• Sonuç bulunamadı

Tablo 5.1.1. Cinsiyet Dağılımı

Cinsiyet Sayı Yüzde Kadın 187 44,3 Erkek 235 55,7 Toplam 422 100,0

Anketimize katılan deneklerin cinsiyet dağılımına baktığımızda, %44,3 oranıyla 187 “kadın” ve %55,7 oranıyla 235 “erkek” ten oluştuğunu görmekteyiz.

Tablo 5.1.2.Yaş Dağılımı

Yaş Sayı Yüzde

0-19 4 0,9 20-44 100 23,7 45-64 172 40,8 65-74 111 26,3 75 ve Üstü 35 8,3 Toplam 422 100,0

Örneklemimize dâhil olan HD tedavisi gören KBY hastalarının yaş dağılımına bakarsak, % 0,9 oranla 4 kişinin 0-19 yaş arasında, % 23,7 oranla 100 kişinin 20-44 yaş arasında, % 40,8 oranla 172 kişinin 45-64 yaş arasında, %26,3 oranla 111 kişinin 65-74 yaş arasında, %8,3 oranla 35 kişininse 75 yaş ve üzerinde olduğunu görmekteyiz.

Tablo 5.1.3. Medeni Durum

Medeni Durum Sayı Yüzde Evli 320 75,8 Bekâr 35 8,3 Dul, Boşanmış, Eşi

Ölmüş 67 15,9 Toplam 422 100,0

Örneklemimizi oluşturan deneklerin medeni durumlarına ilişkin verilere göre %75,8 oranıyla 320 kişi evli, %8,3 oranıyla 35 kişi bekâr ve %15,9 oranıyla 67 kişi dul, boşanmış ya da eşi ölmüş durumdadır. Hastaların yaş ortalamalarına bakacak olursak medeni durumlarının dağılımının normal olduğunu görürüz.

Tablo 5.1.4. Eğitim Durumu

Eğitim Durumu Sayı Yüzde Okur-Yazar Değil 64 15,2 İlkokul 250 59,2 Ortaokul 25 5,9 Lise 64 15,2 Üniversite 18 4,3 Toplam 422 100,0

Örneklemimizi oluşturan deneklerin eğitim durumuna baktığımızda, %15,2 oranıyla 64 kişinin okuryazar olmadığını, %59,2 oranıyla 250 kişinin ilkokul mezunu olduğunu, %5,9 oranıyla 25 kişinin ortaokul mezunu olduğunu, %15,2 oranıyla 64 kişinin lise mezunu olduğunu, %4,3 oranıyla 18 kişinin üniversite mezunu olduğunu görmekteyiz.

2001 yılında Konya ili ve ilçelerindeki 511 hemodiyaliz hastası üzerinde yapılan çalışmada hastaların eğitim durumlarıyla ilgili olarak % 19,6 oranla okur yazar olmadıkları, % 67,7 oranla ilköğretim mezunu, % 8,6 oranla lise mezunu, % 4,1 oranla da üniversite mezunu olduklarına ilişkin veri bulunmaktadır (Güney vd., 2005: 27). Araştırmalar arasında on yıl gibi bir fark bulunmasına rağmen, hastaların eğitim düzeyinde çok az oranda artış olduğu söylenebilir.

Verilere baktığımızda hastaların en fazla oranla ilkokul mezunu olduğunu görmekteyiz. İkinci sırada okuryazar olmayanlar ve lise mezunları, üçüncü sırada ortaokul ve son olarak da üniversite mezunları bulunmaktadır. Verilere dayalı olarak anketimize katılan deneklerin genel olarak eğitim seviyesinin düşük düzeyde olduğunu söyleyebiliriz.

Hastaların sağlık ve hastalık algılaması ile eğitim düzeyi arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Eğitim düzeyi yükseldikçe hastalıklar konusunda bilgi ve bilinç düzeyi de artmaktadır. Yaptığımız anket çalışmasında hastaların genel olarak eğitim düzeyinin düşük olması, onları dezavantajlı hale getirmiştir.

Tablo 5.1.5. Meslek Dağılımı

Meslek Sayı Yüzde İşçi 92 21,8 Memur 24 5,7 Esnaf 75 17,8 Çiftçi 25 5,9 Ev Hanımı 174 41,2 Diğerleri 32 7,6 Toplam 422 100,0

Örneklemimizde yer alan deneklerin meslek dağılımına baktığımızda, %21,8 oranıyla 92 kişinin işçi, %5,7 oranıyla 24 kişinin memur, %17,8 oranıyla 75 kişinin esnaf, % 5,9 oranıyla 25 kişinin çiftçi, % 41,2 oranıyla 174 kişinin ev hanımı, % 7,6 oranıyla 32 kişinin ise diğer meslek gruplarına dâhil olduğunu görmekteyiz.

Tablo 5.1.1’de ankete katılan hastaların %44,3 oranla 187’sinin kadın, % 55,7 oranla 235 kişinin erkek olduğunu görmekteyiz. Cinsiyet dağılımı ile meslek dağılımını karşılaştıracak olursak kadınlardan sadece 13’ünün bir mesleğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bir başka deyişle ankete katılan kadınların büyük oranı bir mesleğe sahip değildir ve kendilerini ev hanımı olarak nitelendirmektedirler. Bu nedenle bir mesleğe sahip olanlar daha çok erkeklerdir. Meslek dağılımlarına bakacak olursak en fazla oranla işçiler, daha sonra esnaflar ve diğer meslek türleri gelmekte ve üst düzeyde meslek grupları çok görülmemektedir. Bu nedenle hastaların alt tabakada bulunmaları nedeni ile hastalığa maruz kaldıkları akla gelebilmektedir.

Tablo 5.1.6. Şu Anda Geçimlerini Sağladıkları İş Dağılımı

İşler Sayı Yüzde İşçi 17 4,0 Esnaf 26 6,1 Çiftçi 15 3,6 Emekli 152 36,0 Eşinin Geliri 139 33,0 Anne/Baba Geliri 25 6,0 Çocuğunun Geliri 25 6,0 Diğerleri 23 5,3 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan deneklerin şu anda geçimlerini sağladıkları iş konusunda verdikleri bilgilere göre % 4 oranla 17 kişi işçilik, % 6,1 oranla 26 kişi esnaflık, %3,6 oranla 15 kişi çiftçilik yapmaktadır. Geriye kalan deneklerden % 36 oranla 152 kişi emeklilik geliri ile, % 33 oranla 139 kişi eşinin geliri, % 6 oranla 25 kişi anne/baba geliri, % 6 oranla 25 kişi çocuğunun geliri, %5,3 oranla 23 kişi ise diğer işlerden elde ettiği gelir ile geçimini sağlamaktadır.

Verilere baktığımızda eşlerinin geliri ile geçinenlerin ev hanımları olduğunu, anne/baba geliri ile geçinenlerin çalışmayan gençlerden ya da öğrencilerden oluştuğunu, çocuğunu geliri ile geçinenlerin ise eşi ölmüş ya da boşanmış kişilerden oluştuğunu söyleyebiliriz.

Verilere göre eşinin, çocuğunun, anne ve babasının geliri ile geçinenlerle emeklilik geliri ile geçinenlerin aktif bir şekilde iş yaşamında bulunmadıkları düşünülürse, bu oranın toplamda %81oranla 341 kişi olduğu görülmektedir. Sonuç olarak da ankete katılan hastaların çoğunlukla aktif çalışma hayatı dışında bunduğunu söyleyebiliriz.

Tablo 5.1.7. Hastanın Evine Giren Ortalama Aylık Gelir Düzeyi

Gelir Sayı Yüzde 749 ve Altı (Alt Gelir) 266 63,0 750-1499 (Orta Alt) 125 29,6 1500-2999 (Orta) 26 6,2 3000-4999 (Orta Üst) 4 0,9 5000 ve Üzeri (Üst Gelir) 1 0,2 Toplam 422 100,0

Ankete katılan hastaların evlerine giren ortalama gelire baktığımızda, % 63 oranla 266 kişinin 749 TL ve altında, % 29,6 oranla 125 kişinin 750-1499 TL arasında, % 6,2 oranla 26 kişinin 1500- 2999 TL arasında, % 0,9 oranla 4 kişinin 3000-4999 TL arasında, % 0,2 oranla 1 kişinin 5000 TL ve üzerinde gelire sahip olduklarını görmekteyiz. Verilere göre çalışmaya katılan hastaların çoğunun alt gelir seviyesinde bulunduğu dikkati çekmektedir.

Hastaların gelir düzeyinin genellikle düşük olması, kişilerin hastalıklarından kaynaklanan nedenlerden dolayı gelir kaybına uğrayabileceklerini ya da gelir seviyelerinin düşüklüğü nedeniyle hastalığa yakalanmış olabileceklerini düşündürmektedir.

Tablo 5.1.8. Hastaların Şu Andaki Gelirlerinin Geçimlerini Sağlamaya Yetip/Yetmediği Durumu

Gelir Sayı Yüzde Yeterli 81 19,2 İdare eder 174 41,2 Yetersiz 167 39,6 Toplam 422 100,0

Tabloya baktığımızda deneklerin toplam gelirlerinin geçimlerini sağlamaya yeterli olup olmadığına ilişkin olarak, %19,2 oranıyla 81 kişi yeterli olduğunu, %41,2 oranıyla 174 kişi idare ettiğini, %39,6 oranıyla 167 kişi ise yetmediğini dile getirmiştir.

Tablo 5.1.7’ye baktığımızda ankete katılan hastaların çoğunun alt gelir seviyesinde bulunduğunu görmekteyiz. Bu nedenle de hastaların toplam gelirlerinin geçimlerini sağlamayacağı sonucu oldukça normaldir. Verilere baktığımızda bu sonuç doğrulanacaktır. Çünkü hastalar sadece %20 oranında gelirlerinin geçimlerini sağladığını belirtmişlerdir.

Tablo 5.1.9. Hastaların Sosyal Güvence Durumu

Sosyal

Güvenceler Sayı Yüzde Bağ-Kur 143 33,9 Emekli Sandığı 46 10,9 Yeşil Kart 50 11,8 SSK 181 42,9 Hayır Yok 2 0,5 Toplam 422 100,0

Yapılan ankete göre örneklemimizi oluşturan deneklerden %0,5 oranıyla 2 kişinin sosyal güvencesi bulunmamaktadır. Sosyal güvencesi olanların %33,9 oranıyla 143 kişi Bağ-Kur, %10,9 oranıyla 46 kişi emekli sandığı, %11,8 oranıyla 50 kişi yeşil kart ve %42,9 oranıyla 181 kişi SSK’dan faydalanmaktadır.

Sosyal güvencesi Bağ-Kur olanlar esnaf, emekli sandığı olanlar memur, SSK olanlar işçi grupları içinde bulunmaktadır. Herhangi bir işte çalışmayanlarsa yeşil karttan faydalanmaktadırlar. Hastalar kendileri çalışarak ailelerini geçindirdikleri gibi, kendileri çalışmayıp, eşlerinin ya da çocuklarının geliri ile de yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle ailenin geçimini sağlayan işi tespit etmek için sosyal güvence durumuna bakmak yerinde olacaktır. Tabloya bakacak olursak hastanın yaşadığı ailenin büyük oranda işçi ailesi olduğunu görmekteyiz. İkinci sırada esnaf ve üçüncü sırada memur ailesi gelmektedir. Bu veriye dayanarak da hastaların daha çok alt tabakada bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu sonuç bizlere alt gelir seviyesine sahip olan kişilerin, hastalıklara daha çok maruz kaldıklarını gösterebilmektedir.

Tablo 5.1.10. Hastaların Tedavi Masraflarını Karşılama Şekli

Masrafı Karşılama Sayı Yüzde Kendim 6 1,4 Bir Yakınım Vasıtasıyla 11 2,6

Sosyal Güvencem

Vasıtasıyla 405 96 Toplam 422 100,0

Örneklemimizi oluşturan deneklerin tedavi masraflarını nasıl karşıladığına ilişkin verilere baktığımızda %1,4 oranıyla 6 kişinin kendisinin karşıladığını, %2,6 oranıyla 11 kişinin bir yakını vasıtasıyla, %96 oranıyla 405 kişinin ise sosyal güvencesi vasıtasıyla karşıladığını görmekteyiz.

Tablo 5.1.9’a baktığımızda hastaların büyük bir oranda sosyal güvenceye sahip olduğunu görmekteyiz. Tablo 5.1.10’a da bu sonuç yansımaktadır. Yani ankete katılan hastaların çoğu masraflarını sosyal güvencesi sayesinde karşılamaktadır. Hastaların tedavi masraflarının sosyal güvencesi sayesinde karşılaması, hastalıklarından dolayı daha da yoksullaşmasına engel olmaktadır.

Tablo 5.1.11. Hastaların Haftada Toplam Kaç Gün Diyalize Girdiği

Gün Sayı Yüzde

2 13 3,1

3 404 95,7

4 5 1,2

Toplam 422 100,0

Ankete katılan örneklem grubunda, %3,1 oranla 13 kişi haftada 2 gün, %95,7 oranla 404 kişi 3 gün ve %1,2 oranla 5 kişinin 4 gün hemodiyaliz tedavisi aldığını

görmekteyiz. Hastaların neredeyse tamamına yakını (%95,7) hemodiyaliz tedavisi almak amacıyla haftada 3 gün hemodiyaliz merkezlerine gitmektedirler.

Tablo 5.1.12. Hastaların Haftada Toplam Kaç Saat Diyalize Girdikleri

Saat Sayı Yüzde

8 13 3,1

12 405 96

16 5 1,2

Toplam 422 100,0

Örneklemi oluşturan deneklerin haftada kaç saat hemodiyaliz tedavisi gördüğüne ilişkin verilere göre, %3,1 oranıyla 13 kişi haftada 8 saat, %96 oranıyla 405 kişi 12 saat ve %1,2 oranıyla 5 kişi toplam 16 saat tedavi almaktadırlar. Bu verilere göre hastaların neredeyse tamamı (%96) haftada 12 saat hemodiyaliz tedavisi almaktadırlar.

Tablo 5.1.13. Hastaların Kaç Yıldır Diyaliz Tedavisi Gördükleri

Yıl Sayı Yüzde 0-2 130 30,8 3-5 120 28,4 6-8 76 18,0 9-11 55 13,0 12-14 23 5,5 15 ve Üzeri 18 4,3 Toplam 422 100,0

Ankete katılan HD tedavisi gören hastaların, kaç yıldır diyaliz tedavisi gördüğüne ilişkin verilere baktığımızda, %30,8 oranla 130 kişi 0-2 yıl, %28,4 oranla 120 kişi 3-5 yıl, % 18 oranla 76 kişi 6-8 yıl, % 13 oranla 55 kişi 9-11 yıl, % 5,5 oranla 23 kişi 12-14 yıl arasında, % 4,3 oranla 18 kişi ise 15 yıl ve üzerinde hemodiyaliz tedavisi aldıklarını belirtmişlerdir.

Verilere göre tedavi olunan yıl azaldıkça hasta sayısının arttığını görmekteyiz. Bu sonuç bizlere hemodiyaliz tedavisi alan hasta sayısının her geçen yıl arttığını göstermektedir. Bu anlamda literatürle uyumlu bir sonuç ortaya çıkmıştır.

Tablo 5.1.14. Hastaların Yaşadıkları Yerleşim Birimi

Yerleşim Birimi Sayı Yüzde

Köy 30 7,1

İlçe 76 18,0

Şehir Merkezi 316 74,9 Toplam 422 100,0

Ankete katılan deneklerin verdiği bilgilere göre, %7,1oranıyla 30 kişi köyde, %18,0 oranıyla 76 kişi ilçede ve %74,9 oranıyla 316 kişi şehir merkezinde yaşamaktadır. Verilere baktığımızda hastaların büyük kısmının şehir merkezinde yaşadığını görmekteyiz. Şehir merkezinde yaşamak, sağlık hizmetlerinden daha fazla oranda yararlanmayı da getirmektedir. Bu nedenle şehir merkezinde yaşayan hastalar, kırsal kesinlerde yaşayan hastalara göre daha avantajlı konumdadırlar.

Tablo 5.1.15. Hastaların Aynı Evde Kimlerle Yaşadığı Durumu

Kişiler Sayı Yüzde Eş 133 31,5 Eş ve Çocuklar 160 37,9 Anne-Baba ve Kardeşler 34 8,1

Yalnız 15 3,6 Çocuklar 27 6,4 Eş-Çocuk ve Aile Büyüğü 53 12,5

Toplam 422 100,0

Örneklemi oluşturan deneklerin aynı evde kimlerle birlikte yaşadığı ile ilgili verilere göre, %31,5 oranla 133 kişi eşiyle, % 37,9 oranla 160 kişi eş ve çocuklarıyla, % 8,1 oranla 34 kişi anne, baba ve kardeşleriyle, % 3,6 oranla 15 kişi yalnız, % 6,4 oranla 27 kişi çocuklarıyla, % 12,5 oranla 53 kişi ise eşi, çocukları ve aile büyüğü ile birlikte yaşamaktadır.

Verilere baktığımızda eşiyle, eşi ve çocuklarıyla, anne, baba ve kardeşleriyle ve çocuklarıyla yaşayan % 83,9 oranıyla 354 kişinin çekirdek aile yapısına, % 12,5 oranla 53 kişinin ise geniş aile yapısına sahip olduğunu görmekteyiz. Geniş ile çekirdek aile tipleri işlevleri ve üye yoğunlukları bakımından birbirlerinden ayrılmaktadır. Çekirdek aile aynı zamanda modern aile biçimi olarak da bilinmektedir. Ankete katılan hastalar daha çok çekirdek aile yapısına sahip olduklarından, tedavi yöntemlerinin doğru bir şekilde uygulanması ve sağlık hizmetlerinden faydalanma bakımından avantajlı konumdadırlar.

Tablo 5.1.16. Hastaların Ailesinde Başka Böbrek Hastası Olup/Olmama Durumu

Başka Böbrek

Hastasının Varlığı Sayı Yüzde Evet 77 18,2 Hayır 345 81,8 Toplam 422 100,0

Örneklemi oluşturan deneklerden alınan bilgilere göre, %18,2 oranla 77 kişinin ailesinde bir başka böbrek hastası bulunmaktayken, %81,8 oranla 345 kişinin ailesinde kendisinden başka böbrek hastası bulunmamaktadır.

Ailede bir başkasında böbrek hastasının olması, hastalığın kalıtsallığı konusunda bilgi verebilmektedir. Verilere baktığımızda hastaların sadece %18,2’ sinin ailesinde böbrek hastalığı olduğunu görmekteyiz.

Tablo 5.1.17. Hastanın Ailesinde Başka Böbrek Hastası Varsa Kim Olduğu

Böbrek Hastası Kişi Sayı Yüzde Kardeş 21 5,0 Anne/Baba 16 3,8 Yakın Akraba 40 9,4 Ailesinde Böbrek Hastası Olmayan 345 81,8 Toplam 422 100,0

Örnekleme katılan deneklerden, % 81,8 oranla 345 kişinin ailesinde böbrek hastası bulunmamaktadır. Geriye kalan % 9,4 oranla 40 kişinin yakın akrabalarında, % 5 oranla 21 kişinin kardeşinde ve %3,8 oranla 16 kişinin anne/babasında böbrek hastalığı bulunmaktadır.

Verilere göre hastaların birinci ve ikinci dereceden yakınlarında böbrek hastalığı olma düzeyi birbirine yakındır.