• Sonuç bulunamadı

Sika Râvinin Ziyadede Tek Kalması (Ziyâdetü’s-sika)

2. HADİS USULÜYLE İLGİLİ BAZI TARTIŞMALI KONULARA YAKLAŞIMI

2.3. Sika Râvinin Ziyadede Tek Kalması (Ziyâdetü’s-sika)

Hadis ıstılahında “ziyâdetü’s-sika” kavramı “bir hadisi aynı hocadan rivayet eden sika

râvilerden birinin, bu hadisi, arkadaşlarından ayrı olarak bir fazlalıkla rivayet etmesi ve rivayet ettiği bu fazlalık” şeklinde tanımlanmaktadır.654

Güvenilir râvilerden birinin, aynı hadisi diğerlerinin zikretmediği bir fazlalıkla rivayet etmesi ve bu rivayette tek kalması sonucu, söz konusu ziyâde lafzın kabul edilip edilmeyeceği, hadis ve usül âlimleri arasında tartışma konusu olmuştur. İbnü’l-Esîr de bu tartışmaya değinmiş ve konu hakkında kendi görüşünü açıklamıştır.

Ziyâdetü’s-sikanın kabul edilip edilmemesi konusunda temelde üç görüş zikredilmiştir. İmâm Mâlik, Şâfiî, Buhârî, Hâkim en-Nîsâbûrî655

ve Hatîb el-Bağdâdî gibi hadis ve fıkıh âlimlerinin birçoğu, adalet ve zabt sıfatını taşıyan bir râvinin, ziyâde lafızla naklettiği hadisin kabul edileceği görüşünü benimsemiştir.656

Zira buradaki râvinin ziyâdesi, güvenilir bir râvinin tek başına yaptığı rivayetlerin kabul edilmesine benzemektedir. Bu sebeple tek kişinin rivâyeti nasıl kabul ediliyorsa, adalet ve zabt sahibi olmak şartıyla tek kişinin ziyâdesi de aynı şekilde kabul edilmektedir. Bu görüşü benimseyenler genel anlamda güvenilir râvinin ziyâdesini kabul etmiş ve râvinin adalet ve zabt sahibi olması haricinde herhangi bir şart koşmamıştır. İkinci görüşte olanlar ise, râvinin hadise yapmış olduğu ziyâdenin kesin olarak reddedilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Râvi bu ziyâdesinde tek kalmış ve çoğunluğa muhalefet etmiştir. Dolayısıyla bu durum, onun zabtının yeterli olmadığını göstermektedir.657 Üçüncü görüşü savunanlar ise ziyâdeyi kabul etmekle birlikte, bazı şartların bulunmasını zorunlu görmektedir. Bunlar arasında, hadisi ziyâdeli rivayet eden râvi sayısının birden fazla olması, ziyâdeli rivayet edenlerin asıl rivayeti nakledenlerden sayıca fazla olması veya onlara eşit olması, her ikisi de tek râvi ise ziyâdeli rivayet edenin zabtının diğerindan

654

Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 339.

655 Hâkim en-Nîsâbûrî’nin, güvenilir râvilerin ziyâde lafızlarla rivayet ettiği ve bu ziyâdelerinde tek kaldığı birçok hadisin sahih kaynaklarda zikredildiğine dair naklettiği örnekler için bkz. Hâkim, Ma’rife, s. 130-134.

656

Hâkim, Ma’rife, s. 130; Hatîb, el-Kifâye, s. 424-425; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 85; Ayrıca bkz. Salih Karacabey, “Farklı Açılardan Hadiste Ziyâde Meselesi”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat fakültesi

Dergisi, 1 (2003): s. 123-124; Salih Karacabey, “Ziyâdetü’s-Sika”, DİA, XXXIV, 486.

657

133

üstün olması gibi şartlar örnek olarak zikredilebilir.658

Hadis âlimleri ayrıca sikanın ziyâdesinin hem senedde hem de metinde olmak üzere iki çeşidi olduğunu kabul etmektedir.659

İbnü’l-Esîr ise, adalet ve zabt sahibi bir râvinin, diğer râvilerden farklı olarak tek başına hadisi ziyâde bir lafızla rivayet etmesi durumunda, bu ziyâdenin âlimlerin çoğu tarafından kabul edildiğini ifade etmiştir. Ayrıca o, söz konusu ziyâde olan kısmın, hadisin mânasında veya lafzında olması arasında da bir fark görmemiştir. İbnü’l-Esîr bu durumu, tek başına hadis rivayet eden kimsenin rivayetinin kabul edilmesiyle açıklamıştır. Zira ona göre sika bir râvinin tek başına rivayet ettiği hadis kabul edildiğine göre, bu ziyâdelik durumunda da aynı husus geçerli olmaktadır.660

İbnü’l- Esîr’in bu açıklamasından hareketle, yukarıda zikredilen üç görüşten birincisini benimsediği ve ziyâde lafızla rivayette bulunan râvinin güvenilir ve zabt sahibi olmasını yeterli gördüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla o, sikanın ziyâdesi konusunda Hâkim en- Nîsâbûrî, Hatîb el-Bağdâdî ve Gazzâlî gibi hadis ve fıkıh usulü müelliflerinin görüşlerini benimsemiş, konuyla ilgili farklı bir yaklaşımda bulunmamıştır.

Hadis ve usul âlimleri, sikanın ziyâdesinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda farklı görüşler belirtmekle birlikte, bu ziyâdelerin sebeplerini de araştırmışlardır.661

İbnü’l-Esîr de bu konuya dikkat çekmiş ve sika râvilerin hangi sebeplerden dolayı ziyâdede bulunduğuna dair bazı açıklamalar yapmıştır. İbnü’l-Esîr ziyâdenin sebeplerine dair şu hususları zikretmiştir:

1. Hz. Peygamber aynı sözü iki farklı mecliste söylemiş, ziyâdeli olan rivayeti söylediği yerde ise sadece tek bir râvi bulunmuştur. O râvi ise, hadisi ziyâde ile işittiği için diğerlerinden farklı olarak bu şekilde rivayet etmiştir.

658 Karacabey, “Ziyâdetü’s-Sika”, s. 486; Ayrıntılı bilgi için bkz. Yusuf Suiçmez, “Sikanın Ziyadesi (Ziyâdetü’s-Sika)” (Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), s. 97-112.

659 Nureddin Itr, Menhecü’n-nakd, s. 423-425.

660 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 103-104; Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 133. 661

134

2. Hz. Peygamber bir mecliste bir sözü söylemiş, aradan biraz zaman geçtikten sonra aynı yerde sözü tekrarlamış ve tekraradığında sözlerine bazı ziyâdelerde bulunmuş olabilir. İşte bu ziyâdeli olan kısmı ifade ederken tek kişi duymuştur.

3. Hadisin söylendiği esnada orada bulunanların bazıları tamamını işitmeyerek eksik nakletmiş, bazıları da tamamını işiterek ziyâdeli nakletmiş olabilir.

4. Aynı mecliste bulunmakla birlikte hadisi dinleyenlerin tamamı ziyâdeli olan kısmı unutmuş, sadece tek bir kişi hatırlamış olabilir.

5. Hadisin söylendiği esnada dikkat dağıtıcı veya dinleyenleri meşgul edici bir olay olması sebebiyle herkesin dikkati dağılmış ve kimse hadisi tam lafızlarıyla dinleyememiş olabilir. Bu durumda sadece bir kişi hadisi dikkatli dinleyerek ezberlemiş ve ziyâdeli kısmı da nakletmiş olabilir.

6. Hadisin nakledildiği meclisten herhangi bir sebepten dolayı erkenden ayrılmak zorunda olanlar olabilir. Bu durumda mecliste kalanlar diğerlerinden ziyâdeli lafızlarla rivayet etmiştir.662

İbnü’l-Esîr, ziyâde ile ilgili bu yukarıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmiş olmasını ihtimal dâhilinde görmektedir. Bu sebeple güvenilir bir râvinin yukarıdaki sebeplerde görüldüğü üzere diğerlerinden ziyâde bir lafızla rivayet etmesi her zaman mümkün olmuş ve bu ziyâdeli rivayetler âlimler tarafından kabul edilmiştir. Ancak adalet ve zabt sahibi olmayan bir kimse için bu geçerli görülmemiştir. Nitekim İbnü’l- Esîr, güvenilir bir râvinin “kim benim adıma yalan uydurursa, cehennemdeki yerine

hazırlansın…”663

hadisini işittikten sonra, Hz. Peygamber’den işitmediği bir şeyi nakletmesini mümkün görmemiştir.664

Sonuç olarak İbnü’l-Esîr, ziyâdeli bir hadis naklederek bu rivayetinde tek kalan adalet ve zabt sahibi bir râvinin naklettiği bu ziyâdeyi sahih kabul etmektedir. Ayrıca İbnü’l-Esîr, hadis âlimlerinin senedde ve metinde olmak üzere genellikle iki ksımda

662 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 104-105; Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 133.

663 Buhârî, “İlim”, 38; Müslim, “Zühd”, 72; Ebû Dâvûd, “İlim”, 4; Tirmizî, “İlim”, 8. 664

135

incelediği ziyâdetü’s-sika konusunun, sadece metinde gerçekleşen kısmına değinmiştir. İbnü’l-Esîr, bu konudaki görüşlerini Gazzâlî’nin ifadelerinden hareketle açıklamış, konu içerisinde ona atfen hernangi bir bilgilendirme de yapmamıştır.