• Sonuç bulunamadı

Türk siyasal hayatının karikatür üzerinden analizi: Akbaba dergisi örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Türk siyasal hayatının karikatür üzerinden analizi: Akbaba dergisi örneği"

Copied!
143
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANA BİLİM DALI

SOSYOLOJİ BİLİM DALI

TÜRK SİYASAL HAYATININ KARİKATÜR ÜZERİNDEN

ANALİZİ: AKBABA DERGİSİ ÖRNEĞİ

Hale ÖĞDÜ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Ramazan YELKEN

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)

tarihsel incelemeye dair pek çok materyal bulunur. Bunlar makale, deneme, dizin, belgesel, film, fotoğraf, resim vb. pek çok yazılı, sözlü ya da görsel sunumlardır. Yazılı metin haricinde görsel kaynaklar arasında bir mizah türü olan karikatür çok eski yıllara dayanan tarihiyle dergi ve ya gazetelerde yerini almış ve bir nokta da olmazsa olmaz durumu gelmiştir. Bu noktada karikatür gülmece unsurunu eleştiri unsuruyla birleştirerek okurla farklı bir anlaşma dili sağlamıştır. Ben bu çalışmamda tarihi araştırmayı karikatürle harmanlayarak, Türkiye tarihini karikatürlerle sunmaya çalıştım. Kaynak olarak da, Türkiye’de en uzun yayın süresine sahip mizah ve siyasi dergisi Akbaba’dan yararlandım. Çalışmamın amacı Akbaba Dergisi yayın süresince Türkiye siyasetini incelemek oldu. Karikatür dendiğinde eleştiri oklarının yoğunluklu olan siyasette birleşmesi çalışmanın Türk Siyaseti açısından yararlı ve farklı bir bakış açısı getirdiğini düşünüyorum. Bu anlamda sosyal bilimlerde böyle bir çalışmanın yararlı olmasını diliyorum. Öncelikle çalışmanın başlama, sürdürme ve bitirme sürecinde görüşleriyle katkıda bulunan bu anlamda desteğini her zaman gördüğüm değerli hocam Doç. Dr. Ramazan Yelken’ e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca tez sürecinde önemli fikirleriyle çalışmaya ışık verdiği için Dr. Mehmet Ali Aydemir’e teşekkürü bir borç bilirim. Ve tez sürecinde yanımda olan aileme ve arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Çalışmamın tüm ilgililere yardımcı olmasını dilerim.

(7)

GİRİŞ………4-7 BİRİNCİ BÖLÜM

ARAŞTIRMA YÖNTEMİ……….8 1.1.Araştırmanın Amacı……….9 1.2.Araştırmanın Önemi……… 9-10

1.3.Sınırlılıklar, Araştırma Evreni………10 1.4.Bilgi Toplama……… ………10 İKİNCİ BÖLÜM

KARİKATÜR KAVRAMI………...11 2.1.Çizgi Dili………..11 2.1.1. Dil ve Düşünce – Anlam……….11-12 2.1.2. Çizgi Dili ve İmge………12-15 2.2. Karikatürün Nedir ve Neyi Anlatır, Amaçlar?...15 2.2.1. Karikatür Sözcüğü………...15-16 2.2.2. Karikatür Neyi Anlatıyor………16-18 2.2.3.Karikatürün Anlam Kazanımı- Gülmece- Eleştiri………...18-19 2.3. Siyaset ve Karikatür………..20 2.3.1. Siyaset ve Karikatür İlişkisi - Siyasal Karikatür…………20-21 2.3.2. Siyasal Karikatür Neden Var………..21-23 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

CUMHURİYET ÖNCESİ KARİKATÜR VE AKBABA DERGİSİ…………...24 3.1.Tanzimat - Meşrutiyet Döneminin Karikatür Seyri………...24-28 3.2.Kurtuluş Savaşı Döneminin Karikatür Seyri….………...28-30 3.3.Aydede’den Akbaba’ya……….30-31 3.4. Akbaba Dergisi………..31-35 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

AKBABA YAYIN HAYATI VE TÜRKİYE SİYASAL HAYATI…………...36 4.1. 1923- 1945 Arası Türkiye Siyaseti ve Akbaba……….37 4.1.1.Cumhuriyet Rejiminin Oluşum Çalışmaları 1923- 1930……...37 4.1.1.1. Lozan’dan Cumhuriyete………...37-38

(8)

4.1.1.2. Yeni Rejim’e Kalanlar………38-41 4.1.2. 1930- 1940 Arası Türkiye Siyaseti ve Akbaba………...41 4.1.2.1. Cumhuriyet Halk Fırkası Dönemi……….41-42 4.1.2.2. 1929 Bunalım ve Türkiye Üzerine

Düşünülen Politikalar………...42-43 4.1.2.3. Soyadı Kanunu, Türk Dili Kurumu ve Oluşan

Değişimler……….43-47 4.1.2.4. 1933 Seçimleri ve Seçme Seçilme Hakkı………...48-49 4.1.2.5. İkinci Dünya Savaşı’nın Başlama Nedenleri ve Dünya Barışına Özlem……….50-55

4.1.3. İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye (1939- 1945) ve Akbaba…….55 4.1.3.1. Takvimin Değişimi………..55-58 4.1.3.2. Ekonomik Sancı- Karaborsa ve Varlık Vergisi………58-63

4.1.3.3. Kalemlerin Kısıtlanması, Dış Siyaset………64-67 4.2. 1945- 1950 Arası Türkiye Siyaseti ve Akbaba………...68 4.2.1. Savaşın Bitmesi ve İç İlişkiler……….68-69 4.2.2. Siyasi katılım ve Halk tepkileri………..69-71 4.2.3. Dünya Gündemleri………...72 4.2.4. Çok Partili Düzene Geçiş ve Oluşan Eğilimler……….73-79 4.3. 1950- 1960 Arası Türkiye Siyaseti ve Akbaba……….80 4.3.1. Değişen Akbaba Tutumu……….80 4.3.2. İktidar Çekişmesi- Hükümet ve Muhalefet ilişkisi………..80-83 4.3.3. Harpler ve Götürdükleri –Sonuç-……… ………... 84 4.3.4. Basın Özgürlüğü…….………...….……….85-87 4.3.5.1954 Seçimleri – -Genel Seçim-………….………..87-91 4.3.6.1957 Seçimleri – Muhalefetin Birleşmesi….………..91-93 4.3.7.Ekonomik Durum ve Vatandaşa Yansıyışları………...93-95 4.3.8.Tarihe Yazılanlar……….... 95-96 4.4. 1960 ve 1970’li Yıllar- Türkiye Siyaseti ve Akbaba………96 4.4.1. 27 Mayıs 1960 Askeri Darbe………96-101 4.4.2. 1961 Anayasası ve Geçiş Dönemi (1961- 1965) –

(9)

4.4.2.1. 1961 Anayasası………… ………...102-103 4.4.2.2. Koalisyon Dönem………104-109 4.4.3.Demirel Dönemi (1965- 1971)………….……….109-110 4.4.3.1 Ekonomik Durum……….110-113 4.4.3.2.AF Yasası………...113-114 4.4.3.3. Öğrenci Hareketleri – Boykot ve Çatışmalar……114-117 4.4.3.4.1969 Seçimine Doğru – Seçim Vaatleri ve Daha

Fazlası………..118-122 4.4.4. 1973 Seçimleri……….…123 4.4.4.1. Muhtıra ve Daha Sonrası ……… ..123-125 Sonuç……… 126-129 Kaynakça……… .130-135 Özgeçmiş………..136

(10)

GİRİŞ

Mizah, her dönemde zamanı etkileyen ve toplumsal hayatı dikkatle izleyen bir alan olarak karşımıza çıkar. Bu çerçevede mizah türlerini incelemek, tanımak sosyal alan için yeni tanımlamalar oluşturur. Mizah türlerinden karikatür ise kendine özgü mecrasını oturtmayı başarmış ve inceleme alanı önemli bir kaynak niteliğine erişmiştir. Sosyolojik analizlerin yapılabilmesi adına diğerlerine nazaran karikatür daha yeni bir kaynaktır. Karikatürün çok köklü bir geçmişe sahip olması ise karikatürün genel durumundan kaynaklanır. Her dönemin yapısına özgü bir gösterge olarak karikatür, zaman ve mekan ölçütünde değişen ve o zamanı mekanı yansıtması açısından bir kılıf gibidir. Akbaba dergisi 50 yıllık yayın hayatı içerisinde Türkiye’ye özgü ya da Türkiye’ye ait yansımaları sunarken özgülüğünü kazanmış ve bu anlamda karikatürler sosyolojik analizleri içermiştir. Karikatür ve siyaset ilişkisi ise bu anlamda daha çok kaynak oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren hızlı ve farklı dönüşümler yaşayan Türkiye siyasetinin dönüşümlerini karikatür aracılığıyla tekrar görebilmek adına Akbaba dergisi en doğru seçim olmuştur. Çalışmamız ise bu çerçevede başlamıştır. İkinci ve üçüncü bölümler daha çok karikatürün anlam içeriğiyle ilgili olup dördüncü bölüm Akbaba dergisi karikatürleri ve siyasi alandaki gelişmelerle beraber oluşmuştur. Karikatürlerin ele alınan konuyla paralellik oluşturması önemlidir. Ancak Akbaba dergisi söz konusu olduğunda iktidar odaklı bir yönelim izlemiştir. Özellikle Akbaba’nın ortaya çıkış dönemi ve Akbaba’yı oluşturan kadro itibariyle, yapılan işlerde tutumların önemi artmıştır. Çalışma konumuz amaçları itibariyle bu tutumun gözlenmesi ve Akbaba karikatürlerinin neleri sunduğuyla ilgilidir.

Çalışmanın bölümlerini biraz özetlemek gerekirse tezin birinci bölümü yöntem kısmından oluşmaktadır. Araştırmanın amaç ve önemi, sınırlılıkları ve nelerin kaynak edildiği sunulmaktadır. Araştırmanın amacı ve öneminin sağlam olması sınırlılıkları ve nelerin toplanıp analiz edileceğine ışıklık getirmektedir. Yöntem konusu, içerik analizinden yararlanma isteğini belirtmede kararlaştırılan amaca bağlıdır.

(11)

Çalışmanın ikinci bölümü karikatür kavramını açıklamaya yönelik oluşmakta ve bu başlık adı altında karikatürü oluşturan çizgiden başlamaktadır. Çizginin anlamı ve oluşturduğu simge karikatürün anlamsal analizi için temel taştır. Ve karikatürün neyi anlattığı ve neyi amaçladığı sorusu buradan doğar. Nitekim bahsettiğimiz simgeler ya da semboller bütünü karikatür ve okur arasında imgesel bir bağ oluşturur. Karikatürün kendini geniş kitlelere ulaştırması ise yine bu bağdan kaynaklanır. Görsel kaynağa bakıldığında aynı mesajı alan binlerce, milyonlarca insan olduğunu düşünelim; Bu büyük bir güçtür, çizerin vermek istediği mesajı sayfalarca yazıdan yer yer daha etkili, yer yer daha net olmayı başaran karikatürün inceleme alanı oluşturması çok doğal ve gereklidir. Karikatürün neyi anlattığı sorusu ise bize karikatürün çeşitlerini sunar. Bunların içinden bizi ilgilendiren karikatür türü ise siyaset karikatürüdür. Karikatürün anlam kazanımı, gülmece ve eleştiri unsuru birleştiğinde siyaset üzerine çizilecek malzeme artar. Siyaset ki içinde pek çok toplumsal sorunu içerdiğinden bu alanın başladığı yeri görebilmek mümkündür ancak siyasetle ilişkili olmayan bir konu bulabilmek zordur. Karikatürün ‘saldırı’ gücündeki sosyolojik eleştiri unsuru siyasete bulaştığında, çok daha geniş bir kitleyi görebilmek mümkün olmaktadır.

Siyaset ve karikatür ilişkisini incelemeye başladığımızda hem çizgisel hem de anlamsal açıdan karikatürü tanımlamak hem kolaylaştı hem de zorlaştı. Kolaylaştı, çünkü karikatür siyasi gelişmelerin ardından ya da aynı süreçte çizildiği için, takip etmek ya da neyi anlattığı belli oluyordu. Karikatür bir bakıma gündemi korumak olduğu için politik arenayı karikatürde görmek savunma, eleştiri, gülmece yanı, önemseme derecesi gibi noktalara değiniyordu. Bu nedenle artık karikatür ve siyaseti giderek yakın birer arkadaş ya da vazgeçilmez, olmazsa olmaz ikili olarak görmekteyiz. Diğer yandan iş zorlaştı çünkü siyasi karikatürü anlama uğraşı ya da bakıldığında sembolik etkileşime girme durumu o toplumu bilmeyle alakalıdır. Sanat başlı başına var olduğu toplumu yansıttığından, sanat eserinin içeriğini anlama uğraşı o toplumu tanıma durumundan geçecektir. Karikatürü anlama durumu ise özellikle siyaset içine giriyorsa çizgide neyin işlendiğini bilerek bakma karikatürün anlam içeriğini tamamen dolduracak ve karikatürün var olma amacı tamamlanabilecektir.

(12)

Karikatür bir yansıtma biçimidir. Öncelikle karikatürü çizen kişiyi yansıtır; onun neyi neden çizdiğine yönelik fikri oluşturur. Karikatürün dergide, gazetede vb. mecmualarda yer alması ile başlayan süreç karikatüristin yansıtmak istediği fikri topluma mal etmesiyle sonuçlanır. İletilmek istenen mesajın toplumun geneline uyması ya da uymaması önemli değildir. Ama toplumu ilgilendirmeyen hiçbir çizgi siyasi karikatür içinde yer almaz. Burada karikatürün okurla buluşması demek karikatürün artık tarihsel bir kaynak olduğunu gösterir. Bu da bize apayrı bir inceleme dağarcığı oluşturur. İşte bu dağarcığın incelenme uğraşı olarak yapılan bu çalışmamızın üçüncü bölümünü, Türkiye’ de cumhuriyet öncesi karikatür ve Akbaba dergisi başlığı oluşturur. Öncelikle Akbaba dergisi ve siyasal hayatı incelemeye başlamadan önce bu başlığı inceleme tarihsel sürecin nasıl işlediğini bilmek açısından önemlidir. Akbaba dergisi nasıl bir ortamda çıkmış, cumhuriyet öncesi karikatür çevresi nasıldı ve Akbaba dergisi oluşurken ne gibi şeylerde değişimler oldu. Akbaba dergisi başlığı ise derginin açılış ve bitiş arasında yansıttığı tutum, karikatürlerin içeriği ve kapanış süreçlerinde Türkiye’de yaşanan politik değişim ve gelişimlerden ne kadar etkilenmiş, bunların cevapları verilmeye başlanmıştır. Nitekim dördüncü bölümde genel itibariyle anlatmak istenen husus budur: Karikatür ve siyaset arasındaki o bağın ne olduğunun anlaşılmasında temel adımdır. Bu yüzden siyasi arenada geçen her değişimi karikatürde görmek mümkün olur.

Son bölümümüz olarak dördüncü başlığımız beş alt başlıktan oluşmaktadır. Her dönemi kendi içinde ayrı ve her dönemde geçen önemli olay ve durumlar incelemeye alınarak dergi karikatürleri beraberinde sunuldu. Tabii çalışma içine dahil etmediğimiz oluşumlar muhakkak vardır. Ancak çalışma seyri ve elde edilen Akbaba arşivlerinde ele almak istediğimiz konular bunlar olmuştur. Nitekim bu çalışma kendi bakış açısını ve farklılığını bu şekilde yansıtmayı amaçlamıştır. Karikatürler, içeren başlığa uygun olarak sunulmakta ve başlık konusunun nasıl işlendiğine yönelik kaynak sunmaktadır. Dolayısıyla karikatürler üzerinden siyasi dönüşümlerin seyrini takip etme ve aralarında belli bir şekilde bağ olup olmadığını analiz edilmiştir.

Türkiye’de var olan tüm siyasi değişim ve gelişimler her şeyi etkilemektedir. Tabi bu genel anlamda toplumlar içinde geçerlidir. Yani siyaset kurumu diğer

(13)

kurumlara nazaran toplumların seyrini değiştirir. Aynı zamanda en çok tepkiyi de alan toplumsal çevre bakımından bu alandır. Türkiye’de siyasi profilin daha çok iktidar odaklı olup bu manada siyasi iktidarı elinde tutan kişi ya da kişiler tarafından belirlendiği, yönlendirildiği bilinen bir gerçektir. Bahsedilen süreçlerde karikatürün yansıtılış biçimlerinde neler yaşanmış ve yahut bu durumlarla karşılaşıldığında karikatürlerle neler eleştirilmeye çalışılmıştır.

Açıklanması gereken diğer bir nokta ise neden Akbaba dergisinin tercih edildiğidir. Amaçlanan şey öncelikle, karikatürün tarihi bir kaynak olup olmadığını araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye siyaseti inceleme altına alındığında pek çok dergi ve gazete bulmak tabiî ki mümkündür. Ancak derginin 55 yıl yayın hayatının olması; (1) siyaset ve karikatür arasındaki bağın daha iyi analiz edilebilmesi, iktidar değiştiğinde ya da diğer siyasi değişimlerde karikatür çevresinde ne olmuş, (2) bu noktada Türkiye’nin en uzun soluklu karikatür dergisi olmayı başaran Akbaba Dergisi bu değişimleri nasıl karşılamıştır. Özellikle belirtilen bu iki etmen çalışmanın Akbaba Dergisini üzerinden olması durumunu ortaya çıkarmış ve araştırılması gereken ciddi bir konu olmuştur.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ

Betimsel nitelikte olan bu araştırma, genel anlamda karikatürün siyasi gündemi nasıl işlediği ve etkilediğiyle alakalıdır. Kullanılan karikatürler görsel kaynak olarak sunularak politik seyrin yansımaları olup olmadığı incelenmiş ve genel anlamda karikatür ve siyaset arasındaki ilişki analiz edilmiştir. İçerik analizi yapılmıştır. “İçerik analizi denildiğinde genel anlamda sözlü ve yazılı materyallerin sistematik bir şekilde analizi anlaşılmaktadır. İçerik analizi sosyal bilimcilere arşivlerden, dokümanlardan ve kitle iletişim araçlarından elde edilmiş ham bilgilerin incelenmesi ve bir mana kazandırılmasında sistematik bir metedoloji sağlar. Bir tanımda; metin, kitap, belge vb. malzemenin belli özelliklerinin belirlenmesi amacı ile yapılan bir tür tarama olan içerik analizi, nicelleştirme ölçülerini önceden geliştirerek, malzemeyi belli beklentiler ışığında incelemektir.” olarak tanımlanmaktadır. Bu araştırma tekniğiyle mektuplar, günlükler, gazete makaleleri, toplantı notları, röportajlar, filmler, televizyon ve radyo yayınları da içerik çözümlemesi tekniği ile analiz edilebilir ve bu teknik aynı zamanda bir gözlem yöntemi olarak da kullanılabilir” (Demirel ve Köseli; 2009: 344).

İçerik analizi çok sayıdaki metnin ve yahut dokümanların incelenmesini içeren bir süreci ifade etmektedir. Genel anlamda içerik analizini çeşitli kaynaklardan alınan mesajlardan yola çıkarak sistematik ve objektif olarak tanımlanması adına yapılan her türlü teknik olarak da görebiliriz. Günlük hayatımızın içerisinde de pek çok kere içerik analizini yapmakta olduğumuz söylenebilir (Demirel ve Köseli; 2009: 345).

Karikatür incelemesini de içerik analizi içerisine almaktayız. Sosyal bilimlerde çokça rastladığımız bu analiz çeşidinin çalışmalara farklı bir boyut kazandırdığını bununla birlikte önemli ve verimli bir materyal- doküman oluşturduğunu söyleyebiliriz. “İçerik analizi çok değişik amaçlarda çalışmalar yapmak üzere uygulanabilmektedir. Psikoloji, sosyoloji, tarih, edebiyat, kriminoloji, politika, kamu yönetimi, reklam gibi alanlar bunların arasında sayılabilir” (Demirel ve Köseli; 2009: 346).

(15)

1.1. Araştırmanın Amacı

Araştırmanın genel amacı Türkiye siyasetini Akbaba Dergisi yayın süreci boyunca yer alan karikatürle ele almaktır. Araştırmada yer alan karikatürlerin neye göre saptandığı, nedenini ve bu nedenle beraber genel amaçları şu sorularla açıklanmaya çalışılmıştır:

1- Karikatür nedir?

2- Karikatür ve siyaset arasında nasıl bir bağ vardır?

3- Türk siyasi hayatında karikatürün nasıl bir konumu olmuştur ve karikatürün siyaset üzerinde etkisi olmuş mudur?

4- Akbaba dergisi Türkiye siyaseti için neyi ifade etmektedir ve Türk Siyasetini sosyolojik incelemede nasıl bir önem arz etmektedir?

5- Akbaba dergisi karikatürleri Türk siyasi gündemini nasıl yansıtmıştır ve neyi yansıtmaya çalışmıştır?

6- Derginin siyasi yanlılığı olmuş mudur? Bu anlamda Akbaba dergisinin karikatürleri gündemi nasıl etkilemiştir?

7- Türkiye siyasetinin özellikle önemli dönemeçleri dergiye nasıl aksetmiştir?

1.2. Araştırmanın Önemi

Görsel sanatların toplumları etkileme boyutu artık aşikardır. Mizah türlerinden biri olarak kabul edilen karikatürün etki gücü toplumsal ve siyasi boyutlarla pek çok araştırmaya konu olmuştur. Karikatürün güldürü boyutu yanında gittikçe güçlenen eleştiri özelliği, karikatürle siyaseti daha da yakınlaştırmış ve sonunda karşılaştırmalı bir hal alarak siyasi gündemi işleme ve inceleme durumuna ulaşmıştır. Böylece karikatür siyasi süreçleri analiz etme de önemli ve güçlü bir kaynak haline gelmiştir. Araştırmamız bu durumu analiz etmek adına sosyal bilimlere yeni bir çalışma sunması açısından önemlilik sağlar.

Akbaba, Türkiye’de yayın dönemi en uzun mizahi dergi olduğu için öncelikle incelenmesi önemli ve bu araştırmanın konusu olmuştur. Bu çalışmanın Akbaba

(16)

üzerine yapılan diğer araştırmalardan farkı ise; Çalışmanın Akbaba’nın yayın süreci boyunca incelenmesidir ki bu da bütünlük açısından önemini göstermektedir. Türkiye’nin 50 yıllık siyasi sürecindeki önemli dönemeç ve gelişmeleri ele alınmış ve yer alan karikatürlerin gündemi nasıl işlediği, hangi konulara önem verdiği hususunda toplu bir çalışma ve bu anlamda yeni bir çalışmadır.

Son olarak araştırmanın, Akbaba dergisi ve Türkiye, karikatür ve siyaset araştırmacılarına yeni bir kaynak ve yol gösterici olması açısından önemlilik arz eder.

1.3. Sınırlılıklar, Araştırma Evreni

Karikatür ve siyaset arasındaki var olan bağın tüm dergiler yerine Akbaba Dergisinin incelenmesi ve Akbaba Dergisinin yayın süreciyle beraber (1922- 1972) Türk Siyasetini konu alma ve inceleme bu araştırmanın sınırlılığıdır. Araştırmada, özellikle, dergi kapaklarındaki karikatürler ele alınmış ve dergilerin gündem konuları araştırmaya dahil edilerek bunlarla sınırlı tutulmuştur.

1.4. Bilgi Toplama

Araştırma ile ilgili bilgi toplama ve teknikler Haziran 2010’da başlamış ve Mayıs 2011’de bitmiştir. Çalışmaya öncelikle Akbaba Dergi arşivlerine ulaşmakla başlanmıştır. Ulaşılan dergi arşivleri incelemeye başlanmış ve Türk siyaseti için önemli olan gelişmeler ve derginin özellikle ele aldığı mevzular ve işlediği konular saptanmış, araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırmaya –karikatür-ün tanımı ile başlanması araştırmanın anlaşılırlığı açısından önemlidir. Araştırmada yer alan karikatürlerin fotografları ise –Resim-lerde gösterilerek, süreçlerin tarihlerine uygun olarak işlenmiştir.

Derginin yıllarına göre incelenmesi, gündeme oturmuş konuları inceleme açısından önemlidir. Bu anlamda konular, yılların başlığı altında ele alınmıştır. Yararlanılan kaynaklar ise bize teorik bir zemin sunmakla birlikte karikatürlerin nasıl bir kaynak oluşturduğu, süreçleri nasıl betimlediği konusunda aydınlatarak araştırmaya teknik anlamda yardımcı olmuş ve bilimsel bir çalışma olmasına yardımcı olmuştur. Karikatürün analiz edilmesinde ve genel olarak araştırmanın amacına kaynaklık etmiştir.

(17)

İKİNCİ BÖLÜM

2. KARİKATÜR KAVRAMI

Karikatürü anlama literatürü geniş bir inceleme içine girmeyi gerektirmekle beraber konumuz itibariyle bu sanatı ele almak onun doğuş sürecini belirtmekle mümkün olacaktır. Karikatür sanatına resim sanatı, mizah türü, abartılı çizgi sanatı gibi pek çok tanımlama yüklenebilir. Bu başlık altında ise başta karikatür kavramı olmak üzere, çizgi ve düşünce, imgelem ve bunlara bağlı olarak kültür kavramlarına açılım getirilerek tezin amacına ilişkin materyaller kullanılarak karikatürün kullanım alanlarına açıklık getirilecektir.

Bir mizah türü olarak karikatürü anlama öncelikle hangi açıdan inceleneceği noktasında ayrışır. Karikatürü oluşturan biçim ve içerik onun iletmek istediği mesajı şekillendirmekle beraber karikatürün anlamsal açıdan hangi türde olduğu yine karikatürün yapısal öğeleri ile türleri hakkında bilgi edinmeyle mümkün olacaktır. Karikatürün türleri yine bu başlık altında toplanarak kavramın içerik analizi sunulcaktır.

2.1. Çizgi Dili

2.1.1.Dil ve Düşünce - Anlam

‘Dil’ denildiğinde zihnimizde oluşan farklı anlamları vardır. En kapsamlı şekilde dil’i tanımlayacak olursak:

“Dil, duygu ve düşüncelerimizi anlatmaya yarayan işaretler (göstergeler) sistemidir. Bir dil insan deneyiminin, topluluktan topluluğa değişen biçimlerle, anlamsal bir içerikle sessel bir anlatım kapsayan birimlere, başka bir deyişle anlam birimlere ayrıştırılmasını sağlayan bir bildirişim aracıdır; bu sessel anlatım da, her dilde belli sayıda bulunan, öz nitelikleriyle karşılıklı bağıntıları da bir dilden öbürüne değişen ayırıcı ve ardışık birimler, başka bir deyişle sesbirimler biçiminde eklemlenir” (Lekesiz; 2003: 37). Bütün toplumların düşüncelerini ifade etmede kullandığı, kurulumunun ise belli bir kurala bağlı olarak değil tamamen paylaşımsal bir şekilde oluştuğu bir dili vardır. Ve her dil oluştuğu ve şekillendiği topluma göre özleşir. “Diller, örneğin akrabalık ilişkilerini, hayvanlar alemini, renkleri, yiyecekleri

(18)

ve doğal dünyayı da içine alacak şekilde, toplumların çevrelerini nasıl sınıflandırdıklarını ve değerlendirdiklerini gösterir. Her toplumun içerdekiler ile dışarıdakiler arasındaki sınırı korumasına kısmen yarayan kendine özgü bir sınıflandırma sistemi vardır. Bundan dolayı, kullanılan dilin dilbilimsel anlamı kadar kültürel anlamının da karşılıklı olarak anlaşılması önemlidir. Kültürel olarak yapılandırılmış kavramlar ve düşüncelerin başka bir toplumun üyelerinin gözünde anlaşılabilir terimlere dönüştürülmesi uğraşı, sadece antropologların değil, aynı zamanda uzmanların kültürler arası çalışmalarının başlıca unsurudur” (Marshall; 1999: 154). Sosyal- kültürel yapının oluşumunun gerekli değişkenlerinden biri olan dil, hem biyoloji hem de psikolojinin alanına girer. Toplumsal olan her şey insanla oluşurken dilin varlığı bu karmaşık ve sarmal ilişkiler bütününü oluşturur. Kısaca kavramsal ya da maddesel her şey dil’de vardır.

Dilsiz bir düşünce ya da düşüncesiz bir dilin olamayacağı aşikardır. Dil olmadan tarihsel bir varlık alanından bahsedebilmekte mümkün değildir. Dil ve düşünce tamamlayıcı öğeler olarak sunulabilir. “Bilmek dilden dile aktarma yapmaya ilişkindir. Kelimelerin ve şeylerin tekdüze, büyük düzlüğünü ihya etmeye ilişkindir. Bilginin özelliği, ne görmek, ne de gözetmek olmayıp yorumlamaktır” (Lekesiz; 2003: 45). Anlama ve yorumlama biçimleri aynı dilin oluşma durumuna benzer olarak özseldir ve kültür, sosyal olanla farklı biçimlere girer. Dil geliştikçe kültür, kültür evrimiyle öğrenilen ve öğretilecek kültürel muhteva, bilgi ve beceriler zenginleşti (Güvenç; 2003: 150).

2.1.2. Çizgi Dili ve İmge

Çizgi en yalın anlamda en basit biçimdir. Resim sanatının başta gelen aracı ise yine çizgi olmuştur. İnsanoğlunun kendini ifade etmede kullandığı ilk araç olarak kabul edilebilir. 19. Yüzyıl Alman idealizminin filozofu Schelling ’e göre sanat real yanını resim, müzik gösterir. Ancak resim sanatında müzikten ayrı olarak akıp gitme, yani artarda oluş durdurulmuş ya da ortadan kaldırılmıştır. Resmi bir zaman sanatı değil, fakat bir uzam sanatı, bir yüzey sanatı olarak kabul eder. Ve yüzeyde ifade edilen biçim olup bu biçimlerin ‘çizilmesi’ gerekir. Çizgi, resim sanatının ilk kavranışıdır. Çizginin anlam kazanımı ise büyük bir ilişki ağına sahiptir. Böylelikle

(19)

çizgi müziğin ritmini oluşturarak çokluk kurar ve görünüş meydana getirir (Soykan; 1995: 139).

Her şeyin bir anlamda çizgiyle ifade edilebilme durumu mümkündür. “Neden her şey çizgidir? Bedri Rahmi Eyüpoğlu açıklıyor: Bir kurşun kaleminin ucundan çıkan da çizgi, bir kibrit çöpünün mürekkebe daldırarak çizdiğimiz de çizgi, beş yaşında çocuğun ak duvar üzerine kömür parçasıyla çizdiği de çizgi, parmağımızı bir boyaya batırarak karaladığımız da çizgi, saç teli de çizgi, yirmi beş santim kalınlığındaki halat da çizgi, on kişinin el ele vererek kucaklayamayacağı minare beş kilometre öteden bakınca çizgi. Kısacası yeryüzünde ne kadar insan varsa bir o kadar da çizgi var. Mısır heykellerinde hiyerogliflerde 1cm. çöken de çizgi, 1cm. kabaran da çizgi. Giydiğimiz kumaşı ören pamuk teli, ipek teli, yün teli de çizgi ama bunların bir araya sımsıkı bağlanmasından doğan çizgi değil” (Şenyapılı; 2003: 2). Çizgi bunlarla beraber kendi dilini oluşturur. Bu dil, işaretleriyle kendi içinde sistemli ve bir düşünceyi, bir olguyu kendi özellikleriyle betimleme ve yahut yansıtma işlemini kullanarak sunan anlamlı, simgesel bir dildir.

Çizginin betimleme gücü bu devrede kendini gösterir. Nitekim simgesel anlatım gücü çizgiye önemli bir işlev katmaktadır. Çizginin dili, sevinç keder, korku, tasa vb. duyguları anlatmada kullanılır. Sadece kullanım biçimi doğada gözlenen ve yahut doğadaki biçimlerin algılanma durumuyla değişiklik gösterecektir. Turhan Selçuk 1997 yılında Önce Çizgi Vardı Kitabında şunları belirtmekte: “Çin’in bugünkü Türkiye Büyükelçisi sayın Wu Ke Ming ile İstanbul’da başkonsolos iken tanıştık. Büyük bir karikatür tutkusu vardı sayın We Ke Ming’de… Çizgilerimi gazetelerden keserek sakladığını söylediğinde kıvanç duymuştum. Bir başka buluşmamızda Çin alfabesinin değiştirileceğinden söz edince üzüldüm ve bu yazının bende resim izlenimi bıraktığını açıkladım. ‘Evet resimdir’ dedi Wu Ke Ming, kağıdı kalemi eline aldı, bir harf çizdi ve ‘neye benziyor?’diye sordu. Şöyle bir göz attım, ‘ağaca benziyor’ dedim… ‘Evet, bu bir ağaç resmidir ve ağaç diye okunur’ diye cevapladı… Wu Ke Ming, aynı harfi çoğalttı, ‘şimdi bunu okuyun bakalım’ diye sordu… Ağaçlar çoğalmıştı… ‘Orman olacak herhalde’ dedim… Değerli dostum gülümsedi, doğruladı ve ilave etti: ‘Bu üç harf yan yana geldiğinde orman diye okunur…’ Birçok mizah tarihçisi ‘Hiyeroglif’ yazısını karikatürün başlangıcı olarak

(20)

gösterirler. Ama ne denirse densin, ‘çizgi’ ‘yazı’dan önce vardı ve insanoğlu yaşamını İspanya’nın ‘Altamira’, Fransa’nın ‘Lascaux’ mağaralarında çizgilerle dile getirmiştir” (Şenyapılı; 2003: 2,3).

Çizginin anlam kazanımında dikkat çekilmesi gereken noktalardan biri de, çizginin inanç sistemi, etik değerlerle değişime uğramasıdır. Şöyle ki karikatürün ne olduğu, işlevleri başlığımızda ‘çizgi’nin bu değişimi daha anlaşılır olacaktır. Öncelikli olarak belirtilmesi gereken şey düşünceyle hayat tarzının aynı paralellikle gitmediğidir. Düşünce her zaman toplumsal boyuttan önde ilerlemekte ve bahsetmekte olduğumuz çizgi dili ve yahut çizginin anlam dağarcığı da eskimekte, unutulmakta ve yahut daha da önemli hale gelmektedir. Ancak şu durumu da göz önünde bulundurmak gerekecek ki çizgi dilinin sembolik gücü düşünüldüğünden daha da önemli olabilir. Çizgi dilinin öncelikle üretilen ancak daha sonradan yöneten bir dil olduğunu görmekte mümkün olabiliyor. “Tarih koşullarında yaşamakta olan şekiller, bir yandan hayat tarzının ürettiği formlar olurken, öte yandan insanların hayat tarzlarını yöneten de yine bu şekillerdir. Sembol niteliği kazanmış şekiller bireyin üstündedir. Çünkü şeklin bağlı olduğu anlam kişinin üstündedir” (Mülayim; 2006: 234).

Buna bağlı olarak bu sembolik dilin nesnelliğinden bahsetmek yerinde olacaktır. İnsanın inanç sistemi ve yahut tarzlar değiştikçe şekil dünyası, simgesel anlatımların da dünyası değişmiş çağrışım yaptığı ya da anlam katıldığı şeyle bağını çoğu zaman yitirmiştir. Yitirme, kaybetme ya da yeni bir anlam kazanma vb. durumlar hepsi gerçektir. Yani tüm bunlar imgedir. Tüm sembolik yüklemeler çizgi dilinin imgeyle bağını kurar. Tanım olarak: “Bir imge, yeniden yaratılmış ya da yeniden üretilmiş bir görünüdür. İmge ilk kez ortaya çıktığı yerden ve zamandan – birkaç dakika ya da birkaç yüzyıl için- kopmuş ve saklanmış bir görünüş ya da görünüşler düzenidir” (Berger; 2010: 10).

İmgenin, zihnin sunduğu görme biçimi, bilgi düzeyine bağlı olup en önemli kıstası öznedir. Ve özne imgeyi sürekli yeniden kurarak bir üretim gerçekleştirir. Ve sembolikleşme bu süreçle oluşur. Ancak söz konusu olan şey simgesel hale gelen şeylerin aynı olmadığı durumudur. “İmgeler bizatihi yapıları gereği çok değerlidirler. Eğer zihin nesnelerin nihai gerçeğini kavramak için imgeleri kullanıyorsa, bunun

(21)

nedeni tam da gerçeğin kendini çelişkili bir şekilde göstermesi ve bunun sonucunda kavramla ifade edilemez olmasıdır. Demek ki gerçek olan, olduğu haliyle imge, anlam demeti olarak imgedir, onun anlamlarından tek bir tanesi ve ya çok sayıdaki atıf düzlemlerinden tek bir tanesi değildir. Bir imgeyi atıf düzlemlerinden bir tanesine indirgeyerek, somut bir terminoloji içinde ifade etmek, onu sakatlamaktan daha vahim olup, onu bilgi aracı olarak yok etmektir” (Lekesiz; 2003: 64).

2.2. Karikatürün Nedir ve Neyi Anlatır, Amaçlar? 2.2.1. Karikatür Sözcüğü

Karikatür sözcüğü, “hücum edici, çarpıklıkları iletmek manasına gelen ‘Caricare’ kökünden gelmektedir. İtalya’da Rönesans’la birlikte (1946) yılında ilk kez kullanılan sözcüğün, kimileri Annibale Carraci kimileri ise Mosini’nin (Carraci’nin söze konu kitabı Arti di Bologna/ Bologna Sanatları’nın önsözünde yazan) karikatür sözcüğünü ilk defa telaffuz eden kişi olarak öne sürerler” (Şenyapılı; 2003: 14-15).

Türkiye’de ise karikatür sözcüğü Fransızca’ dan alınmış olup ‘Humaur’ sözcüğünden gelmiştir. Humaur’a çizgi ile olursa dessin d’humaur, dessin humoristique ya da humaur graphique diyorlar. İngilizce karşılığı humauristic drawing, İtalyancası ise humarismo’ dur.

Humaur Fransızca’da mizaç, tabiat, huy anlamına gelmektedir. Aynı zamanda anlamsızlıklara, alışkanlıklara ters düşen davranışlara karşı bir tepki anlamını almaktadır. Türkçe’ de ise humaur, anlamca karşılığı olarak mizah kullanılıyor. Mizah ise öncelikle ‘şaka, eğlence’ anlamına gelmektedir (Topuz; 1997: 9).

Türkiye’de karikatür (caricatura) ismi yaygın kullanım alanı bulurken bu tanımın açıklanması tek tanımlı değildir. Karikatür bir mizah türüdür. Bakıldığında karikatürü sığ bir tanımla açıklamaya çalışmak ve yahut kesinleştirmek karikatürü anlamak için yeterli olmayacaktır. Öncelikle ‘caricatura’ nın nereden geldiğini Hıfzı Topuz şu şekilde belirtiyor: “Cartoonist sözcüğü ilk kez İngilizler tarafından 1843’te ortaya çıkmış. Olayın öyküsü şöyle: Ünlü karikatürcü John Leech’in o yıl Punch dergisinde sosyal içerikli bir karikatürü yayınlanmış. Konu Lordlar Kamarası’nda bir sergiye konulacak bir duvar resmi tasarısıymış. John Leech bu karikatürün altına Cartoon N:1 yazmış. Bu karikatürden sonra bu tür desenlere cartoon demeye

(22)

başlamışlar. Sözünü ettiğim sözlükte cartoon eğlenceli resim olarak tanımlanıyor, karikatür ise belirgin çizgileri abartılmış, saptırılmış portre anlamında kullanılıyor” (Topuz; 1997: 11).

2.2.2. Karikatür Neyi Anlatıyor

Karikatürün nasıllığının anlaşılması öncelikle mizahın kendisini bilmeyle alakalıdır. Nitekim mizahın ortaya çıkışında mutlaka bir tasarı vardır. Karikatürün ifade ediliş tarzında olduğu gibi öncelikle biçim ve form önem arz eder. Bu nedenle mizahı ne olduğuna biraz daha açıklık getirmek gerekiyor. Mizahın ilk bakışta eğlence, güldürü ile her zaman ilişkili olduğunu düşünmek mizahın anlatısına uygun düşmez. Şöyle ki her mizah türü her zaman eğlendirmeyebilir. Türk karikatüründe adı geçen değerli isimlerden Ferit Öngören mizahın kökenini incelemeye alırken öncelikle iki önemli şeyden bahseder. Biri konu ettiğimiz eğlence diğeri ise hoşgörü. Eğlence mizahın oluşumunun da önemlidir ancak eğlence bütünüyle mizah olmadığı için mizahta bütünüyle eğlence olamaz. Mizah denildiği zaman gülme akla geldiğinden mizahın anlatmak istediği şey sınırlandırılmış olmakta. Oysa mizahın en önemli özellikle işlenen konuyu ince bir eleştiri süzgeciyle traji-komik bir duruma sunmasıdır. Salt güldürü amacı gütmez. Ferit Öngören bununla ilgili şunu ifade eder: “Her gülme mizahı ilgilendirmediği gibi, her mizah ürünü de güldürmüyor. Gülme, siniri, çeşitli hastalıkları da işaret edebiliyor. En önemlisi de gülme gibi psikolojik bir görünüşün mizah konusunda hiçbir bilgi getirmeyişi. Eğlence ise bol ürün gibi, kişi-toplum çatışmasını ortadan kaldırmak gibi kök kavramlardan mizahı açıklamaya ve çağına göre biçim vermeye başlıyor. Eğlence, mizaha her konuyu, her sorunu çekinmeden ortaya koyma mirasını bağışlamış gibidir” (Öngören; 1998: 15-16). Dolayısıyla mizahı eğlence sayesinde biraz özgürleşmiş sayabiliriz. İyi ya da kötü her durum mizahın bu özelliğe sahip olmasından dolayı rahatlatmaktadır. Öngören’ in deyimiyle mizahın hoşgörüyü içinde barındırmaktadır. Sosyal, politik, ekonomik her türlü sorunu, durumu işlerken mizaha karşı kişi ya da kişilerin anlayışla karşıladıkları görülür. Mizahın düzene karşı tavrı ve yahut tutumuna karşılık tarihte olaylar silsilesi çokça vardır ancak bu mizahın dönemsel biçim ve algılanışlarıyla değerlendirilmelidir. Karikatürün aynı şekilde düzenle alakalıdır. Sosyal ve politik ekonomik tüm oluşumlar karikatürün konusunu oluştururken karikatürün amacı her

(23)

zaman güldürü olmamış ve her zamanda hoşgörü ile karşılanmamıştır. Karikatür, çizerin çizgi ve konu ilişkisinin sonucunda ortaya çıktığı biçimdir ve bu biçimin anlam boyutu bir görüngü oluşturur. Kişinin toplumsal bağı, karikatüre sosyal bir kimlik kazandırır. Kişiye somut görüntü haricinde soyut anlamlandırmalar sunar. Açık bir mesaj yanında sembolik bir dille bir mesajda içerebilir. Mizahın biçim ve algılanışının dönemsel yani toplumsal değişimle farklılık göstereceğini söylemiştik. Karikatür de tabi ki bu özelliğe sahiptir. Mizahın ortaya çıkışında mutlaka bir araca sahip olmalıdır. “Mizah sözle yapıldığında hiciv, fıkra, taşlama; bedenle yapıldığında pantomim, tiyatro, beyaz perdeye dökülmüş filmler, teknolojik ortama dökülmüş çizgi filmler ve günümüzde artık çok yaygın olan animasyon gösterilerle kendini ortaya koyabilmektedir. Ancak, bize göre mizah kendini en kalıcı ve en yetkin biçimde karikatür’de, çizimle can bularak ortaya çıkmaktadır. Karikatür mizahın yakalandığı o ince noktada, o absürt tarafta, bu olguyu çizgileriyle ortaya koyarken değişik yollar kullanabilir” (Güneri; 2008: 68).

Anlam, imge gibi kelimelerin neye işaret ettiği ve karikatürle alakasını ise şu anda kurmak mümkündür. Anlam ve imgenin sembolik dağarcığı karikatürle bir üçleme yaratarak bütünlük oluşturur. Bilindik simgeler kullanıldığında anlam olarak daha çok şey anımsatabilir. Kimi çizer bilinen imgeleri kullanarak okurla daha rahat bir iletişime girer. Böylelikle karikatür sembolik bir dil kazanarak, toplumsal yaşamın her türlü durumuna karşılık gelebilir. Bu da karikatürün kullanımı, paylaşımı için yaygın bir ortam oluşturacaktır. Karikatüre yüklenen görev ya da ona karşı ihtiyaç durumu çok önemlidir. Bu nedenle karikatüre verilen önem ne kadar fazla ise ondan alınan verimde o denli olacaktır. Sanat türlerinin topluma göre şekilleniyor olması da bu yüzdendir. Buradan yola çıkarak karikatür içinde bulunduğu toplum üzerinde belli bir duruşu temsil eder. Çiziliş nedeni ve bunun sunuluş nedeni vardır. Benzerlikler, zıtlıklar, aynılıklar, farklılıklar karikatüre konu olmaktadır. Ve oluşan karikatürle yansıtılması istenen şey görünür. Ancak imgeler kullanıldığı vakit başka bir şeye işaret eder karikatür. Şenyapılı bunu şu şekilde ifade etmektedir: “Evet, önce çarpıtılmış portreleri/ figürleri ile kişileri yansıtmıştır karikatür. Sonra toplu çarpıklıkları… Kişisel ve toplumsal davranış, tutum çarpıklıklarını… Toplumdaki, yaşanan çevredeki, ilişkilerdeki çarpıklıkları…

(24)

Evrensel çarpıklıları… Kişisel düzeyden evrensel düzeye tüm çarpıklıklar karikatürün temel iletisi olagelmiştir… Başlangıçta, karikatür, çizilmiş/bakılan portre ya da figürün görsel varlığının çarpıklığını iletmektedir. Oysa şimdilerde görselliği aşan, bakılanın dolaylı olarak ilettiği içeriksel/anlamsal çarpıklıkları yansıtmaktadır karikatür” (Şenyapılı; 2003: 45-46).

2.2.3. Karikatürün Anlam Kazanımı- Gülmece- Eleştiri

Karikatürün aynı zamanda popüler bir sanat ürünüdür. Her türlü mecrada kullanılır. Özellikle de mizah dergileri ve gazete ürünü olarak ele alındığında karikatür, kolay tüketilebilen bir üründür. Kitlelerin kolaylıkla erişimi popüler bir tüketim aracı haline getirmiş olabileceği gibi sanat eseri olarak kalitesi noktasında problemler yaratabilir. Ancak burada önemli olan karikatürün güncel özelliğinin var olmasıdır. Şöyle ki günün sosyal ve ya politik gelişmelerini -en kritik ancak en anlaşılır; alanı çok küçük olan bir kare ancak çarpıcı bir şekilde- karikatürle mümkün olabilmekte bu da karikatürü özel araştırılması ve başvurulması gereken bir dal haline getirmiştir. Karikatür mizah unsurunu bazen kinaye bazen de gülmece katarak kendini keyifli hale getirir. . Turhan Selçuk bunu şu şekilde açıklar: “İster siyasi, ister sosyal, ister güldürü ister karamizah olsun, karikatürcünün çizgileri, grafik sanatının gerektirdiği çizgiden yoksunsa ona bir sanat yapıtı gözüyle bakamayız. Grafik Çizgi, güçlü bir espriyle desteklendiğinde, karikatür iyi bir karikatür olur”(Şenyapılı; 2003: 49).

Birçok sanat dalında olduğu gibi karikatürde de her şey mubahtır. Kelime gücüyle anlatılamayan birçok şey çizgiyle rahatlıkla anlatılabilir ve yahut haber ve ya mesajda verilmek istenen şey çizgiyle yerine ulaşır. Bunu sağlayan en önemli şey mizah olduğu için çizgi dili mizahın gücünü kullanarak yazılı dile göre daha da cazip hale gelir. “Mizahı kabaca ciddiyetten ve normallikten/ sıradanlıktan sapma olarak alırsak, karikatürün çizgisi de, içeriği de mizahi yani sıra dışıdır. Genelleyerek söylersek karikatürde gördüğümüz normal, gerçeğe tamamen bağlı bir hayat değildir. Normal ya da gerçek insan, örneğin, çizerin amacı doğrultusunda komikleştirilmiş, gülünçleştirilmiş, sevimlileştirilmiş ya da çirkinleştirilmiştir. Artık kağıt üzerinde gördüğümüz, normal insan görüntüsünden çıkarılmış bir figürdür (Sıradan fotoğraflama bu anlamda karikatürün zıttıdır). Bu görüntünün eşlik ettiği ileti de

(25)

mizahidir. Karikatürün anlattığı öykü, giriş gelişme sonuç prensibiyle yazılmış normal ve sıradan bir öykü gibi değildir. Öykü bir yerde mutlaka sekteye uğramış ve beklenmedik bir gelişme sonucunda mizah ortaya çıkmıştır” (Bezci; 2006: 115- 116).

Mizahın geniş bir etkileşim dalgası vardır. Bu dalganın bir uçunda güldürü bulunurken diğer bir ucu ise çoğu zamanda saldırı diye düşünebileceğim eleştiri bulunur. Mizah bu ilk ucun olmasıyla sadece eğlendirir ve bu yönüyle kendini sevdirir. Diğer ucun devreye girmesiyle mizahın insana yaşattığı duygu başkadır. Kişi karikatürde işlenen tema karşısında kendini daha rahat hisseder. Eleştiri karikatürün silahıdır ve okuyucu bu silahı hissettiği anda bu yergiden hoşlanmaya başlar. Gazete ve dergilerde çizerlik yapan İsmail Gülgeç karikatürün bu silaha nasıl sahip olduğunu şu sözleriyle dile getirmek mümkündür: “Karikatür, görsel sanatların en naifi ve en yalınıdır. Fakat bu doğallığı o kadar boyutludur ki beni ürkütmüştür. Karikatürde sıradanlığa yer olmadığına ve karikatüristin birçok şeyi birden kendinde özümlemesi gerekliliğine inanıyorum. Bir karikatürün soyut sadeliği ve çoğu kez görselliği bir kenara itişi, olayın basitliği değil, arılığıdır. Bir karikatüristin bu arılığa ulaşması, bir emek sorunu, bir kültür sorunudur. Dar dünya görüşünden sıyrılıp, insanı tanımak, toplumbilimi öğrenmek, en önemlisi kendi toplumunun kültür yapısını iyi bilip, onu dünya insanına indirgemesidir. Çünkü insanı şok eden o evrensel ufacık çizimin, ancak böylesine bir süzgeçten geçtikten sonra meydana geldiğine inanıyorum” (Oral; 1981: 7). Bu durum toplumun farklı kişi ya da kurumlarını eleştirerek, önemli toplumsal meselelerin tartışılmasını, gün yüzünde olan sorunları ya da bazen konuşulması sınırlı ve yahut gergin olan mevzuların dile getirilmesini sağlar. “Karikatür, popüler bir sanat türü olarak sokaktaki insanımıza, sanatla ilgili ya da ilgisiz kitlelere daha kestirme yoldan seslenebiliyor. Karikatürün içerdiği mizahı çizgisiyle birlikte algılama alışkanlığını henüz yeterince edinememiş olmamıza karşın, karikatürle ilgili yayınlar karşısında kitlesel bir duyarlığa sahip bulunduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz”(Özsezgin; 1988: 51). Şöyle ki karikatürün toplumla olan yakınlığı ona böyle bir hizmeti beraberinde getirmiştir. Siyasal karikatür nitelendirmesi ise işte buradan gelmektedir.

(26)

2.3. Siyaset ve Karikatür

Karikatürü daha çok gazete ve dergilerde takip ettiğimizi söylemiştik. Çizgi sanatı olarak karikatürün bu alanlardaki işlevi siyasal ve sosyal olayları anlatmasıdır. Karikatürün ortaya çıkışı da siyasal amaçlı değil miydi? (La Caricature dergisinden anımsayabiliriz.) Dolayısıyla güncel siyasal olayları ve bunları olduran kişileri konu edinen karikatürlere siyasal karikatür denmektedir. Siyasal karikatürün en önemli özelliği ise güncel olmasıdır. Güldürü karikatürleri her zaman kalıcı olabilir ancak politika eksenli çizgiler günlük başlıklarla beslenir ve o başlıkla beraber rafa kaldırılır. Peki, bu türün canlılığını koruyabilmesi mümkün olabilir mi? Bu konuda Turhan Selçuk ifadesine yer verelim: “Yıllar önce çizilmiş siyasal ve toplumsal karikatürlerin, tekrar tekrar çizildiğini, ayrı ayrı kişiler tarafından çizildiğini çokça görüyoruz. Kalıcılığını yitirmiş görünen karikatürler ise çağının belgeleri arasında zamanı geldikçe anımsanmakta, yayımlanmaktadır. Bu bile önemi küçümsenmeyecek bir işlevdir. Tarih, bilimsel yasalar içinde oluşur. Yaşadığımız dönemin siyasası içinde değişen olayların değişmez özünü yakalayan karikatürcü, yarına kalacak yapıtlar yaratabilir”(Selçuk; 2001: 11). Buradaki diğer önemli bir soru ise varsayılan karikatürün hangi döneme dair yazıldığı bilmeden barındırdığı mesajın anlaşılır olup olmadığıdır. Bu durum siyasal karikatüre özellik katarken kalıcı olma konusunda ister istemez sınırlılık getirmektedir. Tabi siyasal karikatürün neleri amaçladığı sorusunu açarsak kalıcılık gibi bir durum biraz daha arka sıralarda durmaktadır. Şimdi bunu ele almaya çalışalım.

2.3.1. Siyaset ve Karikatür İlişkisi - Siyasal Karikatür

Öncelikle siyasal karikatür aynı zamanda editoryal karikatür adıyla da kullanılır. “Dış ülkelerde günlük gazetelere çizen ve dünyaca ünlü karikatürcülerin, genel yayın müdürü ve/ya da yazı işlerinin istediği esprileri çizgilediği bilinmektedir. Esprisi gazete ya da dergi yöneticisince verilen bu karikatürler editoryal karikatür diye adlandırılmaktadır. Esprisi editör tarafından verilmiş karikatür olduğuna göre bu ad doğrudur; durumu açık seçik anlatmaktadır” (Şenyapılı; 2003: 107). Siyasal karikatürün etkisi ise öncelikle ikna aracı olarak kullanılıyor olmasıdır. Nitekim siyasal karikatürün sunum amacı bombardıman etkisi yaratmaktır. Bu ise karikatürün iletişimsel etkililik durumunu akla getirir. Belirttiğimiz şekilde karikatürün ulaşımı

(27)

kolay olması, görsel olması nedeniyle konuya nokta vuruşu yaparak etkileme gücünün yoğun olması ona bu özelliği katabilir. Dolayısıyla politik eleştirilerde karikatürden yararlanma en doğal şeydir. İdeolojik yapılar, inançlar, kanılar çok güçlü olması nedeniyle karikatürün ikna etkisi biraz sönük kalabilir. Ama yine de yabana atılır bir etki olmadığı da bilinmelidir.

Karikatürde anlatılan gerçekliğin yaşanmış olması yeterlidir. Yani karikatürü kavramak onu öğrenme anlamında olamayacağı için karikatür algılanması onun bilindik şeylere bağlı olmasıyla alakalıdır. Siyasal karikatürde ise buna çokça rastlamaktayız. Böylelikle siyaseti karikatürle somutlaştırabiliriz.

2.3.2. Siyasal Karikatür Neden Var

Etki durumunu bir yana bırakarak siyasal karikatürün çarpıcı en önemli etkilerinden biri açığa çıkarmadır. Yani bahsettiğimiz ideolojik yapı, inanç ve yahut kanıların değişimiyle ilgili ikna değil de daha çok bunlarla ilgili yeni çağrışımlar, bağlantılar var olduğuna dair bağlamlar oluşturmaktır. “Karikatür temelde bir ifşa aracıdır demek onun bir keşfe dayandığı varsayımından hareket ediyor. Karikatürde yaratım- olayım anlatmak isteyenlerin her şeyden önce bu keşif olayı üzerinde odaklaşmaları gerekiyor. Bir melodinin ya da matematik formülünün bulunmasından çok farklı bir şey değil bu. Buluşmaz sanılan iki düzlem karikatürcünün kafasında bir araya geliyor” (Şahin; 1983: 82).

Karikatür aynı zamanda imgeleri kullanarak toplumsal seyirde güçlü bir iletişim ağı kurar. Görsel sanatların en önemli dayanağı budur. Siyasal karikatürde ise toplum imgeleri semptrom kurma için önemlidir. “Sanat, yaşamdan kopuk değildir. Gene de kendi kimliğini korur. Kendi görsel dilinin öğeleriyle, kendi koyduğu ve kabul edilmiş tarihsel öncüllerle iş görür –ancak öyle iş görür. Bu, birçok düzeyde böyledir. Yurtseverlik posterlerinde bir çeşit jest vardır, kapak kızlarında bir başkası. Yenilikler belirginleşerek bir akım olurlar. Halk imgelemi, belli bir biçimin kalıpları yoluyla iletişim sağlayan bu sınırlı alanların binlercesiyle gerçekleşir. Böylece alay bandının görsel dili siyasal karikatürün görsel dilinden bütünüyle başkadır ve bu başkalık iletişim olasılığının önemli bir parçasıdır. Her biçimin ayrılığı bakana bir görüş çerçevesi, demecin nasıl okunacağına değgin görsel bir ipucu verir” (Baynes, 2008: 259). İmgelerin anlatım gücü burada devreye girmekte

(28)

ve siyasal karikatürlerin neyi nasıl anlattığına karşılık gelmektedir. İmgeler ortak bir paylaşım kurduğundan çizgide bunu görmek ve bunların etkili olması olağandır ve başarılıdır.

Şu detayı biraz daha açmada fayda görüyorum. Mizah ve karikatür aracılığıyla siyasal eleştirilerin ortaya konulması kolaylaştı. Karikatür kelimelerle ifade edilmesi zor, anlatılamayan bir içeriğe sahip olarak –özellikle Türkiye’de de- sözcük konumuna geçerek ifade edilemeyen birçok düşüncenin tercümanı sayılırken en ağır eleştirilerin bile kabul edilebilir bir dokunmazlığa sahip olabilmektedir. Bu dokunulmazlığın en önemli sağlayıcı ise verilmek istenen mesaj ya da eleştirinin doğrudan değil de dolaylı yoldan sunulmasıdır. Özellikle siyasi konu, lider ya da kurum üzerine yapılan çizgilerin dolaylı anlatımlıdır. Nitekim karikatürün korunağı bu olurken anlatım tekniği ve karikatürü özgüleştiren ve tabiî ki imgelem dediğimiz iletişim ağı bu yolla yapılış ve kullanım amacına ulaşır. Bu dolaylı yol mizahın güldürü ve eleştiri sihriyle mümkün kılınır. “Sadece eğlendiren bir tür mizah, insanı rahatlattığı, ona hoşça vakit geçirdiği için sevilir. Eleştirel mizah ise insana geçici bir üstünlük duygusu tattırır. Okur, karikatürde komik duruma düşürülen kişi ya da kurumdan daha üstün olduğu hissine kapılır. Bu kişi ve/veya kurumlara karşı içinde biriken olumsuz enerji ortaya çıkar, intikam duygusu yaşar ve geçici bir süreliğine rahatlar” (Bezci; 2006: 116). Sanat tarihçisi W.A Coupe, politik karikatürleri, tanımlayıcı, neredeyse tanımsız olan, sistemi destekleyenler; güldürücü hiciv, eleştirilenlerin yasallığını kabul eden, reform amaçlayanlar; yıkıcı hiciv, acı veren, düşmanı insanlık dışı olarak tanımlayanlar; övgücü, favori konuları tanrılaştırıp, reklamını yapanlar olanlar kategorilere ayırmış ve tüm karikatür- politika bağlantılarının düşmanca olmadığını belirtmiştir (Lent; 2001: 36).

Siyasi karikatürün okuyucuya hissettirdiği duygu haricinde onun etki ve amaçları bununla sınırlı değildir. Tan Oral’ın söylemiyle siyasi karikatürün tarihsel sürecini özetle paylaşmak isterim. Siyasi mizah 1830’da yayın hayatına giren La Caricature adlı dergiyle ortaya çıkar. Bu doğuş, o günün siyasal şartlarının bir gereği olarak gerçekleşmiştir. Fransız Devrimi sonrasında imparatorluk döneminin de çöküşü sonrasında kurulan meşruti krallık siyasi karikatür için önemli bir işlenme alanıdır. Ülkede bir kral, bir parlamento, eski günlere dönmeyi özleyenler ve yeni

(29)

günler için cumhuriyeti isteyenler arasında siyasi karikatür en uygun doğuş zamanını yaşar. Saldırgan, sarsıcı ve denge bozucu özellikleriyle siyasi karikatür siyasetin bir parçası olarak işe girişiyor. Kısa süre içinde Fransa’da krallık bitiyor ve ülkede 2. Cumhuriyet’in kurulmasıyla siyasi karikatür vurucu çizgisi yerine yumuşak bir anlayışa dönüyor çünkü istenen olmuş kavga kazanılmıştır. 20. Yüzyıla gelindiğinde 1. Dünya Savaşı’nın eleştirisinden yola çıkan o dönemin siyasi karikatürü faşizm tehlikesine karşı ve savaşın önlenmesi adına mücadeleye başlamıştır. 2. Dünya Savaşı’nda ise iki kutuplu bir dünyada soğuk savaşın ortasında daha mutlu bir dünya adına mücadeleye girişmiştir. Bu süreçlerle modern siyasi karikatür dönem dönem değişik nitelemeler alarak doğal seyrine sahip olmuştur. Böylelikle siyasi karikatürün iki önemli özelliğini söyleyebiliriz. Birincisi, siyasi karikatür görevseldir; siyaset, karikatürün konusu değil karikatür siyasetin bir parçasıdır. Güncel gerçeği değiştirerek onu kendi bildiğince değiştirmek ister. Yıkmak istediği bir hedefi vardır ki bunu yaparken saldırgan ve denge bozucudur. Mizahı ise şaşırtıcıdır. Halk kitlelerine karşı kendini sorumlu hissederek siyasi ve sosyal çalkantıların, kavganın ve yaratılan baskıların arttığı, umudun karardığı ortamın sanatıdır. İkincisi ise, siyasi karikatür, görevsel değildir. Sadece siyasi olayları ve siyasetçileri konu edinir. Portreler çizer, güncel eleştirel sunar. Saldırgan ve eleştirel değildir. Mizahı ve çizgileri sevecendir (Oral; 2001: 17- 18). Buna ek olarak sanat tarihçisi W.A Coupe: “Politik karikatürleri, tanımlayıcı, neredeyse tanımsız olan, sistemi destekleyenler; güldürücü hiciv, eleştirilenlerin yasallığını kabul eden, reform amaçlayanlar; yıkıcı hiciv, acı veren, düşmanı insanlık dışı olarak tanımlayanlar; övgücü, favori konuları tanrılaştırıp, reklamını yapanlar olanlar kategorilere ayırmış ve tüm karikatür- politika bağlantılarının düşmanca olmadığını belirtmiştir” (Lent; 2001: 36).

Böylelikle siyasi karikatürün nasıllığı dönemsel olarak ve yere göre biçimlenmektedir. Sanatların özgülüğü de bunu gerektirir. Siyasi karikatürü toplumsal ve zamansal profilleriyle incelemek mümkün olabilir. Ve bu da siyasi karikatüre önemli bir özellik katar. Bu ise tarihi belge özelliğidir. Ele alınan dönem ya da topluma dair perspektif kurarak siyasal karikatürlerin kullanılması incelenmesi gerekli bir literatür sunar.

(30)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. CUMHURİYET ÖNCESİ KARİKATÜR VE AKBABA DERGİSİ

Bu bölümde karikatürün oluşum süreçlerini incelemeye alacağız. Bunun yanında Osmanlı döneminde karikatürün yerini analiz ederken bu süreçte karikatürün oluşum evrelerini ve Akbaba’nın yayın hayatına girmeden önceki yani Türkiye öncesindeki karikatür çevresinde neler olmuş, neler değişmiş bunları yansıtmaya çalışacağız. Bu bölümün teze konulma sebebi Türkiye siyaseti ve karikatürün konumunu daha anlaşılır kılmak için tarihsel süreci incelemenin önemli olduğudur. Cumhuriyet sürecinde karikatüre bakış açısının incelenmesinde ve yahut anlaşılmasında bu sürece değinmenin ehemmiyeti çok büyüktür. O yüzden Akbaba sürecinde Türkiye siyasetinin analiz edilmesinde cumhuriyet öncesinde değinmek; 1. Türkiye Siyasetinin tarihsel sürecinin anlaşılmasında, 2.’de karikatürün tarihsel sürecinin anlaşılmasında ve karikatür dergilerinin varlığının kavranmasının Akbaba dergisinin nasıl bir ortamdan oluşturulduğunu anlaşılır kılacağını düşünmemden kaynaklanmıştır.

3.1. Tanzimat - Meşrutiyet Döneminin Karikatür Seyri

Türk karikatürünün kökleri nerelere dayanır? Tabiî ki tezin daha anlaşılır ve yararlı olabilmesi ise kısa da olsa genel hatlarıyla bu soruya açıklık getirilmesi önemlidir. Köken sorusu, en yalın anlamda incelediğimiz Türkiye siyaseti ve karikatür konusunda açıklık getirmemiz gereken başlıklardan biridir.

1870’lerden bu yana karikatürün genel anlamda Fransız karikatürünün etkisinde olduğu söylenmektedir. Bazı yazarlar ise kaynak olarak 15. Yüzyılda Siyah Kalem’i, Karagöz motif ve minyatürlerini göstermektedir. Halk resimleri olarak kabul edilen karikatürleri de bu oluşuma dahil etmek mümkündür. “Halk resimleri çoğu kez dinin koyduğu yasakların dışına çıkmıştır. Bunlar bazen duvarlara yapılmıştır, bazen de tahtaya, taşa ve kağıda… Halk resimlerinde ise Minelaşk, Hazreti Ali, Şah İsmail, Hazreti Peygamberin atı Burak, Nasrettin Hoca, Mahi Varaka, Gülşah, Hikaye-i Şapur Çelebi, Kerem ile Aslı Hüsrev ile Gülşah, Ferhat ile Şirin, Ali ile Zülfikar, Mevlana sikkeleri ve resimleri, Koloğlu, Seyfelmülük, Bektaşi fıkraları gibi masallar, hikayeler… bunlar kahvelere asılıyor ya da kitapları süslüyordu” (Topuz; 1997: 208). Bu tür resimleri içeren en önemli yapıt ise

(31)

Davetname’ dir. 15. Yüzyılın sonlarına doğru çıkan ve burada yer alan resimler ilk karikatür örnekleri sayılabilir. Karikatürün ilk öğesi olarak abartılı davranış ve figürleri burada da görebilmekteyiz.

Turgut Çeviker ise ilk karikatürün 1867’de İstanbul’da çıkan İstanbul adlı dergi biçiminde bir gazetede yayımlandığını ifade eder. 1869’da ise Teodor Kasap’ın yayımladığı Türkçe Diyojen çıkıyor. Diyojen’ de yayınlanan ilk karikatür cumhuriyet dönemi boyunca ilk Türk karikatürü olarak sunulur. Bu karikatür Batı ve Doğu giysilerini kuşanmış uzun kulaklı bir adamdan oluşan karikatürdür. Bu karikatürize edilmiş yüz ise Teodar Kasap’ın eleştirdiği o zamanın gazeteci, yayıncı, milletvekili aynı zamanda başyazar Garabet Panosyan’dır ( Çeviker; 1986: 22). Diyojen, ele aldığı konu ve eleştiri yayınlarıyla Türk basın gülmecesinin temellerini atmış olup tüm bunlar devlet işlerine yönelik olduğu için hoşgörü ile bakılmamıştır. Ve devlet adamları ile karikatür arasındaki çekişme de Diyojen’ le başladı denilebilir. Ancak o dönemde padişah yergiye hiç hoşgörü ile bakmadığı için Diyojen ve Hayal gibi gülmece gazetelerine sansür koyulmuş ve pek çok bildiri ile yeni mizah gazetelerinin çıkarılması ve siyasal gazetelerde eleştiri yapılması yasaklanmıştır.

1876’da 2. Abdülhamid’ in padişah olmasıyla durumların değiştiği pek söylenemez. “2. Abdülhamit’in baskı yönetimi, iki suikast girişimiyle temellendirilmiştir. İlki 5. Murat’ı yeniden tahta geçirmeyi amaçlayan Ali Suavi’nin Çırağan Vakası; diğeri ise Kleantın Skalyeri- Aziz Bey komitesince düzenlenmiştir. 2. Abdülhamit’in kuşkucu kişiliğiyle birleşen bu olaylar, karanlık bir baskı yönetimini kurmaya yetmiştir. Özel mahkemeler, sorgular ve tutuklamalar ülkede derin bir terör havası estirir” (Çeviker; 1986: 269). İşte bu süreçte öncüleri Genç Osmanlılar olan Jön Türkler diye anılan örgütlü aydınlar özünde Osmanlıcılık olan ulusu kurtarma amaçlarına uygun olarak belli hedefler üzerinde çalışmaktadırlar. Jön Türklerin 2. Abdülhamit’i devirip parlamenter rejime geçilebilmesi için silahlı direniş, grev, pasif direniş ve genel bir ayaklanma için çeşitli çabalar içine girme sonuçlarından sonra İstibdat döneminde mizah dergilerinin yasaklanmasıyla karikatür, Jön Türkler’ le birlikte sürgüne çıkmıştır. Bu süreçte Jön Türklerin yurt dışında çıkardığı Hayal (Londra, 1895), Hamidiye (Londra, ?), Beberubi (Cenevre,

(32)

1898), Pinti (Kahire, 1898), Davul (?, 1900), Dolap (Folkestone, 1900), Tokmak (Cenevre, 1901), Curcuna (Mısır, 1906) dergilerinin amacı 2. Abdülhamid ve yönetimi ve ülkeyi parçalamak ve paylaşmak isteyen büyük devletlerdir (Çeviker; 1986: 272).

Abdülhamid’ in düşürülüp 2. Meşrutiyetin ilanı ise gülmece gazete ve dergileri için rahat nefes aldıran bir dönemeç olmuştur. Davul, Dalkavuk, Karagöz, Eşek, Kalem, Cem gibi çokça karikatür dergi ve gazetelerinin çıkarılması aynı zamanda sınırsız özgürlük alanını ifade etmektedir. “1908 yılı, mizahımız için bir dönüm noktası sayılabilir. Çünkü bu yıldan sonra mizahımızda partilerin etkileri, Batı anlamında mizah dergileri ve mizah eserleri gittikçe artacak, yazılı mizah yaygınlaşacak, buna karşılık geleneksel Osmanlı mizah örnekleri sönmeye başlayacaktır. Bu tarihten sonraki mizah olaylarını adım adım izlememiz gerekecek. Çünkü boy veren yeni mizah eğilimi bütünüyle Cumhuriyet mizahını etkileyecek, onun ilk kadrolarını hazırlamış olacaktır” (Öngören; 1998: 64- 65).

2. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle birlikte 1878’de yürürlükten kaldırılan Kanun-i Esasi, yeniden gündeme gelir. Basının özgürlüğüne kavuşması, pek çok dergi ve gazetenin yayın hakkını geri alması gibi gelişmeler yaşanmıştır. “1908- 1918 yıllarında çıkan mizah yayınlarını, dört bölümde toplayabiliriz:

a- Geleneksel Mizah Dergi ve Gazeteleri: Karagöz (1908), Nekregu (1908), Zuhuri (1908), Tasvir_i Hayal (1908), Hacıvat (1908), İbiş (1909), Geveze (1908), Nekregü ile Pşekar (1909), Eşref (1909), Hayal-i Cedir (1910), Cadaloz (1911), Baba Himmet( 1911), Köylü (1913), Feylesof (1914), Nasrettin Hoca (tarihsiz), vb.

b- Batılı Modern Mizah ve Gazeteleri: Kalem (1908), Cem (1912), Boşboğaz ile Güllabi (1908), Dalkavuk (1908), Davul (1908), Laklak (1909), Kartal (1909), Kara Sinan (1911), Karikatür (1914), Hande (1916), Diken (1918), vb.

c- Eşek Tipi Mizah Dergi ve Gazeteleri: Eşek (1910), Kibar (1910), Alafranga (1910), El Malum (1910), Eşek/2 (1912), Yuha (tarihsiz)” (Çeviker; 1988: 17- 22).

Turgut Çeviker’ in önemli ve değerli kaynağı Türk Karikatürü’nde sunduğu bu sınıflandırma biçimi dergilerin modeline uygun olarak yapılmış ve kısaca bunun hakkında bilgilendirme yapacak olursak: Geleneksel Mizah Dergilerinin ilk modeli

(33)

Tanzimat Döneminde temelleri atılan Diyojen (1870) ve Hayal (1873) mizah dergileridir. Geleneksel seyirlik durumlarının yansıması niteliğinde olan bu dergiler, daha çok özgürlük duygusunu dile getirerek 2. Abdulhamid döneminin yönetim biçimine, hafiyelere (devletin memuru, şimdiki anlamıyla gizli ajan) saldırır. Bu noktada dikkate değer bir şey vardır ki bu da dönemin mizah dergilerinin amaç ya da içeriklerinin siyasi ortamla alakalı olup bunun için seslenmeleridir.

2. sınırlandırma olarak Batılı Modern Mizah Dergileri. Bu bölümün baş dergisi ise Kalem’ dir. Yapılan devrime karşılık karikatürde yapılan devrimi ise Kalem gerçekleştirmiştir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir k Tanzimat ve İstibdat dönemindeki dergiler çizgileri resim olarak anmışlardır. Kalem dergisiyle birlikte -karikatür- nitelemesi ilk defa yapılmış ve tanımlama çabaları başlamıştır. “Karikatür nedir? Anlayalım. Sanat değeri olanları –ki bizim demek istediğimiz asıl karikatürler iki kısımdır. Biri, bedenimizin sakatlığını ve kabalığını göze çarpıcı bir garip açıklıkla resmeder. Bunlar güldürücü bir fantezi, kızgınlığı çekmeyen bir şaka yerine geçer. Öbürü, insanın ahlak ve ilişkileriyle manevi bozukluklarını gösterir. İşte bu zalimdir. Onda yıkıcı bir alay, intikam alıcı bir yergi vardır. Böyle bir eleştiriyi herkese aşılayan şeyler –güzel olursa- hiç unutulmayacağından, tasvir ettiği bir siyasi ve sosyal olayın, bir resmi kişinin ta ruhunun derinliklerinde sakladığı gizli şeyleri gösterir, çirkin, zararlı, güzel, yararlı her ne varsa hepsini gösterdiğinden büyük bir çıkar sağlamış olur” (Çeviker; 1988: 21).

Ramiz Cem’in Cem dergisinde yazmış olduğu yorum ise şu şekildedir: “Karikatür!.. Kapsamı Geniş, büyük bir sözcük! Güldürmek için biraz yarı şaşı baktırılan bir göz, biraz büyüleyen bir buruncuk, biraz sırıttırılan bir ağız, yanpiri çiziliverilen bir çizgi, kimileyin bir kızgınlık yaratır. Melek bir düşünceyi, iffet bir düşmanlık biçimine sokar. (…) Karikatür; nükte, anıştırma, mazmun gibi edebiyat sanatından sayılır. Bu kanıtlarla edep alanında, hem yalnız edep alanında uçması gerekir. (…) Karikatür hiçbir zaman kötü düşünmez, hep tuhaf düşünür (…)” (Çeviker; 1988: 21).

Yapılan tanımlama ve yahut çıkarımlar Batı kültüründen etkilenme biçiminde olabilir mi bu noktada hayır cevabı verebilmek yanlış olacaktır. Dönemin yazar kesimi genel anlamda batıyı kaynak aldığından karikatürün bugünkü nitelemelerine

(34)

benzer olması olağan olabilir. Siyasi karikatür adının o günlerde söylenmemesi onun yapılmadığı anlamına gelmiyor. Nitekim eklerimizde sunduğumuz görsel kaynaklarımız bize karikatür dergi ve gazetelerinin yaşayan tarih olduğunu gösterir.

3. sınıflandırma olarak Eşek tipi mizah dergileri. Sert ve daha çok kaba yergileri Eşek dergisiyle görebilmek mümkün olmuştur. Şöyle ki Eşek tipi yayınlarda biçimden daha çok içerik değişmekte ve daha çok felsefe yapılmaktadır. Kinayenin çokça bulunduğu dergiler olarak da kabul edebiliriz.

Bahsettiğimiz mizah yayınlarından her birinin amacı farklı olmakla beraber genel hatlarıyla ele aldığımızda kadın erkek ilişkilerinden Abdülhamit’e kadar çeşitli siyasi toplumsal ve ekonomik sorunlar üzerinde savaş aracı görevi üstlenmiştir. Dönemin karikatürleri aynı zamanda savaşlar sürerken ordunun ve halkın moralini yüksek tutmayı da üstlenmiştir. Özgürlük çabaları bu dönemde vazgeçilmeyen genel amaç olarak yine karşımıza çıkmaktadır. İşçi-işveren, toprak işçisi-ağa ve grev olguları yine ele alınan konular olmuştur.

Burada kritik bir çıkarım şudur –ki tezin ileriki başlıklarında bunu daha iyi anlayacağız – değişen dönemsel nitelemeler haricinde genel başkaldırı ya da eleştirilen konular başlıklar aynıdır. İktidar her dönemde iktidar, halk her dönemde halktır. Çıkar ilişkileri ile birlikte savaş verilen, duyurulmaya çalışılan ses yankısı aynıdır. Tabiî ki burada değişimin aynılığından bahsetmiyoruz. Değişkenlerin genel hatlardaki durumu ise bu noktada bahsetmek istediğimiz mevzudur.

Böylelikle açıklayıcı olması temenni edilerek genel hatlarıyla ele almaya çalıştığımız Meşrutiyet Dönemi sürecinin Türkiye’de Karikatür tarihi açısında ne kadar öneme sahip olduğunu çıkarabiliriz. Hem yazar kesimiyle hem de ortaya konulan karikatür mecmualarıyla karikatür toplumsal zeminini oturtmayı başarmıştır.

3.2. Kurtuluş Savaşı Döneminin Karikatür Seyri

Meşrutiyet sürecinde karikatürün gelişimi incelemeye aldık ve bu süreçte karikatür her yönüyle geniş alan bulmuştu kendine. Kurtuluş Savaşı döneminde ise Türk karikatürünün önemli bir dönemeç yaşadığı söylenmektedir. Bu dönemi açıklamaya çalışmak Cumhuriyet Dönemi ile birlikte Türkiye’nin siyasi gelişimi karikatürle nasıl yansıdığını bilme açısından önemlidir. Şimdi Kurtuluş Savaşı

Referanslar

Benzer Belgeler

 Gerçek doğa bilimi ya da sosyal bilim gibi görünen sahte bilime karşı dikkatli olmak gerekir..  Sahte bilim, bilimsel terminolojiyle süslenmiştir, kimi zaman

Temel araştırma, toplumsal dünya hakkındaki esas bilgileri geliştirir.. Dünyanın

 Cümleleri, paragrafları ya da bütün bir sayfayı kendi kelimeleriyle ifade edip orijinal kaynağı uygun şekilde belirtmemek.  Bazı kelimeleri değiştirerek

Bu aşamada, bütün içinden incelenecek olan konu seçilir..  Üçüncü aşama

 Nicel araştırma soruları, araştırmacının bilmek istediği konudaki değişkenler arasındaki ilişkiyi inceler..  Değişkenler arası ilişkiyi inceleyen nicel bir

 Evren: Araştırmacı tarafından inceleme konusu edinen alandaki birimlerin tamamının oluşturduğu kümedir..  Örneklem: Araştırmacının inceleme evreni içerisinden

 Deneylerin daha çok mikro düzeye uygun olması, psikologların ve sosyal psikologların deney kullanma eğiliminde olmasını..

Analysis in Communication Research başlıklı kitabı içerik çözümlemesinin iletişim çalışmaları alanında kabulüne işaret eder..  İçerik çözümlemesi yaparken