• Sonuç bulunamadı

İbnü'l-Esîr'in Hadis Usulcülüğü (Câmiu'l-Usûl Mukaddimesi Özelinde)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İbnü'l-Esîr'in Hadis Usulcülüğü (Câmiu'l-Usûl Mukaddimesi Özelinde)"

Copied!
174
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

İBNÜ’L-ESÎR’İN HADİS USULCÜLÜĞÜ

(Câmiu’l-Usûl Mukaddimesi Özelinde)

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Recep ÖZPINAR

Danışman:

Prof. Dr. Zekeriya GÜLER

İSTANBUL 2019

(2)
(3)

i T. C.

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

HADİS BİLİM DALI

İBNÜ’L-ESÎR’İN HADİS USULCÜLÜĞÜ

(Câmiu’l-Usûl Mukaddimesi Özelinde)

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Recep ÖZPINAR

Danışman:

Prof. Dr. Zekeriya GÜLER

İSTANBUL

(4)
(5)
(6)

iv

ÖZ

İlk örneklerinin hicrî III. asırda görülmeye başlandığı hadis kitaplarına yazılan mukaddimeler, müellifin eserini yazma amacını, metodunu açıklaması ve hadis usulüne dair zengin bilgiler ihtiva etmesi açısından oldukça önemlidir. Daha sonraki dönemlerde bu gelenek devam etmiş ve birçok hadis âlimi eserlerine giriş mahiyetinde mukaddimeler kaleme almıştır. Hadis ilimleri tarihi boyunca yazılan bu mukaddimeler, müelliflerin hadis usulü anlayışını tespit etme noktasında önemli rol oynamıştır. Bu çalışmada, Mecdüddîn İbnü’l-Esîr’in (ö. 606/1210), Kütüb-i Sitte’de yer alan hadisleri derlediği Câmiu’l-usûl fî ehâdîsi’r-Resûl adlı hadis kitabına yazmış olduğu mukaddime ve bu mukaddimede yararlandığı kaynaklar detaylı bir şekilde incelenerek, onun hadis usulü konularına yaklaşımı tespit edilmeye çalışılacaktır.

(7)

v

ABSTRACT

Introductions that were written to the hadith books and began to be seen in the third century of the Islamic Calendar are important oeuvres since they contains the purpose of the book, explanation of the methodology, and many other information about the methodology of the study of hadith. Writing introduction to hadith books, became a tradition in the later period and many scholars on the study of Hadith wrote introductions as an introduction to their works. These introductions play crucial role while determining the methodology of hadith of the scholars. In this thesis, the mukaddime of Ibn Al-Athir (ö. 606/1210) written to the Câmiu’l-usûl fî ehâdîsi’r-Resûl in which he compiled the hadiths from Kutub al-Sittah, and the sources that was used in this mukaddime will be analyzed and his approach to the study of hadith will be determined.

(8)

ÖNSÖZ

İslami ilimlerin doğuşundan günümüze kadar hadis usulüne dair müstakil olarak birçok eser telif edilmiştir. Bunların en meşhurları arasında klasik dönemde Râmhürmüzî’nin

Muhaddisü’l-fâsıl’ı, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin Ma’rifetü ulûmi’l-hadîs’i ve Hatîb

el-Bağdâdî’nin el-Kifâye fî ilmi’r-rivâye’si bulunmaktadır. Müteahhir dönemde ise İbnü’s-Salâh’ın Ulûmü’l-hadîs’i ve İbn Hacer’in Nuhbetü’l-fiker’i hadis usulüne dair yazılan, en önemli eserler arasında kabul edilmektedir.

İlk dönemlerden itibaren hadis usulüne dair yazılan müstakil eserlerin yanı sıra, bazı hadis kitaplarına yazılan mukaddimeler de hadis usulü açısından önemli bilgiler içermektedir. Müslim b. Haccâc’ın el-Câmiü’s-sahîh’ine yazdığı mukaddimeyle öncülük ettiği mukaddime yazma geleneği, sonraki muhaddisler tarafından da devam edegelmiştir. Bunlar arasında Tirmizî’nin es-Sünen adlı eserine mukaddime mahiyetinde yazdığı el-İlelü’s-sağîr’i, İbn Mâce’nin es-Sünen’ine yazdığı mukaddimesi bu alandaki diğer örnekler arasında zikredilebilir. Bu minvalde tezimizin de konusunu oluşturan Mecdüddîn İbnü’l-Esîr’in Câmiu’l-usûl adlı eserine yazdığı mukaddime, hadis usulüne dair bazı bilgileri içermesi açısından bu alanda önemli bir eser hüviyetinde yer almaktadır.

Bu çalışmada, İbnü’l-Esîr’in söz konusu mukaddimesi detaylı şeklilde incelenmiş ve onun, hadis usulüne dair görüşlerinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Çalışma giriş, iki bölüm ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın konusu, amacı, yöntemi ve kaynakları hakkında bilgiler verilmiştir. Birinci bölümde İbnü’l-Esîr’in yaşadığı asırdaki siyasi ve ilmî ortama dair bilgiler özetlenmiştir. Ayrıca onun hayatı, ilmî kişiliği, hocaları, talebeleri ve eserleri hakkında kısaca bilgi verilmiştir. İkinci bölümde ise, İbnü’l-Esîr’in hadis usulüne dair görüşleri detaylı bir şekilde incelenmiştir. Öncelikle İbnü’l-Esîr’in kaynakları tespit edilmiş, yararlanmış olduğu bu eserlerle mukaddimedeki bilgiler karşılaştırılmış, hadis usulüne dair birçok konudaki görüşleri değerlendirilmiştir. Sonuç kısmında ise elde edilen bulgular değerlendirilmiştir.

(9)

vii

Tez çalışmam esnasında çok değerli katkılar sunarak yardımlarını esirgemeyen ve tezimin danışmanlığını üstlenen değerli hocam Prof. Dr. Zekeriya GÜLER’e, konunun tespitinde ve yazım aşamasında değerli görüşlerini sunan kıymetli hocam Prof. Dr. Ahmet YÜCEL’e, tezi okuyarak kıymetli görüşlerini paylaşan Doç. Dr. Halit ÖZKAN’a ve değerli meslektaşım Samed ŞENEL’e teşekkürlerimi arz ederim. Son olarak ilmî hayatım boyunca maddî ve manevî desteğini hiçbir zaman esirgemeyip, beni her daim ilme teşvik eden ve tezin yazım aşamasında iken rahmet-i rahmâna uğurladığım rahmetli babama, varlığıyla her daim huzur veren çok kıymetli anneme ve yanımda olmalarından güven duyduğum değerli aile üyelerime şükranlarımı sunuyorum.

Recep ÖZPINAR Bilecik, 2019

(10)

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAY SAYFASI ... İİ BEYAN ... İİİ ÖZ ... İV ABSTRACT... V ÖNSÖZ ... Vİ İÇİNDEKİLER ... Vİİİ KISALTMALAR ... Xİİ GİRİŞ ... 1

1.ARAŞTIRMANIN KONUSU,AMACI VE YÖNTEMİ ... 1

2.ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ... 3

BİRİNCİ BÖLÜM: İBNÜ’L-ESÎR’İN HAYATI, İLMÎ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ ... 6

1.İBNÜ’L-ESÎR’İNYAŞADIĞIASRAGENELBİRBAKIŞ ... 6

1.1. Siyasi Tarih ... 6 1.2. İlmî ve Kültürel Ortam ... 8 2.HAYATI ... 10 2.1. İsmi ve Nesebi ... 10 2.2. Doğumu ve Ailesi ... 11 2.3. Resmî Görevleri ... 12 2.4. Ahlakî Kişiliği ... 13 2.5. Vefatı ... 14 3.İLMÎKİŞİLİĞİ ... 15

3.1. Eğitim Hayatı, Hocaları ve Öğrencileri ... 15

3.2. İlim Öğrenmeye Verdiği Önem ... 17

4.ESERLERİ ... 18

4.1. Hadisle İlgili Eserleri... 19

4.1.1. Câmiü’l-usûl fî ehâdîsi’r-Resûl ... 19

4.1.2. en-Nihâye fî garîbi’l-hadîsi ve’l-eser ... 22

4.1.3. Menâlü’t-tâlib fî şerhi Tıvâli’l-garâib ... 24

4.1.4. eş-Şâfî fî şerhi Müsnedi’ş-Şâfiî... 25

(11)

ix

4.2.1. el-Murassa’ fi’l-âbâ’ ve’l-ümmehât ve’l-benîn ve’l-benât ve’l-ezvâ’i ve’z-zevât ... 26

4.2.2. el-Bedî’ fî ilmi’l-Arabiyye ... 27

4.2.3. el-Muhtâr min menâkıbi’l-ahyâr ... 28

4.2.4. el-Bâhir fi’l-furûk ... 29

4.2.5. el-İnsâf fi’l-cem’ beyne’l-Keşfi ve’l-Keşşâf ... 29

4.2.6. Tecrîdü esmâ’i’s-sahâbe ... 30

İKİNCİ BÖLÜM: İBNÜ’L-ESÎR’İN HADİS USULCÜLÜĞÜ ... 31

1.İBNÜ’L-ESÎR’İNHADİSUSÛLÜNEDAİRGÖRÜŞLERİ ... 31

1.1. Rivayet ve Şahitlik ... 31 1.2. Râvinin Vasıfları ... 39 1.2.1. İslâm ... 40 1.2.2. Teklif ... 41 1.2.3. Zabt ... 43 1.2.4. Adalet ... 46

1.2.5. Râvinin Şartlarından Olmayan Diğer Vasıflar ... 49

1.2.5.1. İlim ve Fıkıh Bilgisine Sahip Olma... 49

1.2.5.2. Hadis Meclislerine Katılma ... 50

1.2.5.3. Râvinin Nesebinin Bilinmesi ... 51

1.3. Hadis Öğrenim ve Öğretim Metotları ... 51

1.3.1. Semâ ... 52

1.3.2. Kıraat ... 54

1.3.2.1. Öğrencinin Hocaya Okuması ... 54

1.3.2.2. Öğrencinin Başkası Tarafından Okunan Hadisi Dinlemesi ... 57

1.3.3. İcâzet ... 58

1.3.4. Münâvele ... 63

1.3.5. Mükâtebe ... 66

1.4. Sahâbenin Hadis Rivayetinde Kullandığı Lafızlar ... 68

1.4.1. Birinci Lafız ... 69 1.4.2. İkinci Lafız ... 69 1.4.3. Üçüncü Lafız ... 70 1.4.4. Dördüncü Lafız ... 71 1.4.5. Beşinci Lafız ... 74 1.4.6. Değerlendirme ... 76

1.5. İsnadın Tanımı ve Çeşitleri ... 77

1.5.1. Âlî İsnad’ın Tanımına Farklı Bir Yaklaşım ... 78

1.5.1.1. Değerlendirme ... 83

1.5.2. Nâzil İsnad ... 83

1.6. Bilgi Değeri Açısından Hadis Çeşitleri ... 85

(12)

x 1.6.1.1. Tanımı ... 85 1.6.1.2. Şartları ... 86 1.6.1.3. Değerlendirme ... 89 2.2.2. Âhâd Haber ... 90 2.2.2.1. Değerlendirme ... 92

1.7. Kaynağı Açısından Hadis Çeşitleri ... 93

1.7.1. Müsned (Merfû-Muttasıl) Hadis ... 93

1.7.2. Mevkuf Hadis ... 95

1.8.. Sahih Olup Olmaması Açısından Hadislerin Çeşitleri ... 98

1.8.1. Sahih Hadis ... 98

1.8.1.1. Sahihliğinde İttifak Edilen Hadisler ... 99

1.8.1.2. Sahihliğinde İhtilaf Edilen Hadisler ... 99

1.8.2. Değerlendirme ... 100

1.9. İttisal-İnkıta Açısından Hadis Çeşitleri ... 101

1.9.1. Muttasıl Hadis ... 101

1.9.2. Müselsel Hadis ... 101

1.9.3. Mürsel Hadis ... 102

1.9.3.1. Değerlendirme ... 103

1.9.3.2. Çeşitleri ... 104

1.9.3.2.1. Mutlak Mürsel Hadis ... 104

1.9.3.2.2. Münkatı Hadis ... 107 1.9.3.2.2.1. Değerlendirme ... 109 1.9.3.2.3. Mu’dal Hadis ... 110 1.9.4. Müdelles Hadis ... 112 1.10. Cerh ve Ta’dîl ... 116 1.10.1. Tanımı, Önemi ve Hükmü ... 116

1.10.2. Cerh ve Ta’dîlle İlgili Bazı Meseleler ... 118

1.9.2.1. Cerh ve Ta’dîlin Gerçekleşmesinde Münekkit Sayısı ... 118

1.9.2.2. Cerh ve Ta’dîl Sebeplerinin Açıklanması ... 120

1.9.2.3. Ta’dîlin Gerçekleşme Şekilleri ... 121

1.9.2.4. Cerh ve Ta’dîlin Teâruzu ... 122

1.10.3. Cerh Tabakaları ... 124

2.HADİSUSULÜYLEİLGİLİBAZITARTIŞMALIKONULARAYAKLAŞIMI ... 125

2.1. Hadislerin Lafzen ve Mânen Rivayeti ... 126

2.2. Hadislerin İhtisar Edilerek Rivayeti (Taktî’) ... 130

2.3. Sika Râvinin Ziyadede Tek Kalması (Ziyâdetü’s-sika) ... 132

2.4. Hadislere İlave (Müdrec) ... 135

2.5. Hadiste Nesh Meselesi ... 136

2.5.1. Tanımı ... 136

(13)

xi

2.5.3. Değerlendirme ... 140

3.İBNÜ’L-ESÎR’İNKAYNAKLARI ... 140

3.1. Hadis Usûlü Eserleri ... 141

3.2. Fıkıh Usûlü Eserleri ... 143

SONUÇ ... 146

KAYNAKLAR ... 150

(14)

KISALTMALAR

a.mlf. : aynı müellif a.g.e. : adı geçen eser

a.y. : aynı yer

bkz. : bakınız ed. : editör nşr. : neşreden ö. : ölümü s. : sayfa thk. : tahkik eden trc. : tercüme eden

t.y. : basım tarihi yok

vb. : ve benzeri

vd. : ve devamı

(15)

GİRİŞ

1. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Yöntemi

Hadis usulüne dair ilk dönemlerden başlayarak günümüze kadar müstakil anlamda birçok eser telif edilmiştir. Bunun neticesinde geniş bir hadis usulü literatürü ortaya çıkmıştır. Hadis âlimleri sadece hadis usulüne dair müstakil eserler yazmakla kalmamış, ayrıca hadisleri derlediği kitaplara hadis usulü konularını içeren mukaddimeler de yazmıştır. Bu mukaddimelerde müellifin hadis usulü hakkındaki görüşleri, eserin yazılış amacı, metodu ve diğer muhaddislerin görüşleri gibi konular yer almaktadır. Bunun ilk örnekleri arasında, Dârimî’nin (ö. 255/869) es-Sünen’ine yazdığı mukaddimesi, Müslim’in (ö. 261/875) el-Câmiü’s-sahîh’ine yazdığı mukaddimesi, İbn Mâce’nin (ö. 273/887) es-Sünen’ine yazdığı mukaddimesi ve Tirmizî’nin (ö. 279/892) es-Sünen adlı eserine mukaddime mahiyetinde yazdığı el-İlelü’s-sağîr’i gibi eserler bulunmaktadır. Söz konusu olan bu mukaddimeler, hadis usulüne dair önemli bilgiler ihtiva etmektedir.

Klasik dönemde ortaya çıkan bu mukaddime geleneği, hadis ilmine dair eserleri bulunan müellifler tarafından sonraki asırlarda da devam ettirilmiştir. Hicrî VI. asrın önemli muhaddislerinden olan ve hadis ilmine dair birçok eser telif eden Mecdüddîn İbnü’l-Esîr (ö. 606/1210), bu geleneği sürdüren âlimlerdendir. İbnü’l-Esîr’in, İmam Mâlik (ö. 179/795), Buhârî (ö. 256/870), Müslim, Ebû Dâvûd (ö. 275/889), Tirmizî ve Nesâî’nin (ö. 303/915) eserlerindeki hadisleri derlediği Câmiu’l-usûl fî

ehâdîsi’r-Resûl’e yazdığı mukaddime, hadis usulü açısından oldukça önemli bilgiler ihtiva

etmektedir. İbnü’l-Esîr’in hadis ilmi açısından son derece önemli olan bu mukaddimesini titiz bir şekilde incelemek, kaynaklarını araştırmak ve onun hadis usulü anlayışını tespit etmek, araştırılmaya değer bir konu olarak görülmektedir.

Modern dönemde İbnü’l-Esîr ve onun eserlerine dair bazı araştırmalar yapılmıştır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla İbnü’l-Esîr’in Câmiu’l-usûl’u üzerine, Ahmed Halîl Abdü’l-Âl tarafından 1991 yılında Ezher Üniversitesinde “İbnü’l-Esîr ve

cühûdühû fî kitâbihi Câmiü’l-usûl fî ehâadîsi’r-Resûl” adlı yüksek lisans çalışması

(16)

2

Bunun haricinde İbnü’l-Esîr hakkında gerek biyografi gerekse bazı eserlerinin incelenmesi açısından birçok makale ve ansiklopedi maddesi de telif edilmiştir. Ancak daha önce yapılan bu çalışmalarda, İbnü’l-Esîr’in söz konusu mukaddimesini konu edinen ve bu mukaddimeyi esas alarak onun hadis usulcülüğünü incelemeyi amaçlayan herhangi bir çalışma tespit edilememiştir.

İbnü'l-Esîr’in hadis usulüne dair görüşlerini incelediğimiz bu çalışmada şahıs merkezli bir yaklaşımla konular incelenmiştir. Konular çok fazla dağıtılmadan, asıl konu olan “İbnü'l-Esir’in Hadis Usulcülüğü” merkezli bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Bu durumda hadis usulüyle ilgili genel prensipler özetlenmiş, detaylı tartışmalardan uzak durularak konunun dağılmasının önüne geçilmiştir. Gerekli görülen yerlerde ise konunun anlaşılması açısından detaya girmekten kaçınılmamıştır. Bu şekilde ana konumuz olan İbnü'l-Esîr’in hadis usulüne dair görüşleri öncelikli olarak ele alınmıştır.

İbnü'l-Esîr, kendisinden sonra hadis usulüyle ilgili telif edilen birçok esere kaynaklık etmiştir. Gerek kendi asrında gerekse modern dönemde yapılmış birçok çalışmada İbnü'l-Esîr'in kanaatlerine değinilmiştir. Bununla birlikte İbnü'l-Esîr’e ait olmayan, ancak onun bizzat benimsemiş olduğu farklı müelliflere ait bazı görüşler kendisine nisbet edilmiştir. Bu çalışmada İbnü'l-Esîr’in görüşlerine kaynaklık eden eserler dikkatle incelenmiş, İbnü'l-Esîr’e nisbet edilen ancak orjinallik açısından ona ait olmayan görüşlerin aslında hangi müelliflere ait olduğu tespit edilerek bir takım yanlış anlaşılmaların önüne geçilmeye çalışılmıştır. İbnü'l-Esîr'in mukaddimesinin bütüncül bakışla ayrıntılı bir şekilde incelenerek, görüşlerinin derli toplu ve daha anlaşılır bir şekilde ortaya konulması, tezimizin amaçları arasında yer almaktadır. Böylece bu araştırmada, ileride yapılacak olan muhtemel çalışmalarda İbnü'l-Esîr'e ait görüşlerden en doğru şekilde istifade edebilme imkânı sağlanmaya çalışılmıştır.

Tezin birinci bölümünde İbnü’l-Esîr’in hayatı, eserleri, ilmî kişiliği ve yaşadığı asırdaki siyasi, ilmî ortama dair bilgiler yer almaktadır. İkinci bölümde ise İbnü’l-Esîr’in mukaddimesinde yer alan hadis usulü konuları incelenmiştir. Bu bölümde İbnü’l-Esîr’in, rivayet ve şahitlik arasındaki benzerlik ve farklar, râvide bulunması

(17)

3

gereken vasıflar, hadis öğrenim ve öğretim metotları, sahâbenin hadis rivayetinde kullanılan lafızlar konusundaki görüşleri değerlendirilmiştir. Ayrıca isnadın tanımı ve çeşitleri, hadis çeşitleri, cerh ve ta’dîlin tanımı ve şartları konusunda, İbnü’l-Esîr’in değerlendirmeleri gözden geçirilmiştir. Bununla birlikte hadis usulü müellifleri tarafından tartışma konusu edilen, hadislerin lafzen ve mânen rivayeti, hadislerin ihtisar edilerek rivayet edilmesi, sika râvinin ziyâdede tek kalması, hadiste nesh gibi konularda, İbnü’l-Esîr’in görüşleri ele alınmıştır. Bu konularda İbnü’l-Esîr’in kimlerin görüşlerinden etkilendiği tespit edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümün son kısmında ise, söz konusu mukaddimenin kaynakları tespit edilerek kısaca tanıtılmış, İbnü’l-Esîr’in bu kaynaklardan ne şekilde ve hangi miktarda yararlandığı ortaya konulmaya çalışılmıştır.

2. Araştırmanın Kaynakları

İbnü’l-Esîr’in hayatı, eserleri ve yaşadığı asırdaki siyasi ve ilmî ortamı incelediğimiz Birinci Bölüm’de, genel olarak tarih ve tabakat türü eserlerden istifade edilmiştir. Bunlar arasında Yâkut el-Hamevî’nin (ö. 626/12229), Mu’cemü’l-üdebâ’sı, İzzeddîn İbnü’l-Esîr’in (ö. 630/1233) el-Kâmil fi’târîh’i, İbnü’l-Müstevfî’nin (ö. 637/1239)

Târîhü İrbil’i, İbnü’l-Kıftî’nin (ö. 646/1248) İnbâhü’r-ruvât’ı, Sıbt İbnü’l-Cevzî’nin (ö.

654/1256) Mir’âtü’z-zamân’ı, İbnü’ş-Şa′′ar’ın (ö. 654/1256) Kalâ’idü’l-cümân’ı, İbn Hallikân’ın (ö. 681/1282) Vefeyâtü’l-a’yân’ı, Zehebî’nin (ö. 748/1348) Siyerü

a’lâmi’n-nübelâ’sı gibi eserler, kullandığımız başlıca kaynaklar arasında yer almaktadır.

Bu bölümde genel olarak birincil kaynaklara müracaat edilmeye gayret gösterilmiştir. Ancak bazı konularda yardımcı olması açısından ikincil kaynaklardan da istifade edilmiştir. Özellikle İbnü’l-Esîr’in hayatı ve eserleri hakkında incelemelerde bulunarak birçok eserini tahkikli bir şekilde neşreden muhakkiklerin önsözleri göz ardı edilmemiştir. Ayrıca İbnü’l-Esîr’in hayatı ve eserleri hakkında yapılan modern çalışmalara sıklıkla müracaat edilmiştir. Bunlar arasında İbnü’l-Esîr üzerinde önemli çalışmaları bulunan Kemal Sandıkçı’nın “İbnü’l-Esîr Kardeşler” adlı makalesi1

ile

1 Kemal Sandıkçı, “İbnü’l-Esîr Kardeşler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6 (1992): 61-77.

(18)

4

Camiu’l-usûl Tercüme ve Şerhi2

adlı tercüme eseri bulunmaktadır. Ayrıca Mahmut Yeşil’in “Selçuklular Döneminde Hadisi Anlama Çabaları –İbnü’l-Esîr Örneği-”3

adlı makalesi yararlanılan diğer kaynaklardandır. İbnü’l-Esîr’in yaşadığı asırda Musul bölgesinin hâkimi olan Musul Atabegleri dönemi hakkında ciddi çalışmaları bulunan Halil İbrahim Gök’ün Musul Atabeyliği Zengîler (Musul Kolu 1146-1233)4

adlı çalışması, Hakkı Dursun Yıldız’ın Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi adlı eseri,5

Tülay Yürekli’nin “Zengiler Dönemi Musul ve Çevresi”6 adlı basılmamış doktora tezi, Ali Havan’ın “XIII. Yüzyılda Musul Şehri”7 adlı basılmamış yüksek lisans tezi ve Harun Yılmaz’ın Zengî ve Eyyûbî Dımaşk’ında Ulemâ ve Medrese8

gibi birçok çalışmadan istifade edilmiştir. Ayrıca Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddeleri de kaynak olarak kulanılmıştır. Son olarak, İbnü’l-Esîr’in eserlerinin tanıtımı esnasında müellifin matbu eserleri varsa doğrudan bu eserlere müracaat edilmiş ve müellifin eserlerine yazdığı mukaddimelerden istifade edilmiştir. Matbu olmayan eserlerinin tanıtımında ise diğer kaynaklara başvurulmuştur.

Tezin İkinci Bölümü’nde ise genel olarak hadis ve fıkıh usulü kaynaklarına başvurulmuştur. Özellikle İbnü’l-Esîr’in hadis usulü kaynakları arasında yer alan Tirmizî’nin el-İlelü’s-sağîr’i, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin (ö. 405/1014) Ma’rifetü

ulûmi’l-hadîs ve el-Medhal ilâ kitâbi’l-iklîl’i, Hatîb el-Bağdâdî’nin (ö. 463/1071) el-Kifâye ve İcâzetü’l-meçhûl ve’l-ma’dûm’u en çok başvurduğumuz eserler arasında yer almaktadır.

İbnü’l-Esîr’in fıkıh usulü kaynakları arasında yer alan Debûsî’nin (ö. 430/1039)

Takvîmü’l-edille’si, Cüveynî’nin (ö. 478/1085) et-Telhîs’si ve İbnü’l-Esîr’in en çok

nakilde bulunduğu Gazzâlî’nin (ö. 505/1111) el-Mustasfâ’sı gibi eserlerden de istifade edilmiştir.

2 Kemal Sandıkçı ve Muhsin Koçak, Câmiü’l-usûl Tercüme ve Şerhi, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2008. 3 Mehmet Yeşil, “Selçuklular Döneminde Hadisi Anlama Çabaları -İbnü’l-Esîr Örneği-”, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu’nda sunulan bildiri. Konya, 2013, I, 207-209,211.

4

Halil İbrahim Gök, Musul Atabeyliği Zengîler (Musul Kolu 1146-1233), Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2013.

5 Hakkı Dursun Yıldız, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, İstanbul: Çağ Yayınları, 1986.

6 Tülay Yürekli, “Zengiler Dönemi Musul ve Çevresi” (Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009).

7 Ali Havan, “XIII. Yüzyılda Musul Şehri”, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004).

8

(19)

5

Bu bölümde hadis usulüne dair gerek klasik gerek modern kaynaklardan sıklıkla istifade edilmiştir. Bunlar arasında Râmhürmüzî’nin (ö. 360/971)

el-Muhaddisü’l-fâsıl’ı, Kâdî İyâz’ın (ö. 544/1149) el-İlmâ’ı, İbnüs’s-Salâh’ın (ö. 643/1245) Ulûmü’l-hadîs’i, Nevevî’nin (ö. 676/1277) et-Takrîb ve’t-teysîr’i, İbn Receb el-Hanbelî’nin (ö.

795/1393) Şerhü İleli’t-Tirmizî’si, Irâkî’nin (ö. 806/1404) Şerhü’t-Tebsıra

ve’t-tezkira’sı, İbn Hacer’in (ö. 852/1449) Nüzhetü’n-nazar ve en-Nüket’i, Sehâvî’nin (ö.

902/1497) Fethü’l-muğîs’i ve Suyûtî’nin Tedrîbü’r-râvî adlı eserleri zikredilebilir. Bununla birlikte konumuzla ilgili olarak Türkçe’de yapılan birçok çalışmadan istifade edilmiştir. İbnü’l-Esîr’in hadis usulü konularında en fazla başvurduğu kaynaklardan biri olan Gazzâlî’ye dair yapılan çalışmalar da gözden geçirilmiştir. Özellikle Gazzâlî’nin hadis usulü anlayışı üzerine çalışması bulunan Halil Kaya’nın “Gazzâlî’de Hadis Usûlü ve Rivayeti” adlı basılmamış doktora tezinden istifade edilmiştir. Ayrıca konuyla ilgili Diyanet İslam Ansiklopedisi’nin ilgili maddelerinden de büyük oranda istifade edilmiştir.

(20)

6

BİRİNCİ BÖLÜM: İBNÜ’L-ESÎR’İN HAYATI, İLMÎ KİŞİLİĞİ ve

ESERLERİ

1. İBNÜ’L-ESÎR’İN YAŞADIĞI ASRA GENEL BİR BAKIŞ

1.1. Siyasi Tarih

Müslüman Türk devletleri arasında tarihi süreç içerisinde önemli bir konumda bulunan devletlerden birisi Selçuklular’dır. Bu devlet oldukça geniş bir coğrafyaya egemen olmuş ilerleyen süreçte de çeşitli kollara ayrılmıştır. Bu kollardan birisi de Irak Selçukluları’dır (1118-1194). İmâdüddin Zengî’nin (ö. 541/1146), Irak Selçuklu Sultanı Mahmûd b. Muhammed Tapar (ö. 525/1131) tarafından 521/1127 yılında Musul’a vali tayin edilmesiyle Zengîler devleti kurulmuştur.9 İmâdüddin’in 541/1146 yılında şehit edilmesiyle Zengîler, Musul ve Halep Atabegliği olarak ikiye ayrılmıştır. Halep Atabegliği Nûreddin Mahmud Zengî (ö. 569/1173) tarafından yönetilmekte, Musul Atabegliği ise kardeşi I. Seyfeddin Gazi (ö. 544/1149) tarafından idare edilmekteydi.10

Halep Atabegi Nureddin Mahmud, haçlılarla mücadelelere girişmiş ve devletin sınırlarını genişletmiştir. Onun döneminde, yönetimi altında bulunan topraklarda geniş bir imar faaliyeti yapılmış, medrese, cami, hastane ve kervansaraylar inşa edilmiştir.11 Kendisinden sonra başa geçen Meliku’s-Sâlih (ö. 746/1345) ve II. İmadüddin Zengî ise devletin topraklarını korumaya çalışmışlar fakat başarılı olmayıp Halep yönetiminin son bulmasına neden olmuşlardır.12

Musul Atabegi I. Seyfeddin Gazi, babasının ölümünden sonra Musul yönetimi altında bulunan toprakları ele geçirmeye çalışan devletlerle mücadele halinde bulunmuştur. Kendi döneminde ayrıca Haçlılar’a karşı kardeşi Nureddin Mahmud’u

9 Gülay Öğün Bezer, “Zengîler”, DİA, XXXXIV, 268; Yürekli, “Zengiler Dönemi Musul”, s. 1-3. 10

Yıldız, Büyük İslam Tarihi, VII, 547; Havan, “XIII. Yüzyılda Musul Şehri”, s. 38.

11 Yıldız, Büyük İslam Tarihi, VII, 550-560; Yılmaz, Zengî ve Eyyûbî Dımaşk’ında Ulemâ ve Medrese, s. 44-45.

12

(21)

7

desteklemiştir. I. Seyfeddin Gazi, siyasetteki başarılı kişiliğinin yanı sıra ilme önem veren bir kimse olup birçok medrese inşa etmiştir. Bu medreselerden “el-Medresetü’l-Atabegiyye el-Atîka” adında inşa ettirdiği medreseyi Hanefî ve Şâfiî âlimlere vakfettiği görülmektedir. Ayrıca sûfiler içinde bir ribât yaptırmıştır.13

I. Seyfeddin Gazi’den sonra devletin başına kardeşi Kutbüddin Mevdud geçmiştir. Onun döneminde Cezire-i İbn Ömer ve Harran, Musul’a bağlanmıştır.14 Kutbüddin Mevdud’un, kardeşi Nureddin Mahmud’a Haçlı seferleri sırasında destek verdiği görülmektedir. Onun bu yardımlarından dolayı Nureddin Mahmud, kendisine Rakka’yı atiyye olarak vermiştir.15

Bu dönemde devlet, güç ve kuvvet bakımından zirvede olsa da ekonomik sıkıntılar, kıtlık, salgın hastalıklar ve doğal felaketlerden dolayı zorluklar çekmiştir.16

Kutbüddin Mevdûd’un ölümünden sonra başa II. Seyfeddin Gazi geçmiştir. O, amcası Nûreddin Mahmud’un vefatına müteakip babası Kutbüddin’in ölümünden sonra Halep Atabegliği tarafından ele geçirilen toprakları tekrar Musul Atabegliğine katmıştır. Sonrasında ise Halep Atabegliğini himayesi altına almaya çalışan Selâhaddîn-i Eyyûbî ile mücadeleye girişmiştir. O, bu mücadeleden başarısızlıkla ayrıldıktan sonra devletin Suriye bölgesindeki toprakları elinden çıkmıştır.17

II. Seyfeddin Gazi, ölümüne yakın bir zaman diliminde devletin Selâhaddîn-i Eyyûbî tehlikesiyle karşı karşıya olmasından dolayı kendisinden sonra kardeşi I. İzzeddin Mesud’un (ö. 589/1193) başa geçmesini vasiyet etmiştir. I. İzzeddin, Halep Atebegliğinin zayıflamasından sonra Melikü’s-Sâlih’in isteğiyle Halep’i kendi topraklarına katmışsa da II. İmâdüddin tarafından tekrar alınmış, sonrasında Eyyûbî devletine geçmiştir.18

Eyyûbîler, Mardin ve Hısnıkeyfâ (Hasankeyf) Artukluları’nı ele geçirdikten sonra Musul Atabegliği bölgede yalnız kalarak oldukça zayıf bir konuma düşmüştür. Sonrasında Selahaddin Eyyûbî, Musul Atabegliğini kuşatma altına almış,

13 Gök, Musul Atabeyliği, s. 76.

14 Gök, Musul Atabeyliği, s. 78, ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. 99-105. 15

Gök, Musul Atabeyliği, s. 111, 118. 16 Gök, Musul Atabeyliği, s. 136.

17 Gülay Öğün Bezer, “Seyfeddin Gazi II”, DİA, XXXVII, 31-32. 18

(22)

8

ancak hem buranın iyi korunmasından hem de Ahlat Beyi II. Sökme’nin vefatından dolayı onlarla anlaşma yapmak durumunda kalmıştır. Anlaşma neticesinde Musul Atabegliği Eyyûbî Devleti’ne tâbi olacak, Zap suyunun karşı tarafındaki topraklar Eyyûbîler’e bırakılacak ve hutbelerde Selâhaddîn’in adı okunacaktı. Bu anlaşma neticesinde el-Cezire bölgesinde Irak Selçukluları’nın hâkimiyeti hukuken son bulmuştur. Ayrıca anlaşmaya bağlılık gereği bundan sonra I. İzzeddin Mesud, Selahaddin’le beraber Haçlılar’a karşı savaşlara katılmıştır.19

I. İzzeddin Mesud’un vefatından sonra devletin başına oğlu Nûreddin Arslanşah (ö. 607/1211) geçmiştir. Nûreddin Arslanşah, saltanatının başlarında, akrabası Kutbüddin’in işgalde bulunduğu yerleri ele almak için mücadele etmiştir. Daha sonra o, kimi zaman çevre illerdeki devlet reisleriyle mücadele halinde bulunmuş, kimi zaman da onlarla anlaşarak Eyyûbîler’e karşı mücadeleye girişmiştir. Onun döneminde gerçekleştirilen savaşların çoğunda, devletin toprak kaybettiği veyahut sıcaklıklardan dolayı askerî zayiata uğradığı görülmektedir.20

Nureddin Arslanşah’tan sonra başa geçen kişiler bulunsa da devletin kontrolü nâiblik görevinde bulunan Bedreddin Lü’lü’ün (ö. 657/1259) elinde olmuştur. Nitekim kendisi son Musul Atabegi I. Nâsırüddin Mahmud’u (631/1233) öldürerek bu atabegliğin tarihten silinmesine neden olmuştur.21

1.2. İlmî ve Kültürel Ortam

İslâm dünyasında medrese kurumlarından önce eğitim faaliyetleri camilerde, mescitlerde, küttâblar vasıtasıyla kitapçı dükkânlarında ve âlimlerin evlerinde verilmiştir. Abbâsîler döneminde ise medreselerin varlığı görülmeye başlanmıştır. Fakat Selçuklular devrinde medreselerdeki eğitim ve öğretim faaliyetleri daha sistemli bir hal almış ve bu faaliyetlerin devlet kontrolüne geçtiği bir döneme geçilmiştir. Bu dönemde ilk defa düzenli bir eğitim programı hazırlanmış, hocalara maaş bağlanmış, öğrencilerin

19 Bezer, “Zengîler”, s. 270.

20 Bahattin Kök, “Nûreddin Zengî Arslanşah”, DİA, XXXIII, 258-259. 21

(23)

9

barınabilecekleri bir ortam hazırlanarak, dinî ve müsbet ilimlerin öğrenildiği medreseler inşa edilmiştir.22

Selçuklular döneminde kurulan ve eğitim tarihinde çok önemli bir rol oynayan medrese, Bağdat Nizâmiye Medresesi’dir. Bu medresenin haricinde Nişabur, İsfahan, Musul, Belh, Herat ve Merv’de de medreseler bulunmaktadır. Sonraki süreçte medreselerle birlikte çeşitli ilmî sahalarda ihtisaslaşmalar görülmeye başlanmıştır. Bu ihtisaslaşmaların olduğu kurumlardan birisi de dârülhadislerdir. İslâm tarihinde bilinen ilk dârülhadis, Halep Atabegi Nureddin Mahmud Zengî tarafından hicrî VI. asırda Dımaşk’ta kurulmuştur. Kurucusu Nureddin Zengî’ye nisbetle bu dârülhadise “En-Nûriyye Medresesi” ismi verilmiştir.23

Musul Atabegliği’nin de benzer şekilde Selçuklu eğitim sistemini devam ettirdiği görülmektedir. Bu dönemde başa gelen kişiler ilme ve ilim adamlarına ilgi göstermiş ve ilim adamlarını Musul’a davet etmişlerdir.24

Musul Atabegleri döneminde ilk medrese I. Seyfeddin Gazi tarafından “el-Medresetü’l-Atabegiyye el-Atîka” adıyla kurulmuştur. Medresede Şafiî ve Hanefî âlimler ders okutmuş ve buranın giderleri bazı vakıflar tarafından karşılanmıştır. Burada eş-Şemsüd-Denbilî (ö. 598/1201), İbn eş-Şircî (ö. 574/1178) gibi âlimler ders vermişlerdir.25

Musul Atabegliği döneminde ayrıca I. İzzeddin Mesud’un yaptırdığı el-Medresetü’l-İzziyye, Şafiî ve Hanefîler’e tahsis edilmiştir. Nureddin Arslanşah tarafından inşa ettirilen el-Medresetü’n-Nûriyye, sadece Şafiîlere tahsis edilmiş ve buraya 60 Şafiî fakih görevlendirilmiştir. Bu medresede Ebû Hâmid İmadüddin Muhammed b. Yunus b. Men’a’nın (ö. 608/1211) ders verdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca onun buradan başka Alâiyye, Zeyniyye, Nefsiyye ve İzziyye medreselerinde de dersler verdiği bilinmektedir. Bir başka Musul Atabegi II. İzzeddin Mesud’un yaptırdığı

22 Mehmet Yeşil, “Selçuklular Döneminde Hadisi Anlama Çabaları -İbnü’l-Esîr Örneği-”, II. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Sempozyumu’nda sunulan bildiri. Konya, 2013, I, 207-209, 211.

23 Yeşil, “Selçuklular Döneminde Hadisi Anlama”, s. 211-213. 24 Gök, Musul Atabeyliği, s. 467-468.

25

(24)

10

Medresetü’l-Kâhiriyye’de Ebu’l-Feh Kemâleddin b. Yunus b. Men’a ve oğlu Ebu’l-Fazl Ahmed (575-622/1179-1225) hocalık yapmıştır.26

Musul Atabeglerinden başka, onların emirleri, âlimler veyahut âlimler adına yaptırılan medreseler de mevcuttur. El-Medresetü’l-Kemâliyye bunlardan biri olup Zeyneddin Ali Küçük tarafından inşa ettirilmiştir. Bu medresede Yunus b. Men’a ve Ebu’l-Feh Kemâleddin b. Yunus b. Men’a, Şâfiî fıkhına dair dersler vermiştir. Zeyneddin Ali Küçük’ün yaptırdığı bir diğer medrese el-Medresetü’z-Zeyniyye’dir. Burada da Yunus b. Men’a ve oğlu İmadüddîn hocalık yapmıştır.27

El-Medresetü’l-Kemâliyye el-Kadıviyye medresesi, dönemin meşhur kadısı Ebu’l-Fazl Muhammed b. Ebî Muhammed Abdullah b. Ebî el-Kasım eş-Şehrezûrî tarafından inşa ettirilmiştir. Şehrizorî, kemaleddin ismiyle meşhur olup medreseyi Şâfiîler’in öğrenimine tahsis etmiş, başta kendisi olmak üzere, oğlu kâdılkudât Muhammed, Şemsü’d-Denbilî ve dönemin bir diğer meşhur kadısı Bahaeddin Şeddâd (ö. 599/1203) bu medresede hocalık yapmıştır.28 Musul Atabegliği döneminde inşa edilen diğer medreseler Medresetü’l-Mücâhidiye, Medresetü’l-Bedriye, el-Medresetü’l-Muhâciriyye, Ümmü’l-Melik es-Sâlih, en-Nefîsiyye, Alâiyye Medresesi ve Buldacı Medresesi’dir. Bu bilgilere ilâve olarak 660/1261 senesinde Musul’da toplamda 28 medrese, 27 ribât, 18 Dârulhadis’in olduğu zikredilmektedir.29

2. HAYATI

2.1. İsmi ve Nesebi

Tam adı, el-Mübârek b. Esîrüddîn Muhammed b. Muhammed b. Abdülkerîm b. Abdülvâhid eş-Şeybânî el-Cezerî el-Mevsılî el-İrbilî eş-Şâfiî’dir. Künyesi Ebü’s-Seâdât, lakabı ise Mecdüddîn’dir. “el-Esîr” lakabıyla anılan babası Esîrüddîn Muhammed b. 26 Gök, Musul Atabeyliği, s. 470-472. 27 Gök, Musul Atabeyliği, s. 472-473. 28 Gök, Musul Atabeyliği, s. 474. 29 Gök, Musul Atabeyliği, s. 468, 474-476.

(25)

11

Abdülkerîm’den dolayı İbnü’l-Esîr ismiyle meşhur olmuştur. Cezîre-i İbni Ömer’de (Cizre) doğduğu için “el-Cezerî”, ömrünün büyük bölümünü geçirdiği Musul’a nisbetle “el-Mevsılî”,30

sahâbî olan dedesi Müsennâ b. Hârise eş-Şeybânî’nin (ö. 15/636) kabilesine nisbetle31 “eş-Şeybânî”,32 hayatının kısa bir dönemini geçirdiği tahmin edilen İrbil’e nisbetle “el-İrbilî” gibi nisbelerle anılmıştır.33

Şâfiî mezhebinden olduğu için ise “eş-Şâfiî” nisbesini almıştır.34

2.2. Doğumu ve Ailesi

Mecdüddîn İbnü’l-Esîr, 544/1149 yılının Rebîülevvel ayında, Cezîre-i İbn Ömer olarak bilinen ve bugünkü Türkiye sınırları içinde bulunan Şırnak’ın Cizre ilçesinde doğmuştur. Cizre’deki yaşamına dair kaynaklarda çok fazla bilgi bulunmazken, ilk ilmî eğitimini burada aldığı ve 565/1170 yılında yirmi bir yaşındayken ailesiyle birlikte Musul’a göç ettiği bilinmektedir.35

Nüfuzlu bir aileden gelen İbnü’l-Esîr’in babası Esîrüddîn, zengin ve faziletli bir kişi olup, birçok devlet görevinde bulunmuştur. Onun, Musul’a göç etmeden önce Mevdûd b. İmâdüddîn Zengî’ye bağlı olarak, bulunduğu şehrin (Cezîre-i İbn Ömer)

30

Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, thk. İhsan Abbas, Beyrut: Dârü’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1993, V, 268; Ebü’l-Muzaffer Şemsüddîn Sıbt İbnü’l-Cevzî et-Türkî el-Avnî el-Bağdâdî, Mir’âtü’z-zamân fî

tevârîhi’l-a’yân, Suriye: Dârü’r-Risâleti’l-Âlemiyye, 2013, XXII, 171; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân ve enbâ’i ebnâ’i’z-zamân, thk. İhsân Abbâs, Beyrut: Dârü Sâdir, 1972, IV, 141; Ebû Abdillâh Şemsüddîn

Muhammed b. Ahmed Osmân ez-Zehebî et-Türkmânî el-Fârikî ed-Dımaşkî, Siyerü a’lâmi’n-nübelâ, thk. Şuayb el-Arnaût, Müessesetü’r-Risâle, 1985, XXI, 489; Ebû Nasr Tâceddin Abdülvehhâb b. Ali b. Abdilkâfî es-Sübkî, Tabakâtü’ş-Şâfi′iyyeti’l-kübrâ, thk. Mahmud Muhammed et-Tanâhî ve Abdülfettâh Muhammed el-Hulv, Kâhire: Hicrün li’t-Tıba’a ve’n-Neşri ve’t-Tevzî, 1964-1976, VIII, 366.

31 Ali Osman Koçkuzu, “Mecdüddîn İbnü’l-Esîr”, DİA, XXI, 28.

32 Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 268; Ebü’l-Berekât Kemâlüddîn el-Mübârek b. Ebî Bekir Ahmed b. Hamdân İbnü’ş-Şa′′âr el-Mevsılî, Kalâ’idü’l-cümân fî ferâ’idi şu′arâ’i’z-zamân, thk. Kâmil Selmân el-Cebûrî, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2005, V, 31; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141; Zehebî, Siyer, XXI, 489; Sübkî, Tabakâtü’ş-Şâfi′iyye, VIII, 367.

33 Ebü’l-Berekât Şerefüddîn el-Mübârek b. Ahmed el-Lahmî İbnü’l-Müstevfî el-Erbilî, Târîhü İrbil, thk. Sâmî b. Seyyid es-Sakkâr, Irak: Dârü’r-Reşîd, 1980, II, 208.

34 İbnü’ş-Şa′′âr, Kalâ’idü’l-cümân, V, 32. 35

Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 268; Ebü’l-Hasen İzzüddîn Alî b. Muhammed b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî, el-Kâmil fi’t-târîh, thk. Ömer Abdüsselâm Tedmirî, Lübnan-Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Arabî, 1997, X, 275; İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-zamân, XXII, 171; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141.

(26)

12 valiliğini yaptığı rivayet edilmektedir.36

Ayrıca Musul Atabegleri döneminde en önemli devlet adamlarına yakınlığıyla bilindiği ve çeşitli devlet görevlerinde bulunduğu nakledilmektedir. Esîrüddîn’in, birçok arazi, bahçe ve köy sahibi olduğu, aynı zamanda ticaretle uğraştığı ve ona ait olan ticaret kervanlarının Şam ve Irak arasında çalıştığı söylenmektedir. İlme düşkünlüğüyle bilinen Esîrüddîn, çocuklarını daima ilim öğrenmeye teşvik etmiş ve onların, ilk önce Cizre’de, daha sonra Musul’da bulunan birçok âlimden ilim tahsil etmesini sağlamıştır. Böylece ailenin her ferdi farklı ilim sahalarında uzmanlaşmış, makam, mevki, zenginlik sahibi olmanın yanında ilim ehlinden olmayı da başarmışlardır.37

Mecdüddîn İbnü’l-Esîr’in diğer kardeşleri, el-Kâmil fi’t-târih ve Üsdü’l-gâbe fî

ma’rifeti’s-sahâbe kitaplarının yazarı olan tarihçi İzzeddîn İbnü’l-Esîr (ö. 630/1233) ve el-Meselü’s-sâ’ir adlı eserin müellifi olan belâgat âlimi Ziyâeddîn İbnü’l-Esîr (ö.

637/1239) de saygın birer âlim olarak bilinmektedir. Mecdüddîn bunların en büyüğüdür.38

Bu üç kardeş, yaşadıkları dönemin en önemli ilim ve siyaset adamları arasında kabul edilmiştir. Her biri farklı bir ilmî sahada otorite olmuş, en büyük kardeş Mecdüddîn, hadis ve fıkıh ilminde, İzzeddîn tarih alanında, en küçükleri Ziyaeddîn ise, edebiyat ve belâgat ilminde uzmanlaşmıştır.39 Bunlar arasında Mecdüddîn İbnü’l-Esîr’in, başta hadis olmak üzere fıkıh, tefsir, belâgat, edebiyat, lügat gibi birçok farklı alanda eserler telif etmesi, onun ilmî birikimini göstermekte ve onu diğerlerinden biraz daha ayrıcalıklı kılmaktadır.

2.3. Resmî Görevleri

İbnü’l-Esîr’in, ilmî konularda olduğu gibi devlet işlerinde de oldukça maharetli ve tecrübeli olduğu bilinmektedir.40

O, sadece ilimle meşgul olmamış, her ne kadar istekli

36 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târih, IX, 354. 37 İbnü’l-Esîr, el-Bedî (Neşredenin girişi), I, 18.

38 Ebü’l-Hasen Cemâlüddîn Alî b. Yûsuf b. İbrâhîm b. Abdülvâhid eş-Şeybânî el-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât

alâ enbâhi’n-nühât, thk. Muhammed Ebu’l-Fadl İbrâhîm, Kahire: Dârü’l-Fikri’l-Arabî, 1982, III, 260.

39 Kemal Sandıkçı, “İbnü’l-Esîr Kardeşler”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6 (1992): 62.

40

(27)

13

olmasa da birçok devlet adamının hizmetinde çeşitli vazifelerde bulunmuştur. İlk olarak Musul Atabegi II. Seyfeddin Gâzî’nin hazinedarı olarak görev yapmıştır. Yine aynı dönemde Cezîre bölgesine giderek oranın divan kâtipliği görevini üstlenmiştir. Sonra tekrar Musul’a gelerek Vezir Celâleddin el-Isfahânî’nin emrinde divan kâtipliği yapmıştır. Bununla birlikte İbnü’l-Esîr, Musul Atabegleri (Zengîler) döneminde pek çok kez devlet kademesinde görev almış, Musul emîrlerinden Mücâhidüddîn Kaymaz’ın (ö. 595/1198) hizmetinde inşâ kâtibi olarak çalışmıştır. Emîr Kaymaz’ın hapse atılmasından sonra bir başka Musul Emîr’i İzzeddîn Mes’ûd’un (ö. 589/1193) yanında divan kâtipliği yapmıştır. Bu görevi İzzeddîn’in vefatına kadar sürmüştür.41 İzzeddîn Mes’ûd’un vefatından sonra Musul Atabegi olan oğlu Nureddîn Zengî (ö. 607-1211), İbnü’l-Esîr’e oldukça hürmet göstermiş, birçok konuda kendisine danışmış, onun görüşünü almadan hüküm vermemiş ve onun inşâ kâtipliği görevine devam etmesini sağlamıştır.42

İbnü’l-Esîr, ömrünün son zamanlarında Nureddîn Zengî tarafından birçok defa vezirlik görevine tayin edilmek istenmiş, ancak o, ilmî çalışmalarına engel olması sebebiyle bunu kabul etmemiştir.43 İbnü’l-Esîr vefat ettiğinde Nureddîn Zengî, onun kardeşi İzzeddîn’e haber göndererek cenazenin ikindi vaktine kadar bekletilmesini istemiştir. Kendisi rahatsız olduğundan dolayı havanın serinlemesini beklemiş, daha sonra cenaze namazına bizzat katılmıştır. Bu olay, devlet erkânının İbnü’l-Esîr’e ne kadar çok saygı duyduğunun göstergesi olmuştur.44

2.4. Ahlakî Kişiliği

Mecdüddîn İbnü’l-Esîr, yaşadığı dönemin en faziletli âlimlerinden birisi olarak bilinmektedir. O, yazı yazma konusundaki maharetiyle darbımesel haline gelmiş, birçok ilim dalında eserler vermiş ve şöhrete ulaşmıştır. İlmî kişiliği yanında dinî ve ahlakî kişiliği açısından da insanlara örnek olmuştur. Kardeşiyle ilgili bilgileri naklederken

41 İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141-142; Zehebî, Siyer, XXI, 489-490.

42 Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 269; İbnü’ş-Şa′′âr, Kalâ’idü’l-cümân, V, 32; İbn Hallikân,

Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141-142.

43 Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 269.

44 İzzeddîn İbnü’l-Esîr, et-Târîhü’l-Bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye, thk. Abdülkâdir Ahmed Tuleymât, Kahire: Dârü’l-Kütübi’l-Hadîse, 1963, s. 201.

(28)

14

İzzeddîn’in “onun hakında söylediklerimi okuyanlar abarttığımı ve sözü çok uzattığımı

düşünerek beni eleştirebilirler. Ancak onu tanıyan herkes bilir ki ben sözü uzatmadım, hatta ihtisar ettim” açıklamasını yapması da İbnü’l-Esîr’in, döneminin en önemli

âlimlerinden birisi olduğunu göstermektedir.45

İbnü’l-Kıftî, onun güzel ahlak sahibi, cömert ve hayırsever birisi olduğunu, herkesin sevgisini kazandığını, insanların faydalanması için bir ribât yaptırararak bütün malını oraya vakfettiğini belirtmiştir.46

Zehebî ise onun, âlim, zeki, takvâ sahibi, mütevazı ve ihsan sahibi bir kişilikte olduğunu nakletmiştir.47

2.5. Vefatı

İbnü’l-Esîr, ömrünün son zamanlarında nikris adı verilen ağır bir hastalığa yakalanmış, felç geçirerek ellerini ve ayaklarını hareket ettiremez duruma gelmiş, sedyeyle taşınır olmuştur.48

Bu dönemde Musul’a bağlı Derbüderrâc bölgesinde bulunan kendi arazisine bir ribât yaptırmış, bütün servetini buraya vakfetmiş ve hasta olmasına rağmen burada sadece ilmî faaliyetlerle meşgul olmuştur. O, hastalığını fırsat bilerek hiç istemediği devlet görevlerinden kurtulmuş ve kendini ilme adamıştır. Yanında bulunan öğrencilerinin yardımıyla birçok ilmî çalışmasını bu haldeyken tamamlamıştır. Mecdüddîn İbnü’l-Esîr, 606/1210 yılında, Zilhicce ayının son Perşembe günü Musul’da kendi yaptırdığı ribâtta vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir.49

45 İzzeddîn İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’târîh, X, 275.

46 İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât III, 258; Zehebî, Siyer, XXI, 491. 47 Zehebî, Siyer, XXI, 490.

48

Ebü’l-Felâh Abdülhay b. Ahmed b. Muhammed İbnü’l-İmâd es-Sâlihî el-Hanbelî, Şezerâtü’z-zeheb fî

ahbâri men zeheb, thk. Mahmûd el-Arnaût, Dımaşk-Beyrut: Dârü İbni Kesîr, 1986, VII, 43.

49 İzzeddîn İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’târîh, X, 275; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 259; İbnü’ş-Şa′′âr,

(29)

15 3. İLMÎ KİŞİLİĞİ

3.1. Eğitim Hayatı, Hocaları ve Öğrencileri

İlk eğitimini doğduğu şehir olan Cezîre-i İbn Ömer’de alan İbnü’l-Esîr, daha sonra henüz yirmi bir yaşındayken ailesiyle birlikte Musul’a göç etmiştir. Bu dönemde Musul’daki ilmî faaliyetlerin yaygın olması, onun birçok hocadan ders alarak kendini yetiştirmesine yardımcı olmuştur. Burada tefsir, hadis, fıkıh, usul, edebiyat, nahiv, belâgat, lügat ve şiir gibi birçok farklı alanda dersler almış ve bu ilimlerin her birinde önemli eserler telif etmiştir.50

İbnü’l-Esîr, Arap dili ve edebiyatına dair ilimleri, Musul’un önemli âlimlerinden olan İbn Sa’dûn el-Kurtubî (ö. 567/1172), İbnü’d-Dehhân (ö. 569/1174) ve Ebû Hazm Mekkî b. Reyyân’dan (ö. 603/1206) tahsil ettiği bilinmektedir. Ayrıca Musul’un önemli muhaddislerinden hadis dinlemiştir. Kaynaklarda zikredildiğine göre onun hadis hocaları arasında İbn Sa’dûn el-Kurtubî, Ebü’l-Feth et-Tûsî (ö. 578/1182), Yaîş b. Sadaka (ö. 593/1196) gibi Musul’un önemli muhaddisleri bulunmaktadır.51 Ayrıca İbnü’l-Esîr’in, hac vazifesini yerine getirmek üzere yolculuk yaptığında Bağdat’a uğradığı ve orada İbn Küleyb el-Harrânî (ö. 596/1200) ve İbn Sükeyne (ö. 607/1211) gibi bazı hadis âlimlerinden hadis dinlediği de nakledilmektedir.52

İbnü’l-Esîr, hadis kitaplarını isnadlı bir şekilde farklı âlimlerden dinleyerek rivayet ehliyeti almış ve daha sonra bunları talebelerine nakletmiştir.53

Sahîh-i Buhârî’yi Cemâlüddîn İbn Serâyâ’dan (ö. 611/1214),54 Sahîh-i Müslim’i Abdülvehhâb b. Sükeyne’den,55 Muvattâ’ı Yahyâ b. Sa’dûn el-Kurtubî’den,56 Sünen-i Ebû Dâvûd ve

50 Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 268-269; İzzeddîn İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’târîh, X, 275; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 258; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141; Zehebî, Siyer, XXI, 489. 51

Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 268-269; İzzeddîn İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’târîh, X, 275; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 258; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 141; Zehebî, Siyer, XXI, 489. 52 Yâkut el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 269; İbnü’l-Müstevfî, Târîhü İrbil, II, 208; İbnü’l-Kıftî,

İnbâhü’r-ruvât, III, 258; Zehebî, Siyer, XXI, 490.

53

Zehebî, Siyer, XXI, 489.

54 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, XII, 890. 55 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, XII, 688. 56

(30)

16

Sünen-i Tirmizî’yi, İbn Sükeyne’den, Sünen-i Nesâî’yi ise Yaîş b. Sadaka’dan

dinlemiştir.57 İbnü’l-Esîr, hadis dinlediği bu hocalarının biyografilerini Câmiu’l-usûl adlı eserinin son cildinde nakletmiş ve onlardan “şeyhunâ” diyerek bahsetmiştir.58

İbnü’l-Esîr, Rezîn b. Muâviye es-Sarakustî’nin (ö. 535/1140) kütüb-i sittede yer alan hadisleri bir araya topladığı el-Cem’ beyne’l-usûli’s-sitte adlı eserini ise, 589/1193 senesinde Musul’da İbn Züreyk el-Haddâd’dan (ö. 596/1200) dinlemiş ve icazet almıştır.59

İbnü’l-Esîr’in el-Bedî fî ilmi’l-Arabiyye adlı eserini tahkik eden Fethi Ahmed Aliyyüddîn, onun yukarıda zikredilmeyen başka hocaları olduğunu da tespit etmiştir. Bunlar arasında, Ebû Hâmid et-Tebrîzî (ö. [?]) ve Ebü’l-Fütûh el-Bekrî (ö. 615/1218) bulunmaktadır.60

İbnü’l-Esîr’in birçok talebesi kendisinden hadis dinlemiş, kitaplarını ona okumuş ve icazet almıştır. Tâceddin es-Sübkî (ö. 771/1370), İbnü’l-Esîr’in oğlu ve İsmâil b. Hâmid eş-Şihâb el-Kûsî (ö. 653/1255) olmak üzere birçok kişinin ondan hadis dinlediğini, ondan en son hadis dinleyen kişinin ise Fahreddîn İbnü’l-Buhârî (ö. 690/1291) olduğunu nakletmiştir.61

Ayrıca talebeleri arasında bulunan İbnü’l-Kıftî (ö. 646/1248), İbnü’l-Esîr’in bütün rivayetlerini ve kitaplarını icazet yoluyla ondan tahdîs ettiğini ifade etmiştir.62

Kaynaklarda İbnül’Esîr’in talebelerine dair çok fazla bilgi bulunmamakla birlikte, Fethi Ahmed Aliyyüddîn, İbnü’l-Esîr’in yazma eserlerini titizlikle inceleyerek, ondan hadis dinleyen ve kitaplarını ona okuyarak icazet alan birçok öğrencisini daha tespit etmiştir. Bu öğrencilerden, kardeşleri İzzeddîn ve Ziyâeddîn, kardeşlerinin çocukları Şerafeddîn Esîr (ö. [?]), Şemseddîn

57 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, XII, 17. 58 Bkz. İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, XII. 59 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, XII, 865. 60

İbnü’l-Esîr, el-Bedî fî ilmi’l-Arabiyye (Neşredenin girişi), thk. Fethi Ahmed Aliyyüddîn, Mekke: Câmiatü Ümmi’l-Kurâ, 1999, I, 29-34.

61 Sübkî, Tabakâtü’ş-Şâfi′iyye, VIII, 366. 62

(31)

17

Esîr (ö. [?]) ve Ömer b. Sa’d (ö. [?]) olmak üzere, İbnü’l-Esîr’in toplam 26 öğrencisinin daha bilgilerini nakletmiştir.63

İbnü’l-Esîr’in, diğer ilimlere kıyasla az da olsa şiirle ilgilendiği ve şiir yazdığı bilinmektedir.64 Yaşadığı dönemin şairleri ve şiirlerinden örnekler derleyerek bir eser telif eden edip İbnü’ş-Şa′′âr (ö. 654/1256), bu eserinde İbnü’l-Esîr’in şiirlerine de yer vermiştir.65

İbnü’l-Esîr, edebî ilimlere dair dersler aldığı hocası İbn Dehhân’ın, kendisine şiirle ilgilenmesi tavsiyesinde bulunmasına rağmen ilk başlarda şiire çok ilgili olmamıştır. Daha sonrasında hocasını rüyasında görmüş, hocası kendisine şiir yazması konusundaki talebini yinelemiştir. Bunun üzerine İbnü’l-Esîr hocasından kendisine örnek göstermesini istemiş, hocası da şiirin ilk beytini rüyasında ona okumuştur. İbnü’l-Esîr, bu beytin devamı niteliğindeki ikinci beyti söyledikten sonra hocası onu tebrik etmiş ve böyle devam etmesini söylemiştir. İbnü’l-Esîr, uyandıktan sonra kalan kısımlarını tamamlayarak 20 beyitlik şiir yazmıştır. Bu olaydan sonra başka şiirler yazmış olsa da kardeşi İzzeddîn, onun şiire çok fazla meraklı olmadığını belirtmiştir.66

3.2. İlim Öğrenmeye Verdiği Önem

Mecdüddîn İbnü’l-Esîr, babası Esîrüddîn’in de desteğiyle küçük yaşlardan itibaren ilme meraklı olarak yetişmiş ve birçok farklı ilmî sahada kendini yetiştirmiştir. Öyle ki ilme olan bu düşkünlüğünü kendisi şu sözlerle açıklamıştır:

Küçüklüğümden itibaren ilim öğrenmeye, âlimlerin meclislerine katılmaya, mümkün olduğu kadar onlara benzemeye dair içimde inanılmaz bir istek ve arzu vardı. Bu Allah’ın bana bir ikramıdır. İlme olan bu sevgim, O’nun bana verdiği bir lutufdur. Başarabildiğim kadarıyla, çeşitli ilimleri elde etmek için elimden gelen bütün çabayı gösterdim. Sonunda ilmin gizli kalan yönlerine erişebilme gücü ve anlayışı bende hâsıl oldu. İlmî konularda arzu edilen hedefe ulaşabilmek ve istenilen şeyi yerine getirebilmek için çaba sarfetmekten geri

63

İbnü’l-Esîr, el-Bedî (Neşredenin girişi), I, 34-39. 64 İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 142.

65 İbnü’ş-Şa′′âr, Kalâ’idü’l-cümân, V, 33-35. 66

(32)

18

durmadım. Bunu yaparken de meslektaşlarımın her birinin bir yönünden destek alarak onlara benzemeye çalıştım. Ben, emsallerimden üstün olduğumu da belirtmiyorum. Fazlından ve kereminden bizlere nimetler veren Allah’a hamd ederim.67

Yukarıda görüldüğü üzere İbnü’l-Esîr, ilme olan isteğini kendi ifadeleriyle açık bir şekilde belirtmiştir. Onun ilme dair merakı, ömrünün son günlerine kadar devam edegelmiştir. Nitekim ömrünün sonlarına doğru nikris hastalığına yakalanmış, vücudu felç geçirmiş, elleri ve ayakları tutmaz hale gelmiş ve yatalak olmuştur. Hastalığından dolayı devlet görevlerini bırakarak kendi yaptırdığı ribatta istirahate çekilmiştir.68

Kardeşi İzzeddîn’in naklettiğine göre onu iyileştirmek için bir doktor gelerek tedaviye başlamış, tedavinin olumlu sonuçları görülmüş, İbnü’l-Esîr ayaklarını yavaş yavaş hareket ettirmeye başlamıştır. Ancak daha sonra İbnü’l-Esîr tedaviden vazgeçerek iyileşmek istemediğini ve kardeşine doktorun ücretini vererek onu göndermesini söylemiştir. Kardeşi bunu neden yaptığını sorduğunda ise, ömrünün artık az kaldığını, devlet görevlerini bırakıp istirahate çekildiği için oldukça rahat olduğunu, devlet görevlerine geri dönmek istemediğini belirtmiştir. Böylece İbnü’l-Esîr kendini meşgul eden devlet görevlerinden ve dünya işlerinden kurtulmak için hastalığı bahane etmiş ve tedavi olmak istememiştir. Ancak o, bu haline rağmen öğrencilerinin ve yanına ders almaya gelenlerin yardımıyla ilmî çalışmalarına devam etmiştir.69 Hatta -bu konuda

tartışmalar olmakla birlikte- İbn Hallikân’a göre, İbnü’l-Esîr, öğrencilerinin yardımıyla eserlerinin tamamını hastalık dönemindeyken yazmıştır.70

4. ESERLERİ

İbnü’l-Esîr, hicrî VI. asırda ilmî açıdan zengin bir bölge olan Musul’da, başta hadis ilmi olmak üzere fıkıh, tefsir, nahiv, edebiyat gibi birçok ilmî sahada kendini yetiştirmiş, farklı hocalardan dersler tahsil etmiş ve bu alanlara dair önemli eserler telif etmiştir.

67 İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-usûl, I, 35. 68

İbnü’l-Cevzî, Mir’âtü’z-zamân, XXII, 171; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 142; İbnü’ş-Şa′′âr,

Kalâ’idü’l-cümân, V, 32; İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 142;

69 İbn Hallikân, Vefeyâtü’l-a’yân, IV, 142; Zehebî, Siyer, XXI, 491. 70

(33)

19

İbnü’l-Esîr hakkında biyografi çalışması bulunan Şerefeddin Yaltkaya’nın tespit ettiğine göre İbnü’l-Esîr’e ait onsekiz eser bulunmaktadır.71

Câmiü’l-usûl’ü tercüme ve şerh eden Kemal Sandıkçı’nın belirttiğine göre ise İbnü’l-Esîr’e ait on yedi eser tespit edilmiştir. Bu eserlerden sadece dokuz tanesi günümüze ulaşmış, bunlardan altısı neşredilmiştir. Diğer üçü ise farklı kütüphanelerde yazma nüsha halinde bulunmaktadır.72

İbnü’l-Esîr’in en-Nihâye fî ğarîbi’l-hadîs adlı eseri üzerine doktora tezi yazan Ümeyme Reşîd Bedreddin ise, İbnü’l-Esîr’e ait ondokuz eser olduğunu tespit etmiştir.73

Dolayısıyla İbnü’l-Esîr’e ait bazı eserlerin günümüze ulaşmamış olması, bazı eserlerinin yazma nüsha olarak farklı kütüphanelerde bulunması, onun hakkında araştırma yapanların farklı sonuçlar elde etmesine sebep olmuştur. Bu bölümde hadis ilmine dair yazdığı eserler başta olmak üzere, İbnü’l-Esîr’e ait eserlerin özellikle matbu olanları kısaca tanıtılmıştır.74

4.1. Hadisle İlgili Eserleri

4.1.1. Câmiü’l-usûl fî ehâdîsi’r-Resûl

İbnü’l-Esîr, İmam mâlik’in Muvattâ’ı, Buhârî’nin Sahîh’i, Müslim’in Sahîh’i, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin Sünen’leri olmak üzere altı hadis kitabında bulunan hadisleri bir araya toplamak amacıyla eserini telif etmiştir. Burada kütüb-i sitte içerisine İbn Mâce’nin Sünen’ini almamış, onun yerine Mâlik’in Muvattâ’ını almayı uygun görmüştür. İbnü’l-Esîr, Endülüslü hadis âlimi Rezîn b. Muâviye’nin kütüb-i sittede yer alan hadisleri bir araya topladığı el-Cem’ beyne’l-usûli’s-sitte adlı eserinden övgüyle söz etmiş ve ondan çok kez istifade etmiştir. Ancak onun tertibini uygun görmediğini açıklamış, ayrıca birçok hadisin esere alınmadığını, tekrarların oldukça fazla olduğunu ve Rezîn’in, kütüb-i sittede olmayan hadisleri de eserine aldığını ifade etmiştir. Bu

71 Şerefeddin Yaltkaya, İbn-i Esîrler ve Meşâhir-i Ulemâ, İstanbul, 1322, s. 35. 72 Sandıkçı ve Koçak, Câmiü’l-usûl Tercüme ve Şerhi, I, 43.

73

Ümeyme Reşîd Bedreddin, İbnü’l-Esîr el-muhaddis ve menhecühû fî kitâbi’n-Nihâye fî ğarîbi’l-hadîsi

ve’l-eser, Beyrut: Dârü’n-Nevâdir’l-Lübnâniyye, 2008, s. 85.

74 İbnü’l-Esîr’e ait eserler ve bunlar üzerine yapılan diğer çalışmalar hususunda ayrıntılı bilgi için bkz. Sandıkçı, “İbnü’l-Esîr Kardeşler”, s. 69-73.

(34)

20

sebeple İbnü’l-Esîr, Rezîn’in bu kitabını, asıl kaynakları esas alarak yeniden tertip etmek, asıl kaynaklarda geçmesine rağmen ihmal edilen hadisleri esere ilâve etmek, ayrıca hadislerdeki anlaşılmayan kelimeleri açıklamak gibi bazı ilâve özelliklerle yeni bir eser telif etmek istemiş ve bu eseri yazmıştır.75

İbnü’l-Esîr, Ebû Mes’ûd ed-Dımaşkî (ö. 401-1010-11), Ebû Bekr el-Berkânî (ö. 425/1034), Muhammed b. Fütûh el-Humeydî (ö. 488/1095) gibi kendisinden önceki birçok muhaddisin, Buhârî ve Müslim’in hadislerini bir araya toplayan eserler yazdığını, Rezîn b. Muâviye’nin ise kütüb-i sittede yer alan hadislerin tamamını bir araya topladığını, ancak bunların hiç birinde hadislerin izaha muhtaç yönlerinin açıklanmadığını ifade etmiştir. Bu sebeple eserini, daha önce örneği olmayan yeni bir takım özelliklerle donatmayı uygun görmüş, eserde yer alan hadislerin muhtevasında izaha muhtaç olan kelimelerin açıklanmasını da önemli bir vazife kabul etmiştir.76

Böylece kütüb-i sittede yer alan hadisleri tekrarlarından arındırmış, bu hadislerdeki garib kelimeleri açıklayarak hepsini tek bir kitapta toplamış ve bir ilki gerçekleştirmiştir. Nitekim bu eser hakkında övgüyle söz eden Yâkût el-Hamevî (ö. 626/1229), bu eserin bir benzerinin daha olmadığını ifade etmiştir.77

İbnü’l-Esîr, “Mebâdî, Makâsıd ve Havâtim” olmak üzere eserini üç ana bölüme ayırmıştır. Bunlardan birincisi olan “mebâdî” adlı bölümde, hadislerin tedvin ve tasnîfi, eserin telif sebepleri, eserdeki konuların tertibi ve hadis usulüne dair bazı konular hakkında özet bilgiler sunmuştur.78

Özellikle bu çalışmanın konusunu teşkil eden hadis usulüne dair bilgilerin yer aldığı bu mukaddime bölümü, İbnü’l-Esîr’in hadis usulü anlayışını tespit etme açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedir.

İbnü’l-Esîr’in “makâsıd” olarak isimlendirdiği ikinci bölüm ise, hadislerin bablara göre tertip edildiği ana bölümden oluşmaktadır.79 İbnü’l-Esîr bu bölümde kütüb-i skütüb-ittede yer alan hadkütüb-islerkütüb-i bkütüb-ir araya toplamış, sadece hadkütüb-iskütüb-i rkütüb-ivayet eden sahâbîykütüb-i zikrederek senedleri nakletmemiş, eğer sahâbeye ait bir sözü nakletmişse sadece ondan

75 İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-usûl, I, 49-50. 76

İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-usûl, I, 48-49.

77 Yâkût el-Hamevî, Mu’cemü’l-üdebâ, V, 271. 78 İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-usûl, I, 35-205.

79

(35)

21

rivayet eden râvinin ismini zikretmekle yetinmiştir. Tâbiîn ve sonraki âlimlerin sözlerini ise nadiren eserine aldığını açıklamıştır. Eserde yer alan kitap adlarını alfabetik bir sıralamayla tertip etmiştir. Örneğin, “Kitâbü’l-İman ve’l-İslâm, Kitâbü’l-İ’tisâm,

Kitâbü’l-Esmâ ve’l-Künâ” gibi kitap isimlerini “elif” harfinde zikretmiştir. Bu başlıklar,

kelimelerin ilk harfleri esas alınarak sıralanmış, bu harflerin kelimenin aslından olması veya sonradan ilâve edilmesi arasında bir ayrıma gitmemiştir. Böylece her kitap başlığının herkes tarafından kolayca bulunabilmesi sağlanmış, eserden istifade kolaylaşmıştır. İbnü’l-Esîr, zikrettiği her hadisin baş tarafında, o hadisin kütüb-i sitte içerisinde hangi eserlerde zikredildiğini belirtmiş ve bunu bazı kısaltmalarla açıklamıştır. Kullanılan bu rumuzlar Buhârî, Müslim, Mâlik, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Nesâî için (س ،د ،ت ،ط ،م ،خ) şeklindedir. Eserin bu bölümünde yer alan bir diğer önemli özellik ise, hadis metinlerinde geçen ve anlaşılması zor olan kelimelerin açıklanmasıdır. İbnü’l-Esîr, sadece ilim ehlinin anlayabileceği şekilde kısaca değil, ilim ehli olmayan sıradan kişilerin de anlayabileceği ayrıntılı açıklamalara yer vermiştir. İzaha muhtaç olan bu kelimelerin mânalarını açıklarken birçok sözlükten ve garîbü’l-hadîs kaynaklarından istifade ettiğini, ayrıca fıkıh ve hadis kitaplarından da yararlandığını belirterek, bunlara eserinde işaret etmiştir.80

Üçüncü bölüm ise “havâtim” olarak isimlendirilmiştir. Bu bölüm üç fasıldan oluşmaktadır. Birinci fasılda, herhangi bir babta değerlendilmesi mümkün olmayan ve birden çok mânaya tekabül eden hadislere ulaşmak maksadıyla, bir nevi fihrist oluşturulmuştur. İbnü’l-Esîr, eserde zikredilen bazı hadislerin birden fazla mânaya geldiğini ve bu sebeple bulunduğu yere uygun düşmediğini belirtmiştir. Dolayısıyla başlığa tam mânasıyla uygun düşmeyen söz konusu hadisleri bulmak zorlaşmıştır. İbnü’l-Esîr bu problemi çözmek amacıyla, bu türden olan hadislerin içerisinden bazı kelimeleri ve mânaları çıkararak, eserin “havâtim” adlı bölümünde toplamış ve bunların eserin neresinde ve hangi başlık altında geçtiğini göstermiştir. Böylece bir hadisin, kitapta nerede geçtiğini bulamayan bir kişi, hadise dair hatırladığı kelimeleri bu son kısımda bulur ve orada işaret edilen yere müracaat ederek hadise ulaşır. İbnü’l-Esîr, bu bölümün ikinci faslında, kitapta ismi geçen râvilerin biyografileri hakkındaki bilgileri

80

(36)

22

toplamış, böylece ricâle dair bilgilere kolay bir şekilde ulaşılmasına imkân tanımıştır. Üçüncü bölümün son faslında ise, eserin fihristi yer almaktadır.81

Câmiü’l-Usûl’ün üç adet baskısı bulunmaktadır. Bunlardan ilki Abdülmecid

Selîm ve Muhammed Hâmid el-Fıkî tarafından 1949 yılında 12 cilt olarak Mısır’da, ikincisi Abdülkadir el-Arnaût’un tahkikiyle 1969-1974 yıllarında 17 cilt olarak Şam’da, üçüncü baskısı ise Eymen Sâlih Şa’ban’ın tahkikiyle 1997 yılında 15 cilt halinde Şam’da yapıldığı bilinmektedir.82

Bu çalışmamızda ise, Abdülkadir el-Arnaût’un baskısı esas alınmıştır.

Câmiü’l-usül üzerinde yapılan modern çalışmalar da bulunmaktadır. Ahmed

Halîl Abdü’l-Âl tarafından 1991 yılında Ezher Üniversitesinde “İbnü’l-Esîr ve

cühûdühû fî kitâbihi Câmiü’l-usûl fî ehâadîsi’r-Resûl” adlı yüksek lisans çalışması

yapılmıştır. Ayrıca Abdülkadir el-Arnaût’un tahkiki esas alınarak Kemal Sandıkçı ve Muhsin Koçak tarafından eserde yer alan hadisler şerh edilmiş ve eksik olan bazı ricâle dair biyografiler eklenerek kitap Türkçeye tercüme edilmiştir.83

4.1.2. en-Nihâye fî garîbi’l-hadîsi ve’l-eser

Hadislerde geçen anlaşılması güç kelimelerin açıklandığı sözlük türünde bir eserdir. Hadis ilminde “garîbü’l-hadîs” literatürü içerisindeki en önemli eserler arasında kabul edilmektedir. İbnü’l-Esîr bu eserde, kendisinden önce yazılan garîbü’l-hadîs türündeki birçok kaynaktan istifade etmekle birlikte özellikle bu kitaplardan Ahmed b. Muhammed el-Herevî’nin (ö. 401/1011) Kitâbü’l-garîbeyn adlı eseri ile Ebû Mûsâ el- Medînî’nin (ö. 581/1185) Mecmû’ü’l-muğîs fî garîbeyi’l-Kur’ân ve’l-hadîs’inden istifade ederek, hadislerdeki garîb kelimeleri açıklamıştır.84

Bu durumda Herevî’den yaptığı nakilleri belirtmek amacıyla “ـه” rumuzunu kullanmış, Ebû Mûsâ’dan yaptığı nakillerde ise “س” rumuzunu kullanmıştır. İbnü’l-Esîr, kitabın muhtevasıyla ilgili

81

İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-usûl, XII, 3.

82 Sandıkçı ve Koçak, Câmiü’l-usûl Tercüme ve Şerhi, I, 27.

83 Kemal Sandıkçı ve Muhsin Koçak, Câmiü’l-usûl Tercüme ve Şerhi, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2008. 84

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna göre bağlam ve sair tefsir etme yöntemleri göz önüne alınarak lehve’l-hadisin sadece müzik olarak değil, genel manada, Allah ve Rasûlünün yolundan

“İslam’ın İnsan Tasavvuru”nu, kendilerinden yararlanarak doğru bir şekilde çıkarıp ortaya koyabileceğimiz esaslı iki kaynak, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Nebevî’dir..

Bütün o kahveler, gazinolar başları kasketli, kaytan bı­ yıklı, bol pantalonlu palikar­ yalarla tıklım tıklımdı. Orada mavnalardan ıskarta yelken beziyle

Bu sayının; gliomlar konusundaki yeni gelişmeleri genç nöroşirürjiyenlere aktaran, güncellenmiş önemli bir başvuru kaynağı olması asli amacımızdır.. Makalelerin

Bey’in oğlu Yekta ile evlendikten sonra bu köşke yerleşerek köşkün eski ahır bölü­ münü tadil etmiş ve Türkiye’nin ilk disko­ teğini eşi ile birlikte

Halbuki bence evli bir insanla, bekâr bir insan arasındaki fark şundan ‘ibaretdir: Evli bir iıısaıı hayatda köpek gibi yaşar fakat bir cen - tilmen olarak

Örneğin Arapçada ذخأ kelimesi ةيمحلا ذخأ (taassup ), مثﻷاﺑ ةزعلا هتذخأ (inatlaşmak), هريفاذحﺑ هذخأ (bütün yönleriyle ele almak), امﻠع ذخأ (ilim öğrenmek),

From the R-value, this correlation is negative as it has a negative value and the scatter plot shows a slight decrease in trendline which means the two data have a negative