• Sonuç bulunamadı

Toplumsal rol için çeşitli tanımlamalar yapmak mümkündür. Bunlardan bazıları şu şekildedir: “rol, belirli bir statünün gerektirdiği görevleri yapma ve onun

ayrıcalıklarından ve haklarından yararlanma biçimi” dir (Doğan, 2008: 137-138;

İçli, 2002: 75). Toplumsal rol, toplumda kişilerin bulundukları sosyal statü ile gelen ve elde edilen, hak ve ödevlerdir. Bu tanımlamaya göre toplum, farklı oyunları oynayan oyuncuların toplamından ibarettir. Topluma ait olan kültür bir piyestir ve bu piyeste kişiler kendilerine verilen rolleri oynamakla yükümlüdürler (E. Erkal, 2009: 15). Bir başka tanımlamaya göre ise rol, belirli bir statüyü işgal eden kişiden beklenen davranış biçimidir (Bozkurt, 2009: 147).

Roller mesleki ve toplumsal rol olmak üzere ikiye ayrılabilir. Askerlik, öğretmenlik, öğretim üyeliği, doktorluk, hemşirelik, inşaat ustalığı mesleki rol örneklerindendir. Anne-babalık, çocukluk, akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, kentlilik gibi örnekler ise toplumsal rol ile alakalıdır. Mesleki roller mevzuat ve yönetmeliklerle tanımlanmıştır. Oysa toplumsal role ilişkin beklentiler yazılı değildir. Bireyin birden fazla gösterdiği rol toplamı kişinin genel rolünü belirler ve kişiler genel rollerine göre davranış sergilerler (Doğan, 2008: 137-138; İçli, 2002: 75; Aslan, 1997).

Rol, sosyoloji kuramlarında anahtar kavram niteliğindedir. Rol, belirli bir statü veya toplumsal konuma atfedilen beklentileri ortaya koyarak, bu beklentilerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini kontrol eden sürece sahiptir. Rol kuramı içerisinde iki farklı yaklaşım söz konusudur. İlk yaklaşımda roller kurumsallaşmış normatif hak ve yükümlülükler kümesi halindedirler. Bu yaklaşımın en iyi örneği, Parsons’un “hasta rolü” değerlendirmesidir. Parsons’a göre toplumsal rol bireyin kişiliği ve sosyal sistemin yapısı arasındaki ana eklemlenme noktasıdır (Giddens, 2005: 117). Parsons’ın da içinde bulunduğu işlevselci yaklaşımında rol kavramı daha

çok kişilik gelişimi ve toplumun kurumsallaşmış özellikleri arasındaki bağlantıyı kurmaktadır (Giddens, 2004). Role ilişkin ikinci yaklaşım ise sembolik etkileşim ve dramaturji geleneklerinden gelmektedir. Bu yaklaşım ilkinden çok daha fazla toplumsal ve psikolojik niteliğe sahip olup, rol yapma, rol üstlenme, rol oynama gibi aktif süreçleri de ihtiva etmektedir (Marshall, 1999: 624).

Dramaturji geleneğinin önemli temsilcilerinden biri Goffman’dır. Goffman toplumsal durumdaki katılımcıların etkinliklerini performans olarak adlandırmaktadır. Performansın amacı genellikle oyuncunun özellikleri değil, sahnelenen görevin özellikleridir (Goffman, 2009: 82). Performans esnasında görülen ve belki de diğer durumlarda da sergilenecek olan, önceden belirlenmiş eylem kalıpları da rutin olarak tanımlanmaktadır. Kişiler gündelik yaşamda rutin rollerini sergilerken, kendi idealleşmiş görüntülerini de sergilemektedirler. Kişilerin toplumsal yaşamda pek çok rolü olmasına karşın, o an sergilemekte oldukları rol en önemlisiymiş gibi davranırlar. Ayrıca rollerin sergilenmesi için bir grup insana da ihtiyaç duyulmaktadır (M. Poloma, 1993: 202). Bu anlamda tek başınayken oynanan rol değil, insanların içinde oynanan rol önemlidir.

Goffman, bireylerin kendilerini ve etkinliklerini gündelik yaşamda nasıl ifade ettiklerini ele almaktadır. Buna yönelik olarak da kişilerin, başkalarının kendisiyle ilgili izlenimlerini yönetme ve kontrol etme biçimi olan izlenim yönetimi üzerinde odaklanmıştır. Ona göre kişilerin gündelik hayatında ön ve arka bölgeler vardır. Ön bölge bireyin yapıp ettiklerinin görülebildiği bölgedir. Bu bölgede görev ya da rütbe, giyim, cinsiyet, yaş, yüz ifadeleri gibi faktörler ön plandadır. Arka bölge ise izlenim yönetimi tekniklerinin uygulandığı, seyircilerden gizlenmiş kapalı yerlerdir. Arka bölge kişinin rahatlayacağı bir alandır ve kişiler bu alana geçtiklerinde sadece kendileri olurlar (Wallace ve Wolf, 2004: 269-271). Örneğin, hasta karşısında hekim ve hemşire rollerini tam olarak sergileyen bireyler, poliklinik saati bittiğinde, hemşire ve hekim rollerini bir yana bırakıp, arkadaşlık rollerini sergileyebilirler.

Goffman, bütün bunların dışında rol mesafesi ve rol benimsenmesi kavramlarından da bahsetmiştir. Rol mesafesi, bireysel ve yerleşik rol arasındaki kesin ayrılıktır. Rol benimsemesi ise role ilişkin kabul edilmiş ifade şeklidir. Role

bağlılık ve rol mesafesi yaş, cinsiyet ve eğitim gibi faktörlere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin evli bir kadın profesör eş rolüne, çalışmayan bir kadına oranla daha uzak olabilir veya dört çocuğa sahip bir kadın eş rolüne, evlendiği ilk zamanlara oranla daha uzak olabilir (M. Poloma, 1993: 210). Bu nedenle farklı kişilerden eşit derecede rol benimsemesine sahip olmaları beklenemez.

Yapısalcı bakış açısına göre rol, toplumsal temeli olan beklentilerden oluşmaktadır. Bu görüşe göre bir kişi, anne, öğretmen, müdür gibi çeşitli statülere sahip olur ve bu statülerin hepsi kendi rolünü içinde taşıyarak statü kümesini meydana getirir. Bireylerin sahip olduğu her rol, farklı kişilere göre değişen rol beklentilerini de beraberinde getirmektedir (Marshall, 1999: 625). Örneğin bir öğretmen toplumda statü sahibidir ve insanların ondan statülerine yönelik beklentisi bulunmaktadır. Ancak öğretmenden, öğrencinin, çocuğunun, müdürün veya bir velinin beklentisi birbirinden farklıdır.

Nadel’a göre iki çeşit rol ya da aynı rolün bağımlı ve bağımsız olmak üzere iki ayrı görüntüsü bulunmaktadır. Bazı roller diğer rollerle doğrudan ve simetrik bir ilişkiye sahip olmadan, kolay bir şekilde kavranamazlar. Örneğin aile içi rollerde baba rolü, çocuk sahibi olanlardan başka hiç kimse için geçerli değildir. Bir başka deyişle çocuk olmadan baba rolünden bahsedilemez. Bu durumdan farklı olarak yazar rolü, okuyucu olsa da olmasa da geçerliliğini sürdürebilir, yani, karşısında kendini anlamlandıran bir role ihtiyaç duyulmaz (Mendras, 2009: 99-100).

Sosyal psikoloji ise sosyal rollerle ilgili olarak daha çok rollerin işleyişindeki dinamik boyutlar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu görüşte bireylerin oynadığı rollerin toplumsal yapı içindeki yeri açıklanmaktan ziyade, bu rollerin yerine getirilmesi sürecindeki etkileşimler incelenmektedir. Sosyal psikolojik görüş, insanların ötekinin rolünü üstlenmesi, kendi rollerini inşa etmesi, kendi rollerine ilişkin beklentilere göre davranması ve kişinin kendi rollerini oynamasına vurgu yapmaktadır (Marshall, 1999: 625).