• Sonuç bulunamadı

2.3.1. Rol Davranışı

Bireyler sahip oldukları toplumsal rollere uygun davranış sergilerler. Sosyal sistem analizlerine göre sosyal hayat, çok sayıda alt sistemden oluşmaktadır. Davranış düzlemleri ele alındığında bunların, statüler ağından meydana geldiği görülür. Statü, davranış düzlemi içerisinde gerçekleştirilmesi gereken davranışlar topluluğudur. Statüleri işgal eden kişilerden beklenen davranışı istenildiği şekilde

gerçekleştirilmesine de rol davranışı denilmektedir (Eroğlu, 2009: 105). Bir başka deyişle statüye uygun rol sergilenmesine, rol davranışı denilir.

Horton ve Hunt’a göre (1976, Akt. Barlas vd., 1991: 231) rol beklendik bir davranış biçimidir, rol davranışı ise rolün oynanışındaki gerçek davranıştır. Örneğin bir öğretmenden öğrencileri iyi yetiştirmesi beklenir, ancak kimi zaman öğretmen, kendisinden beklenmeyen davranışlar da sergileyebilmektedir. Bu durumda kendisinden beklenen rol değil, sergilediği rol, gerçek rol davranışıdır.

2.3.2. Toplumsal Rol ve Sosyalizasyon

Toplumsal rol geçici ve kurgusal değildir. Rol, toplum içerisinde sosyalizasyon sürecinde öğrenilir ve bireylerin sosyal kişiliğinde içselleştirilir. Sosyal rol, bir süreliğine oynanıp bir kenara bırakılabilen yapıya sahip değildir. Herkes pek çok role sahiptir ve bu roller kişilerin davranış ve düşüncelerini etkisi altına almıştır (Fichter, 2009: 110). Her toplumun çeşitli rol standartları vardır. Rol standartlarının olmaması beraberinde korkuyu, düzensizliği, karmaşayı getirecektir (Birkök, 2004: 2). Bu nedenle kendisinden beklenen rol standartlarını yerine getirmeyenler rol ihlalinde bulunarak, toplumsal yapıyı olumsuz yönde etkileyecektirler.

Toplumdaki bireyler birçok gruba katılırlar ve her grupta kendi rollerini oynarlar. Rollerini icra etmek için bir tarz veya rol keşfetmelerine gerek yoktur, çünkü bu roller toplumda hazır halde bulunmaktadır. Roller pek çok kişinin aynı anda paylaşabildiği tek biçimli hareketler vasıtasıyla temsil edilmektedir. Sosyal roller tek başlarına var olamazlar, yani rolleri başka rollerle ilişkisi içinde ele almak gerekmektedir (Fichter, 2009: 111-113). Örneğin anne rolünden bahsetmek için, çocuk rolüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Her kültürel yapıdaki roller standardize edilmiş ve az çok genelleştirilmiş olsa da, sosyal rollerin alternatiflerinin seçimine izin vermeyecek derecede katı olduğu söylenemez. Oldukça az değişen geleneksel kültürlerde bile rol davranışlarına yönelik tüm beklentilere, her zaman tam anlamıyla uyum gösterilmesi beklenemez. Bu nedenle bireyden beklenen, rol içindeki özel bir örüntüyü değil, toplam rolü sergilemesidir. Roller giderek daha fazla kişi tarafından benzer tarzlarda

yinelendiklerinden toplumda yerleşirler ve bireylerden beklenen bir bütünlüğe kavuşurlar (Fichter, 2009: 115).

Toplumsal rolün sosyalizasyon ile öğrenildiğine ilişkin bir başka görüş de Goffman’a aittir (Goffman, 2009: 79). Goffman rollerin toplumsallaşma sonucu öğrenildiğini, ancak bu öğrenmenin en ince detaylara kadar olmadığını dile getirmiştir. Ona göre kişiler kendilerinden beklenen role ilişkin davranışları, bu rolle baş edebilecek kadar ve gerektiğinde o rolü oynayacak kadar öğrenmektedir. Ayrıca herkes oynadığı rol bilgisinden daha iyi rol sergilemektedir.

2.3.3. Toplumsal Yapı ve Rol

Bireylerin oynadıkları roller, toplumun sosyo-kültürel yapısı ve başat kurumları ile alakalıdır. Sosyal roller tüm toplumlarda, nitelik ve nicelik bakımdan farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. İlkel toplumlarda sosyal roller sayı açısından kentsel bölgelere göre daha az olmasına rağmen, beklenen roller açısından kentsel, sanayileşmiş toplumlara göre daha sert ve katı bir yapıya sahiptirler (Fichter, 2009: 120). Örneğin bu tür toplumlarda kişiler cinsiyet, yaş ve yeteneklerine göre baba veya anne, avcı veya ev hanımı, tarım işçisi ya da asker gibi sınırlı sayıda rollere sahiptirler (Eroğlu, 2009: 106). Ancak kişilerden bu tür rollere ilişkin beklenen davranışlar daha yüksek düzeydedir. Toplumlarda gelişmişlik derecesi arttıkça toplumsal rol sayısı ve rolleri sergileme düzeyindeki esneklik artmaktadır.

Modern toplumlarda roller, geleneksel döneme göre oldukça değişmiştir. Modern toplumlarda sosyal faaliyetlerin artmasıyla kişiler değişik davranış düzlemlerinde yer almış ve günün değişik saatlerinde değişik davranış düzlemleri, değişik statüler ve değişik rolleri ifa etmek durumunda kalmışlardır. Modern toplumlarda meydana gelen sosyo-ekonomik yapı değişiklikleri, teknolojik ve politik gelişmeler ve karşılıklı kültürel etkileşim sonucunda insanlar birçok statü ve buna bağlı olarak birçok rol içerisinde kendilerini bulurlar (Eroğlu, 2009: 106). Örneğin bir kişi okulda müdür ve öğretmenken, aynı zamanda doktora yapan bir öğrenci, bir sivil toplum örgütü üyesi, bir baba ve eş olarak birden fazla toplumsal rolü aynı gün içinde sergilemek durumundadır.

Nasıl toplum yapısı, roller ve statüler üzerinde etkili ise kişinin yaşam evresi de rollerin niteliğini ve niceliğini etkilemektedir. İnsanların ilk olarak sosyalleşmeye başladıkları bebeklik ve çocukluk evresinde rolleri nicelik olarak az sayıdadır. Ancak kişilerin yaşı ilerledikçe rol sayısında da artış gözlenmektedir. Özellikle yetişkinlik ve olgunluk dönemlerinde statülerin artması toplumsal rollerin de artmasına neden olmaktadır (Eroğlu, 2009: 106). Yine bebeklik ve çocukluk dönemlerinde rollerin niteliksel bağlamda tam anlamıyla sergilenmesi beklenilmezken, yaş ilerledikçe bu anlamdaki beklenti giderek artmaktadır. Ancak yaşı çok ilerleyen birisinden de bu rolleri tam olarak sergilemesi beklenemez.

Ayrıca rollerin bazıları kişilere başkaları tarafından tahsis edilirken, bazı rolleri de kişiler üstlenirler. Her birey en az bir toplumda katıldığı grup sayısı kadar role sahiptir. Toplumu oluşturan her birey, aile, ekonomi, siyaset, boş zamanlar gibi değerlendirme gruplarında rol oynamaktadır ve oynamaya devam edecektir (Fichter, 2009: 120). Ancak bu rolleri sergilemeyi kısıtlayacak çeşitli etkenlerde bulunmaktadır. Örneğin hastalıklar, toplumsal rolün tam olarak sergilenmesini engelleyen nedenlerdendir.

2.3.4. Rol Dizileri

Rol dizisi, herhangi bir statünün birden fazla rolle yükümlü olduğu toplumsal konumlardır. Bir kişinin birden fazla rolü olması, rol dizisini ya da rol kümesini göstermektedir (Tolan vd., 1991: 230; Bozkurt, 2009: 148). Örneğin bir erkeğin baba, evlat, müdür, komşu, eş gibi rolleri, rol dizisini oluşturmaktadır. Toplumda yaşayan her birey, konumuna göre değişen sayıda rol dizisine sahiptir.

2.3.5. Rol Bütünleşmesi

Kişilerin belirli sosyal rolleri öğrenme ve uygulama aşamasında, teorik rol beklentileri ile pratik rol davranışları arasında büyük bir uyumun gerçekleşmiş olması rol bütünleşmesini ortaya çıkarmaktadır (Eroğlu, 2009: 110). Rol beklentisi ile uygulamadaki rol davranışı arasında örtüşme söz konusu değilse, rol bütünleşmesinde ve rolleri sergilemede problemler yaşanmaktadır.

Toplumsal roller bireylerin kişiliği ile uyumlu olarak gelişmektedir. Kişilik özellikleri ile rol özelliklerinin birbiri ile çakışması sonucunda toplumsal beklentilere

uygun bir rol sergilenir (Tolan vd., 1991: 229). Örneğin çocuklarla ilgilenmeyi seven bir genç, anaokulu öğretmeni olup, kendisinden beklenen rolü çok iyi bir şekilde oynayabilir. Ancak çocukları hiç sevmeyen birisi anaokulu öğretmeni olduğunda, işini severek yapmayacak, dolayısıyla da kendisinden beklenen rolü iyi bir şekilde sergilemeyecektir.

2.3.6. Rol Çatışması

Bir kişinin sergilediği rol ile beklenilen role dair ciddi bir uzlaşmazlık ortaya çıkıyorsa bir rol çatışmasından veya bir rol geriliminden bahsedilebilir.

Rol çatışması, kişinin birden fazla rolü aynı anda gerçekleştirmek zorunda kalması, mevcut yetenek ve özellikleriyle rol gereklerinin uyumsuzluğu, kişinin yerine getirmesi gerektiği rolünü veya davranış düzlemini sevmemesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında bireyin davranış düzleminde bir değişme olmasına rağmen, rol davranışının aynı sürede değiştirememesi durumu da önemli bir rol uyumsuzluğu örneğidir (Eroğlu, 2009: 111).

Rol çatışması yaşayan bir kişi herhangi bir karar alma durumunda anahtar rolüne uygun çözüm yolu geliştirir. Eğer çatışan roller bireyin yaşamını büyük ölçüde olumsuz olarak etkiliyorsa, bir veya birkaç rolünü terk etmek zorunda kalabilir. Aksi halde kişinin çeşitli kişilik bozukluğu problemleri yaşaması kaçınılmaz olur (Aslan, 1997: 63). Örneğin hasta bir birey, hastalığından ötürü mesleki ve annelik rollerini yeterince yerine getiremiyorsa, mesleki rolünü terk edebilir.

2.3.7. Rol Gerilimi

Kişinin rol kişiliği ile gerçek kişiliği arasındaki çelişki, rol geriliminin yaşanmasına neden olmaktadır. Rollere ilişkin beklentileri yerine getirmede kişilik özelliklerinden kaynaklanan güçlükler, rol ve davranış arasındaki çatışmaya uygun bir ortam hazırlamaktadırlar. Bu duruma ilaveten gerçek davranış ile rol davranışı arasındaki çelişki de eklenirse, bireyin davranışında çeşitli tutarsızlıklar ve rol gerilimi kaçınılmazdır (Tolan vd., 1991: 234).

Rol gerilimi, kişinin yanlış sosyalleşmesinden, rol geçişlerinin yetersiz oluşundan, rol çelişkilerinden ve rolü yerine getirirken karşılaşılan zorluklardan kaynaklanmaktadır. Herhangi bir davranışı yeterince edinmeden sosyalleştiği düşünülen bir kişi, rol beklentisini yeterince karşılayamaz ve tutarsızlığa düşer (Tolan vd., 1991: 235). Sonucunda da rol gerilimi yaşar.

2.3.8. Rol Beklentisi

Bireylerin rollerine ilişkin bir takım rol beklentileri bulunmaktadır. Bu rol beklentileri zorunlu, gerekli ve ihtiyari beklentiler olmak üzere üç grupta ele alınabilir. Zorunlu rol beklentileri, vatandaşları kanuna, jandarmaya ve mahkemeye saygı duymaya zorlamak için kanun tarafından ortaya konulan beklentilerdir. Eğer kişiler beklentilere uygun hareket etmiyorlarsa cezalandırılırlar ve rollerine son verilir. Gerekli beklentiler ise bir grup içinde uygulanabilme ve bir ölçüde değiştirilebilme özelliğine sahiptir. Örneğin avukat ve doktorlar meslek odalarına kayıt olup, onların kabul ettiği meslek ahlakına uymak durumundadırlar. Fakat uyum sağlamak istemezlerse bu örgütten ceza almadan da ayrılabilirler. İhtiyari beklentilerde ise herhangi bir cezalandırma söz konusu değildir. Sadece grupta bulunan diğer kişiler, kuralları çiğneyenlere karşı kötü davranış sergileyebilirler (Mendras, 2009: 95-96).

Sosyal düzen içinde sosyal rollerin temel fonksiyonu, bireylerin diğer gruplar ya da toplum tarafından beklenen ve kabul gören davranış kalıplarının neler olduğunu ve nasıl gerçekleştirdiğini fiili olarak ortaya koymaktır (Tekaslan, 1989: 36, akt. Eroğlu, 2009: 105). Rol aynı zamanda davranışı da ifade etmektedir. Davranış da rol de eş anlamlı olarak belirli statüye özgü ve uyulması gereken kurallardan kaynaklanan fiillere işaret etmektedir. Annelik ve babalık statüsünden beklenen davranışlar, aynı zamanda bu kişilerden beklenen rollerdir (Birkök, 2004: 2). Bu nedenle toplumsal davranış ve toplumsal rol arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.

Daha önce de vurgulandığı gibi toplum, bireylerden çeşitli rolleri oynamasını beklemektedir. Ancak burada kullanılan “beklenti” umut etmeden farklı bir anlam taşımaktadır. Bireyler bir yandan sosyal işlevi gerçekleştirme gereksinimi içindeyken

diğer taraftan toplum bireyin rolünü oynadığını görmek istemekte, bu nedenle de kişiye baskı uygulamaktadır (Fichter, 2009: 116). Örneğin kendisinden beklenen rolleri gerçekleştirmeyen bir öğretmene karşı veliler, çeşitli tepkilerde bulunarak baskı uygulayabilirler. Ya da hastalığı nedeni ile bir süre ev içindeki rollerini yerine getiremeyen kişi, iyileştikten sonra da bu tür davranışları sergilemeye devam ederse, ailesi tarafından tepki alacak ve rollerini tekrar yerine getirmesi için baskıya maruz kalacaktır.

Roller toplumsal olarak belirlenmiş değerlerin yansıması olmasının yanında, bireylerin yeteneklerinin ya da isteklerinin elverdiği ölçüde beklenen davranışlardır. Örneğin çocuklar yetişkinlerden daha düşük statüdedir ve onlardan beklenen roller yetişkinlerden daha esnek bir yapıdadır (Tolan vd, 1991: 227). Bu bakımdan rol beklentileri topluma ve bireye uyumlu haldedir. Bir kişiden yerine getiremeyeceği rol beklenmez.

Kişilerin sosyal rollerini sergilememeleri, bir takım yaptırımlara maruz kalmalarına neden olmaktadır. Yaptırımların gücü rolün evrenselliğine, zorlayıcılığına ve toplumdaki değerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Her sosyal rol için bir de beklenen davranış bulunmaktadır. Bununla birlikte rol, izin verilen davranışı da içermektedir. Rol düzleminde yasaklanan davranışlar da bulunmaktadır. Toplum yasaklanan davranışları sergileyen bireylere ceza verir ya da çeşitli yaptırımlar uygular (Fichter, 2009: 116-117).