun süre devam etmesi ve hastaların çeşitli problemlere sürekli maruz kalmaları, hastaların zaman zaman tedaviden vazgeçmeyi düşünmesine de neden olabilmektedir.

Yapılan bu çalışmada hemodiyaliz hastalarıyla ilgili değinilen bütün bu problemlerin yanı sıra hastaların, hastalıkları ile ilgili bilgi düzeylerine ilişkin görüşlerine, hastalıkları ile ilgili beklentilerine, hastalıkları ile ilgili şikâyetlerine, diyaliz hastaları ile ilgili sivil toplum kuruluşlarına üye olup olmama durumlarına ve üye değillerse bunun nedenlerine ilişkin konulara yer verilmiştir.

Çalışmada ayrıca, hastaların diyaliz merkezinde kendisini en çok hangi personele yakın hissettiğine, tedavi sürecindeki personel dışında en önemli yardımcısının kim olduğuna, hastalıklarıyla ilgili devletten ve diyaliz merkezinden beklentilerine, organ nakli hakkındaki beklenti düzeylerine, organ nakli için müracaat düzeyine, kendilerinin organ bağışında bulunup bulunmadıklarına, hastalandıktan sonra sanatsal kurs alıp almadıklarına ilişkin konulara da değinilmiştir.

Çalışmanın birinci bölümünde genel olarak sağlık sosyolojisi, sağlık sosyolojisinin konusu, sağlık sosyolojisinin kısa tarihi, Türkiye’de sağlık sosyolojisi çalışmaları, tarih boyunca sağlık- hastalık kavramları ve problemleri, farklı sosyolojik yaklaşımlara göre sağlık ve hastalık, hastalık ve sağlığın kültürel temelleri ve toplumsal kurumlarla sağlık- hastalık ilişkisi, farklı sosyal değişkenlere göre sağlık ve hastalık, hastanın hekime başvurma süreci ve kronik hastalık ve birey gibi konulara yer verilmiştir.

(28)

İkinci bölümde, toplumsal rol, toplumsal rol çeşitleri, toplumsal rolün özellikleri, toplumsal rol ile hastalık ve sağlık ilişkisi, toplumsal rol ve hastalık-sağlık ilişkisinde Goffman’ın damga teorisi, Parsons’ın hasta rolü kavramı, hasta rolünün meşrulaştırılması, hasta rolüne ilişkin beklentiler, hasta rolünün kötü amaçla kullanılması, hasta ve hekimde rol dönüşümü ve hasta hekim ilişkisini etkileyen faktörlere ilişkin konulara yer verilmiştir.

Üçüncü bölümde ise sağlık sosyolojisinde uygulamalı bir örnek çalışma olarak kronik böbrek yetmezliği hastalığının tanımı, hastalığın tedavi şekilleri, bu tedavi şekillerinden biri olan hemodiyalizin neden olduğu fizyolojik, psikolojik ve sosyal problemler ile hemodiyaliz hastalarının hastalığa bağlı toplumsal rol değişimi, hastaların tıp dışı tedavi arayışları ve hastalıkları ile beklentileri konusunda bilgiler verilmiştir.

Dördüncü bölüm alan araştırmasına ilişkin bölümdür. Bu bölümde ise araştırmanın metodolojisi, amaçları, yöntemi, evren ve örneklemi, verilerin toplanması, saha uygulaması, istatistiksel yöntem ve çözümleme ile araştırmanın kapsamı ve sınırlılığına dair bilgiler verilmiştir.

Beşinci bölümde ise araştırmanın bulguları ve yorumlarına yer verilmiştir. Bu bölümde bulgular, sosyoekonomik ve demografik, hastalık algılaması, sosyal destek ve beklenti, toplumsal rol ve statü, hastaların problemleri ile sosyal faaliyet ve ilişkileri biçiminde gruplandırılarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya dair veriler, Parsons’un “Hasta Rolü” kavramı ve Goffman’ın “Damga” teorisi başta olmak üzere sosyal teorilere dayalı olarak ve geçmişte benzer konularla yapılan araştırma sonuçlarıyla karşılaştırmalar yapılarak yorumlanmıştır. Beşinci bölümün sonunda ise sonuç ve değerlendirme kısmına yer verilmiştir.

(29)

BÖLÜM I

SAĞLIK SOSYOLOJİSİ

1.1. GENEL OLARAK SAĞLIK SOSYOLOJİSİ

Hastalık ve sağlık olgularına ilişkin konularda tıp ve insan bilimlerinin kesiştiği noktalar bulunmaktadır. Bu nedenle tıp bilimi ile insan bilimleri arasında karşılıklı bir ilişki söz konusudur. Tıp bilimi ile ilişkisi olan insani bilimler edebiyat, felsefe, teoloji, psikoloji, sosyoloji, tarih, antropoloji ve etik gibi alanlardır. İnsan bilimlerinin tıp ile ilgili çalışmaları hastalık-sağlık kavramları, tıp, sağlık hizmetleri ve hasta- hekim ilişkileri üzerinedir. Tıp tarihi klinik tıbbın hangi aşamalardan geçtiğini, nasıl bir değişim gösterdiğini, medikal sosyoloji ve antropoloji, klinik tıp içindeki bireyin ya da toplumun rollerini konu edinmektedir. Edebiyat ve görsel sanatlar ise tıp deneyimini ifade eden alanlardandır (Elçin, 2008: 57). Tıp bilimi ile insani bilimler arasında ilişkilerin bulunması, hastalık ve sağlık konularında sadece tıbbın değil, diğer disiplinlerin de etkili olduğunu göstermektedir.

Sağlık sosyolojisi sosyoloji anabilim dalının alt dallarından biri olup sağlık ve hastalığı sosyolojik açıdan incelemektedir. Sağlık sosyolojisi için çeşitli tanımlamalara geçmeden önce zaman zaman birbiriyle karıştırılan ‘Tıpta Sosyoloji’ ve ‘Tıbbi Sosyoloji’ kavramlarından bahsetmek yerinde olacaktır. Sosyoloji bölümlerinde akademik olarak ele alınan, sağlık ve hastalıkla ilgili konular tıbbi sosyolojinin, bir başka deyişle sağlık sosyolojinin konusudur. Tıp (sağlık) sosyolojisi, hastalığın tanımlanması ve tedavisindeki tıbbi hâkimiyetteki artışın toplumsal, tarihi ve kültürel sebeplerini ele almaktadır (Bilton, 2009). Tıpta sosyoloji ise hastalıkların nedenleri ve dağılımı, bireylerin sağlık ve hastalığa ilişkin tutum ve davranışlarındaki değişimi, hekim yetiştirilmesini, eğitilmesini, tıbbi organizasyonları ve toplum sağlığının geliştirilmesini konu edinmektedir (Baloğlu, 2006: 7). Tıp sosyolojisinde sağlık ve hastalık konularına sosyolojik açıdan bakılırken, tıpta sosyolojide bu kavramlar tıbbi açıdan değerlendirilmektedir.

(30)

Sağlık ve hastalık kavramları sosyolojik olarak ele alındığında, sağlık bakımının medikal ve biyolojik yönünden ziyade hastalığın sosyal yönleri, engellenmesi ve hasta kişilere uygulanan rehabilitasyon hizmetleri vurgulanmaktadır. Bu şekildeki yaklaşım, sağlığın sosyal modelini ortaya koymaktadır. Bu modelde sağlığın biyolojik temelinden daha çok, sosyal sağlık ve hastalık ön planda bulunmaktadır. Medikal modelde ise hastalığa sosyal modelden farklı olarak, biyolojik ve psikolojik belirtileri göz önüne alarak bakılmaktadır. Sonuç olarak medikal ve sosyal modelin sağlık ve hastalığın farklı yönlerine vurgu yaptığını söyleyebiliriz (Bond ve Bond, 1994).

Sağlık sosyolojisi, sosyolojinin uygulamalı sosyoloji ve kurumlar sosyolojisi adı altında bir alt alan olmak üzere, iki farklı şekilde karşımıza çıkmaktadır. Kasapoğlu’na göre (Baloğlu, 2006: 3-5) sağlık sosyolojisi, sağlık problemlerine karşı çözüm ve politikalar ürettiği zaman uygulamalı sosyolojinin alanına girerken, makro ve kurumsal düzeyde çalışmalar yaptığında kurumlar sosyolojisi alanına girmektedir. Uygulamalı olarak sağlık sosyolojisi, toplumda yaşayan bireylerin hastalıklar karşısındaki davranış ve düşüncelerini ele almaktadır. Bireysel olarak hastalık deneyimi konusu ile ilgili yaklaşım fenomenoloji, mikro düzeyde kültürel rahatsızlığı konu edinen yaklaşım roller, normlar ve sapma sosyolojisi, makro düzeyde sağlık hizmetleri sistemleri ve sağlık politikalarını konu edinen yaklaşım ise rahatsızlığın ekonomi politiğidir (Turner, 2011: 14).

Genel olarak sağlık sosyolojisi, hastalık durumunun toplumsal nedenlerini, bir toplumsal rol olarak hastalık durumunun karakterini ve insanların hastalık durumu karşısında, duygular, dil ve toplumsal eylemler aracılığıyla verdikleri tepkilerini ele almaktadır (Turner, 2011).

1.2. SAĞLIK SOSYOLOJİSİNİN KONUSU

Sağlık ve hastalık sosyolojisinin üç ana konu alanı bulunmaktadır. Bunlar, sağlık ve hastalığın kavramsallaştırılması, sağlık ve hastalığın ölçülmesi ve toplumdaki dağılımları ile hastalık kalıplarının açıklanmasıdır (Marshall, 1999:628). Medikal sosyolojinin çalışma alanları: Şifa veren uzmanların sosyolojisi, sağlık kurumları ile sağlık hizmeti organizasyonları, hastalığın sosyolojisi, hastalık

(31)

davranışı ve yardım alma, hastalığın etiyolojisinde sosyal faktörler, ölümlülük ve doğurganlıkta sosyal faktörler, tıbbi etkinliklerin kullanımı ve onlara talebi etkileyen sosyal faktörler, doktor- hasta etkileşimi sosyolojisi, özel ve kamu kesimi sağlık bakımının farklı sağlık sistemlerine sosyal etkileri ile sağlık ve hastalığın uluslararası modelleridir (Özçelik Adak, 2002: 18). Bunun dışında, sağlık ve hastalığa karşı sosyo-kültürel tepkiler, hastane sosyolojisi, sağlık bakımı, sağlık eğitimi, hastalığa karşı toplumun tepkisi, hastalıkların toplumsal yapı ve değişmeyle ilişkisi, hastalıklarla ilgili sağlık personelinin rolleri, tıbbi uygulamanın örgütlenmesi, sağlık politikaları, sağlık ve hastalığın diğer sosyal kurumlarla ilişkisi, ilaç endüstrisinin sağlık ve hastalıkla ilgili rolü gibi konularla da ilgilenmektedir (Baloğlu, 2006: 4).

Bütün bunlara ilave olarak sağlık sosyolojisi, sağlık ve hastalık kalıplarını, rejim, sigara içme, alkol tüketimi, egzersiz yapma gibi sağlıkla ilişkili davranış biçimlerini ele aldığı gibi, tüketim faktörlerini belirleyen kültürel faktörleri, üretim sürecindeki sanayi ve çevre kirliliğini, iş kazaları ve stresin yol açtığı sağlık ve hastalık durumlarını konu edinen araştırmalar da yapmaktadır (Marshall, 1999: 629).

1.3. SAĞLIK SOSYOLOJİSİNİN KISA TARİHİ

Sosyoloji bilimi altında sağlık sosyolojisi alanı ortaya çıkmadan önce de sağlık ve hastalığın kültürel ve sosyal yapılardan etkilendiği bilinmekteydi. Avrupa’da 18. yüzyılın sonları ile 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında sosyal tıp, halk sağlığı ve antropoloji gibi disiplinler, hastalığın ve sağlığın toplumsal boyutları ile ilgilenmişlerdir. Bu dönemde sosyal tıp, sosyal hijyen ve halk sağlığı özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya’da oldukça ilerlemiş durumdadır (Kızılçelik, 1996: 18). Sağlık ve hastalığın toplumsal boyutlarıyla ilgilenen bu alanlar, sağlık ve hastalıklarla ilgili sadece tıp biliminin yeterli olmadığını, hastalıkların, farklı zaman, kişi, toplum ve kültüre göre farklılıklar gösterdiğini dile getirmişlerdir. Böylece sağlığın biyolojik ve fiziksel olduğu kadar, psikolojik, sosyal, ekonomik, kültürel boyutları ile de ele alınması gerektiği fikri ortaya çıkmıştır (Baloğlu, 2006: 4).

Sosyoloji biliminin sağlık alanına yönelmesi ilk olarak, sosyal antropoloji alanında yapılan araştırmalarla başlamıştır. Antropologlar halk üzerinde yaptıkları araştırmalarda, kültürle hastalık ve sağlık arasındaki ilişkiyi gözlemlemişlerdir.

(32)

Başlangıçta sadece ilkel toplumlar üzerinde yapılan bu çalışmalar, ilerlemiş toplumlara daha geniş ölçüde uygulanarak, yayılma alanı bulmuştur. Bütün bunların sonucunda da sağlık sosyolojinin gelişmesine ortam sağlamıştır (Türkdoğan, 2006: 17).

Diğer alanlardan bağımsız olarak sağlık sosyolojisi ilk olarak 1940’lı yılların sonlarında ABD’de ortaya çıkmış, 1950’lerin sonunda ise Avrupa’da gelişim göstermeye başlamıştır. Medikal sosyoloji teriminin ilk olarak kullanıldığı yer ise 1894’te McIntre tarafından yazılmış olan, sağlıkta sosyal faktörün önemini konu edinen makaledir (Kasapoğlu, 1999: 1).

Medikal sosyolojinin gelişimi 1940 ve 1950’li yıllarda sadece uygulamalı sosyoloji alanında yaşanırken, 1951 yılında Parsons’ın “Sosyal Sistem” isimli kitabının çıkışıyla teorik bir yapıya da kavuşmuştur. Parsons bu eserinde Weber, Durkheim ve Freud’tan etkilenerek, sağlıklı olmanın toplumda bir değer taşımasından, hasta rolünün meşrulaşmasından, sağlık ve hastalık konularındaki değerlerin toplumsallaşma sürecinde bireylerin bilinçaltına itildiği gerçeğinden bahsetmiştir (Kasapoğlu, 1999: 2).

Sağlık sosyolojisinde, Parsons’ın Sosyal Sistem ismindeki kitabından sonra 1960 ve 1970’lerde, verimlilik ve eşitliğe erişim dâhilinde sağlık bakım sistemleri konusu işlenmeye başlanmıştır. Bu konuyla ilişkili olarak sosyologlar, toplum tarafından kontrol edilen tıbbın, gerçek sosyal rolünü tartışmaya başlamışlar, eleştirel bir bakış açısıyla tıp organizasyonlarının pratiğini ele almışlardır. Bu bağlamda 1975’te Eliot Freidson, ‘Profession of Medicine’ adlı eserinde tıp uygulayıcılarının sağlık sektöründe baskın bir nitelikte olduğunu ve bu konuda insancıl bir düşünceye sahip olmadıklarını dile getirmiştir. Aynı yıl Ivan Illıch, Ortodoks düşünceye sahip olduğunu söylediği tıbbı, insanları iyileştirmenin aksine, hastalığa yol açtığını ve hastalıkların da hekim kaynaklı olduğunu ifade ederek, sert bir şekilde eleştirmiştir (White, 2009).

1960’lara kadar Parsons’ın katkıları dışında sağlık sosyolojisi alanında çok gelişme olmadığı yönünde bir fikir birliği söz konusudur (Turner, 2011: 16). 1970 ve 1980’lerde ise sağlık sosyolojisi alanında geçmiş dönemlerden farklı görüşler ortaya

(33)

çıkmıştır. Bu konuda ilk olarak medikal model, rahatsızlığın ve hastalığın sebebini mikrop ve virüslerin vücuda girmesi şeklinde açıklamıştır. Bu açıklamaya göre hastalıkların tedavisi de sadece ilaçlarla ya da teknik uygulamalarla yapılmalıdır. Daha sonraki aşamada sosyologlar, biyolojik gerçeklik altında yatan rahatsızlık hissi konusu ile ilgilenmişlerdir. Bu konuyla ilgili olarak da hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı faktörler ve sosyal koşullarla alakalı çalışmalarda bulunmuşlar, sosyal süreçlerle hastalık arasındaki ilişkiyi ele almışlardır. 1970’lerde sosyologlar sağlık bakımı sağlayıcılarla ilgili çalışmalar yaparken, 1980’lerin ortalarında tıbbi güç ve otorite konuları ile ilgilenmişlerdir (White, 2009; Gabe vd., 2004).

Görüldüğü üzere sağlık sosyolojisi ilk olarak Avrupa’da ortaya çıkmış daha sonra da ABD’de oldukça hızlı bir gelişim göstermiştir. 1962 yılına gelindiğinde bile Amerika Birleşik Devletleri’nde medikal sosyoloji alanında 700’den fazla sosyolojik çalışma mevcuttur (Türkdoğan, 2006: 24). Ancak sağlık sosyolojisi ülkemizde ve Avrupa ve ABD dışındaki diğer ülkelerde aynı zamanda ortaya çıkıp, gelişim gösterememiştir.

Yaklaşık kırk yıl öncesine kadar sağlık sosyolojisi, sosyolojinin bir alt dalı olarak nadiren bilinmekteydi ve sağlık sosyolojisi alanında araştırmalar yapan sosyolog sayısı oldukça azdı. Bu alanda çalışanlar genellikle uygulamalı projelerde halk sağlığı ve sağlığın sosyal boyutu konularında ve sosyal faktörle sağlık arasındaki geleneksel ilişkiyi ortaya koyma amacıyla araştırmalarda bulunmaktaydılar. Ancak günümüzde ABD başta olmak üzere, İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya ve İskandinav ülkelerinde oldukça hızlı bir gelişim göstermektedir (Gabe vd., 2004).

1.4. TÜRKİYE’DE SAĞLIK SOSYOLOJİSİ ÇALIŞMALARI

Türkiye’de sağlık sosyolojisi ile ilgili çalışmalar, sosyolojinin diğer alt dallarına göre oldukça az sayıdadır. Bu konuda araştırma yapan ilk kişi Orhan Türkdoğan’dır. Türkdoğan, 1964-1965 yılları arasında Erzurum’a bağlı Ilıca Kasabası’nda, 37 köyü ziyaret edilerek bir alan araştırması gerçekleştirmiş ve burada yaşayan kişilerin, sağlık ve hastalık biçimlerine olan tutum ve davranış kalıplarını ele almıştır.

(34)

M. Aytül Kasapoğlu’da Türkiye’de sağlık sosyolojisi alanında çalışmalar yapan bir başka isimdir. Kasapoğlu’nun 1982 yılında tamamladığı “Sağlık Örgütlerinde Personelin Sosyal İlişkileri” adındaki doktora tezi, sağlık sosyoloji alanındaki ilk çalışmalarındandır. Kasapoğlu’nun konu ile ilgili “Sağlık Sosyolojisi” ve “Madalyonun İki Yüzü: Hastalık ve Sağlık” isimli kitapları ile çeşitli dergilerde yayınlanmış olan makaleleri bulunmaktadır.

Zafer Cirhinlioğlu da sağlık sosyolojisi alanında çalışmaları olan sosyologlardandır. Cirhinlioğlu’nun 2001 yılında çıkarmış olduğu “Sağlık Sosyolojisi” kitabının dışında, çeşitli dergilerde yayınlanmış olan makaleleri bulunmaktadır.

Burhan Baloğlu (2006), Nurşen Özçelik Adak (2002), Sevinç Özen, Sezgin Kızılçelik (1996) ve İlker Belek’in de sağlık sosyolojisi ile ilgili çalışmaları bulunmaktadır.

1.5. TARİH BOYUNCA SAĞLIK-HASTALIK KAVRAMLARI VE

PROBLEMLERİ

Sağlık ve hastalık kavramları, hastalık ve sağlıkla ilgili davranışlar, tutumlar ve hastalık türleri, çeşitli faktörlere bağlı olarak dönemlere göre farklılık göstermektedir.

1.5.1. Modern Öncesi Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri

Locker hastalık kavramının tarihte birkaç aşamadan geçtikten sonra günümüzdeki anlamına kavuştuğunu vurgulamıştır. Modern tıp ortaya çıkmadan önce hastalıkların, ruhsal ve mekanik güçlerin bir ürünü olarak ortaya çıktığına inanılmaktaydı. Bu açıklamaya göre hastalık ya vücudu meydana getiren öğelerin dengesiz oluşundan ya da günahkâr davranışlardan dolayı, Tanrı’nın bir cezası olarak ortaya çıkmaktadır (1983, Akt. Cirhinlioğlu, 2010: 23). Bu noktada sihir ve büyü oldukça büyük bir öneme sahiptir. Doğada ezeli uyumun bozulmasını önlemek için büyücüler, doğaüstü unsurlarla temasa geçerek, kötü kuvvetlerin insanları etkilemesine engel olmaktadırlar (Giddens, 2000:131; Türkdoğan, 2006: 70).

(35)

Modern dönem öncesinde var olan geleneksel tıp, toplumda hemen hemen çoğu kişinin bildiği ve az çok paylaştığı uygulamalar bütünüdür. Geleneksel tıpta uygulamalar toplumu oluşturan çok sayıda bireyin tecrübesine dayanmakta, rahatsızlık ya da hastalıkların nedeni doğaüstü güçlerde veya hastanın yaptığı ya da yapmadığı birtakım davranışlarda aranmaktadır. Böylece sosyal gruplar bireylere hastalıkla ilgili geleneksel bilgileri, alışkanlıkları, deneyimleri ve pratikleri aktarmaktadırlar. Geleneksel tıp basit uygulamalarla bütünleştiği için, uygulayıcıların da uzman olması gerekmemektedir. Bu nedenle uygulayıcıları daha çok hasta kişinin kendisi, ailesi ve çevresinde bulunan kişilerdir (Özsan, 2001: 77-78).

Kısaca modern dönem öncesi yani geleneksel dönemdeki hastalık ve sağlık kavramlarına bakış açısına değindikten sonra bu dönemde yaygın olarak görülen hastalık sebeplerine, türlerine ve tedavi biçimlerine değinmek yerinde olacaktır. Çünkü insanların geçirdikleri hastalıklar onların sağlık ve hastalık kavramlarına bakışını etkilemektedir.

Avcılık ve toplayıcılık döneminde insanlar, soğuktan, kabile içi çatışmalardan, doğal felaketlerden ve kuraklıktan dolayı yaşamlarını kaybetmekteydiler. Bu dönemde esas olarak doğa şartlarının sağlık ve hastalık durumuna etki ettiğini söyleyebiliriz. Endüstri dönemi öncesinde kabile yaşamında şamanlar ve kabile büyücüleri, hastaları kötü niyetli ruhlardan kurtarmaya dayalı bir tedavi yöntemi izlemekteydiler (Morrall, 2009). Yerleşik hayata geçilmesiyle birlikte, yani günümüzden 10000 yıl önce, ekonomi tarıma dayanmaktaydı. Bu dönemde insanlar, yaşamlarını devam ettirmek için çeşitli ürünleri yetiştirmek, ulaşımda kullanmak ve toprağı ekmek amacıyla hayvanları beslemeye başladılar. Bütün bunların sonucu olarak da paraziter ve bulaşıcı hastalıklar, beslenme ve besin kaynaklı hastalıklar yaygın olarak görülmeye başlamış ve dolayısıyla bu sebeplerle ortaya çıkan ölümler hız kazanmıştır. Yaklaşık 6000 yıl önce ise kentleşme ile birlikte beslenme ile ilgili hastalıklar görülmeye devam etmiştir (J. Armelagos ve N. Harper, 2010; Kızılçelik, 1996: 89).

(36)

Ortaçağa geldiğimizde yaygın ve ölüme neden olan hastalıklar, verem, kolera, veba gibi bulaşıcı hastalıklardır. Söz konusu bulaşıcı hastalıklar sanayileşme ile eski etkinliğini yitirmiş ve ölüm nedeni olmamaya başlamıştır. Yine bu bulaşıcı hastalıkların büyük bir kısmı sanayileşme ile birlikte tamamen ortadan kaldırılmıştır (Giddens, 2000: 132). Ancak modern dönemle birlikte artan sosyal eşitsizlikler, teknolojinin ilerlemesi, kentleşme, küreselleşme, global savaşlar hastalık sebebi olmuşlardır (J. Armelagos ve N. Harper, 2010).

Geleneksel tıp, kullanıcı birey ve toplum faktörüne göre değerlendirilmelidir. Hiç şüphesiz ki modern tıbbın olmadığı bir yerde modern dışı tekniklerin kullanılması ile modern tıbbın doruk noktasına eriştiği yerde modern dışı tedavi biçimlerine yönelmek bir değildir. Modern tıbbın geliştiği bazı yerlerde insanlar hala geleneksel tıbba başvurabilmektedir. Bu durumun nedenlerinden bazıları, kişinin içinde yaşadığı kültürel sistem, gelenekler, adet ve inanışlardır. Yine kanser hastalığı gibi modern tıbbın çaresiz kaldığı durumlarda da insanlar geleneksel tıbba başvurabilmektedirler. Günümüzde bilimin yeterince gelişmediği, modern tıbbın ulaşamadığı veya modern tıbbın bulunduğu fakat ekonomik güçlüklerden dolayı ulaşılamadığı bölgelerde geleneksel tıp, modern tıbba göre daha yaygın olarak kullanılmaya devam edilmektedir (Özsan, 2001: 79). Bu nedenle modern tıbbın gelişmesi her zaman, tüm toplum ve birey tarafından uygulanması anlamına gelmemektedir.

1.5.2. Modern Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri

Locker, hastalığın kavramlaştırılmasında Kartezyen düşüncenin çok önemli bir role sahip olduğunu ifade etmektedir (Cirhinlioğlu, 2010: 23). Bu düşünce akımında vücut ve ruh birbirinden bağımsız olarak kabul edilmektedir. Kartezyenci düşünceden etkilenen sosyoloji kuramları sayesinde, toplumsal ve kültürel olaylarda olduğu gibi tıpta da beden ve ruh ayırımı kabul edilmiş, bedene ilişkin pozitivist bir anlayış yaygınlaşmaya başlamıştır. 19. yy. birlikte beden üzerinde insan tasarrufu

(37)

yasallaşırken, tıp sadece vücudun fiziksel yanı ile ilgilenmeye başlamıştır (Baloğlu, 2006: 17).

İnsan vücudunun yapısını tanımak için yapılması gereken çalışmalar, insan vücudunun birçok inanç sistemi tarafından kutsal kabul edilmesi ve büyünün bozulmaması gerektiği inancı nedeniyle uzun yıllar boyunca yapılamamıştır. Çünkü bu inanç sistemlerine göre insan vücudu açılıp incelendiğinde kutsallığın gideceğine ve bunu yapan kişilerin lanetleneceğine dair bir inanış hüküm sürmekteydi. Ancak insan vücudunun yanında bir de ruhu olduğu inancının yaygınlaşmasıyla birlikte insan bedeninin yapısıyla ilgili araştırmalar hız kazanmıştır. Bu çalışmalarla birlikte de modern tıbbın temelleri de atılmıştır (Cirhinlioğlu, 1998: 300).

Mikrobun keşfi ise modern tıbbın dönüm noktasıdır. Mikrobun keşfiyle birlikte biyoloji, fizyoloji, anatomi ve patoloji gibi bilim dallarının 19. yy’da hızlı bir biçimde gelişmesi sonucunda modern tıp büyük bir ilerleme kaydetmiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra tüberküloz ve kolera basilinin bulunması, X ışınının kullanımı, tetanos, difteri ve çocuk felci aşılarının ve penisilinin icadı modern tıbbın şaşırtıcı bir şekilde gelişmesine neden olmuştur (Özsan, 2001: 79).

Genel olarak modern tıp, belirli yöntemlere ve çok sayıda deney ve araştırmaya dayanan bilimsel uygulamalar bütünüdür. Toplum tarafından yaygın olarak kullanımından çok, uzmanlaşmış belirli sayıda kişinin bilgi ve deneyleri sonucunda ortaya çıkmıştır. Modern tıp, karmaşık ve çok miktarda bilimsel bilgi ve uygulama alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından uygulanmaktadır (Özsan, 2001: 78). Oysa geleneksel tıpta bu şekilde bir uzmanlaşma söz konusu değildir.

Modern tıpta beden ve ruh birbirini etkilemekle beraber ikisi de ayrı alanlar olarak ele alınır. Bu anlamda modern tıp genellemelerden kaçınıp, hastanın rahatsızlığını özelleştirerek ele alır ve sadece ona yönelik çözümler üretir. Bu nedenle farklı hastalıklar için farklı çözüm yollarının mevcut olduğu gerçeği ortaya çıkar (Özsan, 2001: 78). Dolayısıyla modern tıp, daha etkili uygulamalara ulaşmak için sürekli yeni ve değişik yollar aramaktadır.

(38)

Modern tıpla birlikte sağlık kavramı, hastalık kavramına göre daha önemli bir hale gelmiştir. Bunun neticesinde de koruyucu tıp ve sağlığın geliştirilmesi ön plana çıkmıştır. Böylece bireyler henüz hastalanmadan hastalığa karşı önlemler alınmış, sağlık durumunun daha iyiye gitmesi sağlanmıştır (Tekin, 2007: 1).Oysa geleneksel tıpta hastalığı önleyici tedbirler bulunmamaktadır. Bu nedenle sadece hastalık belirtileri ortaya çıktıktan sonra tedavi yöntemlerine başvurulmaktadır.

Başlangıçta tek bir mikroba bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülen hastalıklar zamanla kendisini çok mikrop nedenli açıklamalara bırakmıştır. Ardından bulaşıcı hastalıklar üçgeni denilen çok faktörlü açıklama anlayışı yaygın olarak kabul görmüştür. Çok faktörlü açıklamalarda mikroplar için taşıyıcı ve uygun ortamın oluşması gerektiği vurgulanmıştır. Mikrop, taşıyıcı ve çevre üçgenini temel alan açıklamalarda hastalıkların tedavisi ön planda tutulmuştur. Ancak bu tür yaklaşımlar sadece bulaşıcı hastalıklar açısından geçerlidir, oysa kronik hastalıkları bu şekilde açıklamak mümkün değildir. Bu nedenle günümüzde hastalıkların açıklanmasında sadece biyolojik değil, toplumsal, kültürel, çevresel ve ekonomik değişkenleri göz önünde bulunduran bütüncül bir yaklaşım hâkim olmuştur (Baloğlu, 2006: 18).

Geleneksel dönemle modern dönem arasında, hastalık türleri ve nedenleri bakımından bir takım farklılıklar bulunmaktadır. Batıdaki sanayileşmiş ülkelerdeki ölüm oranının %70’ini kalp hastalıkları, kanser, felç ve akciğer hastalıkları oluşturmaktadır. Bu hastalıkların oranı farklı ülkelerde değişen oranlarla karşımıza çıkmaktadır. Değişen bu oran hastalıkların beslenme ve yaşam biçimlerinden etkilendiğini akla getirmektedir. Bu sebeple de sosyal sınıflarla hastalık arasında bir ilişki kurulabilir. Yüksek sosyoekonomik seviyede olanlar diğerlerine göre fiziksel olarak daha güçlü ve daha sağlıklı olurlar, dolayısıyla da daha uzun süre yaşarlar. Yoksul insanların ölüm riski, sosyoekonomik seviyesi yüksek düzeyde olanlardan daha yüksektir ve hastalıklara da daha çok maruz kalırlar. Fakat AİDS gibi kimi hastalıklar, bazı toplumlarda yüksek sosyoekonomik konumda olan insanlarda daha yaygın olarak görülebilmektedir (Giddens, 2000: 132).

Hastalık ve sağlık durumuna ilişkin dönemlere göre farklılıklar söz konusu olduğu gibi, aynı zaman dilimi içinde yaşayan ancak gelişmişlik düzeyi değişen

(39)

toplumların sağlık problemleri de birbirinden farklıdır. Gelişmekte olan ülkelerin sağlık sorunları, enfeksiyon hastalıkları, paraziter hastalıklar, bulaşıcı hastalıklar, sağlıksız ve güvensiz su kullanımı sonucu ishal, böcekler veya diğer vektörlerle taşınan sıtma gibi hastalıklardır. Gelişmiş ülkelerin sağlık sorunları ise kalp- damar hastalıkları, kanser, kazalar, yaşlanma ile ortaya çıkan kronik hastalıklar, sanayileşme ve kentleşme gibi çevreye bağlı ruh sağlığı hastalıkları, alkol ve uyuşturucu alışkanlıkları, akciğer kanseri gibi sigaraya bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar, fazla yemeye bağlı obezitedir (Marshall, 1999).

20. yüzyılda diğer hastalık nedenleri nüfusun yaşlanması ve hayat tarzındaki değişiklikle ilişkilidir. Örneğin bu dönemde görülen şeker hastalığı, önde gelen ölüm nedenlerinden değildir. Ancak bu hastalık giderek zenginleşen ve yaşlı nüfusa sahip olan toplumlarda önem kazanmaktadır. Özellikle Batılı sanayi toplumlarında görev yapmakta olan doktorlar, hastalarn toplumsal görevlerini yerine getirmesini engelleyen uzun dönemli kronik hastalıklarla karşı karşıyadırlar. Bu nedenle modern tıpla birlikte, rahatsızlıkların açıklaması açısından mikrobun yerini stresin, tedavi kavramının yerini de rehabilitasyon ve bakım hizmetlerinin aldığı söylenebilir (Turner, 2011: 17).

Modernliğin, hastalıklar açısından avantajlı ve dezavantajlı yönleri bulunmaktadır. Modern toplum risk toplumudur. Modern toplumdaki ekonomik tehlikeler insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Ekonomik faktörün yanı sıra çevresel riskler de, ekonomik ve politik sistem içine nüfuz ederek varlığını sürdürmektedir (Annandale, 1998). Modern toplumlar aynı zamanda tüketim toplumlarıdır. Ancak tüketilen maddelerin her zaman, tam anlamıyla güvenilirliği söz konusu değildir. Yiyeceklerde kullanılan kimyasal maddeler, fast food alışkanlıkları, kozmetik ürünlerin kullanımındaki artış gibi pek çok faktör, insan sağlığına zarar vermektedir.

Modern tıp toplumlara ve bireylere çok sayıda fayda sağladıysa da zaman zaman fiziksel, ruhsal, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak zarar da verebilmektedir. Bu nedenle modern tıp uygulamaları farklı gerekçelerle eleştiri almaktadır.

(40)

Teknolojinin gelişmesiyle birlikte modern tıp, teknolojinin bir uygulayıcısı haline gelmiştir. Bu durum hastalıkların teşhisinde yararlı olsa da hasta-hekim ilişkilerine zarar verebilmektedir. Teknolojik aygıtların teşhis ve tedavi amacı ile kullanılması sonucunda hekim ve hasta arasındaki ilişki, eskiye göre daha mesafeli ve otoriter bir hale gelmiştir. Böyle bir ilişki içerisinde olan hekim, hastası ile çok konuşmamakta, geleneksel olarak uzun uzadıya muayene etmemekte, sadece teknolojik cihazların verdiği bilgilere göre teşhisler koymakta ve tedavileri düzenlemektedir (Mangan, 2006: 9). Bu nedenle rasyonel tıp uygulamaları, hastaların hastalıklarıyla ilgili açıklamalara dair güvenini azaltmıştır (Bilton vd., 2009: 355). Çünkü hekim bu durumda tahlil ve tetkik sonuçlarına göre, hastayı görmeden de teşhis koyabilmektedir.

Bir başka eleştiriye göre modern tıp, bireylerin kendi gerçeklerini yaşama ve sorunlarını çözme becerilerini yok etmektedir. Sağlık sadece modern tıbbın söylemlerinden ibaret değildir, bu nedenle sadece modern tıpla sınırlandırılmamalıdır. Sağlık ve hastalık kültürel bağlam içinde de ele alınmalıdır (Bolsoy ve Sevil, 2006: 85). Böylece hastalıkları anlamada sadece hekim odaklı açıklamalar yapılmayacak, hastalar da hastalıklarına dair görüşlerde bulunabileceklerdir.

Modern zamanlarda yaşayan çağdaş insanlar tıp ve tıp tedavisini tamamen reddedemeseler de tıbba karşı güvenlerini yitirmeye başlamışlardır. Bu durumda insanlar hastalanmamak için sağlıklarını koruyucu önlemler almaya başlamışlar ve bu nedenlerle alternatif tıp alanına kaymışlardır. Alternatif tıbba inancı olan kişiler doğal yiyecek ve doğal tedavilere önem vermeye başlamışlardır. Böylece hastalıktan ziyade sağlık kavramı ön plana çıkmıştır. Medikal sosyolojinin çalışma alanları da bu yönde bir gelişim göstermeye başlamıştır (Cirhinlioğlu, 2001: 30).

1.5.3. Postmodern Dönemde Hastalık- Sağlık Kavramları ve Problemleri

Geçmişten günümüze doğru baktığımızda hekimlikle ilgili bir dönüşüm yaşandığını görmekteyiz. Tıp alanındaki gelişmelerin, bilgilerin artması ve yaygınlaşması sonucunda hekimlerin meslekleri üzerlerinde kurdukları hâkimiyet

Şekil

Tablo 5.1.8. Hastaların Şu Andaki Gelirlerinin Geçimlerini Sağlamaya  Yetip/Yetmediği Durumu
Tablo 5.1.17. Hastanın Ailesinde Başka Böbrek Hastası Varsa Kim Olduğu
Tablo 5.2.3.  Hastaların, Diyaliz Makinesine Bağlı Oldukları İçin Kendilerini  Diğer İnsanlara Göre Nasıl Değerlendirdikleri
Tablo 5.2.5. Hastaların, Hastalıklarına Neden Olarak Kimleri ve Neleri  Sorumlu Tuttuğu
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Doğumsal kalp hastalıkları arasında soldan sağa şantlı kalp hastalıkları, bazı siyanotik doğumsal kalp hastalıkları pulmoner arteriyel hipertansi- yona neden olur.. Sol

Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında PAH olan grupta ciddi Raynaud fenomeni, parmaklarda ülser, anti U3 ribonükleoprotein (Anti U3 RNP) pozitifliği, difüzyon

Böbrek yetersizliği olan hastalarda var olan kalıcı damar erişim yolu sıkıntısı nedeniyle, ligasyon yerine anastomozun daraltılmasının veya yalnız anevrizma

Bu raporda, 10 yıldır kro- nik böbrek yetmezliği nedeniyle hemodiyaliz uygulanan ancak hemodiyaliz kateteri çıkarılamayan 51 ya- şındaki kadın hastada gelişen metisiline

In his works, Ahmet Hamdi Tanpınar men- tions about cultural crisis, cultural degeneration in the Turkish society, people stuck between the east and west after the Reforms

The research results revealed that the students who received the model for organizing activities to enhance the characteristics of the Thai new-gen teachers living according to

25. ’Allah’a inanıyorum.’ sözü ile aşağıda verilenlerden hangisini söylemiş olmayız? A) Allah’ın birden fazla olduğuna dair inancımızı B)

Ocak 2008- Haziran 2010 tarihleri aras›nda akut özofagus varis kanamas› düflünülerek somatostatin tedavisi bafllanan ve üst gastrointestinal sistem en- doskopisi sonras›