• Sonuç bulunamadı

Tablo 5.3.1. Hastanın Evdeki Bakımını Üstlenen Kişiler

Bakımı Üstlenen Kişi Sayı Yüzde Özel Bir Bakım ve Desteğe

İhtiyaç Duymayan 151 35,8 Anne/ Baba 28 6,6 Eş 158 37,4 Çocuklar 54 12,8 Gelin/Damat 24 5,7 Diğerleri 7 1,7 Toplam 422 100,0

Ankete katılan hastaların evdeki bakımını kimin üstlendiğine dair verilere göre, % 35,8 oranıyla 151 kişi özel bir bakım ve desteğe ihtiyaç duymadığını ifade etmekte, %6,6 oranla 28 kişi anne/babasının, % 37,4 oranla 158 kişi eşinin, % 12,8 oranla 54 kişi çocuklarının, % 5,7 oranla 24 kişi gelin/damadının, % 1,7 oranla 7 kişi ise bunların dışında başka kişilerin evdeki kişisel bakımlarını üstlendiğini

belirtmiştir. Diğerleri kısmında yer alan 7 kişilerden 4’ü ücretli özel bakıcı, 1’i torun, 2’si kardeşleri tarafından bakıldığını ifade etmiştir.

Bu verilere göre hastaların evde bakımını en çok üstlenen kişi %37,4 oranıyla eşleridir. %35,8’i özel bakım ve desteğe ihtiyaç duymazken, ikinci sırada hastaların evde bakımlarını üstlenen kişiler %12,8’lik oranla çocuklarıdır.

K. Akça ve Doğan’ın 2007 yılında hemodiyaliz hastaları üzerinde yaptıkları araştırmada hastaların gündelik işlerde en büyük destekçisi %58,1 oranında eşleri ve çocukları olarak tespit edilmiştir. Anne ve babalarından destek alanların oranı %32,3, arkadaşlarından ve komşularından destek alanların oranı % 9,7, evde kendi ihtiyaçlarını karşılayanların oranı ise % 54,9’dur (K. Akça ve Doğan, 2011: 18-19). Yaptığımız çalışmada ise evde özel bir bakıma ihtiyacı olanların oranı daha yüksek çıkmıştır, ancak bakımın daha çok eş ve çocuklar tarafından sağlanması bakımından iki çalışma arasında paralellik bulunmaktadır.

Verilere baktığımızda, hastaların evdeki bakımının sağlanması rolünü daha çok ailenin üstlendiğini görmekteyiz. Bu noktada en çok bakım sağlayan kişi eş, daha sonra çocuklar ve gelin/damattır. Bu veri bizlere ailenin hasta bakımındaki rolünün güçlü olduğunu göstermektedir. Örneğin daha bireyselleşmiş bir toplumda, hasta bakımını üstlenen kişi daha çok ücretli özel bakıcılar olabilmekteyken, araştırmamızda ücretli özel bakıcının bakım sağladığı hasta sayısı sadece 4’tür. Sonuç olarak araştırmamızda hasta bakımında ailenin etkin rolü olduğunu görmekteyiz. Yine gelinin ve damadın hastalın bakıcılığını üstlenmesi, geleneksel aile yapısının varlığını koruduğunu göstermektedir.

Tablo 5.3.2. Hastanın Hastalığından Olumsuz Yönde Etkilenen Kişiler

Hastalıktan Olumsuz

Etkilenen Kişi Sayı Yüzde

Eş 131 31 Anne 29 6,9 Kardeşler 10 2,4 Çocuklar 134 31,8 Torunlar 46 10,9 Diğerleri 10 2,4 Hiç kimse 62 14,7 Toplam 422 100,0

Örneklem grubuna dâhil olan deneklerden alınan, kendileri dışında hastalıklarından olumsuz anlamda en çok kimin etkilendiğine ilişkin verilere göre, %31 oranıyla 131 kişi eşinin, %6,9 oranıyla 29 kişi annesinin, %2,4 oranıyla 10 kişi kardeşlerinin, %31,8 oranıyla 134 kişi çocuklarının, %10,9 oranıyla 46 kişi torunlarının, %2,4 oranla 10 kişi ise bunların dışındaki kişilerin hastalığından dolayı olumsuz anlamda etkilendiğini belirtmiştir. Diğerleri kısmında bulunanlardan %1,2 oranla 5 kişi babasının,%0,5 oranıyla 2 kişi dostlarının,%0,7 oranıyla 3 kişi gelin/damadının hastalığından etkilendiğini belirtmişlerdir.

Deneklerden %14,7 oranıyla 62 kişi ise hastalıklarından dolayı hiç kimsenin olumsuz anlamda etkilenmediğini ifade etmiştir.

Verilere göre hastalıktan olumsuz yönde etkilenen grup ilk olarak hastanın çocuklarıdır, ikinci sırada ise neredeyse çocuklara eşit düzeyde etkilenen eşleri gelmektedir. Üçüncü sırada ise hastalar kendileri dışında olumsuz anlamda hiç kimsenin etkilenmediğini söylemişlerdir. Bu sonuca göre hastalığın en çok kişinin ailesini etkilediğini söyleyebiliriz. Hastalıktan etkilenen kimsenin olmaması da bireyselliğin daha yaygın olduğu aile biçimlerinde görülmektedir. Hastaların

hastalığından etkilenen kişilerin yüksek oranda aileleri olması, geleneksel yapının bir göstergesidir.

Tablo 5.3.3. Hastaların, İnsanların Kendilerine İlgili ve Duyarlı Davranması Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 34 8,1 8,5 Kısmen Katılıyorum 84 19,9 21,0 Tamamen Katılıyorum 282 66,8 70,5 Toplam 400 94,8 100,0 Cevapsız 22 5,2 Toplam 422 100,0

Ankete katılan deneklerin hastalıklarını bilen insanlar tarafından ilgili ve duyarlı davranılma durumlarına ilişkin soruya %5,2 oranla 22 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkarıldığında, deneklerden %8,5 oranla 34 kişi kendilerine duyarlı davranılmadığını, % 21 oranla 84 kişi kendilerine kısmen ilgili ve duyarlı davranıldığını, % 70,5 oranla 282 kişi ise duyarlı davranıldığını belirtmiştir.

Goffman’ın damga kuramına göre damgalanmış kişiler toplumun ön yargılı davranışlarına maruz kalmakta ve toplum tarafından dışlanmaktadır. Bu kuramda toplum tarafından damgalanan kişiye ilgili ve duyarlı davranılması söz konusu değildir. Genel olarak ilgi ve duyarlılık görmeyen bu kişiler aileleri ya da kendisine benzeyen damgalanmış kişilerle iletişim kurarlar ve yeniden toplumsal kimliklerini kazanırlar. Yaptığımız çalışmada da hastaların çoğu (%70,5) çevresindeki insanların kendisine ilgili ve duyarlı davrandığını belirtse de bir kısmı buna katılmamaktadır. Bu nedenle kendilerine ilgili ve duyarlı davranılmadığını belirten hastaların, toplum tarafından damgalandığını söyleyebiliriz.

Tablo 5.3.4. Hastaların, İnsanlar Bizi Dışlıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 331 78,4 87,8 Kısmen Katılıyorum 31 7,3 8,2 Tamamen Katılıyorum 15 3,6 4,0 Toplam 377 89,3 100,0 Cevapsız 45 10,7 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan hastalara sorulan, insanların kendilerini dışlayıp dışlamadıklarına ilişkin soruya %10,7 oranla 45 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkartıldığında %87,8 oranla 331 kişi insanların kendilerini hastalıklarından dolayı hiç dışlamadığını, % 8,2 oranla 31 kişi kısmen dışlandığını, % 4 oranla 15 kişi ise tamamen dışlandığını belirtmiştir.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Goffman’ın damga kuramında damgalanan kişiler toplum tarafından dışlanmaktadır. Yaptığımız araştırmada hastaların çoğu toplum tarafından dışlanmadığını dile getirse de bir kısmı (%12,2) dışlandığını ifade etmiştir. Çevresindeki insanlar tarafından dışlandığını dile getiren hastaların, toplum tarafından damgalandığını söyleyebiliriz. Ancak bu noktada kültürel yapı da oldukça önemlidir. Özellikle geleneksel yapı içerisinde dinin önemli bir kurum olması, hastaların dışlanmasına engel olmaktadır.

Tablo 5.3.5. Hastaların, İnsanlar Bizden Kaçıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 334 79,1 89,3 Kısmen Katılıyorum 30 7,1 8,0 Tamamen Katılıyorum 10 2,4 2,7 Toplam 374 88,6 100,0 Cevapsız 48 11,4 Toplam 422 100,0

Anketimize katılan HD tedavisi gören KBY hastalarına yöneltilen insanların kendilerinden kaçma durumlarına ilişkin olarak sorulan soruya %11,4 oranıyla 48 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değerin analiz dışına çıkarılmasıyla, % 89,3 oranla 334 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, %8 oranla 30 kişi kısmen katıldığını, %2,7 oranla 10 kişi ise tamamen katıldığını ifade etmiştir.

Goffman’ın damga kuramında toplumu oluşturan insanlar damgalanmış kişiyle önyargıları nedeniyle ilişki kurmaktan kaçmaktadır. Yaptığımız çalışmada hastaların büyük kısmı çevresindeki insanların kendilerinden kaçmadığını ifade etmiştir. Ancak hastaların bir kısmı çevresindeki kişilerin kendisinden kaçtığını söylemektedirler ki bu hastaların toplum tarafından damgalandıkları söylenebilir. İnsanların büyük oranda hastalardan kaçmaması ise duyarlılığın bir göstergesi niteliğindedir.

Tablo 5.3.6. Hastaların İnsanlar Bizden Utanmaktadırlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 340 80,6 91,4 Kısmen Katılıyorum 24 5,7 6,5 Tamamen Katılıyorum 8 1,9 2,2 Toplam 372 88,2 100,0 Cevapsız 50 11,8 Toplam 422 100,0

Örnekleme katılan hastalara yöneltilen, insanlar bizden utanmaktadır düşüncesine ilişkin soruya %11,8 oranla 50 kişi cevap vermemiştir. Cevapsız veriler analiz dışına çıkarıldığında %9,4 oranla 340 kişi insanların kendisinden utanma durumlarına hiç katılmadığını, % 6,5 oranla 24 kişi kısmen katıldığını, % 2,2 oranla 8 kişi ise tamamen katıldığını ifade etmiştir.

HD tedavisi gören hastalar genellikle, sağlıklı insanlar kadar toplumsal rol ve görevlerini yerine getirememekte ve zaman zaman toplum tarafından eksik görülebilmektedirler. Bu gibi durumlar ise diğer insanların hastalardan utanmalarına neden olabilmektedir. Anket sonucunda genel olarak çevredeki insanların hastalardan utanmadığı sonucu çıkmıştır. Bu durum, hastaların olduğu gibi kabul edildiğini ve duyarlılık gösterildiğini göstermektedir.

Tablo 5.3.7. Hastaların İnsanlar Bizlere Mecburen Katlanıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 317 75,1 84,8 Kısmen Katılıyorum 44 10,4 11,8 Tamamen Katılıyorum 13 3,1 3,5 Toplam 374 88,6 100,0 Cevapsız 48 11,4 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan deneklerin insanların kendilerine mecburen katlandıklarına dair sorulan soruya, % 11,4 oranıyla 48 kişi cevap vermemiştir. Geriye kalan 374 kişiden, % 84,8 oranla 317 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, %11,8 oranla 44 kişi kısmen katıldığını, % 3,5 oranla 13 kişi ise tamamen katıldığını söylemiştir.

Kronik hastalığa sahip bireylerin çeşitli toplumsal rolleri gerçekleştiremediği ve bu rollerin başkaları tarafından telafi edildiği bilinmektedir. Bu nedenle hastanın çevresindeki insanlar kimi zaman hastalara mecburen katlandıkları imajını verebilirler. Verilere baktığımızda hastaların büyük kısmı (%84,8) çevresindeki insanların kendilerine mecburen katlandıkları hissini oluşturmadığını belirtmiştir. Bu sebeple insanların çoğunlukla hastalara karşı duyarlı davranış sergilediklerini söyleyebiliriz. Hastalara gösterilen bu davranış kültürel yapıdan da kaynaklanmaktadır.

Tablo 5.3.8. Hastaların İnsanlar Bizlere Acıyarak Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 306 72,5 82,7 Kısmen Katılıyorum 54 12,8 14,6 Tamamen Katılıyorum 10 2,4 2,7 Toplam 370 87,7 100,0 Cevapsız 52 12,3 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan hastalara sorulan, insanların kendilerine acıyarak bakma düşüncelerine ilişkin soruya % 12,3 oranla 52 kişi cevap vermemiştir. Geriye kalan 370 kişiden % 82,7 oranla 306 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, % 14,6 oranla 54 kişi kısmen katıldığını, % 2,7 oranla 10 kişinin ise tamamen katıldığını ifade etmişlerdir.

Anketten elde edilen sonuca göre hastaların çoğu çevresindeki insanların kendilerine acıyarak bakmadıklarını ifade etmişlerdir. Ancak yaptığım gözlemler sonucunda insanların genel olarak bu hastalara acıyarak baktıklarını ama bu hislerini genellikle hastalardan gizlediklerini söyleyebilirim.

Kronik hastalığa sahip bireyler kimi toplumsal rollerini tam olarak yerine getiremeyebilirler. Kendisinden beklenen bu rolleri yerine getiremediklerinden diğer insanlar tarafından eksik olarak görülebilirler. Bunun neticesinde de çevresindeki insanlar bu kişilere acıyarak bakabilirler. Ancak yapılan ankete göre hastaların çoğu kendisine acıyarak bakılmadığını bildirmiştir. Hastalara acınarak bakılmaması, onların ruh sağlığını da önemli ölçüde etkilemektedir. Çünkü acıyarak bakılan kişiler kendilerini daha fazla hasta olarak hissedecekler ve ruhsal bir çöküntü haline gireceklerdir.

Tablo 5.3.9. Hastaların, İnsanlar Bize Yakında Ölecek Gözüyle Bakıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 327 77,5 89,1 Kısmen Katılıyorum 26 6,2 7,1 Tamamen Katılıyorum 14 3,3 3,8 Toplam 367 87,0 100,0 Cevapsız 55 13,0 Toplam 422 100,0

Ankete katılan HD tedavisi gören hastalara yöneltilen, insanların kendilerine yakında ölecek gözüyle bakmaları yönündeki soruya % 13 oranıyla 55 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkartıldığında, % 89,1 oranıyla 327 kişinin bu duruma hiç katılmadığını, % 7,1 oranla 26 kişinin kısmen katıldığını, % 3,8 oranla 14 kişinin ise tamamen katıldığını görmekteyiz.

Ülkemizde organ bağışında bulunma oranı düşük olduğundan hastalar, sürekli olarak tedavi görmek zorundadırlar. Kronik hastalığın sürekli olarak devam etmesi çevresindeki kişilerde hastanın öleceği yönünde beklenti geliştirmelerine neden olabilmektedir. Çünkü bu hastalar diğer hastalar gibi bir süre tedavi görüp daha sonra iyileşmezler. Anket sonucuna baktığımızda hastaların çoğu çevresindeki insanların kendisine yakında ölecek gözüyle bakmadığını söylemiştir. Bu durum hastalar açısından oldukça olumludur. Hastalara bu gözle bakılması, çevredeki insanların acıyarak bakmalarında olduğu gibi, onların ruh sağlıklarını kötü etkileyebilmekte ve tedavi süreçlerini kötü yönde etkileyebilmektedir.

Tablo 5.3.10. Hastaların İnsanlar Bizi Yük Olarak Görüyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 333 78,9 90,5 Kısmen Katılıyorum 24 5,7 6,5 Tamamen Katılıyorum 11 2,6 3,0 Toplam 368 87,2 100,0 Cevapsız 54 12,8 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan deneklere yöneltilen, insanların kendilerini yük olarak görüp görmemelerine ilişkin soruya % 12,8 oranla 54 kişi cevap vermemiştir. Geriye kalan 368 kişiden % 90,5 oranında 333 kişi insanların böyle bir düşünce içinde olduklarına hiç katılmadıklarını, % 6,5 oranında 24 kişi kısmen katıldıklarını, %3 oranla 11 kişi ise tamamen katıldıklarını ifade etmişlerdir

Hemodiyaliz tedavisi gören hastalar daha önce de ifade edildiği gibi toplumsal rollerini tam anlamıyla yerine getirememektedirler. Örneğin mesleki ve işle ilgili rollerini tam anlamıyla yerine getiremeyenler malulen emekli olabilmekte, emekli olmayanların ise çalışma şartlarında değişiklikler yapılmaktadır. Bu durum sadece HD tedavisi gören hastalarla sınırlandırılamaz, kronik hastalığa sahip olan tüm hastalar toplumsal rollerini yerine getirmekte problem yaşarlar ve bu roller başkalarına yüklenebilir. Bunun neticesinde de hastanın dışındaki insanlar hastayı yük olarak görebilirler. Ancak yaptığımız çalışmada hastaların çoğu çevresindeki insanların kendisini yük olarak görmediğini belirtmiştir. Bu sonuç aynı zamanda insanların hastalara karşı duyarlı davrandıklarının bir göstergesidir.

Tablo 5.3.11. Hastaların İnsanlar Bizi İşe Yaramaz ve Değersiz Olarak Görüyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 324 76,8 88,5 Kısmen Katılıyorum 30 7,1 8,2 Tamamen Katılıyorum 12 2,8 3,3 Toplam 366 86,7 100,0 Cevapsız 56 13,3 Toplam 422 100,0

Ankete katılan hastaların, insanların kendilerini işe yaramaz ve değersiz olarak görüp görmediklerine ilişkin soruya % 13,3 oranla 56 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkartıldığında, % 88,5 oranla 324 kişi buna hiç katılmadığını, % 8,2 oranla 30 kişi kısmen katıldığını, % 3,3 oranla 12 kişi ise tamamen katıldığını belirtmiştir.

Tabloya genel olarak bakıldığında örneklemimizi oluşturan HD tedavisi gören hastaların çoğunun (%88,5) insanların kendilerini işe yaramaz ve değersiz olarak gördükleri düşüncesine katılmadıklarını görmekteyiz.

Hemodiyaliz tedavisi gören KBY hastaları yaşadıkları fiziksel, psikolojik ve sosyal problemlerden dolayı kendilerinden beklenen rolleri tam olarak yerine getiremeyebilirler. Bu nedenle de çevredeki kişiler tarafından işe yaramaz ve değersiz olarak görülebilirler. Bu durum Goffman’ın damgalama kuramında da bulunmaktadır. Damgalanmış kişiler, toplum tarafından değersiz olarak kabul edilebilirler. Toplum tarafından işe yaramaz ve değersiz olarak görülme, kişileri sosyal ve psikolojik olarak kötü yönde etkilemektedir. Ancak yaptığımız çalışmada hastaların çoğunun çevresindeki kişiler tarafından işe yaramaz ve değersiz olarak nitelendirilmediklerini görmekteyiz. Bu sonuç geleneksel bir toplum yapısında olduğumuzu da göstermektedir.

Tablo 5.3.12. Hastaların, İnsanlar Üreden Meydana Gelen Koku Nedeniyle Bizden Uzaklaşıyorlar Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 239 56,7 65,1 Kısmen Katılıyorum 106 25,1 28,9 Tamamen Katılıyorum 22 5,2 6,0 Toplam 367 87,0 100,0 Cevapsız 55 13,0 Toplam 422 100,0

Ankete katılan deneklerin, insanların üreden meydana gelen koku nedeniyle kendilerinden uzaklaşıp uzaklaşmadıklarına dair olarak sorulan soruya, %13 oranıyla 55 kişi cevapsız vermemiştir. Geriye kalan 367 kişiden % 65,1 oranıyla 239 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, % 28,9 oranıyla 106 kişi kısmen katıldığını, % 6 oranla 22 kişi tamamen katıldığını belirtmiştir.

Hemodiyaliz tedavisi gören KBY hastalarında üreden kaynaklanan bir koku görülmektedir. Bu koku diğer insanları rahatsız edebilmekte ve hasta ile ilişkilerinde azalmaya neden olabilmektedir. Ankete katılan hastaların yarıdan fazlası (%65,1) çevresindeki insanların üreden meydana gelen kokudan dolayı insanların kendilerinden uzaklaşmadıklarını söylese de diğer hastalar böyle bir durumla karşılaştıklarını ifade etmektedirler. Damga kuramında, damganın görünür olması, damgalanmış kişilerin toplumsal ilişkilerini etkilemektedir. Hastalıktan kaynaklanan üre kokusu da bir bakıma damganın görünür olmasıdır. Çünkü koku sayesinde toplum hastayı kolayca fark edebilecek ve hastalar dışlanmaya maruz kalacaklardır. Bu anlamda anketten alınan bu veri ile damga teorisi arasında bağlantı kurulabilir.

Tablo 5.3.13. Hastaların İnsanların Kendilerine Bulaşıcı Bir Hastalığa Sahiplermiş Gibi Çekinceli Yaklaştıklarına Dair Düşünceye Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 189 44,8 51,5 Kısmen Katılıyorum 105 24,9 28,6 Tamamen Katılıyorum 73 17,3 19,9 Toplam 367 87,0 100,0 Cevapsız 55 13,0 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan HD tedavisi alan KBY hastalarının, insanların kendilerine bulaşıcı hastalık sahiplermiş gibi çekinceli davranmalarına ilişkin olarak sorulan soruya, %13 oranla 55 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkarıldığında, %51,5 oranla 189 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, % 28,6 oranla 105 kişi kısmen katıldığını, %19,9 oranla 73 kişi ise tamamen katıldığını söylemektedir.

Anket sonucunda hastaların yaklaşık yarısı çevresindeki insanların kendilerine bulaşıcı hastalığa sahiplermiş gibi çekinceli davrandıklarına ilişkin düşünceye katılmadıklarını ifade etseler de yaptığım gözlemler sonucunda özellikle eğitim düzeyi düşük insanların bu hastalar için böyle bir yaklaşıma sahip olduklarını söyleyebilirim.

Bulaşıcı hastalıklar insandan insana çeşitli yollarla bulaşabilen hastalıklardır. Oysa KBY hastalığında bulaşma söz konusu değildir. Anket sonucunda hastaların yaklaşık yarısı kısmen veya tamamen katılsa da insanların kendilerine bulaşıcı hastalık sahibiymiş gibi çekinceli davrandıklarını belirtmişlerdir. Bu sonuç toplumun hastalıklar konusunda yeterince bilgiye sahip olmadığını göstermektedir. Goffman’ın damga kuramında da insanlar damgalanmış kişiye önyargılı yaklaşmakta ve onlarla

ilişki kurmaktan kaçınmaktadırlar. Bu bakımdan damga kuramı ile anket sonucu arasında paralellik olduğu söylenebilir.

Tablo 5.3.14. Hastaların Ailem Bana İlgili ve Duyarlı Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 41 9,7 10,4 Kısmen Katılıyorum 36 8,5 9,1 Tamamen Katılıyorum 319 75,6 80,6 Toplam 396 93,8 100,0 Cevapsız 26 6,2 Toplam 422 100,0

Ankete katılan deneklere yöneltilen ailelerinin kendilerine ilgili ve duyarlı davranıp davranmadıklarına ilişkin soruya % 6,2 oranla 26 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkarıldığında % 10,4 oranla 41 kişi bu düşünceye hiç katılmadığını, % 9,1 oranla 36 kişi kısmen katıldığını, % 80,6 oranla 319 kişi ise tamamen katıldığını ifade etmiştir.

Verilere göre hastaların çoğu (%80,6) ailelerinin kendilerine karşı duyarlı ve ilgili davrandığını düşünmektedir. Aynı deneklere, çevresindeki insanların kendilerine ilgili ve duyarlı davranıp davranmadıklarına ilişkin soruya %70,5 oranında tamamen katıldıklarını görmekteyiz. İki veri arasında bir karşılaştırma yaptığımızda, ailelerin çevreye göre daha duyarlı ve ilgili davrandıklarını söyleyebiliriz.

Goffman’ın damga kuramında damgalanan kişiler çeşitli telafi yollarına gitmektedir. Bunlardan bir tanesi de kendilerini dışlayan sosyal çevreden uzaklaşıp kendilerini normal olarak kabul eden kişilerle ilişkilerine devam etmeleridir. Damgalanmış kişileri normal olarak kabul eden kişilerse, kendileri gibi damgalanmış

olanlar ya da aileleridir. Yapılan anket sonucuna göre de HD tedavisi gören hastaların ailelerinin, çevredeki insanlardan daha duyarlı ve ilgili olduğunu görmekteyiz. Çünkü hastanın ailesi hastayı normal olarak kabul etmiştir ve damgalamamıştır.

Tablo 5.3.15. Hastaların Ailem Beni Dışlıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 358 84,8 95,2 Kısmen Katılıyorum 7 1,7 1,9 Tamamen Katılıyorum 11 2,6 2,9 Toplam 376 89,1 100,0 Cevapsız 46 10,9 Toplam 422 100,0

Örneklemimize katılan HD hastalarının ailelerinin kendilerini dışlama durumlarına ilişkin soruya % 10,9 oranıyla 46 kişi cevap vermemiştir. Geriye kalan 376 kişiden % 95,2 oranla 358 kişi bu duruma hiç katılmadığını, % 1,9 oranla 7 kişi kısmen katıldığını, % 2,9 oranla 11 kişi ise tamamen katıldığını belirtmiştir.

Tablo 5.3.14.’ün analizinde de belirtildiği üzere damgalanmış kişinin ailesi onu normal olarak kabul etmektedir. Bu nedenle damgalanmış kişinin çevresinden çok ailesi ile ilişki içinde olması beklenir. Aile damgalanmış kişiye karşı daha fazla duyarlı davranır. Duyarlı bir şekilde davranan aileden dışlama davranışı beklenmez. Tablo 5.3.15’e baktığımızda da bu sonucu görmekteyiz. Hastaların çoğu (%95,2) ailelerinin kendisini dışlamadığını belirtmiştir ki bu sonuç hastalar açısından oldukça olumludur.

Tablo 5.3.16. Hastaların Ailem Benden Kaçıyor Düşüncesine Katılma Düzeyi

Katılma Durumu Sayı Yüzde Geçerli Yüzde Hiç Katılmıyorum 362 85,8 96,3 Kısmen Katılıyorum 9 2,1 2,4 Tamamen Katılıyorum 5 1,2 1,3 Toplam 376 89,1 100,0 Cevapsız 46 10,9 Toplam 422 100,0

Yapılan ankete göre, araştırmaya katılan deneklere sorulan ailelerinin kendilerinden kaçtığıma durumlarına ilişkin soruya %10,9 oranla 46 kişi cevap vermemiştir. Kayıp değer çıkarıldığında deneklerin %96,3 oranla 362’si bu düşünceye hiç katılmadığını, %2,4 oranla 9’u kısmen katıldığını, %1,3 oranla 5’i ise tamamen katıldığını ifade etmiştir.

Genel olarak baktığımızda hastaların büyük kısmının (%96,3) ailelerinin kendilerinden kaçmadığını düşündüğünü görmekteyiz. Aynı denekler tablo 5.3.5’te görüleceği üzere %89,3 oranında insanların kendilerinden kaçmadıklarını ifade etmişlerdir. Bu verilere göre hastaların ailelerinin diğer insanlara oranla daha az düzeyde hastalardan kaçtıkları söylenebilir.

Kronik hastalığa sahip olan HD hastaları başka insanlara bağımlı olarak yaşamlarını devam ettirmektedirler. Modernliğin hâkim olduğu toplumlarda kişinin