• Sonuç bulunamadı

Talcott Parsons, hasta rolü kavramıyla sağlık sosyolojisine katkı yapan önemli isimlerindendir. Parsons genel olarak toplumun nasıl denge içinde kalabileceğine ilişkin çalışmalar yapmıştır. Ona göre toplumların ahenk ve huzur içinde dengede kalabilmesi, bireyler doğmadan önce, toplum tarafından konulan davranış kalıplarına uygun olarak hareket etmesi ile sağlanabilir. Nasıl bir toplumda birey daha dünyaya gelmeden önce sahip olacağı rol kalıpları var ve insanlar zamanla bu rollere uyum gösteriyorlarsa, hekim ve hastanın da önceden belirlenmiş davranış kalıpları ve uymak zorunda oldukları rolleri bulunmaktadır. Parsons’a göre hasta ve hekim arasındaki eşitsizlikler, uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıklar, önceden belirlenmiş bu davranış kalıplarının sergilenmesi sonucunda ortadan kalkacaktır (Cirhinlioğlu, 2010: 302).

Sosyolojinin konularından birisi de sapan davranışlardır ve bu kavram sağlık sosyolojisi tarafından hastalığı anlamlandırmak için kullanılmaktadır. Parsons hasta kişinin rol ve statüsünü, kasti olmayan bir sapma olarak görmektedir. Parsons’a göre hasta statüsünü işgal eden kişi, sıradan sosyal rolleri yerine getiremediği için sapkın olarak görülür. Kişi hasta olur fakat hastalıkla ilgili hislerine aldırmayıp gündelik rollerini aksatmazsa bu durum, içinde yaşadığı grup tarafından sapkınlık olarak nitelendirilmez. Ancak bu insanlar günlük görevlerinden muaf tutulmak için normal

rollerini yerine getirmezlerse sapkın bir davranış göstermiş olurlar. Hasta rolü toplumsal sapmayı meşru kılmaktadır. Tıbbın da amacı hasta bireyleri eski toplumsal rollerine döndürmektir (Özçelik Adak, 2002: 30). Buna bağlı olarak da hasta, gündelik görevlerine devam etmek için tedavi alır ve böylece sapma davranışından kurtulmuş olur.

2.6.1. Hasta Rolünün Meşrulaştırılması

Hastalık sıklıkla, sosyal yükümlülükleri yerine getirme düzeyi ve çalışma kapasitesi ile ilişkilidir. Bu nedenle hasta rolünün kötü amaçla kullanılmaması için resmi bir makamca meşrulaştırılması gerekmektedir. Hastalığın meşrulaştırılmasında cinsiyet, yaş, etnik yapı gibi yapısal farklılıklar oldukça önemlidir. Yine ahlâki değerlendirme de hasta rolünün meşrulaştırılmasını etkileyen etmenlerden birisidir (Nettleton, 2006).

Parsons, doktorları hasta rolüne girişi denetleyen bir sosyal kontrol memuru olarak görmektedir. Doktorlar temel olarak hasta rolüne geçişi denetleyen konumdadır, hastalık durumunun doğruluğunu onaylamaktan sorumludur. Doktorların onaylama işlemleri resmi veya gayri resmi olabilmektedir. Örneğin çekirdek aile ortamında bir özel hekimin, bir kişiye hasta olduğunu sözel olarak ifade etmesi, kişinin hasta rolüne geçmesi için yeterli olabilir. Ancak, sanayide, askeriyede ya da bir başka iş kolunda çalışanlar hastalıklarını ispatlamak için doktor tarafından onaylanan resmi bir belgeye ihtiyaç duymaktadırlar (Demirci, 2000: 20).

2.6.2. Hasta Rolüne İlişkin Beklentiler

Parsons’a göre kişiler, hasta rollerine ilişkin çeşitli normatif beklenti içindedirler (Parsons, 2001: 104).

Beklentilerden ilki hastalık durumunun şiddetine ve türüne bağlı olarak, hasta bireyin sosyal sorumluluklardan muaf tutulmasıdır. Bu durumun en belirgin örneği, kişinin hastalandıktan sonra bir süreliğine ailevi ve mesleki görevlerden çekilmesi ve kendilerine tıbbi otoriteler tarafından onaylanacak bir şekilde yatak istirahatı verilmesidir. Bu aşamada kronik hastalığa sahip olan bazı kişiler kendisinden beklenen performansların sergilenmesi esnasında çeşitli engellerle karşılaşabilirler.

Hastalar karşılaştıkları bu engellerle yaşamayı kabul edebilirler ya da kendi koşullarını minimum performans kaybına uğrayacak şekilde düzenleyebilirler.

Hastalıklar nedeniyle toplumsal sorumluluklardan muaf tutulma ile bilinçli ve kasıtlı olarak sosyal sorumluluklardan kaytarma birbirinden ayrılmalıdır. Kişinin kasti bir motivasyonla kendisini hasta olarak göstermesi işten kaytarma olarak değerlendirilmektedir. Fakat bu durum gerçekten hasta olanlar için söz konusu değildir. Kişi gerçekten hasta ise hastalığını sosyal sorumluluklardan kurtarma aracı olarak kullanmaz ve bu nedenle hiçbir zaman suçlu sayılamaz.

Hasta rollerine ilişkin ikinci normatif beklentide ise, terapötik aktör konumunda olan hekim ve hasta rolündeki hasta, sağlığın olumlu, hastalığınsa olumsuz olduğu fikrini paylaşmaktadırlar. Hasta kişinin ailesinin ve çevresindekilerin bu konudaki değerlendirmeleri de oldukça önemlidir. Sağlık ve hastalığın olumlu veya olumsuzluklarına ilişkin düşünceleri paylaşmak, sağlıklı duruma yeniden dönmek için çaba harcamayı da kapsamaktadır. Bu aşamada mevcut bulunan ya da gelecekte ortaya çıkabilecek olan riskleri en aza indirmeye yönelik uygulamalar da kendisini göstermektedir.

Hasta rolü, üçüncü olarak hasta kişinin terapötik aktörlerle iş birliği yapmasını gerektirmektedir. Hastanın iyileşerek tekrar eski rollerine sahip olması için, hekimle iş birliği yapma hususunda istekli olması gerekmektedir. Hasta ve hekim arasındaki işbirliği, hasta rolünün somutlaşmasını da beraberinde getirmektedir.

Toplumsal kontrol işlevlerini yerine getiren rollerin dört temel özelliği bulunmaktadır (Parsons, 2001: 105). İlki kontrol eden aktörün, kontrol ettiği nesne ya da özneye belli bir müsamaha ile yaklaşma eğilimi içinde olmasıdır. Müsamaha, terapötik rolün duygusal olarak nötr olmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal kontrol paradigmasının ikinci unsuru, kontrol eden aktörün hastayı desteklemek zorunda olmasıdır. Bu durum ister kişi engelli olsun, ister bilgisiz olsun başının dertte olduğunun bilinmesidir. Böyle bir durumda hastaya göre hekim, hastanın ızdırap dolu olduğunun ya da tehlikeli bir durumla karşı karşıya geldiğinin bilincindedir, bu sebeple ona karşı koruyucu ve kollayıcı bir davranış geliştirerek elinden geleni yapacaktır. Paradigmanın üçüncü unsuru ilk iki unsura

dayanmaktadır. Buna göre kontrol edilecek kişinin daha acil ve zaruri kaygılarına karşı belirli bir mesafenin korunması gerekmektedir. Psikoterapik boyutta bu mesafe, hastanın kontrol edici kişiyi, gerçeklik ve profesyonellik dışı ve bağlayıcı bir ilişki içine, bir aşk nesnesi veya düşmanlık hedefi olarak tanımlama çabalarına karşı konulmasıdır. Toplumsal kontrol mekanizmanın son özelliği, ödüllerle, ödüllerin manipülasyonuyla, esirgenmesiyle ve ödül verilen durumla ilgilidir. Psikoterapide ödül, hastanın kendiyle ilgili öngörülerini ve bu öngörülerinin dayandığı motivasyon zeminini teşvik etmek için kullanılmaktadır. Bu tür manipülasyonun en güçlü aracı psikoanalitik yorum tepkisidir.

2.6.3. Hasta Rolünün Kötü Amaçla Kullanılması

Hastalık, insanları sosyal rollerden muaf tutması ve diğer insanlardan ayırması bakımından oldukça önemlidir. Parsons’a göre hastalık insanları sosyal yükümlülüklerini yerine getirmesine engel olurken, aynı zamanda sosyal sorumluluklardan kaçınma ve boş zaman yaratmak için bir fırsat olarak da görülebilmektedir. Bu nedenle insanlar hasta rolünü kullanarak sosyal sorumluluklardan kaçabilmekte, yeni sosyal yükümlülükleri de engelleyebilmektedirler. (Özer, 2007: 10).

Bazı kişiler hastalık statüsünü, çaba gerektirmeyen bir yaşam tarzını sürdürmek ya da başarısızlıklarının nedenini hastalıklarına yüklemek için devam ettirebilmektedirler. Bir toplumda pek çok kişinin aynı anda hasta rolünü benimsemesi, gündelik hayatın devamıyla ilgili çeşitli olumsuzluklara neden olmaktadır. Bu nedenle toplum, kişilerin hasta rollerini kötü amaçla kullanamaması için çeşitli kontrol mekanizmaları geliştirmiştir. Bu sayede hasta rolleri uzun süreli olarak sergilenemezler (Özçelik Adak, 2002: 30).

2.6.4. Parsons ve Hasta Rolü Kavramı Eleştirisi

Parsons’ın geliştirdiği hasta rolü kavramı, sağlık sosyolojisi açısından oldukça önemlidir. Ancak Parsons’ın görüşlerine kimi çevreler tarafından çeşitli eleştiriler getirilmiştir.

Bilindiği üzere Parsons hasta ve hekim arasındaki ilişkiye işlevselci bir bakış açısıyla bakarak, uyum ve güvene dayalı bir model ortaya koymuştur. Ancak

çatışmacılar onun bu yaklaşımına karşı çıkmıştır. Çatışmacı sosyolog Freidson, Parsons’ın hasta ve hekimin rollerini açıklarken aynı zamanda hekimlerin hâkimiyetlerini de meşrulaştırıldığını dile getirmiştir. Hekimin hastaya yaklaşımı çeşitli faktörlere göre de değişiklik göstermektedir. Örneğin hekimler alt sınıftaki hastalarla, üst sınıftaki hastalara oranla daha az ilgilenmektedirler. Yine hekimlerin cinsiyetler arasında ayrım yapma olasılıkları da bulunmaktadırlar (Cirhinlioğlu, 2001: 66; Mangan, 2006). Bu bakımdan doktorların ve hastaların birbirlerine karşı objektif bir tavır sergilemelerinin her zaman mümkün olmadığını söyleyebiliriz.

Freidson’un Parsons’a yönelik bir başka eleştirisi de, Parsons’ın hastalığı geçici bir rol olarak değerlendirmesidir. Geçmiş dönemlerde akut hastalıkların yaygın olması hasta rolünün de geçici olmasına neden olmaktadır. Fakat günümüzde hastalıklar kronik bir yapıdadır ve daha yaygın olarak görülmektedir. Bu nedenle hasta rolü geçici değil, kalıcı bir yapıdadır. Kronik hastalıklarda da hekim ve hasta arasındaki ilişkinin sürekli devam etmesi, rollerin de devam etmesine neden olmaktadır (Cirhinlioğlu, 2001: 63).

Etkileşimcilere göre hekim ile hasta arasındaki ilişki hem uzlaşmayı hem de çatışmayı getirebilir. Hasta ile hekim arasında bir müzakere söz konusudur ve iki taraf arasındaki ilişki, hastalığın çeşidi, hastanenin yapısı, hastanın cinsiyeti, yaşı, eğitim durumu gibi pek çok faktöre göre değişiklik göstermektedir. Burada önemli olan çatışma veya uzlaşma değil ilişkinin nasıl şekillendiği ve nasıl devam ettiğidir (Cirhinlioğlu, 2001: 67).