• Sonuç bulunamadı

1. İBNÜ’L-ESÎR’İN HADİS USÛLÜNE DAİR GÖRÜŞLERİ

1.3. Hadis Öğrenim ve Öğretim Metotları

1.3.2. Kıraat

1.3.2.1. Öğrencinin Hocaya Okuması

İbnü’l-Esîr kıraat yöntemini Gazzâlî’nin ifadelerinden hareketle, “hadis talebesinin hadisleri şeyhine okuması ve şeyhinin onu dinlemesi” şeklinde tanımlamaktadır. Burada talebenin okuması bittikten sonra şeyhin sessiz kalıp, talebenin hatası hakkında veya kıraatinin doğru olup olmadığına dair talebeye herhangi bir ikrarda bulunmamasında bir sakınca görülmemiştir.294

Zira talebenin bir hatası olduğunda hocanın sessiz kalmayıp bu duruma mutlaka dikkat çekeceği ve hataları düzelteceği öngörülmüştür. Bu konuda hadis ve fıkıh âlimleri ile usulcülerin ittifakı bulunmaktadır.295

İbnü’l-Esîr’in ifade ettiğine göre, bazı âlimler kıraat bittikten sonra şeyhin sessiz kalmasını caiz görmemiş ve şeyhin “bu doğrudur” şeklinde ikrarda bulunmasının gerekli olduğunu belirtmiştir.296 Bu görüşü savunanlar arasında Süleym er-Râzî (ö. 447/1055), Ebû İshak eş-Şîrâzî (ö. 476/1083) ve İbnü’s-Sabbâğ (ö. 477/1084) gibi bazı Şâfiî fakihler ile Dâvûd ez- Zâhirî’ye (ö. 270/884) tabi olan bazı âlimler bulunmaktadır.297

İbnü’l- Esîr ise Gazzâlî’nin ifadelerinden hareketle bu görüşte olanları tenkit etmiş ve talebenin

292 M. Fuad Sezgin, Buhârî’nin Kaynakları, Ankara: OTTO Yayınları, 2015, s. 63. 293

Hâkim, Ma’rife, s. 260; Aynî, Umdetü’l-kârî, II, 11; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 418. Ayrıca bkz. Yücel,

Hadîs Istılahlarının Doğuşu, s. 106-107.

294 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131.

295 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 141; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 434; Ayrıca bkz. Koçyiğit, Hadis

Usûlü, s. 307.

296 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Krş. Hatib, el-Kifâye, s. 280; Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131.

297 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 142; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 435; Ayrıca bkz. Koçyiğit, Hadis

55

okumasında herhangi bir hata bulunması durumunda hocanın sessiz kalmasının mümkün olmadığını, zira aksi takdirde kendisinin adaletinin zedeleneceğini belirtmiştir. Bu sebeple o, herhangi bir zorlama veya gaflet olmamak şartıyla hocanın sessiz kalmasında bir sakınca görmemiştir.298

Kıraat metodunun geçerli bir yöntem olup olmadığı konusu, âlimler arasında tartışılmıştır. Buna göre Vekî’ b. el-Cerrâh (ö. 197/812), Ebû Âsım en-Nebîl (ö. 212/828), Ebû Müshir (218/833) gibi bazı muhaddisler, hadis rivayetinde kıraat yöntemini geçerli kabul etmemiştir.299 İbnü’l-Esîr ise konu hakkında Tirmizî’nin “Hadis

hocası kendisine okunanları ezbere biliyorsa veya ezberinde olmadığı halde hadisleri yazılı olarak elinde bulunduruyorsa, şeyhe okumak tıpkı şeyhin lafzını dinlemek gibi geçerli kabul edilir” şeklindeki açıklamasından hareketle, kıraat yönteminin geçerli bir

yöntem olduğuna işaret etmiştir. İbn Abbas’ın Tâif ehlinden bir topluluğa; “Bana

okuyun, okuduklarınızı ikrar etmem benim size okumam gibidir”300

şeklindeki açıklamasını nakletmesi de aynı hususta değerlendirilebilir.301

Yukarıda zikredilen birkaç istisna dışında hadis âlimlerinin çoğuna göre kıraat yöntemi geçerli bir metot olarak kabul edilmiştir.302

Bu yöntemle alınan hadisin rivayet edilirken hangi lafızlarla aktarılacağı hususunda farklı görüşler bulunmaktadır. İbnü’l-Esîr’e göre bu şekilde tahammül edilen bir hadis “haddesenâ ve ahberenâ kıraâten aleyh” şeklindeki rivayet lafızlarıyla nakledilebilir. İbn Cüreyc, Evzâî, Şâfiî, Müslim b. Haccâc gibi bazı âlimler kıraat

298

İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131; Hatîb, el-Kifâye, s. 280.

299 Râmehürmüzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl beyne’r-râvî ve’l-vâ’î, thk. Muhammed Accâc el-Hatîb, Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1984, s. 420; İbn Receb, Şerhü İlel, I, 244; Sehâvî, Fethu’l-muğîs, II, 173; Suyûtî, Tedrîbü’r-

râvî, I, 425. Hadis rivayetinde kıraat metodunu geçerli bir yöntem olarak kabul etmeyen diğer âlimler için

bkz. Yücel, Hadîs Istılahlarının Doğuşu, s. 67, 69-71. 300

İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 80; Krş. Tirmizî, el-İlelü’s-sağîr, s. 56; Hatîb, el-Kifâye, s. 262-263. 301 İbn Abbas’tan nakledilen bu rivayet, Tirmizî, Abdülganî b. Saîd ve Hatîb el-Bağdâdî gibi birçok muhaddis tarafından da nakledilmiştir. Ancak bu rivayetin farklı râvilerden nakledilen senedlerini inceleyen İbn Receb el-Hanbelî, senedde yer alan Nûh b. Ebû Meryem’in (ö. 173/789) yalancılıkla meşhur olduğunu ve hadis uyurduğunu belirterek bu rivayetin zayıf olduğunu belirtmiştir. Bkz. İbn Receb, Şerhü İlel, I, 236-239.

302 Kâdî İyâz, el-İlmâ, s. 69; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 137; Tirmizî, el-İlelü’s-sağîr, s. 56; İbn Receb, Şerhü İlel, I, 236; Sehâvî, Fethu’l-muğîs, II, 173; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 425.

56

yönteminde yalnız “ahberenâ” lafzının kullanılabileceğini,303

“haddesenâ” lafzının kullanılamayacağını ifade etmiştir.304

İbnü’l-Esîr ise “kıraâten aleyh” ilâvesinin konulması şartıyla “ahberenâ, haddesenâ ve semi’tü” lafızlarının kıraat yönteminde kullanılmasının mümkün olduğunu kabul etmektedir.305

İbnü’l-Esîr’e göre bu ilâve olmaksızın kıraat yönteminde diğer üç lafzın yalın olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunda ihtilaf bulunmaktadır. Zira bu tarzda kullanılan ifadeler semâ yönteminde olduğu üzere şeyhin okumasına delâlet eder ve hadisin semâ ile alınmış olabileceği gibi yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir. Bu ise doğru değildir. Ancak herhangi bir karine veya beyân ile şeyhin değil, talebenin hocaya okuduğu bilinebilirse, bu durumda söz konusu lafızların mutlak olarak kullanılması caiz olur. Hatîb el-Bağdâdî de bu görüşün sahih olduğunu belirtmiş ve hadis âlimlerinin çoğunun bu görüşü benimsediğini ifade etmiştir.306

Abdullah b. Mübârek (ö. 181/797), Yahyâ et-Temîmî (ö. 226/840), Ahmed b. Hanbel ve Nesâî (ö. 303/915) gibi hadis âlimleri de kıraat yönteminde mutlak olarak “haddesenâ ve ahberenâ” tabirlerinin kullanılmasını uygun görmemişlerdir.307

İbnü’l-Esîr’in ifade ettiğine göre, hadis âlimleri semâ ve kıraat yöntemlerinden hangisinin ihtiyat bakımından daha üstün olduğu konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.308

Özellikle Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik (ö. 179/795) başta olmak üzere, Hicaz bölgesi âlimleri ve Kûfelilerin çoğunluğu semâ ile kıraat yönteminin eşit olduğunu ve aralarında önem farkı bulunmadığını benimsemiştir.309

Bazıları ise kıraat

303 Hatîb, el-Kifâye, s. 296, 302; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 139; Ayrıca bkz. Aynî, Umdetü’l-kârî, II, 11.

304 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Ebû Ca’fer et-Tahâvî, Kitâbü’t-tesviye beyne haddesenâ ve ahberenâ

ve zikrü’l-hucceti fîhi, (Hamsü resâil fî ulûmi’l-hadîs içerisinde) thk. Abdülfettah Ebû Gudde, Beyrut:

Mektebetü’l-Matbûâtü’l-İslâmiyye, 2010, s. 283, 286; Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131; İbnü’s-Salâh,

Ulûmü’l-hadîs, s. 139. Bu konu hakkında Tahâvî, “Her ne kadar ihtilaf edilmişse de biz ne Kur’an’da ne

de Hz. Peygamber’in sünnetinde tahdîs ve ihbâr arasında herhangi bir fark görmedik” açıklamasını yapmış, daha sonra bu görüşünü teyit eden ayetleri ve hadisleri nakletmiştir. Bkz. Tahâvî, Kitâbü’t-

tesviye, s. 286.

305

Hadis rivayetinde semâın hangi yöntemle elde edildiğinin beyan edilmesinin önemi ile ilgili rivayetler için bkz. Hatîb, el-Kifâye, s. 299-301.

306 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 79; Krş. Hatîb, el-Kifâye, s. 296; Gazzâlî, el-Mustasfâ, s. 131.

307 Kâdî İyâz, el-İlmâ’, s. 125; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 429; Ayrıca bkz. Koçyiğit, Hadis Usûlü, s. 307. 308

İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 80-81.

309 Râmehürmüzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s. 420, 423, 425, 427; Tahâvî, Kitâbü’t-tesviye, s. 285; Hatib, el-

Kifâye, s. 262-270; Kâdî İyâz, el-İlmâ’, s. 69, 71; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 137-139; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 426-427.

57 yöntemini daha üstün görmüşse de310

âlimlerin çoğunluğu semâ yönteminin, hadislerin her türlü tashif ve tahriften korunarak en doğru şekilde aktarılmasında öncelikli olduğunu kabul etmiştir.311

İbnü’l-Esîr kıraat yöntemini semâdan daha üstün görenlerin delillerini iki şekilde açıklamaktadır:

1. Semâ yönteminde hocanın hadisi okurken herhangi bir hata yapması durumunda talebenin bunu fark etmemesi ve hocasının yaptığı hatayı kendisine soramaması ihtimali bulunmaktadır. Ancak talebenin okurken yapmış olduğu herhangi bir hatayı hocası düzeltebilir. Dolayısıyla kıraat yöntemi semâdan daha üstün bir yöntemdir.

2. Hocanın okuduğu hadisleri dinleyen talebe, zihnini meşgul eden bir düşünceden dolayı dikkatini kaybedebilir. Hadis rivayetinde bu durumla çok karşılaşılmaktadır. Bu problemin çözülmesinin yegâne yolu, bütün kitabı okuyan ve dikkatle dinleyen hocaya talebenin okumasıdır.312

İbnnü’l-Esîr, âlimlerin çoğunluğunun semâyı kıraatten üstün gördüğünü ifade etmektedir. Zira kıraati üstün görenlerin öne sürmüş olduğu yukarıdaki iki durumda da talebenin hata yapma ihtimali hocadan daha fazladır. Bu sebeple ona göre semâ en üstün mertebe olmaktadır.313

1.3.2.2. Öğrencinin Başkası Tarafından Okunan Hadisi Dinlemesi

İbnü’l-Esîr’e göre hadis öğrenim ve öğretim metotlarından biri olan bu yöntem “hadisin

hocaya bir talebe tarafından okunduğu mecliste bulunmak ve hadisi dinlemek” şeklinde

tarif edilmiştir. Hocaya okunurken dinleme, asıl itibariyle kıraat yöntemine benzemekle

310 Râmehürmüzî, el-Muhaddisü’l-fâsıl, s. 429; Hatib, el-Kifâye, s. 271-273; Kâdî İyâz, el-İlmâ, s. 69- 70,73; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 137; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 428.

311 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 81; Hatib, el-Kifâye, s. 274-279; Kâdî İyâz, el-İlmâ, s. 69; İbnü’s-Salâh,

Ulûmü’l-hadîs, s. 132; Sehâvî, Fethü’l-muğîs, II, 157; Suyûtî, Tedrîbü’r-râvî, I, 427. Ayrıca bkz. Yücel, Hadîs Istılahlarının Doğuşu, s. 69.

312 İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-usûl, I, 81. 313

58

birlikte İbnü’l-Esîr, bu iki yöntemi birbirinden ayırmayı uygun görmüştür. Nitekim ona göre başkası tarafından hocaya okunan hadisi dinleyen kişinin dalgın olması ihtimal dâhilinde olduğundan bu yöntem, önem itibariyle öğrencinin bizzat hocaya kendisinin okumasından sonra gelmektedir.314

Zira hadisi okuyan kişinin daha dikkatli olması ve dinleyen kişinin zihninin başka bir şeyle meşgul olması ihtimalinden dolayı İbnü’l- Esîr’in bu şekilde bir tercihte bulunduğunu söylemek mümkündür. Hadis âlimlerinin çoğunluğu ise, talebenin hocaya okumasını veya başkası tarafından hocaya okunanları dinlemesini kıraat başlığı altında değerlendirmiş ve aralarında üstünlük bakımından herhangi bir fark görmemiştir.315

İbnü’l-Esîr, bu şekilde rivayette bulunan râvinin “haddesenâ veya ahberenâ semâan yukra’u aleyhi” edâ sîgalarını kullanması gerektiğini ifade etmiştir.316