• Sonuç bulunamadı

Galata rıhtımı ve oradaki derme çatma tiyatrolar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Galata rıhtımı ve oradaki derme çatma tiyatrolar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

eçen sah günü Doğu Akdeniz seferinden dö­ nen İstanbul vapurunu ibekli- yordutm- Epeyce zamandır Su riyede bulunan, bana nıek - luplarmı eksik etmeyen, son mektubunda, bu ayn ortala- rır.a doğru deniz yolu ile is - ta-nlbula geleceğini, artık bu­ rada yerleşeceğini yazan, es­ ki bir arkadaşı karşılayaca _ -ğwı.

Galata rıhtımındaki kahve­ lerin birine girdim. Vapur görünürde yok, vakit geçm i­ yor da geçmiyor. Pinekleyip dururken, buraların çocukluk ve ilk gençlik çağlarıma rast­ layan hali hayalimde belirdi-Sahilin rıhtım yapılmadan, yani 1895 ten önceki şeklini, şimdi yerinde ZİTaat Bankası bulunan Hallaçyan hanını, köhne binaları, kazıklı kah­ veleri, meyhaneleri filân hiç hatudamam. Ondan sonraları, ■ rıhtım boyu sıra ile ahşap kahveler, gazinolarla doluydu. Hemen hepsi Yunan bayrağı

---

O---Yeraltı camii hizası, Liman Dairesi biraz geçilince m ey - darnmsı bir d ö rty d ıağzına, galiba bugün Denizyolları idaresinin barındığı ¡sabık 'Merkez Rıhtım hanının bu ­ lunduğu noktaya varılırdı. Orada mavnalardan ıskarta yelken beziyle örtülü, dört yanı ¡pedavra tahtaları, paslı

çinkolarla kuşatılmış Jiki ucube karşınıza çıkardı. Bunlar tiyatro idi.

YAZAN;

Sermat Muhtar Alus

renklerine, mavi ile beyaza boyalıydı. Önlerinden geçer­ ken duvarlarına asılı taş bas­ ması resimler pencerelerinden görülürdü:

Yunan Kralı 1 inci Yorgi, Kraliçe Olga; Mora ihtilâli - nin elebaşılarından- Ipsilanti, Miyaolis, İngiliz şairi ve E-

lenlerin pîr aşkına meftunu Lord Bayron, Rusya Çarı Bi­ rinci Aleksandr, 1 inci Niko-

la-Bütün o kahveler, gazinolar başları kasketli, kaytan bı­ yıklı, bol pantalonlu palikar­ yalarla tıklım tıklımdı. Harıl ban i domino, iskambil oynar­ lar, çene yarıştırırlar, bağır - ti, şamata; ¡bir kapıda man- dolinli, gitaralı çalgılar ala­ bildiğine caddeye taşar; ka­ fayı çekenler (Zito! Yassu!) naralarım avaz avaz basar; rakı, mastika, konyak, reçi- na, şarap kokuları buram bu ram dışarılara yayılırdı.

Azçık yabancı diyarları ge­ zen, komşu memleketleri gö­ renler;

— Buraya bak, Atinanın is kelesi Pireyi görmedim de­ me! derlerdi.

Yeraltı camii sırası, Liman Dairesi biraz geçilince mey - dammsı bir dört yol ağzına, galiba bugün Denizyolları t- da resinin barındığı sabık Mer kez Rıhtım hanının bulundu­ ğu noktaya varılırdı. Orada mavnalardan ıskarta yelken beziyle örtülü, dört yanı pe­ davra tahtaları, paslı çinko­ larla kuşatılmış iki ucube ker şınıza çıkardı. Bunlar yiyatro idi.

Kapılarında uçan kılıklı üç dört mızıkacı foüğülü, tram - pon, klârnet, zilli davulla gü­ rültüyü koparadursun, önle - rinde de romtooz birer çığırt­ kan:

Birinin kafasında 1 limon ka­ buğu kadar, kenarı yırtık fes. Kaşları, bıyıkları zifirî kara; sağ elind'e çalı süpürgesi, ö - hüründe gaz tenekesi, yani klâsik tulûat komiği İbiş, Kar şısındakınde sipsivri külah, su ratı una bulanmış; sırtında pijamavarî, yamalı yamalı basmadan don gömlek. Bu da pandomima kumpanyasının palyaçosu.

Herifler nefes tüketmede: — Basüyor! Kanto, kome - diya, drama simdi başlıyor! Asker, sozuk yüz para; basi bozuk bes kuruş’ .

Yüz'üğü, çeyreği sökülen şunla.: ı seyredendi:

İb.şm çığırtkanlık ettiği ti­ yatroda yüzüne kat ırat ba­ danayı vurmuş; pembe, ma­ vi, yeşil atlastan fistanı ala­ ca buîaca ve alaztaraz, göğ­ sünün köprücük kemikleri oklava gibi fırlak, tazece fa­ kat sıska, kerkenez, iki ya­ hut üç kantocu kokona, dap daracık, zarmpır zumpur şa­ noda ardarda arzı endam e - der, İrimi;

Sesme basi. göz yasi Een istemem yüzbaşı Olursa pasa olsun Boyluma taksin bor isi Kabilinden alaturka kan­ toya girişir; arkasından baş­ ka bir düzgün kuklası, mahut Peruzun Galatada Avrupa ti- y-trosund ayken ağzından dü­ şürmediği, Nuh Nebili* !,Ahu feryat ettim, perişan ahva - lim). (Yeşillenmiş karşıki dağ har) kantolarım, kelimelerin başını gözünü yararak çetre­ fil çetrefil söyler; saçiarı o- muritnr.a dökük, gerdan girip omuz trtrete titrete, göbek ata ata kıvırır dut udu.

Kimi de gûya alafranga tarzı 1 utturur, sözüm yabana Fransızca, İtalyanca, kuşdili konuşuyor gibi etmeğe baş - lar, fırıl fırıl dönerek zıp zıp zıplar, kulisten kısık bir ses duyulurdu:

— Kitakse, siga siga vre! Sena sallanıyor!

Müşteriler hep ayak takımı. Külhan güruhu, salapuryan, kayıkçı, seyyar satıcı; kun - dura boyacısı, hamal çamal. Bunları temaşa ederken hep­ si aşka gelir, alkışlar, foriler, ıslıklar gırla gider; şanoya ■fındıklar, Amerikan fıstıkla­ rı, sakızleblebileri yağardı.

Komedyalara gelelim: Ek­ serisi, ıbEier,ö;B m m mm serisi Abdürrezzak’m, Kel Ha sanın, Şevkinin kumpanyala­ rında oynanan oyunların bir çok soğukluklar ilâve edilmi­ şi idi. Dramlar ise 9—10 per­ deli, bir o kadar tablolu, müt

hiş cimaî (melodramlardı. Bazan, kâğıt kapsüllü ta­ bancayı bile hak getire. Ti - ran, yani hainlik rolü yapan kişi altıpatlar şeklinde bir tahta parçasiyle ortaya, çıkar, tam silâhını gürleteceği esna­ da içeride kalasa küttedek bir sopa indirilir, müşteriler atı­ lırlardı:

—• Çüşşş! 20 para verip ak-, tardan bir tabanca alamadın mı be hırbo?

Vurulan yere yıkılacak ta­ biî.. Avucu kalbgâhında, et­ rafı dikizde. Kirişler ekli pük lü, çivilerle dolu- Oraya ısft üstü serilmek, iğneli fıçıya yat maktan beter. Seyircilerden yine bağırtılar:

— Sinyor, mortoyu kıra - caksm işte- Kuş tüyünden do şek mi arıyorsun andavallı?

Pandomima oynanan öteki yelken bezinin altında da başka bir curcuna. Bostan do laıbı gibi gacırtılı gucurtulu keman, falsolu foüğülü, kre- nete. dav.ulla kırk yıllık Kül­ lü çörek (Tuna dalgaları) val şi çalınır, perde atılırdı.

Malûm a, pandomimada lâf edilmez, işaretle halleşilir; en büyük rol de palyaçodaaır. Palyaçoyu dile getirmek için tedarikli gelen ipsiz sapsızlar mı istersin?

Ceplerine doldurdukları ko zalak ayvaları, ahlat armut­ ları, cevizleri harifin göğsü­ ne, arkasına var kuvvetle veriştiren veriştırene* Cam yanan soytarıcağız;

— Aman aman aman!. Bu­ nu atan hangi hergele? Bu 600 bin franlrk şimendifer piyan­ gosu onun basina gele! fer- yadiyle oğunurken,

— Vay it oğlu it, amma da hazırcevapmış! diye kahkaha­ lar koyuverilirdi.

Pandomima nihayete ere - ceği anlar, en kıyak numa - raya sıra gelir, meselâ herdem öfkesi topukta, acar babasının korkusundan fellek fellek ka çan, yatak odasına saklanan mâşuka.. Gecelik entarisiyle sahneye fırlar, seyirciler çi - leden çıkardı:

— Geçmişi kınalı gacodaki kaz göğse, asma kabaklarına, kar gilbi baldırlara gel de da­ yan imanım!

Rıhtım tiyatrocuları Şeker ve Kurban bayramlarında CLncimeydamnda çadırlar ku­ rarlar, halktan ve çoluk ço­ cuktan orada da para kırar­ lardı.

— Koşun, gelin, girin hur­ da! En birinzi pandomima, zamfoaz oyr.ayazak; mensur, hokkabaz İskenderidis m an- 1 fet'er yapazak. Asker, sozuk ' yüz para, basi bozuk b.r sey

rek;. |

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak ayın ortalarından sonra uzunca bir süre için gezegeni akşam gökyüzünde gö- remeyeceğiz.. Önümüzdeki ayın ilk yarısında sa- bah gökyüzünde hızla yükselecek

Ancak hücre bölünmesinin devamlılığını sağlamak için üreme hücreleri, kök hücre- ler, lenfositler ve derimizde bulunan fibrob- lastlar gibi sınırlı sayıda hücre

Her şeyden önce çalışmamda kullandığım yazma metinlerin mikrofilm ve fotokopilerini, bazı resimlerin fotoğraflarını sağlayan aşağıdaki kütüphanelerdeki

Ayrıca kontrol sisteminin gerçekten çok hızlı çalışması gerektiğini çünkü ses hızının 10 katına varan hızlarda, bir saniye bile gecikildiğinde her şey için çok

Bu dörtlüğü Nazım Hikmet, Semiha Berksoy için “ İstanbul Sokak- larında” nın çekiminden bir yıl sonra

Yaygın din eğitimi, örgün eğitim kurumlarında verilen din eğitimi ve öğretiminin dışında, halkı din konusunda aydınlatmak, toplum bireylerine ortak dinî ve millî değerleri

İkinci Mahmud 1826 da Yeniçerileri kaldırdıktan sonra bu eski saraydaki ölm üş hünkâr cariÿelerini, hadem e­ lerini, Topkapıya naklile burasım da Serasker

Sabiha Sertel’in Hukuk Fakültesi öğrencisi olan ortanca bir bomba gibi ağabeyi Celal Derviş, 1908 Devrimi sırasında Selanik’teki.. O günden beri Makedonya iyice