• Sonuç bulunamadı

Çok Partili Düzene Geçiş ve Oluşan Eğilimler

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. AKBABA YAYIN HAYATI VE TÜRKİYE SİYASAL HAYAT

4.2.4. Çok Partili Düzene Geçiş ve Oluşan Eğilimler

-ben de ağzının içinde bir şey var sanmıştım!

Resim 32: Akbaba/ 01.11.1945/ sayı:84, sayfa:1.

‘Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1 Kasım 1945’te meclis açış nutkunda ‘bizim tek eksiğimiz, hükümet partisinin karşısında bir parti bulunmamasıdır. Bu yolda memlekete geçmiş tecrubeler vardır. Hatta iktidarda bulunanlar tarafından teşvik olunacak teşebbüse girişilmiştir’ diyor ve İnönü, 1947 yılında yapılacak genel seçimlerde tek dereceli ve gizli seçim sistemi vaat ediyordu. Celal Bayar, 3 Aralık’ta CHP’den istifa ediyor ve 4 Aralık’ta Cumhurbaşkanlığı’nın daveti üzerine İsmet İnönü ile baş başa yemek yiyordu. Ve 1946 yılı başında beklenen an geliyor. 7

Ocak’ta Demokrat Parti’nin kurulduğu, genel başkanlığına da Celal Bayar’ın getirildiğini açıklıyordu. DP’nin ülke çapında örgütlenmesi hızla sürerken 1947’de yapılması gereken seçimlerin öne alınacağı söylentileri çıkıyor bunun üzerine 23 Nisan 1946’da bir demeç veren Celal Bayar, ‘seçimler önümüzdeki seneden önce de yapılacak olsa tek dereceli seçim kanunsuz müdahalelere son vermek şartları yerine getirilmişse, derhal iştirak edebilecek vaziyetteyiz’ diyordu.

Ancak daha sonra CHP ile DP arasında çatışma çıkıyor DP erken seçime karşı olduğu için Menderes “seçimlerin öne alınması muzip gösterecek sebepler görmüyoruz’ şeklinde konuşuyor ama buna rağmen seçim hazırlıkları başlıyordu. İnönü yakında yapılacak seçimi ve partili siyaseti halka anlatmak için ülke gezisine çıkıyordu” ( Kuşcuoğlu; Ekim-1991: 15).

Ve İsmet İnönü 42 yıl sonra çok partili süreç üzerine şu yorumu yapacaktır : “Beni çok partili hayata sevkeden sebeplerden birisi, yapılan icraatın, cumhuriyetin ne dereceye kadar memlekete malolduğunu tecrube etmek ihtiyacı idi. Aklımız başımızda, dermanımız yerinde, gücümüz kuvvetimiz mevcut iken müesseselerin yerleşmiş olduklarını ciddi olarak keşfetmek, bilmek bizim için lüzumludur kanaatindeydim. Bu ancak çok partili bir rejime, serbest bir hayata girdikten sonra belli olabilirdi” (İpekçi; 1967: 5).

İki mazi:

Chp: Biz İstiklal Harbinden geliyoruz… Muhalefet: Bizde İstiklal Mahkemesinden! Heyy delikanlı!.. seninle boy ölçüşmeğe geldik!...

Resim 34: Akbaba/ 16.05.1946/ sayı:112, sayfa:1.

“Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine geçiş bir isim değiştirme değil, bir çağ değiştirmedir; bu vatanda her doğru, her güzel, her iyi ve her ileri Lozan’da başlar. CHP’nin büyük suçunu biliyorum: Pahalı ekmek, Pahalı şeker, pahalı kumaş, pahalı kömür, pahalı hayat!

Fakat aç karınların gurultusunu bir muhalefet marşı gibi hep bir ağızdan çağıranlara sorunuz; Yeryüzünde, ikinci dünya harbini bizden daha ucuz atlatmış millet gösterebilirler mi! İşte harita; Doğudan batıya, güneyden kuzeye kadar!” (Ortaç; 09/1945: 3).

Chp: bu kadar yağmura, bu kadar fırtınaya karşı yine birinci geldim!

Resim 35: Akbaba/02.08.1946/ sayı: 123, sayfa:3.

Bu karikatürde görmekteyiz ki Chp’ye karşı adeta bir dokunulmazlık hakimdir. Ancak 1946 seçimlerine dair yaşananlar farklıdır. Akcayürek 1946 seçimleriyle alakalı yaşananları şu şekilde aktarıyor: “1946 seçimlerinin, Türkiye’nin 1950 genel seçimlerine yönelişinde önemli bir payı vardı. Otuza yakın millet vekili

ile Meclis’e giren yeni parti, DP., 1946 seçimlerinde –oy sandığı oyunları- yapılarak CHP’nin iktidarda kaldığını söylüyor, daha ötesi savın suçlayan ucu giderek Çankaya Köşküne, -Milli Şef- İnönü’ye dayanıyordu. Sandıklarında oyların değişmesiyle – CHP’nin – seçimi aldığını gösteren kesin kanıtlar ortaya dökülüyordu. Bu yoldan gelen CHP çoğunluğunca İnönü’nün yeniden cumhurbaşkanlığına seçilmesi ise? DP, bu nedenlerle İnönü’nün cumhurbaşkanlığını –gayri meşru – olarak niteliyordu” (Akcayürek;1983: 154).

“İnkılap Türkiye’sinde her güzel, her iyi, her ileri eser C.H.P. damgalıdır. Yeni partinin hasreti sayıklanan bu nankörlü günlerde, gözlerimizi geçmişe çevirelim: Geçmişe: şu feslerin sarıklara, cüppelerin şalvarlara ve hepsinin ahret diliyle dünya illerine karıştığı yakın geçmişe! Şu Merkez Kumandalığının kadın eteğine iffet boyu biçtiği, annelerimizin peçe ve çarşaf zindanında hapsedildiği kapkara geçmişe! O günle bu gün arasındaki fark; dünyanın bize verdiği iki isimle görürüz. ‘hasta adam’ şimdi ‘genç Türkiye’ diyorlar… Cumhuriyetin çeyrek asırlık şeref tarihi; CHP’den ayrılarak yazılamaz. Şapka kanunundan, toprak kanuna kadar, miller yapımızı değiştiren kanunların her kelimesi onun göz nuru, her harfi onun alın teriyle yoğruldu. İnkılapçılığı bayrağında taşıyan CHP’nin karşısına çıkacak bir yeni parti, mutlaka bir eski parti olacaktır” (Ortaç; 07/1945: 3).

Bu yıllarda özellikle yansıyan şey İnönü’nün karikatürlere yansıyış ve yansıtılış biçimidir. Bu yıllarda İnönü adı, korku demektir. Ve halk arasında mualif seslerin yükselememesi ve herhangi bir eleştiri konulduğunda seslerin kısılması bu yüzdendir. Bu dönemlerdeki Akbaba karikatürleri hep bunu yansımaktadır. Demokrat Parti’ye karşı olan çizimler ağırlıktadır. Gazeteci Cüneyt Arcayürek’ in cumhuriyet yıllarında yaşadıklarını anlattığı kitabında bu yıllara dair yazdıkları dikkate değerdir. Şöyle ki bu yıllarda 1946’larda çok partili siyasal düzene geçiş yapılan Türkiye yeni siyasal oluşumlara gebeydi. Bu karmaşada önemli olan haklın sesini duymak olacakken o yıllarda korku duygusu yaşanmaktaydı. Özellikle bu dönemde İnönü’nün tavırları çok önemli olacaktır Bakın Arcayürek o günleri nasıl yorumlamış:

“Halk, İnönü’nün yüzünü göremezdi. İnönü yerine, egemen CHP’nin elleri dilediği zaman halkı okşar, yerine göre sıkardı. İnönü’yü halk, bu yöntemle görmüş

sayılırdı sanki. İsmet Paşa eline, vücuduna dokunulmazlığıyla bizden ayrı yaratılmış bir başka dünyaydı. O yıllar, İsmet Paşa’yı kimse sevmezdi. Bizim gezindiğimiz ortamda İnönü adı, korku verirdi. İnönü’den, olağan insanlarla yönetimden, eşitlikten, vb. söz edilirken, herkes, ses tonunu alçaltırdı. Egemen insanların dışında, başkentin nefes alıp veren çoğu kesiminde olumsu tepkiyle anılan İnönü, beyaz –özel trenine- biner, yurt içinde geziye çıkar, hat boyu aralıklarla dizilmiş askerlerce güvenliği sağlanırdı. Demokrat parti hareketi ortaya çıkıncaya değin, -Paşa- herkes adına düşünen, milletine doğru yolu gösteren, hemen her konuda uygulamaya geçilmesi gerekli buyrukları veren –tek- insandı. 1947’lere değin, geçmiş yıllardan sürüklenip gelen olumsuz birikimler, DP hareketleriyle yavaştan su üzerine çıkıyordu” (Arcayürek; 1983: 29-30).

4.3. 1950- 1960 Arası Türkiye Siyaseti ve Akbaba 4.3.1. Değişen Akbaba Tutumu

1949’da kapanan ve 1952’de yayınlanmaya başlayan Akbaba’da bir hesaplaşma dönemi başlar. Devrilen tek parti dönemi ile otuz yılı aşkın tuttuğu bir partiyi bu şekilde ele alışı yine de tepkilere yol açmıştı anca kapanma tehlikesini zor atlatmıştır. 1960’da kapanma tehlikesi yaşayan yayın gruplarından biri olmuştur. Bu tarihten sonraki karikatürlerin yanlı olmaması dikkati çeker. Nitekim DP hükümetinin bu süreçlerde basına karşı olan susturma ve durdurma olaylarında Akbaba’ya yönelik bir şey rastlanmamıştı. Bu süreçlerde iktidar muhalefet ilişkisi, güncel olaylar, dünya konuları gibi daha çok siyasi olmakla birlikte toplumu ilgilendiren tüm konular dergiye konu olmuştur. Böylece dönemde geçen önemli belli başlı politikayı etkileyen konuları başlıklar halinde sunmaya çalıştık.

Benzer Belgeler