• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. AKBABA YAYIN HAYATI VE TÜRKİYE SİYASAL HAYAT

4.1.3. İkinci Dünya Savaşı ve Türkiye (1939 1945) ve Akbaba 1 Takvimin Değişim

4.1.3.2. Ekonomik Sancı Karaborsa ve Varlık Vergis

Tabii savaşa girmeme isteği savaşın sonuna kadar sürmesine karşın Türkiye sürekli savaşa hazırlandı ve bir savaş ekonomisi uygulama yoluna gidildi. Bu yüzden ekonomide yaşanan sıkıntılar nedeniyle birçok mal piyasadan çekilmiş ve daha sonra haliyle fiyatları yükselmiştir. “Ekonominin içinde bulunduğu bu durumda fiyatların yükselmesi dolayısıyla da ekonomide bazı özel tedbirler alınması kaçınılmazdı. Bu kanuna dayanılarak çıkarılan kararnameler, savaş yılları ekonomi politikalarının ana unsurlarını oluşturdu. Böylece, hükümet her türlü alanda, her türlü ticari ve endüstriyel işletme kurma, hatta gerekli gördüğü özel sektör işletmelerine el koyabilme ve bunları işletme imkanına sahip oldu. Her ne kadar özel girişimin zarara uğramaması içim bazı gerekli tedbirler alındıysa da böylece özel girişim, tamamen devletin vesayeti altına girmiştir. Bu kanun aynı zamanda artan ihtikara

(vurgunculuk), iaşe sorununa ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir dizi önlemler paketi olarak da algılanabilir. Savaş yıllarında çok büyük oranlara varan fiyat artışları, vurgunculuk ve karaborsacılık ile mücadeleyi hedefleyen, bu kanuna muhalif olanlara para ve hapis cezası öngörülmesinin yanında, yol parası ve çalışma mükellefiyeti de getirildi. Zengin fakir ayrımı yapılmadan uygulamaya konulan bu husus vergisini ödeyemeyen dar gelirlilerin zorla çalıştırılması sonucunu doğurdu. Üstelik ekonomide hedeflenen düzelmeler de gerçekleşmedi” (Seydi; 2010: 260).

Zengin – Varlık vergisi… size yok mu? Malul gazi – Biz vaktile Sakaryada verdik!

-Fıçıları yağ, küpleri bal…bağları yemiş, bostanları sebze, ambarları un, depoları odun, buz dolapları koyun dolu şu zavallı yoksula merhamet baylar!..

Resim 19: Akbaba/ 01.02.1945/ Sayı: 45, sayfa:1.

“İstanbul’da tacirler, simsarlar ve acentalar büyük servetler yapıyorlardı. Kısmen veri kaçakçılığı fakat en çok modern ve etkili bir vergi tarh ve tahsil sisteminin yokluğu dolayısıyla, bu servetler vergilendirmenin ya da hükümet kontrolünün büyük ölçüde dışında kalıyordu. Bu koşullar altında, hükümet olağanüstü bir mali tedbire – varlık vergisine- karar verdi. Böyle bir vergi, iktisadi ve mali bunalım geçiren bir ülkede gelir toplama ve milli ekonomi üzerinde kontrol aracı olarak normal ve haklı görülebilirdi. Gerçekte ise, vergi normal ve haklı bir şekilde anlaşılıp uygulanamadı” ( Lewıs; 1996: 296).

Murat Bardakçı, Varlık vergisi uygulamasında görev almış ve yaşayan son şahidi olarak Cahit Kayra’yla yaptığı röportaj da, Kayra’nın varlık vergisinin neden koyulduğu ve zorunluluğuna dair düşünceleri şöyledir: “2. Dünya Harbi büyük bir delilikti ve eldeki verilere göre Yahudilerden 5 milyon 720 bin kişinin öldüğü söyleniyor. 1939’dan 1945’e kadar 7 yıl boyunca bütün Avrupa boğazlaştı birbiriyle. Bu zaman Avrupa Devletleri bunu karşılamak için önlemler aldılar. Üretim azalmışken tüketim artmıştı. İngiltere Amerika gibi, ekonomileri kayıt dışı olan ülkeler vergi zorunlulukları getirdiler. Balkan ülkelerinde ise varlık vergisine benzer vergiler getirildi. 1939 yılında Türkiye’yi düşünelim. 1923’ten 1939’a kadar Sanayi Kongresi’yle beraber bir şeyler yapılmıştı. Fakat Türkiye’nin milli üretim kapasitesi içinde sanayi kapasitesi yüzde 15 kadardı. Hizmet sektörünün ise büyük bir kısmı İstanbul’daydı. Anadolu’da değildi. Ulaştırma çok önemli, savaş zamanında. Bir tek demirylları yapılmıştı, kamyon sayısı 5 bini bulmuyordu. Ekonomi önemli bir açıdan, çok zayıftı. Özellikle bu ekonomi 1929 Dünya iktisadi krizinden yeni çıkmıştı. Milli gelir o zamanki kayıtlara göre 9 milyar kadardı, adam başına gelir ise 700 lira kadardı. Ordunun teçhizatı da iyi değildi. Uçağı yoktu tankı yoktu. Zamanın yöneticilerinin bu koşullar içinde düşündükleri 2 önemli kurak vardı. Bir Türkiye’yi ayakta tutmak, iki savaşa girmemek. Bütün dünyanın yaptığı gibi önlemler almaya çalıştılar. Bütçeden yapılan tasarrufları savaş konularına çevirmek bunların başında geldi. Ama bu yetmedi. Zamanın hükümeti Milli Koruma Kanunu çıkarttı. Bu kanunlar kapsamında, zorla çalıştırmak, el koymak gibi maddeler vardı ancak bu da iyi sonuçlar doğurmadı. Bu durumda Türkiye’de varlık vergisi2ne gitti. Bu iş çıktığı zaman hükümet, Maliye Bakanlığı’ndan acil para kaynağı istiyor. Ben o zaman Maliye Müfettişiyim. Maliye Bakanlığı, gelir kurumlar vergisi düzenini kuracak, aşırı kazançları kontrol edecek, itirazlar gelecek, itirazlar gidecek. Bu durumda Maliye Bakanlığı’nın getirdiği varlık vergisini. Bu zamanki İstanbul, küçük bir sosyetedir, herkes birbirinin ne kadar zengin olup olmadığını bilir. Buna dayanarak zenginlerden, hatta herkesten vergi alınacak” (Bardakçı; 2011).

Milli hafızaya dikilen: ADALET HEYKELİ

Resim 20: Akbaba/ 14.01.1943/ Sayı:459, sayfa:1.

Varlık vergisi ve öncesinde oluşan karaborsa sorunlarına tabiî ki Akbaba’da değinmiştir. Verginin takipleri ve ödenmesi sonunda kanunsuz işlemlerin yapıldığı ortaya çıktı. Ve verginin, büyük borsacıları zenginleştirerek ve küçük iş yerlerinin yıkılması ya da yoksullaşması karaborsanın işlerliğini sağlamıştır. Zaten İkinci Dünya Savaşı’yla gelen bu ekonomik değişimle karlı çıkan gruplar büyük çiftçilerle, İstanbul’un tüccar ve komisyonculardır.

Yusuf Ziya’nın bir yazısı ise hem bu süreci hem de bu sürecin Türkiye’deki sosyal duruma yansımasını anlatmaktadır: “Topyekun, 2. Dünya Harbi’nin

parolasıdır. Seferberlikten hücuma, hücumdan müdafaaya, müdafaadan teslime kadar, her şey topyekündür! Almanya topyekun harbe girdi; Rusya topyekun dövüşe girdi; İngiltere, Almanya topyekun şahlandı ve İtalya topyekün yıkıldı! Bizimde bir topyekuna ihtiyacımız var: Topyekun kalkınmaya! Evde, dükkanda, matbaada, mektepte, tarlada, sokakta! O zaman çıplak toprak görmeyeceğiz. O zaman işiz insan görmeyeceğiz. O zaman aç insan görmeyeceğiz. O zaman… Ah o topyekun adam olmaya karar verdiğimiz zaman!” (Ortaç; 09/1943: 3).

-Gayri her köylünün toprağı olacakmış oğul…

-Eskiden olmaz mıydı baba? -Olurdu emme gömüldükten sonra!..

Benzer Belgeler